• 442
    son 4-5 aydır diyet ve dumbell seti eşliğinde evimde kendi kendime yaptığım spor. kendi kendime derken ezbere değil elbette. dünya kadar makale okuyup, video izleyerek veriler eşliğinde beslenmeme ve spor sekanslarıma yön verdim. sonuç olarak başlangıçta 82 kilo ve %29 olan yağ oranındayken, şu an 70 kiloyum ve yağ oranı %14. ek olarak az da olsa belli bir kas gelişimi de sağladım elbette. en azından o sarkık vücut yağlarından kurtulmak gerçekten iyi hissettiriyor. ama ne yazık ki göbek denilen hede, 103 cm’den 82 cm’e inmesine rağmen tamamen düz olmadı. evet tişörrtten eskisi gibi sarkmıyor yokmuş gibi duruyor ama ben o bölgemi pamuksu yumuşaklıkta görüyorum gayet iyi. son 1 aydır bunun savaşını veriyordum gitsin diye ama bu gidecek diye çok zayıfladım.

    bu kadar detaylı anlatma sebebim şu; kafayı göbeğin tamamen içeri çekmesi takıntısından arındırıp, artık clean bulk yapmaya karar verdim. çünkü ciddi manada zayıf görünmeye başladım ve diyet kışın zor oluyor cidden. vücut yapım skinny fat kıvamında ve çoğu kişi clean bulk tavsiye ederek kas gelişimine odaklan diyor. ekstra bir tavsiyesi olan arkadaşlardan fikir beklemekteyim.
  • 205
    kökeni bütün spor disiplinlerinden öncesine dayanan yardımcı aktivite. bütün olarak bir spor değil, disiplindir. bu disiplin beslenmeden uykuya kadar çok şeyi kapsar. uzak doğu dövüş sporlarından futbola kadar her türlü hareketli sporda destekleyici bir disiplindir. eklektik bir düzenle icra edilir.

    özellikle son yıllarda amerikan zihniyetinin de etkisiyle tek tip adam ortaya çıkarma çabalarına kurban gitmektedir. türkiye özelinde ise doping vakaları inanılmaz düzeyde arttı. federasyon mimli ve kapanma tehlikesiyle de karşı karşıya. özellikle halk arasında "yer altı" denen salonlarda steroidler peynir ekmek gibi öneriliyor insanlara. kolay yoldan şişmenin -gelişmenin değil- yolu oldukları için de bilinçsiz insanlarca çok satın alınıyorlar.

    gel gelelim sosyal medya yayıldığından bu yana her yer, vücut geliştirme yapan kişilerin herkese öneriler yaptığı ve kafa karıştırıcı dezenformasyonun cirit attığı bir yer oldu. kişiler kendi tecrübelerine dayanarak herkese aynı tavsiyelerde bulunuyorlar. özellikle ekşi sözlükte bu durum o kadar belirgin ki, her gün birileri o başlıkta şunu bunu yapın diye icazet veriyor.

    bu disiplin bireyseldir, yarışmacı değildir, eğitim odaklıdır. bu disiplinle uğraşanların yarışacağı tek şey, kendi kapasiteleridir. kendi kapasitesi dışında, diğer insanların kapasitesiyle yarışmaya kalkan, doğrudan disipline aykırı davranmış olur.

    bunlar bir yana, idman ve beslenme konusu çok çetrefilli bir konu. özellikle beslenmede her bireyin durumu ayrı değerlendirilir ve amaca yönelik çalışmalarla beraber beslenme de dizayn edilir. vücut geliştirme dışında vucüda doğrudan zarar verdiği belirgin olan belli başlı şeyler vardır. bunlar bir yana, artık git gide ezbere bilgi haline gelmiş olan şeyler de vücut geliştirme camiasında tabu haline geldi. amerika'da bu iş bilimsel bazda da çok fazla değerlendirildiği için, tabular orada daha az. fakat türkiye'de inanılmaz bir ezbere bilgi var. ben naçizane bazılarını yazmak istiyorum:

    1) yağların basit karbohidratlar kadar tehlikeli addedilmesi:

    vücut geliştirmeyi bir yana bırakıyorum, bu önkabule dayalı diyetler insan vücuduna da büyük bir zarar veriyor. bunun temeli de maalesef zamanında amerika'da yayınlanmış olan ve temelinde tahılların bulunduğu besin piramidinin bütün dünyaya "kabul ettirilmesi."

    gerçek ise bundan çok farklı. zira bazı belli başlı yağlar vücut için olmazsa olmaz önem taşırlar. bu yağlar şunlardır: tereyağı, zeytinyağı, kabuklu kuruyemişlerden alınan yağlar ve balık yağı. doymuş yağların şeytanlaştırılması yanlıştır. hayvansal yağlar hem enerji kaynağı olarak, hem hücre sağlığı için son derece önemlidirler. belli başlı vitaminlerin sadece yağda çözündüğünü düşünürsek, bunun için de fayda sağlarlar.

    omega 6/3 oranının 1'e yakın olması için çoklu doymamış yağlar yerine tekli doymamış yağlar ve doymuş yağların tercih edilmesi daha doğrudur. omega 6 yağ asidinin birçok faydası olsa bile, omega 3 ile arasındaki orantı omega 6 yönüne kaydığında vücutta arıza çıkma ihtimali artar. günümüzde bu oran 30 / 1 civarı olduğu için, omega 3 kaynağı olan balık yağı -her ne kadar tasnifte çoklu doymamış yağ olsa da- ve avokado gibi bazı besinlerin yağları çok faydalıdır.

    yağları abartmadan, özellikle tereyağı ve zeytinyağını, almak kilo aldırmayacağı gibi, vücutta yağ yakan enzimleri tekrar ortaya çıkarır. basit şekerin ve rafine gıdaların çok alınması lipid metabolizmasını bozar. lipaz enziminin düzgün çalışması, daha kolay yağ yakımı demektir. bu da yağ miktarını kısarak değil, kaliteli yağları arttırarak olur.

    2) kolesterolü öcü yapmak:

    özellikle hayvansal gıdalar yüksek kolesterol barındırdığı için şiddetle kısıtlanır, kırmızı et tercih edilmez, hayvansal yağlardan kaçılır. bu da bir tabudur. halbuki kolesterol zararlı olmasını bir yana bırakın, vücut için olmazsa olmazdır.

    en basit örnek, vücudunuzun herhangi bir yerinde en ufak bir yaralanma olduğunda o bölgedeki kolesterol oranı yükselir. bunun sebebi de kolesterolün vücutta onarım işlerine girişmesidir. tıkanan bir damarda bulunan kolesterolün de orada bulunma sebebi tam olarak budur. (düşük kolesterollü ve karbohidrat bazlı beslenmelerde kalp - damar hastalığına yakalanma riski çok daha fazladır.)

    kolesterol öncelikle hücre zarında sağlamlık meydana getirir. hücre duvarını sağlam tutar. kolesterolden fakir beslendikçe, yani doymuş yağları kesince, hücre içine geçen çoklu doymamış yağlar hücre duvarını yumuşatır. kanda bulunan kolesterol de dokulara doğru yol alır. amacı da sertlik sağlamaktır. işte doymuş yağlar kesildikten sonra meydana gelen kolesterol düşüşünün sebebi de budur. bu da hücrenin güçsüzleşmesi ve enflamasyona yol açan bir zincirleme reaksiyona sebebiyet verir.

    tıkanan damarda kolesterol oranı en fazla %3 civarıdır. geri kalan maddelerden en belirgibi bazı kalsiyum birikintileridir. damar tıkanklığı ve kalp problemlerinin en önemli sebebi de yine basit şeker ve unlu gıdaların çok yenmesi.

    3) kilo vermek için günlük kalori ihtiyacının altında kalori alma eğilimi:

    bu konunun iki yönü var:

    a) kilo alıp vermenin mahiyeti hakkındaki düşünüş
    b) kalori hesabına gereğinden fazla önem vermek

    kilo almak veya vermek dediğimiz şey kaba hatlarıyla 77 kilodan 70 kiloya düşmekse eğer, bunun yolu çok basit. gerçekten de öyle ki, günlük kalori ihtiyacın 2500 kaloriyken günde 2000 kalori alırsan kilo verirsin. mesela 2000 kalorilik bir mcdonald's öğünü alıp günün geri kalanında bir şey yemeden yine kilo verilir. fakat bu verdiğin kilonun ne kadarı yağ olur, ne kadarı kas olur, ne kadarı su olur, orasını ben bilemem.

    fakat kilo verirken esas hedef yağ yakmaktır ve yağ yakmak için de kalori hesabı büyük oranda havada kalan bir hesaptır. yağ yakmadaki esas referans, alınan besinlerdir, alınan kalori değil. insülin miktarını düşük tutup lipaz enzimine yol veren bir beslenme uyguladığınızda, vücudunuz zaten gereğinden fazla yemek istemeyecektir. 77 kilodan 75 kiloya düşüp sadece yağ yakan bir insan da, 77 kilodan 70 kiloya düşüp yarı yağ yarı kas yakan bir insandan hem daha sağlıklı, hem daha iyi bir vücuda sahip olacaktır.

    yani temel konu kalori değil, doğru besinlerle beslenmektir.

    4) kilo vermede kardiyo zorlaması:

    kardiyo, kısa vadede getirisi olan bir aktivite. kesinlikle kilo verdirir, yağ yaktırır. fakat uzun vadede, eğer sporcu değilseniz, ağır kardiyoların vücudunuza vereceği zarar, kısa vadede sağladığı faydayı geçer gider. kalp damar - dolaşım sistemini vücut, kardiyolara göre ayarladığı zaman o kardiyonun ömür boyu aynı şekilde yapılması gerekir. kaldı ki, kardiyoda vücut, yeterli oksijenden mahrum kaldığında kas yakma yoluna da baş vurabilir, bu da kişiyi şekere ve unlu mamullere daha çok yaklaştırır. şeker bir bağımlılıktır.

    halbuki insanlar biraz sabırlı olsalar, kardiyoya nazaran daha sürekli yağ yakan ve uzun vadede çok daha faydalı olan şey, kas kütlesini arttırmaktır. kas kütlesini arttırmak demek, metabolizma hızında gözle görülür artışa yol açmak demektir.

    şimdilik aklıma gelen bunlar, daha detaylı yazılabilecek şeyler ancak yoruldum.

    unutulmaması gereken şeyse şu: herkes için her parametre farklıdır. kiminde laktoz intoleransı olduğu için süt ürünleri zarar verebilir. bazılarında süt ürünleri yağ yakımını engeller. kimisi 50 gram karb ile ketosise girerken, kiminde bu niktar 20 grama kadar düşebilir, bazılarında çölyak hastalığı olduğu için tahıllarla beslenemez, glutene alerjisi vardır, kiminde meyvedeki fruktoz kandaki ürik asit miktarını arttırırken kiminde bu durum kişiyi çok etkilemez vs vs.

    her parametre farklıdır. ben burada sadece genel kabul gören ancak kısa vadedeki faydaları uzun vadedeki zararlarını örten tabuların bazılarından bahsettim. unutulmamalı ki genetik her şeydir. zira sigara içip 90 yaşına kadar sağlıklı yaşayan çok insan var. bu insanlar böyle diye sigara zararsızdır denemez. genetik açıdan şanslı olup ne yese kilo almayan insanlar da var.

    vücut geliştirme de insan bazlıdır. haliyle, kişi zaman ilerledikçe kendi yolunu bulacaktır.
  • 437
    bu spora ilk başladığımda salondaki koşu bandının biri bozulmuştu, spor salonunun sahibi hocalara çıkıp koşu bandının üzerinde yüksek tempoda koşmasını istediler hiçbiri koşamamıştı ben çıkıp koşmuştum ve gülmüştüm ulan vücutlara bak saatte 15 km ye çıkamıyolar. sanırım kendime nazar ettim ilk haftalarımda maalesef bir halısaha maçında sakatlandım ve 1 sene top oynayamadım.

    1 sene maçlara ara vermiştim fakat vücut geliştirmeye devam etmiştim. vücudum gözle görülür bir şekilde büyüdü ve hacim kazandım. 1 senenin sonunda oynadığım maçta eski süratımden ve vücut dengem den eser kalmamıştı. hantallık da cabası. sözün özü bu sporu yaparken her hangi bir kardiyo programı yapmıyorsanız hanttallık tan ayakkabınızı bağlarken bile zorlanırsınız

    kıyafetlerin yakışmasını istiyorsanız ve aynada kendinize baktığınız da özgüveninizin yükselmesini istiyorsanız en iyi spor budur. ama benim gibi halısaha maçlarını veya baska her hangi eforlu sporları yapmayı seviyorsanız kesinlikle fitness ile beraber yapmanızdır.
  • 297
    hayatında spor salonu yanından geçmemiş tiplerin gay sporu diye bok attığı spor. vücut geliştirme insanın kendine bakmasıdır, beslenmesinden, uyumasına, yaptığı hareketlere, yaşam tarzına herşeye dikkat etmek demektir. tabi günde beş tane lahmacun yiyen, gözlemeyi, bazlamayı gömen tipler bu sporu sevmez, normaldir.

    kendimden örnek vereyim, ben bu sporu tamamen kendim için yapıyorum, yok kızlar baksın, yok fotomodel olayım, yok instagram'a resim koyayım millet beğensin, böyle bir amacım yok. yediğim, içtiğimi kalori hesabı yaparak hesaplayan, doğal beslenmeye çalışan, işin her noktasına dikkat etmeye çalışan biriyim. ben bu sporla kendimi buldum arkadaş ve bunu kimse için yapmadım, gay falan de değilim amk, şu insanları yaftalamak ve kıskançlık huyundan vazgeçin. bundan dört sene önce 140 kiloydum lan ben, bir oturuşta iki big mac menü yiyen adamdım, doymak nedir bilmezdim. şu anda 94 kiloyum, atletik bir görünümüm var, kendime güvenim yerine geldi, duruşum bile değişti , üç yıldır aynaya baktığımda mutlu oluyorum, kendim için daha iyisini istiyorum, kemik yaşıma bakıyorum iki yaş genç gösteriyor. şimdi ben kendime bakmak istemişim, bench press yaparken, squat yaparken mutlu olmuşum suç mu amk? o yüzden boş , cahil , cühela iddialarda bulunmayalım.
  • 438
    profesyonel acidan tek bir vucut gelistirme sporundan bahsedilebilir mi emin degilim, nitekim bu sporun en ust duzey musabakasi olan mr. olympia'da (esasen sadece olympia demek lazim cunku kadinlar da yarisiyor) classic physique, men's physique, 212 vs gibi farkli kategoriler vardir. bu kategorilarden bazilarina uygun vucuda, iyi bir altyapiniz da varsa birkac aylik bir hazirlik sureci sonunda kavusabilirsiniz. mr. olympia kategorisi ise sporun ve steroidin geldigi son noktadir, yillarin emegini gerektirir.

    sporun ticarilesmesi nedeniyle seyirci sayisini artirmak icin bu kategorilerin sayisi hem erkekler hem de kadinlar icin artirilmistir. ayrica yine ilgiyi artirmak icin bazi kadin musabakalarinda isin icine dans da girmekte ve puanlamanin onemli bir bolumunu teskil etmektedir.

    vucut gelistirme esasen bir cesit heykeltrasliktir, vucudunuza istediginiz sekli verirsiniz. bu nedenle "body building" yerine "body sculpting" olarak gorulmesi daha yerinde olur. tabi turkce'de buna nasil bir karsilik bulunabilir bilemiyorum ama surasi bir gercek ki ulkemizde "vucut gelistirme" deyince cogu kisi saglam sismis kisileri anliyor ki bu dogru bir imaj degil.
  • 112
    arkadaşlar zaten söylemiş bu sporu kız tavlama amacıyla yapan varsa yapmasın. zaten bu düşüncede olan biri ilk çalışmayı yaptıktan sonra laktik asit kaynaklı ağrı ve acıyı sonraki günlerde hissettiğinde kendiliğinden vazgeçiyor. bu sporu destekleyici spor olarak yapmanızda fayda. kondisyon denen şeye sahip olmanızda acaip bir etkisi oluyor ki bunun zamanla vücudunuzdaki fiziksel sonuçlarını da fark edebiliyorsunuz.

    evet bu spor bir müsabık gibi değil de rutin şekilde yapan insanların özgüveni, karizması ya da havasında olumlu şeyler olmaktadır, ama her zaman olumlu mu gelin bakalım. (müsabıklarda böyle olmuyor demiyorum aman dikkat.)

    kendimden bir örnek vermek gerekirse, o zamanlar single, amiyane tabirle sap olduğum dönemler çok yakın bir kız arkadaşım şöyle demişti. "dışardan bir kız seni görünce oldukça havalı, karizmatik ve hatta kendini beğenmiş ve iddialı olarak görüyordur. zaten normal şartlarda ilk hamleyi erkeklerden bekleyen türk kızı sana çok zor adım atar. öyle biri olmadığını ben biliyorum çünkü tanıyorum seni ama giyiminin fit vücut falan sana olumsuz dönebilir burada" demişti.

    bunu daha sonra başka kız arkadaşlarıma özellikle sordum, benzer cevaplar geldi. yani demek istediğim, bu sporu yaparsanız bir şekilde dikkat çekiyorsunuz gerisi size kalmış. yukarıda da söylenmiş aslında brad pitt gibi vucudun da olsa yeterince paran ve ondan da önemlisi çenen yoksa işin zor. bunlar yok mu, al o zaman o yerdeki 5 kg'lik dumbbell'i ve çalışmaya başla.
  • 193
    insan vucudu uyum sağlama üzerine kuruludur. bir işi sürekli yaparsak o iş için gerekli olan kaslar gerektiği kadar gelişir. yüzücülerin ayrı, koşucuların ayrı vücut standardı olması bu üzdendir. vücut geliştermede ise düzenli olarak vücut zorlanır. buna uyum sağlamaya çalışan vücut kas üretmeye başlar. bu yüzden ek protein gereklidir. yeterli protein alındığında vücut zorlanma oranına bağlı olarak kas gelişimini devam ettirir.

    ancak çalışma bırakıldığında artık gerek görmediği için vücut kasları normal düzeye indirmeye başlar. çünkü kaslar enerjiye ihtiyaç duyar. sürekli kan pompalanması gereklidir. daha çok yemek yemeniz gerekir. astronotların yer çekimsiz ortamda spor yapma zorunluluğu bu yüzdendir. çünkü vücut hemen uzaya uyum sağlamaya başlar. kas kayıpları artar. dünyada ise yerçekimi insanı fiziksel anlamda zorlar.* kas oranlarımız dünyada işimize yarayacak şekilde oluşur.

