• 158
    şükürler olsun ki diyerek;

    vişneye çalan koyuca bir kırmızı,

    turuncudan eser taşıyan tok bir sarı'nın peşinde,

    bir din gibi,bir mezhep gibi benimseyerek.

    her zaman,ne olursa olsun her şartta;

    kimi zaman ulan gaassaray diyerek,

    kimi zaman 17 mayıs 2000 de gözyaşlarıyla,

    ama her daim gerçekleri tarihin yazdığını,tarihi de galatasaray'ın yazdığını bilerek,

    türk olmayan takımları yenmek amacıyla kurulmuş,

    türk sporunun en büyüğünün tarafında yer almaktır.
  • 160
    benim babam demiryolcuydu. ekmeksporu tutardı. hatırladığım yaşımda biri sormuştu galiba kendisine, hangi takımı tutuyorsun diye. gaassay demişti, hayal mayal hatırladığım. mahalledeki bütün çocuklar fener'liydi ben galatasaray'lı olduğumda. ilk gittiğim maç, daha doğrusu götürüldüğüm maç pele'li santos'un fenerbahçe ile oynadığı maçtı, hikaye o anda başladı. bir ömür sürecek dillere destan aşk hikayesi. benim sonradan olan galatasaray'lılığımın hikayesi. bu hikayenin ortalarında tam ortalarında, alevin harlandığı zamanlarda, hikayenin efsaneye dönüşeceği anlarda galatasaray'lı bir bebek doğdu. tribünde doğdu hatta doğmadan önce de tribündeydi desek daha doğru.
    biz galatasaray'lı babalar, çoğumuz galatasaray'ı miras olarak almadık. ama miras bırakıyoruz sarı kırmızı renkleri. bizler bu yaşta oğullarımızla aynı tribünlerde pınar başı çekiyoruz, tepiniyoruz.
    ey oğullar biz size galatasaray'lılığı miras değil borç verdik. borcunuzu en az bizim gibi, faiziyle beraber sizden sonrakilere ödemenizi gönülden istiyoruz. eğer ömrümüz yetmez de göremezsek o günleri, bir arife günü toprağımızın üstüne sarı kırmızı çiçekler atarsanız o da yeter hani. nitekim her bayram bizim attığımız gibi
  • 164
    üzerinde galatasaray forması olan sporcuyu yuhalamamaktır.

    bazıları halen bu kuralı anlayamayacak kadar akılsız, galatasaraylılığın ne olduğunu bilemeyecek kadar şuursuz davranmakta ısrar ediyorlar. aslında bunları ciddiye alıp şu satırları yazmak bile zul geliyor ama bir yerden sonra da insan dayanamıyor.

    bir adamı sevmeyebilirsin*, oyunundan memnun olmayabilirsin ama o adamın üstünde galatasaray forması varsa onu yuhlayamazsın, küfür edemezsin. ben sağda solda hava atmak için, ortama girmek için galatasaraylı olmadım. galatasaraylılık bana babadan geçti ve benim babam ölmeden önce vasiyet olarak iki şey söyledi.

    1. beni kardeşimin yanına gömün,
    2. mezar taşımda mutlaka sarı kırmızı bir şey olsun.

    bugün babamın 19. ölüm yıldönümü ve ne mutlu ki ben onun savunduğu değerleri, onun bu kulüp için verdiği emeği aynen onun ve o zaman tribünlerde olan yürekten galatasaraylı abilerimizin olduğu gibi şekilci galatasaraylılara karşı sonuna kadar savunuyorum.

    galatasaray her zaman beraber üzülüp beraber sevinenlerin takımı olmuştur. işte o çok dile getirilen galatasaray ruhu budur. benimle birlikte seviniyorsan ama benimle birlikte üzülmüyorsan, sürekli ona buna bok atıyorsan çok afedersin ama bsg çay demle evinde takıl.

    bu tip adamlara hangi platformda olursam olayım her zaman karşı koyacağım.

    ayrıca akıllı da olmayacağım....
  • 165
    kimse kimsenin galatasaraylılığını sorgulama hakkına sahip değil ama benim galatasaraylılık anlayışımda öyle veya böyle galatasaray'da oynamış, iyi kötü emek vermiş, hatta kaptanlık yapmış futbolculara her fırsatta ana avrat düz gitmek, saha içindeyken yuhalamak yok. haz etmeyebilirsin, sevmeyebilirsin, hatta nefret bile edebilirsin, sen eleştirini yap ama kendi futbolcunu yuhalamak çok ters geliyor bana. bize yakışmayan hareketler bunlar.
  • 166
    galatasaraylılık bambaşka bir olgu. mesela günümüzden örnek verirsek fenerbahçe taraftarının yaptığı herkese abes geliyor. yani ortada bir şike suçu var ve adamlar aziz yıldırım'ı hala deliler gibi savunuyor. işte bu fenerbahçelilik ama galatasaraylılık böyle bir şey değil kanımca. hatta adnan polat'ın başkanlığı bırakış şekli bile galatasaray'ın ne kadar demokratik bir kurum olduğunun göstergesidir.
    şimdi benim için asıl olan galatasaraydır. içindeki kişiler değil ve içindeki o kişiler galatasaraya zarar vermeye başladığı an , ben bir galatasaray sevdalısı olarak o kişiyi demokratik bir şekilde protesto edebilmeliyim. bu futbolcu olur, yönetim kurulundan biri olabilir ya da çaycısı olabilir. eğer galatasaraya zararı varsa benim onu protesto edebilme hakkım vardır. boşuna her yerde galatasaray avrupaya açılan kapıdır demiyoruz.
  • 169
    evet galatasaraylılık üzerinde galatasaray forması olan oyuncuyu yuhalamamaktır. ama mesela şunu yapsa http://gss.gs/UM ya da oyundan çıkarken formasını yere atsa hangimiz itiraz ederiz ki yuhalanmasına. ama galatasaraylılık yıllarca bu takımın formasını giymiş, ağabeylik kaptanlık yapmış, yuhalandığında formayı öperek oyundan çıkmış. son 1-2 yılda form düşüklüğü yaşayan oyuncuya anlayış göstermektir. mustafa sarpla aynı kefeye koymamaktır. sahip çıkmaktır. iyi oynamasa da karekterini tebrik etmektir. onu yuhlayanların hiçbiri onun kadar galatasaraylılıktan nasibini almamıştır.
  • 172
    forrest gump filmindeki "stupid is as stupid does" sözü, bir futbolcu (arda turan) sırf galatasaray taraftarı olduğu için, sırf taraftarların gözünde bir idol haline geldiği için (hak edip etmediği tartışmalı) o futbolcunun takımın öz evladı olduğunu öne süren (diğer öz evlatlar için bakınız: türkiye liglerinde ekmek parası için çırpınan ama unutulan sayısız altyapı oyuncumuz); yaptığı her şeye hoşgörülü bakılması gerektiğini ima eden (son yıllarda takıma verdiği zarar ortadayken); tuhaf bir şekilde 'koca yürekli' olduğunu söyleyen (ne yapsın ekmek parası, değil mi); 'haysiyetsiz' ve 'kansız' sıfatlarının ne anlama geldiğini öğrenemeden yolun yarısına gelmiş galatasaray taraftarlarının anlayamacağı bir sözdür.

    konumuz arda turan ise, ben onu bir futbolcu olarak galatasaray'a verdikleri ölçüsünde değerlendiriyorum. galatasaray taraftarı olması ve altyapıdan çıkması onu başarılı saymak için yetmez. hem de galatasaray'a verebileceğinin yarısını bile verememişken. işte bütün mesele bu.

    hal böyleyken nasıl olur da metin oktay, hakan şükür, bülent korkmaz gibi galatasaraylılıkları, sarı-kırmızı forma altında takıma verdikleri ile kabul edilmiş isimlerle aynı kefeye konur !
  • 173
    bir cok kisi tarafindan kullanila kullanila erozyona ugratilmis ve yeni nesilllere bir paket halinde sunulmaya calisilan, halbuki hic bir zaman standartlastirilamayacak olan bir kavram. taraftarlik, pek cok zaman kararlarini kisisel degerler suzgecinden gecirmeden,insanlarin kendi arzulariyla sectikleri bir kavramken, renk sevgisini kisilik mecrasina, durus mecrasina cekmenin hic bir dayanagi ve anlami yok.
    birazdan verecegim isimlere yeterince saygim oldugun belirtmemde yarar var ve kesinlikle kisiliklerini elestirme gibi bir niyetim yok. hakan sukur le bulent korkmaz'in ergun penbe'yle hasan sas in ayni durusa sahip olduklari soylenebilir mi? ama bu onemli isimlerin galatasaray sevgilerinden benim hic bir kuskum yok . yine hakan sukur ornegiyle devam edersek inter'e transferinde kuluplerin anlasmasini bile beklemeden imza atmisti inter'e ki fifa nin belirledigi komik bonservis ucreti isin tuzu biberi olmustu. yine hasan sas elinde bonservisiyle monaco'yla gorusmemis miydi koskoca galatasaray'a imza atmak varken? ama bu isimlerin galatasarayliliklarini sorgulamak benim haddim bile degil. ote yandan efsane kadrosundan bir cok isme bir jubile bile tertip etmeyen kulubumuzun yoneticilerinin de galatasarayliliklarini delik desik etmek lazim eger ortada standart bir galatasaray ogretisi ve standartlastirilmis bir galatasaraylilik soz konusuysa..
    insanlarin galatasaray sevgisinin sorgulanamayacagina ve bunun bir hap halinde galatasaraylilik adi altinda insanlara sunulamayacagina dair bir baska elestiri de basari kistasina gelsin. basari bir insani daha fazla galatasarayli yapmaz ya da onu galatasaraylilik timsaline donusturmez. futbolculuk kariyerinde sampiyonluk gormemis fatih terim eger teknik direktorluk yapmasaydi hakan sukurden bulent korkmazdan daha az mi galatasarayli olacakti? ya da uefa kupasini alan emre belozogluna ne demeli? peki galatasaray a gonul vermekle gurur duyan bizler galatasaray'a ne verdik, kulube sponsor olanlar,loca satin alanlar bizlerden daha iyi mi galatasaraylilar? taraftarligin fayda perspektifinden bakilamayacak kadar naif bir duygu oldugunu hatirlatmak isterim...
    dilerim bir takima gonul vermenin en guzel yanlarindan birinin (sevginizin kimse tarafindan sorgulanamaz olmasinin) kendi yarattigimiz kliselerle oldurdugumuzun farkina gec de olsa variriz.
  • 174
    hayra yoran çıkar mutlaka çocuklar, uzun bir rüya gördüm dün gece. mesut yılmaz başbakan, haluk ulusoy federasyon başkanı, mehmet ağar cumhuriyet başsavcısı, adnan polat henüz galatasaray başkanlığından atılmamış, kankası adnan sağrısında. şampiyon olmuşuz, 40 gece 4o gündüz eğlence tertiplemişler ama nedense eğlenemiyoruz. demek rüyada böyle oluyor, bütün yalama galatasaraylı hokkabazlar, popçular, filmciler yarışıyor bizi eğlendirmek için, ama biz eğlenemiyoruz.

    beyoğlu bizim diyoruz, 5 er metre arayla bayrak asmak, döviz yazmak istiyoruz ama astırmıyorlar. bu semt sizin tapulu malınız mı lan diye coplanıyoruz. nevizade'de içelim bari diyoruz, formalarımızı giyiyoruz, malum hava yaz, sokakta yayılıyoruz. zabıta bırakmıyor, gürürltü çıkarmayın diyor. şampiyon olduysanız olamayana saygı gösterin diye fırçalıyor. hak veriyoruz, içmiyoruz, bayrak asmıyoruz, forma giymiyoruz, aman galatasaraylı olduğumuz belli olmasın, rakip incinmesin diyoruz.

    rüyanın içinde rüya işte, bir sabah uyanıyoruz. adnan polat, adnan sezgin, kulüp çapulcusu ökkeş polat, haldun üstünel polis arabasına bindirilmiş. hepimiz bir birimizi arıyoruz, ne oluyor diye? ama dedim ya rüyadayız haberleşemiyoruz. 3-5 saatlik sorgulamanın ardından bizimkiler şu metris'in önü bir uzun alan türküsünü söylüyor. peşlerinden başka takımlara mensup futbolcu, başkan, ayakçı, yalaka, yönetici, ne kadar karanlık, yamuk adam varsa tutuklanıyorlar.

    derken, bütün gazeteler yayınlıyor dönen dolapları. amanın çocuklar, neler yapmışız neler? adnan polat meğersem tuzsuz deli bekir'miş, federasyondan birini aradığı zaman kaçacak delik arıyorlarmış, haldun son maçlarda ne olur ne olmaza gitmiş, bazen bize gol atmasınlar, bazen bizden kolay yesinler diye indire gandi yapmış. tevekkeli ben bir maçtan şüphelenmiştim. mustafa sarp gibi bir futbol garabeti 40 metreden kaleye şut çekmişti, şut dediğime bakmayın topu tepmiş, kaleci de eliyle içeri atmıştı. meğer kaleciye araba göndermişiz. bu paraları haldun kendi verecek değil, rüya bile olsa bir ayakçıyla göndermiş. kendi takımımızın maçlarını kazasız belasız atlatırken, rakibimize çelme taksın diye oynadığı takımlara da bulaşmışız. çok zorlansak bile bir maçta işimizi halletmişiz.

    bu arada hem bizimkiler, hem diğerleri duyurabildikleri kadar ağlamışlar, suçumuz yok demişler. biz ne mi yapmışız? ilk olarak liseyi basmışız, şampiyonluk kupasını alıp, istinye'deki futbol federasyonunun çöpüne atmışız. sonra acil, takımın idman yaptığı, başbakan mesut yılmaz'ın memleketi kaçkar yaylalarına uçmuşuz, bize karşı oynamaması karşılığında bize transfer olan futbolcuyu eşşek sudan gelinceye kadar dövmüşüz, adamın pasaportu bırakıp ilk trenle ülkeden kaçtığını hayal mayal gördüm.

    sonra hepimiz aynı anda uçup metris'e konmuşuz. adnan polat'ı, haldun'u pataklamışız. istifa dilekçelerini imzalatıp çıkmışız, bütün yöneticileri kovup galatasaray lisesinin hademesini başkan yapmışız. daha federasyon toplanmadan, ceza evi arabaları garaja girmeden bank asya liginden kombine almışız. zaten federasyon toplantı bile yapmadan bizi düşürmüş, ama olsun biz onlardan önce davranmışız.

    sonra dönmüşüz savcı mehmet ağar'a teşekkür etmişiz. haksız kazandığımız, rahatsızlık verdiğimiz maçlar için tüm ülke futbol severlerinden özür dilemişiz. huzur içinde uyumaya devam etmişiz.

    galatasaraylı olarak bir sabah daha uyandığım için, ne kadar gururlansam az gelir.
  • 175
    ilkokulda; adına şiirler yazmak, babanın getirdiği forma ve şortla durmadan top peşinde koşmak ve neuchatel zaferinden sonra bayrakları kapıp sokağa fırlamak.
    ortaokulda; maç yaparken "sen hakan şükür ol ben okan buruk" tartışmasını yaşamak, manchester zaferinde ağlamak, ilk defa şampiyonluk maçına gidip roger ljung'un golüne sevinmek.
    lisede; bir çocuğun yaşayabileceği en güzel lise hayatı. nedenmi? 4 yıllık lise hayatımın yılları: 1996-2000 "yorum yok".
    bırakılan üniversitede; şampiyonlar ligi çeyrek finalini görmek, barca-roma-liverpool grubunun maçlarına gitmek son maç kahrolmak.
    bitirilen üniversitede; 16 dk ağlaya ağlaya şampiyon olmak, her zaman galatasarayın olduğu yerde umutlanmak, sami yen'de hatunun telefonunu çaldırmak :))
    sivil hayatta; galatasaray ile yatıp galatasaray ile kalkmak..
App Store'dan indirin Google Play'den alın