1550
kaostan beslenen bir toplum olarak teknik adamlığını tartıştığımız teknik direktörümüz. gerets ile, skibbe ile, bülent korkmaz ile kıyaslanır ve başarısız bulunur kendisi, ihtiyaç olan yerlere takviye yapılırsa biz de şampiyon yaparız bu takımı denir, vesaire...
iddia ediyorum ki galatasaray tarihindeki başarıların tamamı zamanın şartlarına göre insani çabalar ile elde edilmiş başarılardır. yönetim tarafından planlanan, öngörülen, organize edilen projeler dahilinde olmamıştır. sezonluk hamleler dahilinde gerçekleşmiştir. uefa kupasının bile takımdaki sinerjiden ve akıla ihtiyaç duymayan usta isimlerden dolayı kendiliğinden geldiğini düşünüyorum. üzgünüm ama bu ülkede uefa kupasını veya süper kupayı seneler öncesinden hedef belirleyip yola çıkacak bir yönetime henüz tanıklık etmedim. bu bir itham değildir, türkiye'deki futbol takımlarının tamamı ve futbol mantığımız böyledir. okulda da böyledir bu, her seneyi baştan okuruz geçen sene öğrendiklerimizi hatırlamadan. mezun oluruz en sonunda.
kendisi bir sistem ve projeye baş koyan yönetimimizin getirdiği bir isimdir ve kah sezon başında, kah sezon ortasında inanılmaz isimler kadromuza kazandırılmıştır. ilk defa büyük hedefler koyarak önümüze sistemli bir şekilde yola çıktık, futbola ilk defa bir bilim, bir sanat gibi yaklaşılıyor ülkemizde...
eğer bu proje önümüzdeki iki sene içinde çok afedersiniz sıçarsa o zaman deriz işte "vaktiyle denedik bu sistemi olmadı" diye. o zaman hıncal uluç ne derse o olsun razıyım. kim gelirse takıma kim alınırsa ala.
rijkaard babamın oğlu falan değil, del bosque veya zico gibi isim olsun diye getirilmiş biri olmadığı için, uzun vadeli planlı bir sistemin ilk ve en önemli halkası olduğu için yanındayım.
çok ağır olacak galiba ama geçmişimizdeki uefa kupası, süper kupa ve lig şampiyonluklarımız avrupa futbolunda hala söz sahibi olmak için yeterli başarılar değil. biz kendi kendimizin avrupa fatihiyiz şu an. ne olduysa ciddi ciddi geçmişte kaldı.
açıkça görülüyor ki senelerdir varolan "türk mantığı" ile büyük takım olunmuyor, bazı şeylere daha profesyonel yaklaşmak gerekiyor. uefa devri bitti artık...bir daha da geri gelmeyecek o günler... hagi olsun popescu olsun taffarel olsun hakan şükür, bülent korkmaz olsun bir daha asla geriye gelmeyecekler. onlar dönemlerinin en önemli futbolcuları idiler çünkü. uefa kupası nasıl tesadüf değilse sistemli bir yönetim planlamasının da sonucu değildi, yoksa sonrasında bu kadar kötü durumlara düşmezdik.
zaman çalışma, değişme, atılım yapma zamanı. allahın türkiye liginde 3 takım birbirimizi yiyip şampiyonluklar ile büyük takım olamayız. kaldı ki diğer iki büyük takım yerinde saymaya ve yerel ölçekte kalmaya kararlı ise bizim bu ülke futbolunun lokomotifi olmamız gerekiyor.
frank rijkaard bu yüzden geldi işte. en azından bunlar hedeflenerek getirildi. yarın bir gün avrupa'nın en büyük takımlarından biri olursak, müdavimi olduğumuz şampiyonlar ligi'ne geri dönersek, şampiyonu olursak; işte tohumları bu sıkıntılı günlerde atılmıştı diyeceğiz.
tekrardan belirtmek istiyorum, kendimizi kandırmayalım, şu an bulunduğumuz pozisyon itibarı ile ne fenerbahçe'yi yenmemiz, ne de bu sezonu şampiyon olarak kapatmamız bizi tekrardan o eski parıltılı günlere veya daha ilerisine götürmeyecek. daha fazla emek göstermemiz gerek tüm camia olarak.
dünya futbol tarihi örneklerle doludur ki başarılı olmuş ve hep tepede kalmış takımların birleştiği nokta tümünün sistemli ve akılcı bir yol izlemeleridir. para parayı çeker, başarı da başarıyı... bu dönemlerde benzer bir atılımı abd milli futbol takımı yapmakta...
bu yüzdendir ki 1930-1950'nin uruguay'ı, 1950'lerin macaristan'ı, 1988'in steaua bükreş'i, 1991'in kızılyıldız'ı, 1994'ün bulgaristan'ı, 1998'in hırvatistan'ı ve 2002'nin türkiye'si artık piyasada yoktur. o dönemlerde bir takım sebeplerden ötürü başarılı olmuşlar ve sonra serbest düşüşe geçmişlerdir. lakin hollanda gibi doğal cevheri çok da fazla olmayan bir ülke bile sistemli çalışarak futbolda senelerdir dünyanın sayılı ülkelerinden. keza almanya da öyle... doğal yetenek bazında bir brezilya, bir arjantin değilsen tanrı'dan medet ummaya, çile çekmeye hiç lüzum yok, çalıacaksın, model oluşturacaksın...
tüm bu beklentiler olmazsa da -- ki ben uzun vadede olacağına inanıyorum bence saçma bir deneme değildi ve denemeye değerdi -- olmadı der geçeriz ne yapalım...
ve tekrar ediyorum, kaostan beslenen bir futbol kamuoyumuz var...
(u: lütfen iyi niyetle okuyun, kasti olarak olumsuz veya yerici bir yorum yapmak değil analiz yapmaktı amacım)
iddia ediyorum ki galatasaray tarihindeki başarıların tamamı zamanın şartlarına göre insani çabalar ile elde edilmiş başarılardır. yönetim tarafından planlanan, öngörülen, organize edilen projeler dahilinde olmamıştır. sezonluk hamleler dahilinde gerçekleşmiştir. uefa kupasının bile takımdaki sinerjiden ve akıla ihtiyaç duymayan usta isimlerden dolayı kendiliğinden geldiğini düşünüyorum. üzgünüm ama bu ülkede uefa kupasını veya süper kupayı seneler öncesinden hedef belirleyip yola çıkacak bir yönetime henüz tanıklık etmedim. bu bir itham değildir, türkiye'deki futbol takımlarının tamamı ve futbol mantığımız böyledir. okulda da böyledir bu, her seneyi baştan okuruz geçen sene öğrendiklerimizi hatırlamadan. mezun oluruz en sonunda.
kendisi bir sistem ve projeye baş koyan yönetimimizin getirdiği bir isimdir ve kah sezon başında, kah sezon ortasında inanılmaz isimler kadromuza kazandırılmıştır. ilk defa büyük hedefler koyarak önümüze sistemli bir şekilde yola çıktık, futbola ilk defa bir bilim, bir sanat gibi yaklaşılıyor ülkemizde...
eğer bu proje önümüzdeki iki sene içinde çok afedersiniz sıçarsa o zaman deriz işte "vaktiyle denedik bu sistemi olmadı" diye. o zaman hıncal uluç ne derse o olsun razıyım. kim gelirse takıma kim alınırsa ala.
rijkaard babamın oğlu falan değil, del bosque veya zico gibi isim olsun diye getirilmiş biri olmadığı için, uzun vadeli planlı bir sistemin ilk ve en önemli halkası olduğu için yanındayım.
çok ağır olacak galiba ama geçmişimizdeki uefa kupası, süper kupa ve lig şampiyonluklarımız avrupa futbolunda hala söz sahibi olmak için yeterli başarılar değil. biz kendi kendimizin avrupa fatihiyiz şu an. ne olduysa ciddi ciddi geçmişte kaldı.
açıkça görülüyor ki senelerdir varolan "türk mantığı" ile büyük takım olunmuyor, bazı şeylere daha profesyonel yaklaşmak gerekiyor. uefa devri bitti artık...bir daha da geri gelmeyecek o günler... hagi olsun popescu olsun taffarel olsun hakan şükür, bülent korkmaz olsun bir daha asla geriye gelmeyecekler. onlar dönemlerinin en önemli futbolcuları idiler çünkü. uefa kupası nasıl tesadüf değilse sistemli bir yönetim planlamasının da sonucu değildi, yoksa sonrasında bu kadar kötü durumlara düşmezdik.
zaman çalışma, değişme, atılım yapma zamanı. allahın türkiye liginde 3 takım birbirimizi yiyip şampiyonluklar ile büyük takım olamayız. kaldı ki diğer iki büyük takım yerinde saymaya ve yerel ölçekte kalmaya kararlı ise bizim bu ülke futbolunun lokomotifi olmamız gerekiyor.
frank rijkaard bu yüzden geldi işte. en azından bunlar hedeflenerek getirildi. yarın bir gün avrupa'nın en büyük takımlarından biri olursak, müdavimi olduğumuz şampiyonlar ligi'ne geri dönersek, şampiyonu olursak; işte tohumları bu sıkıntılı günlerde atılmıştı diyeceğiz.
tekrardan belirtmek istiyorum, kendimizi kandırmayalım, şu an bulunduğumuz pozisyon itibarı ile ne fenerbahçe'yi yenmemiz, ne de bu sezonu şampiyon olarak kapatmamız bizi tekrardan o eski parıltılı günlere veya daha ilerisine götürmeyecek. daha fazla emek göstermemiz gerek tüm camia olarak.
dünya futbol tarihi örneklerle doludur ki başarılı olmuş ve hep tepede kalmış takımların birleştiği nokta tümünün sistemli ve akılcı bir yol izlemeleridir. para parayı çeker, başarı da başarıyı... bu dönemlerde benzer bir atılımı abd milli futbol takımı yapmakta...
bu yüzdendir ki 1930-1950'nin uruguay'ı, 1950'lerin macaristan'ı, 1988'in steaua bükreş'i, 1991'in kızılyıldız'ı, 1994'ün bulgaristan'ı, 1998'in hırvatistan'ı ve 2002'nin türkiye'si artık piyasada yoktur. o dönemlerde bir takım sebeplerden ötürü başarılı olmuşlar ve sonra serbest düşüşe geçmişlerdir. lakin hollanda gibi doğal cevheri çok da fazla olmayan bir ülke bile sistemli çalışarak futbolda senelerdir dünyanın sayılı ülkelerinden. keza almanya da öyle... doğal yetenek bazında bir brezilya, bir arjantin değilsen tanrı'dan medet ummaya, çile çekmeye hiç lüzum yok, çalıacaksın, model oluşturacaksın...
tüm bu beklentiler olmazsa da -- ki ben uzun vadede olacağına inanıyorum bence saçma bir deneme değildi ve denemeye değerdi -- olmadı der geçeriz ne yapalım...
ve tekrar ediyorum, kaostan beslenen bir futbol kamuoyumuz var...
(u: lütfen iyi niyetle okuyun, kasti olarak olumsuz veya yerici bir yorum yapmak değil analiz yapmaktı amacım)