• 15201
    fikir beyan etme ve tartışma platformu olması yönünden oldukça önemli bulduğum bir oluşum bu sözlük. ancak "fikir" kelimesinin anlamı konusunda ben dahil pek çok kullanıcı, neoliberal düzen içerisinde, bir kafa karışıklığı yaşamakta. fikir kelimesi, türk dil kurumu sözlüğünde "düşün, düşünce" olarak tanımlanmış. düşünce kelimesi ise, "düşünme eylemi sonucunda ortaya çıkan sistematik çıktı" olarak tanımlanıyor pek çok yerde. tanımdaki "sistematik" ifadesi çok önemli, zira sistematik bir olgunun dikkate değer pek çok yanı olabilir. her şeyden önce, sistematik bir olgu, arkasında bazı argümanlar ve varsayımlar taşır ve söz konusu olguyu tartışmaya açık hale getirir.

    bir olgunun tartışmaya açık hale gelmesi, bu tip platformlar için oldukça önemlidir. çünkü, sözlük platformu, düşüncelerin çarpıştığı, tez ve antitezler üzerinden bir sentez yaratılmaya çalışılan bir ortam sunmayı başardıkça varlığını sürdürebilir. sözlüğü blog sitelerinden ayıran da aslında tam olarak budur. blog siteleri, bireysel fikirlerinizi "takipçilerinizle" paylaştığınız bir yer olarak öne çıkarken, sözlük platformunda amaç, bilgi paylaşmak ya da sonucunda bilgiye dönüşebilecek konular üzerinde tartışma ortamı sağlamaktır.

    fikir kelimesiyle başladık, düşünme eylemine ve düşüncenin sistematikliğine değindik. şimdi de "bilgi"den bahsediyoruz. bilgi, hayattaki en önemli kavramlardan biridir. çünkü bilgi ekonomidir, bilgi gelişmedir, bilgi hayatı öğrenmektir; bilgi her şeydir!

    bütün bu kavramlara değinerek yazmak istedim "kişisel düşüncelerimi". belirtmek isterim ki, bu kişisel düşüncelerim de dahil olmak üzere, burada yazan pek çok "cümle birliktelikleri"nin gerçek hayatta bir karşılığı olmasını beklemiyorum. bu nedenle, olabildiğince az yazmaya gayret ediyorum zaten bu sözlük platformunda. kişisel düşüncelerimin bilgi ile bağlantısını çok az ve yetersiz bulduğum için, sözlüğün amacına ve sürdürülebilirliğine zarar vermekten korkuyorum. ancak, sözlüğün dönüştüğü hal beni oldukça dertlendirdiği için (evet bu tip kitlesel dönüşümlere gerçekten dertleniyorum) sizlerle paylaşmak istedim:

    post-truth kavramını pek çoğunuz duymuşşunuzdur. bu kavram, yalnızca bir tespit değil, bu kavram, hayata bakma ve hayatı algılama şeklimizle alakalı. ve yalnızca bir gruba ait de değil, tüm insanlığa sıçrayan ve etkisini zaman geçtikte daha fazla hissettiğimiz bir kavram. peki bu kavramın sözlükle ne ilgisi var? sadece sözlükle değil, her şeyle ilgili var ama sözlükle ilgili kısmı şu:

    bu kavram, gerçekliğin ötesinde, herkesin kendi yarattığı gerçekler ışığında hareket etmeye başladığını ifade ediyor. yani, bireyler, gerçekte ne olup bittiğini anlamaya çalışmıyor; onu algıladığı kadarıyla kendisine bir gerçek oluşturuyor ve onun peşinden gidiyor. yakın geçmişe bir bakalım, sözlükte bunun yansımalarını hangi olaylarda görmüş olabiliriz?

    1. sanırım en büyük fiyasko buydu, falcao olayı: transfer söylentileri hepimizi heyecanlandırdı. sonra o dönemki başkan yardımcımız bir hata yaptı ve fotoğrafını basınla paylaştı. transfer bitmeden böyle bir olay yaşanınca, galatasaray kulübü'nün marka algısı her şeyin önüne geçti, ekonomik yükünün rasyonelliği, optimal forvet adayı olup olmadığı, performansının yükseliş/düşüş aşamaları bir tarafa bırakıldı ve "alamazsak biteriz" algısı oluştu. bu algı, gerçeğin önüne geçti. sonunda transfer gerçekleşti, sonrasında da biz "gerçeklerle yüzleştik".

