• 1
    öncelikleri nba'e göre farklı olan basketbol akımıdır. daha çok pasa ve sete dayalı ,savunmaya öncelik veren bir ekoldür. mücadele ön plandadır.oyun içinde fiziksel üstünlük ve atletik yeteneklerden çok akıl ön plana çıkar. avrupa basketbolu aslında dünya basketboluna yön verir.

    ukdeyi arifsadecekendiniatmazdi kişisi 16.02.2010 15:14 tarihinde vermiş.
  • 3
    zaten sıkıntılı dönemler ve ilgi azalması yaşarken nba'in yeni adımlarıyla çok sıkıntı yaşacak(ğız).

    göğüs sponsorluklarının gelmesi ile salary cap iyice artacak.
    bunun yanında d -league'in takım sayısını arttırıp her takımın bir d-league takımı olacak.
    nba takımlarının alabileceği oyuncu miktarını da artırırlarsa şaşırmayacağım.

    böylece ne olacak. bir kere nba'de istediğini ilk senelerde yapamamış oyuncular en kötü d-league gidecek. adam diyecek ki sen burada benim gözümün önünde kal, sen daha hazır olduğunda bir daha alalım. yani avrupaya kıyasla oradan göze girmek daha kolay olacak. e para da veremeyeceğiz zira adamlar ayvan gibi para bayılacak oyunculara.

    biraz nba'ye yaklaşmış oyuncular burada zor kalırlar artık.

    zaten genç oyuncu sıkıntısı var bir de ncaa'in şu anki politikasını devam ettirdiği sürece genç oyuncu yetiştirmek tamam ama üst düzey genç oyuncu yetiştirmek hiç bir zaman karlı bir şey olmayacak.
  • 4
    galatasaray bu mecrada basketbol oynamasa gram umrumda olmaz açıkçası avrupa basketbolu. benim için euroleague, eurocup falan açıkçası çok bir şey ifade etmiyor. benim için önemli olan, galatasaray'ın avrupa'da bir branşta daha avrupa kupası alması. kadın basketbolda kupa 1'i alıp yapılabilecek en güzel şeyi yaptık, kupa 2 zaten alınmıştı. engelsiz aslanlar zaten daima aklımda ve kalbimde. onlar da avrupa şampiyonu oldular. erkek basketbolda kupa 2'yi aldık. sıra kupa 1'de. futbolda da kupa 2 ve en prestijli kupa olarak anılan süper kupa'yı aldık. tek eksiğimiz kupa 1.

    yani, galatasaray atıyorum basketbolda küçülse ve sadece altyapıdan sporcular oynatma kararı alsa, euroleague de eurocup da gram umrumda olmaz. fenerbahçe, beşiktaş, galatasaray'ı ele alalım. random 3 oyuncu seçeceğim.

    jan vesely: nba sayı ortalamaları sanırım denver ve washington'da 5'in altındaydı.
    errick mccollum: draft edilmemiş.
    bobby brown: çok az maçını hatırlıyorum. o da sanırım clippers ile oynamıştı. çok az sayı atıyordu.

    efesi var, telekomu var da, yani şu var kabul etmemiz gereken, basketbolun üst düzey olduğu bir kıta değil avrupa. hele hele ekşi'de curry avrupa'da oynayamaz yorumları vardı ki of of of... curry yanına alacağı 4 çaylakla rotasyonsuz büyük ihtimalle bütün türkiye basketbol ligi takımlarını haşlar. yener demiyorum, haşlar. yani buna bile gerek yok, larry bird şu an idman yapmaya başlasa galatasaray'da fark yaratır. hani hep istenen o boş üçlükleri bulsun denilen adam vardı ya, aha larry bird. bu işin geyiği tabi, ancak curry konusunda ciddiyim.

    nba'de olağanüstü bir tempo var. nba'de bu olağanüstü tempoda 30-40 sayı atan adamları avrupa basketbolunun görece rahat temposunda oynatırsanız, "kan çıkar". açıkçası nba izledikten sonra, avrupa basketbolu zevk vermiyor.

    bir de avrupa basketbolundaki defans goygoyu var. o olayın kralını yıllardır playoff'larda yapıyorlar zaten. playoff ciddiyetiyle oynayacak bir sixers'ı hadi gelsin fenerbahçe yensin. bakın sixers diyorum. nba'in phoenix ile birlikte en dandik yönetilen takımıdır son birkaç yıldır.

    yani galatasaray olmasa, gram sallamam avrupa basketbolunu. nba'de tutunamayan kopuyor geliyor. patric young'un yarattığı farkı hatırlayın. adam o farkı nba'e gitmek için yarattı. yani biraz ağır olabilir ama, hani çin futbolu ne ise, avrupa basketbolu o sanki.
  • 7
    ne bileyim bana bir garip geliyor. öncelikle sanırım burada bir birlik yok. yani euroleague var, sonra fiba'nın şampiyonlar ligi var, garip geliyor bu bana. yani düşünsenize yarın eurofootball diye bir zımbırtı çıkıyor şampiyonlar ligine rakip.
    demek istediğim bence avrupa basketbolunda derin tarihi, saygınlığı olan bir turnuva yok.

    bir de sanki hep nba'de oynanan gerçek basketbolmuş da oradan düşmeler, çıkmalar avrupa'da oynuyormuş gibi geliyor. sanırım bunu düşünmemin nedeni abd'nin turnuvaları 2. sınıf basketbolcularıyla domine etmesi. yani şu an lebron'lu, steph'li, durant'li bir takımın en kral avrupa takımına yapacağı şeyleri hayal bile edemiyorum.

    belki de ben anlamıyorumdur basketboldan ve avrupadaki yapılanmadan. yani avrupa basketbolu izlemem için o maç galatasaray'ın olmalı. onun dışında çok yavan geliyor bana.
    bir de şu var, avrupa'da kral olanlar nba'de olmayabilyior. sanırım spanoulis houston'a gitmişti tutunamamıştı. datome'un bench'te takıldığını hatırlıyorum. teodosic sanırım hiç gitmedi, gittiyse de hatırlamıyorum. ekpe gitti-döndü diye biliyorum. vesely de vasattı. bu adamlar avrupa'nın tanrıları veya kralları basketbolda, düşünün.

    nba'de çok başarılı olan birinin avrupa'da başarısız olma ihtimali ne ki? ne bileyim yeni parlayanlardan mesela giannis antetokounmpo geliyor ve başarısız oluyor. bu olabilir mi? ya da ne bileyim harden geliyor buraya ama maç başı 5 sayı 3 asist ortalamasıyla sezon bitiriyor?
    belki de en doğrusu basketbol olarak büyük bir pasta düşünmemektir. avrupa basketbolu ayrıdır, amerikan basketbolu ayrıdır.

    kişiye verdiği zevk ayrıdır, avrupa basketbolu daha keyifli diyen adamla tartışmam. niye tartışayım zevk polisi miyim zaten, herkes farklı şeyleri beğenebilir çok normal. adam ondan keyif alıyordur ki alabilir de. avrupa'da birbirine yakın çok takım var ve iyi izleyiciler oyunu rahat okuyor. nba'de sen top kimde fark edene kadar sayı atılmış üzerine fast break yenilmiş olabiliyor bazen.

    dağınık oldu ama anlaşılmıştır herhalde demek istediklerim. ne bileyim avrupa basketbolu sanki bir alt seviyesi ana basketbol pastasının. bilemiyorum.
  • 9
    nba'e göre daha az kaliteli elbette. ne mali, ne atletik olarak aynı düzeyde değil ve olamaz da. satmaya çalıştığı ürün rekabet ama onu da en iyiler düzeyinde satamıyor zira mali gücü ve izleyicisi yok. fakat bunlar bok atmak için yeterli değil ve olmamalı. ilgilenenler onlarca yıldır ilgileniyor. ezeli rakibi başarılı diye hasetliğinden çekememek anlaşılır ama kabuledilir bir durum değil.
  • 10
    fener basarili diye bok attigim spor. mesela fener yari final oynarken ya da bjk bu sene iyi giderken uefa avrupa ligi de boktan bi turnuvaydi. yarin bir gun rakiplerimizin durumuna gore sampiyonlar ligi de boktan bir turnuvaya donusebilir.

    ama biz basarili olunca avrupa basketbolunun en onemli olmayan kupasi cok onemli olur mesela, hatta kadin basketbolu da. tekerlekli sandalye basketbolu da.

    sanki bana rakiplerimizin basarisini cekemiyormusuz gibi geliyor. abi adamlar bir sekilde yapiyor iste. sponsor buluyor, oyle ya da boyle. fenerli zenginler takimina destek oluyor. bizimkiler kulubun kasasini bosaltma derdinde. biz taraftar olarak, neden "basarisizlarin yanindaki az biraz basarili" olmayi tercih ediyoruz, "basarililar arasindaki en basarili" olmak varken. mesela siz inaniyor musunuz ki, fener 2 senedir futbolda costursaydi, sampiyonlar liginde basarili olsaydi, bizim basimizda dursun olurdu?

    ergin hoca ve takimi da, kizlar da, tekerlekli sandalye basketbol takimimiz da onemli bir alanda, onemli basarilar almistir. maalesef fener de avrupa erkekler basketbolunda basarili. bu sene final four finalinde, insallah uzatmalarda cok sacma sapan bi basketle kupayi kaybedip yine alemde en buyuk eglence olurlar. zira benim de icimdeki fener nefreti bambaska.

    "galatasaray" adi ile avrupa basketbolunun bir parcasiyiz, hem erkekler hem kadinlarda. eger ki sen takim kurup lige katiliyorsan, o ligde basarili olmayi hedefleyeceksin arkadas. galatasaray olmak, basarililar arasinda en basarili olmayi gerektirir.
  • 11
    euroleague'le fiba'nın el ele içine sıçtıkları basketbol ortamı. aslında gelinen noktada daha çok fiba'nın parmağı var ancak euroleague'in nba'leşme sevdası da işin bir başka boyutu.

    takip edememiş olanlar olabilir; nedir gelinen nokta? fiba euroleague'le rekabet etmek için, euroleague'in avrupa basketbolundaki tekelliğini yıkmak için ama her şeyden önce avrupa'daki basketbol pazarından nemalanmak için kulüpler düzeyinde euroleague basketboluna rakip olabilecek bir organizasyon oluşturulduğunu açıkladı 1 yıl önce. adını da "fiba şampiyonlar ligi" koydu. asıl düşünce "euroleague mafia"ya darbe vurarak top seviye euroleague takımlarını fiba bünyesine dahil etmekti. yalnız bu plan tutmadı. avrupa'nın en üst düzey takımlarının hiçbiri bu fikre sıcak bakmadı, tercihler euroleague'den yana kullanıldı. bunun en büyük sebebi en üst seviye rekabetten uzak kalma korkusu ve/veya olası prestij kaybı korkusu değildi tam olarak; en büyük neden fiba'nın kulüplere vadettiği parayla euroleague'in kulüplere aktardığı para arasındaki ciddi uçurumdu. neyse efendim, fiba kulüplerin bu tutumuna kıl olunca ulusal federasyonları tehdit etti ve "euroleague takımlarınıza karışmıyorum fakat diğer takımlarınızı eurocup'a gönderirseniz sizi eurobasket 2017'den men ederim" mesajını iletti. türk basketbolunun geçen sezon eurocup'ta temsilcisi olmamasının sebebi de buydu.

    eurobasket 2017 geçti bitti… kulüp takımlarının euroleague basketboluna olan sevdadan hiçbir şekilde vazgeçmemesi fiba'yı daha da ayar etti. sinirden gözü dönen fiba bu sefer elindeki en büyük kozu kullandı; dünya kupası eleme maçlarının takvimi. normalde ulusal liglerin bitişiyle oynananmaya başlanan eleme maçları oyuncuların dinlenme sürelerini en aza indirgediğinden dolayı sıkıntı yaratıyordu fakat öyle ya da böyle bi' şekilde işleyen bir sistemdi. "en kötü karar karasızlıktan iyidir" misali "en kötü sistem sistemsizlikten iyidir" mantığıyla kendi yağında kavruluyordu bu düzen… işte fiba'nın yaptığı tam olarak budur sevgili gsuser, işleyen hiyerarşiyi allak bullak etmek.

    fiba'nın savunması ne peki?

    "biz oyuncuların off season dönemlerinde maksimum dinlenmelerini sağlamak istiyoruz, bu yüzden de takvimin yaz dönemini işgal etmesinin önüne geçmek niyetindeyiz" diyorlar. ilk bakışta mantıklı gibi görünse de söz konusu savın oyuncuları seçim yapmaya zorlaması büyük haksızlık. sadece oyuncular da değil, hem oyunculara yatırım yapan kulüp takımları için hem de iyi oyuncularından mahrum kalmak istemeyen milli takımlar için de ciddi haksızlık.

    bu saçma süreçte euroleague fiba'nın kapısını birçok kez çaldı aslında. gayet de güzel önerilerle çaldı hem de ancak fiba'nın "nuh der peygamber demez" tavrı işi iyiden iyiye boka sardırdı. avrupa basketbolundaki koçların ve oyuncuların tamamına yakını fiba'nın tavrından o biçim rahatsız. diğer yandan euroleague de fiba'dan sürekli ret yemekten bıkmış olsa gerek ki "sikerler beyler böyle işi, ne sikimsonik işlerle uğraşırsanız uğraşın şu saatten sonra" kafasıyla müzakere masasından kalktı.

    euroleague - fiba savaşı özelinde avrupa basketbolundaki durum üç aşağı beş yukarı bundan ibaret. olanı biteni en basit haliyle aktarmak istediğimden dolayı eksik kısımlar kalmış olabilir. sürç-i lisan ettiysem affola.

    bu haftaki dünya kupası eleme maçları (bizim maçlar ntvspor'da) ve euroleague maçları ilk kez aynı hafta içerisinde oynanacak. bazı oyuncular milli takım forması giymeyeceklerini beyan ettiler, bazıları kulüp takımlarını reddettiler. ortam çorba oldu. umarım en kısa zamanda bu saçmalık son bulur ve sistemsizlik sebebiyle cayır cayır kaynayan avrupa basketbolu kendisine optimum düzeyde çekidüzen verir.
  • 12
    şu çember üstünde seken topa kuralını değiştirilmesi gerekiyor. 22 nisan 2018 darüşafaka banvit maçını izledim. çok güzel maç oldu, banvit 10 sayı geriden geldi ve uzatmada maçı aldı.

    neyse banvit kulik ile farkı 5'e çıkaracak bir hücum gerçekleştiriyor. pick and pop ile topu aldı. şut fakenden sonra omuzunu dayayıp içeri girdi ve topu potaya gönderdi. adam kendisi için gayet zor ve benim için gayet izlemesi keyif veren bir iş yaptı. top bir kere potada sektikten sonra içeri girecekti ama daçkalılar topu tiplediler ve çıkardılar. ne gerek var bu duruma. top çemberden düşmeden kimse dokunamasa kulik'in eforu heba olmamış olacaktı.
  • 13
    (bkz: basketbol ekonomisi)

    avrupa basketbolunun en bol sıfırlı sekiz kontratı (brüt olmayan net gelirler):

    aleksey şved - 4m $
    nando de colo - 2.78m $
    nick calathes - 2.55m $
    sergio rodriguez - 2.55m $
    jan vesely - 2.43m $
    sergio llull - 2.2m $
    chris singleton - 1.9m $
    mike james - 1.8m $

    yabancı ve yerli basketbol forumlarında avrupa basketbolundaki takımların bütçeleri hakkında bir şeyler tıkırdatılır daima. bazı veriler çok uçuk rakamlar içerirken bazı veriler de bir o kadar düşük olur. öncelikle şunu belirtmeliyim; avrupa'da yalnızca vtb united league'in yönetim komitesi vtb takımlarının her sezon bütçe açıklaması yapmasını istiyor kulüp yönetimlerinden. takımlar da her sezonun sonunda - takip eden sezonun başında bütçelerini rus basınıyla paylaşıyorlar. dolayısıyla avrupa basketbolunda vtb takımları haricindeki organizasyonların bütçelerine %100 doğru olacak şekilde erişebilmek çok da mümkün değil ancak; her ülkenin belli başlı basketbol muhabirleri takımların yöneticileriyle kurdukları iyi ilişkiler neticesinde birtakım bilgilere genelin aksine sahip olabiliyorlar. örneğin bizde ismail şenol bu konuda sivrilen isim.

    --- ofişıl vtb verileri ---

    vtb'de top 5 (oyuncu maaşları + teknik ekip maaşları + vergiler + ulaşım gibi diğer tüm masraflar):

    cska - 35m €
    khimki - 22m €
    kuban - 15m €
    kazan - 12m €
    zenit - 11.5m €

    vtb, avrupa'nın en pahalı basketbol ligi konumunda. özellikle birleşik amerikalı oyuncuları bu buz gibi iklime getirebilmenin, ligi çekici kılabilmenin yolu oyuncu maaşlarını tavanda tutmaktan geçiyor. futbolda abd'nin, arabistan'ın, çin'in, katar'ın uyguladığı politikanın bir benzeri. bununla birlikte vtb'nin en düşük bütçeli takımı olan saratov'un bütçesi 2.5m € bandında ki türkiye erkekler basketbol liginin en kuvvetli 4. ya da 5. bütçesi olan tofaş'la eş değerde.

    --- ofişıl vtb verileri ---

    litvanyalı gazeteci donatas urbonas ülkesinde iso'yla benzer konumda. eylül 2018'de zalgiris kaunas'ın bütçesiyle ilgili bir haber yapmış. aktardığına göre kaunas'ta geçen sezon 8.5m € olan bütçe bu sezon 10.7m €'ya (oyuncu maaşları + teknik ekip maaşları + vergiler + ulaşım gibi diğer tüm masraflar) yükseltilmiş. oyuncu maaşları bütçenin 7.4m €'sunu yiyormuş. bu, kaunas tarihinin en yüksek bütçesi anlamına geliyor. öte yandan 4 yıl önce 11.5m €'ya erişen bütün borçlar ödenmiş yaz döneminde. paranın kaynağına geliyorum (attention pls - buraya dikkat); katılımcı takımlara beş kuruş para kazandırmadığı söylenen euroleague'in marka getirisine olan katkısıyla kulübün gidişatını çevirmişler adamlar. yani, sarunas jasikevicius'lu zalgiris kaunas figürünü o biçim iyi pazarlayıp tüm borçlarını sıfırlayabilecek bilet + forma + ürün satışı rakamına + sponsor gelirine ulaşmışlar.

    http://gss.gs/EiQ

    tony parker'ın sahibi olduğu asvel villeurbanne önümüzdeki sezon euroleague'e dahil olacak. parker bütçeyi 15m € olarak açıklamıştı. bütçe ilk işitildiğinde küçük çaplı bir infial olmuştu "fransa basketbolu geri dönüyor" diye ama işin aslı pek öyle değil. fransa'da basketbola uygulanan vergi oranı %45'lerde. yani net bütçe esasen 7.5 - 8m €'lara iniyor otomatikman. buna ıvır zıvır masraflar da dahil olunca parker'ın asvel'inin elinde kalan net bütçe yaklaşık olarak 5 - 6m € gibi bir miktar oluyor.

    bazı euroleague takımlarının brüt bütçeleri (oyuncu maaşları + teknik ekip maaşları + vergiler + ulaşım gibi diğer tüm masraflar):

    cska - 35m €
    real - 29m €
    fb - 24m €
    barca - 23m €
    khimki - 22m €
    milano - 18.5m €
    oly - 13.5m €
    efes - 12.5m € - bununlar birlikte ergin ataman'ın bütçeyi 20m $ olarak dillendirdiği bir röportajı var: http://gss.gs/R6z
    baskonia - 12m €
    zalgiris - 10.7m €

    artısıyla eksisiyle öğrenebildiklerim bunlar.

    basketbolda, özellikle avrupa basketbolunda mali hiyerarşi ciddi anlamda kapalı kutudur, neyin ne olduğu pek bilinmez. bu entry'deki veriler az da olsa bir şeyler ifade edecektir. en azından bir bakış açısı getireceğine inanıyorum.

    entry'i hazırlarken basketbol scout'u olan ve basketbol menajerlik şirketleriyle irtibatı olan iki arkadaşım haricinde eurobasket veritabanından, eurohoops'tan, sportando'dan ve bazı yabancı haber/forum sitelerinden faydalandım. kaynak soran olursa diye iliştireyim.

    günler sonra gelen edit: https://twitter.com/...030940346171394?s=19

    fransız basket-mag (kaynak ne kadar güvenilir bilmiyorum) şöyle bir çalışma paylaşmış, burda dursun. siyah sütun toplam bütçe, kırmızı sütun oyuncu maaşları.
  • 14
    son 10 yıllık periyotta avrupa basketbolcuların ve avrupa basketbolunun başlıca kilometre taşlarını ele almak istersek:

    10- nba'de rekor sayıda avrupalı oyuncunun yer alması:

    2017-18 sezonunda 74 ile rekor seviyeye ulaşan avrupalı oyuncu sayısı bu sezonun* açılış gecesinde 65 olarak kaydedildi (çift vatandaşlıklar ve g-league'de başlayan çaylak oyuncular da dahil olmak üzere). avrupalı oyuncuların yükselen grafiği şu şekilde:

    https://images.eurohoops.net/2017/10/Europe1.jpg

    2018 yılına kadar nba'de oynamış tüm oyuncuların ülkesel dağılımı:

    https://images.eurohoops.net/2017/10/Europe2.jpg
    https://images.eurohoops.net/2017/10/Europe3.jpg

    9- dirk nowitzki ve tony parker'ın emekliliği:

    kutsal üçlünün (paul gasol, dirk nowitzki ve tony parker) 2'sinin basketbol hayatına nokta koyması 2010'lu yılların bir başka kayda değer olayı. parker'ın 03, 05, 07 ve 14 yılından yüzüğü bulunuyor. ayrıca parker 2007 finallerinin mvp'si olmuştu ve 9 numaralı forması san antonio tarafından emekli edildi.

    dirk nowitzki'nin ise 2011'de yaşadığı epik şampiyonluk mevcut. 2007'de normal sezonun mvp'si, 2011'de de nba finallerinin mvp'si olmuştu. tamı tamına 14 kere all-star maçında yer aldı. henüz daha forması emekli edilmiş değil ancak yakın zamanda 41 numaralı forması american airlines center'ın çatısına çekilecektir.

    8- fiba uygulamaları ve basketbol şampiyonlar ligi:

    fiba bu süreçte ulusal düzeyde normal sezon içinde eleme maçı uygulaması getirdi. ayrıca 2015 yılına kadar yürüttüğü fiba eurochallenge uygulamasını bozarak yerine eurocup ve hatta euroleague ile mücadele edebilecek (durum gerçekte pek de öyle değil) basketball champions league (bcl) ve fiba europe cup uygulamalarını yürürlülüğe koydu.

    7- euroleague'in yeni formatı:

    2016-17 sezonundan sonra euroleague gerçekten bir 'lig' halini aldı. formattan grup maçları çıkartıldı ve tüm takımların birbiriyle içeride ve dışarıda maç yaptığı gerçek bir lig statüsünü aldı. böylelikle nba'den sonra en büyük çaplı uygulama olarak kendini tescil ettirdi.

    6- olympiakos'un arka arkaya kazandığı euroleague şampiyonlukları:

    hepimizin hatırladığı 2012 euroleague sezonunda olympiakos, spanoulis, printezis, kyle hines'li müthiş kadrosuyla birçoklarına göre açık ara favori olan cska'yı istanbul'da yenerek kupayı kaldırmıştı. ardından bir sonraki sezon (2013'te) londra'da olympiakos, real madrid'i yenerek üst üste 2. kere euroleague'i kazandı. bunu daha önce 04 ve 05 sezonlarında maccabi başarmıştı. taaa 89, 90 ve 91 sezonlarında ise şu anki ismiyle kk split üst üste 3 kez kazanmıştı.

    5- fenerbahçe beko'nun euroleague'i kazanan ilk türk takımı olması:

    hepimizin bildiği gibi zeljko obradovic'in gelişiyle birlikte fenerbahçe avrupa'nın en çok bütçe harcayan ve aynı zamanda en elit kulüplerinden biri haline gelmişti. 2015 ve 2016'da final-four'a katılıp sırasıyla 4. ve 2. olduktan sonra 2017'de istanbul'da şampiyonluğa ulaşmıştı. takımın en önemli oyuncularından olan bogdan bogdanovic bu sezondan sonra nba'in yolunu tutmuştu.

    4- ispanya'nın 2019 dünya kupası'nı kazanması:

    abd'nin madalyanın çok uzağında kalarak 7. olabildiği son dünya kupasında ispanya, arjantin'i finalde 95-75 ile yenerek altın madalyaya ulaşmıştı. bu başarıyı 2006'da yine yakalamıştı ve belki de o zamanki daha epik bir şampiyonluktu. çünkü abd o turnuvaya açık favori olarak gelip yarı finalde yunanistan'a kaybetmişti. mike krzyzewski'nin 'diamantidis de iyi oyuncuymuş.' ifadesi epey konuşulmuştu.

    3- doncic'in nba'e dahil oluşu:

    18 yaşını doldurduktan yalnızca birkaç ay sonra avrupa tarihinin en iyi birkaç takımından birini (real madrid) euroleague'de şampiyonluğa taşıyabilecek düzeye gelen doncic 2018 draftlerinde 3. sıradan atlanta tarafından seçilmişti (dallas'a takası gerçekleşti). herkes doncic'in nba'de de rahatlıkla yer edinecek bir oyuncu olduğunu düşünüyordu fakat drazen petrovic ve arvydas sabonis gibi avrupa kahramanlarının mirasını devam ettirebilecek kalitede bir oyuncu olduğunu kanıtladı.

    2- giannis antetokounmpo'nun 2019 mvp'si olması:

    sadece antetokounmpo'nun mvp'liği değil gobert'in yılın savunmacısı ve doncic'in yılın çaylağı seçilmesi geçen sezona damga vuran en önemli olaylardan birisiydi. antetokounmpo'yu yunanistan haricinde hemen hiç kimse 2013 yılından önce tanımıyordu fakat müthiş atletizmi ve yıllar içinde geliştirdiği şut repertuarı ile nba'in en elit oyuncularından birisi haline geldi.

    1- dirk nowitzki'li dallas'ın 2011 nba şampiyonu olması:

    aslında analizimizi milenyumun başından itibaren alacak olursak en epik nba şampiyonluğu muhtemelen 06'daki miami'dir. hemen sonrasında 11 dallas ve daha sonra 13 miami veya 19 toronto gelir. ancak 2011'deki dallas hayran olmamak elde değildi. hiç şüphe yok ki; kariyerinin en iyi dönemlerini geçiren nowitzki'nin gözündeki alevi görmemek imkansızdı ve konferans yarı finalinde lakers'ı süpürmeleri ile beraber herkes dallas'ın şampiyonluğa yürüyeceğini anlamıştı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın