resim
Fatih Terim
Görev:Teknik Direktör
Takım:-
Yaş:70
Uyruk:Türkiye
  • 711
    galatasaray teknik direktürlüğü koltuğunun yakınından dahi geçmemesi gereken imparatorumuz.

    tanım cümlem çelişkili oldu farkındayım. fatih terim bu ülkeye, bu taraftarlara en büyük hediyeyi vermiştir. önce galatasaray'ı avrupa'nın en üst basamağına çıkarmış, ligde 4 sene üst üste şampiyon olma gururunu yaşatmış ve türkiye'nin en iyi teknik direktörüdür benim gözümde.

    amma velakin, artık olmaz. fatih terim doydu başarıya. bir daha takımımızın başına geldiğinde bize neler katacağı, neler verebileceği şüpheli. çünkü fatih terim artık bir marka oldu.

    şu an teknik direktörümüz hagi, o da başarıya aç ve kendini ispatlama peşinde. yani onun bize, bizim ona katacağımız çok şey var.
  • 757
    5 mart 2011 galatasaray karabükspor maçı öncesi stadyumda adına tezahürat yapılan teknik direktör.

    imparator fatih terim diye tempo tutan gruba ''şaka mısınız lan siz ?'' demek istiyorum. arkadaş izin vermem ben buna, egosu tavan yapan bir terim'i istemem takımda. ya nedir bu amk, denize düşen yılana sarılmasın. hagi var takımın başında, başka teknik direktör istiyorsan da yeryüzünde sanki kalan tek hoca fatih terimmiş gibi, her defasında onun adını anmaya gerek yok.

    fatih terim'in artık galatasaray'a katacağı bir şey yok, olamaz da. yemin ediyorum soğurum takımdan.
  • 759
    90 doğumlu nesli galatasaraylı yapan kendisi değildir. ayrıca problemin teknik direktörde olduğunu sanan taraftarların sarıldığı isimdir.

    imparatordur kendisi, takıma ruhu veren o'dur. ruhun kaynağı terim'dir. nankör bir taraftar değilim ben, olmadım. nasıl ki büyük başarılara imza attığımız dönemde bu işin başında o varsa her zaman saygı ve sevgimizi gösterdik kendisine. ama taraftarların, işler yolunda gitmeyince hemen ona sarılmasına anlam veremiyorum. beni galatasaraylı yapan fatih terim ve getirdiği başarılar olsa benim son 2 senede takımı bırakmam gerekirdi.

    demeye çalıştığım şey istikrar. mesele teknik direktörde değil. kendisi veya bir başkası... ben bile bile lades demek istemiyorum, çünkü bu takıma gelirken size şart koşuyosa o adam başarı için değil egosunu tatmin etmek için geliyordur. he bir de servetine servet katmak için olsa gerek.
  • 798
    galatasaray taraftarı için bir saplantı haline gelmiştir.

    daha önce bir çok kez yazdım, fatih terim'in takımın başına geçmesini istemediğimi. her zor duruma düştüğümüzde, işler her kötü gittiği zaman ''kurtar bizi imparator'' diye çığlık atmanın bir alemi yok. 89 doğumlu bir galatasaray taraftarıyım ve avrupa'yı domine ettiğimiz sezonları ve bu başarıdaki yadsınamaz fatih terim etkisini biliyorum. bunu kimse ''o adam bu ülkeye en büyük başarıyı getiren kişi'' diyen savunmaya çalışacak kişiler için söylüyorum.

    lider ruhludur, disiplinlidir, adam eder takımı. bunların hepsi kabulüm. benim tek kabul edemediğim şey gerek taraftar gerekse basında hep aynı isimlerin öne atılması. kim bu isimler? fatih terim, lucescu, daum. bu 3 isim döner durur taraftarın ağzında. beşiktaş kötü gider lucescu-daum atılır hemen fikir olarak. fenerbahçe kötü gider daum ismi ön plana çıkar. galatasaray kötü gider, fatih terim ismi çıkar.

    şunu anlamamız gerek diye düşünüyorum. fatih terim kendisini kanıtlamış ve bir marka olmuştur. bundan sonra ne gibi bir hedefi kaldığının merakı içerisindeyim. gelebilir, takımı adam edebilir, sihirli değneği vardır belki. bunların hiçbirisine itirazım yok. sadece şüpheyle yaklaşıyorum artık.

    ayrıca sanmıyorum ben yazın takımın başına geçse önümüzdeki sezon bizi şampiyon yapacağını. (bunu sadece fatih terim için söylemiyorum, herhangi bir hoca için geçerli bu durum) çok zor bir durumdan geçmekteyiz ve 2 seneyi daha kayıp olarak görüp yeniden yapılanma içerisine girmeliyiz. yaz transfer sezonunda en az 10 oyuncunun gideceği konuşuluyor. baştan sona yeniden kurulan bir takım 1 veya 2 ayda bir sistem oluşturamaz. olur da fatih terim takımın başına getirilirse de gerets, skibbe ve rijkaard'da olduğu gibi ''işler iyi girmiyor, bu galiba olmayacak, gönderelim'' dememeli ve en az 2 sezon fırsat vermeliyiz diye düşünüyorum.

    tüm bunları gözönünde bulunduracak olursak fatih terim'den daha iyi alternatifler olabileceği inancındayım.
  • 866
    italya'da ve milan taraftarlarınca bu kadar popüler olmasına şaşırdığım şu an boşta olan teknik direktör. 2000/01 sezonunda fiorentina başında 23 maça çıkmış, 10 galibiyet, 9 beraberlik ve 4 yenilgi almış. tatmin edici bir performans değil. zaten fatih terim'i milan'ın başına getiren de fiorentina'yı italya kupası'nda finale çıkarmasıdır. fiorentina'nın italya kupası final maçından önce istifa ederek milan'ın başına geçmiş ve milan'ın başında 13 maça çıkmış; 8 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 yenilgi almıştır.

    demek istediğim italya macerası ne çok uzun sürdü, ne de unutulmaz anılara sahne oldu. buna rağmen italyanlar'ın ve milan taraftarının hafızasında yer edinmesi büyük başarı.
  • 895
    ismi şu günlerde daha büyük bir kesim tarafından daha yüksek bir sesle söylenmeye başlandı.

    benim duygularımsa nedense bir kararsızlık içerisinde. yani rijkaard ile biten ilk sezonun ardından başladığımız ikinci sezon arifesinde bile umut doluydu içim. şimdi fatih terim sesleri yükselmekte herkes tarafından. fatih terim, imaparator, en büyük zaferleri yaşatan isim, bir nesli galatasaraylı yapan efsane.. hepsine imzamı atarım, doğru.

    fakat gelin görün ki bende bir kararsızlık, tatminsizlik var. eski mutlu günlere dönüşümüz için ihtiyacımız olan anahtarın fatih terim olduğundan şüpheliyim.

    fatih terim, yaşanılıp biten büyük bir aşktır. seven insan o karşılıksız ve büyük aşk beslediği yarinden bir kere ayrıldıktan, o ayrılık denen acıyı yaşadıktan sonra onunla bir araya geldiğinde mutlu olabiliyor mu? her şey eskisi gibi olabiliyor mu? maalesef hayır. her mutlu anı, güzel günler, anlar, dakikalar eskide hafızada kalıyor. o eşsiz ve büyük mutluluğun tekrar yaşanması istenmekle birlikte maalesef hep bir ulaşılması düşünülen hedef gibi kalıyor.

    şimdi eski büyük aşkımıza tekrar dönmek ve ayrılığı sona erdirmek üzereyiz. fatih terim gelir veya gelmez, bilemiyorum.

    ama eski mutluluğa bir daha ulaşamayacağımızı biliyorum.

    yeni aşklara yelken açsak diyorum. fatih terim de hafızalarda bizlere verdiği mutluluk ile yer alsa diyorum.
  • 1243
    takımımızın başına getirilmesine karşı bir tavır sergiliyordum fakat oluşan konjüktürde imparatordan başka birini getirmek de tam anlamı ile risk olacaktı ve bizim durumumuz da başarıya, şampiyonluklara alışkın bir kulüp olarak hiç mi hiç riski göze alacak durumda değildi.

    önceki yazdıklarım: (bkz: fatih terim/@bomba transfer)

    benim bugüne kadar takındığım zıt tavır eskiye olan saplantıdan dolayı idi. zora girdiğimizde gerek medyada gerek taraftarda akla gelen isimler sürekli fatih terim, lucescu oluyordu. benim tepki buna idi, dünya'da başka yüzlerce teknik direktör varken neden sürekli aynı çember etrafında dolaşıyorduk diye düşünüyordum. açıkçası yediremiyordum galatasaray'a; sürekli aynı çareleri kendisine çözüm olarak edindiği için.

    şimdi imparator 3. kez geldi, hoş geldi. zaman, destek zamanı; zaman, güven zamanı. koşulsuz, şartsız. önceki yazdıklarımı tekrar gözönüne getirmekten çekinmesem de fatih terim takımın başına geçmiştir ve desteğe ihtiyacı vardır. taraftar olarak bize düşen de artık keşkeleri, diğer ihtimalleri bırakıp takıma sahip çıkmaktır. açıkçası şu durumda ne van gaal, ne scolari, ne villas boas, ne rafa benitez merhem olurdu bizim kanayan yaramıza. ilacımız fatih terim'dir ve hoşgelmiştir.

    yuvana, evine hoşgeldin imparator; üstün başarılar bizim olsun!
  • 1483
    öncelikle florya'ya tekrar hoşgelmiş imparatorumuzdur.

    malum transfer sezonu, taraftarın beklentisi üst düzeyde, 3 senelik bir başarısızlık ve artık başarı zorunluluğu var.
    fatih terim ise taraftar gözünde öyle bir imaj yaratmıştır ki - haklı olarak- gelecek sezon için fazlası ile sorumluluk yükledik omuzlarına.
    umarım altından kalkar.

    şöyle ki;

    *hakan balta takımda kalacak bu gidişle, olsun imparator'un elinde kendine gelir o.
    *arda turan gidiyor muymuş? nereye gidiyor, terim bırakmaz onu, otur oturduğun yerde der.
    *hocasını satan servet'i de yollayamadık amk, sıkıyorsa aynı hareketi fatih hoca'ya karşı yapsın, kan alır götünden kan.
    *lauro adında kaleci mi alıyoruz şimdi, yok beeaa fatih terim 2 senede 7 maç oynayan adamı istemez.

    diye uzar gider bu durum.

    omuzda tonlarca ağırlıkta yük var, allah yardımcın olsun hocam.
  • 1752
    http://gss.gs/2S

    (bkz: adam karizma beyler)

    şu duruşu bile taraftara güven aşılıyor, insanın içini kıpır kıpır ediyor. diğer yandan culio ve stancu çerez parasına kiralandı; bu futbolcularımıza ek olarak yekta'nın kiralık gönderilebileceği konuşuluyor. herkesin malumu odur ki bileti grande tarafından kesilen bu 3 futbolcunun da ortak noktası gheorghe hagi tarafından transfer edilmeleri.

    yok, ben vallahi kafayı yiyeceğim. sol bek otoban, yol geçen hanı. defansımızın göbeği 2 ağır vasıta, fakat fatih terim eldeki orta saha ve forvet oyuncularını göndererek yerlerine yenilerini almak gibi absürt bir yol seçiyor. bunu görmek bu kadar zor olmamalı, servet, gökhan ve hakan takıma hiçbir katkı yapmadan fatih terim'den nasıl formayı kapıyor, ben bu sorunun cevabını istiyorum. kaldı ki kulübün finansal durumu da mali kongrede ortaya çıktı. şu durumda, yedekten gelip kendini kanıtlamaya çalışacak stancu'nun gönderilmesi ve yerine x tutarda bonservisine ilaveten yıllık 3-4 milyon euro ödeyip bir forvet takviyesi yapmak bana saçmalık ötesi geliyor. kalite elbet parayla arttırılır fakat 4 senelik üniversite hayatım boyunca gördüğüm muhasebe derslerinden hiç anlamamama rağmen kulübün finansal durumunu o derece ince düşünüyorum.

    grande en iyisini bilir diyip yolumuza devam ediyoruz ya sonumuz hayrolsun.
  • 1895
    21 eylül 2011 kardemir karabükspor galatasaray maçında yaptığı talihsiz oyuncu değişikliklerine değinmek istiyorum;

    ilk hafta oynanan ibb maçındaki* oyuncuların sahaya diziliş konusunda yaptığı kötü ve aşırı yanlış tercihlerden vazgeçmesi, samsunspor maçında* ideale yakın bir kadro çıkarması kendisine olan inancımı bir kat daha arttırmıştı. karabük deplasmanında muslera'nın kırmızı kart görmesi ile hakem katliamına uğradığımız anda keşke önündeki seçenekleri çok daha hızlı değerlendirebilseydi;

    yaptığı 2 değişikliği ele almak istiyorum;

    >giren oyuncu ufuk ceylan
    <çıkan oyuncu albert riera

    >giren oyuncu sabri sarıoğlu
    <çıkan oyuncu sercan yıldırım

    4-4-2 çıkmışsın sahaya, bana göre, çift forvetli sistemde kaleci, savunmacı veya orta sahada herhangi bir oyuncun kırmızı kart ile oyundan atılırsa yapman gereken tek doğru forvet oyuncularından birini çıkarmaktır. elimizde sercan ve elmander vardı fakat sercan kazım'ın bölgesinde sağ kanatta da oynayabildiği için, görev aldığı maçlarda isteği ve oynama arzusunu ortaya koyduğu için ben olsam kazım - ufuk ceylan değişikliğini yapar; sercan'ı da sağ kanada koyardım. zaten hazırlık karşılaşmalarından beri bas bas bağırıyoruz, bu takımda yaratıcı oyuncu + takımı pozisyona sokacak oyuncu + topu ileriye taşıyacak oyuncu yoooooook diye. şu durumda riera'yı çıkarmak da bindiğin dalı kesmektir tam olarak.

    ikinci yarı başında bir sabri sarıoğlu - sercan yıldırım değişikliği var ki cinnet sebebi. sinyor terim'in o an aklından geçen düşünceleri merak ediyorum. sercan'ın sakatlığı varsa onu bilemem fakat hiç de öyle bir hali yoktu. sabri'ye "büyük kaptan, canımız, ciğerimiz" diyenleri bir kez daha buradan selamlıyorum. takımda yeri yok, net.

    tüm bunlara rağmen, 80 dakika 10 kişi oynadığımız, karabükspor kalesine gidemediğimiz maçta 1 puan almak hiç de fena sonuç değil. sinyor terim'in sabri'ye olan güvenini sorgulamasını rica ediyor ve güvenimizi yineliyoruz.
  • 1912
    26 eylül 2011 galatasaray eskişehirspor maçı ile birlikte ligde galatasaray'ın başında 200. karşılaşmasına çıkacaktır.

    kaynak: http://www.galatasaray.org/...rlig/haber/11175.php

    199 maça bakacak olursak;

    (bkz: türkiye birinci ligi 1996-1997 sezonu) > 34 maç > 25 galibiyet, 7 beraberlik, 2 yenilgi
    (bkz: türkiye birinci ligi 1997 - 1998 sezonu) > 34 maç > 23 galibiyet, 6 beraberlik, 5 yenilgi
    (bkz: türkiye birinci ligi 1998-1999 sezonu) > 34 maç > 23 galibiyet, 9 beraberlik, 2 yenilgi
    (bkz: türkiye birinci ligi 1999 - 2000 sezonu) > 34 maç > 24 galibiyet, 7 beraberlik, 3 yenilgi
    (bkz: türkiye süper ligi 2002-2003 sezonu) > 34 maç > 24 galibiyet, 5 beraberlik, 5 yenilgi
    (bkz: türkiye süper ligi 2003-2004 sezonu) > 26 maç > 11 galibiyet, 8 beraberlik, 7 yenilgi
    (bkz: spor toto süper lig 2011 - 2012 sezonu) > 3 maç > 1 galibiyet, 1 beraberlik, 1 yenilgi

    toplam 199 maç...
    131 galibiyet,
    43 beraberlik,
    25 yenilgi...

    %65 kazanma yüzdesine sahip olan grande'ye eskişehirspor maçında umarım plaket veya benzeri bir hediye verilir.

    ayrıca, mutluluğu detaylarda arayan bir insan olarak fatih terim'in galatasaray teknik direktörü olarak çıkacağı 200.maçta galibiyet şart diyorum.
  • 2428
    21 aralık 2011 galatasaray manisaspor maçında takımımızın servet'e rağmen gol yememesi ile bir kez daha kanıtlanmıştır ki elinde sihirli değnek vardır.

    kimilerinin menejerlik oyunlarında bile cesaret edip ilk 11 başlatamadığı genç oyunculara, o 9 haftadır forma veriyor. dahası kazanmak nedir unutmuş bir takımı, kısa sürede zirveye oturtuyor.

    kapkaranlık geçen 2010-2011 sezonundan sonra aydınlık günlere kavuşmak hayal gibiydi bizler için. sayesinde bu gerçekliği yaşıyoruz.

    büyüksün grande !
  • 2547
    galatasaray'ımızı, ait olduğu yere, zirveye taşıyan ve taşıyacak isimdir, imparatorumuzdur.

    samsunspor maçındaki* geri dönüşümüz o'nun eseridir; ilk 45 dakikadaki galatasaray ile ikinci 45 dakikadaki galatasaray arasında dağlar kadar fark var ve bu fark da imparator'un soyunma odasındaki konuşmalarından, taktiklerinden, oyuna müdahalelerinden ortaya çıkmıştır. kabus gibi geçen ve hatırlamak dahi istemediğimiz 2010-2011 sezonunda kazanma alışkanlığını kaybetmiş, büyük takım hüviyetini yitirmiş galatasaray'ı, kısa süre zarfında 2-0'dan maç çevirebilecek duruma getirmiş, öz güven aşılamıştır. sayesinde iki farklı geriye düştüğümüz maçta bile ''kazanırız'' diyebiliyoruz.

    bu senin sayendedir imparator!
  • 3212
    öncelikle 2 mayıs 2012 galatasaray trabzonspor maçında oyuncu değişikliklerinde kullandığı tercihler ile -haddim olmayarak- kendisini eleştirmek istiyorum:*

    sahaya sürülen ilk 11'e kimsenin itirazı olamaz, sakatlık veya ceza olmadığı müddetçe ideal kadromuz zaten bu oyunculardan kuruludur. lakin yedek kulübesine baktığımızda "aykut, gökhan, sabri, aydın, riera, yekta, baros" isimlerini görüyoruz ve oyun içinde muhtemel kötü gidişte, bir şeyleri değiştirmek, fark yaratmak için sahaya sürebileceğin 3 isim var burada: aydın - baros - riera.

    sahada ise 65-70. dakikaya kadar pozisyona giremeyen bir takım var, oyundan alındığı 61. dakikaya kadar tel tel dökülen emre çolak var, gerek fizik gerekse kafa olarak bu maça hazırlanamamış necati var; yanında da son haftalarda form tutmuş bir aydın, form durumu her ne olursa olsun oyunun kaderini değiştirme potansiyeline sahip riera ve baros var. aslında yapılacak hamleler basitti, imparator'un 3 forvete dönmesi takdire şayan lakin necati, sahada kalmayı bana göre hak eden bir oyun oynamıyordu. ayrıca ne olursa olsun puan maçı ve orta sahanın yükünü çeken selçuk - melo ikilisini bozup selçuk'u tek bırakmak da bana göre yanlış bir tercihti. melo'nun gününde olmaması, sarı kartının olması gözardı edilebilir sebepler, kaldı ki melo'nun kırmızı görüp önümüzdeki beşiktaş maçında oynayamama ihtimali -eğer sarı karttan alındıysa- riske edilebilirdi. melo'nun bu takımda dikine oynayan ender oyunculardan biri olduğu gün gibi ortada; ayrıca mevcut kadroda şut atan tek adam. her ne olursa olsun sahada kalması bizim işimize yarayabilirdi.

    melo'nun çıkması ile riera'nın oyuna gireceğini düşünmüştüm, çünkü eğer melo sahada kalsaydı necati-riera ya da engin-riera değişiklikleri ile sahada 7 yabancı olacaktı. fakat riera'yı oyuna almayı düşünmediyse melo'nun çıkması yine yanlış bir tercih oldu. sabri - engin değişikliğinin ise maalesef mantıklı bir açıklaması yok; en kötü gününde de olsa atacağı bir pas, bir çalım, bir orta ile oyunun kaderini her an değiştirme potansiyeline sahip bir engin varken, engin'i alıp sabri'yi oyuna sürmek, aydın'ı sola çekmenin biraz maceraperest bir hamle olduğunu söyleyebilirim.

    tüm bu nacizane eleştirilerimi, sahaya galatasaray'a top oynatmamak amacı ile çıkmış orta hakemi ve onun yardımcılarını bir kenara bırakarak yapıyorum. trabzonspor beraberliği, bu sezon kaybettiğimiz ilk puan ya da kazanamadığımız ilk maç değil. bugüne kadar oynayıp da sahadan galibiyetle ayrılamadığımız hemen her maçta gerek takımın gerekse imparator fatih terim'in performansı alkışı hak ediyordu. 2 mayıs 2012 akşamı ise bu tablonun tersine tanıklık ettik.

    ayrıca grande'nin maç sonrası söyledikleri çerçeveletip duvara asılacak cinsten. açık açık federasyona ve ülke futbolunu bu hale getirenlere, bu kadar laf edebilecek taşşağa sahip başka bir teknik direktör ya da teknik sorumlu bizim ülkemizde yok. söylediklerinin her biri ayrı ayrı öneme sahip ve gerek ülke futbolunu uçurumdan aşağı götüren federasyona, gerekse aldığımız beraberlik sonrası umutsuzluğa düşen taraftara çok sağlam mesajlar yollamıştır. fatih terim gibi bir insana, babaya sahip olduğumuz için yatıp kalkıp dua edelim, başımızdan eksik olmasın.

    satır başları;
    *"bir insan kendi emekleri için saygı istiyorsa, önce bu saygıyı diğer insanların emeklerine göstermelidir. büyük camialarda böyle çalkantılar kolay olmuyor ama sonuç itibariyle, hem hoşgörüyü hem saygıyı göstermeyi bilmek lazım”
    *"bakalım, allah nasip ederse şimdilik iki maç kaldı. bu bizim tahminimiz. sonra üç maç daha konulup, hatır kupası eklenebilir”
    *"trabzonspor ile berabere kaldık diye dünyanın sonu değil. galatasaray takımı bunu telafi edecek güçtedir, şampiyonluğun en güçlü adayıdır ve gerektiği yerde istediğini alacak güce sahiptir."

    http://www.youtube.com/...ed&v=YZGLyJTZB3g
  • 3390
    bakışlarındaki gurur, aylardır uğradığımız haksızlıkların, adaletsizliklerin, katlandığımız pisliklerin karşılığını almanın haklılığını yansıtıyor. "büyük güç, büyük sorumluluk getirir." sözünü hatırlatarak galatasaray gibi büyük bir camiayı, milyonlarca taraftarı olan kulübü, önceki sezonda yaşadığı psikolojik yıkımın ardından birleştirmek, bütünleştirmek, bu renklere aşık insanlar üzerinde aynı hedef doğrultusunda toplu inanç oluşturmak hiç ama hiç kolay bir şey değil; bunu başarabilecek yegane isim de imparator idi zaten. önemli bir maçın önceki gününde akşam "acaba ne olacak?" diye düşünmeden rahat rahat uyuyabiliyorsam, bunun sebebi de grande'nin varlığıdır.

    buraya yazıyorum, allah korusun yıllarca şampiyon da olamasak, fenerbahçe'ye 7-0 da yenilsek vb. bilimum olumsuz tablolarla da karşılaşsak o'na karşı gıkımı çıkarırsam allah beni bildiği gibi yapsın. aynı şekilde her ne sebeple olursa olsun fatih terim'i sorgulayan taraftar ile karşılaşırsam, üzerime düşen görev ve sorumluluk bilinci ile gereken cevapları verir, onları rencide ederim. sözün özü, her ne olursa olsun, imparatorumuz uzun yıllar bizimle kalmalı, başımızdan eksik olmamalı.

    http://img405.imageshack.us/...5/8546/578714643.jpg
    http://img62.imageshack.us/...9a4c431fcb923c4b.jpg

    ve omuzlara alındığı anlar;
    http://img823.imageshack.us/.../2158/fatihhocam.jpg
    http://img706.imageshack.us/...6/3686/imparator.jpg

    (bkz: 1 temmuz 2011 fatih terim imza töreni)

    (bkz: fatih terim varsa gerisi teferruattır)
  • 5890
    diyor ki "italya'ya dönmeyelim konuyu değiştirmeyelim. bu kadar yıllarımı verdim, savaşa devam edeceğim. başka planlarım vardı ama yok değişti, bu mücadeleyi devam ettireceğim uzun yıllar, meydanı kimseye bırakmayacağım. türk futbolunun iyi bir yerlere gelmesi gerek." yani galatasaray ve ülkenin geleceği için kendinden vazgeçen bir adam görüyoruz karşımızda; her zamankinden daha hırslı ve istekli...

    hep bizimle kal hocam, hep bizimle!
  • 7985
    bakın, fatih terim 13 eylül 2013 galatasaray antalyaspor maçı sonrası neler söylemiş:

    "biliyorsunuz milli takımda galatasaray'ı, galatasaray'da milli takımı konuşmuyorum. benim yapmış olduğum sözleşme meselesi çok uzadı. ben 1974 yılında galatasaray'a imza attım. bugüne kadar yapmış olduğum bir tane mukaveleye bakmadım. yakın zamanda 'galatasaray beni bırakmadıkça ben de galatasaray'ı bırakmam' açıklamasını yaptım. böyle yapmış birisi olarak sözleşme, sözleşmeme meselesi maalesef simge haline getirdiniz. önümüzde o kadar önemli maçlar var ki oraya konsantre olacağımıza sözleşme meselesini galatasaray aleyhine getirdik. sözleşmenin böyle devamının zarar vereceğini düşündük.

    galatasaray benim için tercih ve seçenek değildir. hiçbir zaman hayatımda da olmadı. bana gel dediler geldim, çalış dediler çalıştım, koş dediler koştum. ama git derlerse hemen gitmem direnirim. bugüne kadar ben olaylara kurumsal değil durumsal baktım. daha öncede benim sözleşmem vardı. yapılan sözleşmelerin içini okumadım. sadece bu kez imzada tarafların ayrılması halinde 15 günlük süre konmuştu ben bunu bir saate indirdim. ben kağıttan öteye gitmeyen sözleşmeler mukaveleler gördüm. mukavelede ne yazıyor ilgilenmedim. sözleşmeyle ilgili ağzımdan tek laf çıkmadı. ne gelişlerimde ne de kalışlarımda birinin içi rahat etsin diye bir halim yok. hiçbir şeye imza atacak değilim. beni çok iyi tanıyorsunuz."

    “galatasaray'da zaten birer sene gidiyor imzalarımız. ilk anlaşmam da bir seneydi. başkanımızın da beyanatı yok mu ‘başarıya dayalı her sene imzamız devam eder’ diye? çok da güzel devam ediyor birer senelik. galatasaray’da ben 30 yıl kalabilirim, 40 yıl kalabilirim; ama birer birer, ondan fazlası olmaz. bende bir değişme yok. dediğim gibi birileri rahat etsin ya da birileri rahat etmesin diye imza atacak hâlde de değilim, benim sözüm kâfidir”

    http://www.galatasaray.org/...rlig/haber/17908.php

    hocanın açıklamaları tamamen çelişki yumağı. öncelikle "önümüzde önemli maçlar varken sözleşme konusunu konuşmak galatasaray'ın aleyhine oluyor." cümlesinden ben konuyu geçiştirmeye çalıştığını anlıyorum. şu bir gerçek ki milli takım konusu gündeme geldiği andan itibaren fatih terim galatasaray ile olan iplerini her geçen gün biraz daha koparmıştır ve kendi sonunu kendi hazırlamıştır. galatasaray ile olan sözleşmesinin tartışma malzemesi haline gelmesinin ve o süreçte galatasaray'ın yıpratılmasının 1 numaralı sebebi yine fatih terim'dir. çünkü galatasaray'da kalmak için direnmek demek, "birileri rahat etsin diye imza atmayacağım" demek olamaz. burada önce bir anlaşalım. ayrıca 'birileri'nden kastı kimdir? kendisinin galatasaray'da kalacağını resmileştiren imza sonrası en çok sevinecek ve rahatlayacak olan kesim galatasaray taraftarı değil midir? öyleyse her fırsatta şovunu yapıp arkasına aldığı galatasaray taraftarının duygu ve düşünceleri kendisi için neden bu kadar önemsizdir? bu çelişkili davranış ve hareketlerinin de tek bir anlamlı sonucu oluyor; o da milli takım konusu gündeme geldiği andan itibaren galatasaray ile olan sözleşme konusunda işi yokuşa sürmek ve en sonunda kendini galatasaray yönetimi'ne kovdurtarak mağdur rolüne bürünmek. açıkçası gelinen noktada olaya at gözlükleriyle bakıp hala fatih terim'i savunabilen veya haklı gören insanlar olduğunu düşünürsek, hocanın bu planında başarılı olduğunu söyleyebiliriz.

    ek olarak başarıya dayalı birer yıllık sözleşme konusunda antalyaspor maçı sonrası "çok iyi gidiyor, çok da güzel gidiyor, başarılı olduğum müddetçe kalırım" minvalinde şeyler söyledikten sonra milli takım teknik direktörü sıfatıyla geçtiği kameralar karşısında (bkz: 31 ekim 2013 fatih terim basın toplantısı) kendisini aklama ve galatasaray yönetimi'ni değersizleştirme adlı çalışmasında yine bu konudan dem vurup yönetime kırgın olduğunu söylemek de pek delikanlıca değil açıkçası. sormazlar mı adama '1.5 ay önce bunları söyleyen sen değil miydin?" diye. kaldı ki fatih terim de biliyor kendisi başarılı olduğu müddetçe hiçbir gücün onu kulüpten gönderemeyeceğini. burada tartıştığımız mevzu hoca'nın galatasaray'da kalmak için herhangi bir çaba içinde olmaması, hatta sonunu bile bile gereksiz yere inatlaşması. çünkü aslolan galatasaray gibi, galatasaray benim için hiçbir zaman tercih veya seçenek olmadı gibi beylik laflar ediyorsan "birilerini rahatlatmak için imza atmayacağım" tavrında olamazsın, galatasaray gibi bir sorumluluğun varken böyle çelişkili davranamazsın. eğer mevzubahis galatasaray iken bu resti çekiyorsan da kusura bakma ama galatasaray'a bağlılığın ve o ettiğin beylik laflar da gayet doğal olarak sorgulanabilir.

    ayrıca gelişen süreç sonrası fatih terim hakkında "ama kulüp efsanemiz, ama 8 yılda 6 şampiyonluk kazandırdı" argümanlarının sunuluyor olması da ciddi anlamda garip. çünkü kimse çıkıp da fatih terim'in kazandırdığı kupaları ve şampiyonlukları inkar etmiyor. 10-11 sezonunda dibi görmüş takımı alıp ligde 2 sezon üst üste ezici şampiyonluk ve şampiyonlar ligi'nde zaferler yaşatmak her hocanın harcı değil, bunu hepimiz kabulleniyoruz. ama ortada ayan beyan görünen bir gerçek varsa o da fatih terim'in galatasaray'a ihanet ettiğidir, galatasaray'ı alenen, çatır çatır, göz göre göre sattığıdır. bu gerçeği kabullenmekte zorlanan ve görmezden gelmeye çalışan taraftarlar da fatih terim isminin üstünü kapatıp oraya başka bir isim yazsın ve konuyu öyle yorumlasınlar.

    sonuç olarak benim için fatih terim'in sözlük karşılığı bundan böyle hayal kırıklığıdır. çünkü yaşadığımız ve yaşattığı 2 güzel sene ortadayken, gelen şampiyonluk ve kupalar sonrası mutluluktan uçma moduna geçmişken, ligi bir 4-5 sezon daha domine etme fırsatı ve şansına sahipken, fatih hoca bundan böyle ölüm-hastalık dışında galatasaray'dan gitmez düşüncesi taşırken hoca'nın bu tavrı fazlasıyla ağır geldi. üzücü, kırıcı demiyorum bakın, ağır diyorum. hoca'nın galatasaray'ı, galatasaray taraftarını, yaşanacak güzel seneleri bir kenara atıp şikeci ve ırkçı federasyon ile kader arkadaşlığı yapması, uzun seneler unutulmayacak bir ihanettir benim için. o şikeci federasyonla kader birliği yaptığı müddetçe de yolu açık olmaz umarım.

    edit: ekşi sözlük'te hakkında yazılmış 19 ocak 2001 tarihli bir entry.

    "galatasaray'da yaptigi gidisin aynisini fiorentina'da da gerceklestirdi. tek hatasi gerceklerin su yuzune cikacagini dusunmemek oldu. kendi adina ve basarisina yakismayan bir sekilde ayrildigi yonetimleri sucladi. taraftarlari cok seviyorum sozune sadik olmadigi da 2 defa sevdigi taraftari yuzustu birakip gitmesinden belli oluyor."
    19.01.2001 21.49 (yoda)
    https://eksisozluk.com/entry/305381

    tarihi 2013 yaparsak tablo tamamen aynı oluyor. eyvallah hocam, eyvallah.
  • 8238
    galatasaray'ın başından gönderildiği gün ilk tepki olarak ünal aysal'a sitem etmiştim ben de. çünkü tarifi mümkün olmayan 2 başarılı ve mutlu sene yaşamıştık terim ile ve hiç gitmeyecekmiş gibi gelirken yaşanan ani ayrılık sarsmıştı bünyemizi. fakat aradan geçen süreçte yaptıkları, yapmadıkları, söyledikleri ve sustuklarıyla adını günden güne küçültmeye devam ediyor. son olarak ise şikeyi aklama ve örtbas etme çalışması konusunda yoğun mücadele veren ve bunu yegane görevi edinen tff başkanı ve yönetim kurulunu "vizyoner" olarak nitelendirmiştir.

    gelinen süreçte, türkiye futbolunun kanaat önderi olarak, fikirlerine ve tecrübelerine önem verilen bir futbol adamı olarak kendisinden beklentimiz, gördüğü yanlışları, bildiği doğruları söylemesiydi. ama şu an ülke futbolunun anasını siken federasyonun yanında yer almaya başladığından beri tek yaptığı iş, güçlünün yanında olmak, onun arkasına sığınmak, bildiği doğruları konuşmaktan geri durmak. bu davranışa veya duruşa(!) ne isim verildiğini de hepimiz gayet biliyoruz.

    umarım şikeci federasyonun milli takımı ile tarihin en büyük, en görülmemiş başarısızlıklarına imza atar, sportif başarı olarak en dibi görür. çünkü hayatının geri kalanında hak ettiği tek şey sadece budur.
  • 9506
    13 ekim 2014 letonya türkiye maçı öncesi açıklamalarında onur ve tolga'yı savunup, hatalı olmadıklarını söyleyip letonya maçı kadrosunda tolga'yı kesen hoca. madem memnundun, neden kesiyorsun diye sorarlar adama haklı olarak.

    genel olarak değinmek gerekirse galatasaray'ı yüz üstü bırakması sonrası şikeci federasyonun takımı ile tarihte görülmemiş başarısızlıkları yaşaması için çok içten temennilerde bulunmuştum. 2016 avrupa şampiyonası hedefiyle başlanan eleme grubunun 3.maçı sonrasında da -iki hollanda maçını bile görmeden- grubun dibini boylamış durumda. işte galatasaray düşmanlarının yanında duranların hak ettiği de bundan fazlası değil. daha beter olması dileğiyle.
  • 9870
    --- alıntı ---

    türkiye futbol direktörü fatih terim, dün haliç kongre merkezi’nde 2 saat 15 dakika süren ‘futbolumuz ve geleceği’ konulu bir sunum yaptı ve kendi deyimiyle ‘kral çıplak’ demek için karşımıza çıktı.

    fatih terim 27 yıldır teknik direktörlük yapıyor ve bunun sadece 1 yılı aşmayan süresinde türkiye dışında görev aldı. 22 sene bu ülkede üst düzey titr’le görev alan bir insanın söyledikleri, futbola dair tespitleri ‘değerli’ olmalı diye düşünüyor insan. onlarca tespit ve rakam arasından yapılan bu değerlerdirmelere bir bakalım. bakalım ama, bu tespitleri yapan fatih terim’in görev süresinde neler yaptığı ışığında bir bakalım isterseniz.

    fatih terim diyor ki, “kulüplerimizin durumu nedir diye göreve geldiğim andan itibaren bir çalışma başlattım. manzara kelimelerle tarif edilemeyecek kadar vahim. eğer kulüplerimiz birer ticari şirket olsa idi birkaç kulüp dışındakilerin tamamı iflas ettiklerini açıklamak zorunda kalırlardı herhalde. böyle bir kulüp yapısı olur mu? siz müsaade ederseniz oluyor işte…”

    fatih terim’in bu söylediklerinin tamamı doğru iyi de hocam adama sormazlar mı, borçları yüzmilyonlarca liraya ulaşan galatasaray’a petre’yi almaguer’i, saar’ı, pinto’yu, petre’yi, ali lukunku’yu, lutu’yu, cristian’ı, yiğit gökoğlan’ı, sercan yıldırım’ı, dany’yi kim ve neden aldırdı, bu oyunculara milyonlarca dolar saçılmasının sorumlusu kim diye? sorarlarsa ne yanıt verir türkiye futbol direktörü fatih terim insan ister istemez merak ediyor.

    fatih terim diyor ki, “biz ne yapıyoruz bu arada o penaltıydı değildi, onun telefonuna mesaj atılmıştı almıştı almamıştı, o onun arkasından dolanmıştı dolanmamıştılarla ilgilenip, sadece ilgilenmekle de kalmayıp tüm kamuoyunun da ilgilenmesini sağlayacak süreçler yönetiyoruz.”

    fatih terim yine haklı. dünyanın en üst düzey liglerinde bile, ‘elit hakemler’in yönettiği maçlarda hatalar oluyor ve senede bir-iki tartışma dışında kimse bu hataların üstüne, türkiye’deki gibi hoyratça gitmiyor. peki hocam adama sormazlar mı, mersin idman yurdu maçında hakemin üstüne neden yürüdünüz, antalyaspor-galatasaray maçında bir hakeme neden küfrettiniz diye. penaltıydı, değildi diye tartıştığınız günleri unuttunuz mu yoksa?

    fatih terim diyor ki, “devletin futbola destek olması çok önemli, olmalı da, ancak siyaset futbola karışmamalı, politika futbola girmemeli, ne kulüplere, ne federasyona ne de tribüne siyaset ve politika sirayet etmemeli. bunu futbolumuz için sağlamalıyız, bunu sporumuz için temin etmeliyiz.”

    evet fatih terim yine haklı, siyaset futbola karışmamalı, politika futbola girmemeli. iyi de hocam, mehmet ağar şampiyonluk posterlerine ne zaman girdi? soyunma odalarında kimin zamanında volta attı. isminiz statlara verilirken, kiminle yan yana poz verdiniz? isminizin verildiği stat açılışında kadir topbaş’lı bilal’li, tayyip erdoğan’lı isimlerle biraraya gelmenizin amacı neydi?

    fatih terim yine diyor ki, “almanya 7 milyona yakın lisanslı oyuncu havuzuna sahipken, biz, sayı konusundaki şüphelerim olmakla birlikte yaklaşık 270 bin profesyonel ve amatör futbolcuya sahibiz. bu havuzdan u14, u15, u16, u17, u18, u19, u20, u21,a2 ve a takım sporcularımızı bulmak ve seçmek zorundayız. diğer rakiplerimizle de aramızda uçurum olduğunu net olarak görebiliyorsunuz.”

    ‘futbolumuz ve geleceği’ konulu konferansta sürekli almanya örneği veren fatih terim, hakan çalhanoğlu’nun, ömer toprak’ın neden milli takıma alınmadığını açıklasın. acemice sumenaltı edilmeye çalışılan ağzına silah sokulan çocukların neden suçlu, o silahı doğrultanların neden milli takıma alındığını söylesin bize.

    fatih terim diyor ki, “bir de ülkemizde yıllara göre seyirci durumuna bakalım. işte bakın durum nereye doğru gidiyor. bunun sebeplerini irdelemek ve sebepleri her ne olursa olsun sorunu çözmek durumdayız. seyircisiz futbolumuzu ayakta tutmak mümkün değil. seyirciyi tekrar tribünlere çekmek zorundayız.”

    evet bir kez daha fatih terim doğru bir tarafa işaret ediyor. futbolda her geçen gün seyirci sayısı düşüyor. peki hocam, seyircinin tribünlerden çekilmesinin nedeni taraftarları fişlemek ve statlarda yükselen muhalif sesleri bastırmak için uygulamaya sokulan ve siyasi bağları son derece açık olan passolig diye bir sorun olduğunu biliyor musunuz? yoksa türkiye futbol direktörü olarak bu konudan haberiniz yok mu?

    ‘kral çıplak’ demek için 2 saat 15 dakika konuşan fatih terim tespitlerinde haklı fakat 22 yıldan bu yana türkiye’de görev alan aynı terim, bu tespitlerin neredeyse tamamına kendisi uymadı ya da uygulamadı.

    fatih terim ‘kral çıplak’ demek istiyorsa, şikeden söz etmeli, teşvikten söz etmeli. statlara zoraki ismi verilen cumhurbaşkanı’ndan, kulüplere siyasetçilerin yaptığı baskıdan, taraftarların fişlenmesinden, ‘muhalif’ görüşlerinden ötürü haklarında saçma sapan sebeplerle dava açılan taraftar gruplarından, siyahi oyunculara muz sallayanlardan, sadece istanbul kulüpleri için yaratılmış adaletsiz futbol ortamından söz etmeli. terim bu konular hakkında konuşamayacaksa, kimin çıplak olup olmadığını da sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.

    acı olan, 20 yılı aşkındır türkiye futbolu içinde en üst düzeyde görev yapmış fatih terim’in amerika’yı yeniden keşfettiğini sanması, yaptığı tespitlerin neredeyse tamamını kendisinin altüst etmesi değil, türkiye futbolunun her yıl yapboz misali değiştirilip, siyasal erk tarafından dizayn edilmeye çalışılırken, suratımızın içine baka baka yalan söylenmesidir.

    http://t24.com.tr/...im-soktu-hocam,10997

    --- alıntı ---
  • 9988
    "bizim çalışmalarımız 10-15 sene içerisinde meyve verecek. yıldız oyuncu olmasa bile iyi insan yetiştirmeyi hedefliyoruz. tff gibi kurumlarda devamlılık ve istikrar olmalı. ben burada olmasam bile projelerimiz devam etmeli. reformlar bir senede olmuyor." demiş fakat ırkçı bir futbolcuya milli formayı ve kaptanlığını verdiğini hatırlayınca bu ileriye yönelik çalışıyoruz, uzun vadeli çalışmalar yapıyoruz ağzı bana o kadar anlamsız ve boş geliyor ki. çünkü yetiştirmeye çalıştığı gençlerden biri "ırkçılık yapmış bir futbolcuyu neden milli takıma alıyorsunuz hocam?" diye sorsa vereceği bir cevabı olmayan bir adam fatih terim.

    kısacası 'adamcılık' oynamayı bırakmadıkça, formayı hak eden gençlere vermek yerine hala 30lu yaşlarının ortalarına gelen hamit-umut gibi boş beleş adamlardan medet umdukça gözümde hiçbir değeri yok o reformların. zaten klasik 'yeni jenerasyon oluşturuyoruz' ağzı da iyice yerleşik bir hal aldı. milli takımın başına gelen her hoca aynı lafı ediyor ama ortada bir icraat yok. hakan çalhanoğlu falan da almanya'da adından söz ettirecek bir performans gösterememiş olsa muhtemelen ismini ilk kez almanya'yı seçtiğinde duyardık.

    neyse güç ve para delisi fatih terim, "reform yapıyoruz, biraz sabır :(" ağzı yaparak adamcılık oynamaya devam etsin. kendisinin hoca, tüpçünün federasyon başkanı, ırkçı emre'nin kaptan olduğu bir milli takımı bırak desteklemeyi, her rakipten en az 5 yemesi umuduyla izliyorum maçları. avrupa şampiyonası eleme grubunda şu ana kadar oynadıkları maçlarda da hak ettikleri muameleyi gördüler rakipler sağ olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın