• 355
    fransiz bein sport kanalinin spikerinin maç sirasinda soylediklerinin bir kismi sunlardir;

    "avrupa'da çok nadir gorulebilen, olaganustu bir atmosfer var burada",
    "galatasaray taraftari buraya cehennem diyor. burasi gerçekten de cehennem",
    "lutfen televizyonlarinizin sesini acin ve galatasaray taraftarinin olaganustu sesinin keyfini cikarin",
    "alex ferguson bir daha bu cehenneme gelmek istemiyordu ama iste simdi burada turk telekom cehenneminde",
    "galatasaray taraftari takimi icin 12. de degil, 13. adam, avrupa'da bir takimi bu kadar iyi oynattiran bir atmosfer yok",
    "türkler futbolu nefes aliyorlar".
  • 357
    cok mutluyum sözlük, manchester gibi bir devi, hem de bizde güzel hatirasi olan bir takimi yendik ve grubumuzda avantajli durumdayiz, gel sana detaylariyla anlatayim maci:

    kale: muslera gercekten kusursuz oynadi bugün, direkten dönen top gol olsaydi bile yapabilecegi birsey yoktu. iyi performansinda önündeki savunmanin iyi oynamasinin etkisi yadsinamaz. tek cemkirmek istedigim nokta, her topu oyuna degajla sokmasi ve bazi toplari gereksiz karsi tarafa vermesi.

    defans: sanki sihirli! degnek degmisti üzerlerine. karabük macinda belirttigim üzere, iki adam kesik yiyip bir de f.terimin büyük maclardaki motivasyon faktörü isin icine girince nerdeyse kusursuz oynadilar. bir parantez riera ya acmak istiyorum, katilmayan mutlaka olacaktir ama, benim icin hem hücum hem de savunma anlaminda sahanin en iyisiydi.

    orta saha: cok direncli bir orta saha izledik bugün macta. özellikle melo savunma anlaminda eski günlerini hatirlatan agresif savunma tadinda esintiler sundu bizlere. selcuk cok gayretli ve caliskandi, elinden gelenin en iyisini yaptigini düsünüyorum. ah be hamitim totem yapip senin basligina bu macta gol atacagini yazmistim, nerdeyse gecenin en güzel golünü atiyordun, canin sagolsun, bir dahaki sefere artik. bu macta göze carpan en önemli detaylardan birisi de, takimin 60 dakikadan sonra kondisyon olarak tükenmesiydi, allahtan hoca akilli ve zamaninda degisikler yapti da macin sonunu getirebildik. sene basindan beri ilk defa bizimkilerin nefesinin bu kadar erken kesildigini gördüm, muhtemelen 60 dakikalik insanüstü efor bu olayin müsebbibi olmali. ve amrabat, özellikle seni mercek altina aldim bütün mac boyunca. iste dedim, genis alanlar bulacagin, kaliteni ve yetenegini gösterecegin mac bu mac diye düsündüm kendi kendime. cok isteklisin, herkes oyundan düserken kondisyon olarak sen ayakta kalabildin fizik olarak, ama burada yazilanlarin aksine tüm iyi niyetine ragmen yine de begenmedim oyununu. ben seni ibrahim toramani sirtina alip ceza sahasina girip sifira kadar indigini, 3-4 tane fenerli futbolcuyu pesine takip yine de gol asisti yaptigini bilmesem tamam, bonservisin umrumda degil. yardir be adam, anlamiyormusun takimdaki dripling özelligi olan tek kisi sensin, bu yüzdendir senden beklentim. ac izle tekrar maci, ezbere kafasini bile kaldirmadan orta yapmalar, topu istop edememeler daha neler neler. yahu al gir iceri yine kaptir, ama dene dene yahu. senden sonra emre girdi senin kanadina, icerde kaldigi sürece herhangi bir olumlu hareketini göremedim.

    forvet: burak yavastan bu takimin golcüsü olma yolunda ilerliyor, ha yine bildigimiz burak kendini ceza sahasinda yere birakmalar felan, yapma be yavrum süper bir gol attin seni artik kabullenmeye de basladik iste, yok huylu huyundan vazgecmez. elmander bugün maalesef sahanin en silik oyuncusuydu.

    özet olarak cok süper oynamadigimiz, ama cok akilli bir sekilde iyi defans yapip, bir gol de iteleyerek avrupalilar! gibi galip gelmesini bildik.

    taraftar: tek kelime ile harikalardi.

    rakip: egri oturup dogru konusmak gerekirse manchester oyuncularinin üstündeki formalari cikarip yerine newcastle united formasini giydirsen kimse farketmezdi bile. wallbeck disinda hepsi vasat oynadilar.
  • 358
    aldığımız 1-0'lık galibiyetle gruptan çıkmayı %80 garantilediğimiz maç oldu. manchester'ın kendi evinde cluj'a kaybetmeyeceği kesin gibi. biz braga'ya ne yaparsak yapalım gruptan çıkacağız.
    herşey çok güzeldi maçta. koreografiden başlarsak, aslan azıcık komik duruyordu, ağzı kobra yılanı ağzı gibi olmuşdu zaten. biraz aceleye gelmiş gibi yada grafikerlerin emekli olma zamanı gelmiş.
    taraftar çok iyiydi. ama hala pegasus tribünü'ne tezahüratı nezaman kesip rakibi ıslıkla hataya zorlaması gerektiğini birilerinin öğretmesi gerekiyor. umarım o günleri de göreceğiz.
    muslera konusunda ise, bu sezonki performasından uzak oluşu bu maçta kalbimi sıkıştıran en büyük etkenlerden biri olacak diye düşünüyordum ki, maçı izlerken her geçen dakika yanıldığımı zevkle farkettim. maça çok iyi konsantre olmuştu, aşırı derecede güven verdi.
    defans hattımız iyi oyuncularımız olmasına rağmen mükemmel değil belki ama uyum ve teknik eksikliklerini yüreklerini orataya koyarak kapattılar. özellikle maçtan sonra, metroda ve otobüste taraftarlar bol bol riera'dan bahsediyorlardı.
    orta sahamız zaman zaman defans önünde geçilmez bir blok, zaman zaman rakibi tamamen sahasına hapseden bir rol üstlendi ve bunun genelini çok iyi becerdi. yapılan acemice hareketleri ve hataları ise rakibin kalitesine bağlıyorum. bu takımın yedekleri bile rakip sahaya çöreklendimi yürekleri hoplatıyor hepimiz gördük ve hopladık.
    gol makinelerimizden elmander'in sakatlıktan yeni çıkmış olmasına rağmen oynatılmasına çok şaşırdım. her ne kadar umut formda olmasa da elmander'in sakatlıktan çıkar çıkmaz böyle bir maça girmesine pek anlam veremedim. umut ile aralarında çok fazla bir uçurum yok gibi geliyor ama nedense fatih terim onu oynattı.
    burak ise her türlü eleştiri ve alaya rağmen hala atıyor. tam gaz devam etmesi dileğiyle.
  • 361
    galatasaray – manchester united : 1-0 avrupa fatihi’nin dönüşü. kollayamadı !

    manchester united yedeklerle gelmiş. efendim? bizim ilk 11 ile manu’nun yedeklerinin maliyeti arasında 6 milyon euro gibi bir fark var. gelgelelim adamların 18 yaşındaki topçuları da dahil bu hesaba. mesela powell’a 30 milyon euro versen ferguson muhtemelen vermez. ayrıca, powell’ın hesaplanan tutarı 30 milyonun altındadır muhtemelen. bunları neden anlatıyorum. tamamen eziklikten lan. gelin kabul edelim, bunun adı eziklik. ama kime karşı, manchester united’a karşı. bizim ligin takımlarına karşı değil lan, gerçek ezikler havaya girmesin.

    maç çok yüksek tempoyla başladı. bildiğimiz premier league temposu gördük asy arenada. 30. dakikaya kadar temponun yüksek olması galatasaray’ı bozmadı. kafa kafaya giden oyundan galatasaray adına sonuç gelmeyince ve sadece sol kanadın kullanılması sebebiyle denge bozuldu. 30.dakikadan itibaren manu etkili oldu.

    ikinci devre ile ilk yarı arasında fark yoktu aslında. işin güzel ve ilginç tarafı takımın kornerden gol atması oldu. çok ciddi pozisyon vermemek de artılardan biriydi. muslera? kendisinden soru işareti koyduğum için özür dilerim ama o soru işareti bana ait değil. galatasarayda oynadığı ve yenildiğimiz ilk maç olan ibb maçında “oğlum muslera ne kaleciymiş be” demiştim. gs sözlükte en ofsaytlarıma girmişti, sanırım şimdi listeden çıkmış o maç yazım. elbette umurumda değil. ama azıcık kıymet bilin, azıcık görün ya. yaşlı olmak, takımı milyon kere izlemekle takımı sadece birkaç izlemek sonuç oluşturmaz. senelerce profesyonel futbol oynamış yorumcular arasında fark yok mu, var. mevzu kafanın çalışması be abi. cris beni sulu götürür susuz getirir, ben de akbil nasıl bitti diye sorarım.

    maç boyu galatasaray’ın sol kanadı etkili oldu. en önemli sebebi riera ve amrabat’ın sürekli top istemek için öne çıkmasıydı. maç boyu hiç saklanmadılar. özellikle amrabat çok istekliydi. eksikleri yok muydu, elbette vardı. tiyatro eleştirmeni gibi zidane’ı izlesem onda da eksiklik bulurum usta, kıllık değil mi. fakat güçlü, istekli bir amrabat’ın ne kadar etkili olduğunu gördük değil mi? hadi galatasaray’ı geç ama bu çocuğu bulan kayseri’nin öngörüsüne saygı duymak gerekli.

    şimdi değinmek istediğim bir konu daha var. manchester united’ın bu kadrosu türkiyede olsa şampiyon olur diyenlere büyük itirazım var. şaka mısınız lan, 18-20 yaşındaki bu tıfılları bizim ligde döverler be. saha içinde döverler, oyun devam ederken. faul alamazlar, kart göstertemezler. yalçın ayhan gibiler bunlara pabuç bırakır mı sanıyorsunuz. çok safsınız yahu.

    bu satıra yazdıklarımın hepsi hikaye. galatasaray kazanmak istediği bir maça çıktı ve kazandı. bundan sonrası nispeten galatasaray’ın elinde. nasıl? cluj deplasmanda manu’yu yenerse iş galatasaray’dan çıkar. zaten cluj deplasmanda manu’yu yenerse şampiyonlar ligi kupasını versinler. baby bombers’ı hatırlayanlar bugün galatasaray galibiyetine korkuyla bakanlardır. net söyleyeyim: manu cluj’u yener. bundan sonraki hesabı bilmiyorum ve peşinde değilim. galatasaray kendisine ne lazımsa alacak güçte, kabiliyette ve en önemlisi zekadadır.

    efendim rakip vurmuş üst direkten dönmüş. iyi de ilk maçta bizim 3 topumuz direğe vurdu avuta gitti. baros’un üst direkten topundan bahsetmiyorum bile. niye? başka bir seviye be abicim. baros’un topu gol olsaydı belki de saraçoğlu’nda ışıklar söndürülüp şampiyonluk kupası alınmayacaktı, her şeyde bir hayır var.
    karabük maçı unutuldu mu? elbette. başka bir seviyeden bahsediyoruz yahu. karar organıyız diyenler bu geceki hakemi görselerdi ne derdi acaba? neyse, başka seviye diyoruz ya, yeter onlara.

    sondan bir önceki söz: senelerce orta saha oynayınca her topu isteyen, gol kaçıran santraforlara karşı önyargı geliştirmişim belli oldu. burak yılmaz atıyor usta. keşke hem atan hem de attıran, sıra dışı santraforlardan olsa.

    son söz : manchester, kollayamadı !

    *
  • 363
    maç notlarım özetle aşağıda.
    1. tarihi bir gece yaşandı asy arena'da. ilk şampiyonlar ligi galibiyetini aldık. şimdilik şımarmadan sıradaki diyoruz.
    2. maç aşırı heyecanlıydı.
    3. sahanın yıldızı riera idi. hamit, amrabat, semih ve melo da çok iyi işler yaptı.
    4. riera defanstan adam eksilterek çıkmanın önemini ve defansta 28 pas ile patinaj yapmanın ne kadar saçma olduğunu gösterdi. helal olsun.
    5. golü nasıl atacağız diye düşünürken birden harika bir şey oldu o ana kadar iyi olan seyirci melo ile şahlandı. taraftar şahlandı ve top bizi sevdi. kornerden manu gol atmak ise tam bir gerçek golcü işiydi. tebrikler burak yılmaz. sürekli çalış. ben oldum demek yok.
    6. manu tam bir takım. yedekleri dahi takım oyunu oynamakta.
    7. maç öncesi kareografiyi göremedim doğu'da üstümüze dev bayrak geldi. ancak dev bayrak gelen her maçı kazanmaktayız.
    8. manu yedek golcüsü şimdi ismini bilmiyorum numarası sanırım 19 kimdir bilmem ama semih'i zorladı geleceği çok parlak.
    9. taraftar saat 21.00 de %60 21.45 de %99 doluluk oranındaydı. özellikle ıslık rakibi oynatmadı gerçekten ıslık diye yazan yazarlar bu işi bilmekte.
    10. rerere 85 sonrası söylendi, pegasus bildiğiniz gibi çok çalıştılar ancak maçtan kopuk besteler de yapıldı. 4 yönlü tezahürat 20. dakikadan sonra ve son 20 dakika yapıldı. taraftar olarak kendimize 10 üzerinden 8 veriyorum niye 10 değil 8 daha iyilerine şahit oldum ve ilk yarı bazı anlarda homurdanmalar oldu.
    11. engin baytar ikinci yarı girdi ancak 15 dakika sonra yoruldu. bu yorgun hali bile faydalı mıydı? evet. maalesef şu anda 15 dakika koşacak gücü var. aşırı kilolu, çok ama çok çalışması gerekli.
    12. galip geldik ama yazmak lazım. takımın mevcut sorunları; adam eksiltme yapan oyuncu sayımızın artması lazım, takım oyununu %50 arttırmak lazım, daha ve daha fazla şut, çizgiye inmeden orta yapma yasağının gelmemesi sebebiyle gereksiz yerden açılan saçma orta sorunumuz, boşa kaçan adam sayımızın halen azlığı. bunları yapınca takım vites yükseltecek. fatih hoca eline sopayı almalı ve bu gençleri çok daha çalıştırmalı.
  • 366
    formda bir melo'nun takıma ne kadar katkı verdiğini bize gösteren maç olmuştur. bana göre attığımız gol öncesinde taraftarı çoşturmasıyla psikolojik olarak gol atmaya hazırlandık diyebilirim. nitekim hemen sonrasında golü attık. taraftarı çoşturdu diye burak kafayı vurup gol atmadı ama o anlık için psikolojik olarak manchester takımından önde olduk. o pozisyon gol olmasaydı daha sonra gol atacağımıza inanmıştım.

    formda bir melo psikolojik olarak takıma olumlu katkı veriyor. bu ilk dikkat çeken ayrıntıydı.

    ikinci dikkat çeken ayrıntı ise hamit'in ne kadar büyük oyuncu olduğuydu. bu adama kötü oyuncu demek cahilliğin daniskasıdır. adamın büyük oyuncu olduğu sahadaki duruşundan, pozisyon bilgisinden, oyun bilgisinden hemen göze çarpıyor. 20 gün sonra askere gidiyorum * belki ben göremeyeceğim ama bu adam bir gün kaleciyle birlikte topu filelere yapıştıracak. inanılmaz şanssız bir adam. mükemmel şutları ya rakibe çarpıyor yada direğe çarpıyor. bir gün şans ondan yana olacak ve o filelere topu yapıştıracak. tsubasa'nın yapıştırdığı gibi. top 10 saniye boyunca filelere yapışık duracak. (u: swh

    gelelim 3. ayrıntıya. eğer sahada burak yılmaz varsa her an gol atabiliriz demektir. etkisiz oynadığı maçta bile kafayla golü attı. hem de topu çok iyi yere göndererek. hem de orta-kafa-golün mucitlerinden birisi olan manchester'a karşı.
  • 367
    --- oh yeah ---

    -bu sezonun -şimdilik- en büyük maçıydı, gidemediğim için pişman oldum.
    -özlemişiz avrupa devlerinden birine çakmayı.
    -pegasus'un önündeki kalenin üst direği hala titriyor olmalı.
    -bu oyunun hakkı daha farklı bir galibiyet olmalıydı ama olsun, 1-0 oldu bizim oldu.
    -bu maçta böyle oynayabilen takımın karabük karşısında kötü olması... tamam motivasyon farkı var eyvallah da fark bu kadar olmamalı amk, sonuçta lig burası için araç.
    -riera'dan çok güzel bek olmadı mı ya? çiçek gibi oldu hem de ehehe.
    -amrabat çok çabalıyor, başka bi takımın taraftarı olsam bu maçı izledikten sonra "ne güzel yardırıyor lan, keşke bizde de böyle biri olsa" derdim. fakat son tercihleri felaket, ve bu düzelmeyecek şey değil.
    -tribünler iyiydi iyi. sarıp sarıp tezahüratları dinliyorum.
    -amrabat penaltı pozisyonunda devam etmese taraftar o penaltıyı aldırırdı ve maç erken çözülürdü çok net.
    -ama olsun 1-0 oldu bizim oldu. ehehe

    --- oh yeah ---
  • 368
    ne geceydi be, ben 700 km öteden evin içinde heyecandan öldüm öldüm dirildim kimbilir stadyumdakiler neler yaşamışlardır, o şanslı 50.000 kişi.

    önde basmaya çalışan ama cluj ve braga maçlarındaki gibi arkada açıklar bırakmayan bir galatasaray vardı sahada. genel olarak sahada herkes çok iyiydi. selçuk, elmander ve burak ilk yarının vasat isimleriydi. ikinci yarı selçuk biraz daha toparlandı, burak golünü çaktı elmander de oyundan çıktı zaten.

    bana göre gecenin kahramanı semihti. bu çocuk 1993te manchester maçları oynanırken henüz portakal ağacında bir çiçekken şimdi manchester forvetlerine * göz açtırmadı. ama semihi sayıp da riera, amrabat ve hamiti saymazsak ayıp etmiş oluruz. 3'ü de mükemmeldi. hoş bazen hamit ver şu pası amk diye az bağırmadım değil maçta. ben hamitin yerinde olsam sabah ilk feribota biner bursaya giderim. bursanın tarihi hamamlarından birine girer üzerimdeki cenabetliği atana kadar çıkmam o hamamdan. ulan iki manchester maçında iki direk bu ne be.

    fatih terim ideal kadroyu sahaya sürdü ve ideal bir taktikle oynattı. zonuç zafer. tek bir isteği var imparatordan. amrabatın dili sarksa, ayağına kramplar girse, yerden kalkamasa da alma şu emre çolakı.

    herkes golü burak yılmazın attığını düşünüyor, aslında gol fatih terimindi. nihayet emre çolakı kulübeye aldı, emre çolak kornere sulanamadı korneri selçuk kullandı ve burak golü attı. emre ilk 11'de olsaydı o korneri emre kullanır yine piç ederdi.

    valla star ferit şahenkin olduğundan beri klasik oryantal çocukluğunu yaptığı için ne maç öncesi adam gibi bir program vardı, ne koreograifiyi izleyebildik, ne de taraftarı duyabildik. ulan amk bazı pozisyonlarda tribünler gözüküyor, 50.000 kişi ayakta ses yok. sanki taraftarlar gaza gelip sessiz sinemaya mı başlamışlar gibi. star tabi maç sonunu da piç etti normal olarak ama allahtan trt3'te arif erdem çıktı da onu seyrettim. zaten maç yayınları hariç ntv, ntvspor, star seyreden galatasaraylının kendini sorgulaması gerekir bence ya, neyse konumuz manchester zaferi.

    ilk 3 maç 1 puan son iki maç 6 puan ve son 3 maç 9 puan olacak inşallah. tam tersi olmasından çok daha iyidir. şimdi ikinci tura çıkmamız bana göre kesin gibi ama takım rehavete girmez umarım. ayrıca yine umarım bu galibiyet ligdeki kötü oyunumuza da pozitif etki yapar.

    maçla ilgili aklımda kalan notlar:

    - fatih terimin şişeyi yedek kulübesine doğru sallayacakken elinden kayması o anda kulübedeki iki kişinin kendini atacak siper araması.
    - manchester ibnesi kolla kendini tezahüratını hiç duymamam, star tv'nin pisliği mi biz mi söylemedik bilmiyorum.
    - emre çolaksız galatasarayın ne güzel olduğu. onun yokluğunda kornerleri yine selçukun kullanması ve manchesterı kornerden gelen golle yenmemiz.
    - golü attıktan sonra bir korner sonrası kontra yememiz ve ikiye bir kalmamız. o an bildiğim bütün küfürleri ve duaları 10 saniye içinde saydım.
    - star tv'nin ve ferit şahenkle ekibinin ne kadar küfürlük olduğunu yazmışmıydım. maç sonu hepinizin suratlarını görmek isterdim.
    - bizim yerimiz avrupa beyler.
  • 371
    dna sındaki çift sarmal, uefa ve süper kupa
    avrupa boyut değiştirdik, sıradan ligimizden bir an için kendimizi olmamız gereken yere attık. kurucu ortağı olduğumuz şampiyonlar ligine yeniden tutunduk. istesek avrupa ligine girmek için bu kadar korkulu rüya görmezdik. fakat gurup öyle bir hale geldi ki, dün gece maçı berabere bile bitirseydik, bütün şovlardan uzakta kalacaktık. öne geçmişken kaybetsek, son maçta braga'ya beraberlik bile yetecekti. o moralsizlikle bu takım ölüm kalım maçını biraz zor oynardı. korktuğum, an be an yaptığım hesap, büyük galatasaray'ın ödeyemeyeceği hesap olmaktan çıktı da, rahatladık. bir galatasaray taraftarı olarak, en az nisan'da avrupa kupası maçı izleyemez isem, kahrolurdum. 17 mayıs'da canlı maç seyretmiş biri olarak bu beklenti, milyonlarca galatasaraylı gibi benim de en büyük hakkım.

    manu'nun işi garantileyip, bize posasının gelmesi inanın beni fazla rehavete sokmadı. hatta gönlüm göğüs göğüse bir aslan-şeytan maçını bir kere daha seyretmek isterdi. benim böyle maçlardan korkum yok. kendi hantal ligimizde oynana oyunları, oynayan futbolcularımızın böyle maçları çok rahat oynayacaklarından emindim. yeter ki, galatasatay o an kadro gurubu içerisinde, oynayabilecek en kuvvetli 11 le sahada olsun. belki vasat altı lig maçlarında alınan kötü sonuçlardan, belki imparator'un, adrenalin yaşama, yaşatma bağımlılığından, kel'in derdest edilip, galatasaray tarihinin aslan kayası asimo, bir daha asla oturtulmayacak şekilde, savunmanın mendireğine dikildi. takımın ilk bankosudur, yangın çıksa, bomba atılsa, yanardağ patlasa, galatasaray'da kurtarılacak ilk futbolcudur. yanındaki dani'nin oyunu yetmez, bakın oynayamaz demiyorum, çok da iyi oynadı, ama beni kesmez. galatasaray eğer her oynadığı turnuvada en az yarı final kovalamaya mecbur sa bu dani'nin oynadığı bu futbol yetmez. olur mu olur, gözünü budaktan sakınmayan, kornere, geriye pas atmayı ayıp sanan, topla güzel çıkmayı hedefleyen, hız, denge, akıl, kuvvet, futbolcu aklıyla beklenen seviyelere gelebilir. asimo'yla ikisi eğer değilse oda arkadaşı yapılmalıdır. aynı masada yemek yiyecekler, aynı kahvede okey oynayacaklar, aynı anda tuvalete gidecekler. kavga çıksa beraber dalacaklar, biri cezalı, ya da sakatsa diğeri de oynamayacak, aynı yumurta ikizi gibi yaşasınlar, seneye kalmaz, bu ikisi galatasaray savunmasının kanije kalesi olur.

    galatasaray taraftarı için manu maçı, sadece maç değildir. manu'lu biriyle sokakta karşılaşsam ben bu yaşta güreşirim. kavga ederim demiyorum, o nostaljik, romantik, unutulmaz maç bizi geçinemeyen iki kardeş yapmıştır. bizim manu maçları, bu saatten sonra futbol tarihten silinene kadar, uzun zaman görüşemeyen kardeşin kardeşle yaptığı kavgadan öteye geçmez. gerek gelişleri, gerek uğurlanışlarında estirilen hava bu havadır. bazı medya maymunlarının sandığı gibi değildir olay. biz bu turnuvayı, manu'yu eleyerek, titreyerek, ağlayarak, sami yen'in kapısına cehennem tabelası asarak kurduk. aynı hislere onlar da sahiptir. bu yüzden sahada hangi takımla oynarsa oynasınlar yenmeye konsantre olurlar. hiç bir mançester birliği taraftarı, galatasaray'a yenilin gelin demez. normal maçta oynamayanlar, bu maçta kendilerini tanımayanlara gösterme şansı bulurlar. nitekim bana göre asla kötü oynamadılar. topları direkten dönmese, biz o gireni biraz zor çıkartırdık. yedek kalecileri buysa yandığımızın resmiydi.

    maçın adamı riera idi. gel şimdi hoca hakkında karar ver. böyle bir sol bek var takımda, sen bizi hakan balta'ya mahkum et, onun kötü oynayacağı, taraftarın kucağına atılacağı bir maçı kolla, mecburiyetten oynat. çok büyük bir öngörüyle, takımın en ihtiyaç duyulan bölgesine, kazasız belasız, yeni bir maddi külfet getirmeden, bu güne kadar gördüğümüz en iyi oyununu oynayan riera'yı devşir. bu kez dolu tarafından bakıyorum, imparator'a saygı duyuyorum, bakalım başıma neler gelecek. riera sol kanatta devrim yapar gibi oynadı. zaten kendisi hücum oyuncusuydu, savunma taktik ve stratejilerini de geliştirmiş, hatta belki de ilk defa bizde kullandığı taç atışlarını bile geliştirmiş. beke yabancı adam getireceksen, yabancın en az bu futbolu oynayacak.

    bu maç pitbull ile selçuk'un geri dönüş maçı olarak hatırlanacak bu sezon için. attığımız gol öncesi melo'nun uçarak, inanılmaz kafa vuruşunu kaleci kurtardıktan sonra ki an, benim maçı kazandığımıza inandığım andı. büyük maçları büyük futbolcular kazanır. bir takım orta sahası kadar racon keser. bu sene kötü oynadığımızın, kötü oynuyor göründüğümüzün sebebi budur. orta saha maçı istemiyor, savaşmıyor du. futbol oynamıyordu demiyorum, savaşmıyor du diyorum. o kafayı yekta'da vururdu belki, ama 50.000 kişinin ağzına salya süremezdi, kimse melo gibi taraftarı kudurtamazdı. kuduran galatasaray taraftarı, artık ölüye top oynatır, ben bu yaşıma kadar taraftarın kaybettiği bir maç görmedim. bazen büyük bir maç oynarsın, o maçta futbolcudan başka bir elemana ihtiyacın olur. taraftar bir türlü top yekun coşamamaktadır, kenar yetmez, oyuncu değişikliği çare olmaz, bir adam çıkar, havlar, hırlar, delirir,''ben yenilmem bu maçta'' diye kudurur, o maç döner, o adam futbolcu değildir, o adam pitbull'dur, melo'dur, yangından kurtarılacak 2. futbolcudur.

    selçuk usta koşarken pitbull'un nefes sesini duyacaktır. duysun ki, sırtını bir kahramana dayadığını hissetsin. çalım, atma, dikine pas atma, şut çekme riskine girebilsin. top kaybedildiğinde, 2, olmadı, 1 numaralı futbolcuların bir şeyler yapacağına emin olsun. böylesi bir özgüvenle oynayacak olan selçuk inan şüphemiz olmasın, bu maçta oynadığından daha kötü asla oynamaz. bir takım kuruluyorsa hala, bir savaş timi oluşturuluyorsa, siren sesi duyulur duyulmaz, florya'dan çekip alacağınız 3. futbolcumuzdur, gözünüz gibi kollayın, galatasaray taraftarını selçuk'un özel koruması görevine tayin ettim, bundan sonra selçuk'un arabası çizilse sizden bilirim çocuklar.

    tay burak ile beşiktaş yıllarından kalma ufak da olsa bir hukukum vardı. hem kendisini, hem futbolunu sevdim. fenerbahçe'de oynarken bile bana hiç batmıyor, itici gelmiyordu. bizim takıma geleceği günleri kolladım, ihtimal doğduğu günlerde bilenler hatırlar, herkesten önce bize geldi dedim. kötü oynasaydı, yani atamasaydı beni çok üzerdi. sağ ayak, sol ayak, kafa golleriyle, attıklarından çok, atamadıklarıyla da bir golcü, bir büyük takım golcüsü olmuş durumda. belki umut bulut'a yazık olacak ama, takımın santraforu tay buraktır. gol olan pozisyonda, melo, burak'la aynı koordinattaydı. aynı açı, aynı yüksekliğe, geçen sene beşiktaş maçında elmander'le, baros gibi yükseldiler. o kafa vurulacak, o gol girecekti, kontra- garantiye gittiler, büyük takım golcülerinin kafa topuna laf olsun diye değil, gol atılsın diye çıktığı, vurduğu, attığı andı o an. burak'da diğerleri gibi, felaket anında ilk kurtarılacak 4. futbolcumuzdur.

    diğerlerini bırakacak değiliz elbet. galatasaray'ın çaycısını bile kurtaracak gücümüz var evelallah. futbolcuları kurtarıp, grande'yi yakacak kadar nankör olamayız. hoca takımın son oynanan lig maçına göre % 40 ını değiştirmiş. önemli değil futbolcu değişikliği, kendi kafasını değiştirmiş miydi acaba ben ona bakıyordum. dün gece kendi oyun planını da değiştirmiş. topu gelişigüzel oyuna sokturmadı, gol atıldıktan sona, muhtemelen integral, sinus, kosünüs, uzay geometrisi, atom fiziği hesapları yaptı. 9 numara çıkartıp, 9 numara almadı oyuna. hatta bu maça kadar görmediğim bir şey yaptı. gol atılır atılmaz adam değiştirdi. bizi beraberlik turnuva ve şov dışına atabilirdi. braga'nın bizle berabere kalıp, delikten çıkma durumu vardı. bu yüzden ucuz kahramanlık yapıp, yatırdığı manu'yu, tükürüksüz yıkama yoluna gitmedi. engin baytar'ı oyuna alıp, oyunu tuttu. maçı, büyük takımların hocasına yakışır şekilde regule etti.

    galatasaray tarihinin en şanssız futbolcusu erdal keser'dir. eski taraftarlar hatırlar, eşşek saffet, kaval kemiğiyle vurur, top çatala takılır, erdal vurur çataldan dönerdi. ben hamit'i gördükten sonra, artık erdal'ın rekorunu kırdığını söyleyebilirim. hamit'te birazcık kısmet olsaydı, şu ana kadar en az 7-8 golü, kimsenin unutmayacağı bir biçimde kaleye mıhlardı. her maç mı olur? vurduğu bir top da girmez mi? büyük futbolcudur, büyük maçlarda oyunundan çok, aklına ihtiyacımız vardır. futbol aklı da kendisinde fazlasıyla mevcuttur.

    galatasaray bu sonuçla guruptan kalifiye olmuştur. kluj, ingiltere de berabere kalıp, bizim yenilmemizi bekleyecektir. bu ihtimal yoktur. bundan sonrasına bakalım biz. acaba daha mı kötü oldu deyip, küçük düşünmeyi bırakalım. avrupa liginde çok rahat bir kaç tur daha atlar bu takım elbette. biz büyük takımsak, büyük takım taraftarıysak, hiç bir duruma razı göstermemeliyiz. galatasaray refleksi, dünya'nın en mamur takımlarıyla süngü süngüye mücadele edebilecek kabiliyettedir. galatasaray'ın bu unutulmuş karakteri, avrupa sahalarında yeniden hayula bela olacaktır. iki elim yakandadır imparatore, şampiyonlar şampiyonu olmadan benden kurtulamayacaksın.

    yolun ve bahtın açık olsun canımdan çok sevdiğim düşmanım!

    94 sami yen kulübesinde görüp, 2012 arena kulübesinde tekrar görmekten onur duyduğum sör aleks ferguson'a, ve dünyada tuttuğum bütün kırmızı takımlardan biri olan sevgili mançester birliğine saygılarımla,
  • 373
    peşinen belirteyim, duygusal ve olabildiğince doğal bir yazı kaleme alacağım. bu yazı üzerinden "işte hktwoo'nun gerçek yüzü!!!" veya "vay ırkçı pezevenk!!!" türü yorumlar yapılırsa külahları değişiriz, sizi biraz empati yapmaya davet ediyorum :(

    bir süredir ingiltere'deyim. 19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçını bir pubda izledim, orta yaş üstü insanlar vardı ve çok sakin, huzurlu bir ortamdı. ben de ortam olmadıktan sonra çok bağırıp çağıran bir tip değilim, ondan sosyolojik anlamda pek bir malzeme çıkmadı.

    bu maçı ise çok daha büyük bir yerde çok daha kalabalık bir grupla izledim, haliyle de bir sürü enstantane yaşandı. mekan o kadar büyüktü ki yani sayı vermek güç ama tıklım tıklım doluydu. bir tarafta bizim maç, diğer tarafta da 20 kasım 2012 juventus chelsea maçı veriliyordu dev ekranda. insanlar da bu iki tarafta kümelenmişti. ben de erken geldiğim için bizim tarafın ekrana baya yakın bir tarafında oturuyordum.

    şimdi gelelim fasulyenin faydalarına :(

    ya arkadaş, kendi içimizde sık sık çatışıyoruz "çakma katalan" veya "madridista" diye ama bu harbiden çok iğrenç bir şeymiş lan. çoğu zaman ekonomik bir yatırım hamlesi olarak uzakdoğuya açılmak falan öneriliyor ama inşallah bunun uzağından bile geçmeyiz çünkü dün deneyimlediğim üzere bu pazar genişletme stratejileri toplumda berbat bir kesimin oluşmasına yol açıyor.

    ben erken geldim tabi en öne oturdum, kitlendim ekrana koreografiyi falan izliyorum tabi star tv o esnada tipik leş reklamlar vermiş tepkilerden öğrendim, haberler geldi kulağıma :( maçtan önce arkama bir baktım, vay! çinliler, hintliler, pakiler, ingilizler doldurmuş mekanı, harika...

    ulan anasını satayım, bu sonradan görme taraftarlık ne pis bir şeymiş lan! ingilizler ne kadar efendi, ne kadar aşmış, ya futbol kültürünü iyice yalayıp yutmuş olduklarından, ya da çocukluklarından beri avrupa futbolu ile iç içe oldukları için bizim büyüklüğümüzü bildiklerinden, güzel güzel maçı izliyorlar, manchester adına bir pozisyon kaçarsa da en fazla "oooğuuw" diyorlar hani şu tipik premier lig gol kaçırma sesi vardır ya sessiz tribünlerden birden yankılanır, onun küçük boyutlusu.

    bu anasını sattığımın sonradan görmeleri ise ciyak ciyak bağırıyorlar amk sanki bok var, nasıl uyuz oldum lan. hele çinli kız var bir tane, götünü yırtıyor, sanki japonlar pekin kapılarına dayanmış amk :( içimden diyorum "keşke yanımda on kilo koç billuru getirseydim de şunun ağzına tıksaydım" :( diğer lavuklar da ota boka kalkıp kalkıp oturuyorlar böyle iki dakika kafa ütülemeden durmuyorlar.

    hintiler ve pakiler zaten ayrı bir uyuzlar, neymiş efendim engin 50, emre çolak 52, amrabat 53 sayıyorlar akıllarınca espri yapıyorlar, yapacağınız komikliği sikeyim ya :( böyle mal mal yorumlar yapıyorlar her biri adeta bir mourinho, adeta bir guardiola, sanki fm oynuyorlar amk, duyuyorum yani 4-4-2, 4-3-3, welbeck sol forvet-forvet, hernandez aslında yardımcı forvet vs, tam bir tipik pes geyiği, gerçek futbol ile ilgisi yok, masa başı muhabbeti. iş maça gelince de anca oyuncuların numaraları üzerinden komiklikler, şakalar, çünkü adam bilmiyor yani.

    bu arada ingilizlerden ses yok diyorum bak belli ki adamlar farkında yani durumun; galatasaray deplasmanı... ondan ciddiye almışlar işi öyle çok etliye sütlüye bulaşmıyorlar sonrasında rezil duruma düşmemek için.

    hıyar asyalılar da gelmişler manchester united dandik bir takıma karşı oynayacak, ne güzel bir sürü gol izleriz diye, hepsinin de üzerinde van persie, rooney forması falan var böyle yazık, kendilerince heves yapmışlar, bayrama gelir gibi gelmişler renk renk. lan bir tane forma giymiş ingiliz yoktu yemin ederim, hepsi adam gibi giyinmiş gelmiş oturmuş bira içiyorlar, maç öncesinde veya devre arasında makul sesle sohbet edip 45'er dakika boyunca düzgün düzgün maçlarını izliyorlar, ancak çok önemli bir pozisyon olursa ağızları açılıyor yani o derece...

    yahu ben nasıl stres yaptım 90 dakika boyunca hem maç yüzünden, hem de bu asyalıların salak salak tavırları yüzünden. tek türk benim koca mekanda, tamam 72 milletten gelmişler ama taraf olarak herkes "ingiliz" maşallah... kaldı ki bu memlekete geldiğimden beri de hemen hemen hiç türkle de karşılaşmadım hani sağlam bir gurbet psikolojisi içindeyim.

    90 dakika nasıl dua ediyorum lan, hasan şaş'a bağladım yemin ederim üç tane dua biliyorum dönüp dönüp onları okuyorum. bir yandan da yalvarıyorum; "allah'ım ne olur şunlara rezil etme bizi, ne olur galatasaray'ım boynu bükük komasın bu gece beni, ne olur madara olmayalım, sadece bu maçı alalım başka hiçbir şey istemiyorum..."

    zaten ya dua etmek için ellerimi açıyorum, ya da sinirden yumruğumu sıkıyorum kendimi tutmak için, ortası yok. tırnaklarımın izi çıkmış yani avucumun içinde o derece agresifim.

    burak yılmaz bir soktu kafayı, oh amk nasıl zevke geldim lan. gıkımı çıkarmadım yani çıkarmam da zaten tek başıma ne yapayım koca mekanda, ah ulan üç beş renktaş olaydık da taşak taşak sevinmek vardı :( baktım çinli kız ağlıyor, şimdi bir örnek vereceğim de neyse ayıp olacak :(

    90 dakika bittiği gibi sevincimden koşa koşa eve gittim direkt duşa girdim zevkten böyle sıcak suyun altında bir mayıştım, yaydım, tadına vardım. sonra da sözlüğün başına geçtim.

    her şey için teşekkürler galatasaray! şu galibiyetin anlamı büyük, ama o uyuz tiplerden ötürü benim için çok daha büyük. cidden hayatımda ilk kez bunu yaşadım yani ve çok gurur duyuyorum takımımla, iyi ki galatasaraylıyım lan.

    sizi gidi çakma yorkshireliler, koyduk mu :( s. gidin şimdi rooney formanıza sarılıp ağlayın.

    holiganlığın kitabını yazmış ama artık o işleri bırakmış, hak yolunu seçmiş olgun ingiliz taraftarına da selam olsun, adam gibi adam hepsi, oturduk maçımızı izledik omuz omuza, tatsızlık yaşanmadı :(

    başa dönersek, inşallah biz de "çakma katalan" veya "madridista" olarak misal ispanyollara falan uzaktan böyle gözükmüyoruzdur lan, cidden iğrenç bir şeymiş, ben bugün bunu gördüm!

    peşinen not: en başta maruzatımı belirttim, affımı diledim, yazımı da yazım. anlayışınız için teşekkür ederim.
  • 375
    ingiliz medyanın maç hakkında attıgı manşetler !

    guardian: burak, manchester united'ı galatasaray'ın cehenneminde yaktı.
    manchester ekibinin avrupa kupalarında 20 maçın ardından ilk kez gol atamadığını kaydeden guardian, ''kırmızı şeytanlar'' için şampiyonlar ligi'ndeki son iki maça genç futbolcularla çıkmayı göze almanın başarı olduğuna dikkat çekildi.

    menajer alex ferguson'un genç futbolculara şans vererek onlara deneyim kazandırmayı hedeflediğini kaydeden guardian, oturmamış savunmadan yararlanan burak yılmaz'ın takımına galibiyeti getiren golü attığını ifade etti.

    mirror: fergie, galatasaray'a ikinci kez diz çökmeyle gurur duyuyor.

    daily mail: burak'ın kafası manchester'ı ikinci kez batırmak için yeterli oldu.

    sun: burak, kayanın üstünde! manchester'a cehennemi yaşattı!
    ''cehennem ateşi'' başlığını atan the sun gazetesi ise, ingiliz ekibinin gruptaki liderliğine atıfta bulunarak, yenilginin herhangi bir bedelinin olmadığını yazdı.

    bbc: galatasaray, genç manchester united'ın %100'lük serisini bozdu.

    independent: united'ın gençleri galatasaray tarafından bozguna uğratıldı.

    independent gazetesi, ''ferguson, genç futbolcularına türk telekom arena'nın benzeri olmayan atmosferini tecrübe etme imkanı verdi'' diye yazdığı haberinde, ''galatasaray bir kez daha kendisine verilen harika destekle gürledi'' yorumunda bulundu.

    the times: türk telekom arena'daki atmosferin manchester united savunması için maçı zorlaştırdığını yazan the times gazetesi, sarı-kırmızılı tribünlerin yüksek desibelle yaptığı tezahüratların gerçek olduğunun dün akşam görüldüğünü yazdı.

    daily telegraph: daily telegraph, ''manchester united, türkler'in ses duvarını aşamadı'' değerlendirmesinde bulunurken, daily mirror, yenilgiye rağmen ferguson'un genç futbolcularıyla gurur duyduğunu belirtti.
App Store'dan indirin Google Play'den alın