1
kendisinin bugünkü yazısına baktığımda yazısısnın başlığının "meireles’in cezası düşmeli" olduğunu gördüm.
http://skorer.milliyet.com.tr/.../1645671/default.htm
22 aralık 2012 fenerbahçe karabükspor maçı ile ilgili neden yazmamış diye düşünürken aslında yazısının o maçla ilgili olduğunu şaşkınlıkla gördüm. ilk paragrafta fenerbahçe'nin ve aykut kocaman'ın oyun içi hatalarından üç cümleyle karabük'ün oyununundan ise yarım cümleyle bahseden meleke yazının geri kalanında tamamen meireles'in cezasının neden düşmesi gerektiğinden bahsediyor. sorun uğur meleke'nin meireles'in cezasını düşmesi gerektiğini savunması falan değil. benim asıl kafama takılan nasıl oluyor da uğur meleke gibi bir yazar futbol dışı bir meseleye bu kadar eğilebiliyor?
benim buna verebildiğim cevap aşağı yukarı söyle. uğur meleke'nin bu sezon için yazdığı önceki yazılara baktığımızda da, sürekli olarak galatasaray ve fatih terim'e olan eleştiriler getirdiğini görüyoruz. fatih terim'in adaletinden tutun da galatasaray'ın saha içi sorunlarına kadar pek çok yazı yazdı meleke. buna karşılık fenerbahçe ve aykut kocaman için daha olumlu ifadeler kullandı. belli ki, galatasaray'ın bu seneki oynadığı oyunla bir yerlere gelemeyeceğini, buna karşılık fenerbahçe'nin form grafiğini arttırarak rakiplerinin önüne geçeceğini düşünüyordu. bunu fanatik bir bakış açısıyla yaptığını söyleyecek değilim. kafasında bu düşünceleri oluştururken meleke'nin haklı olduğu pek çok nokta elbette vardır. ama meleke ısrarla görmediği bazı gerçekler de vardı. mesela çok eleştirilen fatih terim'in özellikle kazanılması gereken kritik maçlarda oyuna nasıl etki ettiğini, kötü bir sezon geçirseler de galatasaray'daki bazı oyuncuların maçların kaderini nasıl değiştirdiğini sürekli görmezden geldi ya da bunların uzun vadede galatasaray'ı ayakta tutamayacağını düşündü. buna karşılık, oldukça formsuz sezon geçiren ve kendi evindeki maça tecrübesiz yedek kalecisiyle çıkan mönchengladbach gibi orta sıra alman takımına ve sakatlıklarla boğuşan marsilya'ya karşı fenerbahçe'nin aldığı galibiyetler sanırım uğur meleke'nin gözünü fazlasıyla boyadı.
oysaki uğur meleke'nin bugünkü yazısında birkaç cümle ile anlattığı fenerbahçe'deki sorunlar sadece saha içiyle sınırlı değil. o meşhur 3 temmuz sürecinden beri fenerbahçe sürekli saha dışı olayların üzerine oynayarak, bunları kaşıyarak kendisine avantaj sağlamaya çalıştı. bunun sayesinde geçen sene ligden düşürülmemeyi başardılar, olmadık playoff uygulamasıyla şampiyonluk umutlarını sürdürdüler. bu sene de bunu devam ettirdiler ve özellikle aykut kocaman aracılığıyla sürekli mağdur ve mazlum edebiyatı yapıldı, bizzat fatih terim ve galatasaray sürekli hedef tahtasına oturtuldu. 17 kasım 2012 eskişehirspor fenerbahçe maçı ile bu siyaset daha da yukarı tırmandırıldı, açıklamaların dozajı arttırıldı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla iş linç kampanyalarına kadar gitti. ve bu son meireles olayı da bu sürecin bir parçası oldu. ancak meireles olayı yüzünden armayı öpme gibi bir şovla başlayan karabük maçında fenerbahçe'nin acizliğini herkes gördü. ekstra motive olması beklenen maçta fenerbahçe yokları oynadı zira artık bell ki geçen sene başarılı olan gerginlik siyaseti ve mazlum edebiyatı fenerbahçenin oyuncularını motive etmek bir kenara artık ters tepip onları olumsuz etkiliyor.
sonuç olarak, karabük maçıyla ortaya çıkan tablo meleke'nin kafasındaki şablona (galatasaray'ın geriye düşeceği ve fenerbahçe'nin öne çıkacağı) hiç uymuyor. galatasaray rakiplerinin önüne geçmişken fenerbaçe beşiktaşın da gerisinde kalmış durumda. meleke kafasında kurduğu şablonu sorgulamak ve neyi eksik ya da yanlış düşündüğünü anlamak yerine işin kolayına kaçıyor ve fenerbaçe'nin bilinçli bir biçimde yürüttüğü gerginlik siyasetine ve mazlum edebiyatına su taşıyor. hem de bunu yaparken "bugün sokakta herkes bu cezayı konuşurken, meireles öyküsü maçın önüne geçmişken bu gündemi görmezden gelmek de imkânsız tabii" gibi ucuz bir demagojiye başvuruyor ki, kendisinin sevilmesini sayılmasını sağlayan niteliklere, sahip olduğu o ufuk açıcı bakış açısına da ihanet ediyor. işin daha da acı tarafı meireles olayından bahsederken bile hiçbir özgün fikir ortaya koymuyor, kuru bir dille talimatnamedeki kurallardan bahsediyor.
benim uğur meleke'den beklediğim "neden sokaktaki herkes meireles olayından bahsediyor" ya da "işin kuralı kitabı dışında meireles olayına daha farklı nasıl bakabiliriz" gibi soruları sormasıydı. ama belli ki kafasındaki şablonun aksine galatasaray'ın başarısı ve fenerbahçenin başarısızlığı objektifliğini etkilemiş durumda. umarım fatih terim'in adaletinden bu kadar çok bahsetmişken, kendi adilliğini de sorgulama ihtiyacı duyar.
http://skorer.milliyet.com.tr/.../1645671/default.htm
22 aralık 2012 fenerbahçe karabükspor maçı ile ilgili neden yazmamış diye düşünürken aslında yazısının o maçla ilgili olduğunu şaşkınlıkla gördüm. ilk paragrafta fenerbahçe'nin ve aykut kocaman'ın oyun içi hatalarından üç cümleyle karabük'ün oyununundan ise yarım cümleyle bahseden meleke yazının geri kalanında tamamen meireles'in cezasının neden düşmesi gerektiğinden bahsediyor. sorun uğur meleke'nin meireles'in cezasını düşmesi gerektiğini savunması falan değil. benim asıl kafama takılan nasıl oluyor da uğur meleke gibi bir yazar futbol dışı bir meseleye bu kadar eğilebiliyor?
benim buna verebildiğim cevap aşağı yukarı söyle. uğur meleke'nin bu sezon için yazdığı önceki yazılara baktığımızda da, sürekli olarak galatasaray ve fatih terim'e olan eleştiriler getirdiğini görüyoruz. fatih terim'in adaletinden tutun da galatasaray'ın saha içi sorunlarına kadar pek çok yazı yazdı meleke. buna karşılık fenerbahçe ve aykut kocaman için daha olumlu ifadeler kullandı. belli ki, galatasaray'ın bu seneki oynadığı oyunla bir yerlere gelemeyeceğini, buna karşılık fenerbahçe'nin form grafiğini arttırarak rakiplerinin önüne geçeceğini düşünüyordu. bunu fanatik bir bakış açısıyla yaptığını söyleyecek değilim. kafasında bu düşünceleri oluştururken meleke'nin haklı olduğu pek çok nokta elbette vardır. ama meleke ısrarla görmediği bazı gerçekler de vardı. mesela çok eleştirilen fatih terim'in özellikle kazanılması gereken kritik maçlarda oyuna nasıl etki ettiğini, kötü bir sezon geçirseler de galatasaray'daki bazı oyuncuların maçların kaderini nasıl değiştirdiğini sürekli görmezden geldi ya da bunların uzun vadede galatasaray'ı ayakta tutamayacağını düşündü. buna karşılık, oldukça formsuz sezon geçiren ve kendi evindeki maça tecrübesiz yedek kalecisiyle çıkan mönchengladbach gibi orta sıra alman takımına ve sakatlıklarla boğuşan marsilya'ya karşı fenerbahçe'nin aldığı galibiyetler sanırım uğur meleke'nin gözünü fazlasıyla boyadı.
oysaki uğur meleke'nin bugünkü yazısında birkaç cümle ile anlattığı fenerbahçe'deki sorunlar sadece saha içiyle sınırlı değil. o meşhur 3 temmuz sürecinden beri fenerbahçe sürekli saha dışı olayların üzerine oynayarak, bunları kaşıyarak kendisine avantaj sağlamaya çalıştı. bunun sayesinde geçen sene ligden düşürülmemeyi başardılar, olmadık playoff uygulamasıyla şampiyonluk umutlarını sürdürdüler. bu sene de bunu devam ettirdiler ve özellikle aykut kocaman aracılığıyla sürekli mağdur ve mazlum edebiyatı yapıldı, bizzat fatih terim ve galatasaray sürekli hedef tahtasına oturtuldu. 17 kasım 2012 eskişehirspor fenerbahçe maçı ile bu siyaset daha da yukarı tırmandırıldı, açıklamaların dozajı arttırıldı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla iş linç kampanyalarına kadar gitti. ve bu son meireles olayı da bu sürecin bir parçası oldu. ancak meireles olayı yüzünden armayı öpme gibi bir şovla başlayan karabük maçında fenerbahçe'nin acizliğini herkes gördü. ekstra motive olması beklenen maçta fenerbahçe yokları oynadı zira artık bell ki geçen sene başarılı olan gerginlik siyaseti ve mazlum edebiyatı fenerbahçenin oyuncularını motive etmek bir kenara artık ters tepip onları olumsuz etkiliyor.
sonuç olarak, karabük maçıyla ortaya çıkan tablo meleke'nin kafasındaki şablona (galatasaray'ın geriye düşeceği ve fenerbahçe'nin öne çıkacağı) hiç uymuyor. galatasaray rakiplerinin önüne geçmişken fenerbaçe beşiktaşın da gerisinde kalmış durumda. meleke kafasında kurduğu şablonu sorgulamak ve neyi eksik ya da yanlış düşündüğünü anlamak yerine işin kolayına kaçıyor ve fenerbaçe'nin bilinçli bir biçimde yürüttüğü gerginlik siyasetine ve mazlum edebiyatına su taşıyor. hem de bunu yaparken "bugün sokakta herkes bu cezayı konuşurken, meireles öyküsü maçın önüne geçmişken bu gündemi görmezden gelmek de imkânsız tabii" gibi ucuz bir demagojiye başvuruyor ki, kendisinin sevilmesini sayılmasını sağlayan niteliklere, sahip olduğu o ufuk açıcı bakış açısına da ihanet ediyor. işin daha da acı tarafı meireles olayından bahsederken bile hiçbir özgün fikir ortaya koymuyor, kuru bir dille talimatnamedeki kurallardan bahsediyor.
benim uğur meleke'den beklediğim "neden sokaktaki herkes meireles olayından bahsediyor" ya da "işin kuralı kitabı dışında meireles olayına daha farklı nasıl bakabiliriz" gibi soruları sormasıydı. ama belli ki kafasındaki şablonun aksine galatasaray'ın başarısı ve fenerbahçenin başarısızlığı objektifliğini etkilemiş durumda. umarım fatih terim'in adaletinden bu kadar çok bahsetmişken, kendi adilliğini de sorgulama ihtiyacı duyar.