• 9
    fener'in kesin alacağını düşünerek fenerli arkadaşımın da ısrarı ile kadıköy'de bir kafede izlediğim, asla unutamayacağım maç. o günü biraz anlatayım..

    fanatik fenerli, sezon boyunca atıştığım samimi arkadaşım beraber izleyelim diye tutturmuştu. her şey bu maça bağlı olduğu için galatasaray-kayserispor maçına oranla daha önemliydi. maçtan bir saat önce söz konusu arkadaşımla kadıköy'de buluştuk. maça kadar sürekli "kanka sence de fener alır di mi bu maçı?" diyerek sürekli benden onay almak istiyor, aldığı her onay sonrasında da kıs kıs gülüyordu. karşıdakini sinir etmek de gerçekten üstüne olmayan biriydi. tabii ben yıllardır tanıdığım için bütün zayıf noktalarını vs. fazlasıyla biliyordum. fener'in şampiyonluğunu da çoktan kabullendiğimden son derece rahattım.

    neyse, hınca hınç fenerli dolu rıhtımdaki bir cafeye girdik ve maç başladı. ben bir yandan maçı izlerken diğer yandan ekranın sağ üst köşesindeki gs-ks yazısına bakıyordum. ve daha ilk yarıda galatasaray ali sami yen'de istediği sonucu yakaladı. goller geldikçe kafeden uğultular yükseliyordu. her ne kadar şampiyonluk kendi maçlarına da bağlı olsa kayseri'den medet umdukları belliydi.
    denizli taraftarı adeta maçın oynanmasını istemiyormuş gibi davranıyor sahaya habire konfeti yağdırıyordu. gerçi oynanan dakikalarda fener'in de pek bir varlık gösterdiğini söylemek imkansız.
    en nihayetinde ilk yarı 0-0 bitmiş, arkadaşla kafenin kapısına sigara yakmaya çıkmıştık. maç öncesi keyifli hali biraz endişeye dönüşmüştü. ve bana aynen şunları söyledi; "bak kanka fener şampiyon olursa söz sana laf atmayacağım, ama olamaz da galatasaray olursa sen de bana atma..?" belli ki stresi kaldıramıyor. tamam dedim ben de. aziz yıldırım ne yapar yapar bu maçı alır diye düşünüyordum. tabii bunları söylerken ikimiz de birbirimize güvenmiyorduk maç sonu için.

    ikinci yarı başlamış, denizli gol pozisyonlarına giriyordu. içimden, bir tane atarlarsa fener siki tutabilir diye geçirirken sahneye mustafa keçeli çıktı. bir anda "golll!" diye bağırdım, bir baktım tek değilmişim, 4-5 kişi daha varmış benim gibi. geri kalan herkesin iyice sandalyelerine çöktüklerini gördüm. inanmak zor da olsa artık fener'in şampiyon olması için 2 gol gerekiyordu. ve dakikalar ilerliyordu.

    sonlarına doğru denizli'nin kümede kalması için hayati önem taşıyan malatya maçının bittiğini, hem de tam da denizli'nin istediği şekilde bittiğini öğrendik. resmen artık denizli yenilse bile kümede kalıyordu ve daha oynanacak efsane 16 dakika vardı. bu sıralarda maç 1-1 oldu. fener'in golünden sonra hiç umudum kalmadı. hem eşitlik olmuş, hem denizli'nin kümede kalması garanti olmuş hem de daha 16 dakika vardı.

    ama işin rengi öyle değildi. denizlispor defansı dayanıyor veya fener'in forvetleri beceremiyordu bir türlü gol atmayı. artık kafedeki fenerliler stresin doruk noktasına çıkıp "ulan ligde kaldınız işte yeter, ne sıkıyosunuz bu kadar" şeklinde sportmence cümleler kurmaya başlamışlardı. artık son 16 dakikanın da son dakikaları oynanıyordu. benim de maçın başındaki o rahat halimden eser yoktu. fenerlilerle birlikte ben de tırnaklarımı yemeye başlamıştım. herkes maçı nedensiz bir şekilde ayakta izlemeye başladı. oturarak konforlu izlenecek maçı, farkında olmadan ayakta izliyorduk resmen. artık son dakikaya girilmiş, resmen mucize gerçekleşiyor, şampiyonluk geliyordu. baktım arkadaşım kapının oraya doğru gitmiş oradan izliyor maçı, arkamda iki tane kız hem ağlıyor hem küfür ediyordu. allahım o son dakika, nası bir son dakikaydı. kafede herkes anormal hareketler yapıyordu. bir sürü insanın ağlaması ile son düdük duyuldu. bir an elim ayağıma dolaştı. arkadaşım uçmuştu bile. öylesi samimi arkadaşım sonuca dayanamamış kendini yok etmişti adeta. bu kadar tuhaf bir atmosfer de bağıramadım doya doya ama içimde bir volkan vardı adeta. hemen kafeden dışarı attım kendimi. boğadan aşşağıya doğru şampiyonluk kutlamaları için aldıkları meşaleleri ellerinde patlayan kalabalık bir grup geliyordu. sonucu hazmedememişler galatasaraylı arıyorlardı dövmek için.

    artık kadıköy değildi olmam gereken yer, taksime gitmem gerekiyordu. taksim otobüsüne attım kendimi hemen. o saatte nasıl bir kalabalık otobüs. belli ki galatasaray'lılar doldurmuştu otobüsü taksim kutlaması için. fakat kadıköy'den çıkana kadar taksim ve m.köy'e giden bütün otobüsler taşlandı ezikler tarafından. her atılan taşta şoför gitmiyor bekletiyordu bizi tutanak falan için. 1 saat sonra anca çıkabildik kadıköy'den ve artık boğaz köprüsü yoluna girilmişti. ve bir anda güzergahtaki bütün araçlardan galatasaray bayrağı çıktı. sanki anlaşmışcasına aynı anda bayraklar ve kornalar... gerçekten müthiş bir görüntüydü.

    gerisi malum, taksim'de galatasaraylı arkadaşlarımla buluşup, bir efes alıp şunları söylemeye başladık,
    - cimbom şampiyon! kartal kupayı! fener yine aldı babayııı...!!!!!!!!!!!

    (bkz: cadde ağladı bee)
  • 170
    (bkz: allah'ın adaleti)

    2005-2006 sezonunu hatırlayanlar bilir ki o sezon fenerbahçe yıldızlarla dolu kadrosuna rağmen her bakımdan kollanarak şampiyon yapılmak istenmişti.
    eric gerets ve öğrencileri tüm zorluğa rağmen allah'ın inayetiyle hakları ile şampiyon oldular. tabii florya'nın suyunu içip bozulmayan appiah reyisin bu maçtaki katkılarını da unutmamak gerek.
  • 192
    ön edit: hayatımın en garip anılarımdan birini yaşadım bu maçta. çayınızı kahvenizi alın okuyun bence ):

    aslında bir hafta öncesinde oynanan 7 mayıs 2006 beşiktaş galatasaray maçında hasan kabzenin son dakika attığı gol bir takım garipliklerin habercisiymiş ama onu o sıralar anlamak pek mümkün değildi tabi...

    çok iyi hatırlıyorum, hakan şükür, beşiktaş maçı sonrası bir tv kanalına verdiği röportajda skor 1-1 olduktan sonra şampiyon olacaksak maçı galip bitirelim, olamayacaksak böyle bitsin diye dua ettiğini söyledi ve ardından kendisinden emin bir şekilde biz bu sene şampiyon olacağız demişti.

    ben o kadar da emin değildim açıkçası. yani fenerbahçe baya baya iyi bir takımdı. bi kere çok iyi kadroları vardı. bizi içerde dışarda yenmişlerdi hatta kadıköydeki maçta hezimete uğratmışlardı. bir de elle kolla, çakma penaltılarla maç aldıkları bir dönemdi. hiç umudum yoktu şampiyon olacağımıza dair. zaten o maçtan önce de türkiye futbol tarihinde son hafta şampiyonluğu veren bir takım da yoktu yanlış hatırlamıyorsam. tek ümitli olduğum nokta denizlisporun kümede kalma savaşı vermesiydi. kümede kalmaları için puan ya da puanlara ihtiyaçları vardı. biz de evimizde denizlispora puan vermiştik zaten. 1-1 bimişti skor yanlış hatırlamıyorsam. gerçi yanlış hatırlamam imkansız çünkü o sene bütün maçları izlemiştim...

    ama bu kez bir değişiklik yaptım ve sezon boyu maçları takip eden ben son hafta oynayacağımız kayserispor maçına gitmedim. neden gitmedim bilmiyorum. totem yapmak falan da değildi amacım. bir şeyi yapmak istemezsin ya bir anda, ayaklarım gitmek istemedi. maçı da izlemedim. bilgisayarın başına geçtim müzik dinlemeye başladım...

    maçı da takip etmedim bi süre. sonra heyecanıma yenik düştüm tabi. 60. dakikadan sonra açtım livescore sayfasını canlı sonuçlara bakıyorum. biz zaten iki gol atmışız ama bu maçta bir gariplik vardı. kronometre hem geriden geliyor hem de skor 0-0. allah allah diyorum. sonra karıştırıyorum neti falan. öğreniyorum ki sahaya atılan konfeti muhabbetine maç geç başlamış. lakin 0-0 olması baya bir garibime gitti dediğim gibi. şu zamana kadar atarlardı diye düşündüm, sanırım ilk o zaman içimde bir kıvılcım oldu. daha sonra yine sayfaları kapadım, müzik dinlemeye devam ettim.

    30 dakika sonra falan yine açtım, bizim maç 3-0 olmuş bile. fenerbahçe maçına baktım hemen, bi de ne göreyim. denizli 1-0 önde. ilk başta inanamadım ben. sayfayı yeniledim falan yok valla mustafa keçeli atmış. daha fazla dayanamadım tabi. çıktım herhangi bir kahveye gittim fenerbahçe maçını izlemeye. o dönemler taraftarlar ayrılarak maçı izlerlerdi kavga çıkmasın diye. ben de fenerbahçelilerin olduğu kata çıktım. yer zaten bulmak imkansız. en arkada nerdeyse tek ayak üzerinde maçı izliyorum. ben geldikten sonra 3 4 dakika sonra gol oldu. ayağımın uğurunu s*keyim dedim içimden. çıkmak istedim ama çıkamadım, acayip kalabalıktı. mecburen maçı bitirecektim. zaten ortam gergindi. eh dedim daha bir golleri var. belki atamazlar.

    içerisi de yalnız bildiğin matem alanı gibiydi. bağıranlar, küfredenler, arka arkaya sigarasını yakanlar, tırnaklarını yiyenler, anelkayı yedek oynattığı için daum'un şeceresini sayanlar falan. içeride en az 500 kişi vardı ve sanırım bir tek ben galatasaraylıydım. fenerbahçe pozisyon üstüne pozisyon buluyor, ulan ne yapacağımı şaşırdım. tepki vermem gerekiyor sonuçta. hele appiah'ın kaçırdığı bi pozisyon vardı ki, önümdeki 10 kişilik grup sinirden arkasına döndü bir şeyler fırlatmak için. ayağıma doğru çay bardaklarını falan attılar. kimisi de sigarasını attı falan. ulan ben de bi tepki vermeliyim sonuçta diye geçirdim içimden. '' bu kadar da olmaz ya'' diyebildim sadece. hani cem yılmazın anlattığı saint benoit mezunu çocuğun askere gittiğinde ''ben de koyjam ama ha'' derkenki ses tonunu hayal edin. ulan normalde benim sevinmem gerekiyordu o pozisyona ama içerde 500 kişi vardı ve o adrenalinle bana neler yapacaklarını düşündüm. kursağımı tuttum resmen.

    neyse maç bitti. ama üzerimden 20 kilo falan eksilmişti. hani böyle sevinemeden bi rahatlama duygunuz olur ya, aynen o durumdaydım. nefesimi bile doğru düzgün alamadım. çünkü alsam sevinç çığlığım duyulacak. kursağımı bile sıktım o sıra... dedim olum az daha sabret. 14 mayıs şehidi diye ultraslan seni anmasın. iyi bir şey değil sonuçta.

    kahvehane yavaş yavaş boşalıyordu. ben hayatımda bu kadar matemin içerisinde olmamıştım. inşallah da olmam. yani size anlatamam ordakilerin duygularını. ağlayanlar mı dersin, sinirden birbirlerine bağıranlar mı, telefonlarını kıranlar mı ne ararsan var ve ben bu matemin içerisinde az sonra özgürlüğüme kavuşacaktım. cehennemden kaçış filmi gibi resmen.. çok geçmeden de çıktım zaten, kutlamalara katıldım...

    bir cimbom old boys atasözü olan 1000 galatasaraylı 10.000 fenerliyi yok eder sözü ne zaman olur bilemem ama o gün 1 galatasaraylı 500 fenerliyi yenmişti ):

    burdan kendilerine de selamlarımı iletiyorum. fıtrat değişir sanma, bu kan yine okandır ):
  • 99
    (bkz: tarihte bugün)

    bu maçla gs kayseri maçı aynı saatteydi. maçı babamla dışarda izlemiştik. bir tarafta bizim maç diğer tarafta bu maç vardı. dedik bu daha kritik hadi bunu izleyelim. geçtik fenerliler bölümüne biz hariç hemen herkes fener formalı. mekan tıklım tıklım dolu. maç başladı herkes keyifli full heyecan falan. zaman ilerledikçe heyecan yerini gerilim ve öfkeye bıraktı. maç başında marş söylenen ortamda ikinci yarıdan itibaren sadece oyunculara, daum'a, aziz'e ve hakeme edilen küfürler vardı. ben de hem fbli olmadığımı çaktırmayayım hem de fırsat bu fırsat diyerek başladım fener'de kim varsa sövmeye afdjkfld. mehmet yozgatlı'dan giriyorum önder turacı'dan çıkıyorum. aziz'den giriyorum serkan balcı'dan çıkıyorum falan ama böyle bir keyif yok. fenerlilerin arasında sahada fenerli kim varsa sövüyordum ve resmen alkış topluyordum. futbolcuya sövünce yandan öyle valla diye sesler geliyordu. babam çok terbiyeli bir insan olduğundan maç boyu tepkisiz oturdu ama onun yanında ben ortamdaki en hasta fenerli gibi sağa sola sövüp duruyordum. hayatımda en çok rahatladığım anlardan biriydi. maç sonunda da büyük takım böyle olmaz abi. büyük takımsan son hafta böyle şampiyonluk verilmez sonuncu takıma arkadaş bak adamlar üç atıyor orada diye sinirliymiş gibi alttan alttan laf sokmaya devam ettim.

    hatta hiç unutmuyorum maçın sonlarıydı durum 1-1'di. daum 2 oyuncu değiştirmişti nurullah sağlam da 1 oyuncu değiştirmişti. tuncay'ın golünden sonra içten içe acayip panik olmuştum. ulan çok güldüm içten içe ağlıycam mı birazdan diye saçma sapan hurafeler içine girmiştim. değişiklik yapsana lan değişiklik yapsana lan diye bağırıyordum. millet daum'a diyorum sanıyordu ama nurullah sağlam'a diyordum. hatta tam ben söyledikten sonra kısa zamanda nurullah 2 oyuncu değiştirdi değişiklik hakkı doldu sonra ben neyse ya naparsa yapsın diyip rahatlayıp sustum. ulan ne eğlenmiştim ya. (bkz: bu da böyle bir anımdır) :(
  • 211
    sabahında bunlar ne yapar eder bir şekilde kazanırlar diye düşünerek güne başlamıştım. bu maça çıkan fenerbahçe takımı son iki sezonu saha içinde ve özellikle saha dışında gayret ederek şampiyon bitirmiş bir takımdı. ama alttan alttan iç sesim "ya kazanamazlarsa" diyor, iç sesim haklı çıkarsa olacakların hayalini kurmaktan vazgeçemiyordum. hayalini kurduğumdan daha güzel şeyler oldu. fb başını dik tutmaya çalıştı ama bir kaç sene içinde yenilmez bir dev görüntüsünden makaraya döndü.

    yine bir 14 mayıs, bu sefer hayal kurmak için sabahı beklemek bir kenara gece uyuyamıyorum. yine bir şekilde atı alıp üsküdar'ı geçecekler korkusu ve yine içimde "ya kazanamazlarsa" olacakların hayali...

    14 mayıs her galatasaraylı için bayramdır. her türk için de bayram olmasını temenni ediyorum.
  • 219
    ergenlige yeni girmis bebelerin agzina sakiz ettigi, 18 yil once oynanmis mac.

    sakali biyigi cikmamis bebeler denizli'deki mac tatil edilmeliydi diye yaygara kopariyor sosyal medyada.

    kitlesel bir histeriye donusmus durumda artik bu is.

    appiahin 5 metreden topu kaleye yuvarlayamayisi 18 sene sonra bize antin kuntin masallar olarak geri donuyor.

    1000 kere ayni yalani tekrar ede ede, bize seyrettigimiz gercekligi unutturacaklar.
  • 220
    post truth meselesi ile yasanmisliklari degistirilmeye calisilan mac.

    o gunu yasamayan genc ve cocuklar icin algi yapiyorlar. daha da komigi, o gunu yasayan fenerbahcelilerin bile yasadiklarini degil, bu post truth hikayesine inanmasini bekliyorlar.

    kacirilan goller, hakemlik hic bir sey olmamasi, ve macin 16 dakika uzamasina ragmen fenerbahce'nin denizli ataturk stadyumunda yere yigilisi. gercekler bunlar gencler.

    (bkz: kalk appi allah'ın dediği olur)
  • 241
    dün bizim sıpanın(4 yaşındaki kızım) okulunda hosgeldin partisine katıldık. sınıf öğretmeni ile durumları konuşuyorduk. katılım az idi. 6 çift bahçede öğretmenin etrafında konuşuyorduk. haliyle çok uzun sürmedi, konular tekrara düşmeye başladı. arka fonda canlı mihriban performansı ile başlayan müzik ziyafeti de başlayınca herkes artık yanındakiyle sohbete yönelmeye başladı. bir şekilde yanımdaki bey ile konu futbola geldi. bana sen galatasaraylı'ya benziyorsun dedi haklıydı, kendisi fenerbahçeli imiş. ilgi çekici olan kısım 2. lig seviyesinde profesyonel futbol oynamış ve en çok bilinen isim olan yenal tuncer jenerasyonu ile denizlispor alt yapısına transfer olmuş. nasıl torpillerin döndüğünden bahsetti ve konu elbette denizlispor - fenerbahçe maçına geldi. çoğu fenerlinin şehir efsanesi olduğuna inandığı şike ayan beyan aziz yıldırım tarafından yapılmaya çalışılmış, devre arasında para dolu çantalar soyunma odasına inmiş. tesislerde çalışan çöpçülere kadar yeni telefonlar vaad edilmiş, denizlispor'un bile isteye maçı vermesi istenmiş. bunu bizzat o döneme tanık olan fenerbahçe taraftarı bir eski futbolcu söyledi. hani konfeti atıldı 5+16 dakika toplamda 21 dakikalık uzatmaya laf ediyorlar ya hani o da planın bir parçası imiş. zira malatyaspor kazanır denizlispor kaybederse düşecek takım denizlispor olacaktı. malatya maçı sonuçlanmış ve kaybetse dahi denizlispor düşmeyecekti. her şey hazırdı. ancak aziz yıldırım'dan haz etmeyen dönemin başkanı ali ipek soyunma odasına girip adam gibi oynayın yoksa sizi keserim demiş. adnan polat'ın teşvik verdiği doğru mu diye sorduğumda ise doğruysa bile kimseye belli etmeden yapmıştır, ille bunu yapacaksan sessiz yapacaksın demişti. evet denizlispor'un yegane suçu bu maçta fenere yatmaması idi. bu kadar aleni biçimde maç satın almaya çalışan ve beceremeyen başkanlarını veya sahada yenmeyi beceremeyen futbolcuları yerine yıllardır suçluyu hep başka yerlerde aradılar. hoş bugün de farklı değiller. başkanları değişiyor, sürekli bir şeyler kaybediyor ama hayal dünyalarındaki yapılara, anti fb lobilerine, kimsenin onları sevmediğine bu yolda yalnız olduklarına vb. enteresan şeylere inanmaya devam ediyorlar. gariptir kimyasalı bjkliler kullanıyor ama bunların ulaştıkları kafa bambaşka.
  • 146
    bu mac ile ilgili cok komik bir anim var. oncelikle sunu soyleyeyim sampiyon olacagimiza dair hic bir umudum yoktu mac oncesi. cunku o tarihe kadar son hafta sampiyonluk veren bir takim gormemistim. ustelik o sene fenerbahcenin lehine yapilan hakem hatalarini da hesaba katinca bir sekilde fenerbahce bu maci alir diyordum.

    bu umitsizlik icinde ben de bari gunum rezil olmasin arkadaslarla zaman gecireyim diye moda sahile gectim. ben uskudarliyim ve takildigim yer genelde kadikoy olur. 19 yasindayim kanim kayniyor, gitar falan caliyorum, kizli erkekli moda sahilde sarap iciyoruz. mac gunleri moda sahilde oturdugumuzda sukru saracoglu'ndan gelen sesleri duyabilirdiniz. biz sahilde oturururken arada bir gol, ah, uh sesleri gelmeye basladi. ulan mac denizli'de degil mi diye dusundum bir an, megerse stadin oraya bi yere dev ekran kurmuslar fener macini takip ediyormus millet. o zaman mackolik falan da olmadigi icin skordan haberim yok. herhalde fener 3-4 tane sallamistir diyorum.

    saraplari bitirdik arkadaslardan ayrildim kadikoy merkeze dogru yurumeye basladim. cafelerin bol oldugu bir sokaktan gecerken fenerbahcelilerin yuzleri dikkatimi cekti. hepsi tirnaklarini yiyor istisnasiz. kafami uzatip televizyondan skoru gordum dakika 60 ve 0-0. iste o an sampiyonlugun gelecegine inandim. es zamanli olarak galatasaray maci da 2-0 devam ediyordu. o zaten cepte oldugundan tum konsantremi fener macina vermeliydim.

    12a kadikoy uskudar otobusune atlayip once uskudara gecip oradan da mahalleye gececektim. macin bitisine yetisirsem mahalledeki arkadaslarla tura cikarim diye dusundum. otobuse bindim radyodan maci dinliyorum kulakligi da taktim full konsantreyim . o sihirli an geldi, denizli golu atinca dayanamadim gol ulan goool be diye bagirdim. otobuste fenerliler vardi bunlar ben bagirinca fener gol atti sandi. birden hepsi bana sarilmaya basladi. kacinci dakika falan diye soruyorlar. ulan ben adamlara denizli atti desem herhalde beni cig cig yerler diye dusunurken, illa ki galatasaraylilar da vardir beni korurlar diye dusundum ve gercegi soyledim. sonra 2-3 saniyelik sessizlik oldu ve daha yuksek bir sesle cimbomlular bagirmaya basladi. otobusun icinde kiyamet kopuyo resmen sofor falan durdu. beyler ayip oluyo aile var gidemiyoruz falan diyo ama disarida da ayri bir kiyamet kopuyo. kadikoy'den biraz cikmisiz ya hemen kutlamalar baslamis. fenerlilerden ses cikmiyo tabi. sonra ben kosa kosa mahalleye geldim. kahveye girdim 16 dakika uzatma dediler sonra ben bayildim. ayran falan iciriyo millet bana. appiah bos kaleye golu kacirinca appiah ile birlikte ben de kahvenin ortasinda diz coktum ama sevincten. ondan sonrasi malumunuz sampiyon olduk ve sonra dogru besiktas uzerinden taksim'e. *
  • 232
    evinde sadece 77 numaralı kanal bulunan bir birey olarak 106 dakikasını ekran başında takip ettiğim unutulmaz maç.

    inanç ve ümitsizliği, belki çaresizliği bir arada iliklerimize kadar hissettiğimiz bir gündü. herkesin aklının köşesinde birden çok fenerbahçe puan kaybı senaryosu vardı elbette ama o sezon o kadar şey yaşanmıştı ki, kimsenin uzun süre hayal etmeye bile mecali yoktu.

    muhtemelen en polyanna olanımız bile 3 hafta önce lider gittiğimiz kadıköy'de 4-0'a şükrettiğimiz o lanet derbiden sonra gözyaşlarıyla veda etmişti hayallerine.

    ama işte o zamanlar şimdikine kıyasla başkaydı. twitter yoktu, youtube yoktu. sözlük bile yoktu. evet forumlar zirve döneminde olduğu için elbette sıradan çinko karbon taraftarlıktan öte gaileler vardı ama son maç öncesi yapılan tek organizasyon para toplayıp kapalı tribüne yüzlerce gül alıp futbolculara atmaktı.

    mesela 22 nisan 2006 ile 14 mayıs 2006 arasını 2024'deki imkan ve hayat tarzıyla yaşadığımızı düşündükçe insan ürperiyor. kim bilir ne saçma sapan şeylerle boğulacaktık...

    şu an ne herhangi bir maçta atılan bir gole bu kadar sevinebilirim, ne de herhangi bir maçı bu kadar odaklanarak hatta ekran başında yorularak izleyebilirim. bu muhtemelen hepimiz için geçerlidir.

    belki de bu yüzden daha mutsuz, daha üzgün, daha yorgun, daha kırgın ve daha nefret doluyuz...
  • 177
    o akşam her türlü takım taraftarlarıyla birlikte izlemiştik galatasaray - kayseri ve denizli - fenerbahçe maçlarını. fenerbahçe golü yedikten sonra fenerbahçeli arkadaşımın hüngür hüngür ağladığını unutamam. mucizevi bir akşamdı. yanlış hatırlamıyorsam anneler günüydü. şampiyonluğu pizza ısmarlayarak kutlamıştım, ardından da anneme gül götürmüştüm. musmutlu bir gündü. arkadaştan da baya uzun süre haber alamamıştık.
    en ilginç tarafı ise, o arkadaşın 2003'te galatasaray'dan fenerbahçe'ye geçmiş olmasıydı.
  • 181
    teskereye 5 gün kala erbas gazinosunda izlediğim maçtır. başka başlıklara yazmışımdır herhalde ama askeriyede tugay komutaninin gereksiz fenerli postasi ile kanlı bıçaklı olmama ramak kalan maçtır.
    denizlinin golünde galatasaraylılar bağırınca bu mahlukat önden elde kumanda ters ters bakmıştı bana, uzun dönemdi birde gideceğimi bildiğinden son 4 gün omuz atmalar mı, laf atmalar mı gördüğü yerde kavga çıkarmak için kıvranmıştı.

    aklinca kavga edip tugay komutanına yalan söyleyip beni 1 2 hafta diskoya attırıp teskeremi geciktirecekti.

    ama öyle coşkuyla dolmuştum ki tüm galatasaraylılarla valla son 4 5 gün ki denetlemeye girmiştim gitmeden 1 2 gün önce nasıl geçti anlamadım.

    en kısa süren şampiyonluk kutlamamizdı. teğmenler susturamayınca nöbetçi yüzbaşi gelip sandalyeleede ayakta tepinen askerleri susturup koğuşa yollamıştı sonrasi yat içtiması ^^

    yanliz teğmene hadi len demiştik allahtan insafli subaydi da yakmadi ^^
  • 223
    bilinenin ve söylenenin aksine 16 dakika uzamasının fenerbahçenin lehine olduğu maç. nasıl mı? hemen açıklayalım. denizlispor son haftaya malatyaspor ile birlikte 36 puanla giriyor ve malatyaspor deplasmanda gaziantepspora tek golle mağlup olarak küme düşmeyi garantiliyor. malatya maçının 5 dakika uzadığını varsayarsak fenerbahçe kalan 11 dakikayı küme düşmemeyi garantilemiş, muhtemelen rehavete kapılmış bir denizlispora karşı mücadele ediyor ve kimse bu durumdan bahsetmiyor. yaptıkları algının haddi hesabı yok. yatacak yerleri de yok. gerçekten mide bulandıran bir camiaya karşı mücadele ediyoruz.
  • 95
    hayatımın en unutulmaz hikayelerindendir. başlıyorum.

    155 günlük askerliğimin bitimine 2 gün kalmış, maç pazar günü, salı günü de ben tezkeremi alıyorum.
    yer gaziantep'in 1,5 saat dışındaki ıslahiye'deki askeri birlik.

    ama önce 1 hafta geriye gidelim.

    sondan 1 önceki hafta inönü'de beşiktaş ile oynuyoruz. maçı er gazinosunda seyrederken ve 85.dakikada maç 1-1 iken binbaşının bütün bölüğü içtimaya çağırdığını, acil bir şekilde askerliğe girişte hangi eşyaların (don çorap parka palaska bot vs) dağıtıldığı ile ilgili kanunun okunacağı söyleniyor. mecburen gazinoyu terk ediyoruz, zaten 1-1 giden maçın öyle biteceği ve fenerbahçe'nin şampiyonluğa ulaşacağı düşüncesinin verdiği hüzün ve çok alakasız bir konu için maçın tam kritik anında ortamı terk etmenin yarattığı sinirin birleşimi ile suratımdan düşen bin parça. koridordaki yerimizi alıyoruz ve boş boş bekliyoruz biri gelip okunacakları okusun diye. bir süre sonra beklemekte olduğumuz koridorun kapılarından içeri askerler doluşmaya başlıyor, hepsi oley oley vs tezahüratlar yapıyorlar. diyorum ki maç 1-1 bitti ve fenerbahçe şampiyon oldu. zar zor birine soruyorum, "hasan kabze son saniyede attı kazandık" yanıtını alıyorum. tüylerim diken diken oluyor. bu kez daha da sinirleniyorum bizi gereksiz yere oraya toplayan binbaşıya. okunacaklar okunuyor, dağılıyoruz. eve telefon açıyorum, babam alo diyor, ama ağlıyor. baba gol atmışız kazanmışız diyorum, babam ağlaya ağlaya "oğlum mucize oldu şampiyon olucaz" diyor, ağlıyorum ben de zırıl zırıl. akşam, şampiyonluğa 7 ve terhise 9 gün kalmasının verdiği sabırsızlıkla hemen yatıp uyuyorum, huzurla.

    1 hafta sonra 14 mayıs 2006 akşamı er gazinosunda herkes toplanmış durumda. şampiyonluk akşamı. biri şampiyon olacak ve diğer takımın taraftarıyla fevkalade dalga geçecek. fenerbahçe kazandığı sürece şampiyon olacağı için fenerbahçe maçının seyredilmesi kararı alıyor. yapacak bir şey yok, mecbur oturup maçı izlemeye başlıyorum diğer tüm yeşillerle. dakikalar geçiyor, dakikalar geçtikçe stres artıyor. bu arada sağ üst köşede gs-kys yazısı sırasıyla 1-0 , 2-0 ve 3-0 oluyor, biz görevimizi yerine getirdiğimiz için artık tamamen fb maçına kanalize olmuş durumdayım. sanırım 88.dakikada denizli atağında mustafa keçeli'nin golüyle denizli 1-0 öne geçiyor. er gazinosu yıkılıyor. o güne kadar paso bizimle dalga geçen fb taraftarı askerler kafalarını ellerinin arasına almış, hüznün doruklarındalar. biz ise çıldırmış vaziyetteyiz. şampiyonluk şarkıları söylemeye başlarken, tak, elektrik kesiliyor. zifiri karanlık. herkes er gazinosunu terk ediyor. fenerbahçe'ye beraberlik bile yaramazken 89.dakika itibariyle 1-0 mağlup olmasından dolayı artık şampiyonluktan emin bir şekilde coştukça coşuyoruz, etrafta hangi fb'li varsa dalaşıyoruz. 4 dakika sonra, tak, elektrik geliyor. elektrik gelince galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarını seyretmek için tekrar er gazinosuna giriyoruz. kendi kendine açılan tv'de digiturk de kapandığı için tv'nin kendi anteniyle aldığı flash tv açılıyor, sağ üstte dnz 1-1 fb yazıyor. bende tüyler dikenleşiyor bir anda. fenerbahçeliler "ooooo maç 1-1 olmuş gelin gelin şampiyon olacaz" diye bağırarak tekrar toplaşıyorlar, ben ise boş bulduğum bir masaya oturup hayatımın en stresli süreçlerinden birine başlıyorum. lig tv'ye geçtiğimizde maçta 94.dakika, ve maç 1-1. fenerliler şampiyonluktan, biz de bir şekilde şans golü atacaklarından emin. bu arada altta bir yazı, toplam uzatma 16 dk, kalan uzatma 12 dk. yıkımın doruklarındayım. 12 dakikada fener haydi haydi gol atar. sonrasında appiah'ın kafası direkten sekip auta çıkıyor, vücudumdaki tüm kan bir anda beynime pompalanıyor, ölecek gibiyim. ve bir şekilde o dakikalar bitiyor, şampiyon oluyoruz. hayatımın en mutlu akşamlarından biri. 2 kez şampiyonluk kutlama kavramını ilk ben yaşıyorum, hem de aynı akşam içerisinde. ve bu olaydan 6-7 yıl sonra süper final saçmalığı sayesinde aynı duyguyu bir kez daha bu kez tüm galatasaraylılarla yaşıyorum.
App Store'dan indirin Google Play'den alın