• 2704
    2010-2011 sezonunun devre arasinda sacma sapan rumenlere veya sonmus yildizlara para harcicagina alt yapiya fiziksel yukleme yapip a takima cikarmasi mantikli olacaktir. kalibimi basarim gencler de 8 mactan fazla kazanabilirler scoutlarimiz(!) da yaza kadar daha iyi arastirmalar yapabilir.

    evet su an entryme kendi kendime guluyorum ve basicamiz milyonlara ve alicamiz rumenlere aciyorum.
  • 2708
    2010-2011 sezonunu artık gömmesi gereken takımdır. geçen her günde gelecek sezondan da kaybediliyor çünkü. önce takımda hırsını, yeteneğini ve utanma duygusunu kaybetmiş, yılda anca 2 maça çıkıp onda da yokları oynayan kim varsa yollanmalı. takım 22-23 kişi olarak şekillenirken bu adamlar zaten senin kontenjanını dolduruyor. peki kim bunlar?

    serdar özkan: zaten maça çıktığı yok, maça çıkmadan sakatlanmışlığı bile var. bunlardan önce menajerlik sabıkası dolayısıyla direk gönderilmeli. kaldığı her gün formaya ihanettir.

    gökhan zan: müzmin sakatlığı alışılmış bir durum zaten. lazım olduğunda yılda bir kaç maça dahi çıkıp işini yapamıyor. altyapıdan herhangi bir oyuncu da aynı katkıyı yapar. çok sıkışırsan lorik cana geçer stopere.

    servet çetin: 1.5 sezondur 2008'in kaymağını yiyerek oynuyor. zaten her yerde çıkıp birinci önceliğinin para olduğunu da kendisi söylüyor. formayı ne oyunu ne de söylemleriyle hakediyor.

    ali turan: kayseri'deki haliyle iyi bir yedek olurdu ama boşta kaldığı 6 ay bitirmiş ali'yi. bu forma için yeterli değil.

    aykut erçetin: 7 senedir yedek. kaç hoca kaç kaleci geldi geçti hala yedek. buca maçında* ufuk sakatlık geçirirken kendisine hazırlan denildi. aykut o an "ben mi?" diye işaret yaptı. bu aykut'un çoktan bittiğinin resmidir. zaten sakızı da eksik olmuyor ağzından. benim için alex'ten yediği frikikle bitmişti zaten.

    hakan balta: o da 2008'in kaymağıyla beslenen bir diğer isim. bu sezon yaptığı hatalarla alınan kötü sonuçlara doğrudan etki etti. belki de kötüye giden süreçte en büyük pay sahibi bu hatalarla. galatasaray'a yapabileceği katkı yok.

    aydın yılmaz: senede ortalaması 10 maç. onların da çoğu yedekten girerek. alttan gelecek oyuncuların da önünü kapatıyor. a takıma da faydalı olamıyor. muhtemelen i.b.b gibi bir takım alıcısı olur.

    mustafa sarp: takımın kötü gidişinde temele en çok harcı dökenlerden. şanslı ki en dibe gelindiğinde sakatlık yaşadı. taraftarın hıncından kurtuldu. alıcısı olacağını sanmıyorum. bülent korkmaz bir takım başına geçerse belki o götürür yine gittiği yere. onun dışında güzel ve akıcı konuşuyor, spor programlarının sevilen ismi olabilir.

    bu 8 oyuncunun geçmişlerine, aldıkları paralara falan bakılmadan ederlerine gönderilmesi gerekir. devre arasında 8 yerli göndermek kolay değil tabi. ayrıca elano da gitmiş eldeki misimovic de ilk fırsatta gidicek, anlayamadığım şekilde insua da düşünülmeyince sayı 11'e çıkıyor. tam bir takım yani. insua da muhtemelen hagi'nin uzun dönem planları yaptığı için ve bekleri yerlilerden kurmak istediği için şans bulamayacak konumda. bu adamların yerleri nasıl dolacak? burda işte sürekli mali başarılardan bahseden yönetimin ne işe yaradığını gösterme zamanı geliyor. yerlerini dolduramıyorsan zaten oturduğun koltuk sana büyük geliyor demektir. yönetimin imkanları da o kadar kısıtlı değil aslında. yeni stad için kaba hesap en az 30 trilyon gelir var kombine satışından, stad için yapılan sponsorluk anlaşmaları var. elden 11 oyuncu çıkarıyorsun. maaş bütçen epey boşalacak. bu giden oyunculardan da ortalama 1er trilyon da olsa gelir elde edeceksin. yani mali tablo sanıldığı kadar kötü değil.

    bunlar yapıldıktan sonra gelelim kimler gelsin kısmına.

    selçuk inan: sezon sonu sözleşmesi bitiyor. selçuk da yeni sözleşme imzalamaya yanaşmıyor. ali turan örneği ortadayken, sadri şener-adnan polat ilişkileri bu kadar iyiyken 1-2 milyon avro gibi bir paraya kadroya katılması gereken ilk isim. şenol güneş de takımda tutup huzursuzluklara yol açmak istemeyecektir böyle bir durumda.

    hasan ali kaldırım: sol bekte ciddi sorunu var galatasaray'ın. çağlar form tutsa bile alternatifsiz durumda. ne kadar kayseri ile ilişkiler kötü olsa da oyuncuyu ikna ederek bu transfer yapılmalı.

    orhan şam: sakatlıktan güçlü şekilde döndü. yakın zamanda antremanda takım arkadaşıyla kavga etmesiyle de transferi için gereken ortam hazır durumda. defans için çok önemli katkısı olur.

    ömer toprak: takımı toparlamanın en etkili yollarından biri yerli kadroyu gurbetçilerden oluşturmak. defansa da takviye şart olunca aklıma ilk ömer geliyor. ömer gibi altyapısı sağlam oyuncular takımın iskeletini oluşturmalı.

    yiğit incedemir: lorik cana'nın alternatifi olacak isim. milli takımda da forma şansı bulmasıyla patlamasını yaptı yapacak. transferinin zor olacağını sanmıyorum manisa'yla olan oyuncu alışverişlerine bakınca.

    yekta kurtuluş: sami yen'deki bir çok maçı trübünden izleyen, galatasaraylılığını her fırsatta vurgulayan ve galatasaray'a transfer olmak için elinden geleni yapan bir oyuncu. sezon sonu boşa çıkıyor. bunlar birleşince kasımpaşa'nın şu halinde takasla bile kadroya katılabilir. katılmalıdır da.

    hasan kabze: fransa'da montpellier'de düzenli forma giyiyor, gol de atıyor, özetlerden izlediğim kadarıyla etkili de oynuyor. günü kurtarmak için 3 kuruşa gönderilmişti. giderken de "bir gün bu formayı tekrar giyicem" demişti. sanmıyorum ki çağırılınca hayır desin. geri dönmek için her türlü fedakarlığı yapacaktır. golcü sıkıntısına kısa dönemde en etkili çözüm olacaktır.

    yasin pehlivan-veli kavlak: bu iki oyuncunun sezon başında çok ismi geçmişti. gelecek sezon için kadro zengiliği sağlayacak oyuncular ikisi de. transferleri için şansımızı denemek lazım.

    iş sadece yerli transferiyle bitmiyor. yabancı takviyesi de şart.

    orta sahanın ortası: michael bradley gibi savaşan, astronomik paralar kazanmayan ve devamlılığı olan, çok zor sakatlanan bir oyuncu, lorik cana ve selçuk inanla yeterli bir orta saha hattı kurulur.

    forvet: milan baros kalitesinde ve uzun dönemde faydalı olacak bir oyuncu alınması şart. herkes emenike'yi istiyor. emenike türkiye ligi için kesinlikle ilaç olur, zaten avrupa'da yoksun ama uzun dönemde galatasaray topçusu olabilir mi? en büyük endişe bu. atletico madrid'den ayrılacağı kesinleşen diego forlan çok zor ama çok da yerinde bir transfer olur. sergio araujo veya bogdan stancu ayarında genç bir oyuncu da düşünülebilir.

    sağ kanat: juan pablo pino maliyeti düşük ve doğru kullanıldığında ne kadar etkili bir oyuncu olsa da takımın öncelikli ihtiyacı olan adam değil. kanatlarda kesinlikle dar alanda etkili ve adam eksilten bir oyuncuya ihtiyaç var. mesela gabriel torje gibi bir oyuncu hagi'nin de yönetimiyle müthiş bir silah olabilir.

