• 1
    benim için şarkılarının orijinallerini unutmaktır.

    sabah işe yürüyerek geldim. yolda ard arda ahmet kaya'dan kum gibi ve haluk levent'ten yollarda bulurum seni şarkılarını dinledim. kulaklarım "acımasız olma şimdi bu kadar" ve "dans ederim hayalinle" duyarken beynim "çocukluk aşkııımsııın" ve "imparator fatih teriiim" olarak algılıyor, bu durumu hiçbir şekilde değiştiremiyorum.

    bunun psikolojideki adı ne merak içindeyim. bilenler yeşillendirsin. *
  • 2
    10-11 sezonu'nda (34 maçta 16 mağlubiyet aldığımız sezon) para verip hemen her maçı izlediğim, bazılarını kahvede izlediğim günlerden birinde, çok kötü oynayıp bir de gol yediğimiz bir maçta, kendi kendime "ne yapıyorum ben burada aq" dediğim bir an vardı.

    o anı unutamıyorum mesela.

    onun dışında bir trabzon maçı hatırlıyorum 90'larda ilk devresini 1-0 yenik kapadığımız bir maçtan mutlak galibiyet almamız gerekiyordu, çok yakın arkadaşımla birlikte comeback yapmak için devre arasında namaz kılmıştık.

    totem işi bizde yeni değil, biz bu piyasaya yeni gelmedik, geri geldik. :p

    maçı da 2-0 kaybetmiştik, allah kabul etsin, o gün namazı bıraktım, totemi bırakamadım :p

    üzülerek söylüyorum ki sanırım her zaman iflah olmaz bir fanatiktim.

    dilerim ilerleyen yıllarda ruh sağlığımı, hayatımı etkilemeyecek yalnızca skorlarla ilgilendiğim, arada özetleri izlediğim bir taraftar olurum, barbarlık zor iş :(
  • 3
    derbi maçlarını kaybettiğimizde sinirden geceleri uyuyamamam ve sahada yapılan haksızlıklara küfürler ederek patlamam dolayısıyla fanatik olduğumu anladım. ama yaş aldıkça futbolcuların benim kadar üzülmediklerini, onların para içerisinde yüzdüklerini idrak ettikçe kendi halime güler hale geldim ve fanatikliği bıraktım.
    bana göre twitterda yapılan saatlerce yorumlar, space odalarındaki konuşmalar tamamen zaman kaybı çünkü hiçbir şey değişmeyecek.
  • 4
    tanıdıkların düğünü galatasaray maçı ile çakışıyorsa düğüne değil, maça giderim.
    ailemden birinin düğünü galatasaray maçıyla çakışıyorsa optimizasyon planı yaparım. ablamın düğünü 12 eylül 1996 constructorul galatasaray maçı ile çakışınca önce maçı izledim, sonra düğüne katıldım.
    aileden birine kız isteme, nişan, bok püsür işleri var ve galatasaray maçı ile çakışıyorsa maça giderim. (bkz: didier drogba'nın akhisar belediyespor'a attığı gol/#2351681)

    yakınlarım genel olarak buluşma vb. organizasyonlarını yaparken önce galatasaray'ın maçı var mı diye fikstüre bakarlar.

    galatasaray ile ilgili sikko ithamlarda bulunan, galatasaray'a küfür eden, galatasaray'ı aşağılamaya çalışan kim varsa her yerden engelleyip hayatımdan çıkardım.

    fbjk taraftarı kişilerle futbol konuşmam. konuşmaya çekmeye çalışırlarsa şans veririm. seviye düşükse anında uzarım.

    ara sıra hiç sebep yokken şampiyonlar ligi marşını son ses açıp arabayla turlarım.

    felipe melo'yu öz kardeşim gibi severim.

    herhangi bir zaman diliminde benimle teması olmuş bir kişi (eski sevgili vb. de dahil), dünyanın neresinde ne yapıyor olursa olsun, bir yerde galatasaray maçı görürse beni hatırlar.
  • 9
    doğduğumda doktorlara hemşirelere üçlü çektirerek çıktığım an anladım fanatik olduğumu. dünyaya gelir gelmez elleri titreterek şaşırtmıştım herkesi. sonra küçücük parmağımı ağzıma götürerek;

    -şiyştttt
    - biy, iki, üyç...

    sağolsunlar onlar da bana ayak uydurmuşlardı.

    sonra başhekim girdi odaya "şiştttttt" dedi önce. biz üçlü çektirecek sandık ama hepimizi fırça manyağı yaptı. babama da o başhekim müjdeyi vermişti.

    - gözünüz aydın, nur topu gibi chucky'iniz oldu.

    kendi göbeğimi de kendim kesmiştim, minnet etmeden.

    tıpkı galatasaray'ın her zaman yaptığı gibi...
  • 12
    üniversite yıllarımda fenerin sevilla'yı elemesi sonrası fener taraftarlarının bir anda avrupada tarihin en başarılı takımı olarak kendilerini görmesi sonrası fanatikleşme dönemim başladı. aslında fanatiklik olarak değil ama tahammülsüzlük dönemi diyelim. dinleyemiyorum mantıksız geliyor anlattıkları her şey. aynı muhabbet halı saha maçı sonrası da açıldı ve bi tane kendini akıllı zanneden dostum uzun uzun anlatıyor tarihte en iyisi biziz bilmem ne. dedi balkan kupasını aldık o sene şampiyonlar ligi düzenlenmedi onun yerine balkan kupası düzenlendi.* bende boş keseden sallamayı sevmediğim için bir ara okumuştum bunları çok şükür. sordum hangi yıl aldınız siz şampiyonlar ligini bilmiyorum diyor. dedim şampiyonlar ligi yerine düzenlenen kupayı aldınız ama tarih yok ilginç. neyse bilgisini verdim şu yıl aldınız o yıl şampiyonlar ligini celtic aldı 3-5 balkan ülkesi avrupaya gidemeyen takımları için kendi arasında düzenledi falan. bozuldu diğerleri güldü sonrasında herkeste bir sessizlik, devamında şakacıklar gerginlikler falan. maalesef girişi gelişmesi sonucu mantıksız olan her şeye tahammül seviyem sıfır. ama bu mantıksızlık futbolla ilgiliyse konu fanatikliğe giriyor ister istemez.
  • 13
    maç var diye eşin, dostun düğününe gitmemek -check-
    kendi düğün gününde maç izlemek -check-
    maç öncesi akşam yemeğine oturamamak -check-
    yenilgi veya beraberlikte ölüye dönmek -check-

    insan bunları yaşarken farkına varamıyor ama sonrasında “napıyorum ben aq” diyor. bunu dedikten sonra da “haklıyım amk bi galatasaray sevdamız var.” diyip geçiyorum.
  • 14
    - puan kaybı yaşayınca sporla ilgili hiçbir programı hatta sözlüğü de günlerce açmıyorum, gece uykum kaçıyor, sabah mutsuz uyanıyorum. 2009'da hamburg'a elendiğimizde bir hafta hayalet gibi gezmiştim.
    - maç seyrederken bazen kalbim o kadar hızlı atıyor ki sarsılıyorum. heyecanlı bir durum varsa hiç yiyip içemiyorum. 2018 ve 2019 final maçlarında iftar davetindeydik, sonuç gelene kadar bir lokma yutamamıştım.
    - ortam ne olursa olsun aklım maçta kalıyor, skoru takip ederken konuşmalara odaklanamıyorum, kuzenin nişanında maç seyrettim.
    - başarılı olunca da benden mutlusu yok. rize'yi son dakikalarda 3-2 yendiğimizde sevinçten uçabilirim gibi gelmişti. 2012 finalinde hüngür hüngür ağladım.
    -ek: asla sarı lacivert giyinmem.

    ben son derece aklı başında biriyimdir normalde. ama galatasaray söz konusu olunca durum bu. bunun psikolojik bir açıklaması olmalı, neden yani? kimseyle dalaşmıyorum, zararım kendime ama neden bu tutku?

    öte yandan, yalnız olmadığımı görmek güzel.
  • 15
    daha once basligin acilmamis olmasina sasirdim.
    bana hep fanatik derlerdi ben de kabul etmezdim. birkac senedir kabul ediyorum, baya fanatik biriyim.
    mevzubahis galatasaray veya alakali olarak fatih terim vs ise babami tanimiyorum, bunlara hakaret eden evime gelen misafirin agzina siciyorum.
    bjk'li bir misafir gelmisti bi kere, yok feto, yok zalat, yok toki arena falan. oyle bi agzina sictim ki, kendime geldigimde esim mutfakta "napiyosun sen ya sakin ol" diye uyarmisti.
    hala gurur duyarim yaptigimdan.

    edit: aklima geldi, yine eve misafir geldigi bir gun, ogrenci evi tabi o zamanlar, gs-liverpool maci var, bizim orta sahada j. ınamoto oynuyo, elemanin biri mac oncesi inamotoyla dalga geciyo, mac basladi, inamoto hayatinin topunu oynadi, 3-2 aldik maci, hatta okan buruk da gol atmisti. o elemana cok yuklendim.
    ben inamoto tezahurati ile milletin kafasini epey bi sisirmistim.
    ayip etmisim, bunu kabul ediyorum. alnina kodumun inamoto'su.
  • 17
    ilk olarak ilkokul yıllarında mahallede fb'lilerle yaptığımız maçlarda anladım bunu. hiçbir maç bitmezdi. hep kavga ederdik bir şekilde.

    uefa kupası aldığımızda 17 yaşındaydım. o dönem maçları cine 5 veriyordu. bologna deplasmanında hakan şükür golü attığında sobanın yanında radyo 1'den maçı dinliyordum. yanlış hatırlamıyorsam murat ünlü anlatıyordu. oturuş şeklim dizlerimin üstünde ve ayaklarım altta olacak şekildeydi. namaz kılar gibi yani. gol o pozisyonda gelince hem o maç ve devamında finale kadar olan tüm maçlarda aynı yerde, aynı şekilde oturdum. hep radyo 1'den dinledim maçları. her maç sonunda dizlerim tutmaz halde tuvalete giderdim. sidik torbam patlayacak şekilde olurdu genelde. heyecandan çok sıkardım kendimi. final trt 1'de olunca çok korkarak izledim totem bozulacak diye. kendimce bir yol bulup oturduğum yeri değiştim. çok şükür kazandık.

    2006 yılındaki 16 dakikalık şampiyonluk maçında zaten ümitsiz olduğumdan maçı izlemedim. fb'nin şampiyonluk kutlamasını falan çekemezdim zaten. annemin zoruyla yakın bir akrabanın cenazesi için taziyeye gittik. taziye evinde evin oğlu fanatik fb'liymiş. neyse bebe odadan hiç çıkmadı. yüzünü hiç görmedim. saat 21.30 gibi falandı sanırım dışarıdan korna sesleri gelmeye başladı. evin sahibi "fb şampiyon oldu galiba, bizim oğlan çıkar şimdi" dedi. 1-2 dakika bekledim. ev zaten kalabalık. baktım çıkan yok. pencereden dışarı baktım. korna çalan arabalarda sarı kırmızı renkleri görmemle bir bağırmışım. tabi ben hatırlamıyorum neler yaptığımı. annem sonradan anlattı çoğunu. baya bir rezil etmişim onu. eve dönüşte arabanın camından sarkık şekilde sesim kısılana kadar bağırdığımı hatırlıyorum.

    daha çok örnek verebilirim ama yazmaya takatim yok. ancak şunu net olarak söyleyebilirim. ben bir fanatiğim. kimseye zarar vermeyenlerden ama. genelde zararım kendime olur. aşırı sinir, uykusuzluk, hırs, küfür vs. pişman mıyım? asla. seviyoruz bu takımı. peşindeyiz her daim.
  • 18
    bir çok anım vardır bununla ilgili ama dün instagramda bir reklam geldi karşıma. çocuklar elbiselere baskı yapıyorlar falan. işte hagi, 96-00 kadrosu vesair. önden bizim karlı juve maçımızın videosunu vermişlerdi. şıno golü atıp koşarken kafasını arkasına çevirip bakıyor ya işte bir daha görünce inanılmaz duygulandım, gözüm doldu koca halimle.
  • 20
    yanlış hatırlamıyorsam sene 2014, ınstagram yeni yeni fenomen oluyor işte. sınıfta bir kız vardı, elinde telefondan galatasaray'ın ınstagram hesabini açmış, "bu hesap senin mi?" diye sormuştu. bayağı bir hoşuma gitmisti bu soru, evet benim hesabım demiştim hagshsgs. sonradan izah ettik tabii. o gün başkaları tarafından fanatik olduğum farkındalığı yaşatılmıştı bana. öyle işte.
  • 23
    kötü olduğumuz sezonlarda bile maçları olabildiğince kaçırmamam. ayrıyeten devamlı nef stadyumuna, mabedimize gitmek istemem.
    feneri bir türlü yenemediğimiz sezonlar olsun, kulübün dip yaptığı sezonlar olsun, "ben bu takımı bırakıyorum" demedim hiçbir zaman. yalnızca 2009-10 sezonunda ciddi ciddi "fenerbahçeli olacağım" dedim kendime, ama yapamadım. ("yapamadım" kelimesinin altı çizili)
    bir tek 2010-11 sezonunda maçları çok izleyememiştim. 2015-16, 2016-17, 2019-20, 2020-21, 2021-22 olsun kötü de olsak maçları izlerim. kanser olacağımı bile bile izlerdim.
    galatasaray hayatımın bir parçası.
  • 24
    bunla övünmüyorum ama söz konusu galatasaray olunca yakın arkadaş falan demeden hiç bir lafımı sakınmamam hak edene küfürü basmam.

    22-23 senelik şikeci arkadaşımı bu sene kaybettiğimiz konya maçı sonrası sinsice ve pislikçe imalarından dolayı bir güzel haşladım. atarıma atar yapınca da s.ktiri çektim yedi ceddine söve söve. her yerden bloklamış.

    18 mart 2011 galatasaray fenerbahçe maçı sonrası oturduğumuz dürümcüde ampır ampır konuştuğu için bunun kafasına turşu tabağı atmışlığım da var. demek ki akıllanmamış.

    bak yine sinirlendim. sinsi herif.
  • 25
    ben kesinlikle fanatik değilim. seçimlerim gayet aklı başında ve bilinçli.

    hafta sonum galatasaray'ın maçlarına göre planlanır, iş toplantıları da aynı şekilde. galatasaraylı bir insan benim için +1 den başlar. pantolonum lacivertse kesinlikle üzerime sarı bir şey giymem. vakti zamanında basketbol'da bize yaptıkları hainlik nedeniyle herhangi bir banvit ürününü evime sokmam. aynı şekilde fb'ye sponsor olmuş herhangibir firmanın ürününü almam, aldırmam (örneğin en son opet ile yakıt anlaşması olan bir arkadaşımın kafasını ütüleyerek o anlaşmayı bozdurup, shell'e geçmesini sağladım) gibi gibi...
App Store'dan indirin Google Play'den alın