    2. futbolcuların performans değerlendirmeleri: değerlendirme, bir bilgi birikimi ürünüdür. bilgi birikimi ise emek gerektirir. performansına dair veriler paylaşılabilir, hatta "kendinden emin olmama mütevaziliği gösterilerek" kişisel fikirler de beyan edilebilir. ancak, sanki hayatı futbolcu izlemekle geçmiş ya da futbol sahalarında fazlaca tecrübe edinmiş biri gibi, maç sırasında 45 dakika dayanamayıp, kendinizce gördüğünüz her hatayı buraya yazmak bilginin ya da düşünme eyleminin sonucu değildir, algının sonucudur. ki futbolcu başlıklarının pek çoğunda, dönemlere ayrılmış tutarsızlıklar da görürsünüz. bu bile başlı başına, yazmadan önce düşünmek gerektiğinin kanıtı olmalıdır.

    3. teknik direktör performans değerlendirmeleri: tekrar aynı cümleleri yazmak istemiyorum, benzer süreçler içeriyor bir önceki başlıkla.

    4. hakem hataları: ...buraya şunu da eklemek istiyorum, bazen öyle yorumlar oluyor ki, kural kitabında çok açık yazan bir uygulama burada hata olarak değerlendirilebiliyor; sadece burada da değil tabi ki, sözüm ona "fikir beyan etme" amacıyla açılmış her platformda.

    bu liste uzar gider elbette. ben en bariz olay örneğini, sonrasında da klasik kategorileri yazdım sadece. "kişisel fikir" ile "sistematik fikir" arasındaki farka da bir örnek vermek istiyorum:

    kişisel fikir (algı): tff galatasaray'a (fenerbahçe'e, beşiktaş'a) karşı sistematik bir operasyon yürütüyor.

    bu fikri argümanlarla tartışsak, meselenin galatasaray, fenerbahçe ya da beşiktaş olmadığı, meselenin hakem yetersizliği ve yönetici yozlaşması olduğuna dair onlarca görsel, örnek olay bulmak bir yana; sebep-sonuç ilişkileri kapsamında da böyle bir gerçeğin söz konusu olmadığını savunabilirim. ama gerçek, algının yanında hep zayıf kalıyor malesef.

    sistematik fikir: a b isimli hakem, galatasaray maçlarında 3, fenerbahçe maçlarında 5, beşiktaş maçlarında 7 kez rakip futbolcuya kırmızı kart göstermiş. bakın "görsel a" ; galatasaray maçında bu hareket cezasız kalırken, bakın "görsel b"; "fenerbahçe maçında bu harekete kart çıkmıştı. ancak aynı hakem, galatasaray-x maçında, bizim lehimize de şöyle bir hata yapmıştı. bu durumda hakemi art niyetli olmakla suçlamak yerine, hakemin yetersiz olduğunu ve bir standart yakalayamadığını söylemek daha doğru olabilir.

    bakın ikinci yazdığım fikir, daha tartışılabilir, daha anlaşılabilir bir argüman çerçevesi sunuyor. ve muhtemelen bu şekilde yazıya döken biri de, bu konudaki karşı fikirleri, benzer argümanlarla dinleyip, kendi fikrini değiştirebilir ya da karşısındakini haksız bulabilir.

    ancak algılarla yazdığımız şeyler, yangına su yerine benzin dökmekten farksız.

    neoliberal düzen ifadesini de kullanmıştım; ve sonra hiç değinmedim. bu ifadeyi kullandım, çünkü, kişisel özgürlük ve fikirlerin savunulması aşaması bir noktadan sonra bu kavramların kutsanması evresine dönüştü. pek çok kişi için, kendi fikirleri dokunulmaz, eleştirilmez ve çok önemli.

    bu yazdıklarımı nasıl bağlasam bilemedim; ancak, sanırım bir entry girmeden önce, sakince bir su içip, kendi değerlendirmelerimizi test edecek ve kendi içimizde tartışacak kadar vakit ayırsak kendimize, sözlük ortamı daha bütünleştirici ve gelişime açık olur diye düşünüyorum. okuyan olduysa teşekkür ederim, daha güzel, daha başarılı günlere!
  • 15202
    değerli arkadaşlar hepimiz artık başarısızlığımızı kabullensek mi?

    bir şeyleri çok istedik, bunu deklare ettik, yangın yaptık, göklere çıktık ancak bu çok istediklerimizin hepsi fiyasko ile sonuçlandı. galatasaray sözlük ailesi olarak başarısızız, hem de öyle böyle değil.

    başkasına suç atmayı bırakıp şapkayı önümüze koymanın zamanı geldi. o fotoğraf çektirdi, bu paylaşım yaptı, falanca osurdu, şu zıpladı vs. bırakın artık. sürekli üçüncü şahıslar suçlu biz hep tertemiziz. nasıl bir egoya sahibiz ya.

    bir transfer için ölürüz (falcao) adam elimizde patlar, bir topçuyu çok severiz (emre akbaba) adam sakatlanır, kadro iyi fatih hoca rezalet deriz adam gider hepten göçeriz (bu sefer kadroyu enkaz bıraktı deriz), başkan kötü, yaşlı deriz genç olanı hepimiz ortak aklı uçuracaktır bizi ama uçurumdan düşeriz.

    galatasaray'ı seviyorsanız sözlük olarak baskı yapmayın bir zahmet (ben dahil). anlamıyoruz aga anlamıyoruz, biz bu işi bilmiyoruz.
  • 15203
    bugün bir kez daha gurur duyduğum sözlük. tamam aramızda toxic bir kitle , truva atları , kendilerinden başka futbolu kimsenin bilmediği düşünenler , yedi büyük günahı işlemişler hatta ve hatta yedi büyük günahtan başka hiçbir şey işlememişler mevcut. bir de belhandacılar vardı da neyse. her ne olursa olsun (bkz: 21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı) maçta galatasarayın lehine olan ama iptal edilen penaltıda ne hikmetse biraz geriden geldi tv (bkz: kaçak yayın yapan ahlaksız siteler). maçın başlığındaki yorumları okurken herkes penaltı iptal edilecek , penaltı değil , penaltıyı verirse eyyam olur gibi şeyler yazıyordu. ben de aynı şekilde izledim ve penaltı olmadığını düşündüm. maç sonunda göztepe teknik direktörü ise türk futbolu adına utanç duydum tarzı bir şeyler demiş. biz gene de bu ülkenin iyi tarafıyız sözlük. her ne olursa olsun adaletten ödün vermiyoruz. galatasarayın küme düşme ihtimalinin olduğu durumda bile doğru gördüğümüzü söyledik. bir kere daha hoşuma gitti bu sözlük. bazen bazı yazıları okuyunca ağızlarına şaplak vurasım gelse de özünüzde iyi insanlarsınız. yanacıklarınızdan bir makas alasım gelmedi değil.
  • 15204
    (bkz: 21 şubat 2022 göztepe galatasaray maçı)

    maçtan önce başlık altında galatasaray'ın yenilmesini isteyen entryler gördüm ve acaba yanlış yeri mi okuyorum, burası fenerbahçe sözlük falan mı diye şüphe duydum.

    hepimiz farkındayız iyi futbol oynamadığımızın ama şu anda iyi oyun, kötü oyun farketmez, 3 puan 3 puandır arkadaş.

    maçtan önce bu akşam şeytanın bacağını kıracağız diye yazmıştım.
    (bkz: #3339674)
    çok şükür 3 puanı aldık.

    lütfen biraz destek olalım takıma, teknik heyete ve hiç sevmesem de yönetime.
    korkmayın küme düşmeyeceğiz.
    teknik heyet de değişecek ise sene sonunda değişir, şu anda sırası değil.

    haftaya allah'ın izniyle rizespor'a da koyup geçeceğiz, zerre şüphem yok.
    rüzgârı arkamıza aldık artık, buradan geri dönüş yok.
  • 15205
    daha interaktif kullanılması gerektiğini düşündüğüm sözlüğümüzdür.

    diğer sözlüklerde yapılan "merhaba ben x sorularınızı yanıtlıyorum" etkinliği sözlüğümüze çok uyardı diye düşünüyorum. bir sözlük yazarı olarak bazı futbolcularımıza, teknik heyete buradan direkt soru sormak isterdim.

    sözlük moderasyonu bunu illaki düşünmüştür fakat neden hiç uygulanmadı-uygulanamadı bilmek isterim.
  • 15208
    bir kez dahi of butonunu kullanmadığım sözlük. engellediğim de iki kişi vardı, onlar da uçmuş zaten sonradan. karşılıklı fikir ayrılıklarında ne kadar sertleşme olursa olsun diplomatik kanalların açık tutulmasından yanayım. mesela yazarlardan ashil ile, 4staredgala ile %90 anlaşamıyoruz, ayrı düşüyoruz ama ne bu kişilere bir of vermişliğim var ne de gereksiz yere kavga etmişliğim. onlar fikrini söylüyor, ben söylüyorum, öyle geçip gidiyoruz.

    açıkçası arada galatasaray da olsa kimsenin kişisel haklarına saldırı, iftira vb. şeyler olmadığı sürece hiç kimse için, hiçbir şey için birbirine düşmeye değmez.
  • 15210
    negatif sözlük. öldük, bittik biz, 5 yedik, rezil olduk sözlük, daha maç oynanmadan.
    aynı düşünceyi 4-5 farklı başlığa üst üste yazmanın mantığını hala anlayamadığım sözlük.

    kura başlığı ; torrent sebebiyle önemsiz.
    maç başlığı ; torrent sebebiyle kaybedeceğimiz maç.
    torrent başlığı; kötü hoca, onun yüzünden maçı kaybedeceğiz.
    galatasaray futbol takımı başlığı; torrent başında olduğu sürece iyi oynamayacak takım.

    yazar engellemek istemiyorum ama her başlık altında aynı şeyleri tekrar tekrar gün içinde sürekli görmekten de sıkıldım.
  • 15211
    doğruculuğun taraftar hissiyatına ağır bastığı sözlük. hatta sözlük dışına çıkıp bakarsak da doğruculuk taraftarlık hissiyatını tekme tokat ezmiş durumda. işin can sıkan boyutu, artık herkesin kendini spor yazarı gibi objektif hatta ustaca(!) konuşmak/davranmak zorunda hissetmesi de değil. hakikaten taraftar hissiyatıyla olumlu da olsa genele aykırı 2-3 şey söylemenin de altında kasıt aranmaya başlanmış olması. kasıt aranmayan zamanlarda da dalga geçip üste çıkılmaya çalışılması.

    taraftar artık taraftar olamama raddesini çoktan geçti. başkasına da taraftarlık yapma izni vermeme noktasına geldi. aslında bu durum sözlükle sınırlı değil. sosyal medyada, gündelik hayatta, hatta stadda...
  • 15215
    8. nesil yazarı olduğum sözlük, ancak belki de 3. nesil yazarlarından beri okuru olduğumu söyleyebilirim. çoğu zaman gündemi takip etmek yerine başlık aratıp, ilk entrylerden bugüne kadar yazılanları hızlıca okumayı tercih ediyorum. bu eylemi yapınca, yazıların kalitesindeki düşüşü çok net görebiliyorsunuz.

    sözlükler, internet ortamındaki şehirler gibidir. ve şehirler için de elbette pek çok bilimsel teori söz konusudur. bu teoriler içinde yer alan kavramlardan, merkez-çevre ilişkisinden bahsederek bunu sözlüğe uyarlamak istiyorum:

    şehirler büyüdükçe, merkez bölgeler ve çevre bölgeler ortaya çıkmaya başlar, merkez bölgede yaşayanlar şehrin ve şehirlinin özelliklerini daha fazla taşıyıp, şehrin kültürüne ve ahlak normlarına daha çok uyarken, çevre bölgelerin sayısı arttıkça bu çevre bölgede yaşayan insanların şehrin ana yapısına aykırı hareketler sergileme ihtimali artar. bu durum huzuru olumsuz etkiler. sözlük şehrimizde de bu yaşanıyor büyüdükçe, ve şehrimiz huzurlu bir yer olmaktan, içinde yaşadığımız için mutlu olduğumuz bir yer olmaktan çıkıyor. nasıl ki şehirler için en büyük tehditlerden biri göç ise, sözlük için de toplu yazar alımları aslında bir tür göçü ifade ediyor. ve bu göç kontrolsüz yapılmaya devam ettikçe şehrimizin yapısı bozulmaya devam edecek.

    buna dair bir önerim var. moderasyon ekibi, şehrimiz henüz bunu uygulayabilecek yapıdayken, hem şu an yazar olan herkese hem de sonradan yazar olmak isteyenlere bir tür sınav formatında uygulamalı futbol/spor soruları sorabilir. analitik düşünme kabiliyetini ölçen sorular da yer alabilir bu uygulamada. ve sert bir eleme sistemiyle, verilen yanıtlarda "kopyala/yapıştır" yapanlar, kendini ifade edemeyenler, doğru cevapları doğru şekilde aktaramayanlar, analitik düşünme kabiliyeti zayıf olanlar yazar olarak kabul edilmesin, mevcut yazarlar da pilot edilsin.

    sözlük bir bilgi alma platformudur. bunu gerçek hayattaki şehirler için yapmak insancıl bir tutum olmasa da, sözlük gibi bilginin kıymetli olduğu ve bunun üzerine inşa edilen platformlarda yapmak gayet akılcı olacaktır.

    ben bir akademisyen olarak, eğitimin içinde yer alan biri olarak, bu uygulamanın uygulanabilirliği hakkında moderasyona yardim etmeye her zaman hazırım. bu uygulamaya inanan ve emek vermeye hazır bir insan grubuyla 2 ay içinde sözlüğün kalitesini koruyacak ve ülkenin en rafine platformlarından birine dönüştürecek adımlar atılabilir.
  • 15217
    şu an içinde yüksek sayıda burak elmas destekçileri olduğuna inandığım oluşum.

    tarihin en berbat başkanlığı konusunda dursun özbekle yarışacak birine yaptığım eleştirilerin hemen hiç biri beğenilenlere girmiyor. mesela benzer dursun özbek eleştirilerim beğenilenlerde üst sırada.

    ya da torrent'e ne zaman eleştiri getirsem hemen en ofsayt yazılarım arasında oluyor.

    yanlış anlaşılmasın mesele beğenilip beğenilmemek de değil. hemen her ortamda savunduğum terim için bile eleştirdiğimde ofsayta giren yazım oldu. keza okan kocuk için de hem ofsayta düşen hem de çok beğenilen yazılarım var ki makul olanı bu zaten. ama başarısız olan 2-3 kişi bariz bir şekilde kollanıyorsa orada bir tuhaflık var demektir.

    bu arada başkanlık sürecinde kendisini cansiperane destekleyen 2 yazara mesaj atayım dedim pilot olmuş. başkan seçildikten sonra görevleri sona mı erdi acaba.

    çok değişik bir ortam oldu burası. futbolcular okuyorsa kale almamalarını şiddetle tavsiye ederim.
  • 15218
    fikirlerinin tek noktası negatif/pozitif şekilde fatih hoca olan kişilerin azalarak bitmesi gereken sözlük.
    torrent hocanın fatih hocadan kötü yaptığı çok sey var, iyi yaptığı şeyler de oldu bazen. ben şahsen bir gelişim göremiyorum. misal genç oynatır dedim, alakası yok. fatih hocanın da yoktu zaten. şu noktada torrent hocayı yüceltirken fatih hoca eleştirmek garip.(zamanında çift antrenman övgüsü vardı, komikti o lol) kadro falan zaten bir şey demiyorum, bana göre güzel kadro var da oynatmayı bilen hoca gelmedi daha (avrupa'daki maçları saymazsak). ha iki hocanin da aklındaki futbolu oynatacak ne kadro kurulmuş ne yedek var, o konuda katılırım.

    ama fatih hoca için bu kadar yıl bir tane bile eleştiri yazmamış kişilerin (bazı kişilere gittim baktım, 50 girdi varsa eleştiri yok) başkalarına akıl vermesi aynı gariplikte ve başkalarını gruplaştırmaları da garip. ben misal fatih hoca sene sonu gitmeli dedim, ara dönem gitmesi yanlış dedim, torrent hoca bize uygun değil dedim. ama torrent başarılı olsun isterim, başarısına sevinirim, sabah akşam negatif basamam. ama belli kesime göre sabah akşam torrent negatifi basmadığım için ya burak elmas trolluyum ya da fatih hoca nefretçisi.*

    sözlük içinde iki grup var. ıkisi de birbirinden daha iyi olduğunu düşünüyor. ama aslında aynı şeyler, biri siyah biri beyaz.
    biz orta kısım da sözlükte her gün aynı şeylerin yazılıp aynı şeyleri tekrar edilmesinden sürekli iki grubun tartışmasını okumaktan sıkılıp twitterda falan konuşuyoruz.

    edit: neyse ya, canı isteyen istediğini yazsın tabi, gelsin günlük hayatın sinirini burada atsın.*
  • 15219
    sözlük ahalisi haklı olarak gergin bir o kadar üzgün. ben fatih hocanın kovulmaması gerektiğini savundum başından beri avrupa’da uzun zaman sonra üst turları görmüşken ara transfer dönemini de beraber geçirip sene sonuna kadar toparlanacağımıza gönülden inanıyordum nasip olmadı. federasyona karşı pasifize olan burak elmas ve yönetimi hocayı kovmadan önce kötü kararlar vermiş, beklentimizi sıfıra indirmişti zaten. bunu hepimiz görmüştük sanırım. seçim öncesi destekleyen taraftarlara kızmıyorum beş aday içinde bir şeyler yapabilecek gibi konuşan mantıklı vaatler veren, terimle çalışma kararını açıklayan burak elmas’tı. yine hocanın kovulması durumunda yerine tercihi yapacak olan biz taraftar değil, burak elmas ve yönetimiydi. bunu gözden kaçırıp bu insanların kararlarına güvenerek hocanın gönderilmesine razı olan herkese kırgınım açıkçası. olan oldu zaman bize yapılan tercihin yanlışlığını yavaş yavaş ama acı acı gösteriyor. bu durumdan kurtulmanın yolu fatih hocayı geri getirmekten geçmiyor. taraftar olarak ne yapabiliriz yönetimden daha fazla zarar görmemek için inanın bilmiyorum. benim burak elmas ve arkadaşlarından bir kelime duyacak takatim kalmadı. ülke olarak hepimiz bu kadar zor durumdayken buraya hep umutlandıran güzel şeyler yazmak isterdim ama sağ olsun yazabileceğim tek iyi şey bırakmadı aylardır burak elmas ve yönetimi bana. allah sabır versin hepimize ne diyeyim.
  • 15220
    ortalık ben demiştimcilerden geçilmiyor. bravo haklı çıktınız. size galatasaray amblemli kupa bardak hediye ediyorum. fatih terim'e de aynı şeyi yaptınız. bugün de torrent'e. yarın okan buruk ile anlaşılsın, eminim üçüncü bir cephe açılır ve okan da benzer tepkilere maruz kalır.
    bu takımın ederi bu işte. en iyi katkıyı fatih hoca aldı. ona rağmen tatmin eden bir oyun oynanmıyordu. selçuk inan "değişerek gelişeceğiz" dedi.
    ligin ilk yarısında aynı konyaspor kendi sahanda 45 dakika boyunca ceza sahandan çıkartmadı seni.
    ligdeki tüm takımların orta sahaları senin orta sahana karşı üstünlük kuruyor.
    bugün okan buruk gelse, gelecek sezon tek transfer yapmadan bu takımı şampiyonluğa oynatabileceğine inanan var mı?
  • 15221
    neymiş fatih terim’i eleştirme dozumla torrenti eleştirme dozum birbirinden farklıymış. bunları söyleyen yazar arkadaşlarımızı barındıran sözlüğümüz.
    e tabi farklı olacak. şu an takılan 4 yıldızdan neredeyse 2’sini kendisi başımızdayken aldık, avrupa’da kupamız varsa kendisi baş aktördür. elbette fatih terim’i eleştirirken alt perdeden eleştireceğim. kendisi olmadığında elde ettiğimiz şampiyonluklarda bile kendisinin payı olduğu şampiyonluklar var. kurduğu takım iskeletiyle gelen 2001 ve 2015 şampiyonlukları var. elbette fatih terim’i eleştirirken dikkat edeceğim. torrent’i eleştirirken aynı şekilde alt perdeden eleştirmeme sebep olacak bir başarısı var mı? bizi bırak, kariyerinde herhangi bir başarı var mı? galatasaray, antrenörün kendisini gösterme yeri midir? elbette torrent için üst perdeden eleştiri yapacağım.
    fatih terim’i alt perdeden eleştirme sebebim de galatasaray, torrent’i üst perdeden eleştirme sebebim de galatasaray. kimsede galatasaraylılık ölçer olmadığına göre üslubumuzu bilerek yazarlar hakkında konuşursak daha güzel olur.
  • 15222
    camianın ve taraftarın tek ses olması isteniyorsa emin olabileceğimiz mantıklı hamleler yapılmalı ve kulüp o kişiler tarafından yönetilmelidir. şuan hiç kimse yönetimin ve hocanın arkasında değil. ancak taraftarın güvenebileceği ve arkasında durabileceği ekip kurulursa güçlü oluruz.
    bu sözlükte yazılan hiçbir eleştiriyi hiçbir futbolcu okumuyor. bırakın burada istediğimiz gibi değerlendirelim futbolu ve takımı.
    biz burada domenec torrent şöyle hatalı, taylan antalyalı şöyle topçu dedik diye bu adamların morali bozulacaksa bıraksınlar abi bu işleri? biz eleştirdik diye mi takım kötü oynuyor, yoksa takım kötü oynadığı için mi eleştiriyoruz?
    burada istediğimiz şeyi istediğimiz kadar eleştirebiliriz, övebiliriz.
  • 15224
    domenec torrent üzerine yoğun bir "dokunulmazlık" anlayışının olduğu sözlük. moderasyon ekibi tarafından değil, yazarlar tarafından yapılıyor bu. bakmayın siz başlıkta eleştirinin yoğun olduğuna. sözlükte ikinci nesil yazarım, en çok ofsaytlananlar listemde 18 tane entry var, bunun 8 tanesi torrent'le alakalı entrylerden oluşuyor.

    gerçekten merak ettiğim konu var. tuzlaspor maçını da sayarsak bu adam tam 9 maçtır takımın başında yer alıyor. bu 9 maçta ne gibi bir kıvılcım görüldü de bu kadar korumacılığa geçildi? ben anlamıyorum.

    5 mart 2022 konyaspor galatasaray maçı'nın öncesinde iki hafta üst üste galibiyet alındı. göztepe maçında oynanan oyundan gerçekten memnun kaldınız mı? veya rizespor maçında kerem ile van aanholt'un kendi kendine çırpınmasının dışında ne gibi bir pozitiflik vardı? ki eminim van aanholt da prim için kendini kasmıştır, bugün yine dökülüyordu çünkü.

    9 maçta 23 gol görmüşüz kalemizde. toplayabildiğimiz puan sayısı 8.

    bu adamın savunulacak yanı ne? biri çıksın gelsin bana söylesin ne olur.
  • 15225
    bir sporcunun gönül verdiğin takımda bulunmasını istemezsin çok normaldir anlarım, bir futbolcunun transferinin sevdiğin takıma olmasını istemezsin hay hay derim anlarım, herhangi bir yöneticinin hayatının merkezine koyduğun kulüpte çalışmasını istemezsin gayet iyi anlarım ancak bırakın sözlüğü normal hayatımızda bile yetersiz gördüğümüz kişileri aşağılamak için şöyledir böyledir demememiz gerekirken, sözlüğe böyle bir entry girdiğimizde o entry işlem görürse niye böyle oldu ya diye sormamız o kadar mantıksız ki.

    ne yapılması gerekiyordu anlamıyorum, herkesin ağzına geleni söylediği seviyesiz eksi sözlük lağımı gibi bir yer mi olsa daha iyi olurdu? dibine kadar eleştirelim kimse bir şey demiyor diyen de zaten cevabını alıyor ama yok şucu yok bucu yok çay tepsisi yok davul tokmağı. twitter ergenlerine sürekli laf edildiğini görüyorum bu sözlükte, bizlerin böyle yaparak onlardan ne farkımız kalıyor?

    gerçekten kabak tadı vermeye başladı çünkü sürekli mesnetsiz yakıştırmalar, benzetmeler görmek. olumlu olunca aşağılama yoksa güldürüyor eğlendiriyor ancak olumsuz yakıştırmaların dozu gerçekten son zamanlarda üst düzeyde. kendim de dahil hepimizin kendisine bir çeki düzen vermesi gerekiyor.

    sözlük-ü sultanimiz.

    not: bu giri torrent veya başkası için yazılmamıştır. torrent bence de gönderilsin zaten ama hemen hemen her başlıkta birilerini bir şeye benzetme veya yaftalama yapılması buranın kalitesini bildiğimden zoruma gitmeye başladı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın