resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 6276
    saçmalamakta çığır açan efsane(!) başkan.

    yabancı hocalar, yabancı sınırından dolayı yetenekli genç türk oyuncular istemiş; ocak ayı transferlerinden ontivero, telles, hajrovich, burdisso vs. bu adamların hangisi türk?

    demin de fıkra anlattı kedi-kıyma ilişkili.

    (bkz: yav he he)

    edit: şunu da ekleyelim, hocalar mevcut yerli kalitesini beğenmemiş olabilir dedi; sormazlar mı adama o zaman rezil bir sezondan sonra burak yılmaz'ın sözleşmesini ne halt etmeye 2019'a kadar uzattın diye.

    ilk geldiğinde dediğin gibi, işini bilen profesyonellere bırakmış olsaydın, o adamlar 2013-14 sonunda ne selçuk ile ne burak ile bu kadar uzun kontratlar yapmazdı.
  • 6277
    konuşmasının sonuna doğru sesi titriyordu. bu durumda olmasından dolayı gergin gözüküyor. ancak ibradan bağımsız olarak şunu söyleyeyim kongrelerde konuşan bütün başkanlar kendilerini savunuyor peki kardeşim bu son dönemde bütün a.ş.'lerin zarar etmesinden neden bahsetmiyorsunuz. hepsi eski dönemlerden kendi dönemlerine kalan borçlardan bahsediyor ama büyüterek devrettikleri borçlara bir kulp buluyorlar biriniz de şu borcu eritmek için birşeyler yapın aynı zamanda sportif başarı da kazanın da ayakta alkışlayalım başımızın tacı yapalım biz de. bu arada aysal'ın borçları hakkında pek bir bilgim olmasa da sportif başarılarını da inkar etmemek lazım ne kadar eleştirsek de.
  • 6279
    sportif başarı yakaladığı zamanlar da fatih terim ve kendisini çok severdim. ilk başkan olduğu zaman '' zengin, borçları kapatacak, efendi, sporu bilenlere bırakacak ve kendisi mali olarak durumu düzeltecek '' gibi sözler dolanıyordu ve inanmıştık da. çok mutluyduk la ilk 2 sene. sonrasını hepimiz biliyoruz işte. velhasıl galatasaray'ın eski başkanıdır.
  • 6280
    bizde futbolda basariliysan iyi baskan, futbolda basari yoksa kotu baskansin. unal hem basarili hem nispeten basarisiz oldugundan hem sevip, oveni var hem de yerin dibine sokani.

    hic mali durum filan denilmesin. son 15 yilda gelen her baskan kadar borclanmis. fatih terim ile olan olmasaydi halen daha efsane baskandi.

    benim icinse sanki yarim kaldi hersey. vaadettiklerini hep ucundan kiyisindan baslayip yarim kalmis gibi geliyor.

    unal aysal hakli mi degil mi cidden zaman gosterecek.
  • 6281
    valla bilale anlatır gibi anlattı demişler. dinledim konuşmasını tek bir soru soracağım, cevabını bilenler, bilal gibi dinleyenler yanıtlasın da biz de öğrenelim.

    "adnan polat döneminde 326 milyon dolar borç alacak farkı ile devraldık. bunun üstüne 82-83 milyon dolar faizini de koyalım, yani aslında 409 milyon dolar borç alacak farkı ile aldık, 376 milyon dolar borç alacak farkı ile teslim ettik" dedi.

    376 milyon doların 220 milyon dolarının banka borçları olduğunu söyledi,

    peki başkanım; birebir karşılaştırma yapabilmek için bu 376 milyon doların üstüne 220 milyon dolar için ödenecek faizleri de koyalım, bir de öyle bakalım mı borç alacak farkına? ne dersin?
  • 6283
    1971 yılında aysal, tarabya'daki evinde eşi ahu hanım ve minik kızı ala ile otururken, bir polis aracı durmaksınız korna çalmaya başlıyor. minik kızının korkması üzerine polise ''korna çalmaması için ricada'' bulunmak üzere aşağıya inen aysal, sinirli polisler tarafından tartaklanıp önce karakola sürükleniyor ardından hakaret ve dayağa maruz kalıyor. o sırada ram dış ticaret'te parlak bir kariyeri olan aysal, ''ben burada hiçbir şey yapamam diyerek'' tası tarağı toplayıp belçika'ya gidiyor ve bu ülkeye yerleşiyor.

