12944
süperstar, efsane, muhteşem, çılgın, mihenk taşı, ihtiyaç, özlem. son iki senede yaşattıkları, hissetirdikleri, hatıralarıma ekledikleri, benim hayatımda inanılmaz ötesi bir yere sahip.
komple bir ülke futbolunun tarihinde kırılma noktası yarattı. koskoca 2 sene boyunca koskoca ali sami yen'de 7'den 70'e her yaştan insan bir futbolcuya 'aşkın olayım' diye haykırdı. sokaklarda çocuklar futbol oynarken adını bağırıyor. sadece çocuklar değil, ben bile pazara, markete giderken, eve dönerken sokak ortasında ellerimi kulağıma götürerek mauro icardi diye bağırıyorum içimden bazen. hayatımda hiçbir futbolcuya beslemediğim kadar sevgi besledim ona. sadece sevgi değil. saygı, hayranlık, muhtaçlık. o olmadan aldığımız galibiyetlerde içim buruk oluyor, o gol atmadığı zaman canım sıkılıyordu.
sanırım bizim beslediğimiz hayranlık kadar, rakiplerimiz de kendisine kıskançlık besliyor olmalılar ki, sakatlandığı gün biz ne kadar vah dediysek onlar o kadar oh dedi. çünkü son 2 senede kurdukları her hayali tutup suya fırlattı. bir kulübün başkanını delirtti, sürekli kendisi hakkında açıklamalar yaptırdı. ikinci defa şampiyon olup rakiplerinin hayallerini bir defa daha suya attığında o başkanın adı yazılı formayı giydi, dalga geçti, yine canlarını sıktı, yine delirtti.
bazen bir futbolcu gelir. bayılırsın, seversin ama doyarsın ona. gittiğinde veya onu kaybettiğinde çok fazla üzülmezsin. fakat sakatlandığında anladım ki, icardi'ye doymayı bırakın, doymaya yaklaşmamışım bile. tadı hala damağımda. yıllarca daha izlemeye ihtiyacım var gibi hissediyorum. her geçen gün sahada en az 6 ay olmayacağını fark ettiğimde üzülüyorum. özlüyorum. daha yapacağımız çok şey, başaracağımız çok hedef, kaldıracağımız çok kupa vardı. dediğine göre yüzünde bir gülümsemeyle, çok çalışıp geri dönecekmiş bizim için. biz de onu yüzümüzde bir gülümsemeyle beklemeye devam edeceğiz ama nafile.
yine sahada mükemmel bir forvetimiz var. yine güzel futbol oynuyoruz. yine mutlu hissediyoruz. yine son düdük çaldığında, 3 puanı hanesine yazdıran biz oluyoruz. fakat o orada olmadan, o olduğu zamanki kadar huzurlu olmuyoruz, olamıyoruz. ne yaparsak yapalım, yokluğunu hissediyoruz.
nasıl hissetmeyelim ki? formayı giyip çıktığı ilk maçta arkadaşı için rakiple kavgaya girdi. takım dardayken her hafta ardı ardına goller attı, şampiyon yaptı. kiralık sözleşmesi bitti, karısına kanser teşhisi konduğu zaman transfer olup türkiye'ye geldi. ayak bileği dağıldı, 6 ay boyunca iğneyle bandajla maç oynadı, yine şampiyon yaptı. her deplasmanda önünde sayısız çocuk birikmeye başladı, sadece galatasaraylıların değil, bütün ülkenin sempatisini kazandı. rakipler bize salladıkça bizim vermek istediğimiz cevapları verdi, önümüze kalkan, yüreğimize serpilen su oldu. adalesi attı, oynayamayacağı kesin olan derbide sırf arkadaşlarına destek olmak için, yüksek seviye alkolle ağlarını sarstığı, hayallerini suya attığı, 2 yıldır didiştiği rakiplerini biraz daha gıcık etmek ve onların önünde bir kez daha sevinmek için kadronun kulübesine gitti. bizi, bizim onu sevdiğimiz kadar sevdi. bizim onu sevdiğimiz kadar benimsedi bizi. yokluğunu nasıl hissetmeyelim ki?
koskoca 119 yıllık galatasaray tarihinde, tartışmaya kapalı, açık ara en sevdiğim futbolcu ve yüksek ihtimal yanına kimse yaklaşamayacak.