resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:Al-Shabab
Yaş:71
Uyruk:Türkiye
  • 23792
    fatih terim'in artık "ben ne istersem o olur" inadı sıkmaya başladı çünkü ya isteklerini kabul ettiriyor, ya da kabul edilmeyince yönetimi medya'nın veya taraftarın önüne atıyor.

    hocam allah aşkına biraz vicdanlı ol ya. bak sana örnek vereyim; seri, lemina, nzonzi, falcao, andone, babel, emre akbaba, diagne, mitroglou marcao, luyindama, emre mor, onyekuru, nagatomo bir sürü oyuncu verildi sana. üstelik hani şu puan kaybettiğin maçlarda bahane olarak sürekli "ffp" dediğin zamanlarda yapıldı bu transferler. hayır yani daha ne istiyorsun bu yönetimden allah aşkına biraz el insaf ya. geçen seneye kadar yüzüne bakmadığın arda için, yol arkadaşını satmak da nedir? alışmışsın tabi her istediğini yaptırmaya, olmadığında da hemen medya yoluyla mesaj verip kaosa sürüklüyorsun takımı. her şey güllük gülistanlıkken illa ki bir kavga çıkarıp mağduru oynamandan bıktım artık hocam. kendine gel biraz.

    rahat rahat izlediğimiz maç yok çünkü takım berbat oynuyor, forma adaleti desen yok, sistem ve taktik yok, daha bir sürü şey yok ama hocamız çıkmış arda da arda. hey hocam kendine gel artık burası senin çiftliğin değil, her istediğini alacaksın her istediğini satacaksın yok öyle. unvanlara da dikkat edeceksin artık hocam saygılısı olacaksın. 115 yıllık çınarın başkanlık makamını sırf egon için yerler altına alamazsın!

    ünal aysal döneminde her şey çok iyiyken "eleman" kelimesini bahane edip yıldırım demirören'in koluna güle oynaya gitmiş ve galatasaray'ı satmıştın hocam. sonra kovulduğunda da sana taraftar sahip çıktı, o "başkanımız" bile diyemediğin mustafa cengiz sahip çıktı. hani şampiyon olmuşken seni onurlandırıp 5 yıllık sözleşme imzalatan başkan olan mustafa cengiz... sen ise bu borcunu bizlere seyirci diyerek, başkanı da kurtlar sofrasına atarak ödüyorsun. maşallah ne kadar da değer kıymet bilen birisin!

    hocam gerçekleri konuşalım; tamam 9 sezonda 8 kupa almışsın, uefa kupası, bir sürü kupa falan helal olsun imparatorsun, büyüksün, baş tacısın, efsanesin ama galatasaray'dan büyük değilsin hocam. yol yapıyorsun ha vallahi bak gitmek için yol yapıyorsun. medya yoluyla oralara buralara mesaj verip sözde mağduru oynayacaksın ve suçlu yine yönetim olacak, galatasaray yine kaosa sürüklenecek... kusura bakma hocam ama arda turan konusunda çok şımarık, yönetim konusunda da çok vefasızsın. konu geçen seneye kadar yüzüne bakmadığın ve bir el öpmeyle yelkenleri indirdiğin ardaysa, ve sırf alınmadı diye asıp, kesip, gitmek istiyorsan kapı orada hocam. ardayla size mutluluklar diler ve yolumuza bakarız. kalacaksan da, lütfen ama lütfen biraz olsun kendine gel!
  • 10791
    kendisinin milli takım olayıyla ilgili hala anlaşılamayan bir durum var; bu ülkede uzun diye bir gerçek var. kendisi herhangi bir şeyin olmasını istiyorsa oluyor. spor, sanat ve basın dünyasında defalarca bu durumun somut örneklerine şahit olduk. örneğin şike olayında aziz yıldırım efendi metris'e düştükten sonra pek çok fenerbahçe yöneticisi üstü kapalı olayın sorumlusu olarak kendisini işaret ederken olayın rengi değişince hepsi uzunu bal, kaymakla yalamaya başladı. manipulasyon aracı internet hesapları direksiyon kırdı, malum partinin kongreleri yıkılmayan kaleden (!) canlı yayınlandı. gezi parkı eylemlerinde yanımızda yer alan sanatçılar, uzun için yapılan belgeselde rol aldılar. 7/24 çıplak gezen solistler tesettüre girdi, alemciler takke taktı. gazeteciler michael jackson gibi renk değiştirdi. kısacası bu adamın istediği her şey oldu. terim'den de milli takım teknik direktörü olmasını istedi, o da oldu. olmaması ihtimali yok zaten. olmasaydı başına gelecekleri hepiniz çok iyi biliyorsunuz. hakan şükür çok güzel bir örnek. adam uzun beyle bir ters düştü milli maçlarda attığı goller bile sansüre uğradı. türkiye'nin 1-0 kazandığı bir maçta golü atan oyuncu hakan şükür ise maçın özetinde gol olmuyor lan ahahaha. düşünün artık. hoca ise bu gelişmeler sonrasında ünal aysal'la yaptıkları karşılıklı hatalar neticesinde görevinden ayrıldı ama olan bize oldu. tabii burada galatasaray'ı durdurmak isteyen hokkabazların da hakkını vermek lazım; epey başarılı oldular.

    antu'da bu adama tarator diyorlardı. yıllarca o kadar çok kan kusturdu ki adamlara haklılardı. burada ise parator diyen arkadaşlar var. içinizde parayı sevmeyen var mı? bu sözlük 3 kuruş iddia parası için burada derbide ben fener'e basıcam ya en azından para gelir ehehe diyen tipleri görmedi mi? selim soydan'ın biz fatih'e 2000'de 10 milyon dolar teklif ettik itirafları unutuldu mu? hatırlamıyorsanız buyrun izleyin; http://www.milliyet.com.tr/...k--U8bagcD6f1qQ.html şimdi bu adam nasıl parator oluyor? ya işte en fazla kazanan 3.teknik direktör :( söz konusu liste burada; http://www.haberler.com/...an-3-8290717-haberi/ tamam bence de fazla kazanıyor ama burada 6.sıradan sonra tanıdığınız kaç tane antrenör var? benim 2-3 çıktı. kulüp bazında başarılı olmuş kaç antrenör var? o da hepi topu 2. * peki aynı listede türkiye seviyesindeki bir ülkeyle milli takım başarısı olan kaç antrenör var? sıfır!... evet, tekrar söylüyorum fazla kazanıyor ama şu listede yukarlarda olmayı yerden göğe kadar hakediyor. bazı şeyleri çok çabuk unutuyoruz.

    lütfen şunu unutmayın, terim'in son maçı olimpiyatta beşiktaş'ı 2-1 yendiğimiz maçtır. deplasman yasağı olmasına rağmen maçtaydım. ligin 5. hafta maçıydı ve sonucunda da galatasaray liderin sadece 3 puan gerisindeydi. son iki yılın şampiyonu ve derbi canavarı takım yine ligin açık ara en büyük favorisiydi. real madrid'den 6 yemiştik ama... galatasaray'ın 2000 yılında uefa kupasına giden yolundaki son yenilgisi evinde chelsea'ye karşı 5-0'lık maçtır. kaldı ki o maçta isco'nun golüne kadar harika bir galatasaray vardı. burak ve melo'nun çok net kaçırdıkları iki kafa vuruşu pozisyonu hala gözlerimin önünde. ama sonuçta futbol bu, olmayacak işler olur bazen. bu arada yine maçta olduğumu ekleyeyim.

    ben kendisinin agresif tutumundan hoşnut biri değilim. bazı hareketlerini yapmacık bulurum, ünal aysal'la yaşadıklarından ve demirören'le işbirliğinden ötürü kızılmasını anlarım. herkes kadar kızgınım ancak hakaret edilmesine asla razı gelemem. galatasaray ve türk futbol tarihinin en başarılı teknik direktörü bu adam. en büyük mutluluklarımızda hep o var. döner mi bilemem ama dönerse saygı duyarım. en azından çocukluğum için.
  • 27169
    millete 40-50 m euro'luk takımlar kuruldu. 8 milyon eurolara maicon'lar alındı.

    şu adam geldiğinden beri ffp kıskacındayız, istediği oyuncular alınmıyor. bazen beceriksizlikten, bazen yokluktan ama bir kere bile bahane üretmedi.

    taylan'dan 6 numara, emre kılınç'tan sol iç çıkardı. an itibariyle avrupai 2 türk oyuncumuz var.

    marcao'daki, luyindama'daki gelişimleri, 2018'deki kadronun posasını sıkmasını falan geçtim. adam yeni şeyler deniyor ve buluyor.

    oynattığı oyunu ligde başkası oynatsa ülke onu konuşurdu. işte fatih terim olmanın kötü tarafı da bu.

    her zaman en iyi olmalısın, çünkü bizi buna sen alıştırdın...
  • 34518
    artık rahat bırakılması gereken galatasaray efsanesi.

    avrupa'daki mükemmel performans da onun ligdeki rezillik de.

    yaşattığı sevinçler tekrarlanması güç şeyler ama son döneminde kötü oynattığı maç sayısı da fazla.

    sevabıyla günahıyla galatasaray kariyeri en azından şimdilik bitti.

    romantik cümleler kurup başarısızlığını örtmekle acımasız olup başarılarını görmemek aynı şeyler.

    bırakalım artık hocayı.
  • 20154
    hocam sen bu 18/19 sezonunu nasıl şampiyon tamamladın be?

    9. hafta: galatasaray 1-1 bursaspor
    10. hafta: malatyaspor 2-0 galatasaray
    11. hafta: galatasaray 2-2 fenerbahçe
    12. hafta: kayserispor 0-3 galatasaray
    13. hafta: galatasaray 1-1 konyaspor
    14. hafta: beşiktaş 1-0 galatasaray
    15. hafta: galatasaray 2-2 rizespor
    16. hafta: başakşehir 1-1 galatasaray

    şöyle bir dönemden geçmiş takımı şampiyon yaptı ya adam. bu takımda sen olduktan sonra o gelmiş, bu gitmiş... bizim en önemli savunma gücümüz de en büyük hücum silahımız da sensin hocam, gerisi boş laf.

    (bkz: teminat terim)
  • 20830
    para cezası bile almaması gereken açıklamaları nedeniyle tam ''4 maç'' ceza yemiş teknik adam.

    cezanın açıklanış şeklinden asıl hesabın aslında terim ile mi yoksa galatasaray'la mı olduğunu rahatlıkla anlayabiliyoruz.

    'terim sahadaki oyunun konuşulmaması için gündem değiştiriyor' geyiğine devam mı?

    'hoca dıj güçler edebiyatını bırak da futbol oynat takıma' geyiğine devam mı?

    ilk puan kaybedilen maçtan sonra yine kaldığınız yerden devam değil mi?

    biz terimsporlu siz galatasaraylısınız zaten değil mi?

    yalı çocuğunun değirmenine su taşıyan aslan parçaları. aynen devam.
  • 20144
    futbolda teknik taktik olaylarını çok çakan birisi değilim. hatta genişleteyim, takım oyunları genelinde takım taktiği konusunda cahilim diyebilirim.

    ama eskiyle yeniyi, farklıyla farklıyı karşılaştırabileceğimi, ve aradaki farkı neyin oluşturduğunu tahmin edebildiğimi düşünüyorum.

    tudor'la başladığımız sezonda* takım çok iyi ön alan baskısı yapıyor, dikine direkt kaleyi düşünen bir oyun oynuyordu. ama bu baskıyı kıran takımlar* * sadece ön alan baskısını değil bütün direncimizi kırıyordu. üstümüze takım halinde düzgün gelen her takım kalemizde tehlike yaratabiliyordu.

    fatih terim geldikten sonra ise benim gördüğüm en önemli değişiklik bu oldu. bireysel hatalar ve skorun rehavetine girilen birkaç maç(bkz: içeride rize ve fb maçları) dışında akan oyundan gol yemez olmuştuk ama hala duran top başımıza büyük belaydı. hatta o sezonu en çok kafa golu yüyen, en çok duran toptan gol yiyen takımı olarak bitirdik.

    geçtiğimiz sezonda* ise fatih hoca yazın hazırlandığı taktik ile oynayamadı. hoca hem santrafor hem stoper istiyordu, eldeki gomis'ten de oldu. forvetsiz ve stopersiz kaldık. bir tekeri patlak zinciri paslanmış vites atmayan bir bisikletti o takım. sürsen sürersin ama düşme ihtimalin yüksek, belli bir hızın üstüne çıkamaz, yokuşta inip yürümek zorunda kalırsın vs.

    şapkadan çıkan ozan ve donk'un olağanüstü özverisi olmasa* ilk devre çok daha kötü durumlara da düşebilirdik.
    yani ilk devredeki o kötü oyunun bir sebebi fb maçında verilen cezalar + sakatlıklarsa, bir sebebi de fatih hoca'nın taktiğine uygun kadronun kurulamamış olmasıydı.

    ama çok ilginçtir bir önceki sezonun en çok duran toptan gol yiyen takımı ilk devrede hiç duran top golu yemedi mesela. bu da bir değişimdi.

    devre arası marcao luyindama diagne mitroglu hamleleri, ilk devrelerin sonunda vites arttıran feghouli ile takım kağıt üstünde tamam oldu dedirtirken, zaten bir iyi bir kötü oynayan ndiaye inanılmaz bir formsuz sürece girdi. fernando'nun sakatlıkları ve sakatlıklardan kaynaklı fiziksel formsuzluğu da eklenince takımın omurgası parçalandı. terim alan dağılımı konusunda belhanda, hücum aksiyonları konusunda feghouli önderliğinde bireysel performansa bakan bir taktiğe geçti.

    ama bana sorarsanız, bu durum "feghuoli aslanım çık al maçı"dan ziyade, "fegouli şu şu bölgelerde top almaya gel, donk, fernando selçuk marcao siz topu iki şekilde kullanacaksınız. ya kanatlarda onyekuru ve feghouliye uzun top, ya da en kısa sürede belhandaya kısa paslarla gideceksiniz. belhanda, feghouliye yakın oyna, sağ iç bölgesinden çok uzaklaşmadan topun dolaşmasında sorumluluk al. arada boşluk gördüğünde şut atmaktan, ince denemekten çekinme"
    vb. vb. şeklinde oyuncuların kalitesi yetmiyorsa yapamayacakları, ama yine de belli bir taktik şablona bağlı bir oyun oynuyorduk.
    terim'in yıldız oyuncuya serbestlik vermesi de bilinen bir gerçek. feghouli de bu serbestlikten bir miktar nasibini aldı ligin sonlarında ancak ikinci devre başında belli bir şablon dışına pek çıkmıyordu, alanından çok ayrılmıyordu hatırlayalım.

    takım orta sahada belhanda hariç tempo yapabilen ikinci bir oyuncusu olmadığı için* topu çok yavaş dolaştırıyordu. bu da kapanan takımları açmakta çok zorlanmamıza neden oluyordu. çözümü feghouli ve belhanda'nın yapacağı sihirler, onyekurunun bulacağı boşlukları değerlendirmek olarak belirledi bence fatih hoca.

    bu yılki transferlere baktığımızda da hem seri hem 6 numara için ismi geçen oyuncular tempolu ve pas özelliği yüksek adamlar. babel'in gelişiyle de hem o topun dolaşımı çok hızlanacak, hem ince denemeleri artacak, hem de o bölgede hokus pokusla gol atabilecek bir oyuncumuz daha olacak.

    bir çok insanın iddia ettiği gibi 2018-2019 sezonunda bireysel oyunculara bakan bir takım olduğumuzu ben de kabul ediyorum.

    fatih terim'in takımı istediği şekle sokamadığında başvurduğu yöntem bireysel ayaklara bakma taktiği. ama yapış şekli hagi aslanım, feghouli kaplanım şeklinde değil. bunu zaten sayısız başarısına bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz. dünyada sayısız kaliteli oyuncu var, fatih terim hep bireysel kaliteye bakıyorsa ve bireysel kaliteyle bu kupaları alabiliyorsa başkası neden alamıyor diye düşünüyor insan *
  • 33932
    --- alıntı ---

    bunları yaşayacağımzı bilerek bu savaşa girdik, bu projeyi savunuyoruz. üzgünüz. yaşamak varmış, sonuna kadar devam edeceğiz. ama gerçekten çok üzgünüm.

    --- alıntı ---

    skandal açıklamalarına devam eden teknik direktör. ne savaşı allah aşkına hocam ? gören de altyapıdan 5-6 adam almışsın, afrika’dan, güney amerika’dan toplamda 1-2 milyon euro’ya 4-5 adam toplamışsın zanneder.

    sadece bir stopere 7.5 milyon euro gömmüşsün bu zor zamanda hangi savaş ? adamlar kulüplerinde istikrarlı bir şekilde maça çıkmış senin de dikkatini çekmiş transfer etmişsin. ben böyle algı yönetimi görmedim hayatımda. sanırsın imkansız bir işi başarmaya çalışıyor burada.
  • 20102
    ndiaye/seri, onyekuru/babel, diagne/falcao değişiklikleri yapmaya çalıştığı için eleştirilen hocamız. aynı zamanda rotasyonu da güçlendiriyor. ama allahtan adem büyük var. yoksa nereden vuracaksınız. nasıl seri ndiaye'nin iyisiyse, adem de muğdat'ın iyisi. yani takımı güçlendiren bir hamle.

    kendisini eleştirecekseniz bari hangi transfer döneminde olduğumuzu bilin.
  • 24220
    bu hafta sonu hayatının en zor maçlarından birine çıkacak imparatorumuz. şöyle ki:

    nasıl bir onbir ile maça başlarsa başlasın eğer istediğimiz sonucu alamazsak hoca eleştirilecek. çünkü lemina’nın sakatlanmasıyla birlikte artık en iyi ilk onbiri kestirmek çok zor. bu hem hoca için hem taraftar için böyle. bu yüzden ne seçim yaparsa yapsın, sonuç iyi olmadığı takdirde eleştiri bombardımanına tutulacak. örneklendireyim:

    a: adem ile başlarsa ve kaybedersek; falcao ile başlamalıydın, falcao kadıköyde yedek oturur mu?

    falcao ile başlar ve kaybedersek; adem gibi formda bir futbolcu nasıl yedek bırakılır?

    b: seri-belhanda-akbaba gibi ofansif bir orta saha kurarsa ve kaybedersek; bu kadar ofansif çıkılır mı, seri defansif orta sahada o fizikle bu maçı nasıl kaldıracaktı ki zaten?

    donk’u orta sahaya kaydırıp çalık’ı stoper’e koyarsa ve kaybedersek; ahmet çalık’a güvenip derbiye başlanır mı?

    c: saracchi’nin dönüşüyle sol bek saracchi. sol açık için iki aday onyekuru ve ömer. onyekuru ile başlar ve kaybedersek; onyekuru hamle olmalıydı, zaten fiziksel olarak hazır değildi, ömer gibi formda bir adam, asist kralı nasıl oynamadı.

    onyekuru kulübede oturur ömer sol açık oynar ve kaybedersek, onyekuru gibi bir kontra atak silahı nasıl bu maçta yedek olur?

    d: onyekuru kanat başlar ve ömer orta sahaya kaydırılırsa, yani seri-belhanda-ömer gibi bir orta saha kurulursa ve maç kaybedilirse; emre akbaba gibi bir futbolcu nasıl yedek bırakılır?

    emre akbaba 11 oynar ve çok kötü bir maç çıkarırsa, bu maç emre oynar mı fiziksel olarak hazır değil ezildi.

    bu yorumların bir çoğunu maç sonu göreceğiz. hatta hoca üçlü defans falan çıkıp marcao-donk-ahmet çalık üçlüsüyle maça başlarsa olumsuz bir skorda zaten çarmıha gerilir. ama hocanın kafasındaki opsiyonlardan birinin bu olduğunu düşünüyorum.

    uzun lafın kısası hoca hafta sonu hangi onbir ile hangi diziliş ile çıkarsa çıksın eğer maç kazanılmazsa ağır eleştirilecek. çünkü elindeki tercihlerden neredeyse hiç biri diğerinden iyi değil. hepsinin olumlu ve olumsuz tarafları var. bu yüzden hocama ve takımıma bol şans diliyor, #hedef23 diyorum.

    (bkz: 23 şubat 2020 fenerbahçe galatasaray maçı)
  • 2989
    öylesine başka bir figür, öylesine güçlü bir karakter ki, çakmaları bile bu ligin en aranılan, en başarılı teknik direktörlerinden oluyor.

    hikmet karaman'ın yıllar yılı neler başardıklarını gördük, görmeye de devam ediyoruz. antrenman metotuna kadar fatih terim'den beslenen, sürekli onun gibi olmak istediğini söyleyen bülo'nun yaptıkları da ortada.

    ''senin yediğin kadar ben yakama döküyorum'' diye bir laf vardır ya. işte bu adamın sırf yakasına döktüklerinden iki ersun çıkıyor.
    elbette türk futbol tarihini de yazacak.

    mesela o yutub'lara düşen uefa finali, maç önü videosu. onu iki kere izleyen bir adam bile rahatlıkla keni dagliş'in liverpool'da topladığı puanların 1.5 katını toplar. niye? çünkü imparator.

    kendisiyle her akşam aynı masada yemek yiyen buse terim..sanmıyorum ki futbol bilgisi osman tanburacı'dan az olsun.

    yıllarını paylaştığı fulya terim..ihtimal vermiyorum ki şu beşiktaş'ı carlos carvalhal'den kötü yönetsin.

    yıllardır saçlarını kesen berber halis..sırf o kesim anındaki mini futbol sohbetlerinden arda kalanlarla bugün antalyaspor'un başına geçmeyi haketmiş olabilir..çünkü öyle bir adam bu adam.

    taksisine bindiği şoförü al, göztepe'nin başına koy.
    sezon sonu süper lig'desin.
  • 21245
    galatasaray'ın başında olduğu yıllarda ilk 6 haftada ne kadar puan aldığına bakalım:

    1996-1997 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
    1997-1998 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
    1998-1999 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
    1999-2000 sezonu: 5 galibiyet, 0 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 15 puan
    2002-2003 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
    2003-2004 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
    2011-2012 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
    2012-2013 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
    2018-2019 sezonu: 4 galibiyet, 0 beraberlik ve 2 mağlubiyet: 12 puan
    2019-2020 sezonu: 2 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 9 puan

    gördüğünüz gibi 2019-2020 sezonu acayip derecede sırıtıyor. bunun birçok nedeni var ama kendimce en önemlilerini ele alayım:

    1-forma adaleti:

    forma adaleti dediğimiz zaman aklımıza hep imparator gelir. semih kaya, emre çolak, ozan kabak gibi oyunculara gencecik yaşta forma vererek adaletli olduğunu gösteriyordu. sadece genç oyuncular içinde değil, burak yılmaz'ın formsuz geçirdiği maçlardan sonra yedek kulübesine alındığı, feghouli'nin sezon başı kampında yeteri kadar çaba sarf etmediği günlerde maç kadrosuna alınmayışını da gördü bu gözler. yani fatih hoca, futbolcularına forma üzerinden mesaj veriyordu ki zaten verdiği mesajlarda istisnasız hep yerine ulaşmıştır. burak yılmaz da fırtına gibi dönmüştür, feghouli'de... ve daha da bir sürü örnek verilebilir.

    bu sezon ise maalesef ki böyle bir durum yok. gerektiği zaman kendi mevkisinde, gerektiği zamanda sol bek veya başka mevkilerde denenen; çıktığı her maçta yetenekleri ölçüsünde elinden gelenin en iyisini yapan linnes kadro dışı kaldı. hazırlık maçlarının yıldızı jimmy durmaz, ligde şu ana kadar toplam 70 dakikayı görmemiştir. seri'nin son haftalarda yükselen grafiğine rağmen haftalardır forma giymeyen belhanda'nın tercih edilmesi, feghouli ve babel'in haftalardır sahada yürümelerini fatih hoca'nın görmezden gelmesi gibi birçok durum mevcut. eskisi gibi mesajlar verilmedikçe, maalesef ki forma için savaşacak futbolcu bulamayacağız. buna bağlı olarak da, saha içinde elinden geleni yapacak futbolcu bulamayacağız.

    2- saha dışı etkenler:

    fatih hoca'nın milli takımdan ayrılış sürecinden bugüne kadar çeşitli kurumlar ve medya sürekli fatih terim'i hedef aldı. fatih hoca'nın, dolayısıyla galatasaray'ın savaşacak cephesi çok fazlaydı ama fatih hoca en önemli cepheyi yani saha içini arka planda tutuyor ve sürekli saha dışındaki olaylara kafa yoruyor. haksız değil, sonuna kadar haklı ama bu süreç en çok bize zarar veriyor. fatih terim konuştukça ceza alıyor ve galatasaray futbol takımı da birçok maçını saha kenarında teknik direktörü olmadan oynuyor. buna bir son vermek lazım. ha ama haksızlıklar karşısında susalım, tek kelime laf etmeyelim diye de bir şey söz konusu olamaz lakin bunu fatih terim'e bırakmadan yönetimin yapmasını çok daha doğru buluyorum. gerçi yönetimimizde bu konularda çok pısırık kalıyor ama dediğim gibi, bizim en çok fatih hoca'ya ihtiyacımız var. bu süreçte kafasını futbola vermesi ve kulaklarını da pamukla tıkaması lazım. sezon sonu olduğunda da, o pamukları çıkarır ve rakiplerimizin .. neyse işte...

    3-taktik ve sistem hataları:

    daha geçen sezon eren derdiyok gol atamıyor diye adamı yerden yere vuruyorduk. ligin gol kralını getirdik, onu da yerden yere vurduk. sonra gittik dünyaca ünlü bir golcüyü aldık, onu da yerden yere vurmamıza az kaldı. neden? çünkü topu ceza sahasına getirebilecek tarzda bir sistemimiz yok. solda babel, sağda ise feghouli oynuyor ama ikisi de ayağına top isteyen ve temposu az oyuncular. hemen arkalarındaki mariano ve nagatomo ise git gel yapabilecek kondisyonlarını kaybeden oyuncular. yani kenar bölgeden alabileceğimiz katkı şu anda minimum seviyede. kenardan gelen ortalar ve ikiye birleri bu sezon yapamıyoruz. ortadan gelmeye kalksak, belhanda'nın buna müsait bir devamlılığı yok. seri'nin ilk haftalarda tökezlemesi ve lemina'nın da henüz 90 dakikayı çıkartamaması gibi sorunlarımız mevcut. yani topu ortanda da ceza alanına getirmek bizim için gene çok zor. bu da bizim her maçtaki kısır döngüyü açıklayan bir durum;

    muslera topu marcao'ya verir, marcao luyindama'ya verir. luyindama nzonzi'ye; nzonzi ise tekrar geriye... veya marcao-luyindama ikilisinden biri defanstan top çıkarmaya çalışır ve kaptırır... bunun nedeni de teknik-taktik çalışmalarının bana göre yapılmaması ve oyuncuya göre sistemin belirlenmesi yerine fatih terim'in daha önceden kafasında belirlediği bir sistemi oyuncularına dayatmaya çalışmasındandır. boşa kaçacak oyuncularımız var, verkaçlarla topu tehlike bölgesine getirebilecek oyuncularımız var, şut tehdidi olan oyuncularımız var... hepsi varsa ve bunları göremiyorsak, sorunu sistemde aramalıyız. sistemimizi futbolculara göre ayarlamadığımız müddetçe, her maçın sonunda birçok futbolcumuzu eleştiririz. sparta prag, inter deplasmanında oyuncu yeteneklerine göre değil, sistemin doğruluğundan dolayı 1 puanı kaptı. hatta son dakikada şanssız bir gol yemeselerdi 3 puanla döneceklerdi. norwich, o günkü doğru sistemiyle city'i 3-2 yendi. keza aynı şekilde granada, bercelona'yı bu sayede yendi. ajax, yıllardır sürdürdüğü sistemi ve bu sistemlerine göre aldığı futbolculardan dolayı şampiyonlar liginde fırtınalar estiriyor. bu yüzden oyuncular mevkilerinde parlıyor ve uçuk rakamlara satılıyor. kısacası, bir mevkiye yetenekli ve tecrübeli birisini almak demek o bölgeyi efektif kullanmak anlamına gelmiyor.

    4- oyuncu değişiklikleri:

    çok alakasız oyuncular çıkarıyoruz. 1-0 önde götürdüğümüz çoğu maçta forvet çıkarıp defans alarak, rakibimizi rahatlatıp deli gibi baskı yiyoruz. bununla birlikte 2. oyuncu değişikliğimizi sürekli 80-85 arası yaparak çok geç kalıyoruz. örnek vermek gerekirse;

    25 ağustos 2019 galatasaray konyaspor maçının ikinci yarısına oyuncu değişikliğiyle başlamış ve golü bulmuşuz. sonrasında ise 75.dakikada seri kırmızı kart görmüş ve 10 kişi devam etmişiz. tabi bu arada da çok fena baskı yiyoruz. seri'nin kırmızı kartından tam 12 dakika sonra forvet çıkarıp, selçuğu oyuna almışız. 90+6'da golü yemişiz.

    22 eylül 2019 yeni malatyaspor galatasaray maçının ilk yarısını 1-0 önde kapatmışız ve ikinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlamışız. 85.dakikada yine bir forvet çıkarıp, jimmy'i oyuna almışız. 4 dakika sonrada golü yemişiz. golü yedikten sonra, yani maçın bitimine 2 dakika kala da alay eder gibi falcao oyuna alınıyor.

    5-yardımcı antrenörler:

    hasan şaş, ümit davala ve levent şahin kenarda yeteri kadar destek veremiyor. çözüm önerileri sunmak yerine, çözümsüzlüğe kafa sallayarak yancılık yapıyorlar. aslında onları suçlamıyorum çünkü fatih terim maalesef ki dediğim dedik bir teknik adam.

    şu da var; hasan şaş ve ümit davala, hoca'nın gerginliğini çok daha fazla arttırıyorlar. gergin geçen bir maçta, fatih hoca'nın sinirini yatıştırmak yerine kendileri de sinirlerini zapt edemiyor ve ortalık çok daha fazla gerginleşiyor. özellikle hasan şaş, futbolculuğundaki asiliğini bir kenara bırakıp antrenör olduğunu unutmamalı.

    benim aklıma gelenler şimdilik bunlar... ha ama şunu da eklemek isterim;

    şu zorlu süreçte hala "fatih terim istifa!" diyenleri anlamıyorum. evet oyunumuz kötü, evet ışık vermiyoruz ama başımızda çok büyük bir teknik adam var. formsuz olabilir ama toparlayacaktır. kredisi öyle 3-5 maçla bitmez. fatih hoca 2017'de gelmeden önce beşiktaş şenol güneş yönetiminde ligde 2 yıl üst üste şampiyon oldu. fatih terim bize geldiğinde taraftar grupları "hoşgeldiniz dediklerinizi güle güle uğurluyoruz" diyerek laf attı ama aradan geçen 2 yılda şenol güneş yuhalandı ve ardından kaçtı. fikret orman istifa etti, abdullah avcıda istifanın eşiğinde. fenerbahçe'de ise aykut kocaman gönderildi, cocu gönderildi, ali koç'un başkanlığı kısa sürede sorgulanır hale geldi... bunların hepsi galatasaray'ı şampiyon yapan fatih terim sayesinde oldu. istediğimiz puanları alamadık ama psikolojik üstünlük halen bizde. bu psikolojik üstünlüğümüzü, şampiyonluk yürüyüşümüzü de "fatih terim istifa!" diyerek baltalamayalım.
  • 23972
    ünal aysal ile sıkıntılı ayrıldı. sonra gitti demirören ile basın menuplarına poz verdi. yetmedi demirören'in ünal aysal'a laf atmasına da izin verdi. daha sonra milli takım mecarası da fiyasko ile sonuçlandı yolu tekrar galatasaray'a düştü. şimdi geldiğimiz noktada saçma sapan bir arda turan ısrarı yüzünden son yıllarda ülkemizin gördüğü kulüp başkanları arasında en saygılı, efendi diyeceğimiz mustafa cengiz gibi bir isimle de ters düşmeyi bunu da medya önünde yapmaktan çekinmedi.

    şimdi herkes hatalı herkes suçlu aralarında en çok galatasaraylı en çok kulübünü seven ve en haklı sen mi varsın hoca? ben buna inanmıyorum.

    ayrıca şunu acayip merak ediyorum. şu an milli takımda işler yolunda gitmeseydi ve bugün yapılan mustafa cengiz açıklamaları sonrası fatih terim istifa edip 1-2 hafta içinde milli takım için nihat özdemir gibi bir isim ile basın mensupları karşısında olmaz mıydı?

    işte ben buna kesinlikle hayır cevabını rahatlıkla veremediğim için sinyoru sevmiyorum.
  • 23527
    ah hocam nasıl bilemezsin onyekuru'nun sıtma olacağını? biz sana kahinsin diye hocamızsın diyorduk yoksa niye diyelim ki.* takımdaki en büyük sıkıntı durağan oyuncularken* bu durağan oyunculardan babel'i gönderiyor, yerine pırpır onyekuru'yu getiriyorsun diye eleştiriliyorsun. üstelik bir diğer aldığın kanat oyuncusu sekidika sol kanat da oynayabiliyorken, son maçlarda ömer bayram'ı sol kanat gibi oynatıyorken sol kanat kalmadı takımda diye eleştiriliyorsun. ilginç...
  • 7680
    ben bir sosyalistim ve üstüne de kürdüm evet dolaysıyla fatih terim figürü salt toplumsal olarak benim reel hayatta karşı karşıya geldiğimde birbirimizin varlığına tahammül edemeyecek kadar iğrenç bir dünya görüşünü temsil ediyor benim için. en yakın arkadaşı'nın doksanlı yıllarda benim yaşadığım coğrafyayı ne hale getirdiği herkesçe bilinmesine rağmen galatasaraylılık duygum belki de uğrunda ölüme gidecek kadar çok kutsadığım beni ben yapan değerlerin bile önüne geçmişti ki ben artık fatih terim'i bunların tamamen dışında galatasaray'ı kupadan kupaya, başarıdan başarıya taşıyan ve bize çağ atlatan bir hoca olarak görüyordum, görmek istiyordum ortada bu kadar aleni gerçekler varken. ve evet ben galatasaraylılık aşkıyla kendi değerlerimden taviz verme noktasına bile gelirken terim ne yaptı peki son 2 senedir galatasaray'ın kökünü kazımak için yapmadığı şerefsizlik kalmayan şike aklayıcı iğrenç bir düşünce yapısı uğruna önce bizi yarı yolda bıraktı sonra kim ne derse desin kendini kovdurup istediğini elde etti ve totalde 7 yıllık 35 milyon euro'ya çaktı imzayı. hele galatasaray'da 3 milyon euro almasına rağmen sevabına çalışır gibi demagojik söylemlerinden sonra o kahrolası milliyetçilik virüsünü kimseye bırakmamaya and içmiş karakter örüntüsünden sonra memleketin yüzde 95'inin rüyasında göremeyeceği kadar korkunç bir para karşılığı bu göreve soyunması artık sözün bittiği yerdir. dün ağar'ın, yılmaz'ın yanındayken bugünde en kudretli ismin yanı başında yer alıp her dediğini harfiyen uygulayan, aslolan galatasaray'dır deyip galatasaray düşmanlarıyla 40 yıllık dost gibi poz veren, en büyük milliyetçi benim diyip asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir ülkede 35 milyon euro'nun altına imza atan biri benim için geçtim galatasaraylılığı karakter bazında dibe vurmuştur hem de en dibe. ve bir de halen tüm bu tablo ışığında onu koşulsuzca destekleyen zihinlerin şikeci aziz yıldırım'ı destekleyen fenerlilerden tek farkı hasbelkader galatasaraylı oluşlarıdır. ve evet farkındaydık biliyorduk ama bundan sonra şunu çok iyi biliyorum ki galatasaray'ı gerçekten seven ne terim ne futbolcular ne yönetim kurulu ne de kongre üyelerdir sadece ben ve benim gibi 3 kuruş parayla hayataını galatasaray üzerine bina eden o sevinince tüm dertlerini unutan o yenilince üzüntüden kahrolan milyonlarca emekçi galatasaray taraftarıdır gerisiyse hepsi galatasaray'ı değil gücü,parayı,rahatı ve statü'yü seven pragmatistlerdir.
  • 30917
    --- alıntı ---
    baba rockefeller, hani şu yeryüzünün gelmiş geçmiş en zengin adamı olarak ünlenen, petrol ve çelik ve banka imparatoru john davison rockefeller 98 yaşında, artık pilinin bittiği günlerde yatağa düşmüş. en iyi hastanelerde en ünlü doktorlar, hemşireler, hastabakıcılar etrafında pervane. oğulları “biricik babalarının” üzülmemesi, mutlu olması için sahibi oldukları büyük gazetelerden birine talimat vermişler. her gün baba rockefeller için tek (evet tek) bir nüsha gazete basılıyormuş. haberiyle, köşe yazarları ile, hava durumu, ekonomi, dışpolitika, sanat kültür, spor, magazin sayfalarıyla sahici bir gazete.

    baba rockefeller her sabah gazetesini okumuş, ölene kadar mutlu, çok çok çok mutlu olmuş ve anlaşılan mutlu ölmüş.
    --- alıntı ---

    sanırım bana haber verilmediğinden olayı anlayamadım. yönetimiyle, taraftarıyla fatih terim için kendi çapımızda bir pembe gazete işine giriştik de herkese söylenmedi sanki. bir tutturduk "ne istersen alalım hocam, kimi istersen alalım hocam, en büyük sensin hocam, al kulüp de senin her şey de senin, sen yoksan zaten kapatalım dükkanı, al sana başkan, al sana oyuncu, sen yoksan bizde yokuz" artık kendimizi delirtmemize bir tık kaldı. yani bunun bir sonrası istatistiklere, gerçeklere sırtımızı dönüp "hocam dünyanın en çok koşan takımını yarattı, hocam dünyanın en iyi futbolunu oynatıyor" diyerek pespembe bir dünyada yaşamak. hayır senelerdir ortada gözle görülür bir damla umut veren veri de yok kim yaratıyor bu güzel dünyayı, kim çizdi bu resmi?

    7/24 hocayı güzelleyip, hocanın koşulşuz, şartsız her dediğinin yapıldığında daha başarılı olunacağı inancı nereden geliyor ben onu da anlamıyorum. ben tam tersi bu anahtar teslim etme olayının hocayı daha çok gerip, kötü etkileyeceğini düşünüyorum. çünkü bu sefer ihale sadece kendi üstünde, topu atacak biri yok ki bunu maç içindeki hareketlerinden ve sonrasındaki röportajlardaki gerginliğinden hissedebiliyorum.

    28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçında sadece bisiklet sürüp maça çıkan diagne takımda en sivrilen adam, konyaspor'a kiralık gönderilen sekidika en dikkat çeken isim ki konya'da bile bu kadar dikkat çekmiyordu. bak sadece bu tablo adamı kahreder, oturduğu yerde ağlatır. bu tablo bana umut vermiyor, hayal kurdurtmuyor.

    yahu rakip bizim takımı alenen yerlerde sürüyor, mecazi anlamda değil gerçekten tutup yerlerde sürüyor. 180 dakikada kaleyi karşımıza alıp şut bile çekemedik, sanırsın 1950lerin efsane macaristan'ına karşı oynuyoruz. kim geldiyse geri gitmiş, avrupa'nın en az koşan takımlarındanız, taç atışı hatasından 1 golle şampiyonluk vermişiz aynı hata 2 ay sonra tekrarlanıyor bu sefer tur veriyoruz, oyun doğaçlama oynanıyor, bir dirhem olsun ışık yok ama hala "hoca çok iyi sistem kuracak, geleceğin takımı geliyor, 3 yıl bekleyin" demeyen düşman ilan ediliyor. arkadaş siz karanlıkta mutlu oluyorsunuz diye herkes neden gözlerini kapatmak zorunda? hocanın bir şey vadedecek durumu yok! hocanın kendi de değişmiş, futbol da değişmiş, futbolcular da değişmiş. fatih terim'in takımında feghouli gibi ısınan birisini hayal edebilir miydiniz? yetemiyor, yetişemiyor adam, olmuyor belli ki.

    transfer döneminin sonuna kadar istediği isimler alındıktan sonra son gün bana artık müsade deyip giderse verebileceği en büyük katkıyı vermiş olur ve gerçekten yeniden yapılanmış oluruz. zira adını ne koyarsanız koyun bu ezik, niteliksiz, kişiliksiz oyun tarzı takımın genlerine işlemiş durumda. teknik heyetin yetersizliğini de ortadan kaldırmadan buna yapılanma denemez. yoksa istediğin kadar adam al, 5er 10ar milyon euro verilen oyuncuların tenekeye dönüşüşünü 3 sene izleriz usul usul.
  • 20866
    ergin ataman'ı bilir misiniz?
    bilirsiniz tabii...
    peki, hatırlar mısınız ergin hocanın kazandığı türkiye basketbol şampiyonluğunu...
    hani bir kaç ay evvel kazandığı kupayı...
    yere göğe sığdırılamayan, büyük bütçelerle kurulan orbadoviç'in fenerbahçesi karşısında kazandığı "efsanevi" şampiyonluk...
    hani bütün final serisi boyunca iç saha dış saha fenerbahçe seyircisinin ergin ataman'a küfrettiği ve basketbol federasyonunun son maçta fenerbahçe taraftarına ceza verip, maça saatler kala "seyircisiz" oynama cezasının kaldırıldığı final maçı...
    hani finalin serisinin son iki maçı evvel fenerbahçe başkan yardımcısının basın toplantısı ile ergin ataman'ı "karalayıp", kendi taraftarını "akladığı" seri...
    ne yapmıştı ergin ataman... federasyonun aldığı kararı protesto etmek için maç boyunca "bench"te oturmuş, molalarda yardımcıları takıma taktik vermiş, ergin hoca saha kenarında bir seyirci gibi olan biteni izlemiş ama efes'in basketbolcuları obradoviç tarafından büyük hırsla yönlendirilen rakibini "sürklase" etmişti...
    ergin ataman'ı saf dışı bırakmak kupa almak için "ne yazık ki?!" işe yaramamıştı...
    ama...
    maalesef ders alan yok ki bu işlerden...
    şimdi de fatih terim'i "oyunun dışına" alıp galatasaray'ı "öksüzleştirmenin" uzun yıllar hasret kaldıkları şampiyonluk kupasını kaldırmak için işlerini kolaylaştıracağını düşünüyor bazı "profesyonel organize kötüler"...
    transfer dönemi boyunca arzu ettikleri topçuları alamayan lakin galatasaray'ın "az parayla çok oyuncu" aldığı yaz dönemini bir de dünyaca ünlü golcü falcao transferi ile kapaması sonrası " ulan bu adamları durdurmak lazım" diyen rakipler basarlar düğmeye ve fatih terim'e nedeni belli olmayan 4 maçlık men cezası çıkıverdi disiplin kurulundan... işin daha vahim ve ilginç kısmı da cezanın 19.05 saatinde açıklanması...
    hesap da öyle güzel yapılmış ki, disiplin kurulu 4 maç ceza yazmış, galatasaray buna itiraz eder tahkime giderse, onlar da 1 maç göstermelik taraftarın gazını alır ve fatih terim fenerbahçe maçında takımının başında olamaz...
    hesap bu mu?
    olsun be...
    ergin ataman nasıl oturarak kazandıysa, fatih terim olmadan da galatasaray ali sami yen'de rakibini boğacaktır...
    hoca yedek kulübesine ceketini assa bile galatasaray o derbiyi kazanıp, "oyunu bozacaktır"...
    ve mayıs ayında yine galatasaray şampiyonluk turu atarken, "bazıları" her zaman yaptıkları gibi taraftarlarını hangi masallarla uyutacaklarını düşünüp duracaklar...

    kaynak ve fotoğraflar: https://ultrasmovement.blogspot.com/...-ve-fatih-terim.html
  • 23445
    arda turan ve mustafa cengiz özelinde çok boş bir açıklama yapan teknik direktör. bu sezon zaten genel olarak bir konuşma sıkıntısı var hocanın. maç önü, sonu, basın toplantısı, röportaj fark etmiyor kendisine. o kadar yanlış şeyler konuşuyor ki, basına da malzeme çıkıyor.

    sanki mustafa cengiz çıkmış arda'ya sövmüş, fatih terim ben öyle demezdim diyor. ya hocam sen şu saha içine bak allah aşkına, orayı bir hallet sonra polemik peşinde koşarsın.
  • 23448
    --- alıntı ---

    "başkanımızın yerinde olsam arda için o cümleyi kullanmazdım. eğer bir oyuncu galatasaray'a hizmet etmişse, altyapıdan yetişip giderken birçok para kazandırmışsa o cümleyi kurmaktan imtina ederim"

    --- alıntı ---

    mustafa cengiz "arda gündemimizde yok" dememeliymiş. imtina etmesi lazımmış.

    peki fatih terim;

    sen neden galatasaray'ı ekonomik olarak rahatlatan, riva ve florya peşkeşlerini iptal edip florya'yı tekrar kazandıran, sportif başarı sağlamak için sana her türlü transferi yapan adama, başkana niye akıl veriyorsun?

    bir söz vardır; bir insana başkaları yanında verilen öğüt , öğüt değil hakarettir diye... 1 değil, 2 değil, defalarca kez başkanı medya önüne, kurtlar sofrasına atıyorsun. daha önce "eleman" denmesine kızdın ve ünal aysalla kavga edip yıldırım demirören gibi galatasaray düşmanı bir adamla kol kola girdin. şimdi de hiç değmeyecek bir adam için başkanına laf atıyorsun...

    1 kez elin öpüldü diye, yüzyıllık çınarın başkanlık makamına had bildirmeye çalışıyorsun. imparatorsun, efsanesin ama duracağın yeri bilmiyorsun hocam.
  • 34217
    öncelikle şunu tüm samimiyetimle ve tüm temiz kalbimle söylemek isterim ki bu yazacağım, daha doğrusu yazmaya çalışacağım yazı hiçbir kişiye cevap olmayıp, hiç bir tartışmaya çekilemeyecek saflıkta bir yazı olacak.
    tamamen kendi duygularımı yüreğimden koptuğu gibi yazıya dökeceğim, tabii ki başarabilirsem.
    futbol, taktik, teknik, transfer konuşmayacağım.
    güncel spor gündeminden bahsetmeyeceğim.
    sadece imparatordan, fatih terim'den bahsedeceğim.
    canım hocam bir daha galatasaray teknik direktörü olur mu, bu konuda tahmin yürütemiyorum açıkçası.
    ben de bu nedenle kendisiyle ilgili hislerimi anlatacağım, ona olan sevgimden bahsedeceğim.
    beni bilen bilir, fatih hocayı çok ama çok severim.
    pek doğaldır ki fatih terim'in galatasaray'ın başındayken elde ettiği başarılar, kendisinin tanınmasını, övülmesini sağladı.
    ancak benim hocaya olan sevgimin nedeni salt futbolla ilgili değil.
    benim ona olan sevgim, onun sadece yeşil sahanın kenarında durmasıyla ilgili.
    yani o bana yetiyor.
    maçlardan önce maçla ilgili yaptığı ön konuşmaları, maçlardan sonra basın toplantıları bana yetiyordu.
    herhangi bir şekilde onun sesini duymak bana yetiyor.
    yani nasıl anlatılır bilmiyorum, hocadan bir aile sıcaklığı hissediyorum.
    küçükken, televizyonun sesini iyice açar ve kulağımı televizyon hoparlörünüe bitiştirip hocamın konuşmalarını dinlerdim.
    o kadar zaman geçti, yirmi dokuz yaşına geldim ama hala onun maç öncesi ve sonrası konuşmalarını bekledim bir çocuk saflığında.
    maç sabahı, "bugün maç bitecek ve hocamı dinleyeceğim." der ve mutlu olurdum.
    engelliler, genellikle onları hayata daha çok bağlayacak, sıkı sıkı tutunduracak sebepler ararlar.
    fatih hocam, sözünü ettiğim sebebim oldu benim.
    beni hayata daha da çok bağladı, beni mutlu etti, yüzümü güldürdü.
    onu çok ama çok özleyeceğim.
    en azından belli bir süre boyunca haftada en az bir kere olmak kaydıyla maç önü ve sonu açıklamaları olmayacak.
    siz nasıl ki sevdiğiniz bir insanı görünce mutlu oluyorsunuz, ben de sesini duyunca mutlu oluyorum hocamın.
    bu mutluluğun sebebi yok, mutlu oluyordum işte, var mı ötesi, skordan bağımsız olarak, hocamın ne dediğinden bağımsız olarak mutlu oluyordum.
    hatta küçük aklımla ondan farklı düşünsemde futbolla ilgili herhangi bir konuda, yine de o konuşunca mutlu oluyordum.
    evet hocam itiraf ediyorum, seni eleştirdim yakın zamanda.
    28 aralık 2021 galatasaray denizlispor maçında ve 8 ocak 2022 galatasaray giresunspor maçında oyunumuzu beğenmedim ve söylendim kendi kendime.
    eleştiri tabii ki son derece doğal ve olması gereken bir durum, bu konuda şüphe yok.
    ama nedense maçlardan sonra yatağa girince kendimi tuhaf hissettim, "yahu o kadar sevdiğin insan, canı sağ olsun hocanın, boş ver." dedim, belki de pişmanlık duygusuna kapıldım.
    sen de elinden geleni yaptın, en iyisini istedin hocam, tüm emeklerin için sağ ol.
    şu anda, sözünü ettiğim maçları aklıma getirince aslında fikrimde gerçekten değişiklik yok, her ikisinde de kötü oynadık ama hocama kıyamıyorum işte.
    ona çok alışmıştım, dile kolay tam dört yıl.
    ben futbolu düzenli olarak 2001'den beri takip ediyorum.
    bu süre zarfında galata saray'da rekor teknik direktörlük süresi fatih terim'e ait, demin de söylediğim gibi tamı tamına koca dört yıl.
    iki gün önce bitti ama başlayışı sanki iki gün önce değil de dün gibi.
    yani mesele gerçekten senin görevine devam edip etmemen değil hocam benim için.
    bir daha periyodik olarak senin sesini duyamayacak olmaktan korkuyorum ben.
    bir aile büyüğüm gibi seviyorum seni aslan hocam.
    sen benim hayatıma nüfuz ettin.
    çocukluğumdan bu ana dek defalarca rüyalarıma girdin.
    nasıl söylesem, ne desem gerçekten bulamıyorum o cümleyi, anlatamıyorum işte.
    sanki bir akrabam temelli yurt dışına yerleşmiş gibi mi desem, işte ona benzeyen veya tam olarak benzemeyen bir şey.
    ben bir aile kurabileceğime, birinin benle aile kurmak isteyeceğine pek inanmıyorum, bu yüzden seni torunlarıma anlatma şansı bulamayacağım ama dilim döndüğünce herkese anlatacağım.
    ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum veya anlatabiliyorsam kaç kişi anlar, bundan da emin değilim.
    insanın boğazı düğümleniyor, bir yumru oturuyor boğazına.
    bir hafta önce falan "top kaleye girmiş girmemiş bırak bunları, fatih hocanın saha kenarında olduğu dönemin tadını çıkar, giderse üzülürsün bak." demiştim kendi kendime.
    hakikaten de öyle oluyormuş.
    bu yazdıklarım fazla duygusal, manasız, saçma gelebilir, saygı duyarım, zaten benim amacım tartışma açmak falan değil, tertemiz duygularımı anlatmak.
    bildiğimiz gibi rahmetli talat amcamız engelli bir bireydi.
    ben de kendi engelimle onun engelini özdeşleştirerek, hocanın talat amca'ya sahip çıkmasını, "babamı başımın üzerinde taşırım." demesini hep düşünür, çok duygulanırdım.
    hocamın engellilere olan yaklaşımından çok etkilenirdim, hala da etkileniyorum tabi.
    onunla tanışmaya gittiğimde florya'ya, fıtık ameliyatından çıkalı bir ay kadar olmuştu ve ona rağmen benle hatırı sayılır bir süre sohbet etmişti.
    bana kendi formasından hediye etmişti.
    merdivenleri inerken takılmayayım diye tek tek tarif etmişti yolu.
    onun elini öpmeye çalışmıştım, izin vermemişti mütevazilik göstererek.
    inşallah yakın bir zaman içinde yine görüşeceğim hocayla.
    onun sesini duyacağım, onunla sohbet edeceğim.
    sonra da ne kadar olduğunu bilmediğim bir süre onu özlemeye devam edeceğim.
    canım hocam, neden oluyor, nasıl oluyor bilmiyorum ama seni çooooooook özlüyorum şimdiden.
    sen biz galatasaraylıların hayatına 1974'te, benim hayatıma da küçük bir çocukken girdin.
    allah uzun ömür versin sana.
    yaşadığın müddetçe lütfen çıkma hayatımızdan.
    lütfen kendini özletme aslan hocam.
    teknik direktörlüğü bırakacaksan veya futbolun içinde kalmayacaksan da arada bir video falan çek, herhangi bir konu hakkında konuş ki senin sesini duyayım, mutlu olayım. :)
    sen galatasaraylı fatihsin, sen bir ekolsün, yapacağın her işin en iyisini elinden geldiğince yapmaya çalışırsın, tüm galatasaraylılar gibi bunu biliyorum ben.
    yeter ki sen kendini özletme, ister gezi programı yap, ister başka bir şey, illa ki futbol olmasına da gerek yok, sen ne anlatırsan anlat, ben dinlerim seni.
    sana hoşça kal demek istemiyorum aslan hocam, bir gün, illa ki teknik direktör olman şart da değil, yollarımızın kesişeceğine inanıyorum ben.
    senden tek isteğim eğer kabul edersen, kendini özetme.
    sağlıkla kal hocam benim.
    sağlıkla kal galatasaraylı fatih.
App Store'dan indirin Google Play'den alın