1256
hikaye o ki, cemal süreya bir arkadaşıyla meyhanededir. sevdiği kadınla ilişkisi yeni biten arkadaşı hüzünlü, gece boyunca hala aşık olduğu kadını anlatır. ve her o kadını anlattığı anıyı devamlı ''keşke yalnız bunun için sevseydim onu'' diye bitirir. cemal abi arkadaşına ''sat bana bu dizeyi'' der. arkadaşı bir şişe rakı karşılığında ve yazılacak şiiri ilk kendisinin okuması koşuluyla satar bu dizeyi. cemal süreya ''yirmi şiir'' başlığında 20 tane şiir yazar. her şiir ''keşke yalnız bunun için sevseydim seni'' diye biter.
böyle naif bir hikaye ile 20 tane muhteşem şiir yazılabilecek bir ülke güzel türkiyemiz. ama güzelliğinin mutlak değeri ile, zulmün, adaletsizliğin, paraya tapanların din diye yaptıkları çirkinliklerin mutlak değeri aynı olan güzel türkiyemiz. yaşayan her şeyi, hayatın kendisini, nefes alan insanları, çocukları, kadınları, hayvanları, yerden biten, kendi sesleri olan ağaçları sevmeyen, hatta bunlardan nefret eden; ama betonu, çoktan ölmüş arapları, parayı, yani ölü olan şeyleri çok seven, hatta bunlara tapanlarca yönetilen güzel türkiyemiz. dört yanında liyakatsizlik olan, azıcık vicdan sahibi, namuslu insanların artık kendilerini yalnız hissettikleri, mutsuz, umutsuz oldukları güzel türkiyemiz.
cemal süreya, bu tezatlığı yirmi şiirde iki kez işler. tanrım, gerçekten çocukluk günlerinizde mi?
sülünün yüzü
sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
yaban ördekleri donmasın diye,
suya nöbetleşe kanat vururlar.
ve işte şamandırasıyla beşiktaş'ınız,
çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
tanrım siz şu uzun anadolu'yu
çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
afyon garındaki
afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan
gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..
eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
böyle naif bir hikaye ile 20 tane muhteşem şiir yazılabilecek bir ülke güzel türkiyemiz. ama güzelliğinin mutlak değeri ile, zulmün, adaletsizliğin, paraya tapanların din diye yaptıkları çirkinliklerin mutlak değeri aynı olan güzel türkiyemiz. yaşayan her şeyi, hayatın kendisini, nefes alan insanları, çocukları, kadınları, hayvanları, yerden biten, kendi sesleri olan ağaçları sevmeyen, hatta bunlardan nefret eden; ama betonu, çoktan ölmüş arapları, parayı, yani ölü olan şeyleri çok seven, hatta bunlara tapanlarca yönetilen güzel türkiyemiz. dört yanında liyakatsizlik olan, azıcık vicdan sahibi, namuslu insanların artık kendilerini yalnız hissettikleri, mutsuz, umutsuz oldukları güzel türkiyemiz.
cemal süreya, bu tezatlığı yirmi şiirde iki kez işler. tanrım, gerçekten çocukluk günlerinizde mi?
sülünün yüzü
sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
yaban ördekleri donmasın diye,
suya nöbetleşe kanat vururlar.
ve işte şamandırasıyla beşiktaş'ınız,
çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
tanrım siz şu uzun anadolu'yu
çocukluk günlerinizde mi yarattınız?
senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
afyon garındaki
afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
varto depremini düşün, yardım olarak batı'dan
gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.
adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..
eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.