• 1266
    simülasyon benzetmeleri yapılan ülke. benim için simülasyondan ziyade buhran romanında olmak gibi.

    yaşım o zamanlar 19-20 falan. liseden yeni çıkmışım, üniversitenin ilk yılları. deli gibi okuyorum. roman, araştırma, tarih...zaman içinde buhran, kıtlık, savaş, yokluk temalı kurmacalara veya tarihi olaylara daha fazla ilgi duyduğumu fark ettim. bununla birlikte, bizim şu anda büyük yazar, dahi diye andığımız yazarların genellikle buhranları, krizleri ve savaşları anlattığını fark ettim.

    o yaşlarda idol sahibi olmak diye bir şey var. bu yazarlar benim için en imrenilecek, en saygı duyulacak kişilerdi. üstelik sadece yazarlar değil, roman karakterleriveya tarihi figürler de öyle. çoğumuza saçma gelecektir ama çarlık rusyasında her gün patates yiyip kendine palto alamayan karakterler, 2. dünya savaşı'nda nazi işgali altında varolma mücadelesi verenler, geçen yüzyılda ezilen ve horlanan amerikan siyahileri, stalin korkusundan bilimsel çalışmalarını sansürleyen veya fikirleri yüzünden hapse giren bilim insanları, düşünürler, sanatçılar; bunlar da benim için tuhaf biçimde özenilen hayatlar yaşıyorlardı kitaplarda.

    sanki biz, 21. yüzyıl insanı olarak olanı biteni kaçırmıştık ve sıkıcı bir şimdide yaşıyorduk. insanlar gerçek hayatlar yaşamış, gerçek dertlerle boğuşmuş, gerçekliğe tanık olmuşlar veya onun kurbanı olarak ölmüşlerdi de biz tüm bu olan biteni bir tiyatro sahnesinden veya televizyondan izleyen şımarık ve doymak bilmez kesimdik.

    haberlerde çok yapay dertler anlatılıyordu, tasalanmamız gerekenler, kafa yormak zorunda olduğumuz konular hep kayda değmez şeylerdi. mesela yunanistan ile it dalaşına girmişti birkaç jetimiz, bazı meslekler dijitalleşmeye yenilecekti, bazı özgürlüklerimiz tehlikedeydi, ama büyütülecek seyler değildi bunlar.

    artık napolyon'un ordusunun rusya içlerine doğru ilerleyişinden dolayı yerini yurdunu bırakıp kaçan köylüler, diktatörler yüzünden yurduna uğrayamayan aydınlar, fakirlikten kırılan halklar nasıl hissediyormuş daha iyi biliyorum. hala orada değiliz belki ama tarihin bir parçasıymışız meğer. ona hep tepeden bakıp tembelce konforlu evlerimizden izlemek zorunda değilmişiz. baya baya 40 sene sonrasının ödüllü film ve kitaplarının kahramanlarıyız.

    o yüzden teşekkürler türkiye. 19 yaşındaki ahmaklığımı yüzüme güzelce vurduğun ve beni gerçeklikle tanıştırdığın için. izleyici olmak yerine oyuna dahil ettiğin ve hayata dair 100 bin kitabın öğretemeyeceklerini öğrettiğin için.
App Store'dan indirin Google Play'den alın