    şimdi konumuza gelecek olursak görsellik için vücut geliştirme çok gereksiz bir uğraştır.** vücudu kandırmak demektir. ihtiyacınız olmayan, günlük yaşamda hiç kullanmadığınız kaslar oluşturmaktır. bu, kalbin daha çok çalışması demektir. daha çok yemek yeme ihtiyacı hissetmek demektir.

    yok yere kas geliştirmek yerine kendimize o kasları düzenli olarak kullanabileceğimiz alanlar yaratmak daha faydalı olacaktır. ha görsellik mi? mesela yüzücülerin ince bel ve geniş göğüs görünümü bize yüzmenin görsel anlamda da insanlara bir şeyler kattığını gösterir. bunu spor olarak yapınca aramızda madalya kazananlar bile çıkabilir. örnekler çoğaltılabilir. önemli olan, bedenimizin kıymetini bilmek ve onu yok yere yormaktansa faydalı işler için kullanmak.

    benim vucut geliştirmeyle ilgili düşüncem bu.
  • 261
    şimdi popüler kültürün dayatmalarından beyni sulanmış arkadaşlar belki beni linç edecekler fakat bu aktiviteyle uğraşanlar " spor yapıyorum " diyorlar ya çok büyük yanılgı içindeler bana kalırsa.evet.her heyecanlı ergen gibi ben de yaptım bu şeyi.sonuç ne oldu peki ? daha hızlı koşamadım , daha yükseğe zıplayamadım , daha esnek olamadım , daha güçlü olamadım.. vs.evet kaslarım gelışti doğru fakat önu da bıraktıktan 2 ay sonra kaybettim.elim de bana 1 yıla yaklaşan emek , kaybedilmiş para ve zaman , bol bol proten ağırlıklı lezzetsiz tavuk , balık , pirinç yemekleri , 30 - 40 kaslı ameleyle geçirilen antreman vakitleri kaldı.evet bıraktığınızda size de bunlar kalacak maalesef.gidin boks yapın , muay thai yapın , güreş yapın , jui jitsu yapın vs.. antremanların nasıl yorucu fakat eglenceli , vücudunuzun nasıl hem fit hem esnek olduğunu ögrenin.spor = zeka gelişimi olçuğunu öğrenin.vgnin ruhunuza ve zekanıza hiçbir faydası olmadığını öğrenin.saydığım sporların insana kattığı özgüven , dinginlik , öfke kontrolü , çevreye saygı gibi yetileri görün.he bir de boksla ilgilenen biri olarak size tavsiye:5 cm gelistirdiginiz kollarınızla özgüven sahibi olup ben çok güçlüyüm diye böbürlenmeyin,sonra dişlerinizi yerden toplayabilirsiniz veya böbreğinize aldığınız orta kuvvet bir yumrukla işerken acıdan ağlayabilirsiniz.
  • 305
    bu konuda çalışan insanları ikiye ayırıyorum ben.

    1- spor geçmişi olan insanlar
    2- spor geçmişi olmayan insanlar

    tabiki %100 oranda söylediklerim herkesi kapsamıyor ancak bu gruplardaki insanların büyük çoğunluğu ne yazık ki gözlemlediğim özelliklere sahip.

    - spor geçmişi olan insanların büyük kısmının, sağlıklı olayım, güzel görüneyim, kendime bakayım, adonisim olsun kafasında yapmadığını biliyorum, çevremde bir çok elit sporcu var üniversite ve sosyal hayatımdan ötürü ve bu insanların neredeyse hepsi sporu bir alışkanlık olduğu için yapıyorlar. ben okulda öğrendiğim şeyleri uyguluyorum, sabah kalkıyorum kahvemi alıyorum tartan piste çıkıp 20 dakika koşuyorum, eve geliyorum kendi programımı uyguluyorum evet yemeklerime dikkat ederim ama kalori hesabı yapmak "bence" takıntıdır. rahat olmalı insanın kafası, zaten yediklerinizin kafanızda şekillenen bir kalori limiti vardır bu limiti aşmayında hangi öğünde kaç kalori aldınız, hangi besinin tanesi kaç kalori bu size ne kadar yağ olarak dönecek, ne kadar yol olarak dönecek falan uğraşmayın bunlarla.

    - spor geçmişi olmayan insanlar, bak işte bu kardeşlerim biraz tehlikeli. her salona gittiğimde görüyorum bunlardan salonun bir köşesine kümelenmişler. ben sakatlığımdan dolayı ağırlığa girmiyorum ve vücut ağırlığımla çalışıyorum. bu yüzden antrenmanımın salon kısmı hemen hemen minderde geçiyor. bu kardeşlerimin bir kısmı elinde telefon aynada foto çekiniyorlar, bir kısmı çığlık çığlığa antrenman yapıyor, bir kısmı havlu getirmeksizin o aletten bu alete sürtünüp duruyorlar, diğer bir kısmı aldığı ağırlıkları sanki dünyaları kaldırıyormuş gibi yere fırlatıyor ve en tehlikeli kısmı ise salonun bir ucundan diğerine goygoy yapan adamlar. spor yaparken ağzınızdan çıkan her kelime performansınızı düşürür. bunu bir kaç defa anlatmayı denedim, öyle burası kahve değil susun tarzından ziyade bilimsel şekilde oksijen tüketiminden, performanstan, kalp atım hızından falan anlattım ama anlamadılar ne yazık ki. bende karışmadım ondan sonra.

    bu bahsettiğim arkadaşların spor ömrü ne yazık ki 2-3 sene. supplement kullanarak vücudundaki akneleri geliştiren ve bana kalırsa bu sporun saygınlığını düşüren arkadaşlar bunlar.
  • 451
    aslında sadece bu alan için değil ama genel beslenme vs ile de alakalı olarak herkese tavsiyem, şu kısır türk vücut geliştirme dünyasında, serkan yimsel'i takip etmeleridir.
    https://www.instagram.com/...utm_medium=copy_link

    kendisi böyle tiplerin, herbalife dolandırıcılarının türkiye'deki korkulu rüyası;
    https://www.instagram.com/...utm_medium=copy_link

    açıklamalarının hepsi bilimsel araştırmalara dayanır çünkü kendisi bu konunun akademisyeni.

    buna ek olarak barbell hareketlerini öğrenme, barbell hareketlerinde yaşanan mobilite zorluklarını yenme, vücudu ısıtma, mobilite artırma gibi şeyleri öğrenmek için de ingilizce kaynak squatuniversity;
    https://instagram.com/...utm_medium=copy_link

    broscienceten uzaklaşmak lazım.
  • 421
    (bkz: #2625766)
    şu yazıma oldukça güzel dönüşler aldığım için bir başka konuyla devam ediyorum.

    tatlılar.
    evet arkadaşlar, çoğumuz tatlıları seviyoruz. ben önceki yazımdan da anladığınız üzere doğal beslenmeden, fit bir vücuttan, takıntılı olmamaktan yanayım. günlük aktivitelerinizi kolaylaştıracak, estetik bir vücut bana göre idealdir.

    gelelim tatlımıza. şimdi bir günümüzü serbest gün ilan ettik. bu pazar günü olsun. benim pazar rutinim pastırmalı gözleme, karbonhidrat alabileceğim kıymalı makarna ve tatlımdan oluşur. ama tatlıdan gereksiz şeker almak istemiyorum.

    benim basit tarifim şöyle:
    önce bir adet muz ile yarım su bardağı sütü çırpma makinesinde çırpıyoruz. muz katı halini kaybedene kadar.
    sonra içine bir tatlı kaşığı kakao ve 25 gram yulaf ekliyoruz.
    hepsini büyük bir cezve veya küçük bir tencerede ısıtıyoruz. kaynatmıyoruz, ısıtıyoruz. kıvamlanıp rengi kahverengiye bulandığında tamamdır.

    sonra bunu 1-2 dakika buzluğa atıyoruz. şöyle hafif bir katılaşıyor. ta-da. ilave şekersiz, zaten almanız gereken besinlere sadece kakao ekleyerek puding gibi bir tatlı yaptık. üstüne isterseniz 1-2 çilek de yiyebilirsiniz. bunun üzerine bir de türk kahvesi içerseniz spor salonunda iyi hissedersiniz. ben öyle hissediyorum. kafein, muzdan gelen şeker v.s. + güzel lezzet bana güç veriyor.

    bir diğer alternatifimiz ise mado'nun şekersiz dondurmaları. eşinizle dostunuzla dışarıdaysanız o haftalık tatlı hakkınızı ilave şekersiz dondurmadan yana kullanabilirsiniz. ballı bademli veya karadutlu dondurmaları güzel.

    ben şahsen protein tozlarından, sihirli çakma bitki çaylarından yana değilim. kilo vermek isteyen ve bazal metabolizma hızı 1800 olan biri %10 açık sağlayarak 120 gram protein alabilir mi? alabilir. o zaman bu insana protein tozu lazım mı? değil. bitki çayları? hiç değil.

    kilo almak isteyen birine hiç ama hiç lazım değil yemek yemeyi seviyorsa. ancak yemek yemeyi sevmiyorsa lazım olabilir, ama o zaman ben yine tavsiye etmem. herkes her şeye yatkın değil, beslenme de bu vücut geliştirme işinin önemli bir parçası sonuçta.

    doğal beslenin, estetik görünün, günlük işlerinizi kolayca yapın. tatlıyı da kesmeyin. pazardan pazara yersiniz, bir zararı da olmaz. verdiğim tarif gördüğünüz gibi çok basit. zaten yulaf, süt, muz yiyorsunuz. bir çay kaşığı kakao ekstramız var. yumulun. gelişin.
  • 153
    bu spora mart 2013'de merak sardım, mayıs başlarında bıraktım. giden arkadaşlarımdan neler yemeli, neler yememeli konusunda bilgi aldım. biraz da internetten araştırdım ve hepsi bana protein tozunu * önerdi. ertesi sabah ilk iş olarak bir spor geliştirme merkezinden 1 kilo aldım, ama 1 eksiğim, 1 yanlışım vardı. yanlış olan; protein tozunu tok karnına ve antrenmandan hemen sonra olmak üzere günde 2 kez kullandım ve 300 ml su veya süte 1 buçuk ölçek toz attım. eksiğim var dediğim de, spor salonunda değil, evde dambıllarla internetten bulduğum hareketlerle yaptım. ilk 1, 1 buçuk ay herşey yolundaydı, kaslarım hafif irileşmeye başlamışken bir gece nefes darlığından zar zor uyudum, önemsemedim geçer dedim, ertesi gece de ayaklarımın uyuştuğunu farkettim ve nefes darlığı da geçmeyince o gece acile gittik, tansiyon 17/11'e kadar çıktmıştı. ertesi gün kalp doktoru ve dahiliye'ye gittiğimizde doktorlar karaciğerimin yorulduğunu, kalp damarlarının fazla zorlandığını tespit etti. ben de protein tozunu tok karnına ve antrenmandan hemen sonra kullandığımı söyleyince, doktorlar bana;
    o sebeple tansiyonunun çıktığını, protein tozunun aç karnına içilmesi gerektiği ve spor salonunda eğitmen gözetiminde yapılması gerektiğini çünkü protein tozunu spor yaparak vücudumdan yakabileceğimi bunun da evde değil, spor salonunda olabileceğini söyledi. bir-iki hap verdiler ve daha yeni yeni kendime gelmeye, nefes alış verişlerimin normale döndüğünü söyleyebilirim.
    bu spora başlayacaklara ve protein tozunu kullanacaklara benim yaptığım hatalara düşmemelerini, aksi takdirde;
    nefes darlığı, tansiyon yükselmesi, kalp ritim bozukluğuna kadar vücuda ciddi hasarlar verdiğini unutmasınlar.
  • 203
    doğru yapıldığı takdirde işe yarayan ve vücudunuzu forma sokan spordur. ayrıca sıkça sorulan bir kaç soruya da cevap vermek niyetindeyim. yeni başlayacak olan arkadaşların hevesi biraz kırılacak ama bunlar gerçekler.

    1 - yağlar kasa dönüşmez.

    2 - vücutta bulunan yağı eritmek için kalbinizi hızlı çalıştırmalısınız. götünüzden ter akana kadar koşacak, bisiklete yada eliptik bisiklete bineceksiniz.

    3 - sadece mekik çekerek göbek bölgesindeki yağları eritemezsiniz.

    4 - 3 ayda internette gördüğünüz elemanlar gibi olamayacaksınız. buyrun o elemanlardan biri; http://31.media.tumblr.com/...pep1rzuuteo1_500.jpg

    5 - türk halkı arasında adı çok duyulan adonis ve karın kasları çalışmak mutfaktan başlar. yani öyle kolay işler değil.

    6 - her insanın genetik yapısı farklıdır. benimde böyle göğüslerim, karın kaslarım olacak mı ? diye düşünmeyin. çalıştıkça göreceksiniz.

