68
ilk gittiğiniz günler yaygın kanının aksine ne kadar işe yarar olduğunuzu kanıtlayın. bırakın size iş kitlesinler. mesela bilgisayarınız mı iyi. size bölüğün birikmiş tüm bilgisayar işlerini yığsınlar. onları kısa sürede ve mükemmel derecede halledin. tebrikler geçici oturduğunuz bilgisayarın başı artık sizin askerliğinizi geçireceğiniz yer.
eğer askerde bir iş sizden sorulur hale gelirse general torunu muamelesi görürsünüz. herkes sizi sever, kimse size dokunmaz. hem düzgün konuşup hem de bir işi becerebiliyorsanız zaten komutanlar sizi yanlarına alırlar.
komutanların gözünde kontrolü rahat biri olun. sizi otoritesine tehdit olarak görmesinler. otoritesinin zedelendiğini hissettiği an hayatı size kabusa çevirir çünkü. unutmayın komutanın kontrol etmek zorunda olduğu tonla er var. bu konuda yapacağınız bir hata, o ana kadar rahat etmek için üzerine çabaladığınız tüm emeği mahfeder.
ben bu iki strateji sayesinde askerliğimi playstation oynayarak geçirdim. 3 defa komutanım değişti. 3'ünü de tavladım. karargahta askerlik yaptım. evrak işi bol bir şube. oraya bir asteğmen olarak düşerseniz tüm angaryaların size yıkılması kuvvetle muhtemel. ilk gittiğim günler sersem gibiyim. nerede kalacağım belli değil, her gece bir ordu evinden diğerine... sabah 9'da mesai başlıyor, akşam iş bitince çıkıyoruz. subay olduğumuz için işimiz bittikten sonra memur gibi özgürüz. o sersemlik içerisinde komutandan bir evi görmek için izin istedim. malum ev tutup askerliği geçirecez. bana bütün gün izin verdi. peki ben ne yaptım? 1 saatte evi gördüm ve şubeye geri döndüm. komutan neden geldin dedi. işim bitti komutanım, verdiğiniz iznin kalanına ihtiyacım yok dedim.
sonuç? ondan sonra komutandan ne zaman, ne istersem sorgusuz sualsiz kabul etti.
ikinci komutan şubede göreve başlamamdan yaklaşık 2 ay sonra geldi. adam askeri mahkemede bilirkişilik yapıyormuş. önünde karışık bir dosya vardı. onun raporunu hazırlamakla uğraşıyor, bir yandan da habire şubenin işlerini yetiştirmeye çalışıyordu. bizim şubede bir komutan(albay), bir ben, 3 sivil memur, 2 de hava pilot kurmay binbaşı vardı. binbaşılar sürekli uçuş görevinde olduklarından şubenin işleri kabus gibi aksıyordu. komutana dedim ki, komutanım bana güvenirseniz sivilde avukatım, bilirkişi raporunuzu hazırlayabilirim. siz de şubenin işlerini daha rahat halledersiniz. ben sadece evrak işlerini yapabiliyorum sonuçta. uzmanlık gerektiren işler bekliyor kenarda. adam tereddüt etti ama 20 klasör dosyadan kaçma fikri onu cezbetti. bana koyar mı amk 20 klasör. 3 ay sonra bitmesi gereken bilirkişi raporunu gece gündüz çalışıp 6. günün şafağında yazıp verdim adama. sonrasında adam beni damat adayı olarak belledi. o ayrı bir anımdır. ama entrynin sonunda anlatıcam. arkası yarın yok bizde. fakat malum hareketimden sonra tabi şubeye o ara atanan yeni bir sivil memurun da etkisiyle, üzerimdeki tüm angaryalar benden alındı. komutan bana dedi ki, sabah 9 ara, akşam 6 ara evde ve iyi olduğunu haber ver, şubeye gelmene gerek yok. sadece şubeye gelmediğin zamanlarda evden de çıkmanı istemiyorum.
nadir bana ihtiyaçları oluyordu. o zamanlarda da gidip hayvan gibi iş bitiriyordum.
bir de nöbetlere gittim 22 defa. onun dışında askerliği bitirdiğimde saçlarım burnumun altına kadar iniyordu. kayıtsız 48 gün ankaradan izmir'e ailemin yanına gitmiştim.
o komutanım da askerliğin bitmesine 1,5 ay kala değişti. yeni geleni tavlamak pek zor olmadı. zaten idare etmem gereken 10 gün vardı. tavlayamasaydım saçları kestirecektim bi o :) ardından izin ve teskere...
komutanın kızına dönersek. :)
ben anladım amk adamın beni kızına yapmaya çalıştığını. istanbul'dan çok samimi bir arkadaşım var. onu çağırdım ankara'ya. komutana da nişanlım diye tanıştırdım mevzu kapansın diye. ama adam beni şubeden ayrılmadan önce evine yemeğe çağırdı. işte o gün kafamı kırmak istedim. kızı insan güzeli amk. alexandra ambrossio gibi bir şey...
bu arada şu notu da kız arkadaşımın bu entryi okuma ihtimaline karşı eklemeliyim ki, tabi ki o an için yanlış görünen bu kararımın, beni hayatım boyunca en mutlu edecek insana daha da yaklaştıracağını ön göremediğimden, en doğru karar olduğunu anlayamamıştım. yoksa kafamı taşlara vurmaz, aksine bu badireyi de atlattık diye bölüğe 3'lü çektirirdim.
eğer askerde bir iş sizden sorulur hale gelirse general torunu muamelesi görürsünüz. herkes sizi sever, kimse size dokunmaz. hem düzgün konuşup hem de bir işi becerebiliyorsanız zaten komutanlar sizi yanlarına alırlar.
komutanların gözünde kontrolü rahat biri olun. sizi otoritesine tehdit olarak görmesinler. otoritesinin zedelendiğini hissettiği an hayatı size kabusa çevirir çünkü. unutmayın komutanın kontrol etmek zorunda olduğu tonla er var. bu konuda yapacağınız bir hata, o ana kadar rahat etmek için üzerine çabaladığınız tüm emeği mahfeder.
ben bu iki strateji sayesinde askerliğimi playstation oynayarak geçirdim. 3 defa komutanım değişti. 3'ünü de tavladım. karargahta askerlik yaptım. evrak işi bol bir şube. oraya bir asteğmen olarak düşerseniz tüm angaryaların size yıkılması kuvvetle muhtemel. ilk gittiğim günler sersem gibiyim. nerede kalacağım belli değil, her gece bir ordu evinden diğerine... sabah 9'da mesai başlıyor, akşam iş bitince çıkıyoruz. subay olduğumuz için işimiz bittikten sonra memur gibi özgürüz. o sersemlik içerisinde komutandan bir evi görmek için izin istedim. malum ev tutup askerliği geçirecez. bana bütün gün izin verdi. peki ben ne yaptım? 1 saatte evi gördüm ve şubeye geri döndüm. komutan neden geldin dedi. işim bitti komutanım, verdiğiniz iznin kalanına ihtiyacım yok dedim.
sonuç? ondan sonra komutandan ne zaman, ne istersem sorgusuz sualsiz kabul etti.
ikinci komutan şubede göreve başlamamdan yaklaşık 2 ay sonra geldi. adam askeri mahkemede bilirkişilik yapıyormuş. önünde karışık bir dosya vardı. onun raporunu hazırlamakla uğraşıyor, bir yandan da habire şubenin işlerini yetiştirmeye çalışıyordu. bizim şubede bir komutan(albay), bir ben, 3 sivil memur, 2 de hava pilot kurmay binbaşı vardı. binbaşılar sürekli uçuş görevinde olduklarından şubenin işleri kabus gibi aksıyordu. komutana dedim ki, komutanım bana güvenirseniz sivilde avukatım, bilirkişi raporunuzu hazırlayabilirim. siz de şubenin işlerini daha rahat halledersiniz. ben sadece evrak işlerini yapabiliyorum sonuçta. uzmanlık gerektiren işler bekliyor kenarda. adam tereddüt etti ama 20 klasör dosyadan kaçma fikri onu cezbetti. bana koyar mı amk 20 klasör. 3 ay sonra bitmesi gereken bilirkişi raporunu gece gündüz çalışıp 6. günün şafağında yazıp verdim adama. sonrasında adam beni damat adayı olarak belledi. o ayrı bir anımdır. ama entrynin sonunda anlatıcam. arkası yarın yok bizde. fakat malum hareketimden sonra tabi şubeye o ara atanan yeni bir sivil memurun da etkisiyle, üzerimdeki tüm angaryalar benden alındı. komutan bana dedi ki, sabah 9 ara, akşam 6 ara evde ve iyi olduğunu haber ver, şubeye gelmene gerek yok. sadece şubeye gelmediğin zamanlarda evden de çıkmanı istemiyorum.
nadir bana ihtiyaçları oluyordu. o zamanlarda da gidip hayvan gibi iş bitiriyordum.
bir de nöbetlere gittim 22 defa. onun dışında askerliği bitirdiğimde saçlarım burnumun altına kadar iniyordu. kayıtsız 48 gün ankaradan izmir'e ailemin yanına gitmiştim.
o komutanım da askerliğin bitmesine 1,5 ay kala değişti. yeni geleni tavlamak pek zor olmadı. zaten idare etmem gereken 10 gün vardı. tavlayamasaydım saçları kestirecektim bi o :) ardından izin ve teskere...
komutanın kızına dönersek. :)
ben anladım amk adamın beni kızına yapmaya çalıştığını. istanbul'dan çok samimi bir arkadaşım var. onu çağırdım ankara'ya. komutana da nişanlım diye tanıştırdım mevzu kapansın diye. ama adam beni şubeden ayrılmadan önce evine yemeğe çağırdı. işte o gün kafamı kırmak istedim. kızı insan güzeli amk. alexandra ambrossio gibi bir şey...
bu arada şu notu da kız arkadaşımın bu entryi okuma ihtimaline karşı eklemeliyim ki, tabi ki o an için yanlış görünen bu kararımın, beni hayatım boyunca en mutlu edecek insana daha da yaklaştıracağını ön göremediğimden, en doğru karar olduğunu anlayamamıştım. yoksa kafamı taşlara vurmaz, aksine bu badireyi de atlattık diye bölüğe 3'lü çektirirdim.