4 nisan 2004 galatasaray beşiktaş maçı yüzünden gerçekleşen hadise. hikayenin esas oğlanı 10 yaşındadır o zamanlar. hababam sınıfı tatilde filminde hayta ismail, nuri paşa'nın dersini kaynatmak için "biz şanssız, zavallı bir nesiliz" der ya, işte bu 94 nesli de tüm galatasaraylı çocuklar arasında belki de en şanssızıdır. ne doğru düzgün hagi izlemişlerdir ne uefa kupası görmüşlerdir. bari 93'lü olsalardı da hiç değilse 2000-2001 sezonunu biraz hatırlasalardı be kardeşim. her neyse, tabii o zamanlar 2002 şampiyonluğuyla yetinen bir nesil var ki onda da sezonun son maçlarına yetişmiş, dertsiz tasasız kuru bir zafer görülmüştür. ancak gel gör ki takım 2 sezondur taraftarı kahretmektedir. bu hikayede kötü adam beşiktaş'tır. evet itiraf etmeli, o dönem beşiktaş'a karşı bir eziklik hissi vardı. neyseki esas oğlan iradesi ve tutkusu sağlam olduğundan yönünü değiştirmeden bu günleri görebilmiştir. maça gelince; herhangi bir amacı kalmayan, doğru düzgün derbi kazanamayan, avrupa'dan da elenen bir büyük takımın son hedefi nedir? şampiyonluk yarışındaki kötü adama çelme takmak. zulümpiyat stadı'nda maça iyi başlamıştır bu takım. rakibin kendi kalesine attığı golle birikmiş galatasaray taraftarı sel gibi boşalmıştır. gel gör ki ülkede kötü adamlar bitmemektir. ali aydın namlı bir işbilir, 2 tane penaltıyı hiçliğin orta yerinde çalarak akşamı zehir etmiştir. 88. dakikada yenen golle son hedefi de elinden alınan galatasaray taraftarı küçüğün gözlerinden yaşlar yağmur gibi akmaktadır. bir anda hüzün patlaması yaşamıştır. sonra da anne ve babasıyla beraber oturmaya gittiği komşuda, pasta börek yerken bir yandan da diğer büyüklerin "maç için ağlanır mı" kınamalarının yüzeyselliğini düşünmektedir. ama şükürler olsun ilerleyen zamanda tekrarlanmayacak bir olaydır bu. küçük, o akşamdan sonra bir daha galatasaray maçlarında üzüntüden ağlamamıştır.