• 75
    yaz aylarında öneminin altı her gün çizilen sol beke (jose angelino) ve orta sahaya (kerem demirbay, tanguy ndombele) yapılan üç transfer ekim ayının son haftasında hala yetersiz görülüp yedek kulübesinde oturuyorsa; sol bekte kazımcan karataş, orta sahada kaan ayhan ve kerem aktürkoğlu oynuyorsa; eleştiri yapılır. ilk 11'de oynayan davinson sanchez harici zaha gibi, tete gibi oyuncular için hala "hazır değiller, sabır" gibi bahanelerin arkasına sığınılması gerekiyorsa, eleştiri yapılır. "oyuncu değişikliği istiyorsunuz, oyuna girenlerin hali ortada" şeklinde, oyuna girenleri hazır hale getirmek sanki teknik heyetin görevi değilmiş gibi, teknik heyeti savunmaya çalışırken, eleştiri getiren insanları da aptal yerine koymaya çalışan demagojiler de eleştirilir. kerem demirbay beşiktaş maçında 10, bayern münih maçında 0 dakika alacak bir durumda ise; bu transfer de, bu transferi yapan da, bu transferi hazır hale getirmeyen de eleştirilir. ndombele dün kaan ayhan yorulduğunda yarım saat iyi oynayacak durumda değil ise, iki aydır oyuncuyu hazır hale getiremeyen teknik heyet eleştirilir. eğer kerem, ndombele ve hatta angelino umutsuz birer vaka ise ve mesele hazır olup olmamaktan farklı bir yetersizlik ve kariyer çöküşünden ibaretse, çöküşe geçen oyuncuların transferlerini yapanlar (yönetim, teknik heyet vs.) yine eleştirilir. maç sonucu eleştirisi değil, genel çerçevede bir politika eleştirisidir bu. teknik bir eleştiridir. saygı çerçevesinde yapıldığı sürece, ki burası galatasaray sözlük antu değil, hiçbir sorun mevcut değildir bu noktada. okan hoca "100% katılmıyorum" şeklinde düşünmekte özgürdür ama hakikat ortadadır. sahaya çıkan yeni transferlerin hali de ortada, sahaya sonradan giren ve hatta sahaya hiç giremeyen yeni transferlerin hali de ortada. burada bugün eleştiri getirenleri susturmaya çalışanlar, temmuz 2023'te galatasaray orta sahasını torreira-kaan-k.aktürkoğlu olarak kurmuyorlardı. dolayısıyla sloganla, hamasetle, "yedirmeyiz yutturmayız" gibi boş laflarla kimse kimseyi kandırmaya çalışmasın. kimse de kimsenin zekasını küçümsemesin. saygı çerçevesinde her isim, her konu olumlu ve olumsuz yönleriyle konuşulmaya açıktır burada.
  • 14
    ayrıca eleştirenlere laf çakmak amacıyle entry girerken, burda teknik analizler yapıp, saatlerce kafa yorup, yazı yazan kişilerle,anlık siniriyle yazı yazan kişileri, ne bileyim o anki ruh haliyle yazan kişileri falan hepsini toplayıp, bir kalıba koyup, "sikiş-sokuşlu entry giriyorlar azizim" kalıbına sıkıştıranların da yaptığı şeydir.

    eleştiri başlığında, eleştiri yapanları eleştiren kişilerin olduğu enteresan bir yer oldu burası.
  • 42
    benim bakış açımdan "nitelikli" ve "niteliksiz" olarak ikiye ayrılan eylem. eleştiriyi şu özdeyişle paralel incelemek istiyorum, "maksat üzüm yemek mi, yoksa bağcıyı dövmek mi?". ülkemizde eleştirilerin hemen %90'ı bağcıyı dövmek için yapılır, o nedenle de her zaman bir tepki ve dirençle karşılaşır. üzüm yemek için yapılacak eylemler daha kapsamlı, daha çok dikkat ve özen isteyen eylemlerdir. bizim insanımızın %90'ı bu ayrıntılarla uğraşmayı sevmez, ne yazık ki çoğunlukla özenli de değildir. aslında gerçeği yansıtmasa bile, eski bir bakanımıza atfedilen "okullar olmasa milli eğitimi ne iyi idare ederdim" şeklinde dile getirilen haldir bu. "eleştiri" tanımı bile eleştiriye açık bir tanımlamadır. (bkz: #3219201) "bir şeyin doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi". tabi önce hemen aklıma gelen soru şu: kime ve neye göre doğru ya da yanlış? "doğru düzgün antrenman yaptırmıyor." kime göre doğru ve düzgün antrenman? senin antrenman algınla benim antrenman algımın farklı olması, ikimizden birinin doğru ya da hatalı olmasını gerektirmez. şimdi pek fazla takılmıyorum ama eskiden pazartesi günleri bütün gazetelerin spor sayfalarını okurdum. bu eylemi yaptığım yaklaşık 30 yılda daha "haftanın kare ası" seçiminde yer alan dört futbolcudan en az ikisinin aynı kişi olduğuna hiç şahit olmadım. ahmet'in haftanın futbolcusu seçtiği kişiyi, aynı maçta mehmet'in haftanın hayal kırıklığı olarak ilan ettiğine ise çok şahit oldum. dolayısıyla eleştirinin kendisi eleştiri konusudur. unutmadan, yukarıda yazdığım "nitelikli" ve "niteliksiz" ayırımı da rahatlıkla "kime ve neye göre nitelikli ya da niteliksiz?" sorusuna neden olmalıdır. ben eğer bir konuda fikir ileri süreceksem ya da eleştiri olarak nitelendirilebilecek bir şey yazacaksam, mümkün olduğunca "benim bakış açımdan" diyerek giriş yapmaya özen gösteririm böylece o konuyu ben nasıl görüyorum onu anlatmış olurum. eleştiri olup olmadığını okuyan tanımlar.
  • 27
    eleştiri, bir kişi, eser ya da konuyu doğru ve yanlışlarını göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa metinlerdir. demiş viki.

    yani bu tanıma göre sen, maçta kötü oynayan bir futbolcuna örneğin yetersiz, bitiriciliği kötü, şutları zayıf, kilo almış çalışmıyor, duracağı yeri bilmiyor, hava hakimiyeti kötü vs diyebilirsin zira bu eleştiriye girer.

    ama aynı sen, yine aynı maçta kötü oynayan bir futbolcuya, gamsız, beyinsiz. kuzey afrıkalı değil mi abi zaten, zaten bunun karısı da şöyleydi böyleydi falan gibi, futbol dışı, hakaret içeren laflar söylersen, işte o eleştiri olmuyor sevgili yazar arkadaşım. o gömmek oluyor, asmak oluyor. bilmem daha kaç örnek vermeliyim ki anlaman için?
  • 58
    iki noktaya dikkat etmek gerektiğini düşünürüm.

    1- yapıcı olması.
    2- eleştiriyi yapan kişinin yazdıklarını, muhatabının yüzüne de söyleyebilecek olduğu sözcüklerden seçmesi.

    birinci hususa dikkat edilmiyorsa amaç yıpratmaktır. ciddiye almamak gerekir.
    ikinci hususa dikkat edilmiyorsa yapan kişi eleştirinin arkasında değildir. atıp tutuyordur. ciddi bir r ile sonuçlanabilir, yine ciddiye almamak gerekir. klavye delikanlısı tabir edilenlerden her yerde var. yüz yüzeyken söyleyemeyeceği şeyleri yazarak sallayan çok "delikanlı" gördüm.
  • 87
    şimdi bütün avrupa kulüplerinin scoutları, transfer komiteleri falan hep buradaki yazarları okuyor gece gündüz. o yüzden aman eleştirmeyelim, futbolcularımızın değeri düşüyor. nelsson'u 20'ye kitleyecektik mesela, bayern macından sonra benim eleştirileri okumuşlar, parissenjermenden bana ulaştılar, teşekkür ederiz sayende nelsson'a 11-12 veririz en fazla dediler. farkında olmadan futbolcularımızın değerini düşürdüm, ben ettim siz etmeyin. aman diyeyim eleştirmeyin.

    iyice antuya dönüşen sözlüğümüzde eleştiriye yer yok son dönemde.

    eleştiri doğru aksiyona dönüşürse büyütür. burada aksiyonu alacak olan okuyucular, bu aksiyonu futbolculara verdirecek güce erişirse durumda düzelmeler oluşur.
  • 49
    eleştirinin gerekliliği ve hatta elzem olması tartışmaya bile açık değildir bence de. kişiyi, organizasyonu, kulüpleri bir adım yukarı daha götürebilecek en önemli etken doğru eleştirinin varlığıdır. ancak bütün bunları söyledikten sonra şunu da kabul etmek gerekir ki övgü ve kişinin hakkını teslim etmek de eleştiri kadar önemlidir ve gereklidir.

    şimdi şuna gelmek istiyorum uzun yıllardır medyada, sağda solda bir tane hakkımızı savunan kişi de yok. yani hakkını vere vere. buradaki yazar arkadaşlardan aklı selim olanları tenzih ederek konuşuyorum. kötü işler olurken kaleminin, klavyesinin en keskin köşesinden yazılar kaleme alanlar, iyi şeyler yapılırken sus pus kesiliyor. iki örnek vereyim, bahse konu iki futbolcumuz hakkında.

    geçen yıl kerem, neredeyse sezon boyu belli bir standartta oynayan ve takımın işleyen yegane oyuncusu iken bile mimikleri nedeniyle, söyledikleri veya söylemedikleri nedeniyle kötülenip durdu. bu adamlar da görüyor her şeyi. irfan, ferdi’ye olur olmadık küfürler edip sahada azarladığında basın bunu yazmadı bile. eleştirmeyi geçtim. şimdi durum böyleyken, bu adamın bu sene yapılan, bence de yerinde olan, bu eleştirileri kabul etmesini nasıl bekleyebiliyoruz? yani olur olmadık her şeye söylenen biz bence bir noktada yalancı çobana dönmüş oluyoruz ve yaptığımız eleştirilerin hatrı kalmıyor.

    keza övgü konusunda da zayıfız. yunus geçen sene adana’da balotelli ile müthiş uyum yakalamış ve muazzam oyunlar oynamıştır. burada da yapacaktır aynılarını ama geçen sene o kadar bahsedilmedi bunlardan. yani fenerbahçe’nin bir köşeye fırlattığı eljif elmas bile daha çok övülmüş olabilir.

    şimdi herkesin günlük hayatta çokça kullandığı bir deyim var ‘sezar’ın hakkı sezar’a’. bence her birimiz bunu şiar edinmeliyiz. eleştirirken de överken de aklımıza bunu getirip kerem’in hakkını kerem’e, yunus’un hakkını yunus’a verelim, verdirelim. küstürmeyelim değerlerimizi. biz aynı konuda benzer cümlelerle ve bir önceki yazının da vurgusunu arttırarak eleştiri dozajını ve frekansını arttırdıkça medyada daha geniş kitlelere hitap etme fırsatı olanlar gömüp duruyor çocuklarımızı. sonra kendimize düşman öz evlatlarımız oluyor, maalesef.
  • 52
    yapılması ustalık isteyen bir sanattır. eleştirme ile değersizleştirme arasında ince bir çizgi vardır ve ben bu mecrada eleştirme gördüysem de fazlalıkla değersizleştirme gördüm. bir futbolcunun beğenmediğiniz özelliğini söyleyip; "ilk fırsatta satılmalı, artık tahammül edilmemeli, bundan olmayacağı belli oldu vb." kalıplarla fikrinizi devam ettiriyorsanız bu eleştiri değil değersizleştirmedir. eleştiride karşıdaki kişinin yanlış/hatalı olduğu bir konuyu söyler ve bunun ortadan kaldırılması için ne yapılması gerektiğini anlatırsınız. bir roman eleştirmeni bir roman yazarı hakkında "kurgusu zayıf olduğundan bir daha roman yazmayı düşünmemeli" gibi bir ifade eleştiri olarak görülmez, görülemez.
  • 83
    kötü sonuç, kötü oyun ve kötü gidişat gören taraftarın hakkı ve aslında vazifesi olan durum. takım iyi sinyallerken verirken hocayı ve oyuncuları haksız eleştirilere ve lince karşı koruduğumuz gibi, kötü sinyaller verirken kendimize gelmek için eleştiriyi de sisteme geri bildirim olarak vereceğiz. bu bizim camiamızın gücü ve bunda yanlış bir şey yok arkadaşlar.
  • 84
    yapabilmesi galatasaray taraftarını diğer taraftar oluşumlarından farklı kılmaktadır.

    galatasaray sözlük'te yapılabilmesi galatasaray sözlük'ün 15. yaşına basmasının birkaç sebebinden biridir.

    fenerbahçe'nin 10 yıldır lig şampiyonluğu kazanamaması, camianın ve taraftarın eleştiri kültüründen muazzam derecede uzaklaşmış olmasından ve de özeleştiri kabiliyetini kaybetmesinden ileri gelir. bu dönem süresince galatasaray camiasının ve taraftarının haklı şekilde bitirdiği başarısız başkanları, yönetimleri hatırlatmaya gerek yok zira her birimiz bizzat tecrübe ettik.

    tutarlı ve doğru eleştiri tozpembe mastürbasyonların en büyük düşmanıdır, akıldır. budala aşık misali her yanlışta "bunlaaar dış minnaklaaar" adreslemesi yapmaya gerek yok, en fazla yapanın niteliksizliğini gösterir.
  • 67
    bazılarının makyavelist amaçlarının objesi olmuş olan fenomen.

    okan hocanın takımı kötü oynasın da imparatoru çağıralım diye içten içe pazarlık yapan ergen gerisi sefillerin yıkıcı olanına başvurduğu metod.

    eleştiri kültürünü suistimal eden herkes art niyetlidir bu camiada. hele yakın zamanda bizi yeniden şampiyon yaparak ait olduğumuz yere dönmemizde emeği olan bir adam üzerinden.
  • 30
    hem bu sözlükte, hem de bu ülkede neden sıkıntı yarattığını kendimce anlatmaya çalışacağım şey.

    1- üslupta sıkıntı.
    ülkemiz maalesef beden eğitimi, din kültürü ve ahlak bilgisi, edebiyat, coğrafya hatta felsefe gibi derslerin çok da sallanmadığı bir ülke. bana kalırsa bunlar mühim mevzular. kişiye bir taban, bir dünya görüşü katacak şeyler. bugün sokakta bir yabancıyla tanışsanız ülkesi nerededir, kimlerle komşudur, tarihsel süreçte kabaca neler yaşamıştır bilseniz fena mı olur mesela? ya da yaşadığınız bir durumu antik yunan felsefesinden bir meseleyle birleştirerek düşünseniz? bir de bu bahsettiğim derslerin bir kısmı okutan, yazdıran şeyler. bu dili, üslubu, anlamayı geliştirir.

    ülkemiz maalesef üslubun sıkıntılı olduğu bir ülke. ben bunu evimde yaşıyorum. babamın halama, halamın babama daha lütfen dediğini görmedim. ya siz arası iyi olan, günün büyük bölümünü keyifle geçiren insanlarsınız. birbirinize mutfaktan çekil demek yerine "canım işim var, mutfağa biraz ben girebilir miyim" falan deseniz ne olur? ama yok, ben bunu anlatamıyorum. yaşlılar diye mi, karakterlerinde mi yok bilmiyorum ama yok. bakın iki cümle de mutfağın boş bırakılmasını talep ediyor. ama biri nasıl kibar, diğeri nasıl ortamı gerecek şekilde kuruluyor.

    2- ülke insanının ruh hali.
    evet, o cümle: burası türkiye.
    arkadaşlar ülkemiz %50'nin çok zor şartlar altında çalıştığı, %45'inde zor şartlar altında çalıştığı, üç kuruş kazandığı, üç kuruşun ertesi sabah iki kuruş değerine düşebildiği, dengesiz, tuhaf bir ülke. sokakta yürürken maganda kurşunu yeme ihtimaliniz var, araç sağlayan bir motorcunun bin bir emek aldığınız arabayı mahvetme ihtimali var, siz şeridinizde motosikletle giderken manyak bir araç sürücüsü tarafından katledilme ihtimaliniz var.

    sığlığa gerek yok, bunlar dünyanın her yerinde oluyor. ama durkheim ne der anomali-normal meselesinde? örneğin her yerde cinayet işlenir. cinayet işlenmesi normaldir. anormal olan, bunun belirli değer üzerinde gerçekleşmesidir. bu saydıklarım bir ülkede haftada 10 kişinin başına geliyorsa bizde 1000 kişinin başına geliyor.

    şöyle bir ülkede insanların tatlış, gelişime açık, eleştiriyi kendi süzgecinden geçirecek yapıda olmasını beklemek sanki biraz fazla şey beklemek oluyor. bir de ben etrafımda gerçekten bir eleştirinin ciddiye alındığını, bireyin kendi süzgecinden geçirip mantıklı bulduğu şeyleri değiştirdiğini toplasanız iki kere falan görmüşümdür.

    3- okunanın anlaşılamaması.
    şöyle örnekleyelim bunu.
    yazılan: bence ziya doğan hoca'nın ayman'ı her gittiği yere transfer etmesi yanlış.
    anlaşılan: seninananıavradınıteamspeakkavgası.

    bu ülkede en çok duyduğum şey "sen beni yanlış anladın".

    dil üç aşağı beş yukarı bir çeviri işidir. ben anlaşılamamayı anlıyorum bu arada. farklı kültürel referans çerçevelerinde yetişen insanlar aynı şeye farklı anlamlar yükleyebilir. x ülkesindeki kıza "çok güzelsin" dersen teşekkür eder. y ülkesindeki "uff snne be slk." der. güzelliğe ve güzelliğin ifade edilişine iki ülke de farklı anlamlar yüklemiştir. bir ülkede bu nezakettir, öbür ülkede "seks amaçlı iltifat"tır.

    şimdi ben "a" dedim. bunu veli'ye söyledim. veli "a"yı anlamaz. "a"nın kendi kültürel çerçevesindeki anlamını anlar. ve bu çok normal.

    ama arkadaşlar biz burada en azından tematik sözlükte bu temanın dilini ortak konuşabilelim. tamam hepimiz siyasette ters düşebiliriz, kültürde düşebiliriz, bu yüzden birbirimizi sevmeyebiliriz ki ben bu yüzden insanları sevmediğimi bu sözlükte de net şekilde dile getiriyorum, ama lütfen futbol konusunda anlaşabilelim.

    fatih terim'i eleştiriyorsa biri, güzel okuyun. anlamaya çalışın. her eleştiri nefretten yapılmaz ki. nefret dolayısıyla eleştiri de yapılmaz zaten, olsa olsa bok atmak olur o. sizin yüzeyiniz parlak ve kaygan olsun bok yine atanın üzerine kayar düşer.

    böyle işte. bunlar daha sosyolojik, antropolojik, felsefi, tarihsel sürece yönelik meseleler. kısaca toparlamaya çalıştım ama yine oldukça eksik ve dağınık oldu. yine de bir nebze anlaşılabilmiş olmayı umuyorum.
  • 28
    bir düşünceyi, bir eseri, bir yargıyı inceleyerek doğruluk veya yanlışlığını ortaya çıkarmak ve gerçek değerini belirtmek, tenkit etmek. (bkz: tdk)

    peki bu platformda hem de sadece galatasaraylıların olduğu bu platformda gerçekten eleştiri mi yapılıyor yoksa eleştiri adı altında yerin dibine mi sokuluyor bazı isimler. mesela bir isimin transferi gündeme geliyor hemen çöp diye atlıyor adamlar. meloya da brezilyalı mustafa sarp demişlerdi böyle tipler. sorarsan eleştiremeyecekmiyiz, kimse eleştirilemez değil derler. bir de fikir özgürlüğü var kardeşim diye de eklerler. eleştireceksiniz tabi ama hakkıyla eleştireceksiniz. çöpse niye çöp olduğunu açıkla herkes aydınlansın. eleştiri adı altında içinizde birikmiş nefreti kusmayacaksınız.

    (bkz: #2727503) mesela chakiz kardeşimiz o kadar güzel bir entry girmiş ki herşeyi gerekçeleriyle izah etmiş. işte eleştirmek bu. açıkla izah et nedenlerini belirt, beğendiğini de söyle beğenmediğini de ama sırf ayar olduğun için eleştiri kavramına sığınarak gömme insanları.
  • 6
    sözlük spotu mode on

    sözlük sınırları içerisinde ne yazık ki tam anlamıyla gerçekleştiremediğimizdir. tek bir isim vermeyeceğim; bu lincoln de olur, arda da olur, emre çolak da olur, burak da olur. biz sınırlarımızı bilmiyoruz. ya hemen asıp kesiyoruz, ya da hemen göklere çıkarıyoruz. bir önceki sezon göklere çıkardığımızı, ertesi sezon bir kaç maç kötü performans sergileyince yerin dibine, itin götüne sokuyoruz. lütfen.

    sözlük spotu mode off
  • 23
    toplumca yozlaşmamızın sonucu olarak git gide beceremediğimiz eylem..

    özellikle bu dijital ortamlar oluştuktan sonra ne dozaj kaldı, ne de eleştirinin bitmesi gerektiği yer biliniyor..

    artık çoğu kişi, eleştiriyi yapıyor bununla kalmıyor, hemen bir yargılama yapıp hükümü veriyor ve verdiği cezanın infazını direk tebliğ ediyor.

    mesela muslera örneği, formsuz bu sene çok kötü diye eleştiriliyor.. bununla kalınmıyor aldığı para ile ilgili hemen bir değerlendirme yapılıp, gitmesi gerektiğine dair hüküm veriliyor, sonra bu hükmü ya direk twitterdan ya da direk adamın karısına instagramdan yazıp infazı tebliğ ediyor.

    dozaj konusu ise apayrı bir sorun.. insanlar sözlükteki veya diğer sosyal medya platformlarındaki gizlenmiş kimlikleri ile hakaret etmeyi kendilerinin eleştiri hakkı olarak görüyorlar.

    burası için de aynı şeyler geçerli.. tabii ki herkes görüşünü belirtmekte serbest, zaten bunun için kurulmuş bir platform, ama en ufak hatada küfür kıyamet giren bir sürü entry görüyorum, silinene kadar..

    toplumun geneline sirayet etmiş, etmeye devam eden bu yozlaşma, sadece eğitimle çözülür.. korkuyorum ki, toplumumuzdaki artan yozlaşmaya uzun süre daha tanık olmaya devam edeceğiz.
  • 50
    genel olarak halkımızın içini dolduramadığı ve saçma spekülasyonlar üzerinden, empatiden yoksun şekilde dile getirdiği bir inceleme türüdür.
    eleştiri yaparken dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan birisi empatidir. sen bir oyuncuyu veya bir teknik direktörü veya bir yazarı eleştirirken önce bir empati refleksi göstermelisin ki olayları eleştirmek istediğin pencereden görebilme şansın olsun.
    ben uzun zamandır sözlükleri ve twitter'ı takip ederim. insanların, "bakın benim fikrim ne kadar marjinal", "ben bu konuda hükmümü verdim doğal olarak biraz racon kesmeli bir yazı yazayım" zihniyetinden çıkmadığı bir denklemde bir çok girdiyi ciddiye almıyorum ve bunu herkese de tavsiye ederim.
    günün trendine, anonim hesapların dolduruşuna gelip onu asmak bunu kesmek çok samimiyetsiz. bu bir istisna olsa bunu yazmaya üşenirdim fakat algı üzerinden dönen bir sosyal medya mecrası olduğu bir gerçek. 15-16 yaşındaki çocuklar anonim bir hesaba sigara içen wesley sneijder avatarı yapıp, galatasaray'a dair fikri olmayan insanları peşlerine takıyorlar. şaka gibi fakat gerçek.
    bu toplumun eleştiriyi de, fikir ayrılığını da, yetkili kişilerin tercihlerini de kabul etmesi gerekiyor.
    bu toplumun, en doğrusunu kendisinin bildiği yalanından uzaklaşması gerekiyor.
    yatağını toplamayı beceremeyen insanların ulema modunda takılmaması gerekiyor.
    bir fikir belirtirken, esen rüzgardan değil akıl süzgecinden destek alması gerekiyor.

    neden sözlükler ve sosyal medya bu kadar vasatın altına düştü?
    neden insanların fikirleri utanma hissi yaratmaya başladı?
    çok basit...
    bu alanda da eğitimsiziz, bu alanda da narsisizmin esiri olmuşuz.
  • 12
    galatasaray sözlükte nasıl yapılacağı hiç bilinmeyen şey. sözlüğün en büyük sıkıntısının da bu olduğunu düşünüyorum. burada yapılan şey eleştiri değil en kibar tabiriyle "bok atmak".

    açın istediğiniz futbolcunun, istediğiniz teknik direktörün başlığına bakın bu durum anında göze çarpıyor. her gün entry girilen her başlığın %95inde en azından böyle bir entry var.

    örneğin adam geliyor, x bir futbolcunun başlığına "bu adam mersin idmanyurdu'nda bile ilk 18'e giremez" yazıp gidiyor. arkadaşım neden? giremeyeceğini düşünüyorsun tamam da neden? her futbolcuyu sevmek zorunda değilsin eyvallah, takımımıza yakışmadığını da düşünebilirsin ama adamı böyle itin bir tarafına sokuyorsan sebebini söylemek zorundasın.

    ha aynı şey övenlerde de geçerli, yine neredeyse her futbolcunun başlığında "çok iyi topçu, hakkı yeniyor, kıymeti bilinmiyor" diye entry var. arkadaşım iyi de neden iyi? nesi iyi? sahada yaptığı neyi beğeniyorsun onu da yazıver de hepimiz aydınlanalım, bizim de göremediğimiz iyi bir yönü varsa o futbolcunun "aa harbiden lan adam şu konuda iyi" deyip biz de görelim onu.

    moderasyona da birkaç sorum var. sözlükte çaylaklığımdayken kurallar arasında "her entry nitelikli ve özgün olmalıdır" yazıyordu. hatta çok gerilip sildiğim çaylak entrylerim oldu benim bu yüzden.

    sadece çaylakken mi nitelikli entry girmek zorundayız?

    yazar olan sözlük babasının çiftliği gibi sözlükte entry sıçabiliyor mu?

    bir futbolcunun başlığına girip sadece "gerizekalı" "mal" "düğünümde bile oynatmam" vs. gibi şeyler yazmanın veya hiçbir nedene dayandırmadan onu övmenin neresi niteliklidir?

    bu konularda beni aydınlatabilecek, ama bahsettiğim, burada eleştirdiğim entryler gibi değil, adam akıllı nedenleriyle benim bu sorularıma cevap verebilecek mod varsa mesaj kutumu yeşillendirsin lütfen.

    arkadaşlar bilmiyorum bana düşer mi ama tek bir şey rica ediyorum sizden. buraya bir şey yazacakken bir durup düşünün sadece. "ben bu konuda fikrimi belirtmek istiyorum ama ben bu fikrimi ne şekilde yazayım ki insanlara da üç kuruş faydası olsun?" diye bir sorun kendinize.

    sadece belirli bir kesim bile entry girerken bunlara dikkat etsek, ben inanıyorum ki sözlüğün havası değişecek, saçma sapan kavgalar dönmeyecek bu sözlükte. dönen tartışmalara bile bir seviye gelecek, tadından yenmeyecek.
  • 5
    demokratik ülkelerde yaygın bir sorgulama yöntemidir.
    eleştiri iyidir. egonu sıçan adam modunda ortalığa bırakmana itirazım var.
    hem kişiler üzerinden sıçacaksın hemde kişiselleştireceksin sonra prensiplerin arkasına sığınacaksın.
    asil insan, idare eder... aciz insan, şikayet eder... basit insan, iftira eder... dürüst insan, sabreder... *
    galatasaraylı insan üretir, eleştirirken bile.
    galatasaraylı insan uzun vadede başarının sabırlı ve planlı olmaktan geçtiğini bilir.
    galatasaraylı insan kişileri değil prensipleri tartışır. kişilikler üzerinden şahsi egoları ile sidik yarışına girmez.
    galatasaraylı insan uyanık olur.
  • 69
    futboldan ve psikolojiden anlamayanin yapmamasi gereken eylem. 29 agustos molde maci ile angelino hala kotu, elestir peki, kerem akturkoglu kotu ok. tete setlere alismamis ve boey ile anlasamadi ok. bunun disinda soylenen her sey elestiri degil, ahmaklik. elestirinin arkasina siginmasin sozlugun truva trolleri. birakin bu isleri.

    kimin iyi kimin kotu oldugu belli. sacma sapan dezenformasyonlarla bulandirmayin suyu. hadi diyelim yaptiniz, edebinizle cekilin kenara, bir de yag gibi uste cikmayiniz.

    bu takim ritmini buldugunda maca herkes sol gozunu kapatip korsan gibi saha ciksa bile butun turkiye super ligini supurur. sacma sapan seylerle insanlarin canini sikmayin. zamanla duzelecek her sey.
App Store'dan indirin Google Play'den alın