    kaleci: yabancı kontenjanı nedeniyle yabancı kaleci almak mantıklı olmayacaktır. ufuk'un tecrübe kazanması ve sınıf atlamasını beklemek de zarar vericek takıma. bu yüzden şuan sakat olan sinan bolat sakatlığı irdelendikten sonra kale için düşünülebilecek en iyi isim.

    nerdeyse unutuyordum. ayhan akman galatasaray için vasfını doldurmuş durumdadır. sezon sonuna kadar kendisinden maksimum faydayı sağlayıp sezon sonu jübile teklif edilmeli veya devam edecekse transferine izin verilmelidir. takımdaki kullanılmayacak genç oyuncular da forma şansı bulabilecekleri takımlara kiralanmalıdır.

    bunların hepsi yapılsa kurtuluş olacak mı? hayır tabi ki. yönetim basına ve federasyona karşı takımı ve hocayı korumalı ve hagi'ye kadroyu ve sistemi kurması için tam destek olunmalı. hala hagi'nin hocalığını tartışanlar var tabi, muhtemelen hagi'nin ilk döneminde hangi kadroyla neler yaptığını hatırlamadıkları için bunu yapıyorlar. biraz arşiv kurcalarlarsa içlerindeki şüpheleri ortadan kaldırırlar. felix magath getiremiyorsan hagi takımın başında olması gereken ilk isimdir şuan. bunlar da yapılınca geriye tek bir şey kalıyor yapılacak. bu sezonu bitti kabul edip tamamen türkiye kupası'na odaklanmak ve en kötü final oynayıp gelecek sezon uefa'ya gidebilmek. bir yandan da ligde kalan 18 maçta gelecek sezon için takımı hazırlamaya başlamak.

    edit: orhan şam hakkında yazdığım kısım son doping olayları sonrası geçerliliğini kaybetmiştir.
  • 2709
    kadromuz kalitesiz diye yırtınıp duruyoruz ve hakikaten de haklıyız çok rezil bir takımımız var. fakat anlamadığım nokta şu kadro kalitesi dediğiniz olay avrupa kupasında veya derbi maçlarında ortaya çıkardı senelerce. bu sene o da yok. bu sene yenildiğimiz sivas karabük ankaragücü manisa gençlerbirliği takımlarından hangisinin kadrosu bizden iyi. biraz önce saydığım 5 takımın ilk 11'inden emenike dışında hangi futbolcu ( belki kaleci serdar ) bizde direk oynar. tamam bizdeki kazmalar kötü ama bu kadar da kötü olmamaları lazım. mesele başka mesele ama düşün düşün çıkamadım işin içinden.
  • 2713
    adnan polat'ın getirdiği feldkamp'ın istifa ettiği, daha sonra adnan sezgin'in skibbe'yi getirdiği, yönetici haldun üstünel'in, skibbe'nin yardımcılarını kovduğu, daha sonra soyunma odasına girip sezgin'in lincoln'ü azarladığı kulüp. daha sonra haldun üstünel rijkaard'ı getirmiş, ilk yıl bütün transflerleri haldun üstünel yapmış, daha sonra üstünel görevi bırakınca bu kez rijkaard transfer yetkisi olmayan adnan sezgin'le baş başa kalmıştır.

    kulüpte transferi kimin yaptığı belli değil, teknik direktör seçiminin hiçbir mantığı yok, yöneticiler kafasına estiği gibi tekinik direktör seçiyor, menacerlerin önerdiklerinden başka oyuncu almıyorlar. böyle bir kulüptür.

    polat'ın söylediğine göre sportif yönetim ile ekonomik yönetimi ayrılmıştır. inşallah bu doğrudur. doğru değilse düştüğümüz yerden nah kalkarız.

    edit: bu zamana kadar doğaçlama caz yöntemiyle ilerlemiş. ama onun bile bir sistematiği var.
  • 2714
    acilen yerli rotasyonuna girmesi gereken takım. yurt içindeki yerliler pahalı falan gibi engellere karşı yurt dışındaki genç türkler bir an önce takibe alınmalı zaten bu zamana kadar yapılmaması hataydı. hiddink'ten yardım alınabilir mesela oradaki türk futbolcuları milli takım rotasyonu için izlediğini, yeni isimleri kadroya çağırmayı düşündüğünü biliyoruz. zaten almanya, avusturya, isviçre vb. gibi türklerin yoğun olduğu ülkelerde bir scout grubunun olmaması, sağdan soldan duyumlarla transfer yapılması kabul edilemez bir durumdur. bu futbolculardan bahsederken ucuza kaçıp barış özbek gibi serkan çalık gibi futbol zekası olmayan, 3.lig topçularından bahsetmiyorum tabiki.

