resim
Arda Turan
Görev:Teknik Direktör
Takım:Eyüpspor
Yaş:37
Uyruk:Türkiye
  • 2277
    televizyon izlemeyi sevdiğim söylenemez, yazılı basın da ilgimi pek çekmiyor, internet haberciliğine de zaten ilk günden beri şüpheyle bakıyorum. kısaca basın denen kavramı pek hayatıma sokmamaya çalışıyorum, kendi fikirlerimi kendim yaratabiliyor sayılırım. ancak bu, arda turan'ın caner erkin'e aduket çektiği, dudağını patlattığı haberini duymamı engellemiyor elbette. bir arkadaşım yetiştiriyor, bir kafede otururken radyodan duyuyorum, otobüsle okula giderken iki velet kendi arasında konuşurken kulak misafiri oluyorum... böyle gidiyor bu, herhangi bir şekilde bu haber benim gibi medyadan kaçan birinin kulağına geliyor. kafamda bir düşünce oluşuyor, olayı kendi hayat görüşüme göre inceleyip bırakıyorum. ne olayı deşmeye, ne saatlerce tartışmaya gerek var. nedenleri belli, sonuçları belli, takıma nasıl etki edeceği belli, ahlaki yönden işaret ettikleri belli.

    siz, büyük galatasaray taraftarı, konuşuyorsunuz. çok konuşuyorsunuz. caner haketmiştir arda haklı diyorsunuz, arda çok bozuldu ya diyorsunuz, caner de arda'ya vursaymış bir tane diyorsunuz, kaptanlığı alınsın diyorsunuz. farketmiyor, yorum yapmak zorundasınız değil mi, zeka seviyenizi ve sığ görüşlerinizi geniş bir topluluğa duyurmazsanız ölebilirsiniz. "ben bu işi biliyorum, yorumumda haklıyım, bunun aksine düşünenler olamaz" anlamına gelen itici cümlelerle "fikir" ifade etmek bir tercih değil, ata sporumuz sonuçta artık. özellikle de uç noktalardan bakmalısınız olaya, bir provokatör gibi. ya arda'nın kaptanlığı alınmalı ve sezon sonu gitmeli, ya da tribünler arda'ya ihanet etti arda ölene kadar bu takımda kalmalı. olayın görülen yüzeysel nedenlerini, görülemeyen nedenlerini, olası sonuçlarını, "oldurulacak" sonuçlarını düşünmeye gerek yok. böyle olayların sonucu ya biri kovulmalıdır, ya da o kişiye tapınılmalıdır. bir gelenek bu türk insanı için, ayin bile sayılabilir.

    ve tek açıdan bakmalısınız elbette herşeye, arada bir "karşımdakini düşünüyorum" ayağına mental mastürbasyon da yapabilirsiniz. halen moda olan bir beyinsizlik göstergesidir, çekinmenize gerek yok. bütün bunları yaptıktan sonra gazı kaçmış hayatlarınıza geri dönebilirsiniz. elbette ki bir saksı bitkisinin hayatından bile daha boş geçen ömrünüze heyecan katacak bir sürtüşme daha görebilmek, mümkünse bu sürtüşmede bir taraf olabilmek dileğiyle. arda turan'ın sizin kadar beyin yoksunu olma ve kariyerini bu yaşta bitirme olasılığı tahrik ediyor sizi, tahmin edebiliyorum. arda bizim evladımız, aslanımız, kaplanımız, formsuzluk, isteksizlik ve göbek adındaki kavramlar arda'nın yanından geçmeyeceği için her maça ilk 11 çıkmalı diyenler de, arda'nın kaptanlığı alınmalı, neill'a verilmeli, kewell'a verilmeli, arda gitsin artık diyenler de, arda'nın emre belözoğlu olması için, hayatını kaydırması için bilinçaltından adaklar adıyor. böyle bir çöküşe şahit olmak için yanıyor. bu olağanüstü korkutucu histeri durumunun türk insanının dna'sına işlenmesi ne zaman gerçekleşti bilemiyorum. bir fıkra anlatayım size;

    bir kuzu uçurumun kenarında sessiz sakin otluyor. oralardan geçen biri de "ya düşerse" diye sesli bir endişe tepkisi veriyor. o kadar sıradan, o kadar çürümüş ve bir yandan o kadar kaos ve adrenalin bağımlısı ki bu adam, içinden de "ya düşerse" diye ellerini ovuşturuyor. kendi içinde yaşadığı çatışmanın sonucu olarak kuzuya doğru bir hamle yapıyor, yarı "kurtarmak", yarı aşağı itmek için. kuzu bunu farkediyor, salak değil. "derisi kösele, beyni saman olmuş, bin koldan yönetilen ama özgür olduğunu zanneden etoburların dünyasında otlamaktansa, atarım kendimi şu uçurumdan aşağı. düşerken de bir an endişe edersem hayatımdan, tanrı beni azap içinde bıraksın" diyor, ve kendisini aşağı bırakıyor. adam üzüntüsünü dile getiriyor, ama kuzunun korkmasının ve atlamasının saçma olduğunu, onun suçlu olduğunu belirtmekten de geri kalmıyor. sonra başka "oralardan geçebileceği" bir yer aramaya başlıyor. başka kuzular arıyor feri kaçmış gözleri. adamın hayatının "oralardan geçmek" üzerine kurulu olduğu anlaşılıyor.

    bu güzel fıkradan sonra konumuza geri dönebiliriz, açılmışsınızdır.

    türk halkı, türk insanı, türkiye sınırları içerisinde yaşayanlar. nasıl isimlendirirseniz isimlendirin. bu varlıkların çok büyük bir kısmı ruh hastası, sorunlu, rahatsız. bunların akıl sağlığı yerinde değil, ve bu psikopatlar milyonları bulduğu için, hatta yine psikopatlar tarafından yönetildiğimiz için, ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri yeterince fazla değil. bu insanların aklında sorular var, en normal olanlarının bile sorduğu sorular ne kadar boş insanlar yetiştirdiğimizi ortaya koyuyor. asıl soru "türk futbolcusu neden büyük futbolcu olamıyor" değil, "türk futbolcusu engelleniyor mu" değil, "2000 ve 2002'de dünyayı sarsan türk oyuncuları, neden şimdi ortada yok" değil, "neden avrupa'da türk oyuncu sayısı az" değil, "türk hakemleri ne olacak abi ya" değil. asıl soru şu;

    "türkiye içerisinde yetişen, bu ülkenin insanları tarafından ezilerek sevilen, %90 orta halli bir aileden geldiği için anne babasının bir yaştan sonra nasıl yetiştireceğini şaşırdığı, yeteneklerine değil etrafındakilere konsantre olmaktan sıyırmış, parayı da bulunca şaftı kaymış bir oyuncunun, büyük oyuncu olması mantık sınırları içinde mi? ve a takımı lehine verdiği bir kararda 10 milyon kişinin annesine, b takımı lehine verdiği bir kararda kalan 10 milyon kişinin kardeşine küfür ettiği, kulüp başkanlarının büyük kısmının oyuncak gibi oynadığı, üzerlerinde isterük, istemezük muhabbetlerinin döndüğü, ülkenin tek problemi olan hakemler, türk hakemleri, cidden nasıl olacak da düzgün maç yönetecek?"

    sorularla kandırılan, sorularla yönlendirilen, sorularla beyinleri yıkanan yüce türk insanı, büyük türk taraftarı, asil topluluk, bugün sorularla birbirini öldürmeye, etkisiz hale getirmeye çalışıyor. yargılamak kolay, cevabının bir halta yaramadığı ama zeki görünen sorular sormak daha kolay. aynısını ben de yaptım az önce. "hakemlerin üzerinde bu kadar baskı varken nasıl iyi yönetecekler" dedim. hakemlerin baskı altında kalmasının son derece normal olduğunu söylemedim, hakemlerin baskı altında soğukkanlı kalabilecek kişilerden seçilmesi gerektiğini söylemedim, birkaç bin kişinin uğultusundan etki altında kalacak kadar yönetilebilir ve sözlük anlamıyla manyak (1. maniye yakalanmış (hasta). 2. mec. gülünç, garip, şaşırtıcı davranışları olan kimse) insanların bilinçli olarak hakem yapıldığını, türk futbolunun bir kısmının bunlar üzerine döndüğünü söylemedim.

    "türk futbolcusu bu şartlarda nasıl gelişecek ki" dedim. bir klasik olarak türk futbolcusunda suç olmadığını söyledim, "futbolcuların etrafındakiler kötü" palavrasını sıktım. ama bir futbolcunun kendisini geliştirmek zorunda olduğunu söylemedim, ne kadar saf ve eğitimsiz olursa olsun bir insan evladının kendisini yaptığı işte ilerletmesinin bir içgüdü olduğunu, ama türk futbolcusunun bu içgüdüyü para ile, şöhret ile bastırdığını söylemedim. veya bu oyuncuları yetiştirenlerin, daha kendisini yetiştirememiş adamlar olduğunu söylemedim.

    sağdan soldan duyduğunuz şeylerle, beyninizin içine bırakılmış mayınlarla, her duyduğunuza atlamanız sonucu oluşan önyargılar ile, doğru ile yanlışı ayıramamanız, hatta bu ikisinin anlamını bile bilmemeniz sonucu oluşan çatışmalar ile, bunların etkisi altında yaptığınız yargılamalar, sizin tabirinizle "yorumlar", sadece bu dünyayı içinde yaşanılması daha zor bir yer yapıyor. futbol açısından bakarsak, bu spor sizin yüzünüzden bu durumda. zira futbolu yönetenler, kulüpleri yönetenler, futbolcular, antrenörler, bu sporun içinde kim varsa sizin seviyesizliğinize güvenerek yapıyor bu pislikleri. sesinizin çıkacağını, ama ertesi gün kendi lafınızı yiyeceğinizi bildikleri için bu kadar rahatlar. arda, caner'in dudağını ertesi hafta hat-trick yaparsa kimsenin kendisini eleştiremeyeceğini bildiği için patlatabiliyor. ama aynı zamanda ertesi hafta kötü oynarsa atacağı yumruğun bir hafta fazladan konuşulacağını bildiği için kendisini durduramıyor. kafasında doksan dokuz şey dolanan arda, yüzüncü tetik de çekildiğinde o yumruğu kendisine atıyor, aklını kullanamayan topluluğa atıyor. o topluluk acı duymayı unuttuğu için, arda'nın attığı yumruğu "arda caner'e vurmuş, ne kadar büyük terbiyesizlik" olarak değerlendiriyor.

    evet arda isteksiz, arda göbek büyüttü, arda eski arda değil, arda aldığı terbiyeye uygun davranmıyor, evet arda'nın 20 yaşındaki hali bundan çok daha iyiydi, evet arda üzerine koymak yerine yaptıklarını yıkıyor, evet arda'nın karakteri değişti, arda zidane oldu, arda puşkaş oldu, arda emre belözoğlu oldu, arda sergen yalçın oldu. arda, arda olamadı. hoşunuza gitti değil mi, bir çöküşün özeti. ama ayna benim aynam, size de tutarsam sorun olmaz sanırım.

    sen, siz, taraftar, ultraslan yalakaları, kahvede oturan adam, kahvede oturmayan adam, çok zeki olanlar, her şeyi bilenler, bir halt bilmeyenler, "kimse galatasaray'dan büyük değildir"ciler, "kimse benden büyük değildir"ciler, "x=y ise y=0"cılar. siz arda turan'ı, kaptanınızı, galatasaray'dan büyük olmayan, ama galatasaray'dan büyük yapmaya çalıştığınız adamı, çıkarabileceğiniz en yüksek noktaya çıkarıp oradan aşağıya atmadınız mı, kaptanınızı her fırsatta satmadınız mı? kız arkadaşına dil uzattınız, sinema kapatmasını ona karşı kullandınız, ruhumuz dediğiniz adamı ruhsuzlukla suçladınız, her fırsatta sinir katsayısını arttırdınız, kaptanlığının alınmasını istediniz. bir kısmınız bunu kendi kendine yaptı, bir kısmınız birilerinin isteğiyle, birilerinden emir alarak, kendisini satarak. büyük galatasaray taraftarı...

    arda aynı kalmak istedi, mlada boleslav maçında hissettiklerini her maç hissetmek istedi, parayı bulunca değişmemek istedi, bu takımın önemli bir parçası olmak istedi, galatasaray'a kaptan olmak istedi, taraftar olduğu için taraftar tarafından sevilmek istedi, galatasaray'da şampiyonluk yaşamak istedi, şampiyonluğu kazandırmak istedi, arif erdem olmak istedi, belki çok iyi bir teklif gelirse avrupa'ya gitmek istedi, arda birini sevdi, sevilmek istedi. bunların biri hariç tamamını 2-3 sene içinde elde etti. ve bunların içinde boğuldu. çünkü iyi yetiştirilmemişti dedikten sonra sizin birbirinize girmenizi izlemek isterdim, ancak arda iyi yetiştirildi, takımın önemli bir parçası olduktan sonra bile yüzü hep gülüyordu, her maçı istiyordu, çoğu maçı alıyordu, gol atınca gülüyordu, asist yapınca gülüyordu, pas atınca gülüyordu, faul yapınca gülüyordu, ofsaytta kalınca gülüyordu. yüzü güldüğü için sevildi, hırsını olumlu bir şekilde kullandığı için, çirkinleşmediği için sevildi.

    türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmaz diye bir söz var, yalandır. türkiye'de bazı başarılar cezasız kalır, bazı başarılar bilinçsiz olarak ödüllendirilmek istenirken cezalandırılır, bazı başarıları kimse istemez, onlar başlı başına cezadır. arda, yönetimin kendi hastalıklı ve panik halindeki durumunun sonucu olarak bir ödül aldı. lincoln'den çok çeken, bir "evladını" fenerbahçe'ye kaptıran, kaptanlığı kime teslim edeceğini şaşıran yönetim, ümit karan gibi, bu yazı silinmesin diye nasıl biri olduğunu söylemeye bile çekindiğim bir adama verdiği kaptanlık pazubandını, bu sene başında törenlerle, davul zurnayla, çayda çıra ekibiyle, mehter takımı eşliğinde arda turan'a verdi. arda'yı çok büyük bir sorumluluk altına soktuklarını da söylemeyi ihmal etmedi tabii ki adnan polat ve haldun üstünel. arda'nın görevi kaptanlık değildi, emre belözoğlu ve cassio lincoln'ün açtığı yaraları onarmaktı. her fırsatta ortaya attıkları metin oktay ruhunu da işin içine sıkıştırdılar. yetmedi sırtına 10 yazdırdılar, arda bunu istemediğini daha önce söylemiş olsa bile.

    ortaya çıkan durum şuydu; sırtında kendi numarası yerine bir başkasının numarası yazan, bir başkası olması istenen, takımın kurtarıcısı, takımın ruhu, takımın taraftarı, takımın forveti, takımın orta sahası, takımın savunmacısı, takımın kalecisi olması beklenen, türk futbolunun kaderini değiştirmesi beklenen, bir kahraman olması beklenen, hatta bir süper kahraman olması beklenen, tanrılaştırılmaya çalışılan bir arda turan. ama bir yandan da bu beklentilerin altında ezilmiyorum demek isterken gülmeyi unutan, sahada oyundan düşmeye başlayan, zaman içerisinde oyuna tutunduğu anlar 5 dakikayı geçmeyen, saha dışındaki hayatı saha içinde yaptıklarının önüne geçen, futbol hayatında profesyonellikten giderek uzaklaşan, sinirli, taraftarla arası "açılan", hasta bir arda turan.

    aynı durum anlam veremediğim kadar salakça bir tutkuyla sevilen, bu memleketin kız olsa komple vereceği harry kewell için de geçerli. türkiye ligi için çok kaliteli bir futbolcu olan, ancak aylardır sakat olan, her yıl bir ciddi sakatlık geçiren, form tuttuğunda durdurulması güç olan, ancak kolay kolay form tutamayan, formunun zirvesine çıktığında sakatlıklar geçiren harry kewell, bizim ruh hastası taraftarımız için bir put, tapınılması gereken bir obje.

    yerin dibine sokulması gerekmiyor elbette, hatta övülmesi gerekli ve doğru bile denilebilir zaman zaman. ama harry kewell'a koşulsuz gösterilen sevginin sadece yarısının arda turan'a gösterilmesi, bu sevginin de kredisinin yarım sezon olması sanırım size beyinsizliğiniz hakkında bir fikir veriyordur. bunu yalanlayacakların da temel iddiası sanırım "arda'nın yeri ayrı, arda benim yüreğim be" olacaktır. çok afedersiniz nah çekiyorum size şu anda. allahın sapıkları, mecazen veya gerçekten aylardır ortada olmayan, dünya kupası için bilenen ama galatasaray'a bir faydası olmayan kewell'ın altına yatmak istiyorsunuz, kewell süper, kewell şahane, kewell güldü mü dünyayı unutuyorsunuz, iş kaptanınıza geldiğinde "arda'nın yeri ayrı ama kendine dikkat etmeli". önce siz kendi ruh sağlığınıza dikkat edin. kendinize dikkat edin.

    "bu taraftar sattı kaptanını
    sattı altın bir tepside
    kaptanının kanlı kesik başını

    bu taraftarın ayaklarında dolaşıyor korku
    gölgesi gibi
    karanlık bir su gibi yaşıyor
    bu taraftar

    güneş batınca her akşam
    kaldırımlarda takımının atkısını sürüyerek
    parmaklarının ucuna basıp yürüyerek
    size doğru yaklaşan odur
    siz tanıyın onu
    kalbinin boynunda sallanarak seslenen
    mel'un çıngırağından
    ve bilin ki onun
    döküyor parça parça cüzzam illeti
    ruhunun etini..."
  • 2279
    bana acı bir tecrübe yaşatmış oyuncu.

    evet kendisini çok sevdiğimi söyleyemem. 9 aydır falan sözlük yazarıyım. çok entrym yok, az ama öz yazmaya çalışıyorum, haftaiçi de yazamıyorum. ancak haftasonları ne kadar boş zamanım olursa ve içimden geldiği kadar işte. 200 entrym var topu topu, yarısı falan basketbol hakkında, sözlükte basketbolu takip edenler az olduğu için onlar pek ilgi görmüyor zaten. futbol hakkında da hiçbir futbolcu hakkında olumsuz eleştiri yapmamaya çalışıyorum, takımda sevmediğim adam da çok azdır, barış özbek vardır mesela. benim burada yazma kaygım ne dikkat çekmek, ne de karma yapmak. öyle olsaydı zaten bu kadar az entry yazmazdım, nitelikli olmayan ama komik birkaç şey yazar alırdım diye düşünüyorum on numara oyları. demem o ki arada bir sağ üstte ben'e bastığımda bu hafta dikkat çeken entryleri sekmesi çıkıyor, en beğenilen entryleri falan çıkmadı mesela bugüne kadar hiç. en ofsayt entryleri de çıkmamıştı, ta ki arda hakkında eleştirici bir entry yazana kadar.

    dediğim gibi kendisini çok sevmiyorum, ilk çıktığı zamanlarda ben de heyecanlandım mlada boleslav maçında mesela, veya o sezonun geneli diyelim. daha sonra röportajları rahatsız etti beni, kilo alması, durarak oynaması, bazı şeyler soğuttu arda'dan beni. kaptan yapıldığında sevinmedim, açık açık da söyleyeyim. belki birkaç yıl sonra olsa ben onu sevmezken bile razı olurdum, ama daha çok erkendi. metin oktay ile karşılaştırıldıkça içim acıdı, üzüldüm. büyük kaptan tezahüratlarını hak ettiğini hiçbir zaman düşünmedim.

    düşünmek zorunda da değildim zaten. ama asıl konu burada başlıyor. taraftarın tapar derecede sevdiği bir oyuncu hakkında olumsuz bir şey yazmak suç mudur? görünen o ki öyle. ama aynı taraftar değil mi bir hafta öncesinde büyük kaptanını yuhalayan, niye tepki aldım o zaman bu kadar? anlamıyorum, anlayamıyorum. dediğim gibi kaygım karma değil, öyle olsaydı eğer haftanın en ofsayt entrylerine giren entrymi silerdim üstüne bir tane daha yazmak yerine(ki muhtemelen o da girecek listeye). taraftarın böyle değişken bir şekilde davranmasına üzülüyorum, belki de kaptan yapılmasa kendi açısından daha iyi olacak arda'ya da çok zarar gördüğü için üzülebiliyorum.

    evet arda hakkında olumsuz konuşabilirim, sevmeyebilirim ama;

    sizin fikirlerinizle aynı şekilde düşünmemem kendisi hakkında yazdığım her entrymin kötülenmesini, toplumsal linç muamelesi görmemi gerektirmez. ilk cümlede sölediğim tecrübe ise şu oldu benim açımdan: taraftarın sevdiği bir oyuncu hakkında onlarla aynı düşünmüyorsan belirtmeyeceksin, yazmayacaksın düşünceni.

    sözlüğün amacı neydi, pardon? insanların kendi düşüncelerini özgürce ifade edebileceği bir ortam oluşturmak değil mi bir bakıma? öyle olmadığını üzüntüyle görüyorum.
  • 2280
    galatasaray' ın imrenilen yetiştirdiği en iyi oyuncusu, ali sami yen , gündüz kılıç, coşkun özarı, turgay şeren, metin oktay,fatih terim, cüneyt tanman, tugay kerimoğlu gibi büyük kaptanlarından bir tanesidir. futbol kalitesi tartışılmaz. sevecenliği, insanlığı on numaradır. kendisine metin oktay velihatlığının erken verildiğini düşünen insanlara katılmıyorum. önümüzdeki sene yeni transferlerle beraber formunun zirvesine ulaşacaktır. 22 yaşında kaptan olduğunu düşünürsek bence herkes 22 yaşında neler yaptığını gözden geçirmelidir. kendisi büyük hizmetler verip uefa kupaşı şampiyonu takım kaptanı olduktan sonra ilk önce liverpool' a oradan dünyanın en büyük klüplerine transfer olması en büyük dileğimdir. yürüyedur kaptanım...
  • 2281
    --- alıntı ---

    bu yazıya aslında teee aceto nun arda yazısından sonra başlamıştım da sildim. içime sinmedi hiç bir türlü.

    şimdi bloggerlar,eli kalem tutanlar, arasında yeni bir moda var. arda gitsin, yurt dışında mutlu olsun. bu ülkede çünkü rahat yok parçalıyoruz yıkıyoruz argümanını temel alarak yazıyorlar yazılarını.

    haklılar ama bir o kadar da iki yüzlüler. arda nın bu kadar tartışmaya açık hale gelmesinin 2 tane nedeni vardır. iç ve dış nedenler.

    dış dünyada arda'ya rahat verilmemesinin nedeni açık ve seçiktir! üzerindeki sarı kırmızı renkler. bu adam ben galatasaraylıyım diye bağırdıkça daha fazla düşmanı oluyor. rahat ettirtmiyorlar.

    sürekli üzerine gidip, yok sevgilisi,yok ayakkabısı, yok giydiği şeyler,yok göbeği,yok kime pas atmış atmamış.

    içerde ise aceto nun ve diğerlerinin dediği, metin oktay mania ve galatasaray taraftarının 10 verip 1000 istemesidir. ama bu tamamen bir iç mesele olup, her büyük takımda ve onların kaptanlarıyla,bayrak adamlarıyla olan bazı olaylardır.

    totti ve roma taraftarı, maldini ve curva sud. bunlar hep göz önünde olan aşk-nefret ilişkisine sahip etkileşimlerdir.

    taraftar takımı protesto edebilir( ki bence haksızlardı bu protesto da), bunda hiç kimseyi ayırmama kayıgısı güdülmüştür ve arda'da payını almıştır.

    ama gel gelelim ki arda'nın da ufak tefek problemleri yok değildir. misal, arda tam profesyonel bir adam değil. yani demek istiyorum ki hala oyunu aklıyla oynamıyor. reflekslerini ve anlık iç güdülerini kullanıyor.

    bu özelliği onu ne kadar değerli kılsa da bir o kadar da verimsiz kılıyor. sinirlerine hakim olamayıp, aynı adama sürekli çalım atmak, obsesyon haline getirmek gibi yetenekli oyuncu zaafiyetlerini barındırıyor.

    ikincisi arda fiziksel olarak çok kalın. bu özelliği ona ıtalya liginde avantaj sağlayabilir ama ispanya ve özellikle gitmek istediği "liverpool" un olduğu ingiltere liginde oynamasına izin vermez.

    ama arda'da kesinlikle bir tugay edası da yok değil. yani oraya gittikten sonra hayatı ve oyunu algılama biçimlerini geliştirip çok başka bir oyuncu haline de gelebilir.

    ama mesele arda'nın gidip gitmemesi değil.arda'nın burdan el birliği ile yollanma çabası/hevesi.

    şu adam eğer elinde bir kupa kaldırmadan giderse ben bir galatasaraylı olarak çok üzülürüm.

    ve eminim benden başka bir sürü galatasaraylı da üzülür.

    en başta arda.

    --- alıntı ---

    http://sinirhastasi.blogspot.com/...git-burdan-arda.html
  • 2284
    25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci sonrası ''biz şampiyon olamıyorsak kimin şampiyon olduğu bizi ilgilendirmez'' diyen futbolcumuzdur.

    tamam güzel söylemişsin de bir ara lafının ilk kısmını oluşturan biz şampiyon olamıyorsak kısmı ile ilgili de bizi aydınlatırsa sevinirim.

    takımda aktif olarak rol aldığı 2008-2009 ve 2009-2010 yıllarında aldığımız sonuçlardan sonra umarım yeni bir fatih terim olmaz diye dua ettiğim futbolcumuzdur. * *
  • 2286
    "biz şampiyon olamıyorsak kimin şampiyon olduğu bizi ilgilendirmez'' diyerek fenerbahçe'nin şampiyon olmasının galatasaraylıları ilgilendirmediğini belirtmek istemiştir... ama durumun aslında böyle olmadığının kendisi de farkındadır bir galatasaraylı olarak...

    yok eğer açıklamalarında gerçekten samimiyse, kendisinin fenerbahçe'ye transfer olmasında da sorun yoktur o zaman... fenerbahçe, galatasaraylılar için sıradan bir kulüpse boşuna gitmem falan demesin fenerbahçe'ye... galatasaray'dan gidiyorsa hangi takıma gideceğinin önemi yoktur aynı mantıkla...
  • 2287
    "emre belözoğlu'nun başımın üstünde yeri var" diyen takımımızın kaptanı! "saygım var" dersin anlarım güzel kardeşim ama bu formaya en buyuk terbiyesizlikleri yapan birisi için "başımın üstünde yeri var" dersen ben sana nasıl "kaptanım" dicem, ben seni nasıl sevicem. ne haliniz varsa görün. kahırlardan kahır yaşattığınız bir sezon için de teşekkürü bir borç biliriz sevgili kaptan!!!
  • 2292
    25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci sonrası verdiği röportaj sırasında kendisine sürekli olarak art niyet içeren sorular soran spiker olamamış kişiye mükemmel iki ayar vermiş olan kaptan.

    ilk olarak "şahsi olarak yaşadığın düşüş takıma da yansıdı" sorusu sonrası "sende hep şahsi sorular soruyorsun" gibi bir şey söylemiştir. daha sonra "bu başarısızlığı neye bağlıyorsun ?" sorusuna "benim suçum , benim yüzümden oldu" demiştir. daha sonras bu "insan" kendisine "hayır yani bıdı bıdı" dedikten sonra "evet benim suçum" diyerek bir kez daha ayar vermiştir. pardon üç etmiş.

    şimdi siz bir insanı sırf" yıpratmak" için "ahlaksız" ve "mantıksız" işler yaparsanız o insan size "normal" bir karşılık vermez. bir futbolcu sırf "galatasaray" futbolcusu ve "galatasaray" taraftarı olduğu için ona sürekli olarak "kasıtlı" terbiyesizlikler yaparsanız bu onu değil "sizi" yıpratır. ha nasıl yıpratır ? maaş ve prim problemi yaşamazsınız çünkü bunu karşılayan "birileri" zaten vardır ama bu durum sizi "yancı" yapar , başkaları tarafından kullanılan "piyon" yapar. sen "insan" olmalısın "piyon" değil derler böyle adamlar için.

    ve kaptan ; sen ister git ister kal ama seni sevdiğimizi ve senin için kötü hiçbir şey düşünmediğimizi bil. sen aslan olarak doğdun , hep aslan kalacaksın.
  • 2294
    25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci sonrası verdiği röportajda galatasarayın tüm polyanna taraftarlarına ayarın kralını vermiş kaptanımızıdır.

    ne demiştir efendim şampiyonluğun ne zaman gittiğine inanıyorsunuz sorusuna''ali sami yen de oynadığımız fenerbahçe maçından sonra''...

    bu ne demektir biliyor musunuz? biz futbolcular bile şampiyonluğa inanmıyorken şampiyon olabileceğimizi düşünen polyannalar vardı demektir.

    allahtan ben onların arasında değildim. gerçekten onurlu mücadeleleri desteklenecek 2009-2010 yılı galatasaray erkek basketbol takımı ile ilgileniyordum polyannalar kendileri bile şampiyonluğa inanmamış galatasaray futbol takımının acabalarıyla ilgilenirken.

    saptırmaya çalışıp kesinlikle en azından şampiyonlar ligi umuyorduk diyenler için; öncelikle artık türkiye ligi 2. si için şampiyonlar liginin bir hayal olduğunu hatırlatır ama yine de gönülleri olsun hadi şampiyonlar ligicileri bir kenara bırakalım demekteyim. onlara da kazansak bile bursasporun kayserispor ya da beşiktaş karşısında puan kaybedebileceklerini düşündükleri için bir pes doğrusu gönderelim.

    keşke ben yanılsaydım ama gerçekler böyle dostlar. ben demiyorum kaptan diyor.
  • 2296
    25 nisan 2010 galatasaray bursaspor maci sonunda verdiği demeçlerle beni kendisine bir kez daha hayran bıraktıran büyüp kaptan'ımızdır. adama bel altı vuranlar yarın birgün onu kaybettiğimizde anlayacaklardır ama iş işten çoktan geçecek, tren çoktan alıp başını gidecektir..

    yazık, bayrak adamımızı bu kadar kolay harcıyorsak diğerlerine ne yaparız allah bilir? ama yok biz vefalı taraftardık değil mi, kaptanımızı, bayrak adamımızı ıslıklamaz, bel atı vurmazdık değil mi? * *
  • 2297
    --- alıntı ---

    zorunlu açıklama: hürriyet gazetesi

    bugün yayınlanan hürriyet gazetesinin ilk sayfası ve spor sayfalarında “bu plaka 50 bin euro” başlığıyla yer alan imzasız haber tamamıyla asılsızdır.

    dikkatli sporseverlerin aynı haber daha önce basında geniş yer aldığında, bu konuda yapmış olduğum açıklamaları anımsadığından kuşku duymuyorum.

    sporseverlerden, tiraj sağlamak amacıyla dayanaksız dedikodulardan üretilen bu spekülatif haberlere ve bu tarz haberciliğe itibar etmemelerini rica ederim.

    kamuoyuna saygılarımla,

    arda turan
    galatasaray profesyonel futbol a takımı kaptanı

    --- alıntı ---

    http://www.galatasaray.org/...ol_as/haber/6814.php
  • 2299
    takımdan sezon sonunda ayrılmasını dilediğim futbolcumuz. kendisi türkiye'nin yetiştirdiği ender yeteneklerden bir tanesi, bu iş böyle giderse en verimli yılları boşa gidecektir. zira galatasaray'da kaldığı sürece hırpalanacak ve psikolojik olarak çöküntüye uğrayacak.* yok taraftar tarafından ıslıklanmalar yok sinema kapattı diye besteler yapmalar filan.. al kardeşim sevgilinide uzaklaş buralardan.
App Store'dan indirin Google Play'den alın