232
evinde sadece 77 numaralı kanal bulunan bir birey olarak 106 dakikasını ekran başında takip ettiğim unutulmaz maç.
inanç ve ümitsizliği, belki çaresizliği bir arada iliklerimize kadar hissettiğimiz bir gündü. herkesin aklının köşesinde birden çok fenerbahçe puan kaybı senaryosu vardı elbette ama o sezon o kadar şey yaşanmıştı ki, kimsenin uzun süre hayal etmeye bile mecali yoktu.
muhtemelen en polyanna olanımız bile 3 hafta önce lider gittiğimiz kadıköy'de 4-0'a şükrettiğimiz o lanet derbiden sonra gözyaşlarıyla veda etmişti hayallerine.
ama işte o zamanlar şimdikine kıyasla başkaydı. twitter yoktu, youtube yoktu. sözlük bile yoktu. evet forumlar zirve döneminde olduğu için elbette sıradan çinko karbon taraftarlıktan öte gaileler vardı ama son maç öncesi yapılan tek organizasyon para toplayıp kapalı tribüne yüzlerce gül alıp futbolculara atmaktı.
mesela 22 nisan 2006 ile 14 mayıs 2006 arasını 2024'deki imkan ve hayat tarzıyla yaşadığımızı düşündükçe insan ürperiyor. kim bilir ne saçma sapan şeylerle boğulacaktık...
şu an ne herhangi bir maçta atılan bir gole bu kadar sevinebilirim, ne de herhangi bir maçı bu kadar odaklanarak hatta ekran başında yorularak izleyebilirim. bu muhtemelen hepimiz için geçerlidir.
belki de bu yüzden daha mutsuz, daha üzgün, daha yorgun, daha kırgın ve daha nefret doluyuz...
inanç ve ümitsizliği, belki çaresizliği bir arada iliklerimize kadar hissettiğimiz bir gündü. herkesin aklının köşesinde birden çok fenerbahçe puan kaybı senaryosu vardı elbette ama o sezon o kadar şey yaşanmıştı ki, kimsenin uzun süre hayal etmeye bile mecali yoktu.
muhtemelen en polyanna olanımız bile 3 hafta önce lider gittiğimiz kadıköy'de 4-0'a şükrettiğimiz o lanet derbiden sonra gözyaşlarıyla veda etmişti hayallerine.
ama işte o zamanlar şimdikine kıyasla başkaydı. twitter yoktu, youtube yoktu. sözlük bile yoktu. evet forumlar zirve döneminde olduğu için elbette sıradan çinko karbon taraftarlıktan öte gaileler vardı ama son maç öncesi yapılan tek organizasyon para toplayıp kapalı tribüne yüzlerce gül alıp futbolculara atmaktı.
mesela 22 nisan 2006 ile 14 mayıs 2006 arasını 2024'deki imkan ve hayat tarzıyla yaşadığımızı düşündükçe insan ürperiyor. kim bilir ne saçma sapan şeylerle boğulacaktık...
şu an ne herhangi bir maçta atılan bir gole bu kadar sevinebilirim, ne de herhangi bir maçı bu kadar odaklanarak hatta ekran başında yorularak izleyebilirim. bu muhtemelen hepimiz için geçerlidir.
belki de bu yüzden daha mutsuz, daha üzgün, daha yorgun, daha kırgın ve daha nefret doluyuz...