• 154
    polis sabriye arabayı kenara çekmesini işaret ediyordu.antrenmana geç kalmaması gerekiyordu ama kanundan da kaçılmazdı.sabri kenara çekti.pencereyi açtı.polis sabrinin suratını görünce bir an yamulsa da bozuntuya vermedi. "size ceza yazmak zorundayım" dedi. sabri u dönüşünü yapmasının sebebini anlattı ve polise o öldürücü isabetsiz orta yapmış sabri sarıoğlu bakışını attı.polis bir kez daha yamuldu ve fanatik galatasaraylı olmasının da etkisiyle sabriye ceza yazmadı..sabri tekrar yola koyuldu.telefonu çaldı.arayan..
  • 155
    ...ismail yk idi. duran topların usta ismi sabri nin isabetsiz şutları ismail yk nın isabetsiz hatun seçimi ile birleşiyor bu ilham ile beraber yeni bir ismail yk felaketi ortaya çıkıyordu. zaten polisle olan kısa münakaşasından dolayı gergin olan sabri, yk nın onu tiğ ye alan şarkısını söylemesiyle beraber iyice cozutuyordu.sabri genelde arabasında orhan baba dan çalardı favori parçasıysa hatasız kul olmazdı. ama her ne hikmetse ismail yk nın o lanet parçası diline dolanmıştı bi kere. şarkının sözleri ise...
  • 156
    sabri "hay koyayim" dedi. minibusle antremana gelip gittigi gunler aklina geldi. ne kadar rahatti; daha yeni yeni a takima secildigi icin kimse onu tanimiyor arkasina her oturan "arkadasim suradan bir yesilkoy uzatirmisin?" diyordu. kapici cocugu bakislari ve ruhu ile her defasinda parayi ayaga kalkip sofore verip geri yerine oturuyordu. ama bir gun ayaga kalktigi surede, biri sabri'nin yerine oturmus; "arkadasim kalkarsan otururalar yerine hic duymadin mi? atalarimiz kic kicin dusmanidir demistir ekiekeikeieki" diye sabri'ye gulmustu. sabri o gunden sonra hep dolmusta uyuyor ayaklarina yatmis ama arada bir tek gozunu acip, geldik mi la kacirmayalim florya duragini diye kontrol etmekten de kendini alamamisti.
  • 158
    sabri hagi'yi görünce bir an rüyasının devam ettiğini düşündü. fakat kendine geldi. hayır rüya değil gerçekti. koştu, depar attı, atladı, zıpladı. hagi'nin yanına geldi. önce "ver abi mübarek elini bayramını kutlayayım" dedi. hagi ne olduğunu anlamaya çalışırken arda yanlarına yakınlaştı. hagi arda'ya "bu adam ne yapıyor" dercesine bire akış attı. arda "anlamadım hacı, hiç böyle yapmazdı. rüyasına girdin heralde" diye mırıldandı. sabri hagi'nin elini öpmeyi bıraktıktan sonra "abim, maçta açtığım 30 ortadan 28 tanesi aut a gidiyor, 2 si kalecinin kucağında kalıyor. hazır seni bulmuşum allahıma bırakmam. bir iki taktik veriver şu sabri'ne" dedi.
  • 159
    hagi "hay aq her bayram bunun gibi onlarcasi bacagima yapisiyor, digerleri ne guzel 3-5 ytl ile kurtulurken ben bu kazma surusune futbol ogretmek zorunda kaliyorum. daha kavurma yiyemedik aq"dedi. sabri ye bir bakis atip, "hadi 2 top kap gel 10 dk sana birseyler calistirayim" dedi. heycanla kosmaya baslayan sabri; lig marka kramponlarinin cozulmus bagciklarina takilarak dustu ama hemen kivrak bir hareketle sanki kendi isteyerek dusmus gibi davranip; sirinevler breakdancecisi edasiyla zipladi ve kosmaya devam etti.
    tsubuasa'nin gole gitmesi gibi kostukca yol daha da uzuyordu. uzayan yolun tadina varan sabri bir yandan da hagi'den alacagi top tekniginden sonra real madrid'de heinze'yi kesip oynamanin hayallerini kuruyordu. o simdi florya metin oktay tesislerinde degil, barnebau'da real madrid macinda gibiydi.
  • 160
    sabri antremanı bırakmış ve derin düşüncelere, hayallere dalmıştı. artık hayaller de yaşıyordu hagi ve arda, sabrinin bu halini gördüklerin de çok üzüldüler. hagi ardaya dönerek dediki;
    evet arda artık sabriye de sırrımızı acıklamanın vakti geldi , görüyorsun cocugun halini. bir orta acamadıgı icin kendini parcalıyor ve gercek hayattan kopuyor.
    arda düşündü ve hagiye hak verdi. tamam dedi.
    hagi sabri ye bagırdı;
    sabri gel olm buraya bırak su topu agzındaki soortları da sil mına koyim bu ne dedi.

    hagi sabriye yeteneklerini nasıl kazandıgını anlatacaktı. cünkü o yetenekler öyle antremanla falan olacak şeyler değildi. hagi sabriye dediki; sabri hatırlarmısın fenerbahce büyü yaptırmıştı stadına öyle haberler vardı kadıköy de nefesi kuvvetli bir teyzeye bildinmi?
    sabri şaşırmıştı anlam veremedi ilk başta ''eeevet de ne alaka?'' dedi..
  • 162
    sonra modern tıbbın pardon futbolun kendisine çözüm bulamadığını fark etti. teklifi kabul etti. pılıyı pırtıyı toplayıp teyzeye gittiler. evin girişinde '' a friend in need is a friend indeed '' yazıyordu. sabri şaşırdı. arda' ya top kaybı sonrası bakışını attı ama geri geri koşmadı zira alan sıkıntısı vardı. arda sabri' ye '' teyze a friend in need is a friend indeed '' deyince '' my japanese is better diyeceksin '' dedi. sabri anlam veremedi ama başka şansı yoktu. artık dinlediği müzik konseptini değiştirmesi gerekiyordu zira teyze sıkı placebo hayranıydı. ayrıca bu da bir şifreydi. ama hagi ve arda buraya geleli birşeyler değişmişti. arda sonradan oraya giden futbolculardan öğrenmese sabri' nin işi yaştı. neyse sohbete geçildi. son gelindiğinden beri teyzenin kızı büyümüştü. kahveleri getirirken arda ile göz göze geldiler. sabri hagi ve teyzenin karşısında terleye dursun arda buradan ekmeğini çıkarmak üzereydi.

    teyze durdu ve bir kehanette bulundu :

    2008' de galatasaray' a dünyada en güneyden sarışın yakışıklı bir futbolcu gelecek
    adında çift r, e ve l bulunacak
    otoimmün siroz diyecekler ona ama
    hatırım için placebo' dan onun adıyla daddycool çalarsanız golleri sıralayacak dedi. ( şarkının aslı boney m kaynaklıdır ama medyum teyze bu. hikayede bile hatrı kırılmaz. )

    sabri' ye gereken yardımı yaptıktan sonra kapıya doğru giderken '' vazoyu düşürme '' dedi. sabri daha hangi vazo diye soramadan vazoyu kırdı. hagi kırık vazonun büyük kısmı içinde bir miktar para bırakırken vazo kırıklarını toplayan kızla kesişen arda' yı ve yaptığı yaramazlıktan dolayı mahçup sabri' yi alıp florya' nın yolunu tuttu.

  • 167
    baba ve oğul yemekten sonraki gezinti baabında otoyolun yanında yürüyorlardı. otoyol polisi yanlarına gelip burada yürümenin yasak olduğunu söyleyince, baba dayanamadı ve '' bizim oğlan maç izlemek istiyor bende de para yok memur bey ne yapabiliriz ? '' dedi. polis, '' benim tanıdığım bir kahve var. orada digiturk vardır. abcxyz yaka numaralı abinin selamı var deyin. içeri almazlarsa 3 gün mühürlerim valla. beni dellendirmesinler dedi. '' baba sevindi. oğlunu alıp ekip arabasıyla beraber şehrin yolunu tuttular.

    olaylar gelişir...

    küçük aborjin devlet yasalarına göre ismini alır : '' harry kewell '' . 8 senelik kesintisiz eğitim furyasına katılır. her gün o operasyon çantası gibi çantayı ( askerliğini yapanlar bilir. ) okula taşır. ödev yapar ama kafasına çok yatmayan bazı dersleri asar. çünkü ülkede bu durum için parasıyla rapor verip olayın idareyle geçiştirmesine yol açacak çok doktor vardır. sınavdan sınava koşar. okula girerken yapılan saç kontrolünden kaçar. eve yürürken ayakta test çözer. zira avustralya milli eğitim sistemi daha çok yarış atı yetiştirmektedir. melbourne büyükşehir belediyesi' nin verdiği bursları havada kapar. stres atmak için okuldaki ön bahçede kola kutusunu ezip maç yapar. bir yandan da müdürün kızına yazar. yakışıklıdır. ( beden dersinde hemcinslerinin ve karşı cinsin soyunma olayları gelişimi, yerleri, beden dersinde kızlara zorla voleybol oynattırılıp erkeklerin de sadece futbol oynaması gibi hakkında kitap yazılabilecek avustralya milli eğitim sistemi sorunlarına anlam veremez. keza bende değinmiyorum. gerçi herkesin futbol oynaması işine gelir. bu sayede daha popülerdir. çünkü, ağzında gümüş kaşıkla doğduysa onun bir suçu yoktur.*) teneffüs arasında bunu yaptığı için müdür muavininden fırça yerken beden öğretmeninin araya girmesi ile yırtar. okul takımına seçilir. enerjisini orada harcaması istenir. hatunlar, maçta yıldızlaşma şansı ve her yabancı filmde olduğu gibi '' cool çocuk '' tripleri de kendisinin işine gelir.

    three years later... ( 3 yıl sonra. o değil de iyice film gibi olmaya başladı bu )

    *bu da avustalya' da o zamanlar severek izlenen yeni zelanda yakası adlı dizinin yıldızı burhan goldenball' un sözüdür.
  • 168
    harry 3 yılda tam 14 yaş birden yaşlanmış, 29 yaşına gelmişti. artık hayallerinin takımında oynuyor, hasan şaş'ın çeşitli şakalarına maruz kalıyordu. mutluydu. ancak bilmediği, yalnızca hissedebildiği bir şey onu boğuyordu, takımdan uzaklaştırıyordu. bunu çözmeliydi, yoksa galatasaray'dan ayrılmak zorunda kalacaktı. "kime gitsem sorunumu çözer acaba ?" diye düşündü. bir hafta aklında bu düşünceyle gezdi. en sonunda tek bir isim üzerinde yoğunlaştı: futbol aleminin medyumu rıdvan dilmen. rıdvan'ın evine gitti. zili çalmak üzereyken içeriden "zil çalar" diye bir ses duydu. akabinde parmağı istemsizce zile dokundu. zil çalmış, rıdvan bir kez daha haklı çıkmıştı. harry içeri girdi, ayakkabılarını çıkardı. çoraplarından biri delikti, ancak olsundu, nasıl olsa rıdvan bunu da hissedecekti. rıdvan harry'i karşısına aldı, "anlat koçum" dedi. harry içini döktü, "hocam benim zaman zaman çok pis ayrılasım geliyor takımdan, mutsuz oluyorum" dedi. rıdvan'ın gözleri parladı, zira sorununun ne olduğunu anlamıştı. "dur harry" dedi, "daha fazla anlatma ben sorununun nedenini anladım." harry şaşırdı, yalnızca bir iki kelime söylemişti daha. "bu yaşadığın şeye huzursuz olma deniyor kövıl" dedi rıdvan. "latincesi de comolokkus humuhumus'tur aklında bulunsun" diye ekledi. rıdvan'ın aklına olayı çözebilecek tek bir isim geliyordu. "kövıl" dedi, "acilen skibbe'den izin alıp londra'ya gitmen lazım yoksa bir aya kalmaz jamaika'da bir kulüpte bulursun kendini. harry şaşırdı, ne yapacaktı ki londra'da ? rıdvan bunu da hissetti. "bu sıkıntını geçirebilecek tek kişi var kövıl, bunu yaşamış, yıllarca comolokkus humuhumus'un pençesinde kıvranmış tek bir kişi. o ki müslüman oldu, sakal bıraktı yine de huzuru bulamadı. ancak geçen sene sırrını kimseye söylememekle beraber bu hastalığın çaresini buldu, kendi üzerinde kullandı, şimdi premier ligin tozunu atıyor." harry merakla bekliyordu, zira belli ki bu nutuğun sonunda bir isim gelecekti. rıdvan durdu, bir süre sessiz kaldı. ortamdaki gerginliği bıçakla kesebilirdin sevgili okuyucu, o derece. sonunda rıdvan'ın ağzından iki kelime döküldü.

    "nicolas anelka"...
  • 170
    bu londra seyahati basinda (fotomac) "kewell ingiltere'ye geri mi donuyor?", (fotospor) "kewell galatasarayda mutsuzum keske fenere gitseydim dedi. simdi fener kadar buyuk takim olmadigi icin chelsea ile gorusmeye gidiyorum" seklinde yer aliyordu. bunu okuyan adnan polat noluyo lan diye kewell'i aradi. kewell ucakta cep telefonu kullanmayacak kadar sorumluluk sahibi oldugu icin kapaliydi cebi, adnan polat tok sesiyle "kontorum yok beni cabuk ara" diye sesli mesaj birakti.
  • 171
    kewell uçaktan iner inmez telefonunu açtı adnan polat'ın mesajını aldı. kontörü olmadığı için ödemeli olarak aramayı gerçekleştirdi. ancak kewell adnan'ın konuşmasından hiçbir şey anlamadı. o anda son günlerde moda olan numaranı taşı fırsatından yararlanmak için bir turkcell bayine gitti. ancak günlerden pazardı; heryerler kapalıydı; herkes kiliseye gitmişti. küçük kewell' in gözleri doldu, ne yapacağını nereye gideceğini bilemedi. ab' nin ikinci kalabalık kentinde yapayalnız kalmıştı. bir de yamur bastırmasın mı! ama allah' tan ümit kesilmezdi. tam kewell kendini bu sözle avuturken telefonu çıldırın melodisiyle çalmaya başladı. kimdi bu arayan?
  • 173
    "telefonu acar" dedi ridvan, kewell'in actigindan habersiz. kewell ne oluyoruz lan demeye kalmadan durumu "oyle bisiler olmadan 3 saniye once icime dogar" diye acikladi ridvan. sonrada "kenke gittin londralar'a gelirken bize de ufak bi hediye getirirsin artik" dedi. kewell'a ne zaman yurtdisina ciksa arkadaslarina hediye alma zorunlulugundan gina gelmisti. hehehe diye gecistirip, "nerede bu nicolas nerede bu anelka" diye sordu. ridvan'in ingilizcesi yetmedigi icin premier league dan takimlar ve futbolcular saymaya basladi. araya da do, is, takes gibi fiiller sikistiriyordu. "mr brown goes to london to have fish and chips" dedi. kewell bunun sifreli konusma oldugunu anladi ve ridvan'a anelka'dan zenci diye 'brown' diye bahsetmesine bozularak, "ben de aborjin cocuguyum, atalarim zenci" dedi ve telefonu kapatti. ama sifreyi cozmustu. simdi londra'nin en iyi fish and chipscisini bulacak ve orada anelka'nin gelmesini bekleyecekti.
  • 174
    the curse of nicolas anelka - nicolas anelka' nın laneti
    --------------------------------------------------------------------
    volume 1 ( bölüm 1) : ( the bus adventures of harry ) harry' nin otobüs maceraları

    kewell, havaalanından çıkıp anelka ile buluşmak için ingilizlerin o ünlü çift katlı otobüslerine binmeye karar verdiğinde şunu farketti : otobüslere akbil diye bir icat ile biniliyordu ve onu doldurmak çift katlı mısır piramiti inşa etmekten zordu. insanlar iş çıkışı otobüslere doluşuyor ve balık istifi gibi üst üste evlerine gidiyorlardı. otoyol gişelerinde mısır, su, tatlı vb. gibi şeyler satan insanlarla doluydu. insanlar birbirine '' 120 doldu özel halk otobüsü de gelmiyor nasıl eve gideceğiz '' konulu serzenişlerde bulunuyorlardı. otobüse bindiğinde akbil satan yerleri bulamayıp bir de şampiyonlar ligi chelsea-cluj maçına geç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı ama zamanında ingiltere' ye geçmiş türk taraftarlarından birinin öğrenci akbilin resimli tarafını kapatıp kendisi için çift bilet basmasıyla kendine otobüste yer bulabildi. otobüs direkt stamford bridge' e gidiyordu. bu sayede anelka' yı nerede bulabileceğini chelsea taraftarlarına sorabildi. şimdi içi rahatlamıştı.
    --------------------------------------------------------------------
    volume 2 ( bölüm 2 ) : harry' nin karaborsacılarla imtihanı ( the struggle of harry with black-marketers )

    harry, otobüste anelka' yı aramış ve buluşma yerini stad olarak değiştirmişti. anelka, maça gel demişti ama bilet konusunu unutmuştu. otobüse bileti gurbetçi desteğiyle bulan harry, maça bileti nasıl bulacaktı ? harry stadın önünde indi ama bilet konusunda ümitsizdi. o anda yanında '' eski açık yeni açık var sende bu biletler varsa aradaki farkı ver bileti kapalı yaparız maksat ayağın alışsın abi '' diyen gizemli bir tip bitiverdi. harry' e eski açık ismi bir yerlerden tanıdık geldi. harry '' evet '' dedi. gizemli tip '' aman abi polis görmesin çadır store' un arkasına gel '' dedi. fakat ingiliz polisi bu tiplerin fotolarını her yere astıkları için direğin üzerindeki fotodan bu karaborsacıyı tanıdı. hemen enseden tuttuğu gibi bir polise götürdü. polis kendilerine yardımcı olduğu için ingilizce teşekkür etti ve ifadeyi imzalaması için kendisini ekip otosunun yanına götürdü. harry' nin elinde hala bilet yoktu ve bu konuda çok endişeliydi. ve maç gittikçe yaklaşıyordu. polisin yanına gelen ve harry' e polisin tanıdıkları gibi görünen insanlar polise '' müdür naber ? '' diye seslenince harry' nin içi rahatladı. polise türkçe '' komedi dükkanı' mı izliyorsunuz ? çok komik ya. bende çok severim. allahtan pazartesi yayınlanıyor. maç günlerine denk gelmiyor. '' dedi. polisi memleket hasreti sardı. hemen harry' e bir ihtiyacının olup olmadığını sordu. harry ise anelka' nın maçına gitmek istediğini, maça çok az bir zaman kaldığını ve hala bir bileti olmadığını söyledi. polis '' bu mu ihtiyacın ? bizim bir stewart var benle aynı köyden protokolün altından abromoviç denen dallamanın gözünün içine ***bağa bağa içeri girersin onla beraber bende pek bi şey sandıydım yalnız buralarda çok karaborsacıyı oliyi diğerlerine de dikkat et yiğenim bilet isten mi diye sorduklarında yoqum de aman dikkat et gözünün yağını yiyim ben türkiye' ye gelince sen de bana yardım edersin **sen benim sırtımı kaşı hırt hırt hırt ben senin sırtını kaşıyım hırt hırt hırt '' dedi.

    harry polisin son sözüne kıl olmakla beraber el mecbur deneni yapacaktı. adı geçen stewartı buldu. protokolün altından stewart giysisiyle tribüne geçti. oturdu ve maç başlaması ile anelka' nın yedek kulübesindeki meymenetsiz suratını izlemeye başladı. zira kendisi scolari' nin ev partisindeki barbeküde resmen yaktığı köfteleri takımda yemeyen tek oyuncu olarak maça yedek başlamıştı. maç da cluj atakları ile devam ettiği için scolari' nin yüzünün de anelka' dan farkı yoktu.

    *** türk asıllı polisin yaptığı telaffuz hataları yazıya aynen yansıtılmıştır. zira ben yazar olarak romanı zenginleştirdiği düşüncesindeyim. yurdum insanı herşeyiyle bir tanedir.

    **harry ile yaşıt olan polisin çocukluğunda yayınlanan ve o zamanlar çok popüler olan galler yakası adlı dizinin tartışmasız yıldızı burhan goldenball' un ünlü bir sözüdür.

    maç beklendiği gibi zor geçmiş ama yine de chelsea : 2 cluj : 1 olarak sonuçlanmıştı. harry sonuca rağmen '' bu clujlu culio iyi oyuncu ben takımdan ayrılırsam hemen adnan abilere tavsiye edeyim '' dedi. orada bile galatasaray' a faydalıydı. scouting ( oyuncu izleme-takip ) görevini de icra ettikten sonra soyunma odasının yolunu tuttu. zira anelka duştan çıkmak üzereydi ve beraber yapacak işleri vardı. çıkış tünelinin orada belletti' ye rastladı. '' ne paragöz adamsın daha dün chelsea' ye küfrediyordun burada barcelona forması ile oynarken şimdi de seyirci seni yuhluyor ayrılsana artık iki para fazlaya neler yaparsın hay *benjaminler kovalasın seni '' dedi. chelseali seyirciden belletti' ye verdiği ayarla alkış alan ilk liverpool' da oynamış futbolcu oldu.

    * amerikan para birimi doların halk arasındaki yaygın bir ismidir.
    ---------------------------------------------------------------------------------------------

    harry ve anelka staddan çıktılar. taksi tutup '' fish and chips '' mekanını bulacaklardı. zira indirim vardı ve anelka' nın karnı açtı. taksiyi anelka durdurdu. taksici anelka' nın yeni transfer olduğunu bildiği ve harry' i onun gibi ortama fransız hatta harbiden fransız zannettiği için kendi kendine '' bunları bir dolandırayım da şehirde iki tur bu gecelik parayı kotarayım keh keh keh '' dedi. harry bu gülüşü türkiye' de seyrettiği kanallardan birindeki programdan hatırlıyordu. ama ilk planda çıkaramadı.

    taksici stadın etrafında ikinci turu atınca harry kıllandı. zira orada bile takımı unutmadığı için kendi kendine '' laylaylaylaylay saldır galatasaray laylaylaylaylay saldır galatasaray '' diye mırıldandı. taksici bu mırıldanmaya '' keleş ile tarayacaksın bu tribünleri '' diye karşılık verince harry gerçeği anladı. bu hıncal uluç' tan başkası değildi. ikinci turun sonunda '' sen ingilterenin neresindensin kendini zeki mi zannediyorsun ikinci tura geçtin stadın etrafında sen fularla yeni tanışmışken ben buralarda top oynardım zaten bir de galatasaray tribünlerini eleştirmişsin gülüşüne bakmadan harcamayım seni de haşmet' i de hık deyiciniz ******fuat' ı da '' dedi.

    anelka saf saf etrafına bakınırken ona durumu anlattı. maske filmindeki gibi iç çamaşırını kafasına tersten geçirip ( a reprise to epr ua ) ellerini ve ayaklarını bağladılar. internetten indirdikleri '' laylaylaylaylaylaylay saldır galatasaray '' melodisini anelka' nın ünlü ipoduna yükleyip hoparlörü açtılar ve yanına bıraktılar. zira bundan büyük ceza olamazdı. harry ayarın allahını vermişti. anelka' ya da '' sana buluruz bir tane spot ipod *****doğubank' tan kafanı yorma üzülme '' dedi. ( zira bu ipod denizli' de fenerbahçe şampiyonluğu kaybettiğinde geleneksel anelka umursamazlığının doruk noktasıydı. takım otobüsüne binerken dinlediği ipoddu. ama isteyen harry' di ve anelka' da hıncal' a önceki senelerden kıldı. bir punduna düşürsem de dövsem derdi hep. işte fırsat bu fırsattı. )

    taksici ( burada adını anmak istemiyorum. bir kere yazdım. midem bulandı. ) '' keleş ile tarayın beni '' diye yalvarırken anelka ile harry uzaklaşmaya başlamışlardı. harry içinden '' madem çok keleş sevdalısısın o zaman g-3******** ler öpsün seni '' dedi ama naçizane terbiyesini bozmadı. onun seviyesine düşmedi. şimdi rıdvan' ı tekrar arayıp buluşma yerindeki kod cümleyi öğrenme vaktiydi. yine neteve' de yayınlanan *********hundred percent football ( % 100 futbol ) adlı programdan fenerbahçe' de kadro zaafiyeti var konusunu hatırladı. zira ezeli rakibinin başkanı hakkında '' betondan da anlarım futboldan da diyor hay nato mermer nato kafalı '' diye düşündü. rıdvan' ın en çok kullandığı cümleyi hatırladı : '' bu hafta sivas' ta maçı kurtarmaya ilhan parlak, ali bilgin girerken denizli' de tabela kalktığında oyuna anelka giriyordu '' bu kod cümleydi. rıdvan' ı aramak vodafone' a para kazandırmaktan başka bir şeye yaramazdı şimdi. hazır aklına gelmişken anelka' ya denizli horozu gibi öterek ayar verdi. anelka ayarı alıp başını öne eğdi. yeni bir taksiye binip beraber '' fish & chips '' in yolunu tuttular.

    yazarın notu : harry taraftarı ingiltere' de bile unutmamıştı. bir istediklerini daha yapmıştı. taraftar bu kadar dua ile arkasındayken ona birşeycikler olmazdı. sağol var ol harry.
    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    *****doğu londra' da spot elektronik eşya satan bir işhanı. çoğunlukla sahte satar. alışveriş yapılacaksa dikkatli olunması tavsiye edilir. zira garanti ve iade gibi kavramlar burada yoktur.

    ******ninety minutes : kuzey londra kanalı olan neteve' de yayınlanan bir maç yorum programı : kadrosu haşmet, hıncal, mehmet y. yılmaz ve hık deyici fuat' tan oluşur. hıncal' ın ülkedeki herşeyi beğenmemem lazım takıntısı yüzünden saçmalıklarla dolu program, kendilerini beşiktaş ve fenerbahçe temsilcileri zanneden romantik spor yazarımsı haşmet ve herşeyi yazarım iddiasındaki mehmet sayesinde iyice gerçekten uzaklaşır. ayrıca bunlar ne derse fuat hık der ama hıncal ne derse iki kere hık der. hıncal programda ( ne yazık ki ) ağırlık sahibidir.
    ********hundred percent football ( yüzde yüz futbol ) : kuzey londra kanalı olan neteve' de yayınlanan bir maç yorum programıdır. kadrosu medyum rıdvan ( ismi hikayede geçmektedir. ) ve kaşıyıcı güntekin' den oluşur. kaşıyıcı güntekin kışkırtıcı sorularıyla medyum rıdvan' dan gerekli reytingi sağlar. medyum rıdvan tarafsızlık kisvesi altında galatasaray' a sallarken, kaşıyıcı güntekin' de içten içe arsenal ve beşiktaş'lıdır. yine de ninety minutes' e göre bir milyon kat seviyelidir. hakkını yemeyelim rıdvan dilmen tutmayan tahminlerine rağmen '' gol olur '' yorumuyla ünlüdür. bir nebze izlenir yani.

    program hakkında not : medyum rıdvan ; galatasaray ileri uç oyuncuları iyi oynadı 4-1 yendiler takım oynamadı hepsi kötü futbol oynasın ama yensinler gibi ilginç yorumlarıyla ve kaşıyıcı güntekin' de bir arsenal-man. utd. maçında hakeme man. utd. lehine kararından sonra dehşet çemkirmesi ile ünlüdür.

    ********g-3 : türk silahlı kuvvetleri' nin temel muharebe silahıdır. harry' nin bunu cümle içinde kullanması ülkeye adaptasyonunun derecesini gösterir. bizden birisin harry. seviyoruz seni.
App Store'dan indirin Google Play'den alın