resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 1551
    günlük sonuçlar üzerine eleştirilen hocamızdır. neden günlük sonuçlar üzerine diyorum? çünkü bu takım baros ve kewell'ı kaybetmeden önce istenen seviyede olmasa da pas futbolunu oynuyordu, oynamaya çalışıyordu en azından.
    leo her topu degajla ileri göndermiyordu, servet bile dan diye topa vurmadan önce bir bakınıyordu etrafına, gerçi kısa sürüyordu bakınması ama yıllarını futbola vermiş, bir alışkanlık edinmiş bir oyuncunun kendini değiştirmeye çalışması bile güzel.
    servet örneği bize önemli bir ipucu veriyor aslında. futbolcular, hocanın oynatmak istediği futbol şeklini benimsemiş. rijkaard, söyleşilerde, basın toplantılarında yaptığı gibi, futbolcularına da net bir şekilde ne istediğini anlatmış, bu çok belli.

    galatasaray takımı bize bu örnekleri gösterdikten sonra baros ve kewell gibi çok önemli iki oyuncusunu kaybetti, sakatlıklar sebebiyle. bu oyuncular sadece iyi oyuncular olmanın dışında, bireysel taktik, oyun disiplini, maça asılma, takımı saha içinde yönlendirme gibi işleri de yapıyorladı. onlar gittikten sonra takımda tek bir lider kaldı : arda turan. zeki, yaratıcı ve yetenekli olmasına rağmen yaşı daha çok genç arda'nın. kaptan olmasına rağmen yine de kendi kontrolünü bile kaybediyor bazen oyunda. bülent korkmaz da çok sinirlenirdi hatırlarsınız, ama dönüp oyuna yeniden konsantre olurdu. elbette mevki farklılığı da önemli arda ile bülent'in kendilerini kontrol etmeleri açısından, oyuna dönme hızları açısından.

    ayrıca, hem kewell hem de baros topun ileride kalmasını sağlayan adamlardı. orta sahanın göbeğinde oynayan, sezona çok iyi başlayan oyuncularımızın defosu, biraz da ileride top tutulamadığı için ortaya çıktı. mesela sarp, sezona müthiş başlamış, goller atmış, her maç pozisyona girmişken artık ortalarda yok. acaba neden? sezon başında da kazma değil miydi, unuttu mu nasıl oynaması gerektiğini.

    bütün bunlar olduktan sonra ara transferde bir şans geçti eline rijkaard'ın. baros ve kewell yerine koyabileceği oyuncu alabilecekti, allahı var yönetim de gayet yardımcı oldu. ama lucas neill dışında ne jo ne de giovani cuk diye oturmadı takıma, alışmaları için zaman gerekti, hala da gerekiyor. elbette her iki oyuncunun çok genç oluşları etkili oldu. her ikisi de genç yaşlarına rağmen iyi takımlarda oynamışlardı ama sanki biraz fazla mı takım değiştirmişlerdi acaba? transfer döneminde kiralık oynatmak için daha tecrübeli isimler alınabilirdi. mesela nistelrooy adı geçiyordu, süper uyardı. burada bir eksiklği oldu hocanın.

    oyuncu değişiklikleri konusunda da zaman zaman sıkıntı yaşandı. ama bana bir tane hoca gösteremezsiniz ki, her oyuncu değişikliğini doğru yapan. capello mu, hiddink mi, mourinho mu, kim?

    bu takım bu hocayla bize daha önce, nasıl oynayacağını gösterdi. bu demektir ki, gelecek sezon bol pas yapan, topa sahip olan bir takım olacağız.
    sabır bu yüzden gerekli rijkaard için, çünkü bize gösterdi ne oynatmak istediğini.
  • 1554
    kaostan beslenen bir toplum olarak teknik adamlığını tartıştığımız teknik direktörümüz. gerets ile, skibbe ile, bülent korkmaz ile kıyaslanır ve başarısız bulunur kendisi, ihtiyaç olan yerlere takviye yapılırsa biz de şampiyon yaparız bu takımı denir, vesaire...

    iddia ediyorum ki galatasaray tarihindeki başarıların tamamı zamanın şartlarına göre insani çabalar ile elde edilmiş başarılardır. yönetim tarafından planlanan, öngörülen, organize edilen projeler dahilinde olmamıştır. sezonluk hamleler dahilinde gerçekleşmiştir. uefa kupasının bile takımdaki sinerjiden ve akıla ihtiyaç duymayan usta isimlerden dolayı kendiliğinden geldiğini düşünüyorum. üzgünüm ama bu ülkede uefa kupasını veya süper kupayı seneler öncesinden hedef belirleyip yola çıkacak bir yönetime henüz tanıklık etmedim. bu bir itham değildir, türkiye'deki futbol takımlarının tamamı ve futbol mantığımız böyledir. okulda da böyledir bu, her seneyi baştan okuruz geçen sene öğrendiklerimizi hatırlamadan. mezun oluruz en sonunda.

    kendisi bir sistem ve projeye baş koyan yönetimimizin getirdiği bir isimdir ve kah sezon başında, kah sezon ortasında inanılmaz isimler kadromuza kazandırılmıştır. ilk defa büyük hedefler koyarak önümüze sistemli bir şekilde yola çıktık, futbola ilk defa bir bilim, bir sanat gibi yaklaşılıyor ülkemizde...

    eğer bu proje önümüzdeki iki sene içinde çok afedersiniz sıçarsa o zaman deriz işte "vaktiyle denedik bu sistemi olmadı" diye. o zaman hıncal uluç ne derse o olsun razıyım. kim gelirse takıma kim alınırsa ala.

    rijkaard babamın oğlu falan değil, del bosque veya zico gibi isim olsun diye getirilmiş biri olmadığı için, uzun vadeli planlı bir sistemin ilk ve en önemli halkası olduğu için yanındayım.

    çok ağır olacak galiba ama geçmişimizdeki uefa kupası, süper kupa ve lig şampiyonluklarımız avrupa futbolunda hala söz sahibi olmak için yeterli başarılar değil. biz kendi kendimizin avrupa fatihiyiz şu an. ne olduysa ciddi ciddi geçmişte kaldı.

    açıkça görülüyor ki senelerdir varolan "türk mantığı" ile büyük takım olunmuyor, bazı şeylere daha profesyonel yaklaşmak gerekiyor. uefa devri bitti artık...bir daha da geri gelmeyecek o günler... hagi olsun popescu olsun taffarel olsun hakan şükür, bülent korkmaz olsun bir daha asla geriye gelmeyecekler. onlar dönemlerinin en önemli futbolcuları idiler çünkü. uefa kupası nasıl tesadüf değilse sistemli bir yönetim planlamasının da sonucu değildi, yoksa sonrasında bu kadar kötü durumlara düşmezdik.

    zaman çalışma, değişme, atılım yapma zamanı. allahın türkiye liginde 3 takım birbirimizi yiyip şampiyonluklar ile büyük takım olamayız. kaldı ki diğer iki büyük takım yerinde saymaya ve yerel ölçekte kalmaya kararlı ise bizim bu ülke futbolunun lokomotifi olmamız gerekiyor.

    frank rijkaard bu yüzden geldi işte. en azından bunlar hedeflenerek getirildi. yarın bir gün avrupa'nın en büyük takımlarından biri olursak, müdavimi olduğumuz şampiyonlar ligi'ne geri dönersek, şampiyonu olursak; işte tohumları bu sıkıntılı günlerde atılmıştı diyeceğiz.

    tekrardan belirtmek istiyorum, kendimizi kandırmayalım, şu an bulunduğumuz pozisyon itibarı ile ne fenerbahçe'yi yenmemiz, ne de bu sezonu şampiyon olarak kapatmamız bizi tekrardan o eski parıltılı günlere veya daha ilerisine götürmeyecek. daha fazla emek göstermemiz gerek tüm camia olarak.

    dünya futbol tarihi örneklerle doludur ki başarılı olmuş ve hep tepede kalmış takımların birleştiği nokta tümünün sistemli ve akılcı bir yol izlemeleridir. para parayı çeker, başarı da başarıyı... bu dönemlerde benzer bir atılımı abd milli futbol takımı yapmakta...

    bu yüzdendir ki 1930-1950'nin uruguay'ı, 1950'lerin macaristan'ı, 1988'in steaua bükreş'i, 1991'in kızılyıldız'ı, 1994'ün bulgaristan'ı, 1998'in hırvatistan'ı ve 2002'nin türkiye'si artık piyasada yoktur. o dönemlerde bir takım sebeplerden ötürü başarılı olmuşlar ve sonra serbest düşüşe geçmişlerdir. lakin hollanda gibi doğal cevheri çok da fazla olmayan bir ülke bile sistemli çalışarak futbolda senelerdir dünyanın sayılı ülkelerinden. keza almanya da öyle... doğal yetenek bazında bir brezilya, bir arjantin değilsen tanrı'dan medet ummaya, çile çekmeye hiç lüzum yok, çalıacaksın, model oluşturacaksın...

    tüm bu beklentiler olmazsa da -- ki ben uzun vadede olacağına inanıyorum bence saçma bir deneme değildi ve denemeye değerdi -- olmadı der geçeriz ne yapalım...

    ve tekrar ediyorum, kaostan beslenen bir futbol kamuoyumuz var...

    (u: lütfen iyi niyetle okuyun, kasti olarak olumsuz veya yerici bir yorum yapmak değil analiz yapmaktı amacım)
  • 1555
    ah be hocam. total futbol dedin iyi dedin güzel dedin de mehmet topal,barış özbek,ayhan akman ve mustafa sarp gibi kalaslarla total futbol oynanacağı kanısına nasıl vardın anlayamıyorum. aklım almıyor biri bana anlatsın. günümüz futbolunda en önemli bölge bu kalasların oynadığı bölge iken yaptığın tek ve en önemli hata olan transfer planlamana şaşırıyorum. yaptığın hatanın sende farkındasın frank. son donemde oynanan tüm maçlarda belki tutar iyi olur edasıyla sürekli bu bölgede bu dört adamı değiştire değiştire oynattın ama nafile. ama ben herşeye rağmen sana inanıyorum. biliyorum ki bu yanlıştan dönülecek. en azından önümüzdeki sezon için yapılması gereken en birincil iş, bu bölgeye mehmet aurelio ve senna gibi hem ayağı iyi hemde oynunun iki yönünü oynayabilecek kesiciler alınacak. bu takımın en önemli ihtiyacı bu. ikinci yapılması gereken iş neill gibi bi adamı nasıl bulup gelsiyse bu yönetim aynı şekilde matteo ferrari tipinde bir adam daha bulacak. umarım herşey bu şekilde olur. sana inanıyorum frank...
  • 1556
    gelen her teknik direktörün ardından hep biz olduk sallayan
    biz hep bağırdık, onlar hiç duyarlar mı sesimizi?
    hangi hocadan memnun kaldık ki?

    deplasmanda üzgün ve kederli
    uyumadık geceleri
    inletiyoruz her golden sonra ali sami yen'i

    boşuna çekilmedi bunca çile
    arkandayız yenilsen de
    umudunu yitirmedi kimse
    güveniyoruz sana ve neeskens'e

    zaten bu lig hep yalan dolan
    şampiyonlar ligi önemli olan
    bu takımdan geriye kalan
    sadece frank rijkaard..!
  • 1557
    kariyeri , taktik anlayışı , idman ve kamp programları ve hatta ingilizce aksanı bile tartışılan adam.

    kariyeri için şunu söylemek lazım ; barcelona ile şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş , la liga'da şampiyonluk yaşamış , hollanda milli takımı ile avrupa şampiyonası yarı finali yaşamış bir hoca. kimisi diyor ki "ulan barcelona'yı ben de şampiyon yapardım". bunu diyenler barcelona'nın kaç sezon şampiyon olduğunu , şampiyonlar ligi şampiyonluğunu kaç kez yaşadığını biliyor mu ? ya da tarihi boyunca neredeyse hiçbir kupası bulunmayan hollanda milli takımı için yarı final ne demek , bunu biliyorlar mı ? * kariyer kısmı ile ilgili eleştirileri "seviyesiz saldırı" olarak alıyor ve geçiyorum.

    taktik anlayışı için eleştiri sunan insanlar var. bunlar , yıllar boyu bir dinozor gibi aynı köşe'de aynı yazıları yazan , fatih terim avrupa şampiyonası öncesi istifa etsin , gheorge hagi baston'la mı oynayacak diyen tipler. bu adam yukarda yazdığım bütün başarıları bu taktik anlayışı ile kazanmış. kanat futbolu oynatan , pas yaptıran ve hücum futbolu düşünen bir yapısı var. elbette çalıştırdığı takım çok gol yiyebilir ama çok gol atar aynı zamanda. bu eleştirileri de "teknik yorum yoksunluğu" diyerek geçiyorum.

    ingilizcesi için söylenenler bence doğru. fakat bu adam "türk insanı ingilizce öğrensin" diye gelmedi buraya. dolayısıyla bu eleştiriyi "eleştirecek yer aramak" mantığı ile yapıldığı için geçiyorum.

    sonuç olarak frank rijkaard iyi bir teknik direktör. yani 7'de 7 yaptığı zaman bile bir takım "taraf" yazarlar * "bu takım düşüş yaşar" dedi diye ne yapsın rijkaard ? ya da emre belözoülu isimli insan baros'u sakatladı diye emre mi vursun rijkaard ? peki emre güngör affedilmez bir hata yaptı diye "bizi o yaktı" gibi "bana bir şey olmasın aman" yorumları mı yapsın ? aynı şekilde leo franco'nun hatası sonrası çıkıp "bitirdi bizi durduk yere" mi desin ?

    yapmayın. "taraf" ve "terbiyesiz" insanlar bunları görmeden onu eleştirebilir , zarar vermek için çaba gösterebilir. fakat galatasaray taraftarı bunu yapamaz , yapmamalıdır. evet biz ülke olarak futbolu "ne olursa olsun o sezonu şampiyon bitirmeliyiz" düşüncesi ile görüyoruz. çünkü bizim için başka değerler , gelecek gibi kavramlar geçerli olmuyor. ondan sonra "avrupa kupaları türk takımları olmadan devam ediyor" cümleleri duyarız daha mart bitmeden.
    oysa biz başkası değiliz , bizim hedef dediğimiz şey başkaları ile aynı olamaz. başkaları sadece ve sadece "türkiye ligi" için mücadele ederken , biz bunu yapamayız. bizim daha büyük , daha önemli hedeflerimiz var. bu yüzden frank rijkaard ve ekibi gibi yenilik , vizyon ve gelecek yaratacak insanlar olmalı burada. yoksa x bir hoca ile zaten bu sezon şampiyon olurduk. işte soru ve sorun bu zaten , bu sene şampiyon olamamak.

    hiçbir şey bitmiş değil henüz. kendini bilen , futbolu takip eden her galatasaray taraftarı rijkaard ve ekibi için olumlu cümleler kuruyordur , kurmalıdır. rijkaard bize belki bu sezon değil ama bir sonraki sezon çok şey verecek emin olsun herkes. şahsen bu sezon için "lig olabilir belki ama diğer kupalar çok zor" diyordum , lig bile olmayabilir. fakat ben böyle başladım bu sezon , o yüzden "düşüş" olduğu düşüncesi yok bende.

    hep destek , tam destek rijkaard !
  • 1559
    bugün galatasaray liseli “derin hukukçulardan” biri çıkıp, seçimde “usul/ sayım/ tarih” falan gibi bir hata bulsa ve genel kurul haftaya tekrar yapılsa, adnan polat yüzde yüz kaybeder!..
    neden?..
    frank rijkaard gibi “futboldan bihaber birini” hoca yaptığı için!..
    başkan, öyle bir “kaptan”a teslim etti ki, “baştan kara” dibe oturttu gemiyi!..
    evet... futbol ulemalarının yorumu böyle.
    çok geçmez, sokağa iner. ve rijkaard’ın kuyruğuna teneke bağlarlar (daha nicelerine olduğu gibi).
    neeskens’in ise üsküdar anadolu takımını bile çalıştırabileceğinden şüpheler var zaten.
    * * *
    “ulemalar” pek de boşuna konuşmuyorlar:
    mesela yürürken düşen arda’yı sahaya nasıl sürüyor rijkaard?
    mehmet topal’ı çıkarıp orta sahayı neden teslim ediyor fenerbahçe’ye?
    elindeki kozları bile doğru kullanamıyor.
    leo franco lunaparkta yenmeyecek bir gol yiyor.
    elano yürüyor.
    jo tekliyor.
    keita, güzel sanatlar tiyatro bölümü’nden doktora almak üzere.
    * * *
    rijkaard “fos çıkmış” ulemalara göre.
    “doğru” da; siz değil misiniz rijkaard’ın, türkiye’ye gelmesi 21. yüzyılın futbol olayıdır diyen? yönetimi kutlayan, haldun üstünel’i tebrik eden.
    demek ki, küresel futbolun “boyalı imaj piyasası” sizin de gözünüzü kör etmiş.
    “yabancı olsun, ünlü olsun, gerisi palavra” demişsiniz.
    falso/fesat kapasitesi büyük, beceriksiz, bilgisiz, şaşkın, ürkek insanların sadece bizimkiler olduğundan eminmişsiniz!
    hatasıyla, sevabıyla bir rijkaard görünce apışıp kalıyorsunuz besbelli.
    “aaa, bunun yaptığını bizimkiler yapmaz” diyorsunuz.
    haklısınız!.. samet aybaba “o” arda’yı takıma monte edip hem arda’ya hem takıma kıyar mıydı?
    fatih terim’in elinde jo ile elano piknik yapar mıydı; keita artistliğe özenir miydi?
    hocası şenol güneş olan leo franco o golü yer miydi?
    rıza çalımbay, bin kat daha iyi çözer miydi fenerbahçe’yi, çözemez miydi?
    * * *
    peki...
    daha ne kadar “deha” yabancı teknik direktör deneyeceğiz söyler misiniz.
    daha kaç tanesini “mesih” gibi karşılayıp, sadece “insan” olduğunu ve bizde çok daha iyi örneklerinin bulunduğunu anlayacağız ve sözleşmesi için acilen “fesih” kararı isteyeceğiz.
    paramızla rezil olmaktan, şu derin aşağılık duygusundan ne zaman kurtulacağız?
    * * *
    bakın, rijkaard avrupa’da neyse burada da o... eskiden yaptığı hatalar portföyündeki süper yıldızlarla telafi edilebiliyordu, şimdi o kapasitede malzemesi yok; o kadar.
    değişen, bizim terazisi bozuk zihnimizin ifrat-tefrit dalgalanmaları...
    aşk ve nefreti aynı cebinde taşıyan insanımızın futbol gibi kaygan bir zemindeki zırvaları.
    polat yönetimi rijkaard’ı “gelsin şampiyon yapsın” diye aldıysa hatalı... “gelsin galatasaray’ın uluslararası imajına katkı yapsın” veya “bizdeki futbolun boyalı imaj piyasasına teslim olmuşların çenesi kapansın” diye aldıysa sonuna kadar haklı.
    elbet bir gün uyanacaklardı.
    neyse ki, gün farkıyla geç uyandılar; sayın polat seçimi kazandı. ercan güven 30.03.2010

    --- alıntı ---

    --- alıntı ---
  • 1560
    --- alıntı ---

    “ulemalar” pek de boşuna konuşmuyorlar:
    mesela yürürken düşen arda’yı sahaya nasıl sürüyor rijkaard?
    mehmet topal’ı çıkarıp orta sahayı neden teslim ediyor fenerbahçe’ye?
    elindeki kozları bile doğru kullanamıyor.
    leo franco lunaparkta yenmeyecek bir gol yiyor.
    elano yürüyor.
    jo tekliyor.
    keita, güzel sanatlar tiyatro bölümü’nden doktora almak üzere.
    * * *
    rijkaard “fos çıkmış” ulemalara göre.
    “doğru” da; siz değil misiniz rijkaard’ın, türkiye’ye gelmesi 21. yüzyılın futbol olayıdır diyen? yönetimi kutlayan, haldun üstünel’i tebrik eden.
    demek ki, küresel futbolun “boyalı imaj piyasası” sizin de gözünüzü kör etmiş.
    “yabancı olsun, ünlü olsun, gerisi palavra” demişsiniz.
    falso/fesat kapasitesi büyük, beceriksiz, bilgisiz, şaşkın, ürkek insanların sadece bizimkiler olduğundan eminmişsiniz!
    hatasıyla, sevabıyla bir rijkaard görünce apışıp kalıyorsunuz besbelli.
    “aaa, bunun yaptığını bizimkiler yapmaz” diyorsunuz.
    haklısınız!.. samet aybaba “o” arda’yı takıma monte edip hem arda’ya hem takıma kıyar mıydı?
    fatih terim’in elinde jo ile elano piknik yapar mıydı; keita artistliğe özenir miydi?
    hocası şenol güneş olan leo franco o golü yer miydi?
    rıza çalımbay, bin kat daha iyi çözer miydi fenerbahçe’yi, çözemez miydi?
    * * *
    peki...
    daha ne kadar “deha” yabancı teknik direktör deneyeceğiz söyler misiniz.
    daha kaç tanesini “mesih” gibi karşılayıp, sadece “insan” olduğunu ve bizde çok daha iyi örneklerinin bulunduğunu anlayacağız ve sözleşmesi için acilen “fesih” kararı isteyeceğiz.
    paramızla rezil olmaktan, şu derin aşağılık duygusundan ne zaman kurtulacağız?
    * * *
    bakın, rijkaard avrupa’da neyse burada da o... eskiden yaptığı hatalar portföyündeki süper yıldızlarla telafi edilebiliyordu, şimdi o kapasitede malzemesi yok; o kadar.
    değişen, bizim terazisi bozuk zihnimizin ifrat-tefrit dalgalanmaları...
    aşk ve nefreti aynı cebinde taşıyan insanımızın futbol gibi kaygan bir zemindeki zırvaları.
    polat yönetimi rijkaard’ı “gelsin şampiyon yapsın” diye aldıysa hatalı... “gelsin galatasaray’ın uluslararası imajına katkı yapsın” veya “bizdeki futbolun boyalı imaj piyasasına teslim olmuşların çenesi kapansın” diye aldıysa sonuna kadar haklı.
    elbet bir gün uyanacaklardı.
    neyse ki, gün farkıyla geç uyandılar; sayın polat seçimi kazandı. ercan güven 30.03.2010

    --- alıntı ---

    hakkinda üc günde bir yukaridaki gibi ultra beyinsiz, ultra cahil, ultra milliyetci-$ovenist ucuz popülist ve kiraathane lümpenine oynayan yazilar okumaktan biktigim adam. cidden biktim.

    sayin ercan güven ve türevlerine önerim tez elden birer alman pasaportu edinip npd bünyesinde siyasete atilmalaridir. yabanci göcmenler gelip i$imizi elimizden caliyorlar, oysa alman gencliginin nesi eksik böhühüh temali popülist fa$ist siyaseti cok güzel yaparlar oralarda. ellerinden baska da bir sey gelmez, zira ancak o zekada bir kitleye hitap edebilecek caplari var.
  • 1561
    belki bu kadroyu, kalli şampiyon yapardı sarp'larla, topal'larla... iyi alan daraltan, güçlü ve disiplinli bir takım kurardı, kurardı eminim.
    ve belki bülent korkmaz da şampiyon olabilirdi bu kadro ile...
    neden olmasın. belki olurdu.

    ama geleceğimiz olur muydu? esas mesele o.
    ben kaybedilenleri görüyorum, kimse polianna'sın demesin.
    ama kazanabilecekleri de görüyorum.

    işte o yüzden... rijkaard'ı eleştirmeyin bir zahmet. çünkü kütahya - eskişehir muharebelerinden sonra atatürk'ü çarmıha germek isteyen, meclisi kayseri'ye taşımak isteyen tbmm milletvekillerine benziyorsunuz. verin tüm yetkilerinizi atatürk'e, bakın bakalım kazanacak mı savaşı?

    onun için...
    çük kadar futbol bilginizle, bilgimle eleştirmeyin, eleştirmeyelim bir zahmet.
    bir zahmet.
    inanalım sadece.

    *
  • 1562
    galatasaray sözlüğün, tahammül ve tartışma adabı konusundaki notunun sanıldığı ya da arzu edildiği kadar yüksekte olmadığının ortaya çıkmasında turnusol kağıdı vazifesi görmüş olan teknik direktördür.

    sistem konusunda fikir belirtmiş arkadaşlara da teşekkür ederek görüşlerimi açıklayayım öncelikle. rijkaard'ın oyunu geriden kurmak gibi bir taktiği olduğunu düşünmüyorum. caner erkin ve servet çetin'in 50-60 metrelik vuruşlarını hiç görmemiş olmanız lazım, ki bu mümkün değil. galatasaray takımı gayet de şişirme anlayışı üzerine oyun oynamaya çalışmaktadır.

    joao alves'in ilk başlarda çok faydalı gibi görünmesinin sebebi de şişirme taktiğinin itirafıdır. uzun boyu ve top saklayabilmesi sayesinde şişirilen topları alıp indirebilmiş ve orta alanın ileriye devrilmesine yardımcı olmuştur. hakan şükür futbolu bırakmamış olsaydı emin olun ara transferde joao alves gelmezdi. buradan anlayın demek istediğimi.

    mustafa sarp gerçeği de rijkaard'ın taktiksel kararsızlığının aynalarından biridir. onun özelinde bu konuyu ele elmak lazımdır.
    mustafa sarp'ın giderek takımdan kesilmesi ve formunun çok düşmüş gibi görünmesindeki esas faktör de şişirme anlayışından dolayıdır. ilk devre maçlarında , uefa ligi maçlarında mustafa sarp gayet verimli ve formdaydı. çünkü takım o sırada biraz da olsa pasa dayalı oynamaktaydı ve mustafa sarp tekniksiz olmasına rağmen topla haşır neşir olurdu ve elinden geldiği kadar yüksek pas yüzdesiyle oynardı.
    ancak yeteri kadar tekniği olmayışından dolayı yaptığı kayıplar ve topun orta sahada dolaşıyor olmasından kaynaklanan top kaptırmalar, ağır defansımızın ve adapte olamamış kalecimizin de katkılarıyla takımın çok gol yiyen bir hale gelmesine neden oldu.

    mustafa sarp, oyuna dahil olmak yerine sadece rakipleri karşılamak talimatını almaya başladıktan sonra doğal olarak çöktü. sarp'ın ilk devre oynadığı maçlardaki bindirmeleri, ileri çıkışları nerede, bu devredeki hali nerede ? bunu hiç düşündünüz mü , "mustafa sarp çok rerörerö" yazmaya başlamadan önce? açıkçası sanmıyorum.
    belirteyim, mustafa sarp'ı savunuyor değilim ya da çok teknik, çok kaliteli, çok bilmemne olduğunu iddia etmiyorum. ben kendisini mücadelesinden, azminden ve ruhundan dolayı takdir ederim. buradaki amacım ise, sarp'ın iki devredeki iki farklı oyun kimliği arasındaki değişimlerden yola çıkarak takımın nasıl geriye doğru gittiğini gösterebilmek. rijkaard'ın geriye doğru çarkına ayna tutabilmek.

    aynı şey ayhan akman için de geçerli. ayhan da elbette ki bu ülkenin xavi'si değil. ancak pas yüzdesi nispeten yüksek olan, tekniği nispeten yüksek olan bir oyuncu. ayhan'ın bıçakla kesilir gibi ilk 11'e hasret kalmasının sebebi ne sizce? ilk devrede gayet fazla forma buluyorken, gol atabiliyorken, pas trafiğine dahil oluyorken, sizce bir anda ne oldu da ayhan kesildi? düşündünüz mü bunu hiç? çünkü adam karşılama yönü diğer oyunculara göre zayıftı da ondan. artık orta sahada pas yapmak rijkaard'ın umrunda değildi de ondan. şişirilen toplar geri dönerse karşılayabilecek adam lazımdı. ayhan'ın kesilişi, sarp'ın kimlik değiştirip gittikçe erimesi de pasa dayalı futbolun geliyor değil, terk edilmiş olduğunun örnekleridir. sadece iki örneği... elano neden ortadan kaybolmaya başladı, keita neden bu kadar yalnızlaştı, arda neden bu kadar çok yoruluyor şeklinde bir başlarsak onlarca örneğe daha ulaşabiliriz.

    galatasaray, "oturtuluyor zannettiğiniz" pasa dayalı total futboldan hangi maçta örnek verebildi?
    bakın heralde biz de , herhangi bir sistemin şipşak oturmayacağının farkındayız. ne zannediyorsunuz yahu? ancak ortada olan gerçek de şudur ki, bu takım pasa dayalı futbol oynamaya çalıştığına dair en ufak bir iz taşımamaktadır.
    en son ne zaman organize gelişen bir galatasaray atağı izlediniz? üstüste 5-6 hücum pası ne zaman yapıldı? son zamanlarda atılan tüm goller, birilerinin bindirmesi ve ilerideki iki üç kişinin paslaşmasıyla atıldı. hatta rakibin fahiş hataları sonucu bulunan gollerle kazanılmış maçlarımız bile var.

    birtakım aklı evveller buyuruyor ki, bendeniz skor yazarıymışım. hadi ordan!
    takım paslaşmaya çalışır, oyuncular boş alanlara kaçmaya çalışır, pas trafiğinde arıza olur ve pozisyonlar erkenden biter halde olsaydık bu paragrafları yazmazdım. işte o zaman sistemin oturma sancıları olduğunu alenen hep beraber tespit etmiş olurduk.

    galatasaray, maçlardır, pozisyon üretemiyor pozisyon. pasa dayalı total futbolun oturma döneminde bile, sancılı döneminde bile her maç 3-4 tane pas trafiği olur. gol pozisyonu bile demiyorum bakın, pas trafiği olur. neye dayanarak "pas oyunu geliyor" diyebiliyorsunuz, çok şaşırıyorum. ön liberolarla stoperlerin al gülüm-ver gülüm'ü dışında ne zaman paslaşma gördünüz, hadi bunu geçtim, ne zaman paslaşma isteği gördünüz ?

    en çok heyecanlandığımız , gol ile mutlu olduğumuz pozisyonlar, keita'nın bindirmeleri, gio'nun driplingleri, arda-jo verkaçları değil mi? peki sizler nasıl müjdesini veren total futbolun savunucusu oluyorsunuz da, biz külhanbeyci, kaos futbolunun örümcek kafalı savunucuları oluyoruz? çok mantıksız...

    herkes müneccim olmuş, ortada hiçbir emaresi olmayan bir sistemin geldiğini söyleyip duruyor da, karşı çıkanların zekasına dil uzatacak kadar çirkinleşen bazıları bile çıkabiliyor aradan. "zeka" işlerine pek girmeyin derim ben.
    ya da girin, siz bilirsiniz. hamama giren terler, ama su bile vermem. haketmiyor bazılarınız çünkü.

    yaprak dökümü'ndeki ailenin kızları gibi şatafatlı ve parıltılı görünen uğruna kendi özünü karalamaya, yok etmeye çalışan tavırlar gördüm ya bazı kalemlerden, en çok da bu ağırıma gitti. "geliyor , geliyor" diye alkışlanan sistemi sorgulayan bizlere yapılan muamele, (herkes değil tabi, kimin yaptığı entrylerle sabit şekilde ortadadır) galatasaray'a katkısı ve emeği geçen kendi değerlerimize saldırmayı bile öznesinde taşımaya başladı.

    boşver beni mühim değilim sayın yazar. bana laf sokacağım diye, fatih terim'in, hasan şaş'ın, lucescu'nun, ümit karan'ın, hakan şükür'ün ismi üzerinden aşağılama girişiminde bulunma. bu kadar şaşkın olma. o isimleri rahat bırak, buyur ben burdayım.
    sabri sarıoğlu'nu eleştirdiğimizde "galatasaraylı" olduğu için onu savunanlar, kalkıp da rijkaard seviciliği yapacağız diye ve muhalif sese hakaret edeceğiz diye çelişkiye düşüp, "sizin gibi fatih terim, hasan şaş bilmemneleri" diye lafa girmesin. her birisinin doğruları ve yanlışları kendilerini bağlar. ve biz onlara saygı duyuyoruz. ve onlar da galatasaraylıdır. ne olur saçlar başlar ayrı oynamasın. çok rica ediyorum.

    gaz futbolu, iman gücü diyerek eleştiri yapanlar bilmelidirler ki, onların şimdilerde, sonradan sonraya burun kıvırdığı "gaz futbolu" eğer aşırı doz ise, çözümü bunun sıfırlanması da değildir. son 10 yılın en kimliksiz oyununu oynayan, en isteksiz, en hırstan uzak galatasaray'ını izlemekteyiz. sahada "gaza gelmiş" (!) 11 tane aslan'ın alternatifi, 11 tane pamuk prenses değildir. takım olmanın, takım gururunun, arma onurunun gereği olan azim ve hırsı, pis ve avam bir kültürün arabeskiymiş gibi göstermeye çalışmayın, trajikomik oluyorsunuz.

    son olarak; frank rijkaard, ileriye dönük bir sistemin temelini falan atmamaktadır. buna ilişkin herhangi bir kanıt yoktur. yapılabilen tek şey, "olacak" diyerek kehanet yapmaktır. rijkaard bu sene sonunda kalırsa, yeni sezon öncesi yapılacak transferlerle, "pasa dayalı" futbolun temelini atmaya ancak önümüzdeki sezon başında başlayacaktır. evet bu sene çöpe gitsin mi, gitsin, canları sağolsun. ancak bu sezon takımda görülen disiplinsizlik örnekleri ve sahadaki ruhsuzluk ve galatasaray ismine yakışmayacak kadar kötü maçlar ve anlayışlar canımı yakmaktadır. iki sene sonra herşeye değeceğinin hiçbir garantisi yokken, bu sene ve önümüzdeki sene boyunca takımın, armanın bu derece itibarıyla oynanmasını ben hazmetmiyorum.

    sahadaki hal ve tavırların, mücadelenin üst seviyede olduğu , paslaşmaya , organize olmaya çalışan ama tam beceremediği için maç kazanamayan takıma ben dünden razıyım. ne skor yazarlığı bre aklı evvel ?! yeter ki ne kadar sevildiğini bilsinler o taşıdıkları formanın ve yönettikleri takımın. ama lütfen pasa dayalı futbolun emareleri bariz bir şekilde ortadaymış gibi davranmayın.

    takım, galatasaray olmaya kaldığı yerden devam etsin. üzerine koyacaksa , bunun üzerine inşa etsin. bunu yaparken kendinden, kimliğinden, arzusundan, coşkusundan kaybetmesin. futbolcusundan teknik heyetine herkes, nerede olduğunun farkında olsun, nelerin tehlikeye girdiğini anlasın da bana yeter.

    ama bu sene, şu anda, ileriye dönük hiçbir sistem emaresi ortalarda yoktur. öbür sene başında başlanabilir. bu periyotta ve önümüzdeki senenin başından itibaren isteyerek, çalışarak, paslaşarak, boşa kaçarak, yardımlaşarak oynamak istesinler de, şimdiden derslerini çalışmaya başlasınlar da galatasaray kimliğini kaybetmeden, işte bunlar bana yeter. beceremeyip yenilebilirler ondan sonra. en azından içimize siner ve bir maçtan sonra, "olsun, çok iyi denedik ve aslanlar gibi savaştık" diyebilelim... o zaman razı gelirim rijkaard'a ve her türlü bekleme süresine.
  • 1563
    --- alıntı ---

    ispanyol basını, budist olduğu ileri sürülen, ancak bunu yalanlayan galatasaray teknik direktörü frank rijkaard’ın, budizm’in önemli bir öğretisi olan, “sorunlar çözümlenemez, zamanla kaybolup giderler” felsefesinin kurbanı olduğunu yazdı.

    --- alıntı ---

    bundan ötesi gelmez herhalde bu topraklara...yahu ben de bu adamı gerets üzerinden bursaspor üzerinden eleştirenlere kızıyorum. yarın bugün fener mağlubiyeti, ali sami yen'deki koltukların feng shui felsefesine göre düzenlenmediğine bağlanırsa şaşırmam.

    edit: bir de "buda mı gol değil" esprisini yapmazsanız sevinirim.
  • 1565
    2009-2010 sezonu sonunda, takımını şampiyon da yapamazsa, ilk senesinde başarısız olmuş, ancak kesinlikle takımın başında kalması gereken galatasaray teknik direktörüdür.

    kendisinin kariyeri, efendiliği, efsaneliği vs vs.'sini tartışan taş olur. ancak, galatasaray taraftarı arasında hakim olan, frank'ın tartışılmazlığı, bence yanlış bir önermedir.

    * 2009-2010 sezonunu ele aldığımızda gördüğümüz tablo açıktır; avrupa liginden elenilmiştir, türkiye kupasından elenilmiştir, ligde işler zora girmiştir. bu durumda, herhangi bir başarıdan söz etmek zordur. *

    * birçok yazar renkdaşım, takımın orta sahasının cok zayıf oldugundan bahsediyor. şimdi, eğer bu orta saha gerçekten zayıfsa, bu orta sahaya sezon başında ya da en kötü ihtimal ocak transfer sezonunda neden bir takviye yapılmadı? yönetim, rijkaard'ın özel isteği olan gio'yu bile alabilmişken, rijkaard'ın istediği ancak yönetimin almadığı bir durumun olma olasılıgı cok düşüktür. yani bu zaafiyet, birden bire 28 mart 2010 galatasaray fenerbahce maci sonunda mı hissedilmiştir ? hiç sanmıyorum..

    * bu transfer sezonunda, kurban edilen oyunculara göz attığımızda, linderothun gitmesinin cok dogal ve yerinde oldugunu görüyoruz. ancak , tam da madrid macları arefesinde, takımın tek saglıklı * forvetini * göndermenin mantığı neydi? burda kesinlikle nonda'nın muhteşem bir form grafiği oldugunu söylemiyorum. ancak kendisinin yerine oynayan ardanın kendi yerinde oynayamaması, asıl sorun değil midir zaten ?

    * bu noktada, galatasaray yönetimine bir parantez açmak istiyorum. 2 yıl üst üste, takımın en kritik avrupa sınavlarından önce yaptıkları hamleler, tam anlamıyla skandaldır. *

    * bu dönemeclerde, parolamız sabır olmalıdır. ancak, benim de, bir galatasaray taraftarı olarak, bir fenerbahce macında, sahada rakibini ısıran bir takım görme hakkım yok mudur? yıllarca real madride karşı birçok derbiye çıkmış hocamızın, bu macın önemini kavrayamamış olması, olası mıdır acaba?

    sözün özü, kendisi, takımımızın başına gelmiş en kariyerli hocalardan bir tanesidir, allah başımızdan eksik etmesindir.
    ancak,paralelinde, galatasaray futbol takımının 2000 yılından sonra gelmiş en kariyerli ve yetenekli ekibini yönetmektedir. bizim de taraftar olarak birazcık başarı beklememiz kadar doğal bir şey yoktur, aynı galatasaray hocasını eleştirme hakkımız oldugu gibi..
  • 1567
    anlasma saglandiginda ne kadar mutlu ve gururluysam, kendisinin galatasaray teknik direktoru olmasindan hala ayni derecede mutlu ve gururluyum ancak guzel ulkemin guzel insanlari hem dunyanin en mantikli soylemlerini dile getirip hem de ani tepkilerle savaslar cikarmayi basarabilen karakterde oldugu icin, futbol konusunda da ayni standartsizligi gostermektedir. teknik direktorler ve istikrar konusundaki her hangi bir diyalogda; alex ferguson, arsen wenger, gordon milne vb. isimler uzerinden `ilk bilmem kac sene kupa alamamislar ama iste abi, adamlarin yonetimi bizimkiler gibi degil, istikrari saglayip basarili oluyorlar' yorumunu yapan insanlar bir anlik kizginliklariyla 'gitsin bu hoca yea' yorumlarini da rahatlikla yapabilmekte. frank rijkaard geldiginde bu tip yorumlar onun icin yapilmaz, hemen basarili olmasi icin sik bogaz edilmez yada boyle bir durumda 'istifa' cigirtkanligi yapilmaz, boylece bir yandan yeni stad artik bitme noktasina gelmisken diger yandan transfer ve ekonomik politiklar rayina oturmusken, futbol takimimiz da rijkaard ile belli bir rotaya oturacaktir diye ayrica sevinmistim ancak gel gor ki frank rijkaard'i televizyon ve gazetelerde ahmet cakar, hincal uluc ve turevleri sovmen yorumcu/yazarlar gibi sovmenliklerinin disinda her hangi bir akla uygun yorum yapmasi mumkun olmayan ancak nedense soylemleri cok ciddiye alinan bu insanlar onderliginde bir grup insan, kariyeriyle hem futbolcu hem de teknik direktor olarak dunya futbol tarihine gecmis frank rijkaard'i istifasini istemektedirler. peki yerine hangi kariyerde ve kendilerini tatmin edecek bir hoca istemektedirler acaba? yoksa bir futbol mesihi gelecek ve butun dunya galatasarayli olacak.. butun kupalari galatasaray alacak ve hic yenilmeyecek gibi bir beklentinin mi icindeler?
    futbol bir oyun! hangi sistemi, hangi oyuncuyla oynarsan oyna, butun dogrulari yapsan da; milli takim stoperlerinden emre gungor son adam olarak calim atmaya yeltenip topu kaptirabilmekte yada ispanya liginde yillarca kalecilik yapmis leo franco 40 metreye yakin mesafeden gelen geri pasi niteligindeki topu tutamayabiliyor ve diger taraftan barcelona, tottenham ve meksika milli takimlarinda oynamisligi olan dos santos onundeki kocaman kale yerine topu disari atabiliyor. butun bu durumlar yasanirken ligin 3 buyuklerle kiyaslanmiyacak ekonomik kosullarinda mucadele eden sivas ve bursa gibi takimlar lider olabiliyor ve hatta ligi ikinci bitirip sampiyonlar ligi on elemesi oynama hakki kazanabiliyor. dedik ya bu bir oyun! yildizlari getirmekle, milli takima en fazla oyuncu veren takim olmakla, teknik direktor olarak rijkaard - neskeens ikilisini getirmekle sampiyon olmayi falan garantileyemessin. bunu da en iyi galatasaray camiasi bilmesi lazim ki tarihinde kendisinden ekonomi, tecrube ve kadro kalitesi olarak cok onde sayisiz dunya capindaki takimi elemis bir takimdir galatasaray.
    rijkaard ve ekibi hem futbolculuk hem de teknik direktorluk kariyerinde yeterince para kazandilar ancak hala bu isi yapmalarinin bence iki onemli sebebi var. birincisi futbol onlar icin bir tutku ve ikincisi yapmis olduklari isimleri devam ettirebilmek. dedikodularla, sokak agizlariyla yorumlanacak adam degil frank rijkaard. umarim onumuzdeki 10 sene belki daha fazla bu takimin basinda kalir. galatasarayla ozdestirilir. marco van basten yeni stadimizda baska bir mac izlemeye gelir yada ruud gullit veya ronald koeman. birakin; derbiydi, fenerin galatasaray kompleksiydi, kupaydi deyip her sene tekrar tekrar kendimizi ister istemez icinde buldugumuz bu hararetin icinde frank rijkaard gibi bir hocamizin olmasinin tadini cikaralim. galatasaray fenere, fener galatasasaraya tarihe donup baktigimizda uzun seneleri bulan ustunlukler kurmuslardir. frank rijkaard bize bu cekismenin otesinde islere imza atmaya geldi, en azindan bunu farkinda olalim.
  • 1569
    franklin edmundo "frank" rijkaard (d. 30 eylül 1962, amsterdam), şu anda galatasaray profesyonel futbol takımı'nı çalıştırmakta olan hollandalı teknik direktör ve eski futbolcu.

    futbolculuk döneminde afc ajax, sporting lizbon, real zaragoza ve ac milan gibi tanınmış kulüplerde top koşturan rijkaard, ayrıca hollanda millî takımında da 71 kez forma giymiştir. 1998 yılında yine hollanda millî takımında teknik direktörlük kariyerine başlayan frank rijkaard, daha sonra sırasıyla sparta rotterdam ve barcelona'yı çalıştırmıştır. frank rijkaard 5 haziran 2009 tarihinde galatasaray spor kulübü teknik direktörlüğüne getirilmiştir.

    oldukça başarılı bir aktif futbol yaşantısı olan frank rijkaard, afc ajax, real zaragoza ve ac milan formalarını giymiştir. ac milan, onunla birlikte diğer iki hollanda milli futbol takımı oyuncusu marco van basten ve ruud gullit etrafına takımı kurmuş ve tarihinin en başarılı dönemini geçirmiştir.

    1981 - 1994 yılları arasında 73 kez milli formayı giymiş ve 10 gol atmıştır. 1988 yılında hollanda milli takımı ile avrupa futbol şampiyonası'nda şampiyonluk yaşamıştır.

    1988'den 1993'e kadar oldukça başarılı geçen sezonlardan sonra futbola başladığı afc ajax amsterdam'a döndü ve 1995 yılında futbolu bıraktı. 1994 yılında afc ajax'ın jari litmanen'li, kluivert'li, van der sar'lı, frank de boer'lu kadrosunda yer aldı ve 1994-1995 sezonu şampiyonlar ligi'ni kazandı. 1995-1996 sezonunda ajax'la kıtalararası kupa ve avrupa süper kupası'nı kazandı.

    teknik direktörlük kariyeri
    futbolu bıraktıktan sonra hollanda milli futbol takımı'nın teknik direktörü guus hiddink'in yardımcısı olarak göreve başladı. hiddink görevi bırakınca teknik direktörlük için tecrübesiz sayılabilecek bir durumda milli takımın başına geçti ve özellikle 2000 yılındaki avrupa futbol şampiyonası'nda oynattığı futbol ile takdir kazandı. ancak hollanda'nın penaltılarla italya'ya elenmesinin ardından görevinden istifa etti. 2001-02 sezonunda sparta rotterdam'ı çalıştırdıktan ve takımı 2. lige düştükten sonra 2003 yılında fc barcelona'nın başına getirildi. hollanda ekolü total futbolu başarıyla uygulayan rijkaard, la liga'yı iki kez, uefa şampiyonlar ligi'ni ve ispanya süper kupası'nı birer kez kazanmıştır.

    2008 yılında fc barcelona'daki görevinden istifa etti. 5 haziran 2009 tarihinde galatasaray spor kulübü ile iki yıllığına anlaştı. ve bu anlaşma aynı hafta boyunca tüm avrupada manşetlerden verildi ve büyük ses getirdi.tüm futbol otariterlerine göre kısa bir galatasaray mecerası olacağı düşünülürken kulübün bütün altyapı işlerini ele alıp, başlarına da hollandalı antrenörleri getirerek ne kadar ciddi olduğunu kanıtlamıştır. ayrıca kısa zaman sonra ac milan kulübünün transfer söylentilerine ve bazı eleştirel türk yorumcuların "go home rijkaard (evine dön rijkaard)" sözlerine karşılık "ben evimdeyim zaten" demesi tüm galatasaray taraftarlarınca büyük bir takdirle karşılanmıştır.

    başarıları

    oyunculuk

    afc ajax
    hollanda lig şampiyonluğu (1982 1983 1985 1994 1995)
    hollanda süper kupa şampiyonu (1993 1994)
    hollanda kupası şampiyonluğu (1983 1986 1987)
    uefa kupa galipleri kupası şampiyonluğu (1987)
    uefa şampiyonlar ligi şampiyonluğu (1995)

    ac milan
    italya lig şampiyonluğu (1992, 1993)
    italya süper kupası şampiyonluğu (1988, 1992)
    avrupa şampiyon kulüpler kupası şampiyonluğu (1989, 1990)
    uefa süper kupa (1989, 1990)
    kıtalararası kupa (1989, 1990)

    hollanda milli futbol takımı
    avrupa futbol şampiyonası şampiyonluğu (1988)

    teknik direktörlük

    hollanda milli futbol takımı
    uefa euro 2000 yarı finalisti hollanda

    fc barcelona
    uefa şampiyonlar ligi (2006)
    la liga şampiyonluğu (2005, 2006)
    ispanya süper kupası (2005],(2006)

    bireysel
    hollanda yılın futbolcusu: 1985, 1987
    serie a- en iyi yabancı futbolcu 1992
    uefa - yılın teknik direktörü: 2006
    uefa yılın takımı teknik direktörü 2006
    ıffhs - yılın teknik adamı : 2006
    onze d'or ödülü - yılın teknik adamı : 2006
    don balón ödülü - la liga yılın teknik adamı : 2005,2006

    kaynak : wikipedia
  • 1570
    galatasarayımızı çalıştırmaya başladığı 2009 yazından içinde bulunduğumuz 2010 nisan başına kadar;

    hedeflenen 3 kulvarın 2 sinden takımın elenmiş,kalan son hedef için ise işinin neredeyse imkansız hale gelmiş olduğu,
    sezonun ilk zamanları yola çıktığı hiçbir oyuncusunun performansının nisan itibariyle bırakınız artışı sabit kalmanın bile olmadığı,
    altyapıdan takıma adapte edilebilecek yetenekte olan hiçbir futbolcunun bu geçişinin tamamlanmasının gerçekleştirilemediği,
    geldiğin zaman söz verdiği total futbol ile ilgili vaadlerin an itibariyle yerine getirilemediği,
    ezeli rakip ve avrupa kupası maçları başarısızlıklarının yaşandığı,
    hiçbir önemli deplasman maçının kazanılamadığı,
    takımın teknik direktörüdür.

    bütün bu olumsuzlukların düzelmesi için zamana ihtiyaç var sabredelim diyenlerin görüşüne saygı duyarım ama sırf kariyeri için sabretmeye kocaman bir hayır.isterse jose mourinho takımı yönetiyor olsun benim onu değerlendirme kriterim galatasaray için ne yaptığı olacaktır.
    başarırsa alkışlarım.kötü gideceği aşikar olarak çok daha net ortaya çıkarsa geçmişinin hatrına extradan bir hoşgörü sunmam.

    sonuçta çabamızın adı galatasaray rijkaard değil!!!
  • 1571
    rijkaard'dan önce galatasarayımızı çalıştıran bütün teknik direktörlerin göreve başladığı yazdan nisan başına kadar hepsinin basardığı olaylar asağıdaki gibidir:

    hedeflenen 3 kulvarın en az 2 sini kazanmak
    sezonun ilk zamanları yola çıktığı bütün oyuncuların performansının nisan itibariyle top olması
    altyapıdan takıma adapte edilebilecek yetenekte olan en az 3 futbolcunun a takıma çıkması
    geldiğin zaman söz verdiği iyi futbol ve ezerek futbol oynama sistemine yerlestirmesi
    ezeli rakip ve avrupa kupası maçları başarılıarının yaşanması
    bütün önemli deplasman maçınlarının kazanılması.

    not: sadece bu açıdan bakmak istedim olaya.
  • 1572
    hala ısrarla günlük yaşadığımızı bizi hatırlatan hocamızdır.

    bir sezonda her şeyi bekleyip, olmayınca sıradaki gelsin mantığını o kadar benimsemişiz ki ülke olarak, galatasaray taraftarının da bundan nasibini almaması beklenemezdi.

    yatırımın ne olduğunu bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp. yatırım geleceğe yapılır, bugüne değil. bugün bir şeylerden vazgeçersin yarın için. bu illa ki bugün başarısız olmalıyız demek değildir ancak bugün zarar etmeyi, kaybetmeyi göze almalıdır yatırım yapan kişi, kurum.

    rijkaardın bugünkü durumunun sorumlusu kendisinin sezon başında hepimizi mest eden futbolu takımımıza oynatmasıdır. güzel futbol izlemeye hazırladık hepimiz kendimizi. ama olmadı. o da hata yaptı, oyuncular da. yine de yapacaktır. ama her gelen hoca kötü gidişle ayrılırsa yakında fenerbahçe gibi olacağız. istikrar başarı getirecektir.

    kariyeri için tutmayalım elbette, gelecek için tutalım tutacaksak. ancak hocalığından şüphe etmeyelim lütfen. fatih terim bize hem uefayı aldırdı, hem 4 sene üstüste şampiyon yaptı, hem de ikinci döneminde ilk üçe giremedik. aynı hoca. o da mı yeteneksiz? istemeyebilirsiniz, ama bakmak istediğiniz yerden görmeyin sadece, geniş bakın.
  • 1575
    türkiye'de futboldan anladığını sanan dangozlar tarafından eleştirilen, gitsin denilen teknik direktördür. vallaha bu adam giderse türkiye'de futbola olan inancmı kaybedeceğim.
    öyle eleştiriler var ki bir derbi kaybedilmesinden sonra sanırsınız galatasaray olmuş fenerbahçe. biz fenerbahçemiyiz ki derbiler ya da kaybedilen şampiyonluklardan, bir kaç seri mağlubiyetten sonra iç çamışırı gibi t.d. değiştirelim? bizim için derbileri kaybetmek ya da şampiyon olamamak önemli değil kısa vade'de. bizim için önemli olan bütün maç hayvan gibi koşup, presle oynamak değil. bizim için önemli olan frank rijkaard'ın bize, avrupalıların futbol'da (ve başka şeylerde de) bizimle daşşak geçmesine neden olan sakince, akılla ve sistemle oynama unsurunu öğretebilmesi ve bunu sadece galatasaraya değil türk futboluna kazandırması. eskiden avrupalıları yendiğimiz maçlarda hep onlardan 2 kat fazla koşup agresif bir şekilde oynar ve bazen bu şekilde galip gelir ama çoğunda kaybederdik. artık bundan sonra umudumuz bir sistemle, rahat bir şekilde paslaşarak, akılla oynayıp avrupalı takımlara (galatasarayın nihai amacı) kök söktürmek.
    diyeceksiniz ki şu an niye böyle bir şey yok. bunun 3 sebebi var bence ;

    1)rijkaard'ın türk futbolunu, dengelerini, türk futbolcusunun gamsızlığını ve diğer karakteristik özelliklerini bilmemesi...
    2)rijkaard'ın takımında yer alan çoğu oyuncunun yeni olması, bunların bir çoğunun sakatlanması ve türk oyuncuların bir kaçı haricinde çok kalitesiz (ayhan, barış.....) olması. yani bir sistem oturtacaksanız eğer buna uygun oyuncularınız olmalı.
    3)bir sistemi bir takıma (barcelona'a bile) bir sene'de aşılanamayacak olması.

    bunların ilki bu sezon kısmen gerçekleşti ve rijkaard kısmen de olsa öğrenmiştir türkiye hakkındaki bazı şeyleri. yani öyle umuyorum. ikincisi ise ancak bu yaz gelecek transfer sezonunda düzeltilebilecek şeyler. kendisine gerekli olan oyuncuları almasıyla takımı düze çıkartabilir. üçüncüsü ise değil bir belki 3 yıl'da bile olacak bir şey değildir. ama olacaktır. eğer kalırsa rijkaard burada (amin) uzun seneler boyunca, eninde sonunda galatasaray'a bu sistemi oturtacaktır.

    rijkaard'ın bu sene yaptığı bir çok hata oldu belki ama her insan hata yapabilir. fatih terim ve derwall'in ilk zamanlarını hatırlayalım. 14 sene şampiyon olma, sonra cl.'de yarı final oyna. fenerbahçeye asy.'de 4-0 yenil, 11 puan geriye düş, sonra 7 sene'de 6 kere şampiyon olup süper kupa ve uefa kupasını al, cl.'de yarı final oynayıp 2.tur'a çık. kısacası sabır iyi bir şeydir!...

    umarım galatasaray yönetimi tarihi bir hata yapmaz ve rijkaardla el ele vererek bu takımı, gelecek seneleri düşünerek çok üst seviyelere çıkartabilecek hamleler yapar.

    not : yanlış anlama olmasın. adnan polat yönetiminin rijkaarda yönelik olumsuz bir tavrı oduğundan değil (böyle bir şey olduğunu düşünmek dahi istemiyorum zaten) tarafsız! medya'nın ve bazı galatasaray taraftarları'nın (kısa vade'de başarı bekleyen) rijkaard hakkında yaptıkları haksız eleştiriler için yazdım bu giriyi.
App Store'dan indirin Google Play'den alın