    7 - bilgisayar başında oturup video izlemek sizi forma sokmayacaktır. icraat lazım icraat. *
  • 156
    öncelikle bu spora kilo almak için başladım. benim gibi kilo almak için uğraşan, 'lan ne kadar yesem de kilo alamıyorum amk' diyen arkadaşlara 6 aylık gelişimi ve nacizane önerilerimi anlatayım.

    spora başlamadan önce 64 kg. civarındaydım. boy 1.85, boya göre aşırı zayıf kategorisindeydim. 6 ayın sonrasında düzenli beslenme ve düzenli antremanla kilom 77-78 civarında şu an. (toz, hap vb. kullanmadım) ve bu sağlıklı bir kilo artışı, vücuda yayarak kilo alıyorsun ve önemli bir kısmı da kas olarak. 6 ayın sonrasında uzun süre görmediğim arkadaşlar beni gördüklerinde çok şaşırıyorlar ve bu güzel bir olay. halı sahada 'az ekmek ye amk' diyen adamlar şimdi 'vay tosunum' diyor. * şaka bir yana ilk 2-3 ay 'bir değişiklik yok' deyip bırakmazsanız kilo alırsınız vücudunuz da şekle girer, fit gözükürsünüz. ben kilo alabildiysem herkes alır abi, net. ilk 1-2 ay bir değişiklik yoktu vücudumda ama şu 6 ayın sonunda istediğim kiloya ulaştığımı söyleyebilirim.

    bu işin ustası olan arkadaşlar kadar bilgi sahibi değilim, söyleyeceklerim bu kadar.
  • 129
    genellikle bu spora başlayanları ya da başlamak isteyenleri 2 tane büyük sorun bekler:

    1) her gün spor salonuna vakit ayırıp gitmek
    2) spor salonlarının fahiş ücretleri

    açıkçası türkiye'deki birçok spor salonunda profesyonel eğitmenler çalışmaz. salonu açan kişinin belli diplomaları ve belgeleri vardır ve yanında çalışan olarak seçtiği kişiler de 1-2 yıl boyunca bu sporla haşır neşir olan kişiler olur. yani salona gidip ordaki görevlilerden yardım almanız zordur. genellikle paralarını alırlar ve size bir program hazırlayıp gerisine karışmazlar. siz de programı çat pat uygulamaya çalışırsınız.

    diğer bir yandan da günün yorgunluğu üstüne kimsenin salona gidesi gelmez. '' eve gidip dinleneyim yarın giderim. '' diye diye sürekli aksatırsınız programı. üstüne de verdiniz aylık miktar da yanar. zaten verdiğiniz paralar getirdikleri 3-5 aleti kullanmanız içindir -yani yarısı boşadır- ve o da boşa gider.

    ve son olarak spora başlayanların ilk 3-4 ayı kritiktir. bir çok heveslenen kişiler bu süreyi dolduramadan pes eder ve bırakırlar sporu. bunun bir psikolojik bir de bilimsel sebebi vardır:

    psikolojik sebebi: siz spora yeni başladığınız için henüz tam gelişmemişsinizdir ve elinize verilen program basittir, yani çok zorlanmayacağınız şekilde oluşturulmuştur. bu yüzden siz çalışırken yanınızdaki 1-2 yılını doldurmuş ve bench-press'te 50-60 kiloya kadar ulaşanları gördükçe moraliniz bozulur. siz ise 15 kiloluk chest-press'i zar zor hallediyorsunuzdur. bunlar çoğu spora başlayan kişilerin kafaya taktığı ufak problemlerden birisidir fakat git gide büyüterek kendi moralini bozmaya başlar.

    bilimsel sebebi: spor yapan insanlarda vücut endorfin ve testosteron gibi önemli hormonlar salgılar. bu hormonlardan bilhassa endorfin yani mutluluk hormonu bağımlılık yapar. yukarda yazılan o kritik 3-4 ayı atlatan kişiler, 1 gün bile sporunu aksatırsa suçluluk duygusu hisseder, işte bu duygunun oluşmasını sağlayan şey salgılanan hormonlardır. yani sizin yapmanız gereken şey, sporunuzu aksatmadan yapıp hormonların salgılanmasını sürekli hale getirmektir bir bakıma. sonrası kendiliğinden gelir.

    bu sorunlardan bilhassa psikolojik olanını atlatmak isteyenlere bir tavsiyem olacak. isterseniz internetten dumble, halter ve ağırlık setini içeren paketlerden satın alabilirsiniz. bu paketle evde, vücudunuzdaki bütün kasları çalıştırabilirsiniz. ağırlıklar hafif gelmeye başladıkça da sipariş verip ek ağırlıklar getirebilirsiniz. hareketleri nasıl yapacağınıza dair kafanızda soru işaretleri oluştuğunda ise internete yazmanız halinde çok kısa bir süre içinde cevabınızı bulabilirsiniz. hem ekonomik olarak rahatlarsınız hem de hergün kafanıza taktığınız ''kim şimdi bu kadar yolu gidecek'' gibi sorunlarınızı halletmiş olursunuz. ek olarak sporunuzu bitirdiğiniz an çalışmanın en önemli noktası olan beslenmenizi de sağlıklı bir şekilde aradan çıkarırsınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın