• 3302
    galatasaray'ın geleceğine dair gönlümden geçenler..

    her şeyden önce, yeni bir yönetim. bu yönetim, masaya yumruğunu vurabilecek, takımına, kaptanına sahip çıkabilecek, medyaya karşı tavrını gösterecek. sonra, tez zamanda yeni bir hoca. fakat rijkaard gibi hocalar gelmesin, o zamanlarda dahi adam gibi sabredilip, dediklerinin yapılmadığını hep birlikte gördük, şu durumda sabredileceğini hiç sanmıyorum. zaten psikoloji yerlerde, çökmüş bir galatasaray futbol takımı var ortada. açıkçası, bu takımın fatih terim'e ihtiyacı var, o toparlar bu takımı. fatih terim'in yanında, efsaneler de yer alacak, ama yardımcı olarak, ama başka bir pozisyonda fakat futbol takımının içinde bülent korkmaz, hasan şaş gibi isimler kesinlikle olmalı. yol gösterecek, takımı motive edecek, toparlayacak insanlara ihtiyaç var, hem de çok fazlasıyla.

    ve en önemlilerinden birisi de, kadro baştan aşağıya değişecek. sıfırdan, senelerdir bir türlü becerilemeyen kemik kadro oluşturulacak artık. alt yapıdan galatasaray ruhu çıkarılacak. şu önümüzdeki 2 ay çok iyi bir fırsat alt yapı için mesela.

    kadrodaki isimlere bakıyorum mesela, isim isim vermeme gerek yok, kadronun neredeyse tamamı gönderilecek, hatta bugün yarın sözleşmeleri fesh edilsin. tabi hep söylüyorum, ayhan'a önce jübile teklifi götürülmeli. adam gibi transferler olacak sonra, nokta transferler. bonservisi elinde oyunculardan da vazgeçilecek tabi.

    nereden baksan, en azından 8 transfer şart bu takıma. alt yapı, yeni transferler ve mevcut kadrodan kalacak 7-8 kişiyle her şeye sıfırdan başlanacak. yeni yönetim, yeni teknik heyet, yeni kadro. işte tüm bunlardan sonra, arena, 'yönetim-futbolcu-taraftar, şampiyonsun galatasaray' diye inlemeye başlayacaktır, herkes görecek o zaman kenetlenmek nasıl olur, gönülden inanıyorum buna..

    http://jaimelesport.blogspot.com/...-dair-gonlumden.html
  • 3304
    keşke tugay kerimoğlu teknik direktörlüğü kabul etmese de son 8 haftayı hocasız geçirse diye dua ettiğim takımdır. ne güzel lan deja vu oluruz geçmişi yad ederiz, güzel anılar canlanır gözümüzde... büyük başkan kadroyu kurar, takımın abilerinden ayhan akman, servet çetin, hakan balta ve mustafa sarp da takımı organize eder falan...

    biz zor günlerin adamıyız, en kötü gün bugün ise bugün de galatasaray!!!

    bu kenetlenmeyi hayal edebiliyorum...

    güzel günler yakındır...

    =)

    *
  • 3306
    futbol takımlarında sabotaj :

    daha önce rijkaard döneminde gündeme geldi takımı sabote etme, takımı satma iddiası. galatasaray’ın yerli oyuncularının rijkaard’ı sabote ettiği çok ciddi bir şekilde dillendirilmişti. hatta rijkaard’ın tercümanı “paar” mustafa yücedağ tarafından bile. o zaman da karşı çıkmıştım, hala aynı fikirdeyim.
    durup dururken bu konuya girmemin sebebi ise hagi’nin yıllardır arkadaşı, kader ortağı, bacanağı, uefa finalinde son penaltıyı gol yapan “haydi popescu, haydi oğlum” popescu’nun, galatasaray’ın yabancı futbolcularının hagi’yi sabote ettiğini iddia etmesi. popescu demiş ki, “hagi’yi milyon dolarlık oyuncuları sabote etti”. bence yabancı oyuncuları kastediyor. kendisi de bizde yabancı bir oyuncuydu halbuki, ilginç.
    buna da kesinlikle karşıyım, inanmıyorum. anlamsız buluyorum. bir insan evladı eğer tümden gerizekalı değilse niye çalıştığı yeri sabote eder ki? başka bir çıkarı olması lazım. yani mesela rijkaard’ın gitmesini isteyenlerin de, hagi’nin gitmesini isteyenlerin de bu sonuçtan karlı çıkmaları gerekir. mesela rijkaard’ı sattı denen servet, balta ve ayhan’ın hocanın gitmesini istemeleri için hiçbir sebep yok. her maç ilk 11 çıkıyordu bu adamlar zaten. hak edebilirlerse prim, anlaşmalarına göre maç başı paralarını çatır çatır alıyorlardı sürekli oynadıkları için. nedir sebep? ya da fatih terim gelsin diye takımı sabote ettikleri söyleniyordu. daha önce de söyledim, eğer böyle bir şey olsa fatih terim bunların izlerini bile kulüpten kazır. sanırım fatih terim’i hiç tanımayan birilerinin uydurması.
    bugünkü durumda yabancılar niye sabote etsin hagi’yi yahu? ne amaçları olabilir. hagi’nin transfer ettiği zapata, culio, stancu dışında pino, cana, baros, neill, kewell ve insua hagi’den önce alınmış oyunculardı. bunlar mı satacak hagi’yi. hadi canım sen de. sadece insua kadroya giremiyor, hem de hakan balta dökülürken. ama o daha çok genç, böyle işlere kalkışacak kadar çakallık bilmez, hem de insua’nın yedekken gollere nasıl sevindiğini de biliyoruz. samimi buluyorum insua’yı. diğerleri? zaten hep ilk 11’deler. zaten maç başı ücretlerini alıyorlar. hoca giderse, aynı yerli oyuncularda olduğu gibi takımda kalacakları, ücretlerinin artırılacağı garanti değil.
    hem yerli hem yabancılar için somut gerekçeler aradım takımı sabote etmeleri için, bulamadım. ayrıca ben hiç birinin takımlarını sabote edecek karakterde olmadığını, gayet karakterli adamlar olduklarını düşünüyorum, ayrımsız.
    amma velakin, taraftarı çıldırtırcasına bir umursamazlık (özellikle maç sonlarında), takım içinde uyumsuzluk olduğu çok net. gerçi, hagi geldikten sonra sahada mücadele etmeyen oyuncu yok, dikkatsiz, konsantrasyonu eksik oyuncuların bu halleri rijkaard döneminden beri devam ediyor.
    kimse “ulan acaba niye bu topçular bu kadar iştahsız, isteksiz, umursamaz, niye takım ruhu yok” diye sorup cevaplarını aramıyor da, “sahtekar futbolcular” demek kolaylarına geliyor. ya da “kardeşim asıl suç yönetimde” diyor da bu suçun tam olarak ne olduğunu, yönetimin kötü olmasının takıma nasıl bir etkisi olduğunu irdelemiyor. daha önce böyle bir çalışma yapan varsa ve görmediysem, özür dilerim. bilmediğim için yokmuş gibi davranacağım. bu konudaki uyarıları dikkate alacağımdan emin olabilirsiniz.
    yine iş başa düştü. daha önce değinmiştim ama bugün bir kez daha dilim döndüğünce anlatmaya çalışayım.
    geçen sezonun ilk 10 haftasından itibaren galatasaray apartmandan aşağı doğru düşüyor. bazen bir ara katta dinleniyor, sonra düşmeye devam. sakatlıklar, tamam. ara transferlerden beklenen verimin alınamaması, tamam. oyuncu kalitesinin yeterli olmaması, kaldı ki geçen sezonun ilk 10 haftasında da aynı topçular vardı ama, yine de tamam.
    bunlar takımın iyi oynamaması, iyi sonuçlar alamaması hatta aslında şampiyon olamamasını açıklar. avrupa kpalarına erkenden veda etmesini, ligde 11. sırada olmasını, kupadan elenmiş olmasını açıklamaz. futbolcuların birbirleriyle sorunları olmasını, hocalarına karşı tavırlı olmalarını açıklamaz.
    bazen futbol takımlarında böyle şeyler olur. takımlar baş aşağı gitmeye başlar. bir sene öncenin başarılı takımlarının da başına gelir, sıradanların daha da kötü hale gelmesi de mümkündür. önemli olan bu krizin mümkün olduğunca çabuk ve sağlıklı şekilde atlatılması.
    en büyük sorumluluk yönetimlerde olmasına rağmen, bu iş ne tek başına yönetimlerin, ne hocaların, ne futbolcuların ne de taraftarların becerebileceği bir şey değildir. tüm faktörlerin işler kötü giderken dayanışma ve mantıklı çalışması ile çıkılabilir krizlerden.
    galatasaray’da bu işin düzelememesinin en önemli sebebi bu uyumsuzluk.
    bu işin oluşmasına değil ama düzelmemesine sebep olanlar ne yapmış, ne yapmamış değineyim. elbette modern ve profesyonel bir yaklaşımdan bahsedeceğim.
    yönetimler, sorunlar oluşmaması için, öncelikle birbirleriyle uyumlu olacak bir takım oluşturmalılar. başarılı olan takımlarımıza baktığınızda, takım içinde birbirini çok iyi tanıyan, anlaşan, arkadaş olan bir çekirdek kadro olduğunu görürsünüz. 96-2002 galatasaray’ının çekirdeği küçük yaşlardan beri galatasaray’da oynayan futbolculardı, hakan şükür dahil. daha öncesinde derwall döneminin galatasaray’ındaki kadronun çekirdeğinin milli takım futbolcuları olduğunu görürsünüz. dünya 3.sü milli takımın nüvesinin galatasaray olduğunu bilmeyen yoktur. şampiyonlar ligi’nde çeyrek finale çıkan fenerbahçe’nin çekirdeğini ise brezilyalı oyuncular oluşturuyordu.
    işin yönetme kısmı şimdi başlıyor, özellikle işler kötü giderken. takımdaki sorunları doğru şekilde değerlendirmeliler, teşhisi iyi koymalılar. takımın sürekli içinde olmaları gerekir. yönetimlerin takımla ilgili her şeyi, sadece bir sportif direktöre bırakmaları eksik bir yaklaşım. hele ki yetenekleri tartışılan bir sportif direktör olan adnan sezgin’se bu.
    modern çağda, bütçesi devasa olan kulüplerdeki yapıya iyi bakmak gerekir. teknik kadro veya futbolcuların dışında bir çok yardımcı ekip görev alır takımlarda. mesela sağlık ekibi. tamam, elbette sakatlıkların çabuk iyileşmesine katkısı çok önemli sağlık ekibinin. ama ya işler kötü giderken, fizik olarak sağlıklı olsalar da psikolojik olarak bitmiş futbolcuları kim ayağa kaldıracak? 6-7 ülkeden teknik kadro ve futbolcuların olduğu bir kadroya, “hadi koçlarım, bu formanın hakkını verin, göreyim sizi” diyerek psikolojilerini düzeltme imkanı yok. çekirdek kadro olmayışını unutmayın bunu düşünürken. ve yine unutmayın 6-7 farklı ülke insanından bahsediyorum.
    demek ki, takımların mental yönlerinin de idman yaptırılması şart. teknik, taktik idmandan bile daha önemli belki de.
    rijkaard geldiğinde, istediğimiz futbol devriminin içinde bu da var sanıyordum. mental olarak devrim yapılmadan sahada devrim yapmak mümkün değil. dünyadaki bütün disiplinler için gerekli, kabul edersiniz sanırım.
    büyük bir organizasyona sahip olan barcelona’nın başından gelen rijkaard ve içinde neeskens olan bir ekibin, işin bu kısmına büyük katkı sağlayacağını düşünmüştüm. futbol takımının bir ekole sahip olması, iyi ve güzel futbol oynayıp yıllarca başarılı kalmasını sağlamanın buradan geçtiğini düşünüyorum çünkü.
    galatasaray spor kulübü’nün en azından futbol şubesinin revizyonunu yapacaklarını sanmıştım, fikir önderliği yapacaklarını da. teknik direktör bir takımın ceo’sudur dememin sebebi budur.
    ama olmadı. sebebini bilmiyorum. belki kendileri böyle bir görev yapmak istemediler, belki de adnan polat yönetimi buna izin vermedi. günahları boynuna.
    hagi ise zaten böyle bir adam değil. en azından biz öyle bilmiyoruz. biraz daha fatih terim tarzı, kendi işini kendi görmek isteyen bir model. bu yüzden hagi’den hiç böyle bir beklentim olmadı. takımı ayağa kaldırsın, sahada mücadele eden ve maçlarını kazanan bir takım yaratsın yeter diye düşündüm. sadece geleceği açıklandıktan sonra, “umarım, teknik direktörlük yapmadığı bu dönemde kendine özgü bir futbol modeli geliştirmiştir, bunu açtığı akademide denemiştir ve bizde de uygular” dileğimi belirtmiştim.
    neyse, teknik kadro bu işi yapmıyorsa, yönetimin devreye girmesi gerekirdi. baştan psikolojik destek için gerekli kadro kurulmadı belki, bari sonradan yapsalardı. terim döneminde, hani sadece gaz veriyor denen terim döneminde prof. dr. turgay biçer’in zaman zaman futbolcularla toplantı yaptığını biliyoruz. takımın mental durumunun sürekli kontrol altında tutulduğunu, zaman zaman desteklendiğini biliyoruz. adnan polat ve ekibi ne yazık ki bu konuda sınıfta kalmıştır.
    futbolcuların suçlanması kolay, dediğim gibi. isteksizlik, iştahsızlık, motivasyon ve konsantre olma eksikliği gibi sorunların çözümündeki adres başka olmalı, futbolcular değil. mesela, futbolcu kadrosunda bir uyumsuzluk varsa, arkadaşlık yoksa, bunları futbolcu kadrosu kendi kendine düzeltemez. ne olacak sanıyor bunu öne sürenler? birbiriyle konuşmayan adamlar gidip “birader takım kötü gidiyor, barışalım” mı diyecekler? koskoca egolardan, kendi başlarına büyük paralar kazanan şirketlerden bahsediyoruz. bu yüzden futbolculara çakarken dikkatli olmak lazım. bu kişi popescu olsa bile.
    elbette takım içinde huzursuzluğa bir çok şey sebep olabilir. birinin aldığı para diğerlerine batabilir. gayet normaldir, hem de çok normal. daha önce aynı örneği vermiştim galiba; ümit karan’ın eşiyle birlikte oynadığı bir buzdolabı reklamı vardı. karısı buzdolabının özelliklerini ümit’in anlayacağı şekilde anlatıyordu “ takımın en iyi oyuncusu sensin, en çok golü sen atıyorsun, en çok sen koşuyorsun ama en az parayı da sen alıyorsun”. ümit’in tepkisi “ne !”. reklam, “sen bana metafor yapma zeynep” diye bitiyordu. bu da linki : http://www.reklamlar.tv/.../one/N/P_P/rv/BHGJI/
    bu reklam, futbolcuların bakış açılarını net anlatır. sadece futbolcuların değil, herkesin bakış açısı budur. en faydalı olan en çok parayı alır. ama bir denge içinde. galatasaray yönetimi bu dengeleri hiç tutturamadı.
    mevzu dönüyor dolaşıyor galatasaray yönetimine geliyor doğal olarak. sadece bu işi rijkaard’a bırakıp bırakmadıklarını bilmiyoruz ya da rijkaard ekibinin bunu kabul edip etmediğini, yönetimin sorup sormadığını da. teknik ekipten böyle bir istek gelip gelmediğini de.aynı şekilde bu sorular ve şüpheler hagi için de geçerli.
    hocalar diyelim istemedi ama bunu kabul ettirmek de yönetimin işi aslında.

    fatih terim ve turgay biçer : http://captano.files.wordpress.com/...3/turgaybic3a7er.jpg
  • 3310
    geçtiğimiz aylarda kobe bryant'ın bir röportajına denk gelmiştim. new jersey nets'in 11 maçtır kaybediyor oluşu üzerinden, lakers'ın başına böyle bir şey gelse ne yapacağını sormuştu gazeteceiler... cevap aynen şöyleydi; "böyle bir şey olsa, 12. maç çıkar bütün şutları ben kullanırım!"

    şimdi, bizde eksik olanın bunu söyleyebilecek adamların, en tepeden en aşağıya eksik oluşu olduğunu düşünüyorum. biri dahi tüm okları üstüne çekmek pahasına taşın altına elini koymamıştır sene başından beri... ne futbolcu, ne antrenör, ne de yönetim kanadı... tamamı ile "olmuyorsa olmadığından" anlayışı ile bu yok oluş sürecine istisnasız herkes tanıklık etmiştir. kanımca gelecek sezonda ilk değişmesi gereken de budur.
  • 3311
    önce mehmet topal gitti, sırda arda turan var.. hakan balta ve servet çetin için gelişmelerin nasıl olacağı belirsiz. ancak kesin olan bir şey var; avrupa'da kupa kaldırmaları şimdilik çok zor...

    2007-2008 şampiyonluğundan sonra başkan adnan polat'ın 'avrupa'da kupa kaldırmadan bir yere gidemezler' dediği ve takımın temeli olan dört oyuncunun hikayesi... aklıma gelenler:

    - şampiyonluk ve 2008 avrupa şampiyonası sonrası doyuma ulaşılması ve yorgunluk sonucu toparlanma sürecinin uzun sürmesi
    - yabancı oyuncuların takım içinde ve taraftarların gözündeki yerinin kabul edilememesi
    - teknik direktör değişiklikleri ile disiplin ve profesyonel yaklaşım arasında yaşanan gelgitler
    - sistem, diziliş, taktik gibi konularda yaşanan uyumsuzluklar
    - yurtdışına transfer arzusu
    - özel hayatın medyada fazlaca yer bulması
    - taraftarların tepkisinin odağı olunması
    - yönetimin bu hususları yönetememesi
    ...
  • 3312
    bakıyorum da medyada, sözlüklerde, kahvelerde yerden yere vuruluyor gözbebeğim. neymiş çok kötüymüşüz, 2000'li yıllarda dökülmüş vs vs.

    1990-2000 arası 6 şampiyonluğumuz var. 2000-2010 arası da 4 şampiyonluğumuz var. hani ulan galatasaray tarihinin en kötü, en berbat, en silik, en başarısız son 10 yılını yaşıyordu? son 10 senede galatasaray'dan fazla şampiyon olan var da ben mi bilmiyorum yoksa? demek istedikleri 1990'dan 2000'e kadar oldugu gibi "galatasaray artık 10 senede 6 şampiyonluk kazanıp bizi ezemiyor" demekse, artık 10 sezonun yarısından fazlasında şampiyon olamıyoruz, altımızda ezilmiyorlar, haklılar. ama ezeceğimiz günler yakındır...

    bazı yazılar okuyorum sözlükte sanki ölmüşüz ağlayanımız yok. benim sözlüğümde galatasaray=umut demektir. yok hacı biz bittik diyen varsa da çıkış butonu ile sonsuzluğa yol alsın. gözüm böylelerini görmek istemiyor.
  • 3314
    en çok da size, halihazırda galatasaray dururken, beni; geçen sezonun son haftaları bursaspor, bu sene ise ligin başından itibaren trabzonspor'u desteklemeye ittiğiniz için kızgınım.

    az önce 2 nisan 2011 trabzonspor konyaspor maçı'nın özetini izlerken, trabzon atak geliştirdiğinde heyecan yaptığımı, gol kaçırdıklarında ise öfekelendiğimi görünce, içim bi' garip oldu.
App Store'dan indirin Google Play'den alın