• 35
    tüm tarihi komisyoncular, torpilliler ve torpilcilerin arasından sıyrılan bir avuç spor insanının yazdığı başarı hikayelerinden ibaret olan spor branşı. sanıldığının aksine yerel yönetimler tarafından ziyadesiyle ilgi gösterilmektedir. alt ligleri belediye başkanlarının ya da akrabalarının başa geçip milyon liraları indirdiği, daha sezon başlamadan eldeki oyuncular kaçınca maça çıkamadan alt lige düşmüş, batmadıysa da batmaktan beter edilip bir köşeye atılmış kulüplerle doludur.

    baktığında 4 avrupa kupasının geldiği, 2 olimpiyat katılımı, sayısız avrupa ve dünya şampiyonası mücadelesi vermiş kadın basketbol branşının en üst liginde senelerdir 1 ya da 2 takım sezon başı startta kalıyor. küme düşme riski biten takım yabancı oyuncularını parasını da vermeden yolluyor. sezona başladığı kadroyla playoff'a giren takım sayısı 4 bile olmuyor çoğu zaman.

    erkek basketbol da çok farklı değil. en yakın örneği galatasaray, küme düşmeyi sonuna kadar hak ettiği bir sezonda 2 skorer oyuncu getirip 8 maçta aldığı 4 galibiyetle kefeni yırtmayı başardı. hakem yönetimleri zaten facia, üzerine de çok yüksek sesle dillendirilen bahis iddiaları var. kümede kalır kalmaz yabancılarını parasını da vermeden yollama olayı bu ligde de var.

    gelişime çok açık takımlar olsa da kolay kolay yeni jenerasyon yerli oyuncu çıkmıyor. çıkanları da önce torpille işe alınmış ya da piyasaya sokulmuş basın harcıyor. onların elinden kaçanları da kendini basketbol uzmanı zanneden internet ergenleri paramparça ediyor. futbolcuları milyonlar takip ediyor, bizi takip eden zaten 3-5 kişi; ona da biraz nezaket gösterelim diyen pek çok sporcu/teknik adam çok acayip şeylerle karşı karşıya kalıyor.

    yolu galatasaray'dan gelmiş geçmiş bir sporcu yıllar sonra takibe alıp diyalog başlayınca şakayla karışık sorduğum "neden o zaman değil de şimdi" sorusuna "bir düşündüm de sanırım bana internetten küfretmeyen tek galatasaraylı sensin" cevabı vermişti.

    bu isimlerden ve kulüplerden bağımsız bir durum maalesef. üstelik sadece internetle de sınırlı değil. sadece torpilinden dolayı iş bulan çok isim var, sadece torpili ya da "network"ünden dolayı övülen çok isim var, aynı şekilde sadece biriyle ters gitti diye yıllarca boka batırılan çok isim var. bundan 10 sene önce, 15 sene önce pek çok genç yerli oyuncu ciddi süreler alıp hata yapa yapa yapmamayı öğrenirdi. hem o şekilde yaklaşan eğitimci bir coaching vardı, hem de ligi takip eden insanların genel mentalitesi oydu.

    basketbolun peşinde koşan insan sayısı artıp yelpaze genişledikçe ne yazık ki çok uzaklaşıldı bu düşünce tarzından. ekrem memnun'a telefondan ulaşıp taktik verme hakkını kendinde gören insan var bu gezegende. maçta 2-3 dakika süre alan oyuncuya ayarsızca sallamalar, iki selam verdi diye basketbol öğretmeye çalışanlar, önüne gelen herkesi bozuk para gibi harcamalar...

    tüm bu laf salatasının özeti, ufku açıldıkça hayalleri küçülen bir branştır türk basketbolu. son 20 yılda, son 30 yılda herkesi ve her şeyi bir kenara bırakan bir avuç insanın yazdığı hikayelerle hep zirveyi gördü. aradan geçen 30 yılda ufku inanılmaz derecede açılmış olsa da hayalleri aynı oranda küçüldü. 4 yılda 2 euroleague ancak ispanya'dan falan görmeye alıştığımız türde bir dominasyon ama önü-arkası-yan tarafı zifiri karanlık...
App Store'dan indirin Google Play'den alın