21250
galatasaray'ın başında olduğu yıllarda ilk 6 haftada ne kadar puan aldığına bakalım:
1996-1997 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
1997-1998 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
1998-1999 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
1999-2000 sezonu: 5 galibiyet, 0 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 15 puan
2002-2003 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
2003-2004 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
2011-2012 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
2012-2013 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
2018-2019 sezonu: 4 galibiyet, 0 beraberlik ve 2 mağlubiyet: 12 puan
2019-2020 sezonu: 2 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 9 puan
gördüğünüz gibi 2019-2020 sezonu acayip derecede sırıtıyor. bunun birçok nedeni var ama kendimce en önemlilerini ele alayım:
1-forma adaleti:
forma adaleti dediğimiz zaman aklımıza hep imparator gelir. semih kaya, emre çolak, ozan kabak gibi oyunculara gencecik yaşta forma vererek adaletli olduğunu gösteriyordu. sadece genç oyuncular içinde değil, burak yılmaz'ın formsuz geçirdiği maçlardan sonra yedek kulübesine alındığı, feghouli'nin sezon başı kampında yeteri kadar çaba sarf etmediği günlerde maç kadrosuna alınmayışını da gördü bu gözler. yani fatih hoca, futbolcularına forma üzerinden mesaj veriyordu ki zaten verdiği mesajlarda istisnasız hep yerine ulaşmıştır. burak yılmaz da fırtına gibi dönmüştür, feghouli'de... ve daha da bir sürü örnek verilebilir.
bu sezon ise maalesef ki böyle bir durum yok. gerektiği zaman kendi mevkisinde, gerektiği zamanda sol bek veya başka mevkilerde denenen; çıktığı her maçta yetenekleri ölçüsünde elinden gelenin en iyisini yapan linnes kadro dışı kaldı. hazırlık maçlarının yıldızı jimmy durmaz, ligde şu ana kadar toplam 70 dakikayı görmemiştir. seri'nin son haftalarda yükselen grafiğine rağmen haftalardır forma giymeyen belhanda'nın tercih edilmesi, feghouli ve babel'in haftalardır sahada yürümelerini fatih hoca'nın görmezden gelmesi gibi birçok durum mevcut. eskisi gibi mesajlar verilmedikçe, maalesef ki forma için savaşacak futbolcu bulamayacağız. buna bağlı olarak da, saha içinde elinden geleni yapacak futbolcu bulamayacağız.
2- saha dışı etkenler:
fatih hoca'nın milli takımdan ayrılış sürecinden bugüne kadar çeşitli kurumlar ve medya sürekli fatih terim'i hedef aldı. fatih hoca'nın, dolayısıyla galatasaray'ın savaşacak cephesi çok fazlaydı ama fatih hoca en önemli cepheyi yani saha içini arka planda tutuyor ve sürekli saha dışındaki olaylara kafa yoruyor. haksız değil, sonuna kadar haklı ama bu süreç en çok bize zarar veriyor. fatih terim konuştukça ceza alıyor ve galatasaray futbol takımı da birçok maçını saha kenarında teknik direktörü olmadan oynuyor. buna bir son vermek lazım. ha ama haksızlıklar karşısında susalım, tek kelime laf etmeyelim diye de bir şey söz konusu olamaz lakin bunu fatih terim'e bırakmadan yönetimin yapmasını çok daha doğru buluyorum. gerçi yönetimimizde bu konularda çok pısırık kalıyor ama dediğim gibi, bizim en çok fatih hoca'ya ihtiyacımız var. bu süreçte kafasını futbola vermesi ve kulaklarını da pamukla tıkaması lazım. sezon sonu olduğunda da, o pamukları çıkarır ve rakiplerimizin .. neyse işte...
3-taktik ve sistem hataları:
daha geçen sezon eren derdiyok gol atamıyor diye adamı yerden yere vuruyorduk. ligin gol kralını getirdik, onu da yerden yere vurduk. sonra gittik dünyaca ünlü bir golcüyü aldık, onu da yerden yere vurmamıza az kaldı. neden? çünkü topu ceza sahasına getirebilecek tarzda bir sistemimiz yok. solda babel, sağda ise feghouli oynuyor ama ikisi de ayağına top isteyen ve temposu az oyuncular. hemen arkalarındaki mariano ve nagatomo ise git gel yapabilecek kondisyonlarını kaybeden oyuncular. yani kenar bölgeden alabileceğimiz katkı şu anda minimum seviyede. kenardan gelen ortalar ve ikiye birleri bu sezon yapamıyoruz. ortadan gelmeye kalksak, belhanda'nın buna müsait bir devamlılığı yok. seri'nin ilk haftalarda tökezlemesi ve lemina'nın da henüz 90 dakikayı çıkartamaması gibi sorunlarımız mevcut. yani topu ortanda da ceza alanına getirmek bizim için gene çok zor. bu da bizim her maçtaki kısır döngüyü açıklayan bir durum;
muslera topu marcao'ya verir, marcao luyindama'ya verir. luyindama nzonzi'ye; nzonzi ise tekrar geriye... veya marcao-luyindama ikilisinden biri defanstan top çıkarmaya çalışır ve kaptırır... bunun nedeni de teknik-taktik çalışmalarının bana göre yapılmaması ve oyuncuya göre sistemin belirlenmesi yerine fatih terim'in daha önceden kafasında belirlediği bir sistemi oyuncularına dayatmaya çalışmasındandır. boşa kaçacak oyuncularımız var, verkaçlarla topu tehlike bölgesine getirebilecek oyuncularımız var, şut tehdidi olan oyuncularımız var... hepsi varsa ve bunları göremiyorsak, sorunu sistemde aramalıyız. sistemimizi futbolculara göre ayarlamadığımız müddetçe, her maçın sonunda birçok futbolcumuzu eleştiririz. sparta prag, inter deplasmanında oyuncu yeteneklerine göre değil, sistemin doğruluğundan dolayı 1 puanı kaptı. hatta son dakikada şanssız bir gol yemeselerdi 3 puanla döneceklerdi. norwich, o günkü doğru sistemiyle city'i 3-2 yendi. keza aynı şekilde granada, bercelona'yı bu sayede yendi. ajax, yıllardır sürdürdüğü sistemi ve bu sistemlerine göre aldığı futbolculardan dolayı şampiyonlar liginde fırtınalar estiriyor. bu yüzden oyuncular mevkilerinde parlıyor ve uçuk rakamlara satılıyor. kısacası, bir mevkiye yetenekli ve tecrübeli birisini almak demek o bölgeyi efektif kullanmak anlamına gelmiyor.
4- oyuncu değişiklikleri:
çok alakasız oyuncular çıkarıyoruz. 1-0 önde götürdüğümüz çoğu maçta forvet çıkarıp defans alarak, rakibimizi rahatlatıp deli gibi baskı yiyoruz. bununla birlikte 2. oyuncu değişikliğimizi sürekli 80-85 arası yaparak çok geç kalıyoruz. örnek vermek gerekirse;
25 ağustos 2019 galatasaray konyaspor maçının ikinci yarısına oyuncu değişikliğiyle başlamış ve golü bulmuşuz. sonrasında ise 75.dakikada seri kırmızı kart görmüş ve 10 kişi devam etmişiz. tabi bu arada da çok fena baskı yiyoruz. seri'nin kırmızı kartından tam 12 dakika sonra forvet çıkarıp, selçuğu oyuna almışız. 90+6'da golü yemişiz.
22 eylül 2019 yeni malatyaspor galatasaray maçının ilk yarısını 1-0 önde kapatmışız ve ikinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlamışız. 85.dakikada yine bir forvet çıkarıp, jimmy'i oyuna almışız. 4 dakika sonrada golü yemişiz. golü yedikten sonra, yani maçın bitimine 2 dakika kala da alay eder gibi falcao oyuna alınıyor.
5-yardımcı antrenörler:
hasan şaş, ümit davala ve levent şahin kenarda yeteri kadar destek veremiyor. çözüm önerileri sunmak yerine, çözümsüzlüğe kafa sallayarak yancılık yapıyorlar. aslında onları suçlamıyorum çünkü fatih terim maalesef ki dediğim dedik bir teknik adam.
şu da var; hasan şaş ve ümit davala, hoca'nın gerginliğini çok daha fazla arttırıyorlar. gergin geçen bir maçta, fatih hoca'nın sinirini yatıştırmak yerine kendileri de sinirlerini zapt edemiyor ve ortalık çok daha fazla gerginleşiyor. özellikle hasan şaş, futbolculuğundaki asiliğini bir kenara bırakıp antrenör olduğunu unutmamalı.
benim aklıma gelenler şimdilik bunlar... ha ama şunu da eklemek isterim;
şu zorlu süreçte hala "fatih terim istifa!" diyenleri anlamıyorum. evet oyunumuz kötü, evet ışık vermiyoruz ama başımızda çok büyük bir teknik adam var. formsuz olabilir ama toparlayacaktır. kredisi öyle 3-5 maçla bitmez. fatih hoca 2017'de gelmeden önce beşiktaş şenol güneş yönetiminde ligde 2 yıl üst üste şampiyon oldu. fatih terim bize geldiğinde taraftar grupları "hoşgeldiniz dediklerinizi güle güle uğurluyoruz" diyerek laf attı ama aradan geçen 2 yılda şenol güneş yuhalandı ve ardından kaçtı. fikret orman istifa etti, abdullah avcıda istifanın eşiğinde. fenerbahçe'de ise aykut kocaman gönderildi, cocu gönderildi, ali koç'un başkanlığı kısa sürede sorgulanır hale geldi... bunların hepsi galatasaray'ı şampiyon yapan fatih terim sayesinde oldu. istediğimiz puanları alamadık ama psikolojik üstünlük halen bizde. bu psikolojik üstünlüğümüzü, şampiyonluk yürüyüşümüzü de "fatih terim istifa!" diyerek baltalamayalım.
1996-1997 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
1997-1998 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
1998-1999 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
1999-2000 sezonu: 5 galibiyet, 0 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 15 puan
2002-2003 sezonu: 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 0 mağlubiyet: 16 puan
2003-2004 sezonu: 3 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 11 puan
2011-2012 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
2012-2013 sezonu: 4 galibiyet, 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 13 puan
2018-2019 sezonu: 4 galibiyet, 0 beraberlik ve 2 mağlubiyet: 12 puan
2019-2020 sezonu: 2 galibiyet, 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet: 9 puan
gördüğünüz gibi 2019-2020 sezonu acayip derecede sırıtıyor. bunun birçok nedeni var ama kendimce en önemlilerini ele alayım:
1-forma adaleti:
forma adaleti dediğimiz zaman aklımıza hep imparator gelir. semih kaya, emre çolak, ozan kabak gibi oyunculara gencecik yaşta forma vererek adaletli olduğunu gösteriyordu. sadece genç oyuncular içinde değil, burak yılmaz'ın formsuz geçirdiği maçlardan sonra yedek kulübesine alındığı, feghouli'nin sezon başı kampında yeteri kadar çaba sarf etmediği günlerde maç kadrosuna alınmayışını da gördü bu gözler. yani fatih hoca, futbolcularına forma üzerinden mesaj veriyordu ki zaten verdiği mesajlarda istisnasız hep yerine ulaşmıştır. burak yılmaz da fırtına gibi dönmüştür, feghouli'de... ve daha da bir sürü örnek verilebilir.
bu sezon ise maalesef ki böyle bir durum yok. gerektiği zaman kendi mevkisinde, gerektiği zamanda sol bek veya başka mevkilerde denenen; çıktığı her maçta yetenekleri ölçüsünde elinden gelenin en iyisini yapan linnes kadro dışı kaldı. hazırlık maçlarının yıldızı jimmy durmaz, ligde şu ana kadar toplam 70 dakikayı görmemiştir. seri'nin son haftalarda yükselen grafiğine rağmen haftalardır forma giymeyen belhanda'nın tercih edilmesi, feghouli ve babel'in haftalardır sahada yürümelerini fatih hoca'nın görmezden gelmesi gibi birçok durum mevcut. eskisi gibi mesajlar verilmedikçe, maalesef ki forma için savaşacak futbolcu bulamayacağız. buna bağlı olarak da, saha içinde elinden geleni yapacak futbolcu bulamayacağız.
2- saha dışı etkenler:
fatih hoca'nın milli takımdan ayrılış sürecinden bugüne kadar çeşitli kurumlar ve medya sürekli fatih terim'i hedef aldı. fatih hoca'nın, dolayısıyla galatasaray'ın savaşacak cephesi çok fazlaydı ama fatih hoca en önemli cepheyi yani saha içini arka planda tutuyor ve sürekli saha dışındaki olaylara kafa yoruyor. haksız değil, sonuna kadar haklı ama bu süreç en çok bize zarar veriyor. fatih terim konuştukça ceza alıyor ve galatasaray futbol takımı da birçok maçını saha kenarında teknik direktörü olmadan oynuyor. buna bir son vermek lazım. ha ama haksızlıklar karşısında susalım, tek kelime laf etmeyelim diye de bir şey söz konusu olamaz lakin bunu fatih terim'e bırakmadan yönetimin yapmasını çok daha doğru buluyorum. gerçi yönetimimizde bu konularda çok pısırık kalıyor ama dediğim gibi, bizim en çok fatih hoca'ya ihtiyacımız var. bu süreçte kafasını futbola vermesi ve kulaklarını da pamukla tıkaması lazım. sezon sonu olduğunda da, o pamukları çıkarır ve rakiplerimizin .. neyse işte...
3-taktik ve sistem hataları:
daha geçen sezon eren derdiyok gol atamıyor diye adamı yerden yere vuruyorduk. ligin gol kralını getirdik, onu da yerden yere vurduk. sonra gittik dünyaca ünlü bir golcüyü aldık, onu da yerden yere vurmamıza az kaldı. neden? çünkü topu ceza sahasına getirebilecek tarzda bir sistemimiz yok. solda babel, sağda ise feghouli oynuyor ama ikisi de ayağına top isteyen ve temposu az oyuncular. hemen arkalarındaki mariano ve nagatomo ise git gel yapabilecek kondisyonlarını kaybeden oyuncular. yani kenar bölgeden alabileceğimiz katkı şu anda minimum seviyede. kenardan gelen ortalar ve ikiye birleri bu sezon yapamıyoruz. ortadan gelmeye kalksak, belhanda'nın buna müsait bir devamlılığı yok. seri'nin ilk haftalarda tökezlemesi ve lemina'nın da henüz 90 dakikayı çıkartamaması gibi sorunlarımız mevcut. yani topu ortanda da ceza alanına getirmek bizim için gene çok zor. bu da bizim her maçtaki kısır döngüyü açıklayan bir durum;
muslera topu marcao'ya verir, marcao luyindama'ya verir. luyindama nzonzi'ye; nzonzi ise tekrar geriye... veya marcao-luyindama ikilisinden biri defanstan top çıkarmaya çalışır ve kaptırır... bunun nedeni de teknik-taktik çalışmalarının bana göre yapılmaması ve oyuncuya göre sistemin belirlenmesi yerine fatih terim'in daha önceden kafasında belirlediği bir sistemi oyuncularına dayatmaya çalışmasındandır. boşa kaçacak oyuncularımız var, verkaçlarla topu tehlike bölgesine getirebilecek oyuncularımız var, şut tehdidi olan oyuncularımız var... hepsi varsa ve bunları göremiyorsak, sorunu sistemde aramalıyız. sistemimizi futbolculara göre ayarlamadığımız müddetçe, her maçın sonunda birçok futbolcumuzu eleştiririz. sparta prag, inter deplasmanında oyuncu yeteneklerine göre değil, sistemin doğruluğundan dolayı 1 puanı kaptı. hatta son dakikada şanssız bir gol yemeselerdi 3 puanla döneceklerdi. norwich, o günkü doğru sistemiyle city'i 3-2 yendi. keza aynı şekilde granada, bercelona'yı bu sayede yendi. ajax, yıllardır sürdürdüğü sistemi ve bu sistemlerine göre aldığı futbolculardan dolayı şampiyonlar liginde fırtınalar estiriyor. bu yüzden oyuncular mevkilerinde parlıyor ve uçuk rakamlara satılıyor. kısacası, bir mevkiye yetenekli ve tecrübeli birisini almak demek o bölgeyi efektif kullanmak anlamına gelmiyor.
4- oyuncu değişiklikleri:
çok alakasız oyuncular çıkarıyoruz. 1-0 önde götürdüğümüz çoğu maçta forvet çıkarıp defans alarak, rakibimizi rahatlatıp deli gibi baskı yiyoruz. bununla birlikte 2. oyuncu değişikliğimizi sürekli 80-85 arası yaparak çok geç kalıyoruz. örnek vermek gerekirse;
25 ağustos 2019 galatasaray konyaspor maçının ikinci yarısına oyuncu değişikliğiyle başlamış ve golü bulmuşuz. sonrasında ise 75.dakikada seri kırmızı kart görmüş ve 10 kişi devam etmişiz. tabi bu arada da çok fena baskı yiyoruz. seri'nin kırmızı kartından tam 12 dakika sonra forvet çıkarıp, selçuğu oyuna almışız. 90+6'da golü yemişiz.
22 eylül 2019 yeni malatyaspor galatasaray maçının ilk yarısını 1-0 önde kapatmışız ve ikinci yarıya oyuncu değişikliğiyle başlamışız. 85.dakikada yine bir forvet çıkarıp, jimmy'i oyuna almışız. 4 dakika sonrada golü yemişiz. golü yedikten sonra, yani maçın bitimine 2 dakika kala da alay eder gibi falcao oyuna alınıyor.
5-yardımcı antrenörler:
hasan şaş, ümit davala ve levent şahin kenarda yeteri kadar destek veremiyor. çözüm önerileri sunmak yerine, çözümsüzlüğe kafa sallayarak yancılık yapıyorlar. aslında onları suçlamıyorum çünkü fatih terim maalesef ki dediğim dedik bir teknik adam.
şu da var; hasan şaş ve ümit davala, hoca'nın gerginliğini çok daha fazla arttırıyorlar. gergin geçen bir maçta, fatih hoca'nın sinirini yatıştırmak yerine kendileri de sinirlerini zapt edemiyor ve ortalık çok daha fazla gerginleşiyor. özellikle hasan şaş, futbolculuğundaki asiliğini bir kenara bırakıp antrenör olduğunu unutmamalı.
benim aklıma gelenler şimdilik bunlar... ha ama şunu da eklemek isterim;
şu zorlu süreçte hala "fatih terim istifa!" diyenleri anlamıyorum. evet oyunumuz kötü, evet ışık vermiyoruz ama başımızda çok büyük bir teknik adam var. formsuz olabilir ama toparlayacaktır. kredisi öyle 3-5 maçla bitmez. fatih hoca 2017'de gelmeden önce beşiktaş şenol güneş yönetiminde ligde 2 yıl üst üste şampiyon oldu. fatih terim bize geldiğinde taraftar grupları "hoşgeldiniz dediklerinizi güle güle uğurluyoruz" diyerek laf attı ama aradan geçen 2 yılda şenol güneş yuhalandı ve ardından kaçtı. fikret orman istifa etti, abdullah avcıda istifanın eşiğinde. fenerbahçe'de ise aykut kocaman gönderildi, cocu gönderildi, ali koç'un başkanlığı kısa sürede sorgulanır hale geldi... bunların hepsi galatasaray'ı şampiyon yapan fatih terim sayesinde oldu. istediğimiz puanları alamadık ama psikolojik üstünlük halen bizde. bu psikolojik üstünlüğümüzü, şampiyonluk yürüyüşümüzü de "fatih terim istifa!" diyerek baltalamayalım.