• 135
    pek çok insanı -galatasaraylısı olsun, fenerlisi olsun- kalpten götürecek bir sezon sonu maçıydı. farkında olmadan einstein'ın izafiyet teorisini kavrayışımızın da yıl dönümüdür. dakikalar saatler gibi geldi, gitti, geldi, gitti ama sonunda yine galatasaray kazandı ki önemli olan da buydu.

    şampiyonlukların en anlamlılarından birini bize getiren maçtır kısaca, daima "kazanan" olmanın farkına vardığımız maçtır.
  • 51
    askerdeyken devrem cthulhian ile birlikte izlediğimiz maç.

    uzun dönem askerler sanırım komutanların odasından bir anten çekmişler ve biz onlar ne izlerse onu izlemiştik. mustafa keçeli'nin golünde ali sami yen'i aratmayan bir goaaarrrkkklll sesi çıkmıştı.

    maç sonu koyu fenerbahçeli babamı aradığımda sanırım hayatının en büyük ikilemi ile karşı karşıya kalmıştı. galatasarayın şampiyonluğunu ve fenerbahçenin travmasını kutlayacağını bildiği oğlunun telefonunu asker olduğu için açamamazlık yapamamış, ancak sonunda e.oğlu e. diyerek sözlerini sonlandırmıştı.

    askerdeki en mutlu günümdü..

    edit: mustafa keçeli yerine nedense mustafa pektemek yazmışım. uyaran 6 arkadaşa teşekkürler :))
  • 25
    bu maçı yüzlerce kişinin göt göte oturup sigaralarını tüttürdüğü bir mekanda izlemiştim.sanıyorum ki astım hastası olan biri o gün oradan sağ çıkamazdı. mekanda iki adet 107 ekran televizyon vardı ve tahmin edileceği üzere bir tarafta biz, diğer tarafta fenerliler maçı izliyordu. bunula beraber, biz ikinci golü attıktan sonra hekes denizli'deki maça odaklandı. hatta öyle ki sabri'nin attığı üçüncü golde şöyle sağlam bir gol sesi bile gelmedi.

    mustafa keçeli'nin kendisini ölümsüzleştirdiği o anda öyle bir ambians olustu ki bir anda kendimi yerde buldum. gol sesini caddeden duyan herkes altıncı kattaki mekana akmaya başladı ve mekan sahibinin gelenlere olur vermesiyle ortam iyice kalabalıklaştı. fenerbahçe'nin beraberlik golüne kadar aralıksız olarak o senenin modasına uyarak "lay lay fener olamazsın şampiyon" diye bağırdık. normalde bu tarz hadiselerde saglam kavgalar cıkardı ama adamlar öylesine yıkılmıştı ki kendi takımlarına küfretmek dısında agızlarını açamadılar.

    denizlispor kümede kalmayı garantiledikten sonra durum 1-1'e gelince hepimiz acaba dedik ve appiah'ın son dakikada kaçırdıgı pozisyona kadar sessizce macı izledik. işte o son düdük gelince sanıyorum bi 15-20 dakika kimse dumanaltı olmus mekandan dısarı cıkmadı ve aralıksız tezhüratta bulundu. mekandan aşağı indiğimizde ise parçalı formalarıyla 100-150 kişilik bir grubun esenler fenerbahçeliler derneği'nin önünde meşale yakıp trafiği kestiğini gördük. şimdi geriye dönüp bakınca 20 yıl yaşadığım o belalı semtte aklımda kalan en güzel resim bu meşale hadisesidir.

    o grubun içinde bir baba hindi'yi söylerken caddenin karşı tarafında abim ve arkadaşlarını arabada gördüm. uzun bir koşuşturmacanın ardından onları yakaladım ve hep beraber bir baba hindi'ye istiklalde devam ettik. sanıyorum ki o güzel geceye dair herkesin anlatacağı değişik bir hikaye vardır.umarım bir gün o geceyi anlatan bir film çekilir.
  • 142
    --- alıntı ---

    "ligde kaldiniz maçi birakin..."

    dönemin denizlispor başkanı ali ipek, galatasaray maçı bittikten sonra geçen 16 dakikada atmosferin nasıl olduğu şeklindeki bir soruyu; " ligde kaldınız zaten maçı bırakın şeklinde telkinler gelmiş olabilir. o sırada stattaki atmosferi çok gergindi. zaten ben de konfeti atılmaması için seyirciyle uğraşıyordum." şeklinde cevapladı.

    kendilerinin maçla ilgili zan altında bırakılmak istendiklerini belirten ipek; "bize o dönem müfettişler geldi ve her şeyimizi kontrol ettiler. daha sonra federasyonun denetimlerinden de geçtik. bir futbolcu maça hazırlanıyor ve 1 hafta boyunca maça konsantre oluyor. sahaya da o konsantrayon ile çıkıyor. hepinize soruyorum o futbolcu kimin şampiyon olacağını mı düşünür yoksa sahadan alnı ak bir şekilde çıkmayı mı? bu konu temcit pilavı gibi ısıtılıp getiriliyor. appiah'ın vurduğu gol olsa ne olacaktı? aziz bey'de hatalı bu konuda bir konu bu kadar gündeme getirilmez. biz puanın peşindeydik kim şampiyon olmuş umrumuzda değildi. biz ligde kalma mücadelesi veriyorduk. biz rahat oluruz ligden düşme sıkıntımız olmaz o zaman birileri futbolcunun aklına girmeye çalışabilir. ama o futbolcular da o kulüpten ekmek yiyorlar. böyle bir şey mümkün olabilir mi?" şeklinde konuştu.

    --- alıntı ---

    bunu her zaman ve her yerde hatırlatalım, o gün asıl şikeyi kim yapmaya çalışmış herkes görsün.
  • 15
    o dönem denizlispor'da oynayan bir futbolcunun,tanıdığım bir doktora anlattıklarıyla aziz'in ne kadar şerefli* olduğunu bir kez daha anladığım maçtır.kendisi yusuf şimşek'i arayıp "bu maça yatın,paralarınız hazır." diyecek kadar şerefli(!) bir insandır.gelin görün ki yusuf şimşek kendisine yapılanı unutmamış,aksine arkadaşlarını daha da motive ederek yenilgiyi önlemiştir.
    bir insanın babasını ilk kez ağlarken* görmesidir bu maç.bir insanın babasıyla birlikte mutluluktan hıçkıra hıçkıra ağlamasıdır bu maç.
  • 94
    yıl 2006. boludaki ilk senem. kyk nın yurdunda kalıyorum. tepenin başında, 8 katlı bir yurt. nam-ı diğer hilton. en tepesinde de yemekhanesi var ve tabii ki digitürk de var. ben o gün yatıyorum erkenden. hiç umudum yok bir çok renktaşım gibi. neyse bir uyandım ki maçların ikinci yarıları başlamak üzere. dediğim gibi, umudum yok ama yine de gidip bi skorları göreyim diyorum. fener öndeyse dönüp yatacam yatağıma. terlk-pijama çıktım yukarı. baktım ilk yarı yeni bitmiş. maç da 0-0. oturdum izlemeye başladım. yukarıda da bizim maçın skoru var. bizim maçın ikinci yarısı başlamış tabii. neyse fenerin maçı da başladı. bizimkiler ikiyi buldu, o taraftan rahatladık. ama tabii fener bastırıyor. her an atacak diye bekliyoruz. derken ilk mucize. denizli çakıyor bi tane. salonda ağırlık fenerli ama biz de az değiliz. biz yıkıyoruz ortalığı. birden karşıyor yemekhane. ama hemen ayırıyorlar. yoksa kapatırlar televizyonu. sonrası korku filmi gibi. en azından maç bitinceye kadar. hele ki 1-1 den sonraki bölüm, hele ki benim gibi bir kalp hastası için. ama fenerin golünden sonra, en önde oturan, en hafif tabirle terbiyesiz bir fenerlinin bize dönerek "bu maç bizim amk!" dedikten sonra, aynı fenerlinin sinirden ağlamasını görüşüm benim açımdan en güzel anıydı sanırım. sonuç olarak maç bitiyor ve ben terlik ve şortumla sokaklardayım...:)

    tanım: ben ve benim gibi bir çok galatasaray taraftarı açısından en anlamlı şampiyonluğu kazanmamızı sağlayan maçtır.
  • 226
    o maçı denizli özellikle uzattırdı ki diğer maçın sonucu belli olsun. diğer maç tamamlanıp burada daha oynanan 10 dakikada denizli düşmemeyi garantilemişti ve fener'in kazanmasına kesin gözü ile bakılıyordu. ama ne olduysa o top içeri girmedi. renkdaşların yazdığı gibi appiah bomboş kaleye topu yuvarlayamadı. o zamandır ilahi adalete olan güvenimi hep taze tutarım. ıyiler mutlaka kazanır mottomdur. yanlız ne maçtı ya. kahvelerde bırak oturmayı içerde adım atacak alan yoktu. kapıdan kafayı yarım yamalak sokup yarı vücudum içerde yarısı dışarda izlemiştim maçı.
  • 179
    öncelikle (bkz: sonunda iyiler mutlaka kazanır).

    o gün inanıp, bir bahçe mağazasından ufacık bir aslan heykeli aldırmıştım eve. şampiyonluğu kutlarken bulunsun diye.
    o dönem basketboldaki takım arkadaşım, şimdiki tribün arkadaşım ise aynı inanmışlıkla antrenman sonrası durduk yere, konusu açılmamışken, alakasızca gelip "bugün şampiyon oluyoruz" demişti. inanıyorduk.

    iyiler bizdik çünkü. kazanmamız gerekiyordu. o dönem parasıyla her fırsatta bize hava atanlara cevap vermemiz lazımdı.

    fenerbahçe taraftarının psikolojisini bozan maç oldu bu. biz çok rahatlıkla onların kulüplerinin, teknik direktörlerinin, başkanlarının isimlerini zikrederken; onların bizim takımımıza ya da başkanımıza veya teknik direktörümüze kendi çaplarında, lisede söylesen "gülmedik" denecek lakaplar takmalarına neden olan kıskançlıklarının sebebi olan maç bu.

    o gün rüzgar tersine döndü. o günden bu yana, 1'inin durumu (bkz: süper lig 2010-2011 sezonu) şüpheli, ya da kendi tabirleriyle "radara takılmış" olmak üzere toplam 3 kere şampiyon olabildiler. yavuz hırsız kişiliklerinden yola çıkarak hadi o da onların olsun dersek, %21 gibi bir oran yapıyor. saymazsak zaten %14te kalıyor.

    şimdi üç büyükler söyleminden yola çıkarsak takımların herhangi bir zaman diliminde %33'lük oranı tutturmaları, dört büyükler dersek ise %25'lik oranı tutturmaları sıradan gözükür.

    biz o sene dahil 2020 yılına kadar 7 kere şampiyon olmuşuz. 14te 7, yani tam tamına 50%'lik bir oran tutturmuşuz.

    o günden 2020'ye kadar diğer takımların şampiyonluk sayıları ise:
    beşiktaş: 3
    bursaspor: 1

    yani o günden bu yana fenerbahçe ile beşiktaş'ı toplasanız dahi bir galatasaray yapmıyor. sözde üç büyüklerin ikisinin şamiyonluk toplamı 6 iken diğerinin şampiyonluk sayısı tek başına 7 yapıyor. malum sezonu da düşersek 5'te kalıyor ikisinin toplamı.

    o zaman sorulmaz mı, nasıl üçü birden büyük oluyor? biri bariz şekilde ezip geçmiş çünkü.

    radara takılan" şampiyonluğu trabzonspor'a yazsak da yazmasak da her halükarda sözde dört büyüklerin üçünün toplamı 6'da kalırken, galatasrayımız tertemiz 7 şampiyonluğu ile hepsinin toplamını geride bırakıyor.

    makas açıldı diyoruz ya, işte türkiye'de de makasın açılışı tam da bu olayla başladı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın