• 73
    tarih 2 ağustos 1995. yer şükrü saraçoğlu stadyumu. fenerbahçe ile galatasaray tsyd kupasında karşı karşıya geliyorlar. babam galatasaray etkisi altında kalmama içerlediği için beni stadyuma götürdü ve atmosferden etkileneceğimi zannederek fenerbahçeli olacağımı düşündü sanırım. 5 yaşındayım. tüm detaylarıyla hatırlamıyorum ancak parça parça aklımda bazı şeyler. her yer sarı laciverte boyalıydı. galatasaray o gün 3-1 kaybetti ve ben hüngür hüngür ağladım. tribünde en az 15 fenerbahçe taraftarı galibiyetin keyfini bırakıp beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. ben masum bir şekilde en büyük galatassalay diye bağırıyordum. döktüğüm ilk gözyaşı buydu. babam zaten o günden sonra beni rahat bıraktı, bu çocuğun durumu iyi değil dedi evdekilere ve fenerbahçeli olmak için baskıya maruz kalmadım bir daha. * tabi bu son gözyaşım olmayacaktı. ergenliğe girene kadar sıkça ağlardım. yaş büyüdükçe ağlamalarım azaldı ancak daha bir anlamı arttı sanki. koca adam olduk hala bazı anlar oluyor gözlerim doluyor. çünkü çok seviyorum galatasaray’ı.
  • 57
    yıl 2000. günlerden 17 mayıs. 99 depreminin etkileri hala sürüyordu. psikolojimiz kötüydü. ilk dönemini yarım yamalak geçirdiğimiz ilkokul yılları, öldüğüne hala inanamadığımız arkadaşlarımız, tanıdıklarımız vardı. evimiz hasar gördüğü için dedemlere kalıyorduk. ekonomi berbat olduğu için babamın işleri de kötüye gitmişti. her şey berbat bir hal almışken bir mucizeyi bize yaşattı galatasaray. o gün o kupayı kazandığımız zaman herkes birbirine sarılmış hüngür hüngür ağlıyorduk. herkes üzerindeki acıyı, siniri, negatif havayı unutmuştu. çoğu arkadaşı fenerbahçeli olan bir çocuğun tüm arkadaşları ağlıyor salonda bir oraya bir buraya koşuşturuyordu. galatasaray bize acılarımızı unutturdu. milyonlara acısını unutturdu. iyi ki varsın galatasaray. gözyaşlarımızın aşkla döküldüğü güzide sevdamızdır.
  • 44
    4 mayıs 2008 sivasspor galatasaray maçıdır.

    o zamanlar evde lig tv olmadığından babamla beraber yanlış hatırlamıyorsam trt1'i açıp, ekranın sağ üstünden skoru takip ediyorduk. radyodan dinlemek yerine bu daha heyecanlı geliyordu.

    babam o zamanlar akciğer kanseriydi, salona hazırladığımız yatağından izliyordu televizyonu. maç 3-3 olunca küfredip odama geçtim, şampiyonluk gitti diye bakıyordum artık olaya.

    aradan 10-15 dakika geçti babam ''gel 4-3 oldu'' diye seslendi bitkin ses tonuyla. fırladım hemen salona, son dakikalarda da 5-3 olunca rahatladık iyice.

    buraya kadar her şey normal..

    o maçtan 3 ay sonra, ağustos ayında babamı kaybettim. trt'de 5-3'lük maçın özeti denk gelmişti o sıralar. arda'nın bizi 4-3 öne geçiren golünü tekrar görünce babamın ''gel 4-3 oldu'' sözü kulağımda tekrar yankı buldu, süzüldü istemsiz gözyaşları.

    bu pek galatasaray için dökülen göz yaşına uygun bir örnek olmadı belki ama, gece gece aklıma geldi başlığı görünce.
  • 2
    içeride 4-0 yenildiğimiz bir fenerbahçe maçı vardı. jay-jay okocha falan frikiten atıyordu yanlış hatırlamıyorsam. tarihini ve senesini hatırlamıyorum.* büyük ihtimalle 6-7 yaşlarındayım. çoğunlukla fener'lilerin olduğu bir ortamda aile dostlarıyla izliyorduk maçı. futboldan anlayacak ve taraftarlık yapacak yaşta olmamama rağmen o skor ve fener'lilerin büyük eğlencesi beni hüngür hüngür ağlatmıştı.

    galatasaray için dökülen son gözyaşı ise; oynanan futboldan ve verilen mesajdan gururla dolmuş gözlerin hafif buğulanması olarak (bkz: 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı)

    edit: 1996 senesi eylül ayıymış. andrei taganova teşekkürler
  • 4
    asla üzüntüden ağlamadım. fener'den 5 de yedik 6 da. aldığımız şampiyonluğu gençlere yenilerek verdik, adana'yı yenemedik yine verdik şampiyonluğu. 3-0 da evde göbek atarken 4 yiyip elendik de. asla ama asla üzüntüden ağlamadım. çünkü yenilsek de sembolümüz yeterdi. aslandık lan biz. hangisi aslan olabilmişti ki?

    gururdan çok ağladım. evde bile izlesem gururdan ağladığım çok maç oldu. en sonuncuda (bkz: 9 nisan 2013 galatasaray real madrid maçı)'nda drogba atınca ağladım.
  • 54
    1993-94 sezonunda şampiyonlar ligi grup maçlarında monaco'ya mağlup olduğumuz maç anındaydı. scifo'nun attığı gol sonrasında öfke patlaması yaşamıştım. oynanan maçlarda o ana kadar gol bile atamamışken üstüne bir de mağlup duruma düşünce hazmedemedim sanırım.

    manchester maçından sonra kendimizi yenilmez, yıkılmaz bir takım olarak görüyordum çocuk aklıyla. moskova deplasmanında 9 kişi kalmış spartak moskova'yı yenemeyip üstüne bir de sonraki maçta yenik duruma düşünce şartel atmıştı. belki de o günlerde öğrenmiştik pes etmemeyi, kabullenmemeyi, geride durmamayı...
  • 5
    80'lerin sonları. memur anne-babanın çocuğu, dayısı sayesinde galatasaraylı olmuştur. üstelik babası, dedesi, ablası, annesi hasta beşiktaşlı olmasına rağmen. o zamanlar futbola da çok meraklıdır bu delikanlı. plastik patlak toplara, yırtık bez ayakkabısıyla hırsla vururken cevad prekazi, uğur tütüneker, tugay kerimoğlu, tanju çolak, cüneyt tanman diye bağırmıştır. yeri gelmiş kalede bir zoran simoviçolmuştur. tek istediği mahalle maçlarında giyebileceği bir galatasaray formasıdır. babasından, annesinden ister ama nafile. üzülür ama o çocuk haliyle anlayışla karşılar. böyle fuzili şeylere harcayacak para yoktur çünkü.

    bir gün durumdan bir şekilde haberdar olan ve ilk erkek yeğenini galatasaraylı yapmış dayısı elinde bir torba ile gelir yanına. aç bakalım der.

    heyecanla açar ecekil. bir bakar ki galatasaray forması, şortu ve çorabı. heyecanla salya sümük ağlayarak, minnet ve heyecanla sarılır kahramanı dayısına. bu saatten sonra sahalarda bir fırtına gibi esecektir.

    galatasaray için ilk göz yaşımı böyle dökmüştüm. ben de babası fenerli olmasına rağmen tek erkek yeğenimi galatasaraylı yaptım. tabiki formasını da aldım.

    bu da böyle bir anımdır.
  • 17
    (bkz: 26 şubat 2009 galatasaray girondins de bordeaux maçı)

    ne maçtı be... bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, maç başlangıcında ki 3'lü daha bitmeden yenen gol, baskı kurduğumuz dakikalarda direklerin dur demesi, arda'nın tıngır mıngır giden şutunun gol olması, oz büyücüsünün hayvani golü, ardından lincoln-arda şov. skorun 3-1'e gelmesi. saçma sapan yenen iki gol ve skorun 3-3'e gelmesi. rakip kalede kurulan baskı, bir türlü gelmeyen gol biz bitti demeden bitmez mottosu ile beraber tükenmeyen inanç...ve sonunda... muhteşem sağ ayağıylan yabıştıran sabri... ve golün ardından çılgınca sevinçle beraber yağan yağmura inat dökülen gözyaşları...

    ne maçtı bee...
  • 27
    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    abimin arkadaşının kıyağıyla aldığım biletle , üzerimde formam olmadan kutladığım ilk şampiyonluktur.son dakika top auta çıkıyor muslera kale atışı için topu dikiyor ,hakem düdüğü çalıyor ve 40000 bin fenerli donduğu anda gözlerimden dökülen o yaşlar torunlarıma anlatılacak anlar olarak tüm hayatım boyunca belleğimde kalacak.ağlama meselesine gelince tüm fenerlilerde ağladığı için arada kaynadım diyebilirim.
  • 13
    1986 haziran.

    inönüde galatasaray 1 sarıyer 0. gol penaltıdan raşit.

    13 sene sonunda namağlup ikincilik ve tüm stadın "aldırma cimbom aldırma" diye bir yandan ağlaması bir yandan kolkola omuz omuza tezahürat yapması. futbolcuları tribünlere çağırmamız, raşit, ismail onların da hepsi ağlıyorlar.

    çıkışta ister istemez beşiktaşdan, şampiyonluk sevinci yaşayan kalabalığın içinden geçiyor taksilerimiz, dolmuşlarımız, otobüslerimiz. kimimize taş atılıyor, kalanlarımızla dalga geçiliyor. o küçük yaşımda gözyaşlarımı durduruyorum, bu köpekler ağladığımı göremeyecekler, diyorum.
  • 58
    normal süresi 4-4 biten ve lazetiç'in uzatmalarda penaltı kaçırdığı türkiye kupası maçında jardel seri penaltı atışlarında topu direğe nişanlayınca kupadan elenmiştik ve koltuk tekmeleyip bayağı ağlamıştım. 4-2'den maçı dengelediğimizi düşününce fenerbahçe'yi elemek anlamlı olacaktı. sonuç istediğimiz gibi olmasa da benim için izlediğim en zevkli derbilerden biri olarak hafızamda kaldı.

    (bkz: 7 şubat 2001 fenerbahçe galatasaray maçı)
  • 63
    daha ilk okula gidiyorum , hasta fener li babam çalıştığı ilkokulun müdürü ve öğretmen arkadaşları ile müdür odasında radyodan maçı takip ediyor(galatasaray-neuchatel xamax maçı , 3-0 yenilginin rövanşı)ben de yanlarındayım, 1-2-3-4 gol geliyor herkes tırnaklarını yer durumda heyecan ve mutluluktan , 5. gol geliyor ve levent özçelik hepimizi harlayan ateşin kıvılcımını yakıyor “ağlamak istiyorum sayın dinleyiciler” ve ardından ben ilk defa mutluluk gözyaşı döküyorum.
    olağanüstü , hayal gibi bir gündü bu gün.
    galatasaray hayatımda bu kadar önemli bir yer tutuyorsa , mayanın çalındığı gün işte o gündür , mutluluktan ağlanan o gün.
  • 26
    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    amk maçını evde arkadaşla izliyorduk, bi yanda sözlük açık falan neyse maç bitti o sırada bi şey yok hemen bayrağı aldık sokağa çıktık amk ne olduysa ondan sonra bende film koptu kaldırıma çöktüm sevinçten ağlamaya başladım. o sırada tanımadığım bi sürü adam beni kaldırmaya çalışıyo falan acayip anlardı.

    heralde hayatımda yaşadığım en güzel şampiyonluk bu olacak.
  • 52
    (bkz: 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı) ilkiydi ve hala da her izleyiste gozlerim dolar.

    (bkz: 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı) bu macta ise ilk defa statta aglamistim. denizliden gelen haber, rakibin o sene elle kolla attigi gollerin ve yine bir kac hafta once deplasman tribununde oldugum 22 nisan 2006 fenerbahçe galatasaray maçı'ndan sonra maruz kaldigimiz ahlaksizliklarin acisinin catir catir cikmasiyla gelen sampiyonluk haberiydi ve eski acik'da hungur hungur aglamistim.

    (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı) ve son olarak da super sacmalik finalinde gelen sampiyonluk. bu maci kardesimle beraber turkiye'den cok uzaklarda izlemis ve bitis duduguyle beraber sarilip utanmadan akitmistik gozyaslarimizi.

    diyebilirim ki sevinc gozyasinin ne oldugunu ogrendim galatasaray sayesinde. çok yaşa galatasaray!
  • 67
    efsane 2005-2006 şampiyonluğu. babamın o zamanlar beni her zaman götürdüğü, arkadaşının mekanı olan tatlıcıda izliyoruz. 2 tv var mekanda, birinde fener maçı izleniyor bir tarafta, diğer tv ise galatasaray maçı için. kavga gürültü olmasın diye birbirinden uzakta televizyonlar.

    son maç kayseri’ye 3 atmışız, kulaklar fener maçına dönmüş. 10 yaşındayım o zamanlar. 16 koca dakika, bu gözler, bu kulaklar bir maçın hiç o kadar uzadığını görmedi, duymadı. nasıl bir adaletsizlik diyorum kendi kendime, göz göre göre bu kadar da yapılır mı? 16 dakika uzayacak ne olmuş olabilir, biz emek verirken birileri şampiyon yapılmaya mı uğraşılıyor?

    sevdiğimi bekler gibi bekledim, süre sanki geçmiyordu. sonra fener maçını izleyenlerden ortak çıkan o tuhaf sesi hatırlıyorum: ‘bittiiiiieeeğğğ‘ ulan diyorum bunlar 2’yi ne ara attı da kazandılar. dünyam başıma yıkıldı o an. dedim biz bu sıradan kadroyla en iyisini zaten yaptık, ama bu kadarını yapmışken de şampiyon olmalıydık. gerets hocam için, mondragon, kabze, hasan şaş için... başım dik olsun dedim, buraya kadarmış. meğer fener maçını izleyen grubun yarısı galatasaraylıymış. bizim maçtan sonra kaynamışlar o maça, bitmesini bekliyorlarmış. iyi haber duyuldu, denizli - fener maçı berabere bitti, cimbom şampiyon oldu.

    10 yaşında bir çocuk, 2006 şampiyonluğunu kalbi ata ata, stresten kaldırıma oturmuş ve 16 dakika beklemişti. değmişti ama, şampiyon olduğumuzu anladığım an babama koşuşumu ve hüngür hüngür ağlayışımı hiç unutmam. ne alaka bilmiyorum istiklal marşı söylemiştik, mekan sahibi de galatasaraylıydı. o da duygulanınca istiklal marşı açtı herhalde anlamadım:)

    o sezon fener’e içeride ve dışarıda kaybetmişiz, kadıköy’de 4 yemişiz, o maçı da aynı yerde izlemiştim, şampiyon olma ihtimalimiz yok gibi bir şey herkese göre. loser tarihleri tekerrür etmeye devam ediyor, durumları hala aynı. ama muazzam kadroları vardı o zamanlar. appiah, alex, tuncay... anelka denizli ile oynadıkları şampiyonluk maçında son 20 dakika kala oyuna girmişti yanlış hatırlamıyorsam, daha ne diyeyim.

    cimbom yen’di. hepsini yendi. şampiyon olmuştuk, işte ben de o gün mutluluktan yıkılmıştım, ali sami yen gibi.
  • 46
    şahsım adına 17 mayıs 2000 tarihinde gerçekleşmiştir. ben sevinçlerimi öyle ağlayarak ifade etmem tarzım değildir. bu sebeple ne 2006'da son dakikada aldığımız şampiyonluk da ne kadıköy'deki şampiyonlukta ne de başka bir galatasaray maçında ağladım. tek istisnası popescu'nun penaltıyı kullandıktan sonraki yaşanan sevinç sırasında gerçekleşti benim için.

    ağlamak yerine avazım çıktıgı kadar bağırırım, sapıtırım, coşarım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın

Güvenlik hatası! (Ref)