2251
ne derseniz deyin ama artık bu çocuk "yüzü gülmüyor" diye eleştirilmesi arkadaş yahu; çocukta gülecek hal mi bıraktınız ulan hayvanlar?! numarasını verip de hedef göstermeyeceğim ama, "yaaa işte arda efendi, ondan sonra böyle ağlarsın sami yen'in çimlerinde 'liverpool' diye!" şeklinde entry'ler yazıldı bu sözlükte; atletico madrid yenilgisinden sonra liverpool diye ağladığını iddia edebilecek kadar vicdansızlaşabilen bir şebek sürüsü tarafından eleştiriliyor arda. nasıl gülsün ulan yüzü?!
anca sıkışılınca eski kaptanlarla karşılaştırırsınız; hasan şaş'ın, hakan şükür'ün, bülent korkmaz'ın başlıklarına girip entry'lerinizi koydurtmayın bana buraya.
kendinize gelin ulan; artık sözlükte adı arda'dan çok geçmeye başlayan kız, arda'nın lisede 2 ay çıktığı kız değil. hayatını birleştirmeye karar verdiği kız o; "keşke biraz da fener'den x'le çıksa da onun performansını düşürse!" diye entry yazan da mı biziz? arda'nın yüzü de bir türlü gülmüyor di mi? e ananın amı! şunun yarısını arda'nın yüzüne söylesen cinayet sebebi olur ulan davar eşşeği! ondan sonra da sözlüğe girer, "arda'nın öldürdüğü sözlük yazarı haksız olabilir ama bunu hak etmedi..." diye karalarsın; nah etmedi!
ondan sonra da "ben taraftarım kardeşim, anlamam; başarı isterim! iyi oynamayanı protesto ederim, hakkım var; demir krasi!" yazarsın sözlüğe. bu kulübün sırtından bi türlü atamadığı yüküsün ulan sen;, ne taraftarı, kargomuzsun bizim! senin gibi andavallı hödüklerin hezeyanları yüzünden 2 senede bir teknik direktör değişiyor işte bu memlekette. bana kimse bal mumlu davetiyeyle taraftarlık teklif etmedi, "gel bizim takımı tut; bol şampiyonluk, bol derbi galibiyeti görürsün!" demedi, benim öyle bi sorunum yok koçum...
aklı biraz başında olanı neyse de, arda'yı kasten takımı sabote etmekle suçlayanı var işte bu sözlükte. dikkat edin; her fırsatta antu'nun geri zekalılığından dem vuran sözlükten bahsediyoruz. he canım, he gülüm; tıkır tıkır işleyen takımın da tek sorunu arda'ydı. arda'sız takımı da izlemedik mi beraber o sakatlık döneminde? öyle ya; o sırada sen "arda'nın x'e pas atmaması" başlıklarını doldurmakla meşguldün...
takımın derdinin ne olduğunu tartışmaya gelince toz olur gidersin ama dürrük! "yea sen kimsin rijkaard'a akıl fikir veriyorsun; 4-4-2'ler, 4-3-3'ler, fm mi oynuyoruz yeaa..." diye zırvalarsın; takım kaybedince de, "sahada olmadığı maçlarda bile" arda'yı sorumlu tutarsın.
ulan holywood sineması; koca bir nesli yedin de haberin yok. al da övün yarattığın geri zekalılar ordusuyla...
1-) işler asla iyi gidemez; finale doğru çözülecek büyük bir sorun olmalıdır.
-e işte gerçek hayat o senin basmakalıp kurguna benzemeyince, yadırgıyor çocuklar. sorunları kendi kafalarında yaratmaya başlıyorlar; arda'nın x'e, y'ye pas atmaması, bilmem ne...
2-) sorun, mutlaka filmin kötü adamının kabahati olmalıdır.
-bu kadar basit işte. işler kötüye gidiyorsa; en iyi durumlarda bile kötü gidebilecek bazı şeylerin olduğu ihtimalini asla kabul edemiyor gariplerim. ya senin filmlerdeki gibi mutlu son mükemmel olacak, ya da "her şey" düzelene kadar film bitmeyecek. kötü giden şeylerin de komplike sebepleri olabileceğini söyleyenlere kesinlikle kulak tıkanacak; ne kafasını karıştırıyosunuz lan çocukların yok orta saha dirençsizliği, yok santraforsuzluk... arda yapmıştır arda; hep onun başının altından çıkıyo.
3-) karakterlerin motivasyonları belirgin olmalıdır.
-haah; bu da önemli. iyi, mutlak iyi olsun; kötü de mutak kötü. ne ulan o smerdyakov'lar, jean valjean'lar; iyi mi kötü mü belli değil, ne kafasını karıştırıyonuz milletin?! karakter kötüyse, içinde gram iyilik bulunmasın arkadaş! al işte; bu filmleri çeke çeke memleketimin gençlerine yaptığına bak: caner iyi, öyleyse futbolunun da iyi olduğu anında kabul edilmelidir. haftalarca takımı 1 kişi eksik oynatması, asıl işi olan ofansif görevleri dahi yerine getirememesi; bir manisa maçında ileriye attığı tek uzun pasla affedilmelidir. arda kötü, öyleyse "tek hareketle affolunma" tarifesi ona işlememeli, yaptığı asist görmezden gelinmelidir.
yaktın memleketimin gençliğini hollywood...
----------
bir şempanzeye laf anlatma çabası; umutsuz... hayatımın 10-15 dakikasını böyle anlamsız bir uğraş için harcadığım için muhtemelen kendimi asla affedemeyeceğim; ama umut fakirin ekmeği işte. arda'ya yerinde eleştiriler getiren taraftarlar zaten üzerlerine alınmamaları gerektiğini ve lafın nereye gittiğini zaten görmüşlerdir; onlara selamlar.
anca sıkışılınca eski kaptanlarla karşılaştırırsınız; hasan şaş'ın, hakan şükür'ün, bülent korkmaz'ın başlıklarına girip entry'lerinizi koydurtmayın bana buraya.
kendinize gelin ulan; artık sözlükte adı arda'dan çok geçmeye başlayan kız, arda'nın lisede 2 ay çıktığı kız değil. hayatını birleştirmeye karar verdiği kız o; "keşke biraz da fener'den x'le çıksa da onun performansını düşürse!" diye entry yazan da mı biziz? arda'nın yüzü de bir türlü gülmüyor di mi? e ananın amı! şunun yarısını arda'nın yüzüne söylesen cinayet sebebi olur ulan davar eşşeği! ondan sonra da sözlüğe girer, "arda'nın öldürdüğü sözlük yazarı haksız olabilir ama bunu hak etmedi..." diye karalarsın; nah etmedi!
ondan sonra da "ben taraftarım kardeşim, anlamam; başarı isterim! iyi oynamayanı protesto ederim, hakkım var; demir krasi!" yazarsın sözlüğe. bu kulübün sırtından bi türlü atamadığı yüküsün ulan sen;, ne taraftarı, kargomuzsun bizim! senin gibi andavallı hödüklerin hezeyanları yüzünden 2 senede bir teknik direktör değişiyor işte bu memlekette. bana kimse bal mumlu davetiyeyle taraftarlık teklif etmedi, "gel bizim takımı tut; bol şampiyonluk, bol derbi galibiyeti görürsün!" demedi, benim öyle bi sorunum yok koçum...
aklı biraz başında olanı neyse de, arda'yı kasten takımı sabote etmekle suçlayanı var işte bu sözlükte. dikkat edin; her fırsatta antu'nun geri zekalılığından dem vuran sözlükten bahsediyoruz. he canım, he gülüm; tıkır tıkır işleyen takımın da tek sorunu arda'ydı. arda'sız takımı da izlemedik mi beraber o sakatlık döneminde? öyle ya; o sırada sen "arda'nın x'e pas atmaması" başlıklarını doldurmakla meşguldün...
takımın derdinin ne olduğunu tartışmaya gelince toz olur gidersin ama dürrük! "yea sen kimsin rijkaard'a akıl fikir veriyorsun; 4-4-2'ler, 4-3-3'ler, fm mi oynuyoruz yeaa..." diye zırvalarsın; takım kaybedince de, "sahada olmadığı maçlarda bile" arda'yı sorumlu tutarsın.
ulan holywood sineması; koca bir nesli yedin de haberin yok. al da övün yarattığın geri zekalılar ordusuyla...
1-) işler asla iyi gidemez; finale doğru çözülecek büyük bir sorun olmalıdır.
-e işte gerçek hayat o senin basmakalıp kurguna benzemeyince, yadırgıyor çocuklar. sorunları kendi kafalarında yaratmaya başlıyorlar; arda'nın x'e, y'ye pas atmaması, bilmem ne...
2-) sorun, mutlaka filmin kötü adamının kabahati olmalıdır.
-bu kadar basit işte. işler kötüye gidiyorsa; en iyi durumlarda bile kötü gidebilecek bazı şeylerin olduğu ihtimalini asla kabul edemiyor gariplerim. ya senin filmlerdeki gibi mutlu son mükemmel olacak, ya da "her şey" düzelene kadar film bitmeyecek. kötü giden şeylerin de komplike sebepleri olabileceğini söyleyenlere kesinlikle kulak tıkanacak; ne kafasını karıştırıyosunuz lan çocukların yok orta saha dirençsizliği, yok santraforsuzluk... arda yapmıştır arda; hep onun başının altından çıkıyo.
3-) karakterlerin motivasyonları belirgin olmalıdır.
-haah; bu da önemli. iyi, mutlak iyi olsun; kötü de mutak kötü. ne ulan o smerdyakov'lar, jean valjean'lar; iyi mi kötü mü belli değil, ne kafasını karıştırıyonuz milletin?! karakter kötüyse, içinde gram iyilik bulunmasın arkadaş! al işte; bu filmleri çeke çeke memleketimin gençlerine yaptığına bak: caner iyi, öyleyse futbolunun da iyi olduğu anında kabul edilmelidir. haftalarca takımı 1 kişi eksik oynatması, asıl işi olan ofansif görevleri dahi yerine getirememesi; bir manisa maçında ileriye attığı tek uzun pasla affedilmelidir. arda kötü, öyleyse "tek hareketle affolunma" tarifesi ona işlememeli, yaptığı asist görmezden gelinmelidir.
yaktın memleketimin gençliğini hollywood...
----------
bir şempanzeye laf anlatma çabası; umutsuz... hayatımın 10-15 dakikasını böyle anlamsız bir uğraş için harcadığım için muhtemelen kendimi asla affedemeyeceğim; ama umut fakirin ekmeği işte. arda'ya yerinde eleştiriler getiren taraftarlar zaten üzerlerine alınmamaları gerektiğini ve lafın nereye gittiğini zaten görmüşlerdir; onlara selamlar.