2008-09 UEFA Kupası Son 16 Turu Rövanş Maçı
21:30 Ali Sami Yen Stadyumu
2 - 3
  • 242
    önceki gece yola çıkan arkadaşlar ve onların arasına katılamamanın verdiği buruklukla başlayan bir maçtı benim için. hava bayağı soğuktu. sabah uyanınca "tropik ege ikilimi" koca bir yalan olmuştu. zira izmir'in etrafındaki dağlar tamamıyla bembeyazdı. okul, dersler, kütahya aktarmalı istanbul'a gidecek olan arkadaşlardan gelen "kütahya girişinde mahsur kaldık, geri dönüyoruz" haberiyle akşamı etmiştim. günün "menü"sünde önce 19 mart 2009 galatasaray dynamo kursk bayan basketbol maci vardı. ilk yarısı çok da iç açıcı geçmemişti ama önümüzde kocaman iki periyot vardı. sezonun çoğunluğunda olduğuı gibi yine istatistik ekranlarından takip edebiliyordum maçı. ikinci yarı için ekranı 3-4 dakika geç açmış, takımımızın yakaladığı 7-0lık seriyi görünce totem kaçınılmaz olmuştu. kıvrına kıvrına geçen dakikalar, bitti mi bitmedi mi ikilemi sonunda karar verip sol framedeki başlığa tıklayınca rahatlamıştım. o sevinçle evden çıkıp durağa gittim.

    hani amatör yazarlar denemelerine başlar ya "hava soğuktu ve yağmur yağıyordu" diye... tam da öyle bir havaydı. bir süre sonra arkadaşlarımın yanına ulaşmıştım. okuldan yeni çıktıkları için dynamo kursk maçını sorup duruyorlardı. aldıkları cevap hepsini öylesine mutlu etmişti ki, o akşamın mutlu sonuçlanacağına inanmaya başlamıştım. işinden, okulundan çıkan hızlı adımlarla maçı izleyebileceği bir mekan bulma arayışındaydı. tanıdıklar sayesinde uygun bir mekan bulup yerleşmiştik. "sende bu cehennem gibi stad olmasaaa" diye girdiğimiz tezahürat ilk seferinde garipsense de maç vakti yaklaştıkça insanlar bize katılmaya başlıyordu. insanların gözündeki inanç ve coşku görülmeye değerdi. turu geçeceğimize olan inancım iyiden sağlamlaşmıştı. derken dişi aslanlar göründü ekranda. "tekeeer tekeerr geçeceğiz turlarıııı" diye lafa girdik bu sefer. isimlerine tezahürat yaptık, hatta ışıl'la birlikte elleri kaldırdık üçlü için ama "böyle bir anda kesilmez ama" televizyonculuğu iş başındaydı yine...

    sonra maç başladı. az da olsa tereddütlerimiz vardı ama işler iyi gidiyordu bizim için. ahlar, vahlar, goller derken 2-0 bitmişti ilk yarı. keyifler fazlasıyla yerindeydi. güle oynaya geçiridk devre arasını, cafelerle dolu bir sokakta etraftan gelen bakışlar altında bağıra çağıra geçirdik 15 dakikayı. ikinci yarı başladı, önce bir duraksadık. sonra da...

    3. golde milletin ayaklanıp çıktığını hatırlıyorum bir tek. kafayı önümüzdeki sandalyeye gömmüştüm. donup kalmıştık resmen. gözümüzden akıp giden yaşlar da cabasıydı. ne kadar süre geçti bilimiyorum, hadi çıkalım dedik. durağa gidecektik ama her yer üstümüze üstümüze geliyordu. çıktık durakta yarı bilinçli bir halde otobüsü bekledik. tam binerken farkettik ki yanlış otobüse biniyorduk. bir şekilde doğru otobüsü bulup bindik. yollar bitmiyordu sanki. mahalleye girdik, hava hala soğuktu ve hala yağmur yağıyordu. sokağın ortasına kadar geldik, artık içimizde biriken onca şeyi tutamayacak hale geldik. dakikalardır açılmayan ağızlardan"cimbombomsun seen bizim canımıızz" diye kelimeler dökülmeye başladı, derinlerden gelip patlayan bir volkan gibi...

    yağmurun altında, karanlık bir sokakta avaz avaz bağıran iki deliydik o an. zehirimizi akıttık o karanlık sokağa, yağmura karışıp gitti gözyaşlarımız. bir rüyadaydık ve o akşam uyanmıştık...
  • 43
    yıllar sonra, yine bir mart akşamı yine ali sami yen çimlerinde bir avrupa maçı..

    çok özlemişim bugünleri, avrupa kupası maçlarında galatasarayla yatıp galatasarayla kalkmayı..yıllar öncesinde başladı bu macera, kendimi bildim bileli bir galatasaray sevdası avrupa yollarında sürüp gitmiştir...simovicli prekazili günlerden hagili günlere gelmiş, sonunda istediğimizi almıştık..

    şampiyonlar ligine ilk kez katıldığımız günü hatırlıyorum..kura çekimi sırasında kaptan erdal o yıldızlı logoların içinde ışıl ışıl parlıyor, gözbebeğimizi büyütüyordu..o günlerde avrupa arenasında var olmanın gerçek heyacanına kaptırdık kendimizi..ilk yıllardaki acemilik dönemlerini atlattıktan sonra, kral hakan şükür, büyük üstad hagi geliyordu galatasaraya...imparator bir virtuoz gibi galatasarayı tam bir takım hüvviyetine sokuyor, her geçen gün daha da heyecanlandıran maçlar izlememizi sağlıyordu..aslında 2000'deki macera çok da iyi başlamamıştı..yine de farklı bir heyecan oluyordu içimizde her şampiyonlar ligi gecesinde..hertha berlin maçı öncesi umutlar yerini mucizelere bırakmış yenilen gol sonrası bizimkiler yatmıştı bile...ama sebepsiz yere maçı izlemeye devam etmiştim ve ikinci yarıdaki o 4 gol belki de galatasarayın küllerinden doğmasını sağladı...sonra milan, bologna, mallorca, borussia dortmund, leeds united derken bahar günlerinin bittiği bir mayıs akşamında arsenali yenmemiz ve kupaya uzanmamız...

    kadıköydür, kewell dır, lincoln, arda, baros; hepsi ayrı ayrı heyecan uyandırıyor gerçek galatasaraylının içinde..ama başka birşey daha var sanki..galatasaray avrupada yine eskisi gibi bizi heyecanlandırıyor...bir takım olarak, bir kültür olarak, bir gurur olarak bizi temsil ediyor ve biz yine bir mart akşamı ali sami yende gurur duyduğumuz bu takımı, delicesine desteklemek için yerimizi alacağız....

    bu maçın sonucu ne olursa olsun, bize yaşattığın unutulmaz anlar için binlerce teşekkür ederim galatasarayım...odamın sarı kırmızı renklerinin sana olan bağlılığımın küçük bir dışavurumu olduğunu bilerek, o odada asılı galatasaray formamı giyip, itülü100 atkımı alıp sana geliyorum perşembe günü...
  • 344
    öss'ye hazırlanıyorum o zamanlar, türkiye'nin hatrı sayılır bir okulunu * * bırakıp memlekete gelmişim..

    enişte dedi ki; "gel bu hafta maça gidelim, tur atlamaya! hem sen de bi kafanı dağıtmış olursun?"
    atladım tabi, "eyvallah hemen gidelim, yemişim dersini, dershanesini.."

    hazırlıklar yapıldı, istanbul'a uçuş, taksim'de takılmaca, stad çevresinde köfte-ekmek ve bira falan..

    ardından girdik ali sami yen stadı'na..

    hatırlayanlar vardır, kale arkasında saraçoğlu'na giden dolmuş koreografisi vardı, o tribündeydim ben de..
    eve dönünce basından gördüm tabi ne yaptığımızı, orası ayrı..

    neyse başladı maç, başımızda kaptan bülent var, avrupa başarıları görmüş isim sonuçta, e seviyorum da kendisini..
    iyi de başladık..
    hatta kewell'ın penaltı golünü videoya almışlığım falan var bağıra çağıra..

    devre arasında enişteyle hatıra fotoğrafı çektiriyoruz, soruyorum bir yandan; "abi kim gelir bi sonraki turda?"

    adamın içine mi doğdu anlamadım; "dur oğlum bitsin maç, öyle konuşalım"

    ikinci yarı başlıyor, bizde tabi zafer şarkıları devam ediyor..

    ismini hatırlamıyorum, hamburg'un sağ kanadında oynayan siyahi bir futbolcu vardı, darma duman etmişti bizim o kanadı.. bu herif ayağında topla koştukça biz darlanmaya başladık.. ortalar, driblingler falan derken golleri yemeye başladık.. de santics'in hiç bir topa hareketlenmemesi, çekilen her şutun gol olması ve daha nice cinnet nedenleri..

    3-2'yken son dakikalara doğru bülent korkmaz oyuna hasan şaş'ı aldı.. daha iyisi var mıydı bilmiyorum ama, hasan'ı kurtarıcı olarak o dakikada sahaya sürmesini biraz sinirle karşılamıştık..

    hasan da 1-2 topu harcayınca iyice deli olmuştuk..

    ki ben bülent'i de hasan'ı da çok severim, toz kondurmam..

    bitti maç, biz tribünde sığır b*ku gibi kaldık, yığıldık..
    havaalanında uyuyamıyorduk ama konforsuzluktan değil, sinirden..

    ertesi sabah üzerimde formalar ve kaşkollarla doğru dershaneye gittim bari o günkü dersi kaçırmayayım diye..
    tabi sınıfa girmemle bütün kuşların t*şak geçmesine maruz kaldım, o da ayrı..

    zaten her şey üzücü, bir de üstüne iddia kuponu eklendi ekstradan..

    maça gitmeden önce 5 maç yazmışım sözlük, cüzdanda unutmuşum.. yakın bir arkadaşım hatırlattı, gazeteden hemen kupona baktık..
    ilk 4 maç gelmiş, son maç bizim maç..
    galibiyet vermişim..
    öğrenci haliyle kaçan 750 liranın nasıl bir duygu anlatmama gerek yok sanırım..
    hele hele galatasaray maçından kaçmışsa ve siz kilometrelerce ötedeki bu maça gitmişseniz..
    katmerli üzüntü..

    o zaman kızıyosun falan da, sonrasında da boşver diyosun, iyi ki tribündeymişim..
    beni en çok yaralayan maç da budur yakın geçmişte, fener mağlubiyetleri falan cidden hikaye..
  • 107
    hamburg' un sanırım bizim 2000 ruhundan haberleri yok ki hala yok trochowski oynamayacak falan açıklamalarını görüyoruz. kardeşim bizim takımımızda şu an stoper yok ve o kadar rahatız ki siz bunu hala anlayamadınız. brakın trochowski' yi pele maradona batistuta sizde olsa, biz yedeklerle çıksak sizi eleyeceğiz ve bunu o stada çıktığınızda göreceksiniz...
  • 99
    bismillahirrahmanirrahim,

    allahım yenelim ne olur bu kadar inanç boşa gitmesin geçelim şu turu nolur yarabbim sen büyüksün milyonlarca insan'ın içinde 1 gr şüphe yok turu geçmek için benimde yok ama yüzde birlik ihtimal kötü düşünceler beni çok üzüyor allahım düşüncesi bile kötü ne olur yarabbim sen büyüksün mutlu et bizi geçelim şu turu futbolcularımız bizim kadar inançlı oynasın taraftarımız bir dakika bile susmasın rahat rahat geçelim şu turu finale çeyrek kalsın allahım nolur allahım şu mutluluğu bize nasip et ismimizi bütün dünyaya tekrar hatırlatalım türkiye'nin galatasaray olduğunu bir kez daha kanıtlayalım sen çok büyüksün yarabbim yazarken bile gözlerim doldu sen bizi kötü bir sınavla deneme yarabbim nolur allahım çok istiyorum o kadar çok istiyorum ki sen de biliyorsun lütfen yarabbim sen bizi utandırma en içten dileklerim bunlar lütfen kabul et allahım

    amin.
  • 274
    hayatımda yaşadığım en büyük travmalardan biriydi bu maç. her şey hazırdı adım adım gidiyorduk kadıköye, her adım attığımızda boğazın karşı yakasında bir korku dalgası*. olmaya başmıştı tam da, hatta 2-0 öne geçtikten sonra önümüzdeki maçlara bakmaya başlamıştık bile! ama nolduysa işler tersine döndü bu kez. uefa kupasını alırken hep kırılma anlarımızda yanımızda olan futbol tanrısı bu kez almanların tarafına geçmişti* nasıl gol yedğimizi falan da tam hatırlamıyorum sadece sami yendeki ölüm sessizliğini hatırlıyorum. sinirden koltukları yumruklayıp ağlayamadığımı hatırlıyorum.

    (bkz: futbol kalbimizde yaradır)
  • 386
    12 şubat 2017 galatasaray kayserispor maçından sonra düşündüm en son ne zaman böylesine üzülmüştüm diye aklıma direk bu maç geldi.

    geçen liseden arkadaşımla konuşurken eski kız arkadaşımdan bahsetmesi gerekti konunun bir yerinde ama durdu moralimin bozulacagini düşündüğü için. ben de sacmalama filan dedim o kadar zaman geçti. bu diğerleri içinde geçerli. tutkunun sebebi olduğu bütün travmalarim artık beni etkilemiyor.

    ama galatasaray öylesine bir tutku ki ne zaman bu maç aklıma gelse direk adnan polat'ın meirayi satması, bulentin tüm maç boyu kewell'i stoperden tutması, 2-0 dan 2-3, tayyip... hepsi birer birer geliyor. ve bu elimde olan bir şey değil. ve sanırım tutku böyle bir şey.

    12 şubat 2017 galatasaray kayserispor maçından sonra işte bize böyle bir deju vu yaşattıniz hain, kan emici köpekler.

    inşallah bir gün size hesap sorma şansımız olur...
  • 130
    birileri dikkat çekmiş, şaşırtan tarih tekerürüne. 2000 yılına dönüyoruz. sezon ortasında 5 numaralı formalı futbolcumuz avukat dik'in takımına transfer olmuş, bir kademe önce b harfli bologna'yı elemişiz, sonrasında dortmund namlı, alman takımını. bir maç önceki takımı, milan'ı evliyalar yüzü suyu hürmetine son dakikalarda indirmiştik. o maçlar belletti yedi düvele sami yen cehenemini. bu turu atlamış yarı finalde l harfli takımlardan ingiliz olanıyla oynamıştık. finalde k harfli kopenhagen'de avrupa göklerine sarı kırmızı hareli, uefa şampiyonu takım yıldızı'nı göndermiştik.

    bugün o unutulmaz yolculuğa devam maçına çıkıyoruz. final k harfli konstantinapolis şehrinde, hadi bırakalım ironiyi de kadıköy diyelim.

    bir mart günü sami yen'de 6. kez, avrupa kupalarında çeyrek final oynamak üzere kuşandık. bu maça çıkarken ki ahval ve şerait na müsait. bir önceki lig maçında, dövdüler, kırdılar, acımadılar. gol attığına pişman ettiler arda'mızı. yağmurla beraber yağmur gibi tekmeler yediler. arda kanayan baldırına bakıp valla ''ben bir şey yapmadım'' diyordu. tıpkı geçen yıl konya'lıların uğur'a yaptığı gibi.

    galatasaray; hıçkırıklar, hıçkırıklar, azmı ağladık, azmı sabahladık, azmı düştük yollarına. ne çok sevmeyenin varmış meğer, ne çok bekleyen tökezlenmeni. sakatın çokmuş, en büyük futbolcun oynayamayacakmış, hiç sahaya çıkmayan 17 yaşındaki futbolcun titreyerek oynamak üzereymiş. yürü cim bom asla eğme başını. yenilsen de yensen de elensen de kaldırın başlarınızı yukarı, biz oradayız. kucaklarımız sıcak, bağırlarımız kışta kıyamette soğuk, yeterki metin gibi, arda gibi, hasan gibi oynayın.

    ali sami yen, en elektrikli günlerinden birini yaşayacak bu gece. galatasaray'ın en ateşli, en yoğun, en deneyimli taraftarı tribünde olacak. televizyondan izleyeceklere haber verelim şu ana kadarki en büyük bayrak gösterisi bu maçta olacak. kim oynarsa oynasın bu saatten sonra hiç bir şey değişmez. taktik, teknik hak getire, biz başlarız ''dağ başı'' marşına, ürkütürüz alman'ları, çocuklar yapar işini. bu nedir ki, daha iki takım daha eleyip, öyle bineceğiz metrobüslere.

    2000 yılında bir takım yıldızı bırakmıştık. hagi'li, popescu'lu, bülent'li, taffarel'li, hakan şükür'lü...., takım yıldızını. yine maç sayıyoruz yenilerini göndermek için. lincoln'lü, arda'lı, emre'li, kewell'li baros'lu, ayhan'lı....., olanlarını.

    biz hazırız galatasaray(lı). koş bir kez daha göster kendini. mayıs ayların gülüdür, mayıslarda gönlü deli olmuş tek bir takım taraftarı vardır. ne mutlu ki bizizdir. deli olmak istiyorum kadıköy'de. üç avrupa kupalı, başında sarı kırmızı hunili, galatasaray store markalı yırtık pardösülü, lime lime ultraslan atkılı, galatasaray taraftarı saraçoğlu delisi.....
  • 360
    ben hiçbir maçtan sonra oturduğum yere çivi gibi saplanıp dakikalarca bomboş, anlamsız şekilde baktığımı ve sonrasında o kadar derin ağladığımı hatırlamıyorum. banyoya git, elini yüzünü yıka. sonra gel yine ağla. kalbimde bir sızı, çıkmıyor. yatağa gircem, yatak almıyor. uyucam, uyku tutmuyor. ulan kendimi avutcam, hiçbir şey avutmuyor. allah belanı versin jose paolo guerrero! allah belanı versin ivica olic!

    (bkz: #884493)
  • 262
    26 subat 2009 galatasaray bordeaux maçı nı hatırladıkça, izledikçe nasıl tebessümle gelen mutluluk bütün vücudu sarıyorsa, bu maçta da o maçta mutlu olduğumuz kadar çok hüzün kaplıyor insanı. dertsiz insana dert getirir, sigara üstüne sigara yaktırır. skor olarak pek kötü olmasa da hatırlanmak istenmeyen maçlar listesinde zirveyi zorlar duygusal bağlamda.
  • 248
    herşey o kadar güzel başlamıştı ki....

    eski açıkta seyrettiğim monaco, glascow rangers şampiyonlar ligi maçları geldi aklıma. özellikle de daddy cool penaltıyı hamburg kalesinin tavanına çaktığında. şampiyonlar liginde hagi'nin iğne deliğinden geçirdiği gol geldi aklıma, glascow maçında tugay'ımız başka bir formayla sahadaydı ama yenmemiz gerekiyordu hani, böyle tuhaf duygular içerisinde seyrettim gollerimizi.

    lincoln bile 2-0'dan sonra solda arkada, önde açıkta "no look pass" showlarına başlamıştı, onun topuk pasları ve arda'nın yürekli oyunuyla geliyorduk akın akın rakibin üstüne. herşey bir rüya gibi gelişiyordu, westfallen stadı geldi gözlerimin önüne. o gün de öyle olmamış mıydı? hagi ceza sahasının köşesinden yollamıştı bazukasını! deplasman mı, kendi sahamız mı belli olmayan biryerlerde içimiz ısınmıştı, o gün yanımda eniştem vardı, hagi'nin golünde yerinden bile kıpırdayamamıştı. sadece bana dönüp; "rüya gibi, sanki rüyadayım inanamıyorum" dediğini anımsıyorum. o gün onu anlamakta zorlanmamıştım çünkü prekazi'nin füzesini, tarık hocic'in wien ağlarını sarsışını, aynı rakibi mustafa'nın golüyle deplasmanda yendiğimizi, tanju'yu, uwe'yi, cüneyt'in steaua maçındaki golünü hatırlıyordum ama o seferki farklıydı! o zaman bir şekilde "nasıl olsa eleniriz" diyor, inanamıyorduk. bu bir mucize olmalıydı, çünkü bu sefer emindik daha önümüzde turlar olmasına rağmen. o yüzden "rüya gibiydi" zaten!

    şimdi aynı rüya gözlerimin önünde tekrarlanıyordu! maç 2-0 olduktan sonra, elimde teknoloji duruyordu ve ben rakiplerimin maçlarını merak edip bakıyordum. artık internet vardı, canlı maç sonuçlarıyla takımlar bir bir gözlerimin önüne geliyordu. manchester city'ler, bremen'ler, kiev'ler......hepsi göz kırpıyordu bana sanki hepsi "beni seç" diyor gibiydiler. ben artık maçı bırakmış, "sinyorun" çekeceği topta hangi rakibin gelebileceğini tahmin etmeye başlamıştım.

    sonra.....

    derin bir sessizlik! skorun 2-1 olduğunu gördüm. telefon elimden düştü, o çocukluk yıllarıma; karşı yakadaki rakibimizin bin yıl önceki 4-4'lük (sağolsun haydar), basiretsiz dönemimizde kızılyıldız'a gol atamadan elendiğimiz o yıllara döndüm. sadece "çok erken yedik golü" diyebilmişim yanımdaki renktaşlarıma! sanki başımıza geleceğini bilir gibi, o inanç, mutluluk, sahadaki show gitmişti ve karabasan gibi çökmüştü o ilk gol üzerimize.

    gerisini hiç anlatmayayım, zaten hepimiz biliyoruz. sadece merak edenler için söyleyeyim: artık internete erişebilen bir telefonum yok, o günden sonra çocukluğuma geri döndüm. artık bir özelliği kalmayan teknoloji de o gün kısa süreli mutluluğumla beraber çöpe gitti. umutlar mı? onlar her zaman baki ,ne de olsa;

    (bkz: galatasaray adının olduğu heryerde umut vardır)
    (bkz: yürüyedur)
  • 325
    çok uzun zaman boyu sevgilinle hayal ettiğin tatile çıkmışsındır ve tatil beklediğinden de öte de geçmektedir ama birdenbire öyle beklemediğin şeyler olur ki hayatının en özel anları, hayal ettiğin insanla seni bir ömür boyu birlikte yapacak tatil, kabusa dönüşür ve tatilin sonu ayrılık ile biter sen de inanılmaz bir hayal kırıklığı duyarsın. bu maçta benim için öyleydi işte. uefa kupasını resmen tekrardan kaldıracağımızı hayal ederken bir italyan eldiven öyle basit işler yaptı veya yapamadı ki her şey elimizden kayıp gitti. 19 mart 2009 galatasaray hamburger sv maçı benim için gerçek bir düş kırıklığı ve morgan de sanctis'in ne kadar yeteneksiz bir kaleci olduğunu resmileştiren bir maçtır işte.
  • 218
    çok ilginçtir ki futbolcularda taraftarlar kadar birinci golden sonra gol yiyeceğimizi biliyorlardı sanki..

    olmadı , olamadı bu sefer sevinen taraf biz olamadık ama bu dünyanın sonu değil. takım *bu kadar as adamı eksikken bile mücadele etmiş ayrıca bardağın dolu tarafını görmek gerekirse; kewell' ın meira' dan daha iyi bir stoper olduğunu göstermiştir.
  • 261
    kewell ve baros'un golleri. 2 - 0'lık skor. çeyrek final'de kimle oynayacağımızı düşünmek. kadıköy'de oynanacak final gününü hayal etmek. sonra ardarda yenilen 2 gol. hayallerin bulanıklaşması. 90. dakika'da gelen gol. gelen gole hamburglulardan çok fenerlilerin sevinmesi. koca bir kupa'nın göz göre göre elden çıkması. bu hayal kırıklığının daha sonra bütün sezona yansıması. böylesine türkiye üstü bir kadronun ligi 5. sırada kapaması. akabinde yeni sezon için yeşeren umutlar. rijkaard. keita. elano. franco. sarp. zan. ufuk. caner. herşeyden önce motivasyon. önümüzde duruyor avrupa ligi, türkiye kupası, türkiye ligi. hamburg maçı öylesine bir ders ki bizler için. kolay kolay kursağımızda kalmaz artık hiç bir başarı.
  • 256
    tekrar akla gelen, akıllara ziyan olan mac. oysa ki ne guzel baslamıstı; adım adım gidiliyordu kadıkoy'e, harry'den sonra, baros'un atmasıyla bu is bitti demistik, ne de guzel demistik, hepimizde ayrı bir sevinc, ayrı bir mutluluk. sami yen'deki ilk macım 26 subat 2009 galatasaray bordeaux maciydi ordaki mutlulugu, heyecanı, tutkuyu gordukten sonra hamburg macina gitmeleri icin arkadaslarıma nerdeyse yalvarmıstım ki kendim gidememistim cos of money gidip gorulmeliydi oyle onemli bir gunde, bu tapılası yer*. neyse dedik ya hersey ne guzeldi, aynen oyle mac da cok guzel baslamıstı coskuyla devam ediyordu.. 2-0 one gecince aklıma onlar* geldi, onların mutlulugunu anlayabiliyordum cunku onların yasadıgını yaklasık 1 ay once ben yasamıstım arda'nın attıgı on direkte bordeaux'a attıgı 3. golle. hersey ne kadar da cok benzesiyordu, bu macın sonu da guzel olacak diyordum. taa ki guerrero'nun attıgı ilk gol'e kadar, evet, sadece 1 gol yemistik hala ondeydik, birseyler yapması gereken hala onlardı; fakat o golle takım buz kesilmisti, yanlıs birseyler vardı ki, bizim cocukların yuzunde "lan yoksa"? ifadesi belirmisti. belki de galatasaray adının oldugu her yerde bir umut vardır sozunu bir an icin unutmuslardı kim bilir.. ki bunu mac sonunda arda belirtmisti icimi burkan o gozleriyle " 1. golu yedikten sonra bisey oldu, orda yıkıldık" gibilerinden birseyler soylemisti. daha sonra 2-2 oldu, - arkadaslarım geldi aklıma bordeaux macındaki 3-3 durumu aklıma geldi, ve orda anladım yenice iki mac arasındaki farklı oldugunu, o gunku galatasaray'dan kesinlikle birseyler eksikti - ve biz orada macı bitirdik belli olmustu, 3 oldu 5 bile olsa hic farketmezdi yıkılmıstık bir kere. eve geldim, sarıldım anneme "haketmedik biz bunu, cocuklar herseyi yaptılar hicbirine birsey diyemiyorum, cunku eksiktiler daha napsınlar, en iyisi yaptılar" diyordum yaslı gozlerle. 2 gun boyunca dısarı cıkmadım, yedigim ictigim neydi bilmiyordum. eninde sonunda bitti o 2 gun, o sırada iste aklıma sair'in su sozleri geldi ;

    "zaman,
    alır sizden bunların yükünü
    o boşluk dolar elbet,
    yaralar kabuk bağlar,
    sızılar diner, acılar dibe çöker.
    hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
    bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.. " **

    sonra da dedim ki kendime kendime iyi ki varsın galatasaray. http://www.vidivodo.com/...i-varsin-galatasaray
App Store'dan indirin Google Play'den alın