• 26
    daha 10 yaşında bir çocukken uefa kupası finalinin olduğu gün tek lokma yemek yiyememiştim heyecandan. akşam annem dayanamayacağımı bildiği için erik kozunu oynamıştı, ama koca tabaktan elime tek bir tane bile almamıştım. ve benim ailemde galatasaraylı bile yoktu. şimdilerde bu durumun nasıl bir saykoluk olduğunu ve bunun daha çok küçükken damarlarıma bir yerlerden bir şekilde girdigini görünce ürküyorum açıkçası:)
  • 28
    (bkz: 21 nisan 2002 galatasaray ankaragücü maçı)

    8 yaşındaydım. o sezonun çoğu maçını izlememiştim bile. zaten izlesem de idrak edecek kapasitede değildim. sonra biraz daha aklım ermeye başladı ve sezonun son 3 maçına yetiştim.* bu maçı babamla kahvede izledik. ankaragücü’nün ne kadar tehlikeli bir takım olduğunu biliyordum. fenerbahçe teknik direktörü werner lorant da son 3 maçımız olan ankaragücü, kocaeli ve yozgatspor maçlarında yenileceğimizi iddia etmişti. o stresle maçı izlemeye başladım. 1-0 öne geçtik ama rakip de teslim olmuyordu. yanımda benden bir iki yaş büyük bir lavuk da babasıyla beraber gelmişti ve habire “ben galatasaraylıyım ama memleketim ankara yenilirsek üzülmem” diyip duruyordu. ben maçı bırakıp çocuğa sarmaya başladım. bıraksalar dalacağım, çocuğa sus lan kes sesini falan diye bağırıyorum sürekli. büyükler falan gülüyor kskajsjsj. en sonunda penaltı oldu 2-0 öne geçtik, çocuğu unutup hayvan gibi sevindim. artık ben de bir fanatiktim.
  • 30
    6 senedir koyu liverpool destekçisiyim. hiçbir maçlarını bu seneye kadar kaçırmıyordum. ynwa ıslıklayan rakip takım taraftarlarına her maç öncesi bi ton küfrederdim.

    şampiyon olur da şampiyonlar ligine gidersek de liverpool ile eşleşirsek ne olur diye düşündüm. kendimi anfield'da hayal ettim öyle bi durumda. ynwa ıslıklayıp bozmak için üçlü çekerken gördüm deplasman tribününde kendimi. orta parmak gösteriyor liverpoollular. nah çekiyoruz biz de.

    orda dedim ki yok aga bu artık işlemiş içime değişmez. psikoloji için, sağlıklı kalmak için uzak durmaya da çalışsan olmuyor. galatasaray'ı silemiyorsun içinden.
  • 36
    birçok durum sayılabilir ama benim anladığım an galatasaray ile ilgili kötü bir durum yaşandığında uyuyamadığımı farkettiğim andır. bu çok istediğimiz bir oyuncuyu alamamamız da olabilir takımın maç kaybetmesi de. aslında kendimi hep fanatik olarak tanımlardım ancak son 2-3 seneye kadar bu uyku problemi de ortaya çıktı ve fanatikliğimin en net göstergesi de bu oldu sanırım.
  • 37
    hayatını fikstürümüzün belirlemesi. şampiyonlar ligi maçımız yüzünden ertesi günkü en önemli dersinin kritik sinavına çalışmayıp iyi notunu berbat etmek mi dersin, en yakın akraban yoğun bakımdayken derbiye kaçma mı dersin ya da ilk iş gününde patronun karşısına çıkıp ertesi gün uzak deplasmana gideceğinden pişkin pişkin iki günlük izin koparmak mı dersin, rasyonel insanın yapmayacağı şeyleri yaptırır bu fanatiklik. ilk yıllarda etrafına durumu izah etmen bazen zor olabilse de mevzu galatasaraysa nasıl bir manyak olduğunu zamanla herkes bildiğinden bu durum kolaylaşıyor.
  • 39
    tarih 17 eylül 1998. ilkokul 5. sınıfa gidiyorum. 15 eylül 1998 günü fenerbahçe evinde parmay'ı 1-0 yenmiş, 16 eylül 1998'de ise galatasaray juventus deplasmanından 2-2'lik beraberlikle dönümüştü. (medya her zamanki gibi fener için destan yazarken bizi gömmüştü.) sınıftaki tek galatasaraylı bendim. fenerli canciğer arkadaşım juventus beraberliği nedeniyle nedeniyle benimle dalga geçiyordu. 2 teneffüs boyunca sinirlerimle oynadı. ben iyice birikmiştim. merdivenden inerken yine dalga geçmeye başladı. (cimbom ezik değil modu açıldı tabi.) o an ona nasıl saldırdığımı tarif edemem. merdivenden aşağıya yuvarladım. önlüğünü ve yakasını paramparça ettim. ağzı yüzü dağıldı. okulda kaos oldu. çocuk savaştan çıkmış gibiydi. normalde de beni dövebilecek fizik güçteydi ama söz konusu galatasaray olunca ben hulk olabiliyorum. önce sınıf öğretmenim beni bir güzel dövdü. sonra müdür yardımcısı dövdü. sonra müdür dövdü. akşam eve gidince çocuğun babası geldi, aileme şikayet etti. ailem çok mahçup olup özür diledi. sonrasında önce annem, sonra babam dövdü. sağlam dayak yedim anlayacağınız. (pişman değilim, aklım halen yapmadıklarımda!) aradan yıllar geçti. arkadaşımın ile halen görüşürüz. erken yaşta doğruyu buldu ve fener ile ilişkisini kesip futboldan tamamen uzaklaştı. evlilik çoluk çocuk derken hayatı düzende. ben halen o 5. sınıf öğrencisi gibi yaşıyorum. dersler ödevler ve galatasaray.
  • 40
    93-94 sezonu manchester deplasmanıdır başlangıcı. erkek ortamında izlediğim ve net hatırladığım ilk maçtı sanırım. tansiyon yüksek olduğu için kadınlar başka bir yerde toplandı. maçı izleyecek galatasaraylı agalar da bizde toplandı. arif'in golünde çok fazla bağırdığı için yeni doğan bebeğini korkutup evden kovulan abi de bize geldi.

    işte o abinin üçüncü golümüzde sevinçten duvara kafa atışında anladım ben bu tutkuyu. bir başkası koridorda koşturuyordu. yani bunca yıl geçti. halen ümit aktan'ın o üçüncü golü anlatışı, sesinin kısılması, o gol sevinci, yaşadığım o sahne bir araya geldiğinde bambaşka hissettiriyor.
  • 41
    kendi açımdan 21 ekim 2000 beşiktaş galatasaray maçıdır.

    amcaoğlum benden beş yaş büyük ve koyu bir beşiktaş taraftarıdır. o dönem maçlar teleon'da yayınlanıyor ve bizde de var. bu ve birkaç yengeler, tanıdıklar maçı izlemeye geldi. birlikte izlemeye başladık. daha sonra ise bu maçı 3-1 kaybetmiştik. amcaoğlumun teyzesi de o an bizim evdeydi. onlar birlik olup benimle dalga geçmeye, kızdırmaya başladılar. daha sonra sinirden ağlamaya başladım. o dönem için çabuk sinirlenip ağlayan bir çocuktum. şimdi geriye dönüp bakınca fanatik olduğum an oymuş meğerse.

    bu maça bu kadar üzülmemin bir diğer sebebi de pascal nouma ile taffarel'in çarpşmasi ve taffi'nin uzun süre sahalardan uzak kalmasıydı. o dönem şampiyonluk biraz da bundan kaçmıştı.
  • 42
    galatasaray'a ait hatirladigim en eski anilardan birisi olan14 haziran 1987 galatasaray gençlerbirliği maçı oynaniyor. 5 yasindayim. uzatma anlarinda 3-2'lik galibiyet golu gelince evin icinde bir anda bagirarak salondan annemlerin yatak odasina kosmaya basliyorum ve yataga yatip hickira hickira agliyorum. annem babam bir sey mi oldu diye telasla beni anlamaya, konusturmaya calisiyorlar. sadece kazandik dedigimi hatirliyorum. babamin yuzundeki hafif tebessumu hic unutmuyorum. sanirim oglunun da kendi takimina gonul vermesi mutlulugu.

    sonra o seneden sonra galatasaray posterine bakarak, futbolcu isimlerini cozumleyip, daha okula gitmeden okuma yazmayi kendi kendime ogreniyorum.

    fanatiklik midir bilmem ama cok sevdigime eminim.
  • 44
    aslında o kadar çok olay var ki, 1989 senesinde 3-0 dan 4-3 yenildiğimiz fenerbahçe maçından sonra 1 hafta okula gitmemiştim, 8 mart 2003 yılında mardin’de askerdeyim. akşam 5-11 arası 6 saat uçaksavar nöbetim var. 19’da fenerbahçe maçımız var. maçın başlamasına 15 dakika kala devriye subayına komutanım bölüğe ineyim bir termos çay alayım gece 11 e kadar bu soğukta çaysız vakit geçmez dedim. oda bana git ama çabuk gel dedi. koskoca teğmeni uçaksavar mevzisine bırakıp 20 dakika hakim tepeden bölüğe inip maçın ilk yarısını izlemiştim. ikinci yarıyıda cep radyomdan dinleyerek mevziye geri dönmüştüm. komutan uyanmış tabi ulan sen çay alma ayağına beni nöbete diktin, maçı izledin dimi diye bi ufak hiddetlendi. komutanım 2-0 öndeyiz dediğimde adamda bi tebessüm olup neyse çay koyda içelim demişti. 2005 yılında kupa finalinde, işler çok yoğundu izin alamamıştım. bende çareyi depocuyu arayıp, kendimi depoya çağırtmıştım. adam eksik mutlaka gelmesi lazım diye beni çağırmışlardı, bende işten çıkıp depoya maçı izlemeye gitmiştim. okula gitmemek, nöbet mevzisinde komutana nöbet tutturmak, işten kaçmak ne ararsan var. daha doğmadan ne olacağım belliymiş. rahmetli dedem adımı metin göbek adımı oktay koymuş.
  • 47
    babam, anne-baba dedirtmeden cimbom dedirtmeye çalışmış ben de çok zorlamamışım cimbom deyip geçmişim.

    maç öncesi uyuyamıyorum, maçı kazanırsak uyuyamıyorum, maçı kaybedersek uyuyamıyorum, rakip takım maçı haksız şekilde kazanırsa uyuyamıyorum. çocukken galatasaray maçlarını izlerken geri düşersek ağlamaya başlardım, babam durmadan sakin ol yeneriz derdi çoğu maçı da yenerdik ama bir şey ifade etmiyordu o an ağlamam gerekiyordu. askerde fenerbahçe deplasmanında mostafa mohamed'in attığı golle kazandığımız maçta kulaklarımı tıkayıp 45 dakika lalalalalala diye saçmaladım da arkadaşlar geldi sakin olsana biraz diye uyardılar, maç bittiğinde fazla ses yaptığımdan ceza yedim.
    süper finalde sahamızda oynanan fenerbahçe maçından sonra ağlamaktan öteki gün okula gidemedim, 18 yaşında hüngür hüngür ağladım.
    daha çok örnek var, arkadaşlarım çoğu gördüğüm en fanatik insansın diyorlar ki doğru diyorlar büyük ihtimal. maç izlerken olabildiğince objektif olmaya da çalışırım ama takımımın hakkı yeniyorsa hiçbir zaman objektifcilik oynamam, çatur çutur hakkını savunurum takımımın, hakemi de yeneceğiz moduna asla girmem, girenleri de asla anlayamıyorum.

    galatasaray bizim canımız, ciğerimiz.
  • 49
    düğün tarihimizin aynı zamanda eşimin de doğum günü olan 10 kasım 2013'teki fenerbahçe galatasaray derbisine denk gelmesiyle düğünü 15 kasım tarihine ertelemiştim. sarı kırmızı sevdam ne doğum günü ne evlilik dinliyor. ömrümüzü verdik biz galatasaray'a. hiç pişman değilim. bir kez daha gelsem dünyaya yine galatasaray derim.

    şereftir seni sevmek!
  • 50
    düşündüm de benim için 8 kasım 2007 galatasaray helsingborg if maçı olabilir.
    10 yaşındaydım. evde d-smart olmadığından maçı gs tv''nin istatistik ekranlı radyo anlatımından takip ediyordum. son dakikalara 3-1 geride girdik. ben salonda koltuktan yere indim, yerde kıvranarak ağlıyorum.

    o sırada benden 6 yaş büyük olan abim eve geldi. beni öyle görünce "mal mısın amk? napıyosun oğlum? hareketlere bak." şeklinde bir tepkisi olmuştu. sanırım o gün farkına varmıştım.
App Store'dan indirin Google Play'den alın