• 399
    “ben
    senden önce ölmek isterim.
    gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin…
    fedakarlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.”
    (bkz: nazım hikmet)
  • 42
    nikbinlik

    güzel günler göreceğiz çocuklar,
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz...
    motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz...

    açtık mıydı hele bir
    son vitesi,
    adedi devir.
    motorun sesi.
    uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
    ne harikûlâdedir
    160 kilometre giderken öpüşmesi...

    hani şimdi bize
    cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
    yalnız cumaları
    yalnız pazarları..
    hani şimdi biz
    bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
    ışıklı caddelerde mağazaları,
    hani bunlar
    77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
    hani şimdi biz haykırırız
    cevap:
    açılır kara kaplı kitap:
    zindan..
    kayış kapar kolumuzu
    kırılan kemik
    kan.
    hani şimdi bizim soframıza
    haftada bir et gelir.
    ve
    çocuklarımız işten eve
    sapsarı iskelet gelir..
    hani şimdi biz..
    inanın:
    güzel günler göreceğiz çocuklar
    güneşli günler
    göre-
    -ceğiz.
    motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
    ışıklı maviliklere
    süre-
    -ceğiz....

    nazım hikmet ran.

    açık ara favorim bu dicem ama zaten 3-4 tane şiir biliyorum :(
  • 450
    ''senden sonra 23 şehir gezdim.
    3 kilo aldım.
    dünya bilmem kaç 365 günde bilmem kaç dönümünü tamamladı.
    darbe gibi bir şey oldu.
    barış gelmedi.
    savaş bitmedi.
    seni özledim.
    iltica edecek tek yer bulamadım.
    gittiğim her yerde senden bir nefes bıraktım.
    belki yürürsün aynı sokakta.
    ayak izime denk düşer ayak izin.
    belki saçına değer nefes.
    belki sen de bir gün özlersin diye, seni uzakta bıraktım.
    seni uğurladım.
    sana kavuştum.
    seni terk ettim.
    bilmem kaç kilometre yol gittim.
    evren kaydı.
    sen göğüs kafesimden milim kaymadın.''
  • 520
    aksi düşer mabadın şu gönlüme her dem
    bilmem artık ey tabib söyle nirelere gidem
    plonidal sinüs, perianal abse ve illet-i fistül
    bilmem gayrı ben bu şeytan-i götle ne idem

    cehâlete hasretim bilmez idim fistül nedir
    ögrendim cefâ ile fistül habis bir tüneldir
    bağırsaktan başlar götün ta dibinde biter
    tek delik kâfi idi ikincisi zulüm ider

    açık yara imiş bu derdin tek devâsı
    leğende oturma banyoları tedavinin cilâsı
    ne sebeb var ne günah bilem de tövbe idem
    bu cihânda çektim ben bir cehennem cezâsı

    ey rab, sakındığın bir göttür şu aciz kulundan
    ettin bir garib mabâdı yerinden yurdundan
    ortası delik yastık bana oldu âb-ı hayvân
    beni mecnûn ittün, götüm tabibe seyrân

    cevelân ittüm cehennemin her katında
    rahmet okundu bana gençliğimin baharında
    katilde var, küffarda dahi mevcud bir göt
    ben ne ittüm de çok gördün onu benim ardımda

    drenajlar fayda itmez fistül peydah oldu ise
    abse biter o götte eğer kıspetten çıktı ise
    bağdattan gelir kısmet hay gelmez olsun ki
    bedbaht götüme kısmet bir dirhem fitil ise

    tıbba saygım var amma imânım yoktur artık
    rabbe imânım yok amma isyanım vardır artık
    mario bile götze şu cihanda bu nasıl imtihandır
    biz ki bir kuru götü bile nimetten sayardık
  • 200
    sokağa çıkma yasağı

    öyle büyük hicran ki
    cam çerçeve bırakmıyor
    kırdı kapıları döküldü sokağa
    havada yangın kokusu
    itfaiye sirenleri
    uzaktan uzağa

    öyle büyük hicran ki
    telefonlar devamlı meşgul çalıyor
    trafik durdu
    çarşılar darmadağın
    çığlıklar geçiyor karanlıktan
    camlarda sinsi bir titreme
    boğuk bir uğultu
    yeraltından borular patlamış sular
    vahim bir tenhalığa akıyor

    öyle büyük ki hicran
    zincirleme
    elektrik kontakları
    şerareler dökülüyor sokak lambalarından
    ceryanlar kesildi
    gözden kayboldu şehir
    sanki siyah bir denize batıyor
    ayak sesleri boş meydanlardan
    hoyrat kanatları
    yukarda bir helikopterin
    o ihanet sessizliğini
    par
    par
    parçalıyor

    attila ilhan
  • 74
    ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
    bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
    pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
    sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

    gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
    ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
    herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
    yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

    ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
    ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
    hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
    gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

    bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
    bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
    hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
    vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
    dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
    dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
    hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
    görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

    dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
    tek bendeki volkanları söndürse denizler!
    hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil'
    imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
    sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
    toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

    mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
    en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
    yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
    kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

    hüseyin nihâl atsız
  • 559
    --- alıntı ---
    tarlalarımıza girmiş değil sizin gibisi yaban domuzunun.
    şehrimiz görmüş değil yangının sizden kanlısını.
    bir adınız var, adnan bey, adımıza benzeyen.
    dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için.
    bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz.
    yüz türkiye olsa
    elinizden de gelse
    yüzünü de zincire vurur
    yüz kere satarsınız.
    milletimin en talihsiz gecesi
    ana rahmine düştüğünüz gecedir.
    --- alıntı ---

    nazım hikmet
  • 542
    --- alıntı ---
    korkuyor adnan menderes
    dirilerden korkuyor
    hele çarıklılardan
    hele kasketlilerden.
    kasketliler hayını bağışlamayı bilmez.

    korkuyor adnan menderes
    kocaman yanakları
    sarkıyor yağlı, sarı.
    korkuyor adnan menderes
    üç saata indi uykusu.
    korkuyor adnan menderes
    hiçbir korkuya benzemez
    halkını satanın korkusu.
    --- alıntı ---
    nazım hikmet
  • 130
    baktıkça gözlerine derinden
    üstüme başıma güller dökülür

    ve her şey kopar yerinden
    bir buluş bir gülüş ve unutuş ellerinden
    ellerinden beyazlıklar dökülür

    düşlerim ki, kuşatır gökyüzünü
    sonra yıldızlar dökülür

    geçerim arasından kimsesiz çocukların
    ağaçlardan ağıtlar dökülür

    akar saçlarımdan yalnızlığın ırmağı
    kalbime dökülür

    alaeddin özdenören
  • 30
    sivas acisi

    ben tanirim
    bu bulut bizim oranin bulutu
    hemşeriyiz ne de olsa
    benim için kalkmiş, ta sivas'tan gelmiş
    yurdumun bulutu
    başimin üstünde yeri var

    ben bilirim
    bu rüzgâr bizim oranin rüzgâri
    hemşerimiz ne de olsa
    benim için kopup gelmiş yayladan
    yurdumun rüzgâri
    kurutsun diye akan kanlarimi

    ben anlarim
    bu aci bizim ora işi hançer acisi
    bir ülkedeniz ne de olsa
    ayni dili konuşsak da
    anlamayiz birbirimizi
    hançerin nakişi
    tanidim acisindan sivas işi

    ben duyarim duyumsarim
    bizim oranin sizisi bu
    binip kara bir buluta sivas ilinden
    sivas rüzgârinda uçup gelmiş
    helallik dilemeye

    ey yüregimin onmaz acilari
    ey beynimin dinmez sancilari
    suç ne bende ne de sende
    suç seni karanliklara gömenlerde
    ne de olsa yurttaşimsin
    kapali olsa da bütün vicdan kapilari yüzüne
    bilmelisin bir yerin var canevimde

    aziz nesin

    madımak oteli'nden canını son anda kurtarabilen aydınımızın kaleminden dökülenlerdir. 33 yazar ve ozanı kaybettiğimiz, 2 de otel personelinin yaşamını yitirdiği; ülkemizin en acılı ve karanlık günlerinden birine ithafen yazmıştır.
  • 34
    aşk bitti

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    uzun bir hastalık gibi
    aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
    gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
    çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
    bitti.

    bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da

    yürümeyi yeniden öğrenen felçli bir çocuk gibi
    sokağa çıkmalıyım şimdi ve çoktandır
    ihmal ettiğim dostlara yeni bir adres bırakmalıyım
    pencereleri açmalı, kitapları düzenlemeliyim
    belki bir yağmur yağar akşama doğru
    yarıda bıraktığım şiirleri tamamlarım

    aşk da bitti diyordu ya bir şair
    aşk bitti işte tam da öyle

    ahmet telli
  • 290
    gecekondularda hava bulanık puslu
    altındağ gökleri kümülüslü
    ekmeğe, aşka ve ömre
    küfeleriyle hükmeden
    ciğerleri küçük, elleri büyük
    nefesleri yetmez avuçlarına
    -ilkokul çağında hepsi-
    kenar çocukları
    kar altındadır.

    hatıp çay'ın öte yüzü ılıman
    bulvarlar çakırkeyf yenişehir'de
    karanfil sokağında gün açmış
    hikmetinden sual olunmaz değil
    "mucip sebebin" bilirim
    ve "kafi delil" ortada...

    karanfil sokağında bir camlı bahçe
    camlı bahçe içre bir çini saksı
    bir dal süzülür mavide
    al - al bir yangın şarkısı,
    bakmayın saksıda boy verdiğine
    kökü altındağ'da, incesu'dadır.

    ahmed arif
  • 564
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek

    aşksız ve paramparçaydı yaşam
    bir inancın yüceliğinde buldum seni
    bir kavganın güzelliğinde sevdim.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
    aşk demişti yaşamın bütün ustaları
    aşk ile sevmek bir güzelliği
    ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
    işte yüzünde badem çiçekleri
    saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
    sen misin seni sevdiğim o kavga,
    sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
    bir inancın yüceliğinde buldum seni
    bir kavganın güzelliğinde sevdim.
    bin kez budadılar körpe dallarımızı
    bin kez kırdılar.
    yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
    bin kez korkuya boğdular zamanı
    bin kez ölümlediler
    yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
    geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
    suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
    ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
    yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
    törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
    türküler söylerdik hep aynı telden
    aynı sesten, aynı yürekten
    dağlara biz verirdik morluğunu,
    henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
    ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
    ne tan atışı doğumların sevincine
    ey bir elinde mezarcılar yaratan,
    bir elinde ebeler koşturan doğa
    bu seslenişimiz yalnızca sana
    yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
    saraylar saltanatlar çöker
    kan susar birgün
    zulüm biter.
    menekşelerde açılır üstümüzde
    leylaklarda güler.
    bugünlerden geriye,
    bir yarına gidenler kalır
    bir de yarınlar için direnenler...
    şiirler doğacak kıvamda yine
    duygular yeniden yağacak kıvamda.
    ve yürek,
    imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
    ey herşey bitti diyenler
    korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
    ne kırlarda direnen çiçekler
    ne kentlerde devleşen öfkeler
    henüz elveda demediler.
    bitmedi daha sürüyor o kavga
    ve sürecek
    yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

    adnan yücel

    https://youtu.be/fFGm-co98bE
  • 35
    yazıyı okumanızı tavsiye ederim: http://www.uludagsozluk.com/...C-her-d%C3%BC%C5%9F/
    ancak vaktiniz yoksa buyrun şiir:

    önceleri bir düştü aşk, gülümserdik uyurken;
    sonra bir düştü aşk, dudağından kaldırdık kahpelerin.

    önceleri bir düştün güzel kız, ağlayarak uyandım;
    sonra bir düştün gözümden, şimdi kupkuru gözlerim.

    önceleri bir düştüm, hayat bana imrendi;
    sonra bir düştüm, anladım: böyle büyürdü her düş...
  • 343
    kara elmasım

    kara elmasım
    nerede yatıyorsun sen?
    senin için can veriyoruz bir bilsen
    çıkı ver yattığın yerinden taş kafesinden
    koşturma alemleri ardı sıra peşinden
    gel elmasım gel
    kaçma bizden derinlere
    neden karalar giydiriyorsun gelinlere
    mekan ediyorsun koynunu bu üveylere
    zindan ediyorsun ediyorsun yalan dünyayı annelere
    yıkıyorsun gönüllerde beslenen emelleri
    ayırıyorsun çiçeği burnunda yeni evlileri
    baktırıyorsun baba yoluna mini mini yetimleri
    söndürüyorsun ocakları
    kalplerde yanan alevleri
    ey bitti dallarımdan oluşan tabiatı minnetim
    peşinde tutuyoruz gece gündüz yer altı nöbeti
    yolunda birçok şehit verdik ali veli ahmet'i
    ilk kazmacı üstadımız rahmetli uzun mehmet
    atılsan da üzerime kara panter gibi
    salıversen metan gazını kör nefesini
    ateşlesen de atom gibi bürüme lanetini
    yine de keseceğim hacı petro tayk'ı gibi.

    (bkz: iklim meselesi)
    (bkz: national geographic)

    link:https://youtu.be/zPKiMGfNZdc?t=23m32s

    eğer dakikası gelmezse diye direk yazayım 23:40 itibariyle izleyebilir.

    national geographic kanalında yayınlanan iklim meselesi belgeselindeki 48 yıllık madenci izzet amcanın göz yaşartan şiiri.

    linki sadece şiir olduğu için şiir başlangıç süresinden koyacağım. isteyen hepsini yine aynı videodan başa sararak izleyebilir.
    bu arada dip not olarak ikinci bölüm bu pazar yayınlandı, yakında onunda videosu düşer internete.
  • 547
    iş hayatı

    bir işe yaramalı insan
    diyemiyorsa bu denizler, bu alaca akşam vakitleri
    bu öğlen saatleri nice tatlı uykuya gebe,
    bu kuş şarkıları dünyanın bilmem neresinde,
    bu öteki denizler, öteki çok uzak
    diyemiyorsa bunlar benim ve benim olmalı,
    işte o zaman insan bir işe yaramalı

    bir işe yaramalı türlü türlü işlere ya da
    bir ben olmalı bana yabancı, ve bize ve sana
    çünkü işte orada ötüyor kuşlar yalan değil
    orada, bazı denizlerde görülmeye değer dalgalar var,
    ve uykular ne tatlı uyunuyor öğlen vakitleri
    şimdi söyle bakalım
    yalan mı bunca özlediğimiz saadet saatleri

    bir işe yaramalı insan ki biterken vakti
    bir işe yaradım diyebilmeli ama belki,
    bir yolu daha vardır ah bulsa biri
    bir yolu daha vardır düşünsek, belki
  • 10
    şiirin en önemli unsurunun uyak olduğunu düşünüyorum. bu nedenle faruk nafiz çamlıbel benim için önemlidir. han duvaları'nı bilmeyen şiir okuyucusu yoktur zaten de bir de şu şiiri var ki dillere destan.

    sanat

    yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
    bizim diyârımız da binbir baharı saklar!
    kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek,
    incinir düz caddede dağda gezen ayaklar.

    sen kubbesinde ince bir mozaik arar da
    gezersin kırk asırlık bir mabedin içini.
    bizi sarsar bir sülüs yazı görsek duvarda,
    bize heyecan verir bir parça yeşil çini…

    sen raksına dalarken için titrer derinden
    çiçekli bir sahnede bir beyaz kelebeğin;
    bizim de kalbimizi kımıldatır yerinden
    toprağa diz vuruşu dağ gibi bir zeybeğin.

    fırtınayı andıran orkestra sesleri
    bir ürperiş getirir senin sinirlerine,
    istırap çekenlerin acıklı nefesleri
    bizde geçer en hazin bir musikî yerine!

    sen anlayan bir gözle süzersin uzun uzun
    yabancı bir şehirde bir kadın heykelini;
    biz duyarız en büyük zevkini ruhumuzun
    görünce bir köylünün kıvrılmayan belini...

    başka sanat bilmeyiz, karşımızda dururken
    yazılmamış bir destan gibi anadolu’muz.
    arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
    sana uğurlar olsun... ayrılıyor yolumuz.
  • 526
    (bkz: 12 eylül 1980)

    şafak türküsü

    beni burada arama anne
    kapıda adımı sorma
    saçlarına yıldız düşmüş
    koparma anne
    ağlama

    kaç zamandır yüzüm tıraşlı
    gözlerim şafak bekledim
    uzarken ellerim
    kulağım kirişte
    ölümü özledim anne
    yaşamak isterken delice

    nevzat çelik

    genç yaşta haksız yere idam edilen necdet adalı ve erdal eren başta olmak üzere, 12 eylül darbesinde hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum!
App Store'dan indirin Google Play'den alın