    şahsen ayrıntılı bir şekilde fikir sahibi olamasam da genç milli takımlarda forma giymiş, bundesliga'da bir iki maçını izleme fırsatı olduğum ; taner yalçın, deniz yilmaz, ilkay gündoğan, tunay torun, cenk tosun, ömer toprak, mehmet ekici, burak kaplan, ümit korkmaz, veli kavlak, yasin pehlivan gibi futbolcular arasından en az 5-6 kişiyi kadromuza katmalıyız. süperligde ise sezer öztürk, murat ceylan aklıma gelenlerden. bu fikre "menajerlik oyuncularının düz mantık hayalleri" gibi bakmamak lazım. çünkü son 3 senedir beşiktaş ve fenerbahçe her sezon parlayan 1-2 yerli futbolcuyu kadrolarına katarken bizim yönetim kaşarlanmış futbolcu peşinde koşarak, yapmış olmak için transfer yaparak taraftarın gözlerini boyama peşindeydi. artık ayhan-barış-m.sarp-ali turan-g.zan-s.özkan-ufuk-aykut gibi adamları gördüğüm her dakika bana işkence gibi geliyor. maç günü ilk 11'i görüp kafamı öne eğmek istemiyorum artık. bu adamlar öyle bir yıprandılar ki gözümde ağızlarıyla kuş tutsalar onları farklı bir konuma getirmez gönlümde. bu saatten sonra çare olarak tek düşüncem budur.

    galatasaray'ı düşürdükleri bu durumdan kurtarırken 3-5 milyonun hesabını yapmazlar umarım. zaten bu yönetimden radikal bir çözüm beklemiyorum. açıklamalarına bakınca da durumdan pek rahatsız olduklarını göremiyorum sürekli sorumluluktan kaçış, savunma çabaları var söylemlerinde.
  • 2715
    (gbkz: 2010 – 2011 stsl)’de 16. hafta sonunda; 6 galibiyet, 2 beraberlik, 8 mağlubiyet ile 10. sırada olan takımım. peki bu vaziyete nasıl geldik?

    ligin 8. haftasında ankaragücü maçı* yenilgisi sonrasında 20 ekim 2010 tarihinde frank rijkaard ve teknik ekibinin görevine son verildiğinde takım ligde; 4 galibiyet ve 4 mağlubiyet almış, 12 gol atarken 12 gol yemişti. 12 puan ile lider bursaspor’un 8 puan arkasında 9. sıradaydı. bu durum, camia için hiç alışılagelmiş bir durum değildi. burada tüm fatura frank rijkaard ve teknik ekibine kesildi ve görevden alındılar*. daha sonra yerine hepimizin bildiği, sevdiği, camiamızın efsaneleri arasında çoktan yerini almış gheorghe hagi teknik direktör olarak göreve gelirken, yardımcılığına ise tugay kerimoğlu getirildi. kimine göre frank rijkaard ve ekibi artık kangren olmuş koldu ve kesilmesi gerekiyordu. kimine göre ise devrim başlamadan bitiriliyordu. ancak bu kararda tek doğru vardı. o da frank rijkaard ve johan neskeens gibi uluslararası futbol dünyasının iki efsanesinin gönderilmesi şoku ancak gheorghe hagi ve tugay kerimoğlu gibi tüm galatasaray taraftarları tarafından sevilen simaların göreve getirilmesi ile atlatılabilirdi. üstelik takip eden hafta itibariyle 10 sezondur puan bile alınamayan bir kadıköy deplasmanı vardı. yönetim ikinci bülent korkmaz seferini hagi ve tugay ile yapıyordu. hagi bu maçta* bana göre takımın eksikleri göz önüne alındığında çok doğru bir deplasman taktiği uygulamış, ve juan pablo pino eğer o gün son vuruşları daha iyi ya da daha şanslı olsaydı; takım fenerbahçe karşısında 10 sezon sonra ilk galibiyetini farklı alabilirdi. tüm hafta konuşulan tarihi fark muhabbetleri sağ salim atlatılıp medical park antalyaspor galibiyeti* ile beraber takımın doğru yola girdiği ifade edilmeye başlandı. ancak bu tarihten sonra takım gerçekten zorlu bir viraja girdi. önce 7 kasım 2010 trabzonspor galatasaray maçında sonra ise 14 kasım 2010 galatasaray manisaspor maçında 2-0 mağlup olundu. 13. hafta da kayserispor* ile 0-0 berabere kalındı. yıllardır ali sami yen stadında yenilmediği beşiktaş’a ise 14. hafta maçında* 1-2 mağlup oldu. hagi’nin takım başında sahaya çıktığı fenerbahçe, trabzonspor, kayserispor, manisaspor ve beşiktaş maçlarının hepsinde hafızanızı biraz tazelerseniz 3 puan rakiplere hediye edildi. bu maçları kazandığımızı varsaysak alacağımız 15 puan bizi 30 puana getirecekti ve sıralamanın 4.sırasında yer alacaktık. ancak alınan 2 puan sonrasında 17 puan ile 10. sırada yer aldık. 15. hafta alınan kasımpaşa galibiyeti* biraz nefes aldırdı. ancak kötü futbol devam ediyordu ve ali sami yen stadı’nın veda maçında gençlerbirliği’ne 2-0 kaybedilerek* 16. hafta sonunda 6 galibiyet, 2 beraberlik, 8 mağlubiyet ile 10. sırada yer aldık. buna göre hagi göreve geldikten 8 maç sonra 2 galibiyet, 2 beraberlik ve 4 mağlubiyet ile 8 puan topladı. takım 6 gol attı, 8 gol yedi. galatasaray, 8. hafta sonunda liderin 8 puan gerisinde iken 16. hafta sonunda 19 puan gerisinde kaldı. (gbkz: 2009 – 2010 turkcell süper lig)’de futbol bilmeyen frank rijkaard yönetimindeki takım ise 8. hafta sonunda 1 mağlubiyet ve 1 beraberlik ile 19 puanla 2.sıradaydı, 16. haftasında ise 3 mağlubiyet 3 beraberlik ile liderin 1 puan arkasında 33 puan ile 3. sıradaydı*

    8. hafta sonunda atılan 12 gol ve yenilen 12 gol var demiştik. 8. hafta da lider bursaspor’un attığı gol 13 iken yediği gol 3 idi. trabzonspor 20 gol atmış 6 gol yemişti. kayserispor 13 gol atarken, yediği gol sayısı 4 idi. sevgili adnan polat başkanımızın tek rakibi fenerbahçe ise 24 gol atmış, 11 gol yemişti. (gbkz: 2009 – 2010 turkcell süper lig)’de futbol bilmeyen frank rijkaard yönetimindeki takım ise 8. hafta sonunda 21 gol atıp 9 gol yemişti, aynı takım 35 gol ile ligin en çok gol atan takımıydı, kalesinde ise 21 gol görmüştü. bu sezon(u: stsl 2010 – 2011 sezonu) 16. hafta itibariyle 18 gol atıp 21 gol yedi.

    bu istatistikler ışığında yapabilecek yorumlar çok fazla. haftalardır herkes konuşuyor. hagi’nin gelişiyle daha defansif bir yapıda oynayacağımızı biliyorduk. yanında arda turan ve milan baros’un sakatlıkları kesinlikle takımın yaratıcılığını ve gol bulma sıkıntısında çok fazla etken oldu. misimovic’in kadro dışı bırakılması da işin cabası. bu şekilde takımın yaratıcılığı yarı yarıya azalmış ancak yenilen gol sayısı da %30 azalmış. hagi’nin takımın başında olduğu periyod, frank rijkaard’ın dönemine göre çok daha zorlu maçlardan oluştu. peki frank rijkaard’ın gönderilişi ve yerine hagi’nin getirilişi bir fark yarattı mı takımda? genele vurursak bence hayır. peki frank rijkaard görevde kalsaydı medical park antalyaspor ve kasımpaşa galibiyetleri ya da fenerbahçe maçındaki beraberlik alınabilir miydi? bence şüpheli. olay benim sezon başından beri çevreme savunduğum gibi teknik direktörden kaynaklı değildi, ya da en azından suçun büyüğü hocada değildi. gelinen noktada bana göre en kötü durumlardan biri bu takımın mağlubiyete alışmış olması. bu bir spor takımı için en kötü şeydir. neden biliyor musunuz? çünkü artık mağlup olduğunda oyuncu eskisi kadar bu durumu dert etmez. yenilgiye alışan takım demek; lideri olmayan, isyan etmeyen, mücadele etmekten yoksun, uyuşmuş, herhangi bir gelecek kaygısı olmayan yada kendini garanti altında hisseden, çalışmayan demektir. bu takımda isyan eden futbolcu sayısı normalde olması gerektiğinden o kadar az ki o yüzden karpaty lviv maçı rövanşında 1 dakika dahi oyunu tutamıyorduk ve eleniyorduk. o yüzden ali sami yen stadı gibi türkiye’nin gelmiş geçmiş en efsane, en şanlı maçlarına ev sahipliği yapmış bir stadın hatırı için dahi 40. saniye de yenilen golden sonra maçı çevirecek pozisyona giremiyorduk. 11 aralık 2010 galatasaray gençlerbirliği maçı’nda benim üzüldüğüm en büyük şey takımın oyunu çeviremeyeceğinden hemen hemen emin olmamdı, bu umutsuzluktu. güçsüzlüktü. frank rijkaard’ın; türkiye’nin daha öncesinde az gördüğü profesyonelliği; bu isyan etmeyi, mücadele ruhunu takıma kazandıramazdı. kamp yapmamak sorundu mesela, çünkü bizler küçüklüğümüzden beri annemiz ya da babamız söylemeden oturup ders çalışmazdık. ya da çoğunlukla sınavlarımıza bir önceki gece çalışırdık. hatta birçoğumuz kopya hazırlamak için otururdu son gece ders başına. türk futbolcusu neden farklı olsun ki? onlarda bu toplumun çocukları ve onlarda bu ahlakı alıyorlar. o yüzden türk takımları, maç öncesinde kampa alınmalıdırlar. kampa alınmamak takımda serbestlik yarattı. hagi’nin gitmesinden bu güne süregelen ve her yıl alttan alta basın tarafından, 2000 kadrosu tarafından* devamlı pompalanan yabancı düşmanlığı* takımda bölünmüşlük yarattı. bu bölünmüşlük takımın bir arada zaman geçirmemesini de yanında getirdi. beraber zaman geçirmeyince insanlar nasıl takım olacaklar? bırakın takım olmayı nasıl arkadaş olacaklar? maç içerisinde birbirlerini nasıl kollayacaklar? ara sıra resmi sitede fotoğrafları yayınlanan barbekü partilerinde bile oturma düzeninden belli gruplaşmalar. öncelikle çözülmesi gereken sorun budur. kampa girmek bu sorunun çözüm yollarından biridir mesela. frank rijkaard’ın yaptığı en büyük hata takım üstünde disiplini kuramamış olmasıdır. bu da kendi ipini çektirdi maalesef türkiye şartlarında. bu disiplini kuramamasının sebeplerinin en başında ise bana göre yönetimin disiplinsizliği gelir. servet çetin kadro dışı bırakılamadı. neden? çünkü bir sezon önce az daha marsilya’ya gidiyordu, bu şekilde olası transferde bonservisini kurtarmaya çalışıyorlar sanırım. serdar özkan menajerlik konusuyla ilgili kadro dışı bırakılamadı. para cezası verildi mi? peki bu adamlar bu şartlarda bile hala oynayabiliyorlarsa neden uğraşsınlar ki? neden çabalasınlar? 4-3-3 ya da 4-4-2 den çok öte, frank rijkaard yönetilemediği gibi kendisi de yönetemediği için gitti bu diyarlardan. en çok üzülenlerden biri benim ama o da maalesef sütten çıkmış ak kaşık değil. bunu kabul etmek lazım.
    hagi’den beklenen en başta takımı hizaya sokması tabi. ama bu disiplinin misimovic’in kadro dışı bırakılması ile başlaması tuhaf oldu açıkcası. hagi dönemi ile ilgili futbol adına hiç konuşmamalıyız ve eleştirmemeliyiz. bu sezon sonuna kadar da kimse eleştirmeye kalkmasın. umarım gelecek sezon takım başında kalır(u: ben biraz bu konuda ümitsizim açıkcası, çünkü başkan adnan sezgin dışında herkesi harcayabiliyor), her şey o zaman daha net görülecek. ancak hagi’den beklediğim en büyük şey, lig arasında kadroda doğru dürüst bir temizlik yapmasıdır. en başta yönetimin ve tüm galatasaraylıların yapması gereken ise ne olursa olsun hagi ve tugay’a en az 2 sezon vermeleridir.
    galatasaray bir his takımıdır demiş gündüz kılıç. evet efendim öyle. ben bu takımı 5 yaşında garip bir şekilde desteklemeye başladığımdan beri tek hissettiğim şey aşktı. tarifi bunun başka bir şey olamaz zira. ülkenin en önemli başarılarını aldıktan sonra dahi mağrur duruşunu kaybetmeyen, alçak gönüllükle karşılayan, rakiplerini ezse de aşağılamayan, saygı duyan bir taraftarı vardı. son yıllarda kaybettiğimiz en büyük değerimiz bu oldu bizim. (gbkz: yönetim – futbolcu – taraftar) ruhumuzu kaybettik. 11 aralık 2010 günü 20.000 kişi, kar altında şarkılarını sadece ali sami yen stadı için söyledi. oraya veda etmek içindi her şey, o soğukta saatlerce o yüzden beklendi. yaraşır bir veda için. ancak sahadaki umarsızlıktı herkesi çileden çıkaran.
    bu ruhu kaybetmemizde giderek aziz yıldırımlaşmaya başlayan sevgili başkanımız adnan polat’ın payı çok büyük. rekabet etmek için kendi bildiğimiz doğrularımız ile hareket etmeyi unutmaya başladık. önce türkiye kupasından vazgeçtik, sonra tesisleşme diye bir türkü tutturuldu, sonra istikrarsızlık başladı, önceleri sezon sonunu beklerken ekim ayında teknik direktörler değiştirilmeye başlandı. futbolculara cezalar verilemez oldu. tesisleşmek, yeni sponsorluklar oluşturmak hayati derecede önemlidir, kulübe maddi kaynak yaratılabilir ancak unutmayın biz fenerbahçe değiliz, galatasarayız. biz türkiye’nin ilklerini yapan, spor tarihini yazanız. futbol ise bu kulübün kurucu dalıdır, köküdür. kökünüzü sulamak zorundasınız ki yapraklarınız yeşerebilsin. göstermelik transferler yaparak taraftar daha fazla kandırılamaz. dökme su ile değirmen dönmez. alıştığımız şampiyonluklara, kupalara, şampiyonlar ligine geri döneceksiniz. ancak bu şekilde maddi olarak bir yerlere gelirsiniz. yoksa ne yaptığın stada taraftarın gider, ne kredi kartını kullanır, ne hattını alır ne de formasını. çünkü galatasaray bir his takımıdır. hissi, sevgisi, hayalleri kırılmamalıdır.
  • 2717
    1992 yılından beri galatasaray'ı takip ederim, hani herkes der ya keşke şimdi çocuk olsamda şu anki dertlerimin hiç birisi olmasa diye, ben tam tersini galatasaray yüzünden söylüyorum. ne şanslıyım ki 93teki manchester maçını da gördüm 99daki chelsea maçının acısıyla okuluma da gittim 2000 de çıldırdım. 2001 de gururlandım.
    ama en büyük mutsuzluğum ise üniversite yıllarımın sadece 2 lig şampiyonluğuyla geçmesidir. işte bu yüzden en güzel yıllarımı çalan yönetim seni asla affetmeyeceğim. uefa şampiyonu olduğumuzda üniversitede olsaydım, fenerbahçe ve beşiktaş taraftarı ağırlıklı bölümümü heralde başlarına yıkardım belki de bunu yapacağım için kaderin bir oyunudur bütün bu olanlar.
    tanım: ben sizin gibi adamlardan oluşan bir topluluğa galatasaray denilebileceğini 93 te hiç düşünemezdim.
  • 2719
    gün itibariyle, şu ahvalde, geride kalan maçlarda servet çetin, dünyanın en iyi stoper performasını gösterse, hakan balta roberto carlos'a nazire yaparcasına oynasa, ayhan xaviesta, sarp mascerano olsa da artık taraftar bu yüzleri bu isimleri sahada görmek istemiyor.

    hagi'nin yapması gereken bazı oyuncuları hemen göndermesi, bazı oyunculara da sezon sonuna kadar şans vermesidir.

    gökhan zan belki iyi bir kişiliktir ama sürekli sakatlanması onu güvenilmez kılıyor. sezon sonuna kadar istemesem de kalsın

    serdar özkan'ın kişiliği ve şu ana kadarki performası isminin artık galatasarayla anılmamasını gerektiğini söyletiyor. derhal gitsin

    aydın yeteneklidir ama istenilen düzeyde olamadı hiç. bunun yerine berkin arslan, serdar eylik en azından taraftara umut verir. takasta kullanalım gitsin.

    çağlar birinci'ye yapılan yatırım sebebiyle mecburen sabredilir sezon sonuna kadar kendisini gösterir ya da gösteremez, sezon sonu karar verilir.

    ufuk'la devam edilir, kaleci antrenörü değiştirilmeli, aykut gönderilmeli çünkü sevmiyoruz onu ve faydası da yok. aykut gitsin ufuk kalsın.

    neill, kewell, baros mutsuzdur bu arada. neill'ı sezon sonu elimizde tutabilmek gerekir. devre arasında sözleşme imzalanmalı ama kewell da gidici sanırım, neill da... neill'ı seneye premiere league izleriz artk.

    bu takımın gelecek seneki iskeleti şimdiden kurulmalı...

    zaten birşey başaramayacağız bu sene bu yüzden hemen şimdi gönderilmesi gereken isimlere yol verilmeli.
    a2 takımdaki gencecik (ki o kadar da değil)çocuklar da oynasa en az bunlar kadar oynar zaten. dahası seneye kalıcı olmak isteyecekleri için en azından hırslı, galatasaraylı futbolcular göreceğiz sahada.

    ali turan -neill ikilisini defansta denemek gerek, olmuyorsa ali turan'ı sezon sonu göndeririz. ahmet kesim, lorik cana, sinan osmanoğlu, gökhan zan yedekleri olur. şanlıurfadan dönmesini istediğim çetin güngör defansın her yerinde oynayabiliyor zaten sabri sakat serkan da formsuz olursa sakatlanırsa çetin en azından iş yapar sağ bek sol bek....

    sabri, serkan,çetin güngör sağ bek. insua, çağlar, berk sol bek... defans kurgusu böyle olsun...

    orta saha için, barış'a son şansını vermek gerek, kendisi son 20 dakikaların ve kulübenin vazgeçilmez oyuncusu olduğunu yarm sezon daha ispat ederse sezon sonu kendisine teşekkür edilir.

    lorik cana, barış, cumhur(bunları üçü aynı tip oyuncular) emre yüksektepe, emre çolak,misimoviç, arda, emre çolak ve 2 tane selçuk inan transferi ile orta saha oluşturulabilir.

    kanatlarda kewell, pino, arda, transfer, berkin arslan, serdar eylik, mertan caner öztürk, caner öztel denenmeli....

    baros, emenike, anl dilaver, cem sultan bu da forvet hattımız...

    2 tane orta saha 1 tane kanat oyuncusu bize yeter. kaleci lazım diyorsanız ben de diyorum ki, neill'ın yanına defans oyuncusu alalım...çünkü ali turan, gökhan zan dil bilmeyen adamlar...

    yukarıda adı geçen isimler derhal gitmeli takımdan çünkü kanser olucaz artık ayhan'dan sarp'tan.
  • 2723
    mehmet ekici, ilkay gündoğan, taner yalçın ve tunay torun'la ilginenen takımmış, medyamıza göre. sanırım teşhisi doğru koymuş teknik ekip. yerli rotasyonumuz çok yetersiz. burayı güçlendirmenin en kolay yolu da almanya'dan oyuncu almak, şimdilik. umarım isabetli transferler yaparlar. umarım devre arası kampından sonra bir iki a2 oyuncusunu da kadroda görürüz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın