• 44
    sevgili frank,

    sen bilmezsin...

    bizim memlekette terbiyeyi zayıflık; nezaketi eziklik zannederler.

    naiflik basiretsizliktir; saygı korkudandır.

    güvenmek enayiliktir; beğenmemek yüksek (!) kültür seviyesidir.

    sesin ne kadar yüksek çıkıyorsa o kadar haklı, o kadar güçlüsündür.

    çoğu zaman ne dediğinin hiç önemi yoktur, sesin çok çıksın yeter.

    sesin yüksek çıkmadığı sürece senden çok bilenler türer etrafında.

    bugüne kadarki başardıklarını sanki o aklı evvellerden öğrenmişsin ya da bugünden sonra dinleyecekmişsin ve hatta onlara fikrini soran
    olmuş gibi boş boş konuşurlar.

    bizim memlekette herkes çok bilir, herkes çok haklıdır.

    kazanan yalnızdır, kaybeden zayıf; düşenin dostu yoktur, en tepedekinin de seveni.

    bizim memlekette hep "yapamadıkların" kadarsındır.

    şimdi herkes yapamadıklarını konuşuyor.

    gün gelecek yaptıklarını ballandıra ballandıra anlatacaklar, evet, sanki kendileri yapmış gibi.

    başarından pay isteyecekler, hak iddia edecekler, inan bana tesadüf diyenler de çıkacak.

    o güne kadar, sen yine bildiğini yap nasılsa bir şey değişmeyecek.

    dedim ya bazıları hep yapamadıklarınla ilgilenecek.

    biz de bu sürede en iyi bildiğimiz şeyi yapalım; inanalım.

    gerçi bizim memlekette inanmak saflıktır.

    ve fakat bilmezler ki en büyük yetenek bazen sadece inanmaktır.
  • 43
    hocam iyi günler,

    geleli daha senesi dolmadı hocam ama buraları az biraz tahlil etmişsindir. akıllı adamsın vesselam. ha ben yine de hayatının 20 senesinden fazlasını burada geçirmiş, hasbelkader 18-19 senedir futbol ve türevleri sporları izleyen, takip eden, genç bir dimağ olarak seninle şu naçizane tecrübelerimi paylaşayım dedim. sakın yanlış anlama, amacım sana ders vermek falan değil, teknik taktik konularda daha özel bir zamanda konuşuruz, orada öğreneceksem ben senden öğrenirim.

    şimdi hocam, bizim futbolcumuzu falan çözdüğünü verdiğin ilk röportajda şakkadanak anladım. ne demiştin orada? "aslında her şeyden biraz var türk futbolunda... ama hiçbir şey tam değil. bu işi hem zorlaştırıyor hem de komplike hale getiriyor. türk futbol kimliğini tanımlasak; kesinlikle yetenek var deriz, ruh var deriz, mücadele var deriz. ama hepsi bir anda ortaya çıkabiliyor. bir anda herkesi defansta, sonra bir anda herkesi hücumda görebiliyorsunuz. bu biraz dağınıklık yaratıyor. takım oyununda asıl olan dengeli olabilmektir. ne olursa olsun pozisyon alışınızı, soğukkanlılığınızı kaybetmemeniz gerekiyor. sanki bu konuda bir eksiklik var gibi."

    o yüzden sana hiç futbolcularımızı, teknik taktik mental konulardan anlatmaya ihtiyaç dahi hissetmiyorum. benim sana anlatacağım, bizim ülkede yaşayanların futbola nasıl baktığı.

    malum, bu ülkede futbol dendi mi hayat durur çoğu zaman. vaktinde avrupa'da berabere kaldığımızda sokaklarda turlarken, hükümet toplanır benzine zam yapardı hocam. o yüzden futbol bizim toplumda afyon gibidir, uyutur milleti.

    kusura bakma be hocam, biz hafızası zayıf milletizdir, biz günlük yaşarız burada, yarını düşünmeyiz, geçmişi çoktan unutmuşusuzdur zaten. vakt-i zamanında "bazı takımlar vardır tecavüz eder, adama jartiyer giydirir mesela liverpool,barcelona" diyen adamlar hatırlamaz o barcelona'nın başında senin olduğunu.

    hafızamız zayıf da olsa, biz her şeyden çok iyi anlarız hocam. bu ülkede gece rakıyı fazla kaçıran başbakan olur ülkeyi kurtarır, sabah erken kalkan teknik direktör olup takımı kurtarır. bu ülkede kriz çıktığında herkes ekonomisttir hem de en profesöründen.

    bizim ülkemizde bazı horozlar vardır, güneş kendileri öttüğü için doğuyor sanırlar. sen antremanlarda izleyip en ideal kadroyu çıkardığında, onların eleştirilerine kulak verdiğin için böyle bir kadro çıkardığını düşünürler. biz deriz, tarihinin en iyi kadrosu var galatasaray'da diye, sonra da deriz ki bu defans ligin en kötü defansı!! yahu boşver, ne tezatlığı, tezat ne demek hocam, konuşma öyle garip garip.

    ha biz eleştirmeyi çok severiz hocam, senin taktik teknik bilgilerini her zaman eleştiririz, eleştirecek bir şey bulamazsak da kıyafetini, saçını başını, görünüşünü eleştiririz. çünkü bizim ülkede insanlar kerameti ahmet beyin ceketinde sanırlar hala! giydiklerin bizim için o yüzden çok önemlidir. bu ülke karizmatik değil, kötü giyiniyor diye teknik direktörün kovulduğu ülkedir hocam. biz hepimiz çünkü istanbul beyefendisiyiz ya, mürebbiyelerle büyüdük.

    hocam unutma, dünyada hiçbir millet yoktur bizden başka, ataları sabır ile ilgili bu kadar söz söylesin, ama hala sabretmeyi öğrenemesin. biz en çok sabır yemini eden milletizdir herhalde dünyada. ama bir türlü beceremedik sabretmeyi. allah'ın bize vermediği sabır sende toplanmıştır inşallah.

    neyse yahu bak yine kaptırdım, uzadıkça uzuyor bu mektup, bu mektubu yazan tosun'a sorar isen sen bu yolda devam et, doğru olduğuna inandıklarından vazgeçme.

    gün gelir belki bizler de anlarız ya nasip ya kısmetin gerçekten ne demek olduğunu, kerametin cekette değil de sende olduğunu.

    hocam yolun uzun, işin çetin, yükün ağır. allah yardımcın olsun.
    ***
  • 1
    sn.frank rijkaard;

    zurnanın zırt dediği yere geldik. balayımız 25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçı ile bitmiştir. sen galatasarayımızın başında çıktığın 18 maçta galatasaray'a teknik direktör olduğunu mu sandın. hayır efendim. maalesef türkiye böyle bir yer işte.
    istersen barcelona nın başından gelip yüz tane maça çık, seni teknik direktör saymazlar. kamuoyunun kafasındaki sanal gerçekliğe uygun maça çıkana kadar deneme safhasındasındır. bu sanal gerçeklik maçı da bu sezon için maalesef 25 ekim 2009 fenerbahçe galatasaray maçıdır.

    sayın rijkaard;

    seni, içinde bulunduğun durum hakkında biraz aydınlatayım.
    galatasaray takımında, mektepli-alaylı çekişmesinin yanı sıra iktidarda olan başkan ve ekibinin muhalifi olan çeşitli guruplar olup iktidar sıralarını beklemekte, bu da iktidarda olan başkan ve ekibi için büyük baskı unsuru oluşturan temel iç dinamiği oluşturmaktadır. bu dinamik nedeni ile en ufak bir başarısızlıkta yönetimlerimiz suçu teknik direktöre yıkarak aradan sıyrılmaya çalışır.

    tribün ise bambaşka bir alemdir. galatasarayımız başarısız olursa tribüne gelen seyirci azalmakta, bu durumda maç biletleri (özellikle bedava ele geçiriliyorsa) karaborsa da beş kuruş etmediğinden tribünden rant elde eden insanları kahreden dış dinamiği oluşturmaktadır.

    dolayısı ile bu iç ve dış dinamik nedeni ile takımın en ufak başarısızlığı halinde bile, yönetimler teknik direktörü harcamaktan, zaten hazır bekleyen tribünler ise aldıkları ufacık bir işaret ile hagi gibi bir efsanesinin bile anasına bacısına söverek zemin hazırlamaktan imtina etmez.

    sikibe gibi bir adamcağıza, takım gayet iyi giderken ufacık bir iki takılma oldu diye, yardımcısını kovarak adeta siktir çektiler bu ülkede. adam neye uğradığını şaşırıp o kafa ile yardımcısız ne kadar performans sergileyebilirse o kadar sergiledi. sonuçta galatasaray kocaelinden 5 tane yiyince de yolladılar. biraz direnseydi küfür kafir girişirlerdi.

    sayın rijkaard;

    ülkemizde iki defa futbol devrimi gerçekleşmiş ve bizlere ne mutlu ki ikisi de galatasarayımıza gelen teknik direktörler sayesinde olmuştur.
    bunlar sırası ile;
    1 - brian birch
    2 - jupp derwall'dir

    eğer galatasarayımız, bugün uefa ve süper kupaya uzanıp, çeşitli dümenlerin takımı fenerbahçe ile şampiyonluk sayısını eşitleyebildi ve türk milli takımı dünya kupasında üçüncü olabildi ise bu iki insanın gerçekleştirdiği zihniyet devrimi sayesindedir.
    senden de beklediğimiz 3.büyük yabancımız olarak yeni bir zihniyet devrimi gerçekleştirmen ve galatasarayımızın şampiyonlar ligi şampiyonluğuna uzanmasının yanı sıra bu sayede türk milli takımının yeni başarılara imza atmasıdır.

    yalnız;

    sıkı bir barcelona sempatizanı olduğum için seni barcelona'nın başındayken büyük bir ilgi ile takip etmiştim. ismini duyunca önce çok sevindim ama sonra birden "eyvah" dedim. çünkü senin 4-3-3/total futbol inadını biliyor ve bu tarzını barcelona da severek izliyordum. ama geldiğin takım barcelona değildi ve maalesef başında bulunduğun barcelona da galatasarayımıza hiç benzememekte idi. onuda geçtim burası ismail güldüren gibi adamların futbol oynadığı lig. tek taktiğe bağlı kalarak 90 dakika aynı futbolu oynatabilmen için aynı ispanya liginde olduğu gibi hakemlerin adil maç yönetmesinden tutta, bir sürü yetenekli yıldıza sahip olman ve bu yıldızların ismail güldüren gibi adamlar tarafından sakatlanmasına hakemler tarafından göz yumulmamasına kadar bir sürü argümanın bir araya gelmesi lazım.

    barcelona da seni başarıya taşıyan kadroya bir bakalım.
    -----------------------------------------------------------------
    1 valdés | 2 belletti | 3 motta | 4 márquez | 5 puyol | 6 xavi | 7 gudjohnsen | 8 giuly | 9 eto'o | 10 ronaldinho | 11 zambrotta | 12 van bronckhorst | 15 edmílson | 16 sylvinho | 18 ezquerro | 19 messi | 20 deco | 21 thuram | 22 saviola | 23 oleguer | 24 iniesta | 25 jorquera | 28 ruben | 29 valiente | 31 dos santos | 32 crosas | 33 jeffrén
    --------------------------------------------------------------------
    valla kusura bakma ama bu kadroya ne oynatsan oynar be kardeşim. halay da çeker aydın havası da.

    şimdi;

    senin bu 4-3-3, ileri üçlünün sol ve sağ ucundaki iki adamın karambol ve duran toplar hariç onsekiz içine girmesinin yasaklanması ile birlikte 4-3-2-1 oluyor. eh bu avrupa liglerinde böyle bir kadro ile sökerde, burada olmaz. zaten farkında isen son senelerinde barcelonada da olmadı. arkandan davul çalıp yolladılar seni. hele galatasarayın rakipleri çoğu maçta 8 kişi ile defans yaptıklarında o tek santroforun götünün düşmesinin yanısıra, dışarıdan vurulacak toplardan medet beklemekte "kumar" oluyor. işte senin bu kumarbaz yanını sevmiyorum. bu lig de sökmez bu oyun tarzı. sabri ve keita ile olmaz işler bunlar. hele ikinci yarının ortalarında elinde 8-10 tane sakat varken ne yapacaksın. hele bu defansla 4-3-3 resmen cinayet ve ihanet.

    sonuç;

    4-3-3/total futbol inadından vazgeç demiyorum. aksine, futbolcu ve teknik direktör olarak senelerdir edindiğin tecrübeni ve total futbol anlayışını uygula, öğret ve ülkemizde zihniyet devrimi gerçekleştirmiş üçüncü kişi olarak tarihimizde yer al. hatta uzun seneler seninle birlikte olalım. ama lütfen bunu inat ve ısrarla yapma. bizi, ülkemizi ve içinde bulunduğumuz şartları anla ve bazı durumlarda maçı almak için teknik ve taktik değişiklikler yapmayı en azından "dene".

    bu, senin zorla saçlarının kestirilmesinden ve ekibinin zorla lise talebesi kılığına sokulmasından daha az onur kırıcıdır sanıyorum. yoksa kulüpte ve tribünde tenekeleri hazırlıyorlar. sonunda adamın kuyruğuna bağlarlar haberin olsun.

    en derin saygı ve sevgilerimle.
  • 143
    sevgili hocam;

    yillardir kendime forma alirim, ilk kez arkasina isim yazdirdim ve yazdirdigim isim sendin. sana akil vermek benim haddim degil. cunku ben sadece seyirciyim. nasil ki, bir cerraha kalp ameliyati yaparken akil vermiyoruz, sana da vermemiz lazim. biz sonucta bu takima gonul vermis kisileriz ama bu bizi uzman yapmak icin yeterli degil.

    allasen, senin yerine lucescu gelsin diyen adamin sozunu mu kaale alacaksin? onlarin futbol gorusu bu kadar dar. seni 29 temmuz 2010 galatasaray ofk belgrad maci oncesi basin toplantisinda seyrettim. yuzun gulmuyordu, mutlu degildin. ne olur yuzun gulsun. cok sevdigimiz bir abimiz bize hep; "merak etmeyin, hayat da sizin sampiyonluk da" der. sevgili frank rijkaard, daha once hic tanismadigin, tanisan cok sevecegin abimizin sozune kulak ver ve nolur biraz mutlu ol. bir kere de yuzun gulerken cik basinin karsisina. sen mutsuzken, ben sampiyon olmusum, olmamisim onemli mi?

    ben her gun seni izlerken, ulan diyorum koskoca rijkaard benim takimimin basinda, koy gerisinin gotune.

    bana bu gururu yasattigin icin sana cok tesekkur ederim. asaletin ne oldugunan bihaber galatasaray taraftari, isine geldikce kullandiklari bir slogana sahipler. "basarilar gelir gecer asaletin bize yeter"

    evet sayin rijkaard, basarilar gelir gecer asaletin bize yeter.

    sana her daim inanan galatasaray taraftari
    soy ozan
  • 158
    sn. hocam
    şimdi biz sana malzeme olarak 2 kilo hıyar , 1 kilo domates , 2 baş soğan , 1 demet marul ve 1 limon vermişiz, bu malzemelerle, çorbasından ara sıcağına, ana yemeğinden ordövr tabağına, tatlısından mezesine, salatasına kadar her şeyi ile dört dörtlük mükellef bir menü hazırlamanı istiyoruz. işin ilginç yanı şayet bu malzemelerle ile böyle bir menü hazırlama imkanı var ise bile -ki aslında olmadığını hepimizi çok çok iyi biliyoruz - buna rağmen bunların hepsinin de hemen ve acilen hazır olmasını istiyoruz. işin daha ilginç yanı ise senin tüm bu saçmalıklara rağmen tüm iyi niyetinle bu menüyü hazırlamaya çalışman. ama biliyoruz ki olmayacak. evet hocam burada geçirdiğin bir sene sonunda sanırım sen de anlamaya başlamış olmasın, burası böyle acayip bir memleket. buradaki bu acımasız ve anlamsız sistem içinde heba olan ilk değer sen değilsin * * * ve maalesef son da olmayacaksın. gel sen en iyisi yol yakınken bu menü işinden vazgeç yap ortaya bir salata yesin bizim inekler. hoş, bu memlelekete o salata bile fazla ya, neyse.
  • 37
    üstad,

    sen türk medyasını takip etme, sözlüğü de okuma !

    farketmez çünkü. dediklerimizin hiçbirini nasılsa yapamazsın, birçoğumuzun yorumları 180 derece farklı. nasılsa hiç birimize yaranamazsın.
    aklın ne diyorsa onu yap, ki nasılsa okumadığına göre haybeye yazılmış bir entrydir bu da, ofsayttan gol kadar bile kıymet-i harbiyesi yoktur.
  • 86
    değerli hocam;

    biz birbirinin havasından suyundan etkilenen bir milletiz. bizde dost kavramı çok geniştir. birimizin yüzü düşse diğeri gülmeye imtina eder, huyumuzdur bu.

    ben de geçtiğimiz derbide yaklaşık 6-7 saat kadar nkfvas adlı kardeşimle vakit geçirdim, ondan üslup kaptım biraz. hemen de sana satmak istedi canım. yazıyorum;

    ben bir matbaa fabrikasının ustabaşıyım. bir tane patronumuz var. işyerimizi yeniliyor, kaynak buluyor şirkete. bir de satınalma sorumlumuz var o da en kaliteli malzemeleri en uygun fiyata topluyor. sonra bana getiriyor malzemeleri ben de bir şekilde hammadeyi uydurup kaliteli ürün basmaya çalışıyorum. ama bizim press makinesindeki eleman işlerden birinde basım hatası yaptı. ürünü yaptıran şirketin içindeki insanlar da elemana yüklendikçe yüklendi. fabrikayı boka soktular. bizi işi bilmemekle, 105 yıllık fabrikamızı tarihinde hiç iyi iş yapmamış gibi tek hata ile harcamaya başladılar. yetmedi mücellitte çalışan elemana da bok attılar, yetmedi baskıdakine, o da yetmedi dizimdekine, hepimize bok attılar. yaptığımız işleri hiçe saydılar. o şirket için yaptığımız gelecek vadeden atılımları da görmezden geldiler. sonra çıkıp bizim iyi yanlarımızı hatırlatan, araya giren dostlarımızı da sıçıp sıvadılar. biz yarın sabah ekmeğimizi haketmek için fabrikamızın başna geçeceğiz yine. ve yine bizi itin götüne sokanları memnun etmek için ve paramızı haketmek için çabalayacağız.

    bu arada dışarıdan müdahele eden hayvanlardan bir tanesi elektrik sistemine arıza vermiş, muhtemelen önümüzdeki bir iki hafta elektriksiz çalışacağız.

    saygılarımla hocam...
  • 74
    mr rijkaard,

    öncelikle size teşekkürlerimi sunmak istiyorum hocam. sayenizde keita'nın, baros'un, ne bileyim geçen hafta* 80. dakikada 60 metre top sürüp çok güzel bir şut çıkaran giovani'nin fizik güçlerinin 4-3-3 oynamak için çok düşük olduğunu öğrendim bugün sözlükten. ben hep ileri uçta fizik gücümüzün yeterli olduğunu düşünmüştüm arda hariç, ki o da sinem kobal'la tavşanlar gibi sevişmekten olsa gerekti.

    halbuki ne kadar yanılmışım. bugün yine öğrendim ki sizin preko'yla falan 4-3-3'ü beceremeyen zeman'ı örnek almanız gerekiyordu. peki ne yapmalıydınız? pek emin değilim ama sanırım takımı mustafa sarp mehmet topal baris ozbek ayhan akman dortlusune emanet edip defansif bir taktikle oynamanız gerekiyordu. barcelona'da bu şekilde kazandığınız kupaları ne çabuk unutmuştunuz? gerçi son zamanlarınızda ormanda 10 kaplan gücündeki messi olsun, bojan olsun, bu tarz oyuncularla kurduğunuz güçlü fizikli ileri uç başarısızlığa itmişti. demek ki suç sizde.

    bence hemen gitmelisiniz. alex ferguson'a ilk şampiyonluğu için 7 yıl süre verilmişken, sizin için 7 ay bile çoktu. bu ülke sizden 10 kat büyük hiddink gibi hocaları 2-3 ayda harcamış bir ülke. efendim, sonra deli danalar gibi peşinden mi koşmuşuz? ehem, ben kaçayım en iyisi.

    saygılarımla...

    edit: preko'nun keita'dan daha büyük topçu olduğundan bahsetmeyi unutmuşum, onu da siz anlayabilirsiniz sanırım.
  • 218
    hocam ;

    adamlığından ve teknik adamlığından gram süphe duymadım, duymam da.. aslında senin de istediğin arzuladığın kadro buydu lakin bu kadronun başında canımız baş tacımız imparator var.. yanlış zamanda, yanlış kişilerin elinde geldin.. yoksa başarılı olacağından gram şüphe yoktu, olamaz da.. umarım suudi arabistan milli takımında başarılı olursun.. burdaki ulemalar her ne kadar seni topa tutsalar da suçsuz yere, sahip olduğun vizyonu kadir kıymet bilen taraftar anlıyor merak etme..

    good luck for your new career..

    kib bye
  • 107
    sevgili, büyük surinamlı ve sevgili büyük galatasaray taraftarı;

    bu sütunlarda pek çok defa feryat, figanımı okudunuz. ne yazdıysam, ne söylediysem amacım, şiarım hep aynıydı benim. ne yaptıysam galatasaray için yaptım. gelip geçici neticelerle, tabelayla, tabeladan sonra atıp tutan sülüklerle hiç işim olmadı. amacım mevcut galatasaraylıların moralini yüksek tutmak, onların bilemediği benim bildiğim bir şeyler varsa aktarmak, bir iki ve daha fazla çocuğu galatasaraylı yapmaktır. bunda da karınca kararınca elimden gelenin fazlasını yaptığımı düşünmekteyim.

    yüzyılda olup olabilecek hadiseler vardır bazen. misal hagi'nin galatasaray'a gelişi, misal surinamlı'nın takımın başında oluşu. bin tane hata yapanlar, ancak 2 doğru yapabilmişlerdir bana göre. ve bu anlamda, herkesin saldırıya geçtiği anlarda durumdan vazife çıkararak bir kez daha feryat etmek istiyorum.

    11 tane eşşekle oynasa, her sene kümeye oynayan takımı olsa, hiç bir zaman şampiyon olamasa bile benim görüp görebileceğim, ölene kadar takımın başında olmasını istediğim hoca, büyük surinamlı'dır. ve bundan sonraki kalan maçlarda galatasaray taraftarından meleme, ağlama değil de maçın başından sonuna kadar ''kıvırcık saçlarına, ak düşmüş uçlarına'' diye tribünleri inletmelerini, dosta düşmana galatasaraylılığın ne olduğunu bir kez daha göstermelerini istiyor, bekliyor, emrediyorum. hattı müdafaa yok, sathı müdafaa vardır, bu satıh galatasaray siperleridir. kanla irfanla kazandığımız mevzileri, bir avuç çapulcuya, sülüğe, seçildiklerini sanan adlarına yönetici denilen hokkabazlara bırakıp gidecek değiliz.

    ne oldu bize 1 ayda? diye kafa patlatalım biraz. kimseye inanmayın sakın, hepiniz en az sizlere dayatanlar kadar biliyorsunuz futbolu. gelinen noktada surinamlının suçu yok. eğer içimizi rahatlatacaksa sebeb, sorumlu arayacaksak, aramaya gerek yok. hepimiz biliyoruz, 2 sene daha gözümüzün önünde tezgahlayacaklar çok bildikleri orta oyununu. adnangiller aramızdan çekilmediği sürece yüzümüz gülmeyecek bizim.

    şampiyon kulüpler kupasını biz kurduk. adnangiller bulaşana kadar en çok katılan 3 takımdan biriydik. 6 sezon oluyor, unuttuk şampiyonlar ligi marşını. teslim aldıkları takıma senede 2 antrenör getirdiler, şimdi nerelerde oynadıkları belli olmayan futbolcuları transfer ettiler. her sene şu garip ülkenin dolarlarını futbolcu pazarlamacılarıyla bölüştüler. ve biz arada gelen kısmete şampiyonluklarla avutulduk durduk.

    evet son maçlara bakıyoruz şimdi. sebep olanların foyasını ortaya çıkardıktan sonra soruna bakıyoruz. sorun kafalarda, herkes futbol ayakla oynanıyor sanıyor, türkiye langırt ligi haricinde hiç bir büyük ligte futbol ayakla oynanmıyor. bütün oyunlar gibi futbol da ayakla değil, beyinle oynandığından bir arpa boyu ilerleyemiyoruz.

    son maçta saydık, 10.000 lerce taç atışı yapmıştır her halde sabri. surinamlı taç atmasını mı öğretsin? lise talebesine hocanın kalem tutmasını öğretmesi gibi bir şey. sırayla gidelim bakalım, bizim futbolcularımızın kafatasının içinde beyin var mı?

    kaleci aykut'u seyretmek mecburiyetinde kaldık. haftanın kurtarışını yapmış, batman gibi ters köşeye uçarken top ayağına çarpıp içeri girmediğine kurarış diye yutturuyorlar. bundan sonraki maçlarda o oynayacaksa, inanın 5. bile olmayacağız demektir. şimdi kaleci aykut'ta beyin olsa, kendisine gelen topları ragbi oyuıncusu gibi 70 metre uzağa atar mı? kalesine top gelmesin ister bir kaleci. her maç 0-0 bitse dünyanın her takımında oynar. topun gelmemesi için en verimli şey, topun kendi oyuncularında kalması. o ne yapıyor, her topu rakip takıma atıp kendisi daha çok topla buluşuyor. kaleci bile olmadığından gelenlerden biri elbet çerçeveyi buluyor. bulunca da geçmiş olsun.

    aykut'ta beyin yok, savunma da var mı peki? topu kaleciden alıp, 20 metre önündekilere aktarabilecek yeteneği olmayan kazmalardan oluşuyor savunma. son maçta lukas az daha bütün savunmayı dayaktan geçirecekti. aptallıklarını kapatmaktan helak oldu. kafası çalışmayan servet ne yapsın? topu şişirmeyi tercih ediyor, son maçta olmayan beyni taca at emri vermiş onu da gördük. sabri, hakan balta ürkeklikten, korkaklıktan en ufak bir bindirme yapamadılar. bir şekilde futbolcu lisansı verilmiş bu adamlara surinamlı 50 metre koşun mu diyecek?

    fakat biri var ki takımda bana göre şu ana kadar galatasaray'da oynamış en akıllı futbolcu. sıfır kabiliyetle, birilerinin basiret bağlanması veya benim kıllandığım sebeplerle kendini galatasaray'da oynuyor bulmuş. galatasaray'da olmasa kartalspor'da kadroya zor girebilecek bir lisanslı ayak tepicisi bu sene en çok oynayan futbolcu olmuş ve büyük aklı sayesinde takımı tek başına itin götüne sokmuştur. önce galatasaraylı olduğunu beyan ederek taraftarı kandırmış, sonra surinamlıyı. her maç, her futbolcunın her kareketi kayıt altında. en çok top kapan oyuncu olacaksın, akıllısın ne yaparsın? topun rakibe geçmesi için yırtınırsın. o zaman yapman gereken top bizdeyken araziye uyman, nasıl yapıyorsan cin olman, hayalet olman, seni arayıp bulamayan takım arkadaşın zaten sınırlı yeteneğiyle topu kaptırır nasıl olsa. o zaman sen devreye girersin, o kadar yemeye, ilaca, vitamine, antrenmana ben ankara'ya kadar koşarım. sen de koşacaksın it gibi, topu kapacaksın, en çok koşan futbolcu olup listeye gireceksin. kapınca ne yapacaksın peki? top kaptıranları da sayıyorlar, sen iyisimi geriye oyna, servet'e at o kaptırsın. ya da geçen sene lincoln'e yaptıkları gibi bu sene de elano'ya yapmalarına yardımcı olacaksın. eğer elano kötü kullanma ihtimali olan bir yerde ise, baskı altındaysa elano'ya atıp bir taşla iki kuş vuracaksın. birinci kuş isabetli pas atmış olacaksın, daha büyük kuş, elano topu kötü kullanıp, kaybedecek siz götünüzle güleceksiniz. her galatasaraylıyla bütün maçları tekrar izlemeye hazırım. bu sene açık ara şampiyon olmamışsak, dışardaki adnangillerden sonra içerdeki 16 numara yüzündendir. elano'nun kötü gözükmesinin, sabri'nin taçlarının rakibe gitmesinin, top kayıplarının, yediğimiz gollerin çoğunun tek başına sorumlusudur. gel gelelim galatasaray'ın gelmiş geçmiş en akıllı futbolcusudur. ben hariç, bütün camiayı uyutmuştur.

    elano hagi gibi adam geçebilen sonra pas atan biri değil. aklı ile futbol oynamaya çalışan tek futbolcumuzdur. elalemin 20 pasla 5 km koşarak topu götürebildikleri noktaya tek bir pasla götürmek istemektedir. ne yazık topları diri olduğu, boş bulunduğu kısaca uygun durumda alamadığından, aldığında da attığı yerlerde akıllı biri olmadığından asist yapmamış yazılmaktadır cv sinde. eğer galatasaray'ı bizim sevdiğimizin binde biri kadar seven oyuncularla oynayabilse şimdiye kadar asist kralı olurdu. geçen yıl az daha lincoln böyle biri olacak, kazmaların kapılarından birisini kapatacaktı. yaser'e yedirdiler, ilk yarının en verimli futbolcusunu. şimdi şaşı paslarını arıyor gözlerimiz. bu orta sahayla hagi olsaydı, çoktan ismi unutulmuştu, hepimiz küfür ediyor olacaktık. her futbolcu kendine oynuyor, kafasında beyin olmayan biri de keyta. van gogh'un çok iyi ressam olması gibi bir şey. fantastik futbolcu, üstün yetenekleri var ama omirilik soğanı yok. bir maçı alır, 10 maçta bir halt yiyemez. vurulması gereken yerde pas veriyor, pas vereceği yerde vuruyor. necati'nin yetenekli olanı.

    biraz da arda'ya sallayıp toparlayalım. arda'nın düşüşü tam bir acemilik. bekham yapacaklar ya, saldılar çocuğun üstüne medyatik bir kızı. ne oldum delisi oldu. dünya kupası hayalleri vardı, diğer milli futbolcularımız gibi. hepsi gibi o da bu sezonu bıraktı. milli maç motivasyonu kalmayınca hedefi küçülttü.
    semih, nihat, gökhan zan, hamit, kim varsa kulübelerde çürüyor. arda'da çürüyecekti belki takım tam kadro olsa. o da mehmet topal tarafından iptal edildi. o sakatlık pahalıya patladı bize. ne kadar kötü de oynasak arda turan bir şeyler yapar, bir kaç puan daha fazlamız olurdu. takımın kaptanı yok, hata yapıldığında, pis gol yendiğinde iki, misli oynayıp gireni çıkartacak derman, moral yok. belki bir çoğunun işine bile geliyor bu durum. seneye olmayacak çoğu, futbolcu cin, ben yoksam gerisi tufan diyor. yarın dünya kupası maçları var, oynaması muhtemel futbolcular topa girmiyor. bir tek müstesna var tabi bu takımda. dedik ya duran saat bile günde iki defa doğruyu göstermiş. lukas'ı gerimişler, eğer kaçmazsa tabi. takımda tek geçilecek futbolcu.

    evet galatasaray taraftarı, her zamanki gibi görev senin. sebep olanlar, oynayanlar hancıdır. bugün varlar yarın yoklar. biz buradayız, ömrümüz ne kadar vefa ederse tribünlerde olcağız. bundan sonraki bütün maçlara reykart için gidin. kıvırcık için bağırın. lukas hariç hiç bir futbolcuya özel muamele yapmayın. ağlamayın, arabesk şarkılar söyleyerek düşmanları sevindirmeyin. karnınızı doyuramayacağınız yerde aç olduğunuzu söylemeyin.

    göreyim sizi çocuklar, başınız öne eğilmesin, kollar kırılsın, ali sami yen içinde kalsın.
  • 87
    merhaba hocam;

    biliyorum son günlerde biraz sıkıntılısın. her şeyi bitirdik seni bursaspor ve gerets üzerinden de eleştirmeye başladık. yanlış anlama meslektaşını da senin kadar seviyoruz. alnındaki kana pankart açacak kadar hem de. yalnız hocam artık 80 küsür puanla şampiyon olup, ertesi sene 50 puan alıp her şeye sıfırdan başlamak istemiyoruz. istikrar istiyoruz hocam. başkanımız da bizim gibi düşündüğünden seni takımın başına getirdi. tamam hocam kabul, yaptığın her şeyi gözümüz kapalı kabul etmiyoruz ama bize istikrar kazandıracak, uzun vadeli başarılar kazandıracak vizyona, bilgiye, tecrübeye sahip olduğunu düşünüyoruz. bu sene şampiyon olamamamız bir şeyi değiştirmeyecektir. hocam bir de senden bir istirhamım olacak, lütfen bu mektubu mert çetin çevirmesin...no mert sir, no mert.
  • 227
    sevgili frank,

    yukarıda yazılan mektuplardan da anlaşılacağı gibi bu memleket köylülerin, seviyesizlerin, yılışıkların, ağzı kulaklarında sırıtanların memleketi. burada tutunamaman normal. keşke giderken bu bidonları da götürebilseydin bu ülkeden. o zaman burası da daha yaşanası bir yer olurdu. biz de akşama kadar milyon tane eğitimsiz kıroyla uğraşmak zorunda kalmazdık...

    sevgiler.
  • 33
    sevgili frank,

    puan kayıplarımızdan seni sorumlu tutuyorum, evet. hayır puan kayıplarımızın sebebi futbolculardan önce sende, buna eminim. ancak bu kayıpların oturtmaya çalıştığın sisteme verilen kurbanlar olduğunun da farkındayım. sen daha geleli kaç ay olmuş, yine gündelik başarıların arasına tıkılmış kalmışız. fikrim hiç değişmedi hocam, şampiyon olmasak da fener'e koymasak da avrupa'da hayal kırıklığına da uğrasak galatasaray'ın istikrarlı teknik kadroyu hakeden bir futbol takımına sahip olduğuna inanıyor ve seni 4-5 senede oturacak bu istikrarın teknik direktörü olarak görüyorum. skibbe için de öyle düşünürdüm. ama bakıyorum senin elle tutulan başarıların da daha çok, bizim gaz taraftarın sabrı da senin için daha fazla. işte bu istikrarı sağlarsan sen sağlarsın hocam.

    he bir de, bence saçların çok güzel. kıvırcık saçı oldum olası severim, işte insan kendinde olmayanı istermiş. bence pantene 7/24 mükemmel bukleler serisini kullan, kullanan kıvırcık arkadaşlarım çok memnun :)
  • 94
    mektubumun hollandacasi:

    geachte heer rijkaard,

    ik geloof in u. ik weet dat we eigenlijk het eerste jaar niet veel moesten verwachten en dat we niet gelijk als barcelona konden spelen. het is de passie voor galatasaray dat ons altijd zoveel hoop geeft. ik hoop dat u blijft en dat we volgend jaar een goed spelend team worden. u moet vooral uw ogen en oren dicht houden van de media. zij schrijven altijd op basis van de resultaten. natuurlijk kunt u fouten maken. iedereen maakt fouten. het is echter het leerproces van na de fouten die erom doen. galatasaray zal leren om goed te kunnen spelen en daarmee te winnen. u zult daarbij een belangrijke rol spelen. ik en vele anderen geloven daarin. ik wil graag nog een laatste punt maken. u vind mert cetin misschien een aardige jongeman en u vindt misschien dat hij voldoende engels spreekt. ik moet u helaas zeggen dat dit niet zo is. mert maakt vertaalfouten, waardoor u soms de vraag anders begrijpt en waardoor u dan door de media anders begrepen wordt.

    met vriendelijke groeten,
    .....

    turkcesi:

    sayin rijkaard,

    ben size inaniyorum. ben aslinda ilk senenizde pek fazla birsey beklememizi ve hemen barcelona gibi oynamayacagimizi biliyordum. bize bu umutlari veren galatasaraya olan askimizdir. insallah seneye kalirsiniz ve seneye guzel futbol oynayan takim oluruz. ozellikle medyaya karsi gozlerinizi ve kulaklarinizi yumun. onlar her zaman skor uzerinden yaziyorlar. tabi ki hata yapabilirsiniz ama onemli olan hatalardan sonra ogrenme zamani. galatasaray iyi oynamayi ve iyi oynayarak kazanmasini ogrenecek. siz bunlar icin onemli bir rol oynayacaksiniz. ben ve bir cok kisi buna inaniyor. son olarak bir konuya girmek istiyorum. belki mert cetini sevebilirsiniz ve size gore ingilizcesi yeterli olabilir ama maalesef size soylemeliyim ki oyle degildir. mert cok hata yapiyor ve bazen bu yuzden siz bazi sorulari yanlis anliyorsunuz ve sonrasinda medya tarafindan yanlis anlasiliyorsunuz.

    saygilarimla,
    .....

    ***
  • 207
    sevgili frank,

    ali sami yen stadında kadıköy yolculuğumuzdan önceki hafta sarı lacivert üstelik çubuklu formaya farklı yenilince gönderildin biliyorsun. senin gibi bizi de güldüren bamla, forvetsiz, boş kaleyle birşeyler yapmaya çalışmanın bu kadar güzel ödüllendirilmesine gülüyoruz.

    senden sonra ii. hagi dönemi başladı frank reis, hemen sakız çiğneyen misimoviç'i kadro dışı bıraktı. sene başında disiplinsiz diye keitayı gönderenler kazım kazımı transfer etti. mehmet topalın yerine ayhan oynuyor, sakat olmasa mustafa da oynar bilirsin. lig bittikten sonra keitadan 8, mehmetten 5, uğur + emre'den 2, toplamda 15 milon € kar edip cana + pinoya 7 milyon € ödeyenler; ara transfer döneminde futbolcu satımından kar etmeden zapata + culio + yekta + kazım + stancu'ya toplam 11 milyon € verdiler.

    arda desen yine sakat, stancu olmasa forvetimiz yok; nasıl oldu bilmiyoruz ama adnan sezgin bedavaya ali turan ile serdar özkanı sattı frank, üstelik defans adamı olmadığından cana libero oynuyor. biz alışığız gerçi, kewell bu takımda defans oynadıysa cana her türlü oynar.

    senin beğenmediğin servet sana nasip olmayan tt arenanın ilk golünü attı frankcığım, hem de "topu oyuna sokamıyor yeaa" demene nazire yaparcasına haginin "ileri çık" talimatıyla yaptı bunu. 1,5 senedir total futbol diye yırtmadığımız yer kalmadı *, geçen sezon 1-1 berabere kaldığımız eskişehirspor maçından sonra ilk defa 5 pas üst üste yaptık frank. gerçi top ayhana hiç değmedi, belki de ondandır ama yaptık işte. cana servete, servet kazıma, kazım sabriye, sabri barışa, barış servete * pasını aktardı, gol attık. dikkat et barış diyorum, barış özbek işte. sen düşün halimizi frank.

    bu arada geçen sene ilk 5 hafta önümüze gelene 4-5 atıyorduk ya frank, bu sene de beşiktaş öyle. adamlar simaoyu falan aldı, atleticodaki simaoyu. parçalıyı giyse orta sahamızı taş devrinden yakın çağa taşıyacak ernst beşiktaş kulübesinde sürünüyor frank. düşün adamların halini.

    böyle geçinip gidiyoruz frank, seni de liverpoolda görmeyi hayal ediyorduk ama "mankafa" olduğun için seni getirmediler takımın başına. napsınlar bam üçlüsüyle şampiyonlar ligini kazanamayan adamı dimi ama ?

    işte böyle frank, şimdilik bu kadar. bişey olursa yazarım yine, sen de yazmayı esirgeme sakın.

    sağlıcakla kal...
  • 216
    hoca,

    total futbol skini getirmeye çalıştın salak gibi. sarp vardı elinde, barış, ayhan. her futbolcuya eşit davranmadın diye "daha fazla eşit olmak isteyenler" senin yüzünden oynamadı, sana tepki olarak. istediğin her transfer yapıldı, gittin yarak kürek adamlar aldın.

    ya sen galatasaray tarihinin en iyi başkanının başını yedin be. adam ne istersen aldı, ne istersen yaptı, sen bir bok yiyemedin.

    sorun sende değil, seni hala yüzsüzce eleştiren bizdeydi. bizde kalacak.

    hala amına koyayım, hala.

    ek: tahtaya anlatsan anlardı. sen anlayamadın frank. tahtaya.
  • 219
    dear frank;

    seni ne severim ne sevmem ama sana bok atanlar unutmasın ki şimdi methiyeler düzdükleri, sayısız sıfat yükledikleri, galatasaraya imzayı bir kere onu da 70'li yıllarda çoktan atmış olan hocamız fatih terim senin eline tutuşturulan özellikle orta sahası rezil durumda olan takımın başına gelmeyi reddetmişti. sırf bu sebepten şikayet etmeden göstermiş olduğun çalışma azmi ve profesyonellik için seni kutlar, kariyerinde üstün başarılar dilerim.

    take care,
    cimbombom
App Store'dan indirin Google Play'den alın