• 1251
    50+ yaş üstü şeriatçı fosillerin oyları ile genç kuşağın gençliğine dinamit bağlandığı ülkem.

    milyonlarca genc umutsuz, hepsinin hayali düzgün bir üniversite okuyup güzel bir meslek sahibi olmak. malesef ortadoğu'dan ithal edilen milyonlarca ithal mülteci kadar değerleri yok. ne istedikleri hayat koşullarına sahipler ne de ailelerinden kopup ekonomik olarak refaha erebiliyorlar.

    bugün malum bir kanalda ana muhalefet liderinin konuşmalarını dinleyeyim dedim, yarım saat tahammül edemedim. sonra düşündüm ki onun da malum insandan hiçbir farkı yok. hep birisini sucluyoruz da onun şuanda koltukta oturmasının en büyük sebebi türkiye'de muhalefet yapılamaması. adam koca program boyunca helallesme dedi başka laf çıkmadı ağzından. asıl problemimiz üretememek, ekonomik kriz, türkiye'de eğitim ve yargı sisteminin bozuk olması iken kendisi türban sorununa ve 28 şubat sürecinden bahsetti.

    içim acıyor ülkemin bu haline. elden hayiflanmak dışında hiçbir şey gelmiyor. bu ülke bunları haketmedi. ikinci dünya savaşı almanyası'ndan daha kötü bir senaryo bizi bekliyor.

    gel de haftasonu zevkle bunları düşünmeden maç izle, futbol yorumu yap. taktik teknik konuş. bize futbol da haram , haftasonu sinema izlemek de.
  • 1253
    21 kasım 2021 galatasaray fenerbahçe maçındaki hakemin ve var hakemin atanması, maç içerisindeki aynı pozisyonların rakibe farklı galatasaray’a farklı değerlendirilmesi artık hiç şaşırtmayan ülke. şerefsizlik ve kayırmacılık o kadar ülkenin her şeyine işledi ki, artık buna karşı nefes harcamak bile zor geliyor. bahse konu maçtaki herhangi iki pozisyon kadıköy’de fenerbahçe stadında yaşansaydı şu an fenerbahçeliler ülke gündemini altüst etmişti. ama vurulan abalı olunca bir objektiflik çöküyor tüm ülkeye ve objektif taraftarımıza.

    (bkz: cehenneme dönen ülke)
  • 1254
    futbolu bokun içinde gezen canım ülkem.
    ülkede demokratik yollarla alınıp anti demokratik sisteme inatla sürülen bürokrasi ile iç içe geçmiş bir futbol ortamı var.
    galatasaray maçında doğru karar verdiği için ligin gediklisi dediğimiz hakeme bile maç verilmiyor,
    en az 5 maç 2 puan bırakmamıza neden olan hakemler ve bununla ödüllendirilip maç almaya devam eden hakemler, tek adaylı seçime üyesi olduğu kulübe oy vermeye giden tff yöneticisi(!), azılı galatasaray düşmanı holding patronu ve takıma absürt cezalar veren avukatlarının başında olduğu disiplin kurulu ve onun iş ortağı olan tahkim kurulları, hakemlerin teknik ekibe yaklaşımı ve çocuk kandırır gibi bahaneler söylemesi, rakip takımların ayrı ayrı her sene özel olarak korunması/şampiyonluğa koşturulması, orantısız ve apaçık adaletsiz cezalar, cezaların açıklanma saatleri, rakip lehine verilen saçma penaltılar- bizim lehimize verilmeyen bariz penaltılar/gereksiz kartlar, gereksiz kartlarla oyunculara stop çeken hakemler… daha saysak buradan ay’a yol olur!
    ülkemizde 30 milyon galatasaraylı var derler ama kulübe katkı anlamında veya sadece takip etme anlamında söylersek en az 15 milyon kişinin olduğunu düşünüyorum. bu 15 milyonun en az 5 milyonu zannediyorum ki galatasaray’a çekilen bu operasyonları görüyor ve ona göre vaziyet alıyorlardır. çünkü 5 milyon demek yüzde 10 meclis oyu demek.
    bizim taraftar olarak yapılabileceğimiz şey bir elin sayısını geçmez.
    -twitter’da gündem oluştur, bir gün sonra unutulur.
    -taraftarla tff binasına git, umurlarında olmaz.
    -çok sert bir basın toplantısı düzenle, bir maç idare eder.
    -medya yoluyla bir şeyler denesen gücün yok, her yer tutulmuş…
    geriye sadece bir seçenek kalıyor.
    benim sadece bir oyum var. damlayarak göl olabileceğine inandığım bir oyum sadece.. ülkemiz için, vatanımız için, cumhuriyetimiz için, adalet için, galatasarayımız için..
  • 1255
    zevk vermiyor. umut kalmadı pek, huzur tükendi. üzerinde yaşadığım ülkem, tadın mı kaçtı ne?
    çıkamadığım çukur, evim; tat bırakmadın pek. hastasın bir süre. sürükleniyoruz birlikte.
    yoruldum mücadeleden, mücadelenden. devam mı çırpınmaya, bıraksak mı gelişine?
    neyin mücadelesi bu, ne için mücadelesi?
    yorulmadın mı sen de? gecen kavuşmuyor gündüzünle.

    -

    karanlık
    bulutlar sarmış etrafımızı,
    gözümüz görmez
    sesimiz duyulmaz olmuş;
    ellerimiz boşlukta kalmış
    seçemiyor, tutamıyor eşyayı.

    karanlık,
    kapkaranlık odalara
    hapsedilmişiz sanki;
    ciğerlerimize dolan
    hava bile karanlık.
    zifiri bir dünyada
    unutulmuşuz sanki.

    karanlık,
    bulutları dağıtacak
    rüzgâr mı yoktur
    nedir;
    karanlık odaların
    kapısını açacak anahtar,
    nerdedir?

    -necdet evliyagil

    -
  • 1256
    hikaye o ki, cemal süreya bir arkadaşıyla meyhanededir. sevdiği kadınla ilişkisi yeni biten arkadaşı hüzünlü, gece boyunca hala aşık olduğu kadını anlatır. ve her o kadını anlattığı anıyı devamlı ''keşke yalnız bunun için sevseydim onu'' diye bitirir. cemal abi arkadaşına ''sat bana bu dizeyi'' der. arkadaşı bir şişe rakı karşılığında ve yazılacak şiiri ilk kendisinin okuması koşuluyla satar bu dizeyi. cemal süreya ''yirmi şiir'' başlığında 20 tane şiir yazar. her şiir ''keşke yalnız bunun için sevseydim seni'' diye biter.

    böyle naif bir hikaye ile 20 tane muhteşem şiir yazılabilecek bir ülke güzel türkiyemiz. ama güzelliğinin mutlak değeri ile, zulmün, adaletsizliğin, paraya tapanların din diye yaptıkları çirkinliklerin mutlak değeri aynı olan güzel türkiyemiz. yaşayan her şeyi, hayatın kendisini, nefes alan insanları, çocukları, kadınları, hayvanları, yerden biten, kendi sesleri olan ağaçları sevmeyen, hatta bunlardan nefret eden; ama betonu, çoktan ölmüş arapları, parayı, yani ölü olan şeyleri çok seven, hatta bunlara tapanlarca yönetilen güzel türkiyemiz. dört yanında liyakatsizlik olan, azıcık vicdan sahibi, namuslu insanların artık kendilerini yalnız hissettikleri, mutsuz, umutsuz oldukları güzel türkiyemiz.

    cemal süreya, bu tezatlığı yirmi şiirde iki kez işler. tanrım, gerçekten çocukluk günlerinizde mi?

    sülünün yüzü

    sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
    rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
    yaban ördekleri donmasın diye,
    suya nöbetleşe kanat vururlar.

    ve işte şamandırasıyla beşiktaş'ınız,
    çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
    tanrım siz şu uzun anadolu'yu
    çocukluk günlerinizde mi yarattınız?

    senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
    keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    afyon garındaki

    afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
    trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
    varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan
    gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

    adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
    karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
    kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
    tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

    eşiklere oturmuş bir dolu insan
    keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
  • 1257
    malum parti başa geçtiğinden beri, canımız galatasarayımız her gaza basışında önüne hız kesici konmuştur maalesef. hep bir şeyleri yoluna koyduğumuzda cezalandırılmış, önümüz kesilmiştir. ülkenin her alanına, en küçük organına bile yayılmış olan liyakatsizlik ve yolsuzluk futbolun tüm dinamiklerine ilmek ilmek işlenmiştir. işte bu yüzden artık her galatasaraylı, ortada olan milyonlarca sebebebin dışında, sırf galatasarayımıza bu yapılanlar yüzünden bile oy hakkını doğru kullanmalıdır.
  • 1258
    her geçen gün çekilmez hâle geliyor. hayatın her alanından irin fışkırıyor, hiçbir yerde bir çıkış görünmüyor. gençleri ümitsiz, yaşlıları zaten bu berbat düzenin müsebbibi...

    yani yurt dışındaki akranlarını görünce insan derin bir ah çekiyor, ülkenin sözde iyi fakültelerinden birinden mezunuz, staj ayağına asgarî ücretin yarısından bile düşüğe haftada altı gün çalışıyorum, staj sonrası asgarî ücretin bir tık üstünü verecekler. yabancı insanlar 20'li yaşlarında dünyada gezilmedik bucak bırakmıyor, biz ise namussuz iş verenlerin altında eziliyoruz.

    bu namussuz düzene ve onun destekçilerine yazıklar olsun.

    edit: gün yazacağıma saat yazmışım.
  • 1262
    --- alıntı ---

    ey türk gençliği!

    birinci vazifen, türk istiklâlini, türk cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

    mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. bu temel senin en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve cumhuriyetine kasdedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

    ey türk istikbalinin evladı! işte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, türk istiklâl ve cumhuriyeti'ni kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

    --- alıntı ---

    mustafa kemal atatürk
  • 1263
    dışarda kalmış ceset gibi her gün biraz daha çürüyen ülke. elle tutulur hiçbir yanı kalmadı neredeyse.

    siyaseti falan geçtim zaten, insanın ülke gündemine dair herhangi bir şeyi ne duyası ne göresi geliyor ama bu gündemden kaçmak için başvurulan eğlence sektörleri de boka batmış durumda. açıp bi maç izlesen sinir hastası olursun. sinema, televizyon dünyasına verilecek ödülleri izleyeyim diyorsun; kadınlar aldıkları ödülleri ezilen, dövülen, öldürülen hemcinslerine ithaf ederken o hemcinslerini ezen, döven başka bir şahıs onur ödülü alıyor.

    bir garip ülkeyiz vesselam.
  • 1265
    anlatmak istediğim o kadar şey var ki, ama gerek duymuyorum artık. bazen düşündükçe gerçekten gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor. ben umudumu kaybedeli çok oldu, siz her ne olursa olsun kaybetmeyin, o sizi daima güçlü kılsın. ben güçlü değilim artık. iyi olmaya çalışın, kötülük içinizdeki saflığı öldürmesin.
    24 yaşındayım, biz bunu haketmedik. herşey daha güzel olabilirdi.
  • 1266
    simülasyon benzetmeleri yapılan ülke. benim için simülasyondan ziyade buhran romanında olmak gibi.

    yaşım o zamanlar 19-20 falan. liseden yeni çıkmışım, üniversitenin ilk yılları. deli gibi okuyorum. roman, araştırma, tarih...zaman içinde buhran, kıtlık, savaş, yokluk temalı kurmacalara veya tarihi olaylara daha fazla ilgi duyduğumu fark ettim. bununla birlikte, bizim şu anda büyük yazar, dahi diye andığımız yazarların genellikle buhranları, krizleri ve savaşları anlattığını fark ettim.

    o yaşlarda idol sahibi olmak diye bir şey var. bu yazarlar benim için en imrenilecek, en saygı duyulacak kişilerdi. üstelik sadece yazarlar değil, roman karakterleriveya tarihi figürler de öyle. çoğumuza saçma gelecektir ama çarlık rusyasında her gün patates yiyip kendine palto alamayan karakterler, 2. dünya savaşı'nda nazi işgali altında varolma mücadelesi verenler, geçen yüzyılda ezilen ve horlanan amerikan siyahileri, stalin korkusundan bilimsel çalışmalarını sansürleyen veya fikirleri yüzünden hapse giren bilim insanları, düşünürler, sanatçılar; bunlar da benim için tuhaf biçimde özenilen hayatlar yaşıyorlardı kitaplarda.

    sanki biz, 21. yüzyıl insanı olarak olanı biteni kaçırmıştık ve sıkıcı bir şimdide yaşıyorduk. insanlar gerçek hayatlar yaşamış, gerçek dertlerle boğuşmuş, gerçekliğe tanık olmuşlar veya onun kurbanı olarak ölmüşlerdi de biz tüm bu olan biteni bir tiyatro sahnesinden veya televizyondan izleyen şımarık ve doymak bilmez kesimdik.

    haberlerde çok yapay dertler anlatılıyordu, tasalanmamız gerekenler, kafa yormak zorunda olduğumuz konular hep kayda değmez şeylerdi. mesela yunanistan ile it dalaşına girmişti birkaç jetimiz, bazı meslekler dijitalleşmeye yenilecekti, bazı özgürlüklerimiz tehlikedeydi, ama büyütülecek seyler değildi bunlar.

    artık napolyon'un ordusunun rusya içlerine doğru ilerleyişinden dolayı yerini yurdunu bırakıp kaçan köylüler, diktatörler yüzünden yurduna uğrayamayan aydınlar, fakirlikten kırılan halklar nasıl hissediyormuş daha iyi biliyorum. hala orada değiliz belki ama tarihin bir parçasıymışız meğer. ona hep tepeden bakıp tembelce konforlu evlerimizden izlemek zorunda değilmişiz. baya baya 40 sene sonrasının ödüllü film ve kitaplarının kahramanlarıyız.

    o yüzden teşekkürler türkiye. 19 yaşındaki ahmaklığımı yüzüme güzelce vurduğun ve beni gerçeklikle tanıştırdığın için. izleyici olmak yerine oyuna dahil ettiğin ve hayata dair 100 bin kitabın öğretemeyeceklerini öğrettiğin için.
  • 1272
    ben 'yeter artık' diyerek geçen şubat ayında amsterdam'a taşınırken olan döviz kuru seviyesinin* an itibari ile iki katına* çıktığı canım ülkem.

    yaşadığım maddi kalite artışı o kadar büyük oldu ki hala şaşırıyorum. ancak işin kötüsü artık olaylara maddi açıdan değil bütünsel baktığımda çok daha büyük bir yaşam kalitesi artışı görüyorum zira şu anki şirketim aynı maaşı vererek türkiye'de çalışmamı kabul ediyor. ancak insanların birbirine duyduğu saygıdan tutun, iş yaşamının kalitesine, sokakta yürürken gülerek selam veren insanlardan, trafikte birbirine yol veren insanlara genel bir yaşam kalite artışı bu.

    umarım tekrar dönmeyi düşündürecek değişimler bir an önce yaşanır, iyi ki döndüm diyebileceğim bir entry girmek nasip olur. aklım maalesef hala ailemde ve sevdiğim insanlarda.
  • 1273
    asgari ücrete yapılan %50 zam vasıtasıyla yaşamın geçen sene bu günlere göre %50 daha pahalı olduğunu kabul eden devletin organlarının enflasyonu %20lerde açıkladığı ülke. hangisi yalan söylüyor diye sorabilmeyi çok isterdim zira ikisi de yalan söylüyor ve elden bir şey gelmiyor. bu insanlara bu yetkileri koşulsuz şartsız veren kim varsa iki elim yakasında.
  • 1275
    4 yıllık üniversite mezunu olan kişilerin hiçbir diploması olmayan ve hiçbir özel bilgi gerektirmeyen işleri yapan kişilerle aynı maaş alacağı ülkedir.
    asgari ücret alması gereken maaşı yapan kişileri aşağılamıyorum. ama 4.250 lira bundan 4-5 sene önce 5-6 yıllık tedarik zinciri çalışanı maaşıydı. ben o dönem 2.5 mu ne alıyordum, asgari 1300 liraydı. şu an asgari ücretin iki katını yeni mezuna verecek iş yeri ile çölde vaha bulmak aynı şey.
    mezun olup 4-5 sene okuyup, ingilizce bilen bir eleman ile bim'de çalışıp raf dizen birinin aynı para alması çok komik.
App Store'dan indirin Google Play'den alın