• 2
    bugün itibarı ile hayatımda okuduğum en iyi köşe yazısını yazmış şahsiyet.
    lütfen bu yazıyı okuyun. okutun.

    türk spor medyasında böyle bir insan varken televizyonlar hala adnan aybaba, rasim ozan kütahyalı gibi topu görünce bomba diye karakola götürenlerle beraber futbolcu bozması, mahalle kahvesi ağzıyla konuşan insanlara kalmıştır.

    televizyon programları ne kadar acınacak durumda aslında böyle bilgili, kültürlü, tarafsız insanlar varken yukarda saydığım insanların eline düştüğü için.

    buyrun efendim bahsettiğim yazı;

    http://spor.milliyet.com.tr/.../1532897/default.htm
  • 4
    22 mayıs 2011 sivasspor fenerbahçe maçı'ndan önce kendisinin kalması için trt tarafından rezervasyonu yapılan otelden fenerbahçe yönetimi tarafından attırılmaya çalışılmış futbol yazarı güzel kişi. trt'nin rezervasyon yaptığı otelde fenerbahçe de kalmaktaymış ve basından hiç kimseyi otelde istemiyorlarmış.

    3-4 defa bu otelde kalmaması için yöneticiler ve otel güveniği tarafından uyarılmış. daha sonra, ne alakası varsa, mecnun odyakmaz kendisini otelde kalmaması için uyarmış.

    daha fazla bilgi için ve uğur meleke'nin bu durum karşısındaki görüşleri için:

    http://devrimderki.blogspot.com/...g-otelden-neden.html
  • 9
    http://www.youtube.com/watch?v=Unr4d3NHHNE

    bu videodaki yorumunda şike, kararlar, namus vs. konularında yaptığı yorumlardan ziyade bana en vurucu gelen yorumu şu oldu ki türk futbolu ve ülke insanı açısından da en önemli tespitlerden biridir.

    sunucu kendisine şunu söyledi: "sayın meleke, işiniz gerçekten çok zor, biraz önce fenerbahçe hakkında konuştunuz fenerbahçeliler twitterdan küfrediyorlardı sonra fatih terim hakkında konuştunuz ve galatasaraylılar küfretmeye başladı. allah size kolaylık versin vs."

    uğur meleke bana göre efsanevi olan şu cevabı verdi:
    "bu memleketi hiç bişey bölemedi bu mevzu bölecek. alınacak kararlar sadece futbolla ilgili değil ahlakla ilgili çünkü. bizim için ahlak mı önemli futbol ekonomisi mi? sayın başbakan, sayın bakan, bırakın futbol ekonomisi batarsa batsın ahlakımız batmasın. ahlakımız kalsın temiz olduğumuzdan emin olalım bu insanlar o zaman küfür etmeyecek"

    evet. sporun futbolun temiz olduğundan emin olsak hepimiz bunun içinde kazanmanın da kaybetmenin de var olduğunu bilip ona göre davranabilecek kadar akıllıyız bilinçliyiz. insanları kine, nefrete, düşmanlığa sürükleyenler futbolumuzu kirleten ve bu kirliliğin üstünü örtenlerdir. umarım tarih önünde hesap verirler.
  • 12
    yazdığı beşiktaşlı duruşu yazısında söyledikleri ne kadar doğruysa zamanlama açısından korkağın kralı olduğunu göstermiştir, burda yüzlerce yazar olaylara anında yazı yazıyor peki bu arkadaş ne zaman yazıyor tayfur ayrıldıktan 1 gün sonra, şimdi soruyorum bu tapeleri sen ne zaman okudun dün mü okudun, o kadar hafta geçti 1 sene oldu neredeyse çıkıp tv'de söyleseydin ya bjk duruşunu, testi kırıldıktan ve ortalık temizlendikten sonra bjk tarihinden sayfaları seçip yazmak ne güzel iş, kusura bakmasın yazdıklarının doğruluğu yaptığı zamanlama hatasının yanında devede kulak kalıyor.

    örneğin; ülke battıktan sonra ya bu adam da yaramazdı demek, korkakça geliyor bana.

    şu ülkede spor bu hale geldi, ne millet yazı yazdı, ne de 1 kişi istifa etti ya da yazmayı bıraktı. ben de soruyorum bu nasıl duruş uğur yan odandakilerin duruşu böyleyken ucuz şovalyelik yapmak nasıl bir duruştur?

    edit;

    11 aralık 2011'de tayfur havutçu tahliye oldu beşiktaşlıların karşılamalarıyla araba üstünden selam da verdi sevenlerine,
    http://www.meleke.com/?m=201112 uğur meleke 2011 aralığı boyunca hep futbol üzerine yazmış, yıl sonunda ise en son yazdığı beşiktaşlı duruşu yazısının iskeletini yazmış neredeyse, fakat üzerinden geçmiş, isim filan vermemiş, e yazsana abicim yaz tayfur bak bunları yapmışsın yaz adamlar da bir daha onu göreve getirmesinler sen de görevini zamanında yapmış ol ama yok efendilik bende kalsın mesajı alan alsın diyorsan şimdi de yazma.

    --- alıntı ---
    2011 çok kötüydü. 2012, güzel bir yıl olur umarım. teknik adamların oyuncularının cinsel tercihleriyle ilgili dedikodu yapmadığı, genç futbolcuların özel telefon konuşmalarının medyaya servis edilmediği, başkanların gazetecilere (!) haber sipariş etmediği, tertemiz bir 2012 dilerim hepimize… mutlu seneler.
    --- alıntı ---

    ben adamın yazısının içeriğine laf etmediğim halde beni yazıyı anlamamakla suçlayan kişilere ne desem boş, ben zamanlamayı eleştiriyorum, biri çıkıp ya anlamıyosun sonunu oku sonunu oku diyor ya birader ben adamın yazdığı yazıya laf etmiyorum zamanlamasına lafım hala o toplantıdaki beşiktaşlı duruşu lafından önce böyle birşey yazma gereği duydu diye düşünülüyorsa yukarıdaki yazısını okusun öyle gelsin.
  • 13
    yine enfes bir yazı daha yazmış.

    --- alıntı ---

    rüştü’nün yüzüne bakmak

    10 yaşında, tam yirmi dört çocuğun beraber kaldığı yüz metrekarelik karanlık bir yatakhanede, masa lambası yardımıyla radyodaki spor programlarına 5-10 sayfalık mektuplar yazdığımda da; galatasaray lisesi veya robert kolej’e girebilecekken (ailem istanbul’da yaşadığı halde) ankara atatürk anadolu lisesi’ni tercih ettiğimde de kafamda aynı şey vardı: bir yolunu bulup futbolcu olacaktım. okumamı çok isteyen ailemden 500 kilometre, gençlerbirliği spor kulübü tesisleri’nden 500 adım uzaklıktaki bir okul beni hayallerime daha yakın kılabilirdi.

    olmadı… amatör düzeyde çok çırpınmama rağmen profesyonel futbolcu olamadım… ya da aslında oldum da diyebiliriz, ama yalnızca geceleri! yaklaşık 30 senedir hemen her gece rüyamda futbolcu oluyorum çünkü! bir geceyi allianz arena’da, başka birini maracana’da geçiriyorum yıllardır. önce rıdvan gibi vitesi birden beşe atıyorum süratle. sonra tanju gibi ayak içi plaseler vuruyorum kalecinin soluna. benimkilerin yanında hami’nin frikikleri, şifo mehmet’in ara pasları halt ediyor!

    yaş aldığımız için mi, yoksa birazdan anlatacağım davranışın göz alıcılığından mı bilmiyorum; iki yıldır rüyalarım da değişti biraz. hâşâ, futbolcu olma hayalimden vazgeçtiğimi zannetmeyin, dün gece camp nou’daydım yine! ama bu kez üstümde 10 numaralı forma değil, kaleci kazağı vardı garip bir şekilde…
    ***
    aslında her şey 15 mart 2010 akşamı başladı… denizlispor’la beşiktaş arasında oynanan sıradan bir süper lig maçını izliyordum. her şey aynıydı, herkes aynıydı… bizim trilyonluk futbolcular yine çok basit bir taç atışı için bile göz göre göre yalan söylüyor; hakemi aldatıp ufacık bir menfaat sağladıklarında da yüzleri hiç kızarmıyordu.
    bir tek farklılık vardı sadece sahada… adı rüştü’ydü.

    denizlili bir futbolcunun şutunu parmaklarının ucuyla kornere çelmiş, hakemin yanlışlıkla aut kararı vermesine gönlü razı gelmemişti. nazikçe uyardı hakemi, jest ve mimiklerle topun kendisinden çıktığını ifade etti.
    hakem şaşırdı, ne yapacağını bilemedi, “ben öyle gördüm” dedi çaresiz… biz şaşırdık. herkes şaşırdı. belli ki rüştü’nün dünyası, geri kalanlardan biraz farklıydı. yaptıkları işin altı üstü spor olduğunun farkındaydı, bir maç kazanıldığında diğerinin kaybedildiğini öğrenmişti. bir sezon bir takım şampiyon oluyordu, öbür sezon diğeri. lâkin esas kazanç altın yaldızlı kupalar değil, eve gidip sofraya oturulduğunda çocuklara yedirilen helal ekmeğin gururuydu.
    ***
    benim de çeyrek asırlık 10 numaralı forma maceram o gece bitmişti işte! artık rüyamda maradona’nın/platini’nin değil rüştü’nün formasını giyiyordum.

    çünkü rüyalarım 1 günlüğüne gerçek olsa ve bir seferliğine yeşil çime çıkma şansı bulsaydım; sizi temin ederim, hagi gibi bir frikik, rıdvan gibi bir çalım atmanın değil, rüştü gibi topun kornere çıktığını itiraf etmenin gururunu yaşamak isterdim. çünkü o gurur, bin tane messi golü, bin tane ronaldo çalımından daha değerlidir benim nazarımda.

    1 numaralı forma
    işte o anıt adam, işte o yaşayan efsane rüştü, geçtiğimiz perşembe akşamı saat 23:00 sularında son kez giydi 1 numaralı formayı. kolundaki kaptanlık bandını emre’ye verdi usulca. kaleci kazağını da volkan’a devretmişti zaten çoktan. ama o bandın, o formanın ne anlama geldiğini, rüştü’den onları devralmanın manasını biliyor muydu o gençler, işte bundan şüpheliyim…

    rüştü’nün 18 yıl ve 120 maçlık onurlu milli takım kariyerinin bitişinin sadece 48 saat sonrası… rüştü’nün 1 tonluk formasını devralmış ama belli ki o ağırlığı taşıyamamış milli kalecimiz volkan, foto muhabiri vedat danacı’yı sadece işini yaptığı için “evinden aldırmakla” tehdit ediyor! videoyu izlemişsinizdir, volkan’ın vedat’ı tehdidi, anlık bir sinir krizinin sonucu değil. kavga (aslında tek taraflı kavga) başladıktan iki buçuk dakika sonra geliyor tehdit. bir öfke kontrolü problemi değil bence. bedenini dev aynasında görürken, ruhunun cüceleştiğinin farkında olmama durumu bu.

    bu hadiseyi yalnızca volkan-vedat ekseninde ele almanın ne kadar yanlış olduğunu da hepimiz biliyoruz aslında… fitiller, utanç verici isviçre olaylarıyla terim tarafından ateşlenmiş. bayrak, basın tribününe ahlak dışı el hareketi yaptığı halde milli takım kaptanlığıyla ödüllendirilmiş emre tarafından taşınıyor. belki gözünüzden kaçmıştır, aynı emre daha iki gece önce bulgaristan maçının hakemi grobelnik’i, sadece toptan kaçamadığı ve takımımızda kalacak meşin yuvarlağı istemeden engellediği için bir buçuk dakika azarladı. tam bir buçuk dakika!

    terim artık galatasaray’ın antrenörü. onun hesabı artık sadece kendisiyle ve kamu vicdanıyla görülecek. ama avcı’nın durumu farklı. avcı komple bir kamuoyu desteğiyle, spor camiası teveccühüyle ulusal takımın antrenörlüğüyle taçlandırılmış tertemiz/yepyeni bir isim. onun milli takımı sadece bir başarı veya ödül merkezi değil, bir erdem merkezi yapma şansı vardı. ama olmadı…

    eğer volkan-caner hadisesinde oyuncularını yanına alıp (volkan’a ters bakmaktan başka!) hiçbir günahı olmayan emekçilerden özür dileselerdi, böyle bir şansı olabilirdi. ama olmadı. böylece milli takımda vandalizm devri neredeyse on yaşına girdi. belli ki çok umut bağladığımız avcı döneminde de hiçbir şey değişmedi…

    ***

    milli takımın kaptanı belözoğlu… milli takımın teknik patronu avcı… tff başkanı demirören…

    kamuoyuna ve emeğe/emekçiye saygınız olmayabilir. ama hiç olmazsa tek bir adama saygı duymak zorundasınız.

    rüştü’nün federasyon başkanı olmak zordur. rüştü’nün kaptanı olmak zordur. rüştü’nün hocası olmak yürek ister. eğer ben milli takımı sizler ve sizden öncekiler gibi “evden eve mafyöz nakliye şirketi”ne çevirseydim, en azından rüştü’nün yüzüne bakamazdım.

    siz hâlâ nasıl bakabiliyorsunuz, gerçekten merak ediyorum…

    --- alıntı ---

    http://www.meleke.com/?p=5035
  • 21
    bu adamdan başka değinen yok aşağıda yazdığı haksızlıklara, peki burada biz dahil bütün ülke takımlarının hakkı yeniyorken ve yenecekken neden kimseden ses çıkmaz anlamak mümkün değil. her ne kadar bu iş tff'nin de işi olsa birilerinin kıvılcımı çakması lazım. o da bizden başkası olamaz bu ülkede.

    ünal aysal on numara transferler yaptı, her alanı profesyonellere bırakmaya niyetli, uğur meleke de şayet bir gün bu kulüpte aktif bir rol alırsa benim nazarımda kaka transferi kadar değerli olur, tabi kendisi bu tarz bir görevde rol alır mı bilinmez ama lazım böyle adamlar kulübe.

    http://www.meleke.com/?p=5153

    --- alıntı ---

    yaklaşık bir ay önce bu sütunda uefa’nın 2011-2012 puanlamasını yanlış yaptığını ve türkiye’ye 1,275 puanlık bir dezavantaj sağladığını iddia etmiştim. zira türkiye, 2011-2012 avrupa kupalarına 4 takımla katılarak 25,500 puan toplamıştı. ama uefa (fenerbahçe’nin ihracı nedeniyle kupalara 4 takımla katılabilmiş olmamıza rağmen) toplam puanımızı beşe bölerek hanemize yazmıştı.

    2011-2012 sezonu sonunda normalde 6,375 puan kazanması gereken türkiye, bu hata sonucunda yılı 5,100 puanla bitirmiş oldu. ve şu anda aktüel sıralamada türkiye’yle güney kıbrıs’la arasındaki fark sadece 0,292 puana düştü. eğer sezon sonunda g.kıbrıs türkiye’yi geçerse, 2014-15 sezonunda türkiye ligi şampiyonu da devler ligi’ne girmek için iki ön eleme turu oynamak zorunda kalacak…
    ***
    ayrıca konuyla ilgili şöyle genel bir yanılgı var: trabzonspor’un 2011-12’de önce avrupa ligi, sonra şampiyonlar ligi’ne katılmış olması nedeniyle uefa’nın türkiye’nin puanlarını beşe böldüğü sanılıyor. ki bu iddia, gerçeği yansıtmıyor… çünkü trabzonspor’un uefa şampiyonlar ligi ön elemesinde benfica, avrupa ligi ön elemesinde de athletic bilbao’dan aldığı birer puan hesaplamaya dahil edilmemiş. trabzonspor’un sadece inter maçından itibaren oynadığı 8 müsabaka puanlanmış.

    ve ne gariptir ki uefa, benfica ve athletic bilbao’nun hanesine trabzonspor’dan kazandıkları puanları yazmakta bir sakınca görmemiş!

    ve yine ne gariptir ki, aynı uefa, benzer cezalar alan sion ve volou’nun ihraca kadar oynadığı avrupa kupası maçlarının puanlarını ülkelerinin hanelerine kaydetmiş…
    ***
    öyleyse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: türkiye, uefa puanlaması konusunda bu yıl açık bir haksızlığa uğruyor. umarım türkiye futbol federasyonu, uefa nezdinde gerekli girişimleri yapar ve o hak edilmiş 1,275 puanımızı tekrar hanemize yazdırır…

    22 ağustos 2012 itibariyle aktüel ülkeler siralamasi
    sıra ülke 08/09 09/10 10/11 11/12 12/13 toplam
    1 isp 13.312 17.928 18.214 20.857 1.857 72.168
    2 ing 15.000 17.928 18.357 15.250 2.571 69.106
    3 alm 12.687 18.083 15.666 15.250 2.000 63.686
    4 ita 11.375 15.428 11.571 11.357 1.500 51.231
    5 por 6.785 10.000 18.800 11.833 1.500 48.918
    6 fra 11.000 15.000 10.750 10.500 1.583 48.833
    7 hol 6.333 9.416 11.166 13.600 1.714 42.229
    8 ukr 16.625 5.800 10.083 7.750 1.750 42.008
    9 rus 9.750 6.166 10.916 9.750 1.750 38.332
    10 yun 6.500 7.900 7.600 7.600 2.000 31.600
    11 bel 4.500 8.700 4.600 10.100 1.300 29.200
    12 tür 7.000 7.600 4.600 5.100 1.700 26.000
    13 g.kib 6.333 4.250 3.125 9.125 2.875 25.708
    not: türkiye’nin 2011-12 katsayısına bakıldığında 25,500 toplam puanın dörde değil beşe bölündüğü gözüküyor.

    2011-2012 türk takimlarinin uefa’dan kazandiği puanlar
    takım kupa öeg öeb öem g b m bonus total
    tür total 4 3 3 6 4 8 4 25.500
    bjk al 1 0 1 5 0 5 0 11.000
    ts şl/al 0 0 0 1 4 3 4 10.000
    bur al 2 1 1 0 0 0 0 2.500
    ant al 1 2 1 0 0 0 0 2.000
    not: trabzonspor’un uefa’dan kazandığı puanlar incelendiğinde ön elemelere sıfır kaydedildiği görülüyor. yani trabzonspor’un şl’de benfica ve al’de athletic bilbao maçları hesaba katılmamış.

    --- alıntı ---
  • 22
    "90 dakikalar sonunda toplanan 7 puan iyi. ama maçlar 70 dakika oynansaydı sarı-kırmızılıların puanı yalnızca 2 olacaktı şimdi. sanırım üstünde düşünmeye değer…" şekilinde buyurmuş zat, tamam iyi bir noktaya parmak basıyor ama ya üslup, bence sadece kendisini okuyan fenerbahçelileri tatmin etmek için yazılmış bir son paragraf. ayrıca bahsedilen maçlar sadece 20 dakika oynasaydı yine yalnızca 2 puan almış olacaktı.

    1+9+0+5=15, 2+0+1+2=5, 15+5=20 evet evet galatsaray 2012'de maçlarını 20 dakika oynamalı*.

    kaynak: http://www.meleke.com/?p=5164
  • 23
    son yazısında yine döktürmüş.

    http://skorer.milliyet.com.tr/.../1595049/default.htm

    --- alıntı ---

    abdullah hoca pazartesi günkü basın toplantısında “herkes değişime saygı duyacak” dedi. savunmanın göbeğinde ömer-semih, ileride sercan’lı değişim gerçekten saygıdeğer. ama bir değişimden söz ediyorsak; bu, gitmeye çalıştığımız brezilya 2014’te 34’ünü görecek emre kadar, 29’luk selçuk etrafında da olmalı. belli ki milli takım çatısı kurulurken gümüşdağ-avcı-buruk-belözoğlu arasındaki telepatik uyumdan faydalanılmış. ama dünya kupası yolunda ihtiyacımız olan esas uyum, selçuk-arda-umut-burak arasındaki...
    bunu farklı kazanılmış, abdullah hoca’nın ve de emre’nin yıldızlaştığı bir günün sonunda yazdığımın farkındayım. evet, herkes değişime saygı duymalı. biz de duymalıyız... emre de... hatta abdullah hoca da..

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın