• 26
    senelerce ülke halkını'nın basketbol başarısı efsanesiyle kandırıldığına inanıyorum. ulusal basketbol'un zirvesi olimpiyat oyunlarıdır ve bu futbolda'ki dünya kupasına karşılık gelir. nba yıldızları dünya kupası, avrupa şampiyonası'na çeşitli mazaretler üreterek katılmazken, olimpiyat oyunlarına gitmek için bir sonraki sezona dinlenmeden başlamayı göze alabilirler. biz türk milli takımı olarak yıllardan beri burada yokuz.

    bir'de euroleague efsanesi var. bu organizasyon'un futboldaki karşılığı olsa olsa copa libertadores'tir. uefa kupası denilemez çünkü uefa kupasına şampiyonlar liginden elenen güçlü takımlar dahil olurlar. avrupa basketbolunda maximum bir takım yıllık 40 milyon bütçe ayırır. nba'de bu paraya bir tane süperstar alamazsın.

    milli takım'ın günümüzdeki durumu çok iyi değil. çok iyi jenerasyonumuz var, takım alışacak gibi söylemler bana boş geliyor. iyi jenerasyonla değil, düzenli oyun mantalitesiyle ilerleyen yıllarda başarı gelecektir. evimizdeki 2017 avrupa şampiyonasında bile güçsüz kaldık.
  • 28
    tıpkı futbolda olduğu gibi, sorunun yabancı sınırında olmadığı branş. genç futbolcular yabancı ülkelere gidip, şansını deniyor. ama basketbolda bunu yapan neredeyse yok. milli takımın alt yaş kategorilerinde gayet iyi oynuyoruz, yetenekli oyuncular çıkarıyoruz ama çoğu sönüp gidiyor. hepsi daha fazla maaşı tercih ediyor ve forma giymemeyi göze alıyor. cesur kararlar almayı beceremiyorlar ve kendilerini geliştirmeyi çok fazla önemsemiyorlar. hal böyle olunca da hedefleri yüksek bir iki oyuncu çıkıyor ve milli takım da onların eline kalıyor.

    bu arada, zaten yabancı sınırı var. kadroya 5 yabancı yazabiliyorsun. bu yabancıları dinlendirmek için türk oyunculara mecbursun. ama dediğim gibi, çözüm bu değil. oyuncular kendini geliştirebileceği, daha fazla sorumluluk alabileceği takımlara gitmeli, kariyerlerinde cesur adımlar atmalı. bunu da milli takımın selameti için değil, önce kendileri için yapmalılar.
  • 30
    nevri dönen kurlara ek olarak covid-19 pandemisinin zorunlu kılacağı mali değişim(ler) sebebiyle, yunan basketbolunun birkaç sene önce içine düştüğü ekonomik buhrana düşmemesi imkansız olan camia.

    kıta avrupa'sındaki her basketbol ortamı gibi bizim basketbolumuzu pek de parlak olmayan günler bekliyor. tabii bizim durumumuz biraz daha flu, biraz daha sıkıntılı. buna sebep olan iki faktör var temelde; türk takımları haricinde kalan takımların tamamına yakınının gelirleri euro cinsinden, bu ilki. türk futbolundaki lira geliri-euro gideri dengesizliğinin bir benzeri basketbolumuzda da var. kur farkı sebebiyle ister istemez düşen bütçeler daha da düşecek önümüzdeki sezon(lar) itibarıyla. geçtiğimiz günlerde anadolu efes genel menajeri alper yılmaz ile ergin ataman bu detaya parmak basarak "bütçelerin daha şimdiden %20-30 kadar düştüğünü" ifade etti. türkiye erkekler basketbol ligi özelinde takımların toplam bütçesi son 1-1,5 ayda almanya, fransa ve italya liglerinin toplam bütçelerine indi bile, inmeye de devam edecek.

    ikinci sıkıntılı nokta ise takımların geçmişten gelen borç yükleri ve ödeme yükümlülükleri. arel üniversitesi büyükçekmece basketbol, beşiktaş sompo sigorta, meksa yatırım afyon belediyespor ve pınar karşıyaka, fiba tarafından transfer yasağı getirilen ekipler. kalan 12 takımdan yalnızca anadolu efes'in geçmişe dönük borcu yok. tofaş'ın da bu konuda herhangi bir sıkıntısı yok sanırım ama emin değilim. bir de türk telekom, ufak tefek ödeme gecikmeleri sayılmazsa büyük bir mali çıkmaz içerisinde değil organizasyon. elbette bu önümüzdeki süreçte türk telekom'un da bütçe düşürmek zorunda olduğu gerçeğini değiştirmiyor. son olarak teksüt bandırma bk de kurların korkunç yükselişi sebebiyle tüm yabancılarıyla karşılıklı fesih yoluna gitmişti zaten covid-19 öncesi, güzel öngörü.

    yukarıdaki paragrafa bağlı olarak fenerbahçe beko'yla galatasaray doğa sigorta'ya değinmek lazım esasen.

    bizim de, karşı tarafın da fiba'da aktif dosyası bulunmuyor gün itibarıyla, yani herhangi bir sebepten ötürü ortada transfer yasağı falan yok. mustafa cengiz yönetimini bu açıdan tebrik etmek lazım, amatör branşların atıllığı malum olsa da mevcut yönetim eski yönetimlerden kaynaklı borç yükünü güzel temizledi şu zamana kadar. öte yandan oyuncularımız maalesef bir süredir maaş alamıyor. buna bağlı olarak ara ara peydah olan o "antrenman krizi" temalı haberler gerçekti yani. hatta şöyle bir durum da* var ne yazık ki; türkiye basketbol federasyonu önümüzdeki günlerde ligin geleceğiyle ilgili kararını açıklayacak. ligin devamı yönünde bir karar açıklanması durumunda biz hepsi türkiye dışında olan yabancı oyuncularımıza "geri dönün haydi" desek bile hiçbiri geri dönmeyecek çok ama çok yüksek olasılıkla. devamında da karşılıklı fesih yoluna gidilir zaten.

    peki ya devasa bütçeli ezeli rakibimizde durum ne?

    fenerbahçe meyilli türk basketbol medyasında pek dillendirilmedi, hatta ana akım medyada hiç dillendirilmedi ama fenerbahçe beko oyuncuları aralık 2019'dan beri maaş alamıyor. bilginin kaynağı yunan sdna: https://www.sdna.gr/ ortalıkta dolanan iddialara göre ise bu site böyle bir bilgiye kostas sloukas sayesinde ulaşmış. bu bir iddia elbette, durduk yere oyuncuyu zan altında bırakmamak lazım. bununla birlikte fenerbahçe beko'daki ekonomik kriz sezon başından beri yüksek sesle olmasa da dillendirilen bir şey. hatta gigi datome'nin de bir ara bu konuyla alakalı küçük bir beyanı olmuştu "ödemelerde sıkıntı yaşanıyor" şeklinde. şaşırdım mı? hiç şaşırmadım, (bkz: fenerbahçe erkek basketbol takımı/#2692978). bana kalırsa fenerbahçe beko'yu bizden daha karanlık, daha kötü bir gelecek bekliyor. bir önceki sezon ve bu sezonun başında birçok yüklü kontratlı oyuncusuyla uzun süreli ve daha yüklü kontratlar yaptı fenerbahçe beko. yetmedi üstüne nando de colo'nun kallavi sözleşmesi de bindi. şu an isteseler bile -o biçim istiyorlar- bütçeyi ciddi şekilde kırpabilecek durumda değiller ki bu fenerbahçe'nin kulüp olarak içinde bulunduğu rezalet mali tabloda resmen ekonomi katliamı. eller kollar bağlı ve tamamen oyuncuların iyi niyetine kalmış durumdalar. zeljko obradovic'in de hala yeni sözleşme yapmamış olması bununla alakalı zaten. koç diyor ki, "bütçe düşmesin, yatırım sürsün, yeni sözleşmem aynı şartlarda devam etsin"; kulüp de diyor ki, "bütçe düşmeli, yatırım kesilmeli, yeni sözleşmedeki miktar %35-40 oranında azalmış olmalı". büyük bir çıkmazın içindeler.

    basketbolumuzun geleceğiyle alakalı öngörülerimi madde madde ifade etmem gerekirse:

    1. birçok takım maksimum 2-3 yabancılı ve bol altyapı oyunculu kadrolarla oynamaya başlayacak.
    2. tbf büyük olasılıkla şu an 5 olan yabancı oyuncu sayısını 4'e hatta birkaç yıl sonra 3'e indirecek.
    3. önümüzdeki sezonlarda anadolu efes'in ligin yegâne ağır topu olması çok olası. bayern münih ve juventus fc gibi tekel olmamaları için hiçbir neden yok.
    4. başta beşiktaş sompo sigorta olmak üzere bazı takımların faaliyetlerine son vermek durumunda kalacaklarını, -biz ve teksüt bandırma bk dahil- oynamaya devam eden birçok ekibin de full altyapı ve/veya türk oyunculu kadrolarla yola devam edeceklerini düşünüyorum.
    5. türkiye erkekler basketbol ligi ile türkiye kadınlar basketbol liginin yayın haklarını elinde bulunduran tivibu'nun önümüzdeki sezonun sonunda sözleşmeyi yenilemeyeceğine, liglerin de trt aracılığıyla açık kanaldan yayınlanacağına inanıyorum.
    6. önümüzdeki sezon olmaz belki ama sonraki dönemde yeni birleşmeler görmemiz pek bi' mümkün.
  • 31
    avrupa kupalarına facia başlayan* basketbol iklimi. temsilciler euroleague'e 3/9, eurocup'a 0/7 ve fiba şampiyonlar ligi'ne 0/1 ile girdiler, toplamda 3/17. şaşırdım mı? hayır, (bkz: #2895857).

    an itibarıyla basketbolumuzda yalnızca 3 adet basketbol kulübü oyuncularına zamanında ödeme yapabiliyor; anadolu efes, tofaş ve türk telekom. efes'in kurulduğu günden bugüne dek avrupa basketbolunun en prestijli organizasyonlarından biri olmasının ana sebeplerinden biri bünyesindeki sporculara (en üst klasmandan en alt klasmana) ödemeleri gününde yapabilmesidir. hakeza tofaş da bir dönem basketbol faaliyetlerine son verdikten sonra farklı bir yapılanmayla tekrar türk basketboluna dönmüş ve efes'le benzer ödeme politikasını izlemiştir, izliyor da. tt de basketbolumuzun ayakları yere sağlam basan ekonomili kulüplerinden, en azından şu noktada. birkaç yıl önce durum farklıydı esasen tt özelinde, birtakım mali aksamalar ve sıkıntılar ankara temsilcisini bunaltmıştı lakin iyi toparladılar, bunu da tt'nin kurumsal yapısına borçlular. bu 3 kulüp dışından darüşşafaka da ödemeler konusunda çok sıkıntı yaşamıyor ve yaşatmıyor fakat pandemi kaynaklı ufak tefek problemler var imiş yine de, muhtelif kaynakların iddiası bu en azından.

    türk basketbolu maalesef paraya endeksli bir basketbol ortamına sahip. para olmadan salt ekolle başarıya ulaşabileceğimiz bir noktada değiliz. zamanında efes pilsen bunu yapmıştı ve bu yüzden türkiye'nin takımı olmuştu, (bkz: #2902267); ancak uzun süredir böyle bir kimlikle başarı elde edebilen bir hiyerarşiye sahip bir takımımız yok (güncel efes'i buğrahan tuncer - sertaç şanlı ikilisi sebebiyle bir nebze ayırıyorum). durum böyle olunca da yatırıma bağımlı oluyoruz. paradan bağımsız bir şeyler elde edebilen basketbol takımları mevcut avrupa basketbolunda, en bilinen örnekler arasında olympiacos, panathinaikos ve zalgiris kaunas gibi ekoller var. bu oluşumların bizimkilerden farkı, lokal oyunculara yatırım yapıp bu oyunculara güveniyor olmaları. güvenden kastım söz konusu yerel isimleri ana rotasyonda değerlendirmeleriyle ilişkili, yani öyle süs gibi tutmuyorlar oyuncuları kadrolarında, değerlendiriyorlar harbisinden. türkiye a milli basketbol takımının sıkıntılı bir süreçten geçiyor olması da bununla alakalı bir anlamda.

    mevcut türkiye basketbol federasyonu ülke basketbolunu çok kötü yönetiyor. buna bir de pandeminin sebep olduğu ekonomik zorluklar silsilesi eklenince iş iyice boka sardı. gidişat iyi değil ve kısa vadede toparlanacak gibi durmuyor. bu minvalde beşiktaş erkek basketbol takımının atılımını çok doğru bulduğumu belirtmem lazım. belki biraz aşırıya kaçıldı "full genç" mantalitesinde, belki 1-2 iyi tecrübeli isimle dengelenmeliydi oyuncu grubu ama ortaya bir proje kondu neticede, bir gayeyle yola çıkıldı. bu gidişle birçok basketbol kulübü, takımı bunu yapmak zorunda kalacak zaten zira faal ekonomide zıttı zor hatta imkansız.
  • 32
    yabancılar sayesinde ayakta. ergin ataman ve birkaç oyuncuyu çıkar geriye kocaman yabancı kalıyor. her euroleague takımında o ülkenin baya süre alan yerli oyuncuları varken bizdekiler sadece kupa kaldırıyorlar. aldıkları süreler inanılmaz kısa. nba'ye giden oyuncularımız var ama her ülkenin var. bizde geriye bir şey kalmıyor ama onlarda gene bir sürü sağlam oyuncu oluyor.
  • 35
    tüm tarihi komisyoncular, torpilliler ve torpilcilerin arasından sıyrılan bir avuç spor insanının yazdığı başarı hikayelerinden ibaret olan spor branşı. sanıldığının aksine yerel yönetimler tarafından ziyadesiyle ilgi gösterilmektedir. alt ligleri belediye başkanlarının ya da akrabalarının başa geçip milyon liraları indirdiği, daha sezon başlamadan eldeki oyuncular kaçınca maça çıkamadan alt lige düşmüş, batmadıysa da batmaktan beter edilip bir köşeye atılmış kulüplerle doludur.

    baktığında 4 avrupa kupasının geldiği, 2 olimpiyat katılımı, sayısız avrupa ve dünya şampiyonası mücadelesi vermiş kadın basketbol branşının en üst liginde senelerdir 1 ya da 2 takım sezon başı startta kalıyor. küme düşme riski biten takım yabancı oyuncularını parasını da vermeden yolluyor. sezona başladığı kadroyla playoff'a giren takım sayısı 4 bile olmuyor çoğu zaman.

    erkek basketbol da çok farklı değil. en yakın örneği galatasaray, küme düşmeyi sonuna kadar hak ettiği bir sezonda 2 skorer oyuncu getirip 8 maçta aldığı 4 galibiyetle kefeni yırtmayı başardı. hakem yönetimleri zaten facia, üzerine de çok yüksek sesle dillendirilen bahis iddiaları var. kümede kalır kalmaz yabancılarını parasını da vermeden yollama olayı bu ligde de var.

    gelişime çok açık takımlar olsa da kolay kolay yeni jenerasyon yerli oyuncu çıkmıyor. çıkanları da önce torpille işe alınmış ya da piyasaya sokulmuş basın harcıyor. onların elinden kaçanları da kendini basketbol uzmanı zanneden internet ergenleri paramparça ediyor. futbolcuları milyonlar takip ediyor, bizi takip eden zaten 3-5 kişi; ona da biraz nezaket gösterelim diyen pek çok sporcu/teknik adam çok acayip şeylerle karşı karşıya kalıyor.

    yolu galatasaray'dan gelmiş geçmiş bir sporcu yıllar sonra takibe alıp diyalog başlayınca şakayla karışık sorduğum "neden o zaman değil de şimdi" sorusuna "bir düşündüm de sanırım bana internetten küfretmeyen tek galatasaraylı sensin" cevabı vermişti.

    bu isimlerden ve kulüplerden bağımsız bir durum maalesef. üstelik sadece internetle de sınırlı değil. sadece torpilinden dolayı iş bulan çok isim var, sadece torpili ya da "network"ünden dolayı övülen çok isim var, aynı şekilde sadece biriyle ters gitti diye yıllarca boka batırılan çok isim var. bundan 10 sene önce, 15 sene önce pek çok genç yerli oyuncu ciddi süreler alıp hata yapa yapa yapmamayı öğrenirdi. hem o şekilde yaklaşan eğitimci bir coaching vardı, hem de ligi takip eden insanların genel mentalitesi oydu.

    basketbolun peşinde koşan insan sayısı artıp yelpaze genişledikçe ne yazık ki çok uzaklaşıldı bu düşünce tarzından. ekrem memnun'a telefondan ulaşıp taktik verme hakkını kendinde gören insan var bu gezegende. maçta 2-3 dakika süre alan oyuncuya ayarsızca sallamalar, iki selam verdi diye basketbol öğretmeye çalışanlar, önüne gelen herkesi bozuk para gibi harcamalar...

    tüm bu laf salatasının özeti, ufku açıldıkça hayalleri küçülen bir branştır türk basketbolu. son 20 yılda, son 30 yılda herkesi ve her şeyi bir kenara bırakan bir avuç insanın yazdığı hikayelerle hep zirveyi gördü. aradan geçen 30 yılda ufku inanılmaz derecede açılmış olsa da hayalleri aynı oranda küçüldü. 4 yılda 2 euroleague ancak ispanya'dan falan görmeye alıştığımız türde bir dominasyon ama önü-arkası-yan tarafı zifiri karanlık...
  • 36
    kerem tunçeri'den sonra üst seviye oyun kurucu çıkaramayan yapı. hatta basketbol tarihimizde de üst seviye oyun kurucu sayımız maksimum 4-5 falandır.

    neden böyle peki? hemen söyleyeyim.

    dışarı çıktığınızda basketbol oynayan gençleri izleyin, göreceğiniz yegane şey şundan ibaret olacaktır; topu eline alanın türlü varyeteler sunarak çembere drive etmesi, bu kadar. basketbolla ilgilenen gençlerimiz ne şut atabiliyor, ne doğru pas nedir biliyor ne de fundamental geliştiriyor. varsa yoksa şekilli drive'lar, görüntü var ses yok. hal böyle olunca da ülkede binlerce kenan sipahi dolanıyor "üst seviye basketbol oyuncusu" kalıbı altında.

    üzücü.
  • 37
    çoğu altyapı seçmelerinde boy sınırı olan ülkenin basketbolu. en azından 4-5 sene öncesine kadar öyle olduğuna eminim, şimdilerde nedir durum bilmiyorum ama değişmiş olacağını da sanmıyorum.
    16 yaşında 1.85 değilsen "bırak bu işleri karşim git oku sigortalı bir işe gir"'dir olay. o yaşa kadar iyi boy atıp daha sonra çok fazla uzamazsan, çocukluğundan beri 3-4-5 numaralarda oynamaya alışmış, pas sezgisi olmayan, fundamentali yoklarda olan, yırtıcı savunma ya da iyi dış şut gibi keskin birkaç özelliğinin dışında bir şey vadetmeyen, yarı sahayı geçtikten sonra at gözlüğüyle takılan, devrilen uzunu ya da switch sonrası boş adamı bir kez bile bulamayacak acizlikte kötü bir guard olursun. uzamaya devam edersen bir nebze daha rahat, alıştığın pozisyondan devam edersin en azından. bir de torpilin şerrinden korunman lazım tabi. sporcu kardeşlerimizin hepsine kolaylıklar dilediğim tonla konunun içinde başı çeken durumlardandır.
    edit: imla
  • 38
    iyi durumda degildir.

    efes'in fener'in 0 yerli oyuncuyla, karsiligini alamadigi absurt paralar odeyerek basarilar kazanmasi sonrasinda goklere cikarilmaya calisilan yapiydi 1 ay oncesine kadar.

    yarim yamalak eksik yunanistan'dan 18 sayi fark yerken sadece 63 sayi atabildi milli takim gectigimzi gunlerde. sporda, bastan asagi basarisizlik icerisindeyiz. futbol, basketbol farketmez. turkiye sporcu yetistiremiyor. euro 2020'de de ortaya cikti. beylikduzu kadar nufusu olan ulkeler bizden iyi sporcu yetistiriyor, bastan asagi bitigiz.
  • 39
    aynen türk futbolu gibi, hatta aynen tüm ülke gibi betondan medet umduğumuz ve insan yetiştirmediğimiz için bitik haldedir.

    yol, köprü, stat, salon... bunlar değil gelişmişlik göstergesi, insanı yetiştirirsen bunları zaten yaparsın. futbolda da, basketbolda da yeteneksiz değiliz. yoksa almanya da yetişen türkler aynı ırktan değil miydi?

    hoca yetiştirmiyoruz, çocuklarımıza yatırım yapmıyoruz, genç takım maçlarında bile hakem, lobi gibi saçma sapan cümlelere sarılıp ortamımızı toksik hale getiriyoruz falan.

    değişmesi gereken tek bir şey var.
  • 40
    aslında kötü tercihler nedeniyle iyi gözükmeyen bir alan. efes'in kupayı aldığı sezonun yıldızları micic ile sertaçtır. çok fazla güven yok takımlarımızda ancak bunun basketbolcuların kendini geliştirmede etkisi olduğunu düşünüyorum.
    18 yaş altı milli takım başarılarımıza bakacak olursak;
    2004 avrupa şampiyonasında 2.lik
    2005 avrupa şampiyonasında 2.lik
    2006 avrupa şampiyonasında 4.lük
    2009 avrupa şampiyonasında 3.lük
    2011 avrupa şampiyonasında 3.lük
    2013 avrupa şampiyonasında 1.lik
    2014 avrupa şampiyonasında 1.lik
    2015 avrupa şampiyonasında 2.lik
    2017 avrupa şampiyonasında 4.lük
    2019 avrupa şampiyonasında 2.lik
    15 yıllık dönemde 10 kez ilk 4'e girmiş bir altyapı var ve bu altyapıdan kaç oyuncu kazandırabildiğimize baktığımızda sorun başlıyor. kendini sivrilten oyuncular zaten nba'e gidiyor ancak diğer oyuncular yetenek vaat etse bile gelişimlerini tamamlayamıyorlar. burada da sorun hem kulüp hem oyuncu kaynaklı. bunun dışında da bizim oyuncularımızın nba dışında çok fazla euroleuge eurocup müdavimi takımlarda olmamaları da kendi gelişimlerini yerel liglerle kısıtlanmasına neden oluyor. futboldaki gibi basketboldaki en büyük sorunlarımızdan birisi genç yaşlarda büyük yetenek vaat eden oyuncularımızın gelişimlerini tamamlayamamaları.
  • 41
    şahenkin fb2 kıvamındaki ntvsi ile eurolige para bayılan bein sport sayesinde algılarla idare etmesi sağlanan bir durumdadır. bekolu ülker euroligi kazandığı yaz ülkemizde yapılan avrupa şampiyonasını kaybetmelerin kralı ufuk sarıca'nın başarısızlığının örtülmesi ile geçtik. kaybedilen maçlarda şahenkin kanalı sert savunma yapabildiğimizi söyleyip, mücadele eden takımız genciz hikayeleri kasıyordu. o turnuvayı çeyrek final görmeden kapattık. bunu yapmaları ergin ataman'ın haksız yere milli görevinden uzaklaştığı gerçeğinin saklanmasıydı ve bunu kadıköydeki yapının eski başkanı istediği için yapmışlardı. tabi o yıl eurolig yarı finalinde türk oyunculara süre verilmediği haber olunca, final maçında yalandan 2 oyuncuya toplam 5 dakika süre verildiğini de hatırlatmamız lazım.
    bu sene eurolig kazanan ülke basketbolu olimpiyat elemelerini başarılı şekilde atlatacak derken yine hüsrana uğradık. yunanistan maçının bitiminde yine genç takımız, iyi mücadele ediyoruz hikayesi hala yapılıyordu. tabi kaybedenlerin kralı ufuk sarıca gitmiş, hocalıkta kariyerinin parlak olmadığından nasıl milli takım hocası olduğunu düşündüğümüz orhun ene'nin geldiğini belirtmek lazım.
    futbolda yabancı sayısı, milli marş okuyan adam yok diyenler milli takımda takımda yabancı bir oyuncu olması için çok uğraştılar. ancak onun sakatlanmasıyla bu planda tutmadı.
    burada ülke basketbolundaki bekolu ülker baskısı ve etkinliği ortadayken galatasaray olarak neler yapabileceğimizi düşünmeliyiz. ülke basketbolunda galatasaray değerleri ve kalitesi olmalı. bu olmazsa zaten ülke basketbolunun sorunları ülkerli beko ve onların başkanlarının keyfine kalmaya devam edecektir.
    yönetim hedefi eurolig için belli şartları sağlayıp, direk katılan ekiplerden biri olmak olarak belirledi. burada 20 ile 30 milyon euro arası bir maliyeti olan bu lig için bu tutarları kulübe yük etmeden yapmanın bir yolunun olup olmadığının camiaya anlatılması lazım. bugün bekolu ülker obradoviç dönemi yapılan harcamaların geri dönüşü olmadığı için borç miktarları arttı. bizim bu hataya düşmememiz lazım. hedefi yüksek tutmak veya ligde kalmaya sevinme gibi kötü olayları tekrar yaşamamak istiyorsak bu işin dengesini sağlamalıyız.
    fibacı biri olarak eurolig konusunda nötrüm olsa da olur olmasa da olur. hedef ligde zirve yarışına ortak seyir zevki veren bir takım izlemek. ondan ötesi için yönetimin maddi külfete izin vermeyecek her adımının arkasındayım. basketbol şampiyonlar ligi ilk dönem hedefi olabilir. ondan sonrası camia olarak birliğimizin devamı ile alakalı olacağı için süreci gördükten sonra yorum yapmak lazım.
  • 43
    kimsenin iplemedigi euroleague isimli organizasyonu kazanmak icin 2.sinif amerikalilara dunyanin paralarini harcayan basketbol.

    14 kasim 22 gunu sirplara her zamanki gibi kaybetmis dunya sampiyonasini biletini de kacirmistir.

    bu ulkede basketbola harcanan her para israftir baska da hic bir sey degil. ulke basketbolunun bastan asagi yapilanmasi gerekiyor. cari acik disinda 3 kurus katkisi yok fb gibi efes gibi kuluplerin.

    kadrolarinda 1 tane as turk basketbolcu olmadan euroleage sampiyonluk mucadele zirvalari ulke basketbolunu hic bir yere tasimiyor. istanbul kadar nufusu olan avrupa ulkerine her turnuvada, her macta, her organizasyonda tokatlanmaktan bikmadik.

    cok ciddi yaptirimlarla artik bu ise el atilmasi lazim. boktan boktan abdli topculara 1'er 2'ser dagitan cok zengin(!) kuluplerimizin altyapida yatirimlarini mi zorunlu hale getiriyorsunuz ne yapiyorsaniz yapin.

    ulan bu ulkenin nba'de 3-4 basketbolcusu var, ikisini kapanan banvit yetistirdi. o kulubun kapanmasina bile engel olmadiniz.

    salak salak sene sonu gene final four yaptik falan filan diye gerinir tbf uyeleri. bir tane turk oyuncu katkisi olmadan.
  • 44
    salonları bok eden futbol izleyicisi olarak merak sardığım ilk yıllarda küçük ve kendine has bir camia etrafında şekillendiği yanılgısına düşüp daha da bir bağlanmaya çalıştığım branş. yıllar geçtikçe aslında o küçük camianın "tamamı"nın torpilliler ve torpilcilerden ibaret olduğunu görüp günden güne soğumaya devam ediyorum.

    elit takılan yurdum lümpenleri, eş/dost/akraba oynatmak için yöneticilik yapan nice insanlar, basketbolun en temel konularını bile çözememişken el üstünde tutula tutula kariyer bitiren topçular, bahis baronu hakemler, menajerlik şirketleriyle iş tutan koçlar, hatta sadece menajerlik komisyonuyla kulüp kurup ligin dengesiyle oynayan adamlar, sezon sonu bir avrupa şehrindeki f4'e beleş tur kapmak için yorumculuğa soyunan gazeteci görünümlü holiganlar...

    hakikaten bu işi sevdiği için ömür harcayan azınlık bir kenara, hakikaten içinde olduğu her türlü olumsuz durumu hak etmekte olan bir branştır ne yazık ki.
  • 45
    u19 seviyesinde dünya kupasında 2015 yılından sonra bir kez daha bronz madalya kazanmış ülkenin basketboludur. yarı final maçında ispanya karşısında varlık gösteremedikten sonra takım kimyasından görece yoksun ama atletik abd karşısında ispanya'ya karşı yapamadığımız hemen her şeyi kusursuz uygulayarak 84-70 ile maçı kazanıp bronzun sahibi olduk.

    https://pbs.twimg.com/...t=jpg&name=large
  • 46
    önce dusan alimpijevic'in yerli oyuncular hakkındaki açıklamaları: https://www.eurohoops.net/...i-ve-daha-fazlasi/?q

    sonra basked'in yanıtı: https://twitter.com/.../1708778432413196763

    son olarak da yakup sekizkök'ten inciler: https://twitter.com/.../1708518480578744703

    alimpijevic'e karşı gösterilen reaksiyon neden türk basketbolunun yerlerde süründüğünün yanıtıdır. adam diyor ki:

    --- alıntı ---

    "her şey çok fazla, çok zor, çok uzun, dinlenmeliyiz, neden bu kadar ağırlık kaldırıyoruz, kilolar kimin umrunda?" moduna giriyorlar. sezon başlangıcına fazla kiloyla gelseler kimin umurunda oluyor? beş yabancı olduğunda yedi yer onlar için garanti oluyor. bana sorarsan fiyatlar da çok yukarı çıkıyor. yerli oyuncular için gerçeklik dışında fiyatlar oluyor. iyi oyuncularınız varken onlara para ödemeniz gerekir, bununla hiçbir sorunum yok. iyi oyuncularıma iyi para vermeliyim, bunu ilk isteyen ben olurum. fakat pek çok takım numaradan kuruluyor. neden mi? çünkü yerli oyuncusunuz, çünkü kural var. bunları okuduktan sonra pek çok oyuncu benim hakkımda konuşacaktır, biliyorum.

    bir kez daha tekrarlıyorum: benim elimde şu an iyi yaklaşımda, iş ahlakı yerinde yerli oyuncular var ve onların hiçbiriyle sorunum yok. fakat neler olduğunu kendi gözlerimle gördüm. eğer altı yabancı olursa yerli oyuncular kontratları, paraları ve sezonları için daha çok savaşmak zorunda oluyor. böylece bütün yazlarını bodrum ve çeşme’de geçirmezler. belki de biraz erken takıma gelip antrenörlerle fiziksel çalışmalar yaparlar.

    --- alıntı ---

    adamın doğruları bizim tembel tenekelerin, yıllardın kollarına 2 gram kas ekleyemeyen vitaminsizlerin, bireysel antrenmana harcadıkları zamanın 10 katını yazın kıyı ege'de kışın da istanbul gecelerinde karı kız peşinde koşarak harcayan çöplerin zoruna gitmiş. üstüne bir kıskanç antrenörümüz de yerli tayfayı dillemiş.

    ulan bari türkiye a milli kadın voleybol takımının bu yaz yaptıklarından utanın biraz da susun be arkadaş, yuh.
App Store'dan indirin Google Play'den alın