• 174
    the curse of nicolas anelka - nicolas anelka' nın laneti
    --------------------------------------------------------------------
    volume 1 ( bölüm 1) : ( the bus adventures of harry ) harry' nin otobüs maceraları

    kewell, havaalanından çıkıp anelka ile buluşmak için ingilizlerin o ünlü çift katlı otobüslerine binmeye karar verdiğinde şunu farketti : otobüslere akbil diye bir icat ile biniliyordu ve onu doldurmak çift katlı mısır piramiti inşa etmekten zordu. insanlar iş çıkışı otobüslere doluşuyor ve balık istifi gibi üst üste evlerine gidiyorlardı. otoyol gişelerinde mısır, su, tatlı vb. gibi şeyler satan insanlarla doluydu. insanlar birbirine '' 120 doldu özel halk otobüsü de gelmiyor nasıl eve gideceğiz '' konulu serzenişlerde bulunuyorlardı. otobüse bindiğinde akbil satan yerleri bulamayıp bir de şampiyonlar ligi chelsea-cluj maçına geç kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı ama zamanında ingiltere' ye geçmiş türk taraftarlarından birinin öğrenci akbilin resimli tarafını kapatıp kendisi için çift bilet basmasıyla kendine otobüste yer bulabildi. otobüs direkt stamford bridge' e gidiyordu. bu sayede anelka' yı nerede bulabileceğini chelsea taraftarlarına sorabildi. şimdi içi rahatlamıştı.
    --------------------------------------------------------------------
    volume 2 ( bölüm 2 ) : harry' nin karaborsacılarla imtihanı ( the struggle of harry with black-marketers )

    harry, otobüste anelka' yı aramış ve buluşma yerini stad olarak değiştirmişti. anelka, maça gel demişti ama bilet konusunu unutmuştu. otobüse bileti gurbetçi desteğiyle bulan harry, maça bileti nasıl bulacaktı ? harry stadın önünde indi ama bilet konusunda ümitsizdi. o anda yanında '' eski açık yeni açık var sende bu biletler varsa aradaki farkı ver bileti kapalı yaparız maksat ayağın alışsın abi '' diyen gizemli bir tip bitiverdi. harry' e eski açık ismi bir yerlerden tanıdık geldi. harry '' evet '' dedi. gizemli tip '' aman abi polis görmesin çadır store' un arkasına gel '' dedi. fakat ingiliz polisi bu tiplerin fotolarını her yere astıkları için direğin üzerindeki fotodan bu karaborsacıyı tanıdı. hemen enseden tuttuğu gibi bir polise götürdü. polis kendilerine yardımcı olduğu için ingilizce teşekkür etti ve ifadeyi imzalaması için kendisini ekip otosunun yanına götürdü. harry' nin elinde hala bilet yoktu ve bu konuda çok endişeliydi. ve maç gittikçe yaklaşıyordu. polisin yanına gelen ve harry' e polisin tanıdıkları gibi görünen insanlar polise '' müdür naber ? '' diye seslenince harry' nin içi rahatladı. polise türkçe '' komedi dükkanı' mı izliyorsunuz ? çok komik ya. bende çok severim. allahtan pazartesi yayınlanıyor. maç günlerine denk gelmiyor. '' dedi. polisi memleket hasreti sardı. hemen harry' e bir ihtiyacının olup olmadığını sordu. harry ise anelka' nın maçına gitmek istediğini, maça çok az bir zaman kaldığını ve hala bir bileti olmadığını söyledi. polis '' bu mu ihtiyacın ? bizim bir stewart var benle aynı köyden protokolün altından abromoviç denen dallamanın gözünün içine ***bağa bağa içeri girersin onla beraber bende pek bi şey sandıydım yalnız buralarda çok karaborsacıyı oliyi diğerlerine de dikkat et yiğenim bilet isten mi diye sorduklarında yoqum de aman dikkat et gözünün yağını yiyim ben türkiye' ye gelince sen de bana yardım edersin **sen benim sırtımı kaşı hırt hırt hırt ben senin sırtını kaşıyım hırt hırt hırt '' dedi.

    harry polisin son sözüne kıl olmakla beraber el mecbur deneni yapacaktı. adı geçen stewartı buldu. protokolün altından stewart giysisiyle tribüne geçti. oturdu ve maç başlaması ile anelka' nın yedek kulübesindeki meymenetsiz suratını izlemeye başladı. zira kendisi scolari' nin ev partisindeki barbeküde resmen yaktığı köfteleri takımda yemeyen tek oyuncu olarak maça yedek başlamıştı. maç da cluj atakları ile devam ettiği için scolari' nin yüzünün de anelka' dan farkı yoktu.

    *** türk asıllı polisin yaptığı telaffuz hataları yazıya aynen yansıtılmıştır. zira ben yazar olarak romanı zenginleştirdiği düşüncesindeyim. yurdum insanı herşeyiyle bir tanedir.

    **harry ile yaşıt olan polisin çocukluğunda yayınlanan ve o zamanlar çok popüler olan galler yakası adlı dizinin tartışmasız yıldızı burhan goldenball' un ünlü bir sözüdür.

    maç beklendiği gibi zor geçmiş ama yine de chelsea : 2 cluj : 1 olarak sonuçlanmıştı. harry sonuca rağmen '' bu clujlu culio iyi oyuncu ben takımdan ayrılırsam hemen adnan abilere tavsiye edeyim '' dedi. orada bile galatasaray' a faydalıydı. scouting ( oyuncu izleme-takip ) görevini de icra ettikten sonra soyunma odasının yolunu tuttu. zira anelka duştan çıkmak üzereydi ve beraber yapacak işleri vardı. çıkış tünelinin orada belletti' ye rastladı. '' ne paragöz adamsın daha dün chelsea' ye küfrediyordun burada barcelona forması ile oynarken şimdi de seyirci seni yuhluyor ayrılsana artık iki para fazlaya neler yaparsın hay *benjaminler kovalasın seni '' dedi. chelseali seyirciden belletti' ye verdiği ayarla alkış alan ilk liverpool' da oynamış futbolcu oldu.

    * amerikan para birimi doların halk arasındaki yaygın bir ismidir.
    ---------------------------------------------------------------------------------------------

    harry ve anelka staddan çıktılar. taksi tutup '' fish and chips '' mekanını bulacaklardı. zira indirim vardı ve anelka' nın karnı açtı. taksiyi anelka durdurdu. taksici anelka' nın yeni transfer olduğunu bildiği ve harry' i onun gibi ortama fransız hatta harbiden fransız zannettiği için kendi kendine '' bunları bir dolandırayım da şehirde iki tur bu gecelik parayı kotarayım keh keh keh '' dedi. harry bu gülüşü türkiye' de seyrettiği kanallardan birindeki programdan hatırlıyordu. ama ilk planda çıkaramadı.

    taksici stadın etrafında ikinci turu atınca harry kıllandı. zira orada bile takımı unutmadığı için kendi kendine '' laylaylaylaylay saldır galatasaray laylaylaylaylay saldır galatasaray '' diye mırıldandı. taksici bu mırıldanmaya '' keleş ile tarayacaksın bu tribünleri '' diye karşılık verince harry gerçeği anladı. bu hıncal uluç' tan başkası değildi. ikinci turun sonunda '' sen ingilterenin neresindensin kendini zeki mi zannediyorsun ikinci tura geçtin stadın etrafında sen fularla yeni tanışmışken ben buralarda top oynardım zaten bir de galatasaray tribünlerini eleştirmişsin gülüşüne bakmadan harcamayım seni de haşmet' i de hık deyiciniz ******fuat' ı da '' dedi.

    anelka saf saf etrafına bakınırken ona durumu anlattı. maske filmindeki gibi iç çamaşırını kafasına tersten geçirip ( a reprise to epr ua ) ellerini ve ayaklarını bağladılar. internetten indirdikleri '' laylaylaylaylaylaylay saldır galatasaray '' melodisini anelka' nın ünlü ipoduna yükleyip hoparlörü açtılar ve yanına bıraktılar. zira bundan büyük ceza olamazdı. harry ayarın allahını vermişti. anelka' ya da '' sana buluruz bir tane spot ipod *****doğubank' tan kafanı yorma üzülme '' dedi. ( zira bu ipod denizli' de fenerbahçe şampiyonluğu kaybettiğinde geleneksel anelka umursamazlığının doruk noktasıydı. takım otobüsüne binerken dinlediği ipoddu. ama isteyen harry' di ve anelka' da hıncal' a önceki senelerden kıldı. bir punduna düşürsem de dövsem derdi hep. işte fırsat bu fırsattı. )

    taksici ( burada adını anmak istemiyorum. bir kere yazdım. midem bulandı. ) '' keleş ile tarayın beni '' diye yalvarırken anelka ile harry uzaklaşmaya başlamışlardı. harry içinden '' madem çok keleş sevdalısısın o zaman g-3******** ler öpsün seni '' dedi ama naçizane terbiyesini bozmadı. onun seviyesine düşmedi. şimdi rıdvan' ı tekrar arayıp buluşma yerindeki kod cümleyi öğrenme vaktiydi. yine neteve' de yayınlanan *********hundred percent football ( % 100 futbol ) adlı programdan fenerbahçe' de kadro zaafiyeti var konusunu hatırladı. zira ezeli rakibinin başkanı hakkında '' betondan da anlarım futboldan da diyor hay nato mermer nato kafalı '' diye düşündü. rıdvan' ın en çok kullandığı cümleyi hatırladı : '' bu hafta sivas' ta maçı kurtarmaya ilhan parlak, ali bilgin girerken denizli' de tabela kalktığında oyuna anelka giriyordu '' bu kod cümleydi. rıdvan' ı aramak vodafone' a para kazandırmaktan başka bir şeye yaramazdı şimdi. hazır aklına gelmişken anelka' ya denizli horozu gibi öterek ayar verdi. anelka ayarı alıp başını öne eğdi. yeni bir taksiye binip beraber '' fish & chips '' in yolunu tuttular.

    yazarın notu : harry taraftarı ingiltere' de bile unutmamıştı. bir istediklerini daha yapmıştı. taraftar bu kadar dua ile arkasındayken ona birşeycikler olmazdı. sağol var ol harry.
    ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
    *****doğu londra' da spot elektronik eşya satan bir işhanı. çoğunlukla sahte satar. alışveriş yapılacaksa dikkatli olunması tavsiye edilir. zira garanti ve iade gibi kavramlar burada yoktur.

    ******ninety minutes : kuzey londra kanalı olan neteve' de yayınlanan bir maç yorum programı : kadrosu haşmet, hıncal, mehmet y. yılmaz ve hık deyici fuat' tan oluşur. hıncal' ın ülkedeki herşeyi beğenmemem lazım takıntısı yüzünden saçmalıklarla dolu program, kendilerini beşiktaş ve fenerbahçe temsilcileri zanneden romantik spor yazarımsı haşmet ve herşeyi yazarım iddiasındaki mehmet sayesinde iyice gerçekten uzaklaşır. ayrıca bunlar ne derse fuat hık der ama hıncal ne derse iki kere hık der. hıncal programda ( ne yazık ki ) ağırlık sahibidir.
    ********hundred percent football ( yüzde yüz futbol ) : kuzey londra kanalı olan neteve' de yayınlanan bir maç yorum programıdır. kadrosu medyum rıdvan ( ismi hikayede geçmektedir. ) ve kaşıyıcı güntekin' den oluşur. kaşıyıcı güntekin kışkırtıcı sorularıyla medyum rıdvan' dan gerekli reytingi sağlar. medyum rıdvan tarafsızlık kisvesi altında galatasaray' a sallarken, kaşıyıcı güntekin' de içten içe arsenal ve beşiktaş'lıdır. yine de ninety minutes' e göre bir milyon kat seviyelidir. hakkını yemeyelim rıdvan dilmen tutmayan tahminlerine rağmen '' gol olur '' yorumuyla ünlüdür. bir nebze izlenir yani.

    program hakkında not : medyum rıdvan ; galatasaray ileri uç oyuncuları iyi oynadı 4-1 yendiler takım oynamadı hepsi kötü futbol oynasın ama yensinler gibi ilginç yorumlarıyla ve kaşıyıcı güntekin' de bir arsenal-man. utd. maçında hakeme man. utd. lehine kararından sonra dehşet çemkirmesi ile ünlüdür.

    ********g-3 : türk silahlı kuvvetleri' nin temel muharebe silahıdır. harry' nin bunu cümle içinde kullanması ülkeye adaptasyonunun derecesini gösterir. bizden birisin harry. seviyoruz seni.
  • 1311
    ikinci dublesinden bir yudum alırken, henüz erimemiş buzlar dudağına değmişti.
    kaç yaşındaydı, daha suyu adam gibi soğutup da buzsuz içmeyi öğrenememişti şu mereti...

    açık olan televizyondan gelen haber sesleri, farklı yankılar uyandırıyordu zihninde. kobani neydi, neden bir anda patlamıştı? askerde olan kardeşi, başkalarının savaşında körpe kurşunlara hedef olur muydu birkaç hafta sonra?

    anlamlandıramıyordu bir çok şeyi...

    mesela, yıllardır devletle savaşan örgüt, ateşe düştüğünde, neden kızıyordu aynı devlete, "bizi neden kurtarmıyorsunuz" diye?
    ya da şu adında ış geçen, id geçen yobazlar ordusu neydi? daha düne kadar, kendi ülkesi dahil, birçok ülkeden destek görmüyor muydu bunlar? şimdi aynı örgüt, neden düşman olmuştu?

    kendi kendine, "siktir et" dedi...
    zaten yalan dolan amına kodumun yeri...

    rakı kadehini doldurmadan önce, aynada kendine bakmıştı koridorun hemen girişinde. zaten o bakış, ister istemez alkole ulaştırmıştı aslan parçasını.
    babası böyle derdi o'na, formalarını giydirip, eski açıktaki yerlerinde maç izlerken.
    "bağır bakalım aslan parçası"...

    gözleri doldu, salonun ortasında oyun oynayan kızına ilişti gözü.
    eski eşinden yadigardı, o'nun için güçlü olmalıydı...

    ah, o trafik kazası...

    haberlerde gördüğünde, sadece okuyup geçerdi önceden.
    "tem otoyolunda zincirleme kaza, 2 ölü, 1'i ağır 3 yaralı..."
    bu haberler pek bir anlam ifade etmezdi o'na. ama karısını kaybettiğinde, o kaza hiç haber olmamıştı...
    ya da olsa bile, böyle bir acının üstüne, gazetelerde haber mi kovalayacaktı, insanlar duydu mu diye...

    eliyle göz ucundaki nemi alırken kadehi ağzına götürdü, aynadaki silüeti tekrar geldi aklına.
    henüz 30larında, çökmüş, gözleri kararmış bir adam.
    kötü bir kaza, bir başına kalmış kızıyla,
    ve kalp krizinden yitirdiği annesi, eşinin hasretine dayanamayıp göçen babası...
    daha kötü bir hayata sahip olmak için uğraşmalıydı belki, çünkü daha kötüsü olamazdı.

    en son ne zaman her şeyi bir kenara bırakarak gülebilmişti?
    ne zaman sorumsuzca davranabilmişti en son?
    üniversitedeyken, hayatı böyle mi hayal etmişti?
    orta dereceli bir şirkette, üst düzey yöneticilik yapmak herkesin hayali iken, acaba o işini seviyor muydu?

    canından çok sevdiği eşi hayatta olsa, belki de sevecek olabilir miydi?

    istemsizce peynire uzandı yorgun ellerinin tuttuğu çatal ile. oldu olası, küçük çatalla bir şeyler yemeyi sevememişti. hayatı dolu dolu yaşamayı severdi, küçük bardaklardan su içmez; illa öküz doyuran büyüklüğündeki bardaklardan suyu kana kana içerdi.

    ama kazadan sonra, tüm bu alışkanlıkları değişmişti.

    akşamları telefonları çalmıyordu artık, arada sırada yakın bir iki arkadaşı arayıp sorardı. kontrol ederlerdi sanki, hala bu kadar acının üzerine yaşayabiliyor mu diye...
    hissetmek, iyi ya da kötü, ne boktan bir duygu olmuştu.

    elleri titremeye başladığında, kadehin sonuna geliyordu. televizyonda aynı arabesk laflar dönüyordu, "ülkenin geleceği, memleket meselesi, büyük güç olma yolunda..."
    en son büyük ülke olma hayalini, nazım hikmet dizeleri okurken kurmuştu.
    sonrası yoktu.

    yitip giden hayalleri, hayatın içine çektiği acı monotonluk, tek düzelik,
    sadece rakı kadehleri birbirlerinden farklıydı;
    çünkü her kadeh, farklı acılar hatırlatırdı...

    güzellikler de yok değildi elbet,
    kızının gözüne her baktığında, annesini hatırlatırdı içten içe, mutluluk hissini böyle zamanlarda tadardı.

    bir de, içini kıpırdatan galatasaray maçları,
    o da babasından yadigardı.

    iki hafta sonra oynanacak derbiyi düşündü,
    almak zorunda kaldığı passikimsoniklig kartına küfretti,
    bu icadı çıkartanların annelerinin kulaklarını çınlattı bir güzel,

    ve son demi çekti el yapımı cam kadehten.

    çünkü bir kızı vardı artık geride,
    bir askerdeki ufak kardeşi,
    bir de galatasaray'ı...
  • 1356
    onun için üzülürdüm. ama sonra o öyle bir şey yapardı ki üzüntüm yerini acımaya bırakırdı. ilk zamanlar ondan nefret ettiğim de oldu. o zamanlar toy ve tecrübesizdim. şimdi dönüp baktığımda ne safmışım diyorum. nefret denkler arasında olur. o benim dengim değildi ki. hiçbir zaman olmadı. biz hiç aynı yollardan yürümedik. aynı başarıları tatmadık. ben neden tüm haşmetimle ona nefretimi bahşedeyim ki? evde gezinen bir hamam böceğinden nefret eder misiniz? ya da küflenmiş bir ekmekten?
  • 5
    kalbi atsa yeter crazboyy86 icin tek gereken kriter oldugu icin, meltem, sexygirll87, alexander, sofia ayirmadan herkese yaziyordu. o yuzden "aman tek gidersem ondan hoslandigimi anlar" mantigina sahip sevda'nin korumasi. kontrol dugmesi meltem'in maca gelmesi onun icin cok birsey ifade etmiyordu. nasilsa o olmazsa baska kiz bulur ona yazardi.
    crazyboyy86 en sonunda, bugune kadar aldigi en mantikli karari aliyor ve maca gitmeye karar veriyordu. aticagi hava ile hem siniftaki kizlar, hem meltem sayica tek kiz sexygirll87den daha fazlaydi ve crazyboyy86 opsyonu olma ihtimalini cok sevdi.
    ama gene de berbere gidip saclarinin onunu alnina yapistirtip arkalarini diktirtmesi gerekiyordu. hay mni ski diyerek berberin yolunu tuttu. nasilsa isi sadece joleyle olucagi icin burak ipnesi beklesin 5 dakika dedi ve kosedeki saclari permali berberin yolunu tuttu.
  • 424
    --- okuyacaklarınız tamamıyle hayal ürünüdür ---
    30 mayis 2009 galatasaray sivasspor maci kazanılmış ve uefa avrupa ligi bileti alınmıştır. aşağıda okuyacaklarınız bundan bir hafta sonra dünyanın değişik yerlerinden değişik insan profilleridir...

    barış özbek

    almanya' da baba ocağındadır. üzgündür çünkü yaptığı tercihlerden pişmandır. almanya milli takımı tercihi aklına geldikçe içten içe üzülmektedir. gözünün önüne angela merkel' in uyum yasası ve almanca sınavı gelir. kendi kendine '' biz buralara uyum sağlamaya çalıştıkça sanki birileri bizi dışlamaya çalışıyor. '' der. trene atlar. hamburg' un yolunu tutar. tunay torun vb. yetenekli türk gençlerinin kendisiyle aynı hatayı yapmasını önleyecektir. '' zaten kaybeden lanetini taşıyan ballack ve takıma '' uyum '' sağlayamamış podolski ile street fighter mı oynayacağım der ballack gibi ? '' ve çantasını yerine koyar. bu arada ali sami yen' i düşünür. zira burnunda tütmektedir.
    ...

    shabani christophe nonda

    fransa' da bir kafededir. champs elysées konuşlu kafede arkadaşlarıyla tabu oynamaktadır. bir ara canı sıkılır. kalkar ve bir l'equipe alır. kapakta yine bir merkel&sarkozy resmi ve türkiye' ye avrupa birliği içerisinde tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık verilmesi konulu bir makale vardır. nonda' nın canı sıkılır. türkiye' yi kendi ülkesi gibi sevmektedir. '' bu ülkenin 1963' ten beri beklemekten başka ne suçu var ? '' der kendi kendine türkiye' yi kast ederek ve ekler : '' bekleyenler değil bu güzel ülke gelişmesin onlar kadar diye bilerek bekletenler suçlu. bizimkiler bir şangay beşlisi' ni denese değerimizi anlarlar ama. '' ancak ülkenin bunu aşacağına dair inancı tamdır. bu arada arkadaşlarıyla marsilya' ya tatile gitmeye karar verirler. nonda cafeden çıkarken kendi kendine '' dur hele ribery ordaysa bir laf sokayım paragöze gerçi kayış gibi surat var anlamaz ama dur bakalım... '' diye mırıldanır. hep beraber marsilya' nın yolunu tutarlar.
    ...

    harry kewell

    daha istanbul' dan çıkmamıştır. zira çıkmak da istememektedir. ailesini yanına getirmiş ve her zamankinden daha mutludur. boğaz' ın doyumsuz manzarasını izlerken sagopa kajmer' den 56 denklemli intro' yu dinlemektedir. herşey tatlı ve minik oğlunun sorusuyla değişir : '' baba okulda bir kelime öğrendim yoğurt diye. türkçe' den geçmiş ingilizce' ye. arkadaşlarım kandıra diye bir yerde çok güzel yoğurt olduğunu söylediler. ne olur gidelim ! '' harry dayanamaz ve evet der. istanbul trafiğinin kaotikliğini yeterince bildiği için televizyonda tanıtımını gördüğü metrobüsleri kullanmaya karar verir. bu arada da ailecek hazırlanıp metrobüse binerler. binerler ama metrobüs ilk adam gibi yokuşta yolda kalır. harry psikolojik olarak istanbul trafiğinde herşeye hazır olması gerektiğini bildiği için garipsemez. boş zamanlarında otobüslerle ilgilendiği için aklına metrobüsleri imal eden phileas firması gelir. '' hollandalılarla bu konularda iş yapılmaz. '' der. çok sevdiği güzel türkiye' nin parasının boşa gitmesine üzülür. üzülür çünkü bu ülkeyi içten içe çok sevmektedir. yeşil ikarus' a binip kandıra yoluna ailecek devam ederken kendi kendine : '' taraftarımız süper. iki kıtanın birleştiği yerde futbolu bırakmalıyım. '' diye mırıldanır...
    ...

    arda turan

    istanbul' da evindeydi. aklına geçen yaz fotoları yüzünden kendini eleştiren spor yazarları geldi. '' herkese klavye verirsen olacağı budur. acaba bu adamlar 21 yaşındayken ne yapıyorlardı ? içlerinde hala doktorculuk oynayanları vardı herhalde. bence klavye ehliyeti diye bir kavram olmalı. '' diye düşündü. bugün ülkede ne olup bitiyor acaba diye bilgisayara bakar ve haberlerde 2b yasası iptali için imza toplandığını görür. kendi kendine '' imzalamazsam bu gidişle nefes almak için yer kalmayacak. bizden sonraki nesillere borcumuzu ödeyelim. '' der ve imzalar...
    ...

    mircea lucescu

    uefa finalinden sonra bir tatil yapayım diye ülkemizde kalır. bir günlük gazeteye bakıp malum soruşturma ve hikayesini okur. '' bir yerlerde okumuştum. bu isim aslında türklerin doğuşunu anlatan destanın adıydı. bu ismi bu olaya nasıl verirler ? bu ülke asıl şimdi çavuşesku' nun romanya' sına benzedi. '' der. ilk uçağa atlayarak memleketinin yolunu tutar...
    ...

    fernando meira

    rusya ligi' nin birkaç günlüğüne tatil olmasını fırsat bilerek ülkemize gelir. takımımızı ve şehirdeki diğer tanıdıklarını ziyaret eder. mutludur. bir defa değişiklik yapıp sabiha gökçen havaalanı' ndan uçağa binip rusya' ya gitmek ister. hatta bunun için karşı yakaya vapurla geçmeye çalışır. vapura biner. biner ama vapur iskelesi o vapura binebildikten 10 dakika sonra batar. boğaz' ın serin sularına gömülür. yüzüne hafif bir gülümseme aklına da elde stoper yokken kendisini bonservisiyle gönderenler gelir. su yüzeyinden sadece ucu görünen iskeleye bakar. aklında şairin anlamlı mısraları vardır :
    (bkz: bedava yaşıyoruz bu ülkede bedava)
    (bkz: hava bedava su bedava)
    ...

    cassio de souza soares lincoln

    ülkesine kendisi ve bavul grubuyla beraber dönmek amacı güderken yolu para tırtıklamak amacıyla onu anadolu yakasına getiren bir taksici yüzünden sabiha gökçen' e düşer. aynı anda harrycool yıllık iznini bitirdiği için görev yerine gitmek üzere uçağa binmek için aynı yerde sıradadır. harrycool kendisini görünce '' geldiğinden beri 08-09 sezonu ilk yarısı hariç bize bir hayrın dokunmadı. bari çydd' ye boş bir mesaj at da işe yara ! '' der. cassio istenen mesajı atar ve başını önüne eğer. şu ana kadar yapamadıklarından utandığı ilk ve son an bu andır...
    ...
    --- okuduklarınız tamamıyle hayal ürünüdür ---
    not :harrycool rüyasından uyanır. sıkıntıdan terlemiştir. iç kulak basıncını dengeleyici hapını almamış ve başı dönmektedir. ilacını alır ve gördüklerinin tamamıyle rüya olduğunu anlayınca rahatlar. kaldığı yerden uyumaya devam eder...
App Store'dan indirin Google Play'den alın