• 24927
    20-21 sezonunda eminim ki kadro kalitesi en kötü herkes kadar olacak takımdır.
    şahsen ben transfere değil çalışmaya inanırım. geçtiğimiz sezon lemina-seri-falcao filan derken ligi 10 hafta kala bitirir, cl’de çeyrek görürüz hayalleri kuruyorduk. lige bi başladık ki, tarihimizin en kötü sezonlarından birini gördük.

    olay teknik heyete bakıyor, fatih hoca özellikle karakter olarak istediği oyuncu grubunu bir araya getirip, adam gibi bir oyun planında ısrar ederse zirveye oynarız.
  • 24929
    üst klasman takımlarla mücadele etmek istiyorsa fizik kalitesini mutlaka üst düzeye çıkarması gereken takımdır.

    18 ağustos 2020 rb leipzig paris saint germain maçını ve 14 ağustos 2020 barcelona bayern münih maçı izledikten sonra takımımızın ve ligimizin bu seviyelerden çok çok uzak olmasının en büyük sebebinin fizik kalitesi olduğunu farkettim.

    taktik ve teknik açıdan inanılmaz farklar olmasa da malesef fiziksel anlamda inanılmaz farklar söz konusu. her iki maçta da oyuncuları takip ederken gözlerim yoruldu.

    burada en yanıltıcı husus koşu mesafeleri konusu. maçlardaki kat edilen mesafelere bakacak olursak zaman zaman türk takımları bile bu seviye takımların koşu mesafelerini yakalamaktadır. fakat bu çok yanıltıcı bir bilgi. önemli olan koşunun kalitesidir, yani tam gaz yapılan sprint sayısı.

    yoksa saatte 8 km hızla hafif tempo koşu yapan 11 kişi bulsam, 10*8*1,5 = 120 km, yani yoldan geçen 11 kişi zaten 120 km koşar 90 dk.

    özetle bu seviyelere çıkmak isteyen takımımızın ilk değiştirmesi gereken şey antrenman teknikleridir. ve bu yöntem alt yapılara da uygulanmalıdır.

    farkettiğim diğer bir husus da futbolcularımızın bel kalınlığı. psg, bayern gibi üst düzey takımların oyuncuların bellerine bakıyorsunuz ceylan gibi inceler ve ceylan gibi sekiyorlar, biz de ise beli ile kalçası aynı kalınlıkta olan topçular var, bu fizik kalitesizliğin en önemli göstergesi bence.

    altyapılardan onlarca yetenekli topçu sayıyoruz potansiyeli yüksek, tekniği iyi bu çocuklar adam olur diye ancak çoğu fiziğini bir üst seviyeye çıkaramadığı için yok olup gidiyorlar, allah vergisi fizik kalitesi olanlar bir şekilde göze girip yükseliyorlar. ancak fizik kaliteyi sadece allah vergisi beklememek gerekiyor. tamamen iyi çalışarak da geliştirilebilir bir şey.

    bilirsiniz alt yapıdan iyi bir jenerasyon gelince ark arkaya iyi alt yapı oyuncuları çıkıyor, bu tesadüf olamaz mutlaka o çocukları yetiştiren sihirli ellerin katıkısı vardır ve gizli kahramanlar da onalardır, yoksa yetenekli futbolcu bulmak memleketimizde zor değil, önemli olan bu yetenekleri üst düzey fizik kaliteye çıkarmaktır.

    özetle, fizik önemli, çalışmak şart.
    ne demişti bayernin hocası, " nasıl antrenman yaparsan öyle oynarsın".
    aslında benim uzunca anlatmaya çalıştığım şeyi 1 cümlede söylemiş.
  • 24930
    satılmadan, mevcut dernek düzeniyle ve mevcut tüzükle kurtulması imkansıza yakın futbol takımı.

    gelen başkan 3 yılda 1 değişiyor, hadi diyelim yeniden yapılanmaya gitti; 3 yıl benden bir şey beklemeyin dedi; 3 yılın sonunda takım iyi giderse muhalefet hop indirir. kimse de kaymağını başkasının yiyeceği projeye kalkışmaz.

    mevcut dernek yasası gereği, geçmiş dönem transferleri sorgulanmaz. serdar’a, eren’e, donk’a, ahmet’e, cavanda’ya paraları verenler pişkin pişkin dolanmaya devam eder.

    galatasaray başkanlığı, yöneticiliği para verip yaptırabileceğinden çok daha fazla reklamını yapacağı için kimse sıcak koltuğu bırakmak istemez. bu uğurda 1 dönem daha devam etmek için olmayan parayı harcamaktan asla çekinmez. yusuf beyi kim tanıyordu yönetime girene kadar? şimdi emre kılınç transferinde fotoğraflara bakıyorsun, sanki yeni transfer kendisi. öyle öne atmış yöneticiler kendilerini. ekstrası olarak “yöneticimiz idmanda, başkandan kareler, maçtan kareler” eşliğinde bol bol fotoğrafları çıkar. gördüğün mikrofona konuşursan, tanınırlığın artar. diyorum ya para versen bu derece gündem olamazsın.

    sahipli yapıyı öyle bir entegre etmek lazım ki, almanyadaki gibi olmalı. takım sahibi kafasına göre davranmamalı, taraftar tarafından denetlenebilmeli ama buraya dikkat transferde vs taraftarın sözü geçmemeli.

    boşuna son 30 yıla baktığımızda fatih hocanın olmadığı durumda çuvallmıyoruz. gücü yettiğince bir yerlerdeki eksikleri gideriyor. o olmadığı zaman da böyle başı kesik gibi kalıyoruz. bunun önüne geçmek için hibrit sahiplik dediğim duruma kesin geçmeli, kesin.
  • 24931
    bjk - atiba, ljajic, mensah, dorukhan, oğuzhan, alırlarsa bir de lemina.

    fb - ozan, gustavo, mert hakan, tolgay, tolga, jailson, zajc, alırlarsa bir de sosa.

    gs - taylan, emre a, ömer bayram, belhanda.

    an itibarı ile durum bu. 20 gün sonra lig başlıyor. orta sahamız bildiğin boş.

    3 tane nitelikli oyuncunun acilen takıma katılması gerek yoksa ligin ilk yarısında kaybettiğimiz puanları telafi etmek çok zor olacak.
  • 24934
    kanimca organizasyondaki plansizligin nedeni adam gibi bir futbol direktoru olmamasindan kaynaklanan takim. ya da en azinadn fatih hocanin fikirlerini adam gibi toplayip devam ettirebilecek futboldan anlayan bir yonetici/mudur tarzi kisi olmasi gerek o resimde.

    fatih hoca bu rolu yapmaya calisiyor ama hem saha ici hem saha disi olmuyor belli ki. her seye odaklanmak kolay degil, hocanin da yapamamasi dogal.

    1- kondisyoner olayi - bartali hocanin ayrilma ihtimali bir gunde olmadi, buyuk ihtimalle konusulmustur. o gun scott piri ile temasa gecilmesi gerekiyordu, ancak 3-4 hafta bekledik. buyuk ihtimalle hocanin o aralar odak noktasi bu degildi.
    2- transfer konusunda da bir plansizlik var gibi ama isin ic yuzeyini bilmeden yorum yapmam haksizlik olur
  • 24935
    her anlamda inanılmaz yavaş olan takımımız. fatih hoca’nın yanına acilen pırpır bir genç asistanlar ekibi kurulması lazım sanırım. 65 yaşını geçmiş adamın üzerinde hala binlerce detay iş var. hal böyle olunca da kağnı gibi bir süreç yaşıyoruz. daha satılma arifesindekiler belli değil. orta saha bu şekilde mi kalacak net değil. kondisyoner ile başladık mı çalışmaya anlaşılamıyor bir türlü.
    bu dönem de covid sonrası atıllığına devam ediyor gibi görünen, sözlük’te bazı yazarların verdiği tuhaf gazlamanın aksine benim soru ve ünlem işaretleri içerisinde takip ettiğim, sevdiğimiz takım. ortada hiç de pozitif bir tablo yok benim fikrim.
  • 24936
    göz göre göre 2 yıl üst üste şampiyon olan takımı mahvettik gerek taraftar gerek yönetim gerek hoca olarak. öyle ki o takım çok başka yerlere gidebilecekken biz hala aynı futbolcular üzerinde dönüp dolaşan klasik türk takımları gibi davranmaya devam ediyoruz.

    allah aşkına bu mudur hedef, planlama, vizyon neden her transfer sezonuna plansız başlanıyor ve sürekli aynı isimler etrafında dolaşıyoruz, neyi bekliyoruz ve neden kendimizi diğer kulüplere madara ettiriyoruz.

    hedefin mert hakan ise teminatı yatırıp alacaksın veya bernard mensah ise alacaksın ama hedefin ise değilse neden dile düşüyoruz takımımızı bu kadar.

    son olarak lemina önce ilgilenmiyoruz sonra ilgileniyoruz dedikten sonra beşiktaş ile anlaşıyor kimlerin bıçak darbesini yiyip kimlerin oyununa geliyoruz neden çözemiyoruz 2 yıldır her transfer döneminde bu sorunu.

    her sezon başı neden yürüyen kağnı gibi oyunla başlıyoruz sezonlara, neden her başımız sıkıştığında gidiyoruz onyekuru'ya bu mu 115 yıllık kulübün vizyonu, ya da neden her başarısızlıkta abdurrahim albayrak'a muhtaç oluyoruz bir şeyler az biraz kötü gitti mi neden boştaysa fatih hocaya sarılıyoruz yok mu b planı yok mu c planı.

    senin 22 en yakın rakibinin 19 şampiyonluğu varken bu avantajı neden kullanamıyorsun da 15 tane şampiyonluğu olan tinercilere basın toplantısında laf yetiştiriyorsun.

    söylenecek çok laf var bu takımla ilgili ancak gelenler gidenler ne kadar değişirse değişsin sonuç hiç değişmiyor.
  • 24937
    2019-2020 uefa şampiyonlar ligi sezonu içerisinde izlediğim tüm maçlar, kim önde press yaptıysa rakibini alt ettiği karşılaşmalarla son buldu. bu maçları izleyen türk klüpleri özellikle şampiyonsuzluğun başarısızlık sayıldığı klüpler açısından söylüyorum, oyuncu kalitesinde zaten meşhur makas açılmaktan kırıldı fakat oynanması gereken oyun için bazı anahtarlar bulabilirler.

    böyle büyük takımları ortadan ikiye ayıran önde pressin hele türkiye şartlarında ‘yarı bilinçli’ şeklinin bile kıramayacağı takım olduğunu düşünmüyorum. yarı bilinçlinin açılımı burak yılmaz tarzı bazı alanlarda kontrolü kaybederek değil bir tık üstü düşünürek yapılan diyelim. önde doğru press yapabilmenin aslında sanıldığı kadar kolay bir oyun olmadığını hepimiz biliyoruz.

    -takımın çok yüksek perdeden kondisyonu olmalı
    -pressi takım halinde birbirine bağlıymışçasına yapmalı
    -ileride bunu gerçekleştireceklerin biraz ‘oyun zekası’ olmalı
    -topu kaptığında bunu direk kaleye götürebilecek daha doğrusu topu kapma eforuna değecek iş bitirici futbolcuların olması
    -pozisyon bilgisinin oturtulması (hem ilerde hem de olası topun pressi kırmasıyla arkada ki defansif tarafında)
    vsvs daha çok madde ekleyebiliriz.

    bu özellikler dile çok kolay fakat sahaya yansıtabilmek uzun uzun antreman saatlerinden geçer. bu zorlu yolları biraz kestirme kullanabilmek için devreye ‘türkiye ligi’ şartlarını sokuyoruz. hani hepimizin kafasından şöyle bir cümle geçmiştir;
    hürriyet güçer’e press yapsan topu nasıl kullanabilir ki?’ ya da yıllardır sadece benim aklımdan geçiyor da olabilir. ligimizde son yıllarda var olan yabancı sınırının rahatlamasıyla takımlarda hürriyetler kalmadı fakat kalitenin aynı semalardan çokta uzaklaşmadığını düşünüyorum. bu yüzdendir ki anadolu takımlarına bozgun planı olarak aklımıza normal olarak hep press gelir. yarım saatte nefes aldırmayıp yarı sahasında boğarak fişi çekeriz deyimini son yıllarda kaç kez gerçekleştirebildik? topa sahip olup %55 ler %60 larla ayağımızda eveleyip geveleyip ne zaman topu kaptırıp siyahi atlet bir oyuncudan kontra yiyeceğiz diye düşünmektense topa sahip olma arzumuzu biraz kırıp sahada sürekli hareketli basan, kaptığında sonuca gitme planlarına dönebiliriz. bazı zamanlar pas-pozisyon stiline dönmemizin nedeni takımın fiziki eksikliklerini örtmek için mi acaba diyorum.

    kapanışa yaklaşırken şampiyonlar liginde bile takır takır iş yapan bu 'oyun bozma' stilinin yıllardır türkiye liginin kanayan yarası olmasına rağmen dört büyükler tarafından pek tercih edilmemesini pek aklım almıyor. son yıllarda bu oyununu bütün lige yayabilmesi açısından her ne kadar şu an kendisi tekne turunda olsada ersun yanal'ın son şampiyonluğu buna en büyük örnektir. o takım yetenek olarak kısıtlı ama fizik olarak çok diri, press gücü yüksekti zaten nisan ayında da ligi garantilediler.

    futbol artık günümüzde ne kadar alengirli lanse edilse de özünde bir spor dalıdır. yapılan sporun kalitesini belirleyecek en temel taşta sporcunun fizik kapasitesidir. oyun planlarını bir kenara bırakırsak uzun maç periyodunu da göz önüne alırsak öncelik 'dipçik' gibi bir takım kurabilmek. bir yemeğin malzemeleri ne kadar iyi olursa aşçı onu hangi reçetede yaparsa yapsın o ürün lezzetli olur.

    fatih hocam takımın yaş ortalamasını baya düşürdü bundan sonrası için floryada rahmetli sakıp sabancı gibi kondisyoon kondisyoon kondisyon diyerek gezmeli. bu yazıyı scott pirinin gelişine denk getirdim ki okuyanın inancı olsun.
  • 24938
    heyecanın hiçbir zaman bitmediği, kalp krizi riski bulunanların takip etmemesi gereken takımdır. fakat aslında güzel olan da bu. bu takımı her sezon ayrı bir heyecanla takip etmemizin, galatasaray varsa umut var deyip 4 tane yesek ilk yarı ikinci yarıya umutla çıkabilmemizin bir gol attıktan sonra da kazanacağımızı hissetmemizin sebebi de bu. his takımı olmamızın sebebi de bu. genlerimizde bu var minör olaylardan major olaylara kadar bu durum var. genellikle kötü başlayıp mayısta şampiyon oluruz, 4 tane gol atsak 3 tane yiyip son dakikalarda heyecan yaşatırız. bazı seneler eleneceğimiz vakit ilk maç yenilir ikinci maç deplasman galibiyeti muhabbetinden hesap yaparız, gruplardan çıkmak için şu şunu yenerse muhabbetlerini döndürürüz, kap gelinceye kadar ulan bi şey olmasın der dururuz. galatasaray’da transfer de hiçbir zaman bitmez. öyle değişik bir takımız ki hakikaten bir şeyleri zora sokmayı çok seviyoruz. yaramaz ama zeka küpü çocuğunun olması gibi. kızsan da, seni yorsa da her zaman inanıp güveniyorsun ona. eğer biz böyle saçmalıklara imza atmasaydık hiçbir zaman ilkleri yazamaz hiçbir zaman tarih yazamazdık. imkansızları başarabilmenin yegane nedeni de bence bu. insan kolay olanı, sıradan olanı değil zor olanı,ender olanı sever. bizim takım en basit şeyi bile öyle zora sokuyor ki sonunda her başarı eşsiz oluyor. bu da artık genlerimize işleyince hep bir umut oluyor. çünkü biz hiç rahat rahat bir şey yapmadık ki? her zaman bir kaos her zaman bir heyecan var. ben hiçbir zaman 6 tane sallayıp elimizi kolumuzu sallayarak kazandığımız maçları sevmedim. 4 tane yiyip 5 tane attığımız maçları sevdim, penaltılarla gelen kupaları sevdim. 30. haftada şampiyonluğu değil playoff koydurup bir sezonda iki defa şampiyon olmayı, kupayı da rakibin sahasında kaldırmayı sevdim. bir real madrid, bayern münih olmadık ama hiçbir takım da bizim gibi olamadı. hiçbir takım bir galatasaray olamadı. hiçbir takımın şampiyonluğu bu kadar değerli olamadı. çünkü biz hep zoru başardık. o yüzden hiçbir zaman umudumu kaybetmem. biz öyle bir takımız ki bir şey ne kadar zorsa başarmamız o kadar olası oluyor. bir gün umudum var. inanıyorum o kupayı alacağız. yine ilki başaracağız. fatih hoca’yı sözlükteki arkadaşlar kadar sevmem. inadı,egosu bazı yaptıkları bana antipatik gelir ama bir şeyini çok severim. bu kulübün her bir detayını bilir ve bu kulübün dnasını taşır. o hedefimiz olan kupayı işaret ettiğinde inanmadı birçok kişi. inandık diyenler de inanmadı. bazıları gazlıyor diye düşündü. ama o gerçekten inanıyor buna. çünkü bu kulüp diğer tüm kulüplerden farklı. bir şey ne kadar zorsa galatasaray onu elde etmeye o kadar yakındır. fatih terim kadar inanıyorum ben de. inşallah o günlerin temelini atmaya bu sezon başlarız. hiçbir şey bir anda olmaz. biraz dişimizi sıkalım. biraz güvenelim kendimize ve sabredelim. bizimkisi bir hayal değil hedef bunun bilincinde olalım. 2000’de de makas açıktı. roberto carlos,guti,raul,makalele gibi adamlar vardı. fakat o zaman kazandık. son zamanlarda transfer çalımı,kadıköyde kazanmak gibi basit şeyleri bazıları çok takar oldu. küçük düşünürseniz küçük bir takım oluruz. biz büyük işleri başardık bu yüzden büyük bir kulübüz. biz bir maç kazanmayı değil şampiyon olmayı isteriz. bir adamı almayı değil takım olmayı isteriz. bu takım kimleri kimleri aldı. üç kuruşluk adamların peşinden koşacak bir takım değil. bunun bilincinde olmaya davet ediyorum herkesi. bazıları galatasaray ne demek unutmuş. hatırlatmak istedim sadece.
  • 24941
    daha bu sabah beşiktaştan onyekuru ve lemina hamlesi haberini okuyunca içimde oluşan şu his

    son 4 sezondur kadromuzda bulunan, altyapımızdan yetişmiş veya transfer edilmiş, kiralık gelmiş futbolcuların en önemli rakiplerimizle adının geçmesi hatta bunların kadrolarına umut olarak girmeleri galatasaray takımının, takımı oluşturan teknik heyet ve scout departmanının ne denli doğru işler yaptığını gösteriyor.

    bazen buruk bir his, bazen sevinç, bazen öfke demek ki duygulandıracak işler yapmışlar.

    inancımızı daha çok arttıranlara tekrar geçmiş olsun.

    (bu söz de her yere gidiyor be kardeşim)
  • 24942
    2020-21 sezonu galatasaray futbol takımı için sözleşmesinin son senesinde olan ve sözleşmesi 2021 yazında bitecek oyuncular şunlar:

    1- fernando muslera (ömürlük sözleşme)
    2- martin linnes (güle güle)
    3- şener özbayraklı (gülmeye gülmeye)
    4- ryan donk (sezon performansına göre)
    5- ahmet çalık (bizi bitirdin be)
    6- marcelo saracchi (sezon performansına göre)
    7- emre taşdemir (daha iyisi bulunur)
    8- ömer bayram (uzatılmalı)
    9- younes belhanda (yazarlığımı kaybetmek istemiyorum)
    10- emre akbaba (uzatılmalı)
    11- arda turan (tüm sene yatsa bile uzatılacaktır)
    12- adem büyük (sezon performansına göre)
  • 24943
    “yeni normal” kavramı 2020-2021 futbol sezonuna da damgasını vuracak gibi görünüyor. pandemi sonrası hayatımız normale dönemezken yeni gerçekleri de kabul etmek zorunda kalıyoruz. futbolda da aynı durum var tabii. galatasaray için yıllardan beri söylenen “eğer şampiyonluk yarışında varsa” ya da “camia o havaya girdiyse” başarıyı mutlaka kazandıkları yönündeki kabul edilen gerçek ortada seyirci olmayınca, futbolcuların psikolojilerinde büyük iniş çıkışlar olunca ve tabii kritik isimlerin de sakatlığı eklendiğinde bir anda geçersiz hale gelebiliyor. terim’in takım üzerindeki otoritesinin de sallandığını görüyoruz, zira maç içindeki disiplinsiz hareketler, her hafta birkaç oyuncunun cezalı duruma düşmesi ve oyun disiplininden kopmalar çok sık yaşanıyor. fatih terim'in bizzat kendisinin corona'ya yakalanması da moral kondisyonun düşmesinde önemli rol oynadı. geçtiğimiz günlerde iki gs'lı futbolcunun corona'ya yakalandığı haberlerinin basında çıkması ve ertesi gün yönetimin bunu yalanlaması zaten yeterince kuşku duymaya müsait olan veri açıklama ahlakının bir kez daha sorgulanmasına sebep oldu. ak mabadla kara mabadın birbirine karıştığı cimbakuka bir döneme girmiş bulunuyoruz. bakalım dumanlı havada kurt ve kuzu rollerini kimler üstlenecek. geçtiğimiz senenin kurtlarını biliyoruz da önümüzdeki sezon için kapalı kapılar ardında fb'nin şampiyonluğu için el sıkışıldı mı; merak edilmiyor değil.
  • 24944
    ligi ilk bitiren biziz maçımızı cuma günü oynadık ve lig o gün bizim için bitmişti. ne hikmetse sezonu en geç biz açtık 12 ağustos'ta. ödülmüş gibi.

    sezon devam ederken takımın avrupa hedefi varken bu takıma her maçtan sonra 2 gün izin verildi (kötü sonuçlara rağmen) zaten haftada 5 idman yapıyorsunuz bunu 2-3 günü izinli olarak geçirildi. takımın hocası lig oynanırken bu aralarda tatile gidiyordu. bence bunlar hiç iyi şeyler değil. fizik olarak kötü olan takıma bu kadar izin fazlaydı. sonuç da ortada zaten lig 6.lığı.

    aklıma şu söz geldi tabi hansi flick: “nasıl antrenman yaparsan, öyle oynarsın.”

    lig takımları 5-10 ağustos arası sezonu açarken biz 12 ağustosta açtık mesela. o sıra henüz yeni hocası gelmeyen fenerbahçe bile sezonu 8 ağustos'ta açtı. ve şu an topuk yaylasında kamptalar. biz henüz kampa bile gitmedik ayrıca takımın transfer bekler gibi beklediği kondisyoneri bile yok.

    sezonun başlamasına 20 gün varken bu kadar rahatlığı ben anormal buluyorum. scott piri gelse bile bu takım liverpool'a dönüşmeyecek. avrupa'da her sene fizik olarak ezilmemizi bu laylaylom idmanlara bağlıyorum.

    sezon içinde wolverhampton'ın başarısı ile ilgili twitter'da bir flood okumuştum. 90 dakikaya kadar diri kalıyorlar ve gollerini hep son dakikada atıyorlar. ve hiçbir zaman fizik olarak ezilmiyorlar. o flood'da takımın giydiği eşofman bile kontrol ediliyordu. otobüste nasıl oturmaları gerektiği bile vardı. (bulamadım bilen paylaşabilir) avrupa da bu kadar ince detaylara bile çok dikkat ediyorlar. bizimkiler idman sonrası şekerli kola falan içiyor.

    daha bugün arda'nın ayak tenisli storysini gördüm. biz bu senede skor aldıktan sonra bir sürü maçı verip puan kaybedersek şimdiden şampiyonluğu unutalım.

    bunlar çok ince detaylar ben çok dikkat ederim. mesela bugün tek idman varmış. aman abi kasmayalım fazla futbolcuları, aman sakatlanmasınlar aman fazla yorulmasınlar. takım zaten çok diriydi fazla kasmaya gerek yok.

    pandemi de 3 ay dinlendi bu adamlar biraz daha dinlensinler.
  • 24945
    doğrudan rakiplerimizin hepsinden 1 gömlek geride bir kadrodur an itibariyle. taraftarımızın kadromuz orta saha hariç son derece iyi, ligin en iyi kadrosu vs gibi laflarını hayretle okuyorum ve fenerbahçe taraftarına benzetmeye başlıyorum. günlerdir rakiplerimizin aldığı her oyuncu boklanıyor ve alamadıgımız için başkana teşekkür ediliyor. bu oyuncuların hepsi de uzun bir zaman önce başka bir ligde falan değil, gecen sene bizim ligimizde kendilerini baya baya kanitlamıs oyuncular. limitlerin açıklandığı gün tüm takım taraftarlari yasta biz mutluyduk, bugünkü durum tam tersi. bu kadar kolay orta saha hariç takım tamam denmesine de hayret ediyorum. bir takımın ne oynadiğı orta sahadan belli oluyor zaten. 50nin üstünde maça cıkacagız, kimse durumun farkında değil bence. ligin en iyi forvet hattı dediğimiz arkadaşlardan biri 1 yıldir maca çıkmadı, diğeri 1 oynayıp 3 yattı.

    yangınci taraftar başliğına en cok yazan yazar olabilirim. en karşı olduğum şey. gidip de bir futbolcuya asla sallamam zaten. ama seneye dsli gibi faiz ödememiz, ondan sonra da ana para ödemememiz varken bu sene şampiyon olamamak demek, mahfolmamız demek. bizim yönetim ali koc gibi bu yasakları delebilecek yetkinlige de sahip değil. iş ışten geçmeden 3 orta saha, 1 kanat almak zorundayız. zorundayız.
  • 24946
    2019-20 sezonu performansi sonrasi, normal zamanda olsa cok ciddi bir revizyon yemesi gereken fakat maddi sebepler dolayisiyla buyuk olcude korunan ve korunacak takimimiz. ben bu oyuncu kadrosu ve teknik heyetine ciddi manada sinirli haldeyim, yeni sezon icin de dogru duzgun bir hevesim yok. pandemi sonrasi ne olursa olsun bir tik top oynamak, mucadele etmek gerekiyordu. herifler resmen sampiyon olamiyorsak avrupa ligine de gitmeyelim mantigiyla bu kulubun genlerine ihanet ettiler, trabzon ceza alinca avrupa ligine katildik, herhalde buna da uzulmuslerdir. boyle bir olayi hele de fatih hocanin basinda oldugu takimdan gormek cidden cok uzucu, ben pandemiyi de bahane olarak kabul etmiyorum.

    oncelikle yeni sezon icin bu takimin hedefi ne bunu konussunlar, biz de ona gore transfer bekleyelim, veya sezonu takip edelim. sadece sampiyonluk kovalayacak bir galatasaray takimini sahsen ben kabul etmiyorum. turk olmayan takimlari yenmek amaciyla kurulmus bir takimin son 30 kusur avrupa macinda 2 galibiyeti olmasi kanima dokunuyor. bir zahmet gecen sene yedikleri boku, bu yil on eleme maclarinda adam gibi oynayarak bir nebze telafi edecekler. avrupa ligini sallamayan, bu maclara hazir cikmayan, yedek kadroyla cikan takima hakkim varsa helal etmem.
  • 24949
    orta sahasız başlıyoruz sezona. ilk yarının bitmesine bir kaç maç kala, yine basın toplantıları ile birilerine mesajlar verilmeye başlanır, vurulacak neşter konuşulur, takımda büyük değişiklikler olacağının sinyalleri verilir. sonra alelacele bir kaç transfer yapılır, gerisini biliyorsunuz zaten. yazın yediğin hurmalar, kışın seni tırmalar. yıllardır izlediğimiz senaryoyu tekrar bize izleteceğine emin olduğum takımım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın