resim
Franklin Edmundo Rijkaard
Görev:Teknik Direktör
Takım:Kariyer Sonu
Yaş:62
Uyruk:Hollanda
  • 1527
    galatasaray kulüp üyeleri arasında "abdullah avcı'yı getirelim, bu adama niye para veriyoruz ki" dendiği iddia edilmiş basın tarafından.

    http://www.milliyet.com.tr/.../1217835/default.htm

    umarım bizim yönetim kulağını tıkar yazılıp çizilenlere, taraftar da akıllı olur. 2 sene 3 sene top oynamayıp, sonra bir sene gaza gelip şampiyon olan futbol takımı istemiyorum ben. üst üste şampiyon olmasa da gittikçe oynadığı futbolun üzerine koyan bir takım olmalı hedefimiz.

    eğer ilk seneden su koyverceksek, sene başında "bu sene şampiyon olamasak da istikrar önemli, bu adamın ne yapacağını birkaç sene görmeliyiz" diyen taraftara ne olmuştur?

    bunun adı galatasaray taraftarlığıdır, rijkaard taraftarlığı değil. anlayana tabii...
  • 1532
    eğer bugün baştan takım yaratılacaksa dümenin emanet edileceği yegane kaptan odur.eğer birileri onu göndermek istiyorlarsa önce o kapıdan kendileri gitmelidirler.dünyada takım yaratmayı ve sistem futbolu oynatmayı bilen başka bir adam varsa rijkaard 'dan başka ve onu galatasaray alabiliyorsa o zaman diyecek lafım yok.yoksa sabah sabah sinirlendirmeyin adamı derbi ertesi elektrik yüklemeyin adama...
  • 1535
    elinde iyi bir ortasaha ve 2 3 iyi maç sonunda şımarmayacak olgun futbolcularla ( ve elbette bir tane kaliteli kaleci) ile çok başarılara imza atacak olan teknik direktördür. bazen pasta uzaktan ne kadar güzel gözükse de içindeki malzeme iyi olmayınca olmuyor, olay aşcıda da bitmiyor yani. takımı kazmalardan kurtararak kendi takımını kurarak istikrarlı şekilde yoluna devam etmeli.
  • 1537
    herkes ağız birliği etmiş aynı şeyi söylüyor. elinde işte 2 tane orta saha, ileri çıkan bir sol bek, sağlam bir kaleci olsa falan. iyi ama bu kişi bir tane oyuncu kazandırmayacak mı galatasaray'a? tamam gönül ister tabii ki bunları ama elini vicdanına koy sözlük yazarı. takım oyununu, sözde total futbolu geç hadi geleceğe umutla bakmamızı sağlayabilecek bir(1) tane ayrıntı gösterin. üst üste 5 pas yapmaktan aciz bir takım haline getirdi takımı.
  • 1538
    bugün *gördüğüm üzere taraftarlar tarafından trabzon ve fenerbahçe maçlarının mağlubiyetle bitmesinin sorumlusu olarak gösterilen teknik direkterömüz.taraftarlar kesinlikle haklıdır çünkü rijkaard demişti emre güngöre '' emre defansta üç kişinin arasında çalım atmaya çalışıp topu colmana kaptır'' ve yine demişti leo francoya ''35 metreden gelen şuta hamle yapmak için uzun bi süre bekle'' diye.
  • 1540
    elinde 2 tane orta saha olsa, şöyle güvenilir bi yabancı kaleci, hava hakmiyeti olan bir forvet (varsa yerli de olur) ha defansa neill in yanına bi tane daha neill gibi bi adam alınsa kesin başarılı olacak hocadır.
    şimdi benim anlamadığım. galatasaray yönetimi rijkaard ile anlaşma yaparken "hoca sen gel takımın başına geç, biz zamanla takımı toplarız" mı dedi? eğer öyle dediyse ona göre sabredicem. yok eğer "hocam elimizdeki malzeme bu, sen bunları adam et, ha mali durum el verirse biz sana bi tane daha adam buluruz" mu dedi? eğer böyle dediyse yazık olmuş yarınlara. eğer başka birşey konuşulduysa da bilmek istemiyorum.
  • 1542
    sözlük yazarlarının iki cepheye ayrılmasına sebebiyet vermiş teknik direktör.
    cephe diyorum çünkü tarafların birbirlerine olan yaklaşımları gittikçe aşağılama tandanslı bir hal alıyor. fikir telatisi aşamasını geride bırakalı çok olmuş.

    radikal takılmak veya trollük yapmak gibi amacı olan varsa, forması üstünde yırtılsın,amin.
    lakin, rijkaard'ı eleştiren yazılara karşı bir tavır alınmaya başlanmış ve bu tavır da resmen tek bir noktaya kodlanmıştır.
    bu nokta da, "rijkaard'ı eleştiren futbolu bilmiyordur" şeklinde tezahür etmektedir.

    rijkaard aleyhinde ne yazarsanız yazın, içerikle ilgilenilmediği şüphesi doğuran, değişmez madde olarak da "futbolu bilmiyorsunuz", "football manager değil bu", vay efendim "kelle-paça peşindesiniz" cümleleri ile karşılaşıyoruz. bkz vermeme gerek yok, yer gök dolu.

    kimin futbol bilip bilmediği konusunda ben ahkam kesecek durumda değilim. kesmek istesem muz orta şeklinde keserim de, yakıştıramıyorum kendime.

    romen diyojen'in elinde fenerle sokak sokak dolaşması misali, başlık başlık dolaştık, "hangi sistem sayın hoca" diye elimizdeki soruya cevap arıyoruz, mamafih bulamıyoruz. çünkü "futbolu bilmeyen" biz "kelle-paça" tutkunları olarak, bu tür soruları sormaya ve tartışmaya layık değiliz sanırım.

    akla hayale sığmayacak ikameler peşinde koştuğumuz bile iddia ediliyor ki, bu kadarı da fazla. evet sakıp özberk'in adamıyım, galatasaray'ın başına getirtebilirsem çok büyük avanta alacağım (ironidir). oldu mu, rahatladı mı herkes? bu mu tutunabildiğiniz savunma hattı ? bu kadar basit mi yani herşey?

    futbol bilgisi seviyesi arş-ı ala'da gezen sayın otoritelerden ricamdır. laf kalabalığını bırakıp, iki satır izah etsinler galatasaray'da sezon başından bu yana oturtulmaya çalışılan sistemi, tamam diyeceğim. maçları kelle-paça salonunda izleyen biz cahiller (!) ve football manager kolikler(!) sürüsüne iki satır bilgi versinler de arınalım, paklanalım, pür-i pak olalım.
  • 1544
    kendisi için kötü hocadır, futboldan anlamaz, adam değildir gibi cümleler tabii ki saçmadır. ama şöyle bir sorun vardır ki olmamıştır. eleştirilere karşı popüler tavırlardan biri de işte barca örneği. eğer barca dayken örneğin getafe deplasmanında 25 dakika** rakip sahada topu 5 saniye tutamasaydı ve buna yakın durumlarda bir istikrar sağlasaydı o zaman görürdük barcelona döneminin bitiş şeklini. ben asla yeteneksiz falan demiyorum, diyemem de zaten. ama galatasaray'da olmamıştır. daha fazla zorlamamak lazım.
  • 1546
    yani frank rijkaard'ı beğenmeyecek düzeye geldik ya,buna inanamıyorum.görende her sene şampiyonlar liginde çeyrek final yarı final oynuyoruz ve başımızda da dünya çapında teknik direktörler bulunuyor.rijkaard bizim için büyük bir değer ve şanstır.bunu çok iyi kullanmamız gerekmektedir.böylesine büyük bir ismi soğutmamak gerekir diye düşünüyorum.gerçi kendisinin çok taktığını düşünmüyorum.
  • 1547
    günlük sonuçlar üzerine eleştirilen hocamızdır. neden günlük sonuçlar üzerine diyorum? çünkü bu takım baros ve kewell'ı kaybetmeden önce istenen seviyede olmasa da pas futbolunu oynuyordu, oynamaya çalışıyordu en azından.
    leo her topu degajla ileri göndermiyordu, servet bile dan diye topa vurmadan önce bir bakınıyordu etrafına, gerçi kısa sürüyordu bakınması ama yıllarını futbola vermiş, bir alışkanlık edinmiş bir oyuncunun kendini değiştirmeye çalışması bile güzel.
    servet örneği bize önemli bir ipucu veriyor aslında. futbolcular, hocanın oynatmak istediği futbol şeklini benimsemiş. rijkaard, söyleşilerde, basın toplantılarında yaptığı gibi, futbolcularına da net bir şekilde ne istediğini anlatmış, bu çok belli.

    galatasaray takımı bize bu örnekleri gösterdikten sonra baros ve kewell gibi çok önemli iki oyuncusunu kaybetti, sakatlıklar sebebiyle. bu oyuncular sadece iyi oyuncular olmanın dışında, bireysel taktik, oyun disiplini, maça asılma, takımı saha içinde yönlendirme gibi işleri de yapıyorladı. onlar gittikten sonra takımda tek bir lider kaldı : arda turan. zeki, yaratıcı ve yetenekli olmasına rağmen yaşı daha çok genç arda'nın. kaptan olmasına rağmen yine de kendi kontrolünü bile kaybediyor bazen oyunda. bülent korkmaz da çok sinirlenirdi hatırlarsınız, ama dönüp oyuna yeniden konsantre olurdu. elbette mevki farklılığı da önemli arda ile bülent'in kendilerini kontrol etmeleri açısından, oyuna dönme hızları açısından.

    ayrıca, hem kewell hem de baros topun ileride kalmasını sağlayan adamlardı. orta sahanın göbeğinde oynayan, sezona çok iyi başlayan oyuncularımızın defosu, biraz da ileride top tutulamadığı için ortaya çıktı. mesela sarp, sezona müthiş başlamış, goller atmış, her maç pozisyona girmişken artık ortalarda yok. acaba neden? sezon başında da kazma değil miydi, unuttu mu nasıl oynaması gerektiğini.

    bütün bunlar olduktan sonra ara transferde bir şans geçti eline rijkaard'ın. baros ve kewell yerine koyabileceği oyuncu alabilecekti, allahı var yönetim de gayet yardımcı oldu. ama lucas neill dışında ne jo ne de giovani cuk diye oturmadı takıma, alışmaları için zaman gerekti, hala da gerekiyor. elbette her iki oyuncunun çok genç oluşları etkili oldu. her ikisi de genç yaşlarına rağmen iyi takımlarda oynamışlardı ama sanki biraz fazla mı takım değiştirmişlerdi acaba? transfer döneminde kiralık oynatmak için daha tecrübeli isimler alınabilirdi. mesela nistelrooy adı geçiyordu, süper uyardı. burada bir eksiklği oldu hocanın.

    oyuncu değişiklikleri konusunda da zaman zaman sıkıntı yaşandı. ama bana bir tane hoca gösteremezsiniz ki, her oyuncu değişikliğini doğru yapan. capello mu, hiddink mi, mourinho mu, kim?

    bu takım bu hocayla bize daha önce, nasıl oynayacağını gösterdi. bu demektir ki, gelecek sezon bol pas yapan, topa sahip olan bir takım olacağız.
    sabır bu yüzden gerekli rijkaard için, çünkü bize gösterdi ne oynatmak istediğini.
  • 1550
    kaostan beslenen bir toplum olarak teknik adamlığını tartıştığımız teknik direktörümüz. gerets ile, skibbe ile, bülent korkmaz ile kıyaslanır ve başarısız bulunur kendisi, ihtiyaç olan yerlere takviye yapılırsa biz de şampiyon yaparız bu takımı denir, vesaire...

    iddia ediyorum ki galatasaray tarihindeki başarıların tamamı zamanın şartlarına göre insani çabalar ile elde edilmiş başarılardır. yönetim tarafından planlanan, öngörülen, organize edilen projeler dahilinde olmamıştır. sezonluk hamleler dahilinde gerçekleşmiştir. uefa kupasının bile takımdaki sinerjiden ve akıla ihtiyaç duymayan usta isimlerden dolayı kendiliğinden geldiğini düşünüyorum. üzgünüm ama bu ülkede uefa kupasını veya süper kupayı seneler öncesinden hedef belirleyip yola çıkacak bir yönetime henüz tanıklık etmedim. bu bir itham değildir, türkiye'deki futbol takımlarının tamamı ve futbol mantığımız böyledir. okulda da böyledir bu, her seneyi baştan okuruz geçen sene öğrendiklerimizi hatırlamadan. mezun oluruz en sonunda.

    kendisi bir sistem ve projeye baş koyan yönetimimizin getirdiği bir isimdir ve kah sezon başında, kah sezon ortasında inanılmaz isimler kadromuza kazandırılmıştır. ilk defa büyük hedefler koyarak önümüze sistemli bir şekilde yola çıktık, futbola ilk defa bir bilim, bir sanat gibi yaklaşılıyor ülkemizde...

    eğer bu proje önümüzdeki iki sene içinde çok afedersiniz sıçarsa o zaman deriz işte "vaktiyle denedik bu sistemi olmadı" diye. o zaman hıncal uluç ne derse o olsun razıyım. kim gelirse takıma kim alınırsa ala.

    rijkaard babamın oğlu falan değil, del bosque veya zico gibi isim olsun diye getirilmiş biri olmadığı için, uzun vadeli planlı bir sistemin ilk ve en önemli halkası olduğu için yanındayım.

    çok ağır olacak galiba ama geçmişimizdeki uefa kupası, süper kupa ve lig şampiyonluklarımız avrupa futbolunda hala söz sahibi olmak için yeterli başarılar değil. biz kendi kendimizin avrupa fatihiyiz şu an. ne olduysa ciddi ciddi geçmişte kaldı.

    açıkça görülüyor ki senelerdir varolan "türk mantığı" ile büyük takım olunmuyor, bazı şeylere daha profesyonel yaklaşmak gerekiyor. uefa devri bitti artık...bir daha da geri gelmeyecek o günler... hagi olsun popescu olsun taffarel olsun hakan şükür, bülent korkmaz olsun bir daha asla geriye gelmeyecekler. onlar dönemlerinin en önemli futbolcuları idiler çünkü. uefa kupası nasıl tesadüf değilse sistemli bir yönetim planlamasının da sonucu değildi, yoksa sonrasında bu kadar kötü durumlara düşmezdik.

    zaman çalışma, değişme, atılım yapma zamanı. allahın türkiye liginde 3 takım birbirimizi yiyip şampiyonluklar ile büyük takım olamayız. kaldı ki diğer iki büyük takım yerinde saymaya ve yerel ölçekte kalmaya kararlı ise bizim bu ülke futbolunun lokomotifi olmamız gerekiyor.

    frank rijkaard bu yüzden geldi işte. en azından bunlar hedeflenerek getirildi. yarın bir gün avrupa'nın en büyük takımlarından biri olursak, müdavimi olduğumuz şampiyonlar ligi'ne geri dönersek, şampiyonu olursak; işte tohumları bu sıkıntılı günlerde atılmıştı diyeceğiz.

    tekrardan belirtmek istiyorum, kendimizi kandırmayalım, şu an bulunduğumuz pozisyon itibarı ile ne fenerbahçe'yi yenmemiz, ne de bu sezonu şampiyon olarak kapatmamız bizi tekrardan o eski parıltılı günlere veya daha ilerisine götürmeyecek. daha fazla emek göstermemiz gerek tüm camia olarak.

    dünya futbol tarihi örneklerle doludur ki başarılı olmuş ve hep tepede kalmış takımların birleştiği nokta tümünün sistemli ve akılcı bir yol izlemeleridir. para parayı çeker, başarı da başarıyı... bu dönemlerde benzer bir atılımı abd milli futbol takımı yapmakta...

    bu yüzdendir ki 1930-1950'nin uruguay'ı, 1950'lerin macaristan'ı, 1988'in steaua bükreş'i, 1991'in kızılyıldız'ı, 1994'ün bulgaristan'ı, 1998'in hırvatistan'ı ve 2002'nin türkiye'si artık piyasada yoktur. o dönemlerde bir takım sebeplerden ötürü başarılı olmuşlar ve sonra serbest düşüşe geçmişlerdir. lakin hollanda gibi doğal cevheri çok da fazla olmayan bir ülke bile sistemli çalışarak futbolda senelerdir dünyanın sayılı ülkelerinden. keza almanya da öyle... doğal yetenek bazında bir brezilya, bir arjantin değilsen tanrı'dan medet ummaya, çile çekmeye hiç lüzum yok, çalıacaksın, model oluşturacaksın...

    tüm bu beklentiler olmazsa da -- ki ben uzun vadede olacağına inanıyorum bence saçma bir deneme değildi ve denemeye değerdi -- olmadı der geçeriz ne yapalım...

    ve tekrar ediyorum, kaostan beslenen bir futbol kamuoyumuz var...

    (u: lütfen iyi niyetle okuyun, kasti olarak olumsuz veya yerici bir yorum yapmak değil analiz yapmaktı amacım)
App Store'dan indirin Google Play'den alın