• 426
    üzerine çok gidilen, çekiştirile çekiştirile bir hal olmuş bir tabir. gerek içinde bulunduğumuz toplumun yaşadığı değişim, gerek içinde bulunduğumuz dünyanın dinamikleri bizi saf ve koşulsuz bir maneviyattan uzaklaştırıyor. bir yandan etiket sevdası, diğer yandan da sürekli bir şeylere ulaşma hırsı bu tarz saf maneviyatı çok değersizleştiriyor.

    hal böyle iken, bu konu özelinde gidersek, bugün kendini en "cefakar" ya da en "galatasaraylı" diye konumlandıranların kaçta kaçı için yalın bir galatasaraylılıktan ve karşılık beklemeyen bir cefakarlıktan bahsetmek mümkün olabilir? bundan 10 yıl önce mesela sadece internet kullanan taraftar için böyle absürd bir profilden bahsetmek mümkünken artık "sosyal medya taraftarı" olmayan kimse kalmadı. aktif olarak sosyal medya kullanmayanlar bile, özellikle televizyonların da buralardan beslenmesi sayesinde, o çok şikayet edilen sosyal medya taraftarı profiline bürünmüş durumda.

    kaldı ki en "cefakar" olan bile aslında karşılık almak için "cefakarlık" yapıyor. manevi de olsa bir karşılık beklemeden taraftarlık yapabilen kaç tanecik insan kaldı dünyada? bu insanların sayısı artmadıkça, artsa bile ön plana bu çıkarılmadıkça galatasaraylılık üzerinden tartışmalara girmek fazlasıyla suni kalır aslında.

    galatasaraylılık diye bahsedilen şey aslında değişmedi, sadece rağbet görmüyor. bugün kendini, farklı durumlar karşısında tepki gösterebilmek adına galatasaraylı diye konumlandıranların da aslında bu konularda şöyle bir şapkayı önüne koyup düşünmesi gerekiyor...
  • 427
    galatasaraylılık, şuncu buncu olmak değildir. galatasaraylılık, ne torrentçi olmaktır ne de terimci olmaktır ne de başkan sevdalısı olmaktır. galatasaraylılık, güncel zamanda kim galatasaray'a hizmet ediyorsa ona destek olup, başarılı olmasını istemektir. başta torrent varsa torrent desteklenir ve başarılı olması istenir. bundan daha doğal ne var? çok ilginç galatasaraylılık (!) eylemi gösteren taraftarlar görüyorum. sırf ben demiştim demek için, galatasaray teknik ekibinin başındaki adamın başarısız olmasını isteyenler var. sırf önceden yazdığı ya da söylediği şeyler doğru çıksın diye resmen galatasaray'ın düşmesini bekleyip ellerini ovuşturanları görüyorum. siz haklı çıksanız ne olacak, haksız çıksanız ne olacak? artık sürekli kişiler üzerinden bi kaos ortamı yaratmaktan vazgeçin rica ediyorum. bi gedson muhabbeti almış başını gidiyor. gedson da gedson, gedson da gedson. hay başınıza taş düşsün gedson kadar. geçen sene irfan can kahveci transferi olsaydı kaç kişi bilecekti gedson'u? gedson bize transfer olmadan önce kaç kişi nasıl performans vereceğini biliyordu? bu nasıl gedson transferi için geçerliyse, yeni gelecek oyuncular için de geçerli. anadolu kulübü gibi yönetilme zihniyetinden ne zaman çıkacağız? sürekli aynı hocaları değiştirip değiştirip başlarına getirildiği gibi biz de neden taktık gedson'a? oyuncu mu bitti dünya üzerinde? yeter artık lütfen. bırakın şu her gün torrent'i istifa çağırmayı. bir çok konuda kızılabilir kendisine. evet özellikle 5 mart 2022 konyaspor galatasaray maçında takım çok kötüydü. kendisinden zerre umudunuz da olmayabilir. belki de gerçekten galatasaray'a uygun değildir. bunu zaman gösterecek. ama kendisine destek olmak yerine sürekli yerip hakaret etmek ne kadar doğru? bu takımı ben kurmadım diyor, haklı. görüyoruz sahada futbolcuların neleri yapamadıklarını. nerden baksan hiçbir şeyi beceremiyorlar. şut yok. pres yok. defans yok. hücum yok. top kapabilme yok. rakip top kaybı yapmadığı sürece top kazanamıyoruz. bu terim döneminde de böyleydi şimdi de böyle. pep guardiola da gelse yine böyle olacak muhtemelen çünkü bizim takımımız savaşçı bir takım değil. teknik yeterliliği de yok. aslına bakarsan birkaç oyuncu dışında geneli anadolu kulübü topçusu. ondan dolayı illa birilerine kızacaksak başta bu kadroyu oluşturanlar olmalıdır. başkan diyorsanız başkan, terim diyorsanız terim. ama güncel çalışanlar hakkında bu kadar atıp tutmak galatasaray kültürüyle bağdaşmaz. bırakın şuncu buncu olmayı. unutmayın;
    tek krallık; galatasaraylılık!
  • 429
    benliğimi bulmaya başladığım zamanlar farkındalığımı da bu bağ ile bulmuştum. 980 darbesinde henüz 14-15 yaşlarında delidolu birisiydim. taraftarlığın ve fanatizmin en doruk noktası zamanımdı. bu zamanın darbe dönemine rast gelmiş olması ise büyük bir kayıp.

    980 darbesi gibi dikta dönemlerinde bazı kitapların, dergilerin, posterlerin evde bulundurulması yasaktı. özgürlüğümüz elimizden alındığından her an arama müsadere yapılabilir, eviniz basılabilirdi. bu yüzden galatasaray posterlerimi evimizin bahçesine gömüyordum.

    bir gün psikologum eşliğinde çocukluğuma inince o küçük sobası tüten evin bahçesinde topraktan çıkarmayı unuttuğum bir poster vardı. sarı kırmızı poster. ben aslında o posteri evin bahçesine gömmemiştim. kalbime, duygularıma gömmüştüm. o gömdüğüm poster benim kariyerimi, yaşantımı etkilemişti.
  • 434
    x bir fenerbahçeli ya da beşiktaşlı futbolcuyu kötülediğinizde üzerinden taş atılan olgu. ben, x bir rakip takımlı futbolcuyu kötülüyorum diye ne daha fazla galatasaraylı oluyorum ne de x bir yazar aynı futbolcuyu övüyor diye daha az galatasaraylı. isteyen istediği rakip futbolcuyu övebilir ya da kötüleyebilir. bunun galatasaraylılık ile alakası yok. ha neden övülüyor ya da yeriliyor gibi polemikler olur o başka...

    şunun ayrımının yapılamıyor olması bu mecraya yakışmıyor. konu resmen çöp konteyneri ve 15 temmuz mevzu ya;

    https://youtu.be/7e6ysyb7-vs?si=y-5fCYPXjpNt_et6
App Store'dan indirin Google Play'den alın