    galatasaray'da başkanlıktan ayrılması da benzer bir hikaye sanırım.
  • 6284
    görevi adnan polat'tan devraldığında maddi tablo ve takımın sportif durumu perişandı. yönetim modeli olarak beşiktaş'ın yıldırım demirören sonrası yaptığı gibi feda diyerek tasarruf ederek borç ödemek yerine riske girerek agresif bir tutumla daha çok kazanıp kazançtan borç ödemeyi benimsedi. neticede oynadığı kumar tuttu, 2 sene şampiyonluk ve şampiyonlar ligi gelirleri, taraftarın daha önceki dönemlerde görülmemiş düzeyde kulübe maddi destek sağlamasıyla inşa ettiği sistem ayakta kalır hale geldi. ancak maddi anlamda ödemeler beklenen düzeyde yapılamadığı için büyük bir risk altında devam etmektedir. bu riskin adı ekonomik olarak sürdürülebilirlik adına sportif başarıları ekonomik kazançlara dönüştürebilmektir. eğer giderlerimizi kazançlarımızla ödeyemez hale gelirsek çarkları döndürebilmek için sisteme dışarıdan gelir bulmak durumundayız bunun adına da borç diyoruz ve tabi ki faizi de ayrı bir yük.

    aysal sonrasında devralınan tabloya bakarsak; passolig sebebiyle bilet gelirlerinde ciddi düşüş bulunuyor, forma satışları geçmiş dönemlerden daha az, göğüs reklamı önceki dönemden daha az kazandırıyor, ciddi gelir kaynağımız olan şampiyonlar liginden elendik ve aysal sezon başında mancini'yi gönderdikten sonra getirdiği prandelli ayrıldı kendisine ciddi bir tazminat ödeyeceğiz gibi görünüyor. bu saydığım kalemlerin tümü kulübün bütçesinde ciddi gelir kayıpları ve gider hanesine yazılmış zararlardır. yarsuvat yönetimi bu zararları sportif sistemin ürettiği faaliyetlerden karşılayamadığı için bankalardan kredi yoluyla karşılamaya çalışacak ve kulüp borç yükünü azaltmak yerine arttıracaktır.

    aysal'ın sportif olarak başarısını ve galatasaray'ın dünya'da tekrar sözü edilir hale gelmesinde aslan payına sahip olduğunu kimse inkar etmiyor. ancak aysal kendi elleriyle yarattığı riske dayalı yönetim metodu olduğunu bilerek neden kulübü istikrarsızlıkların içine sürükleyerek bugün ki tabloyu hazırlamıştır ? terim'den mancini'ye, arkasından seçim kararı alınması, mancini'den prandelli'ye, arkasından istifa kararı alınması, yarsuvat yönetiminin gelişi, prandelli'den hamzaoğlu'na gelen süreçte takımın sportif istikrarsızlığı ve gelir kayıpları, yapmaması gereken sportif harcamaları yapması yönetim yanlışlığı değil midir ? bu kayıplar geldiği ilk gün kendi eliyle riske dayalı yönetim metodu yaratan aysal'ın hanesine yazılmayacak mıdır ? elbette yazılması gerekir.

    galatasaray'ın gelirleri ana başlıklarıyla;
    a. faaliyet kazançları (yayın hakları, kombine, bilet, forma, sponsorluklar, turnuva gelirleri),
    b. finansal araçlar (banka kredisi),
    c. varlık satışı (hisse, futbolcu, gayrimenkul)

    şimdi burada ki herkes birgün galatasaray'ı yönetme hayali kuruyorsa elindeki kartların yukarıda saydıklarım olduğunu bilmesi gerekir. siz yönetici olsaydınız stratejiniz ne olurdu düşünün bakalım ben aysal'ın ne yaptığını anlatacağım. göreve geldiğinde daha iyi takım ve teknik kadro kurarak a. gelir grubu olan faaliyet kazançlarını arttırdı ve geçmişten gelen büyük çapta nakit gerektiren ödemelerde c. grunundan hisse satışı ve sermaye arttırımı araçlarını kullandı. sermaye artışından gelen gelir bankalara olan temliklerin kaldırılması ve borçların yeniden yapılandırılmasında harcandı bu demek oluyor ki b. grubu gelir olarak banka kredisi kullanıldı, borçlar geleceğe ertelendi yani aslında gider hanemizde bizi bekleyen yeni riskler yaratıldı.

    şimdi ki yönetim ne yapıyor ? istikrarsızlık sebebiyle a. gelir grubundaki faaliyet kazançları ciddi oranda azaldığı için bu açığı b. grubundan banka kredisiyle (dış kaynak temini yoluyla) çözmeye çalışıyor. peki gerekli kredileri bulamazsa ne yapacak ? işte aysal'ın kendisinin elinde değil de başkasının elinde patlayan riskli yönetim metodunun finansal başarısızlığı burada başlıyor. yönetimimiz faaliyet olarak kazanamadığı paraları, kredi olarak bulamazsa c. grubu gelirlerine yani varlık satışına başvuracak öncelikli olarak futbolculardan başlanacaktır. ne çok sevildi muslera, sneijder, drogba, melo'yu getirdiği gerekçesiyle şimdi takımdaki yıldızların satılma riskiyle karşılaşacağız. peki başarıya doğrudan katkı sağlayan oyuncularımızı kaybedersek sportif anlamda başarı kazanıp a. gelir grubunu büyütebilme imkanımız ciddi derecede azalmaz mı? tabi ki azalır, sözün özü aysal'ın yarattığı yönetim modeli futbol takımı başarılı kalabildiği sürece kulübün yaşamayı sürdürebileceği, başarıya endeksli gelirleri alamadığında ise yeni borçlar yaratan kredilere ya da varlıklarını elinden çıkarmaya zorlamaktadır.

    6 aralık 2014 galatasaray olağanüstü genel kurul toplantısında "borç polat döneminde yaratıldı, ben 330 milyon dolar'la devrettim." açıklamasını baz alarak konuşursam. döneminde 2 lig şampiyonluğu, 3 şampiyonlar ligi katılımı, sermaye arttırımı, kulüp hisselerinin satışı, taraftar harcamaları vs. gelirine sahip bir başkan 330 milyon dolar borç devredemez. ünal aysal'dan beklentimiz borcu 200 milyon dolar düzeyinin altına indirerek normal şartlar altında da kulübün sürdürülebilir bir yapıya sahip hale getirmesiydi. bunu yapacak akıl, tecrübe, imkanlara da sahipti ama yapmadı ya da yapmak istemedi. şimdi uyuşturucu madde bağımlısı gibi kazanabildiğimiz sürece ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz, kazanamazsak borç alıyoruz, o da olmazsa evdeki eşyalarımızı satıyoruz. bu tablo böyle devam ederse birgün evi satıp hepten kurtulacağız.

    bundan sonrası şahsi düşüncem biraz da komplo teorisi. aysal neden yapmadı ya da yapmak istemedi. 6 aralık 2014 galatasaray olağanüstü genel kurul toplantısında "galatasaray'ın bu borç yükünü karşılayabilecek varlıkları vardır" sözünde saklı olduğu düşüncesindeyim. tabi ki var sayın aysal, satmak istenirse galatasaray'ı kimseye muhtaç olmadan ayakta tutacak varlıkları var ancak maharet varlıkları elden çıkarmadan yönetebilmektedir. riva arazisi, metin oktay tesisleri, mecidiyeköy çadır arazisi, galatasaray adası her biri mücevher gibi geçmişimizden yadigar olarak bekliyor. bekliyor ama mali kriz sebebiyle üç-beş kurnaza haraç-mezat elden çıkarılmayı değil. projelendirilip galatasaray'ın yatırımı olarak daimi gelirler kazandırmayı bekliyor. yaklaşık 10 sene önce de böyle olmuş başımızda aig hisseleri krizi varken elinde nakiti olan ünal aysal hisseleri satın almış daha sonra kulübe geri satmış, bu alışverişten kar da etmiş ama sırf galatasaray'ın iyiliği için yapmış. çok değil bir kaç senelik projeksiyon yapıyorum birilerinin ağzını sulandıran galatasaray'ın gayrimenkulleri satışa çıktığında yine galatasaray'ı seven, "hayırsever" insanlar sırf kulübe bağlılıklarından fedakarlık kisvesi altında "parası neyse vermeye hazırız, bizim de katkımız olsun" diyebilirler. arkadaşlar yanlış anlamayın bunlar hayır işidir; yoksa kim ne yapsın boğazın ortasında istediğin şekilde işletebileceğin bir adayı, mecidiyeköy'de plaza olacak bir arsayı, florya'da villardan site oluşturabileceği bir araziyi, üçüncü köprü güzergahındaki devasa bir bölgeyi.

    sözün özü; sportif olarak başarılı, idari olarak başarısızdır ya da beklenildiği kadar başarılı değildir. sular yükseldiğinde balıklar karıncaları, sular çekildiğinde karıncalar balıkları yermiş. aysal'ın döneminde bütçemizin gelir kalemi gayet iyiydi, yelkenlerimiz havayla doluydu ancak dümeni tehlikeli sulara kırdı. elimizde ciddi imkanlar varken "sular yükselmişken" biz karıncaları yiyemedik ve şimdi sular çekilmeye başladı. kendisinin başarılı olduğunu düşünen varsa geride ne bıraktığını bir sorgulasın bakalım, türkiye'de ki rakiplerinden daha gelişmiş bir mali tablo, idari yapı, sportif kadro, taraftar kitlesi vs. hangisi bizi diğer rakiplerimizden ayırtedecek düzeyde değişti. cevap veriyorum, hiçbiri. fenerbahçe ve beşiktaş'ın ekonomik, idari, futbolcu, taraftar yapısı neyse bizde de o var. metin oktay galatasaray'a geldiğinde galatasaray'ı türkiye'ye açtı, kulübün taraftar kitlesi diğer rakiplerinden ayırt edilir düzeyde farklılaştı. jupp derwall galatasaray'a geldiğinde arkasında diğer rakiplerinin ötesinde bir sportif kadro ve mentalite bıraktı. faruk süren galatasaray'a diğer rakiplerinin ötesinde başarılar ve prestij tanınmışlık bıraktı. bizim aysal'dan beklediğimiz eğitim, tecrübe, görgü olarak uluslararası bir insanın idari ve ekonomik olarak kurumsal bir yapı bırakmasıydı. ancak ne yazık ki bu vaat gerçekleşmedi, hatta sürpriz seçim kararı alıp ali dürüst, adnan öztürk, abdurrahim albayrak'ı yönetim dışında tutarak birlikte yola çıktığı insanlara yanlış yapması ve sezon başında sürpriz şekilde istifa ederek bizi idari krizlere sürüklemesi kulübü kötü yönettiğinin delilidir. "başarılı olarak addedilmek için ardında ne bıraktı ?" ben bu soruyu sorarım. hiç bir kulvarda ayırt edilir özelliğimiz yok, birkaç oyuncumuz satılırsa kabuslu adnan polat günlerine döneceksek başarılı demek iltifat olur.
  • 6286
    türk mantalitesiyle baya baya başarılı görünen başkandır.

    lakin olay o değil işte. türk mantalitesinde nasılsa adalet yok deyip susmak varsa tamam, ama değil abicim. akp'ye, fenerbahçe-federasyon çetesine direnebildiği kadar direndi kendisinin ve kendisini savunanların ana savı. hayır abicim. yapmadı. yalan söylemeye gerek yok. bunda şikeli senenin olduğu sene hiç tribün cezası almama rezaletini gerçekleştiren ve bununla övünen ultraslan'ın da payı büyüktür. ünal aysal'ı iteklemedi taraftar, daha fazlasını yap, isyan et demedi. ve ünal aysal sadece birkaç açıklama yapıp sustu.

    bakınız, resmi siteden kimseye faydası olmayan açıklamalar dışında şike sürecinde attığı hiçbir somut adım yok. bunu şu anki yönetim de yapmıyor, bi önceki de yapmadı. şu olsaydı da yapmazdı demenin galatasaray'a bi faydası yok. çünkü galatasaray'ın en temel genlerindendir muhalefet, isyan, haksızlıklara karşı haklı yollarla mücadele.

    ne yapabilirdi? uefa'ya gidebilir, türk basınını olmuyorsa yabancı basını ayaklandırabilir, uefa'nın bile katıldığı şikenin üstünü örtme rezaletinde hem federasyonu hem uefa'yı rezil rüsva edip gereken cezaları vermelerini sağlayabilirdi. bakın, aziz yıldırım rezalet bi başkandır, ama bi düşünün aynı durumun tam tersini. cemal nalga olayında bile ne kadar ortalığı ayaklandırdıklarını hatırlayın. göreceksini ünal aysal'ın pasifliğini.

    bugün herkes fatih terim hükümet yancısı, tayyip'in uşağı olduğu için konuşmuyor diyor. haklı, herkes haklı. peki ünal aysal neden konuşmuyor? bu eğilmek değil de nedir, neden açıklamıyor çat çat olanları? bilmiyor mu yoksa? gerçekten bunu düşünüyorsanız zaten meftunsunuzdur adama, değiştiremez kimse fikrinizi. ama bilmiyor olamaz. bilmiyorsa, bu da bi sorundur zaten.

    gidersin cas'a dava açarsın, havuzdan çekilmekle tehdit edersin, böyle bi rezalette gerekirse maça çıkmazsın. ama bildiğin, federasyon bizi susturmak için ünal aysal'ın ilk sezonunda cezalardan bahsetti, fenerbahçe'ye göstermelik bikaç ceza verdi ve biz şampiyonluğu o kadar özlemiştik ki sustuk.

    bugün birçok arkadaşımız 50 sene onurluca mücadele etmeyi fatih terim'le gelecek bir onursuz şampiyonluğa tercih ederim kafasında. haklılar. peki bariz bir şekilde birilerinin hak yediği şu ortamda oynamayı galatasaray onuruyla ne kadar bağdaştırıyorsunuz? neden şikeye bu kadar tepkisiz kalınmasına tepki gösteremiyorsunuz?

    spk olayları varmış, engellenmişiz. kardeşim bu ünal aysal'ın uyguladığı güzel bir fikir, eyvallah, engellenmiş olalım. peki galatasaray bugüne kadar denemediği bu yol olmadan nasıl ayakta durdu? tek gelirimiz bu mu? nerede şampiyonlar ligi'nden aldığımız 45 milyon euro? hem de türkiye'de başka hiçbir kulüp bu paranın 1 kuruşundan nasiplenememişken? nerede galatasaray tarihinde görülmemiş miktarda satılmış kombinelerin gelirleri?

    borç-gelir-gider, bunların hepsini konuşuyoruz. bana dünya üzerinde bir tane takım gösterin 40 futbolcu maaşı ödeyen. teknik direktör istemiş almış paşam. galatasaray'da para bok çünkü. hayır, transfer yapmayacaktı değil derdim. mancini denilen çapsız istedi ontivero, burdisso gibi adamları aldın. peki hiç mi ekonomi bilmiyorsun be adam, o bölgede oynayan oyuncuları serbest bıraksan daha az zarar ederiz. yok ama, satıcaz ya daha eboue'yi engin'i, tutalım kadroda. takım bul bedelsiz vericem de abi, bu kadar basit. ya da git anlaş bi takımla bedelsiz senin olsun de. zor değil yani. biz onun yerine milyon euro'luk a2 takımı kurmayı tercih ettik. bu bile başlı başına rezalettir, bi adamın bi bok bilmediğini gösterir. iddia ediyorum, profesyonel liglerdeki en sikko anadolu kulübünden tut, en zengin avrupa kulübüne kadar hiçbir takım böyle bi rezalet sergilemez.

    başarılı diyor bazı arkadaşlarımız da. bu başarının onun olmadığı çok net güzel kardeşlerim. einstein olmaya gerek yok, başarı diye sayabileceğimiz sikko bir türkiye kupası dışındaki tüm başarılar fatih terim döneminde yaşanmış. ne kadar nefret edersek edelim, kendisi bugün kongrede yiğidi öldür hakkını yeme dedi, ben de öyle yapıyorum. fatih terim olmasa o başarıları yaşayamazdı ünal başgan.

    önceki entrylerimi okuyabilirsiniz. fatih terim yüzünden nefret ettiğimizi söyleyen arkadaşlar var. hayır sevgili kardeşim, fatih terim'den de ünal aysal'dan de nefret ediyorum ben. çünkü ikisi de egosu uğruna galatasaray'daki muhteşem ortamın içine edip kaçtılar. ikisi arasında denge kurunca ünal aysal nefretim daha fazla, evet, çünkü benim derdim galatasaray'ın başarısı. baktığım zaman da bu aile ortamını bozmaya yönelik ilk hamlelerin ünal aysal'dan geldiğini görüyorum.

    umarım bu takım güzel günler görür. fakat kendisi benim için bırakın efsaneyi, adnan polat'a yaklaşacak derecede kestane bir başkandır.
  • 6287
    --- alıntı ---

    ...

    ilk seçime katıldığımda "başarı" sözü verdim ve başınızı öne eğdirmeyeceğim dedim. sonuna kadar da dik tuttuğumu düşünüyorum. devraldığım 409, devrettiğim 375 milyon usd. herhalde arkadaşlarımız aradaki bu farkı değerlendirebileceklerdir. futbolcu portföyümüz 145milyon dolar, market değeri daha fazladır. sportif başarı, voleybol hariç tüm branşlarda kupa kazandık. peki biz bu parayı ne yaptık? 210 milyon usd, finansal borçlar. bankalarla 1-7 sene arası vadelendirilmiş, tehdit kalkmıştır. camiamıza sorun yaratmayacak borçlar. 89milyon usd, hizmet karşılığı olacak borçlar ve nakdi yükümlülükleri olmayan borçlar. kombine gelirleri, loca gelirleri vb. gibi hizmet karşılığı olan bedeller ve kendilerini çıkartacaklar. peki geriye ne kalıyor? galatasaray'ın gerçek anlamda, pratik riski 76 milyon dolar. 375 milyon dolar değil. çalışarak ödememiz gereken rakam 76milyon dolar. ekstra olarak harcadığımız para 20 milyon tl. bunun 13 milyon lirası basketboldan, geriye kalanları da kur farkından kaynaklanıyor. ben göreve başladığımda kur 1.70 iken, bugün 2.25 seviyelerinde yer alıyor. reel hesaplarımızı döviz yapmak zorundayız. muhasebeler tl olarak yapılmaktadır, buna yapacak bir şey yok. tl rakamları 2011'e nazaran 2 misli artmış görünüyor. dolar-tl parametresine baktığınızda, aynı artışı da göreceksiniz.

    2011-13 arası futbol aş o dönemde 106 milyon usd bonservis ödedi, güzel takım kurdu ve başarıya ulaştık. 2013-14 arası futbol aş o dönemde 38 milyon usd. peki neden illa ocak ayında 19milyon usd'lik alışveriş yaptık? arkadaşlar, yabancı kısıtlaması olayı yabancı teknik direktörlerimizin bütün sigortasını attırdı. ellerindeki yerli oyuncuların kalitesinden şüpheleri olduğundan, mümkün olduğunca genç ve yerli oyuncuları transfer etmek istediler. evet, topu yine federasyona attım. sizin stadınız tam kapasite dolarken, passolig ile yarıya düşmesi ve en büyük gelir kalemi olan sponsorların ligden çekilmesi.. bunlar bizim değil, federasyonun bazı kararları nedeniyle gerçekleşen durumlar.

    ben 4 senedir, bir gün önünüze gelip ağlamadım. her ay 14-15 milyon usd para ödedik ve bugüne kadar gelebildik. galatasaray'ın genel varlıkları bu riskleri fazlasıyla karşılayacaktır. gayrimenkul satışından bahsetmiyorum. riva'yı senelerce bekledik, ancak burada artık yollar geçti ve piyasa değeri olgunlaştı. mecidiyeköy aynı şekilde, devreye girilecek. gayrimenkul yatırım ortaklığı olarak bunu gerçekleştirmek en doğrusu olacaktır. hisse sahipliği zaten kulüpte olacak...

    kongre ve divan'dan ciddi tepkiler aldığım için ayrıldım. önerilerim ve girişimlerim kabul edilmiyordu. tarafsız olması gereken bazı kurumlar, sırf benimle olan husumetleri nedeniyle galatasaray'ın önünü kapatıyordu. değerli dostlarım. görevden ayrılma sebebim tamamen bunlardır. görevden kaçmadım, kaçmayacağım...

    --- alıntı ---

    vakit bulamadığım için son konuşmasını anca okudum, kaçma konusunda haklı galiba zaten tek haklı bulduğum kısmı o konuşmanın, baktın zarar veriyorsun koltuk peşinde koşmayacaksın.

    kur projeksiyonu yapması gerekiyordu, ayrıca futbolcu portföyünü alırken ki değeri üzerinden hesaplıyor bugün elden çıkarmak istesek ne kadar eder acaba? bu kısım tam bir felaket. zaten yapılan yanlış transferleri de sigorta atmasına bağlamayı son derece ciddiyetsiz buldum açıkçası... alırken ki tablo ortada ama bıraktığı da ortada, yaptığı hataları olgunlukla kabul etmesini beklerdim. mazeretler bir şey ifade etmiyor.
  • 6288
    ayrılma konusunda dış etkenleri gösteren eski başkanımız. hata yaptığını düşünmemesi gayet normal, isteyerek istifa etmediğini söylüyor zaten. yine de mancini ve prandelli tercihleri yeniçerilerin doğasını bilmemezlikten kaynaklı hatalar. kabul edelim ki dengesiz zat ve avarel önce (hiç hazetmesem de) terim'i daha sonra da aysal'ı kopardılar amaçlarını gerçekleştirdiler. dua edelim de eli uzun avarel riva'ya ada'ya sulanmasın. bunlar bir yere kavşak dikiyorsa bir homoseksüellik vardır kesin.
  • 6289
    hisse satışından tam 295 milyon tl gelir sağlandı. o zamanın kuru ile 150 milyon dolar civarı bir para. ne oldu bu para?
    şampiyonlar liginden 50 milyon euro'ya yakın bir para geldi.

    sırf bu iki kalemden 200 milyon dolar'ı aşkın bir para geldi.

    devraldığında 400 milyon dolar olan borç miktarının yarısını zaten bu iki kalem karşılamış.

    daha bunun full satılan kombineleri, günlük stat gelirleri, forma sponsorlukları, futbolcu satışları, yayın ihalesinden gelen para, vs.. var.

    idari masrafları falanı filanı yukarıdaki kalemler önemli kısmını karşılayabilirdi. neresinden bakarsak bakalım, bilmediğimiz bir sürü şey de olsa varolan borç asla yerinde kalmaması gerekiyor. en az kafadan 100 milyon dolar aşağı gelmesi gerekiyor.

    ben hiç çıkıp ağlamadım diyor tabi ağlamazsın başkan. bu kadar gelir başka hangi dönemde geldi?

    birde çıkmış biz para yönetmedik borç yönettik diyor. gerçekten düzgün bir mali genel kurul yapılsa asla ibra edilmezsin.

    ekleme: devre arasında yapılan transferleri yabancı sınırına bağladı. çıkıp birisi de sormadı başkan madem yabancı sınırı vardı ne diye hajrovic-ontivero-burdisso ve telles'i aldın. bunları hangi hesaba göre oynatacaktın? 5+3 bile değildi 6+0+4'dü. direkt tribünde oturacak adamlar. market değeri dediğin transfermarkt.com'daki değerse fena halde keklenmişsin başkan. hadi telles'i 7 milyon'a sat bakalım. tarık'ı 4,5 milyon'a sat bakalım satabiliyor musun?
  • 6290
    belki üç-dört haftadır boşluklarımda fırsat buldukça galatasaray'ın bilançolarını inceliyorum, hazırlanan bağımsız raporları okuyorum, düzeltmelere bakıyorum, her seferinde bir önceki döneme gidiyorum olan biteni anlamak, gerçekçi analiz yapabilmek için ama çıkamıyorum işin içinden.
    2008 yılına kadar geldim ama tam olarak hâlâ rahatlıkla profesyonel anlamda "şu tamamen yanlış" veya "bu tamamen doğru" diyebilmiş değilim.
    şu kişiler tamamen haltetmiş, bu kişiler hep doğru eylemiş demek de olanaksız.
    ancak şunu söyleyebilirim (belki bir gün bu çalışmalarımı bu işlerle hiç ilgisi olmayan insanların da anlayabileceği bir aşamaya getirebilirsem daha net anlatabilirim) ki açıklanamayan giderleri var bu şirketin.
    ünal aysal'dan önce de var.
    ünal aysal döneminde de var.
    nerden bakıyorsun bu bilançolara derseniz; kap'ta var arkadaşlar.
    ha orda elbette detay mizan göremiyoruz. detay mizan görebilsem ve şöyle iki aylık safkan sürem olsa çıkartabileceğimden eminim.

    şuraya varmak istiyorum;
    kendisi de geldiğinde bağımsız kuruluşlara raporlar hazırlatmıştı. eminim ki bu durumu kendisi de farketmiştir.
    benim anlayamadığım, neden bununla ilgili girişimi olmadı?
    ya da oldu da lisecilere direnemedi mi?

    bi detay mizan'ım olsa şöyle 3-4 yıllık, o şirketlerin ortaklık yapılarına ulaşabilsem, daha rahat konuşacağım ama yok işte elimde.
    o yüzden, rahat rahat giydiremiyorum da, rahat rahat savunamıyorum da :(

    bulanık kulübümüzün bulanık başkanlarından...
    haklı mı haksız mı emin değilim söylediği rakamlarda...
  • 6291
    "sizin stadınız tam kapasite dolarken, passolig ile yarıya düşmesi ve en büyük gelir kalemi olan sponsorların ligden çekilmesi.."

    bu sözleri aklıma takıldı ama gerçekten aklıma takıldı ve bu şekilde aptal yerine konmaya sinirlendim.

    sen değil misin? passolig'e ilk geçen hatta anderlecht maçında da uygulayan, fenerbahçe kaçıncı hafta geçti? haftalarca pazarlık yaptı.
  • 6292
    dünden beri dönen mancini ve prandelli muhabbetlerinde kendisine işin ucunun dokunmaması çok ilginç. özellikle de prandelli seçimi berbattan da öte, galatasaray tarihinin belki de en talihsiz hamlesiydi ama şükür erken ayıldık ve kurtulduk. senin italyan hayranlığına ben e mi? derebeyi gibi zorla gelmedi ya bu adam tepemize, hangi aklın ve mantığın ürünüyse bizim başbuğ seçmiş ve beğenmiş kendisini, sonra da toz olup tabutunu bize taşıttı, tabi bu arada eleştirilerden de sıyrılmış oldu. yazıklar olsun ulan.

    https://www.youtube.com/watch?v=CV1y9piFvS8

    şunu izleyin de başınıza ağrılar girsin biraz. ne methiyeler düzüyor be büyük başkanıma bak :(

    inşallah yalnız ikiniz ıssız bir adaya düşersiniz.
  • 6293
    futboldan anlamadığı zaten çok belli de, futbolla alakalı mantık da yürütemediğini bize ayrılacağı sezon göstermiş başkandır. senin hedefin eğer 4. yıldızsa ve buna bu sene (14-15) ulaşmak istiyorsan naparsın, ligi bilen tecrübeli bir yerli hoca getirir şampiyonluğu alırsın. hem hedefim 4. yıldız deyip hem de italya'nın dışında takım çalıştırmamış prandelli'yi sen takıma getirirsen adama gülerler başkanım. hatta taşak bile geçerler ki geçtiler zaten bu tercihin sayesinde. prandelli'yi ne zaman getirirsin biliyor musun? şampiyonluk sayısında almış başımızı gitmişizdir, artık günü kurtarmak yerine bir sistem oturtmayı amaçlamaya başlarsın ve bunun da avrupa futbolundan gelen, kariyerli bir teknik adamla olacağını öngörürsün böylelikle getirirsin prandelli'yi. mali durumun da iyi olacak tabi, olacak ki kadroda revizyon yapasın.

    velhasıl, hükümet karşıtı olmasını, devlete son ana kadar kafa tutmasını ve sportif başarılarını unutmayacağım ancak hoca seçimlerini ve murat özyer gibi bir faydasızı onca şeye rağmen hala basketbol şubesinde tutmasını sonuna kadar eleştireceğim eski başkanımız. yolu açık olsun. galatasaraylılığından da şüphem yoktur.
  • 6294
    eyvallah galatasaray'a tarihinin en başarılı iki sezonunu falan yaşattı ama son senesinde özellikle bonservise ve futbolculara ödediği maaşlarla kulübü inanılmaz bir maddi külfete soktu. çok daha planlı programlı gidebilirdi, spk sorunları da yaşanmışken. amacını hala anlayabilmiş değilim.

    bir çuval inciri önce topladı ama daha incirleri mideye yeni indiriyorken berbat etmeyi de ihmal etmedi. yazık...
  • 6295
    --- alıntı ---
    "çok saygıdeğer galatasaraylılar, sporseverler ve etik çalışan medya mensuplarına.

    kulübümüzün saygınlığına zarar verenlere, ısrarla "kaçtı gitti, yedi bitirdi" manşeti atan haber sitesi sorumlularına; bir kez daha buradayım, hiçbir yere gitmedim, diyorum.

    daha önce de defalarca kamuoyu ile paylaştığım üzere; 140 ülkede faaliyet gösteren uluslararası bir denetim ve danışmanlık firmasına, kulübümüzün mali durumunu rakamsal olarak, göreve gelmeden önce inceletmiştim, görevi bıraktıktan sonra da incelettim.

    galatasaray kulübünü, finansal olarak nasıl aldığımızı nasıl bıraktığımızı yani işlerimize gün ışığında odaklandığımızı ve namusumuzla çalıştığımızı gösteren bu sonuçları, duygun yarsuvat başkanlığında yapılan, olağan üstü mali genel kurul toplantısında bizzat kürsüye çıkarak genel kurul üyeleri, galatasaray camiası ve kamuoyu ile paylaştım.

    anlamak istemeyen zihinler ve duymak istemeyenler için bir kez daha tekrar etmek isterim: ben buradayım ve 109 yıllık galatasaray kulübün de asılsız iddia ve temennilerle deniz hiçbir zaman bitmez. galatasaraylılar her konuda güvende olsun."

    --- alıntı ---
  • 6296
    son 1-2 senede görülebilecek maddi savurganlığı, büyük paraları yöneten insanlarda görülebilecek bir durumdur. kendi özelimden örnek vermek istiyorum, işim gereği her gün yüksek tutarlı ödemeler, çekler senetler havada uçuşuyor, gözüm büyük rakamlara öyle alışmış oluyor ki, kendi şahsi hesabımdan yaptığım harcamalarda ölçüyü kaçırabiliyorum. araba alacağım mesela, "bir on bin tl daha veririm şunu alırım" diyorum, sanki o on bin tl'ler çerez parası. parasal şirazemi kayıp vaziyette yani. ünal aysal'da da sanki öyle bir durum oluşmuş gibiydi son 1-2 senesinde, "selçuk'a 2,5 verelim, ya ona vermişken burak'a da verelim ne olacak, 1-2 milyon avro'nun lafını etmeyelim" demiş gibi sanki.
  • 6297
    sportif olarak yanlış teknik direktör seçimleri olmuştur ve fatih terim olayını doğru yönetememiştir. tek suçlu asla değildir.

    galatasaray'ı batıranlar tarafından göreve çağırılmış, işadamı yetenekleri kullanılmış, şike çetesi ve siyaset tarafından uzaklaştırılmış başkandır. benim gözümde hala adam gibi adamdır. ah be başkan keşke 17 haziran duruşunu 4 temmuz'da yapsaydın.
  • 6298
    malum eylül ayında seçim kararı alıp yönetimi bırakacağını açıklamıştı. şahsen ben bu duruma giden süreçte yönetimi bırakma nedenini genel hatlarıyla, isteklerinin genel kurulda onaylanmaması olarak biliyordum. dün adnan polat'ın açıklamalarından detayları öğrenmiş oldum. ünal aysal %25'lik altın hisseler üzerindeki satış yasağını kaldırmak istemiş tabi bu durum gündem dipnotlarında farkedilince istek reddedilmiş. muhtemelen ünal aysal'ın mali durumu düzeltmek için bel bağladığı son projesi de elden gidince başkanlığı bırakacağını açıkladı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın