• 76
    bu maç ile aynı saatte oynadığımız maçı iskenderun'da amigo ali'nin kahvesinde üç kişi izlemiştik. bizim maç bitmişti, üst kattaydık, aşağı kata indik fener maçı ne alemde diye. lan bir baktık ki şampiyonluğa 16 dakika kalmış. bitiş düdüğü çaldığı anda ''ooo'' çekmeye başlamıştık ki tüm kahve üzerimize geldi, üst kata koştuk üç kişi. yapacak birşey yoktu, çok temiz dayak yedik, sandalyeler kırıldı belimizde, yetmedi 2. kattan aşağı attılar bizi. bu olaydan sonra vücudumda oluşan hasarlar beni daha çok iyileştirdi.
  • 77
    o sene apartmanımızın bodrum katına digiturk kurulmuştu. bodrum kat maç günleri kahve ortamına dönerdi. evde digiturk olmadığı için bütün maçları arkadaşlarla burada izliyorduk.* 14 mayıs 2006 galatasaray kayserispor maçı ile aynı anda olmasına karşın herkes bu maça odaklanmıştı. galatasaraylılar denizlinin puan almasını, fenerbahçelilerde 4-5 gollü rahat bir galibiyet bekliyordu. o gün 3-4 lük efsane fenerbahçe beşiktaş maçında bize saldıran fenerbahçeli şerefsiz muhtemelen maçta olduğu için ortalıklarda yoktu. binanın bir diğer fenerbahçe hastası amca ise önceden söz verdiği gibi şampiyonluk maçına 2 bina arasına asacağı dev bayrakla gelmişti. bayrak katlı olarak arkada maç sonunu bekliyordu. anlayacağınız tüm fenerbahçeliler galibiyetten emindi. biz bir köşeye çekilmiş denizliden sürpriz bekliyorduk fakat kimse iddialı değildi.

    maçın başlamasıyla fenerbahçelilerin sesi daha çok çıkmaya başladı, adeta güle oynaya şampiyonluğu bekliyorlardı. zaman geçtikçe kaçan gollere sinirlenmeye ve ürkmeye başladılar. ''ya denizli bişey yaparsa'' ihtimali her dakika kafalarının içinde daha da büyüyordu. aynı anda bizim de sesimiz daha çok çıkmaya başlamıştı. bir süre sonra mustafa'nın ayağından gelen golle ortalık karıştı. artık biz fener ataklarında ölüp ölüp diriliyorduk, fenerliler her dakika daha da agresifleşiyordu. bir yandan da skor ekranından galatasaray'ın herşeyi hazırladığı ve denizliyi beklediği gözümüzden kaçmıyordu artık tamamen bu maça odaklanmıştık.

    bu sırada bizim bina yöneticisi yan bina yönetici ile konuşup fenerbahçelileri ve galatasaraylıları ayrı ayrı 2 binaya dağıtmaya karar verdiğinden maçın ortasında koştura koştura yan binaya geçmek zorunda kaldık. fakat yan binadan kimse yer değiştirmemişti. zaten bizim yöneticinin amacı hasta fenerli olan amcayı tek başına bırakmak olduğundan kimse bu durumun üstüne gitmedi. maçın bitmesine son 10 dakika kalmıştı. heryer tıkabasa dolu olduğundan maçı ayakta izliyorduk. o an dizlerimin titrediğini ve kontrolü kaybetmeye başladığımı farkettim. geçen her dakika kendimi daha fazla kaybettim. son 5 dakika da öyle bi hale geldim ki hemen yanımda oturan amca ''oğlum gel otur şuraya bişey olacak uğraştıracaksın bizi'' diye sitem ederek yerini verdi. artık o 5 dakika da ne oldu tam hatırlamıyorum ama oturmam pek bir şeyi değiştirmedi açıkçası. en sonunda hakemin elini havaya kaldırmasını ve düdüğün ağzında olduğunu görünce ''goooooool'' diye bağırarak binadan dışarıya fırladım. otoparkta bir yandan koşturuyordum bir yandan gözlerimden yaşlar geliyordu. galatasaraylı arkadaşlarla, binadan bağıranlarla ortalığı tribüne çevirmiştik.

    bir süre sonra o moddan çıktık ve e5 üzerinden florya'ya gidecek galatasaray taraftarlarına katılmaya karar verdik. gelecek olan arkadaşları toparlarken o yavşak herifin arabadan çıkışını, sevgilisinin ve kardeşinin onu kontrol etmeye çalışmasını keyifle izledim. aklıma yapılabilecek bir sürü şey geldi sonra bir ara göz göze geldik, birşey söylemeye gerek duymadan, sadece bakarak ezdim kendisini, öyle bir ezdim ki aradan 5 sene geçmesine rağmen hala selam vermez bana. neyse katıldık bir grup taraftarın arasına ''bir baba hindi'' tezahüratlarıyla florya'ya kadar gittik.

    hayatımın en unutulmaz anlarından biriydi. iyi ki varsın galatasaray..

    edit: unutmadan söyleyeyim; hazırladığı bayrak elinde patlayan amca aynı maçta fenerbahçe'ye 1,5 milyar yatırmıştı. kendisi o günü nasıl tamamladı bilmiyorum ama bahsi geçen bayrak bir sonraki fenerbahçe şampiyonluğunda 2 bina arasına asıldı, 1 gün havada kaldı.. karşı binanın çarşılı görevlisi ile düzenlediğimiz ''vur kaç'' operasyonuyla kendisini bir daha gören olmadı. *
  • 85
    yeniden gündeme getirilmeye çalışılan maç... iddiaları ortaya atan milletvekilinin denizlispor'un konumundan, düşmemek için oynadığından, hatta o dönemde teşvik primi diye bir suçun olmadığından muhtemelen haberi bile yoktur. fenerbahçe'nin o sezon elle kolla attığı ama nedense hiçbir hakemin göremediği golleri ise hiç bilmiyordur. hem zaten bilse de fark etmez. onlar fenerbahçe lehine yapılmış hatalardır. önemli olan tek şey cumhuriyetin kalesi 'fenerbahçemiz'in haklarını savunmaktır...

    --- alıntı ---

    chp aydın milletvekili bülent tezcan, bir kamu görevlisinin şike savcısı mehmet berk’e 16 mart 2012 tarihinde mektup yazdığını belirterek, “burada iddia edilen şey 2006 yılında denizlispor’a teşvik verilerek o dönemde galatasaray ’ı şampiyon olmasının önünün açıldığı iddiasıdır, iddia budur” dedi. 2006 yılında oynanan ligin son maçında denizlispor kendi sahasında fenerbahçe ile 1-1 berabere kalmış ve bu sonuçla galatasaray şampiyon olmuştu.

    chp aydın milletvekili bülent tezcan, tbmm’de düzenlediği basın toplantısında, bir kamu görevlisinin şike savcısı mehmet berk’e 16 mart 2012 tarihinde yazdığı mektubu dağıttı.

    2006 yılında denizlispor- fenerbahçe maçıyla ilgili birçok iddiaların ileri sürüldüğünü ifade eden tezcan, şöyle dedi:

    “bir belge ulaştı bana. bir kamu görevlisi şike soruşturması yapan mehmet berk’e 16 mart 2012 tarihinde bir mektup gönderiyor. bu mektupta 2006 yılında denizli spor fenerbahçe maçının arka planına ilişkin bildikleri olduğunu ve bu konuda tanık koruma planına alınırsa olayın bütün ayrıntılarını anlatacağını söylüyor. bu kamu görevlisini gönderdiği mektuptan şunu anlıyoruz, şike soruşturmasını yürüten savcı mehmet berk önce bu kamu görevlisini aramış bunun 2006 yılındaki maçla ilgili bilgileri olduğunu şike iddialarıyla ilgili bilgileri olduğunu öğrenmiş, tanıklık yapmasını istemiş ancak kamu görevlisi 23 yıllık görevi nedeniyle sonradan belirli kesimlerin hışmının üzerine toplanacağı kaygısı ve korkusuyla tanıklık yapmaktan çekinmiş. o dönemde 2006 yılında denizli belediye başkanı olan ve şimdide denizli milletvekili olan sayın nihat zeybekçi’nin yönlendirmeleriyle ciddi biçimde mobing uygulaması ile karşı karşıya olduğunu iddia etmiştir. bu yaşadıklarından sonra tanıklık yapmaya karar vermiş ve savcı mehmet berk’e sözünü ettiğim mektubu göndermiştir.”

    tezcan, basın toplantısında, “bu kişinin sözünü ettiği 2006 yılında denizlispor fenerbahçe maçı öncesinde ve sonrasında denizli’de neler yaşanmıştır? bu yaşananlarda denizli belediyesi’nin ve yetkililerinin dahli nedir? o zamanki denizli belediye başkanı bu olayın neresindedir?” sorularını yöneltti.

    basın mensuplarının konuya ilişkin ısrarlı soruları üzerine tezcan, “burada iddia edilen şey 2006 yılında denizlispor’a teşvik verilerek o dönemde galatasaray’ı şampiyon olmasının önünün açıldığı iddiasıdır, iddia budur” dedi.

    --- alıntı ---

    http://www.radikal.com.tr/...00&CategoryID=84
  • 86
    askeri lisedeydim o zamanlar. öyle bağırış çağırışa izin verilmezdi ama gaziona allem eder kallem eder bir tane kurban seçmeyi göze alıp bağırırdık çoğu maçta. o gün bi his vardı içimde. fenerbehçe o sezon 3 defa karşılaşıp 15 gol attığı takımla şampiyonluk maçına çıkacaktı. direksiyon tamamen kendi ellerinde sürü koltuğunda ise alex, anelka, nobre, semih, appiah gibi isimler bulunmaktaydı. alsancakta formamlar yürürken fenerbahçeliler tarafından dalgaya alındım çok defa. ben şerefli ikinciliğimi kutlayacaktım belki onlara ne! elle gol attıkları konya deplasmanını, nobrenin kendini yere attığı samsun deplasmanını çok çabuk unutmuşlar kalkıp bize fakir edebiyatı yapa yapa buraya kadar geldiniz artık bitti bugün diye bağırıyorlardı. okula döndüm. koltuğuma oturdum. iki televizyon vardı ancak tek hat üzerinden yayın olduğundan fenerbahçe maçına hapsolmuştuk. elimde radyom kulağım sami yende gözüm denizlideydi. biz gol atınca sanki önemi yok gibiydi. sevinemiyordum. ta ki o ana kadar. balkona çıktım. dayanamıyordu kalbim.ses duymak istemiyordum. elimi telefonuma götürdüm ve annemi arayayım derken gözüm televizyona ilişti. bi baktım adamın biri* ilerliyor. bir daha baktım sola aktardı. annemi arayamadan gol diye haykırdım. sağımda solumda kim varsa saldırdım üstüne. olamazdı böyle mutluluk. inancın zaferiydi. allah'ın sopasıydı bu. çabuk toparlandım ama. zafer daha kazanılmamıştı maç 90 dakikaydı ama ta ki o güne kadar. o gün 106 dakikalık işkence vardı. geri kalan kısmı izleyememiştim. içtima alanına çıktım sesleri dinledim. ellerine meşalelerini almış ağalayark yakan ve sonra çöpe atan fenerbahçelileri görüyordum. hala bitmemişti maç oturdum ama sanki yüzyıllardır ordaymışım gibiydi. sonra 4 ayrı kapının soldan 2.sinden beyaz formalı biri çıktı bağırarak sonra bi beyaz formalı daha. işte buuuu diye bağırıyorlardı. kim olduklarını seçemiyordum yaşlı gözlerimle. yaklaştıklarınad bir kollarının kırmızı olduğunu farkettim hani o hasan şaşın malatyaspora attığı golden sonra kafasını gösterirken üstünde olan forma. hani o fenerbahçeliler tarafından paranız yok ki boyatamamışsınız diye dalga geçtikleri forma. bağırdık çığırdık. sonra güzel sopa yedik. ama olsun. zafer bizimdi. feda olsun sana galatasaray.
  • 88
    youtube'da özet videosunu bulamadığım maçtır.

    edit: bulana nickaltı ve şuku. şaka bir yana başlığın altında paylaşılan videolar da silinmiş. bu tarihi anı unutturmamalıyız. bu yüzen maçın görüntüleri acilen bulunmalı.

    edit 2: lig tv'nin resmi sitesinde maçın gollerinde gözükmesine rağmen mustafa keçeli'nin attığı golü silmişler.
  • 94
    yıl 2006. boludaki ilk senem. kyk nın yurdunda kalıyorum. tepenin başında, 8 katlı bir yurt. nam-ı diğer hilton. en tepesinde de yemekhanesi var ve tabii ki digitürk de var. ben o gün yatıyorum erkenden. hiç umudum yok bir çok renktaşım gibi. neyse bir uyandım ki maçların ikinci yarıları başlamak üzere. dediğim gibi, umudum yok ama yine de gidip bi skorları göreyim diyorum. fener öndeyse dönüp yatacam yatağıma. terlk-pijama çıktım yukarı. baktım ilk yarı yeni bitmiş. maç da 0-0. oturdum izlemeye başladım. yukarıda da bizim maçın skoru var. bizim maçın ikinci yarısı başlamış tabii. neyse fenerin maçı da başladı. bizimkiler ikiyi buldu, o taraftan rahatladık. ama tabii fener bastırıyor. her an atacak diye bekliyoruz. derken ilk mucize. denizli çakıyor bi tane. salonda ağırlık fenerli ama biz de az değiliz. biz yıkıyoruz ortalığı. birden karşıyor yemekhane. ama hemen ayırıyorlar. yoksa kapatırlar televizyonu. sonrası korku filmi gibi. en azından maç bitinceye kadar. hele ki 1-1 den sonraki bölüm, hele ki benim gibi bir kalp hastası için. ama fenerin golünden sonra, en önde oturan, en hafif tabirle terbiyesiz bir fenerlinin bize dönerek "bu maç bizim amk!" dedikten sonra, aynı fenerlinin sinirden ağlamasını görüşüm benim açımdan en güzel anıydı sanırım. sonuç olarak maç bitiyor ve ben terlik ve şortumla sokaklardayım...:)

    tanım: ben ve benim gibi bir çok galatasaray taraftarı açısından en anlamlı şampiyonluğu kazanmamızı sağlayan maçtır.
  • 95
    hayatımın en unutulmaz hikayelerindendir. başlıyorum.

    155 günlük askerliğimin bitimine 2 gün kalmış, maç pazar günü, salı günü de ben tezkeremi alıyorum.
    yer gaziantep'in 1,5 saat dışındaki ıslahiye'deki askeri birlik.

    ama önce 1 hafta geriye gidelim.

    sondan 1 önceki hafta inönü'de beşiktaş ile oynuyoruz. maçı er gazinosunda seyrederken ve 85.dakikada maç 1-1 iken binbaşının bütün bölüğü içtimaya çağırdığını, acil bir şekilde askerliğe girişte hangi eşyaların (don çorap parka palaska bot vs) dağıtıldığı ile ilgili kanunun okunacağı söyleniyor. mecburen gazinoyu terk ediyoruz, zaten 1-1 giden maçın öyle biteceği ve fenerbahçe'nin şampiyonluğa ulaşacağı düşüncesinin verdiği hüzün ve çok alakasız bir konu için maçın tam kritik anında ortamı terk etmenin yarattığı sinirin birleşimi ile suratımdan düşen bin parça. koridordaki yerimizi alıyoruz ve boş boş bekliyoruz biri gelip okunacakları okusun diye. bir süre sonra beklemekte olduğumuz koridorun kapılarından içeri askerler doluşmaya başlıyor, hepsi oley oley vs tezahüratlar yapıyorlar. diyorum ki maç 1-1 bitti ve fenerbahçe şampiyon oldu. zar zor birine soruyorum, "hasan kabze son saniyede attı kazandık" yanıtını alıyorum. tüylerim diken diken oluyor. bu kez daha da sinirleniyorum bizi gereksiz yere oraya toplayan binbaşıya. okunacaklar okunuyor, dağılıyoruz. eve telefon açıyorum, babam alo diyor, ama ağlıyor. baba gol atmışız kazanmışız diyorum, babam ağlaya ağlaya "oğlum mucize oldu şampiyon olucaz" diyor, ağlıyorum ben de zırıl zırıl. akşam, şampiyonluğa 7 ve terhise 9 gün kalmasının verdiği sabırsızlıkla hemen yatıp uyuyorum, huzurla.

    1 hafta sonra 14 mayıs 2006 akşamı er gazinosunda herkes toplanmış durumda. şampiyonluk akşamı. biri şampiyon olacak ve diğer takımın taraftarıyla fevkalade dalga geçecek. fenerbahçe kazandığı sürece şampiyon olacağı için fenerbahçe maçının seyredilmesi kararı alıyor. yapacak bir şey yok, mecbur oturup maçı izlemeye başlıyorum diğer tüm yeşillerle. dakikalar geçiyor, dakikalar geçtikçe stres artıyor. bu arada sağ üst köşede gs-kys yazısı sırasıyla 1-0 , 2-0 ve 3-0 oluyor, biz görevimizi yerine getirdiğimiz için artık tamamen fb maçına kanalize olmuş durumdayım. sanırım 88.dakikada denizli atağında mustafa keçeli'nin golüyle denizli 1-0 öne geçiyor. er gazinosu yıkılıyor. o güne kadar paso bizimle dalga geçen fb taraftarı askerler kafalarını ellerinin arasına almış, hüznün doruklarındalar. biz ise çıldırmış vaziyetteyiz. şampiyonluk şarkıları söylemeye başlarken, tak, elektrik kesiliyor. zifiri karanlık. herkes er gazinosunu terk ediyor. fenerbahçe'ye beraberlik bile yaramazken 89.dakika itibariyle 1-0 mağlup olmasından dolayı artık şampiyonluktan emin bir şekilde coştukça coşuyoruz, etrafta hangi fb'li varsa dalaşıyoruz. 4 dakika sonra, tak, elektrik geliyor. elektrik gelince galatasaray'ın şampiyonluk kutlamalarını seyretmek için tekrar er gazinosuna giriyoruz. kendi kendine açılan tv'de digiturk de kapandığı için tv'nin kendi anteniyle aldığı flash tv açılıyor, sağ üstte dnz 1-1 fb yazıyor. bende tüyler dikenleşiyor bir anda. fenerbahçeliler "ooooo maç 1-1 olmuş gelin gelin şampiyon olacaz" diye bağırarak tekrar toplaşıyorlar, ben ise boş bulduğum bir masaya oturup hayatımın en stresli süreçlerinden birine başlıyorum. lig tv'ye geçtiğimizde maçta 94.dakika, ve maç 1-1. fenerliler şampiyonluktan, biz de bir şekilde şans golü atacaklarından emin. bu arada altta bir yazı, toplam uzatma 16 dk, kalan uzatma 12 dk. yıkımın doruklarındayım. 12 dakikada fener haydi haydi gol atar. sonrasında appiah'ın kafası direkten sekip auta çıkıyor, vücudumdaki tüm kan bir anda beynime pompalanıyor, ölecek gibiyim. ve bir şekilde o dakikalar bitiyor, şampiyon oluyoruz. hayatımın en mutlu akşamlarından biri. 2 kez şampiyonluk kutlama kavramını ilk ben yaşıyorum, hem de aynı akşam içerisinde. ve bu olaydan 6-7 yıl sonra süper final saçmalığı sayesinde aynı duyguyu bir kez daha bu kez tüm galatasaraylılarla yaşıyorum.
  • 99
    (bkz: tarihte bugün)

    bu maçla gs kayseri maçı aynı saatteydi. maçı babamla dışarda izlemiştik. bir tarafta bizim maç diğer tarafta bu maç vardı. dedik bu daha kritik hadi bunu izleyelim. geçtik fenerliler bölümüne biz hariç hemen herkes fener formalı. mekan tıklım tıklım dolu. maç başladı herkes keyifli full heyecan falan. zaman ilerledikçe heyecan yerini gerilim ve öfkeye bıraktı. maç başında marş söylenen ortamda ikinci yarıdan itibaren sadece oyunculara, daum'a, aziz'e ve hakeme edilen küfürler vardı. ben de hem fbli olmadığımı çaktırmayayım hem de fırsat bu fırsat diyerek başladım fener'de kim varsa sövmeye afdjkfld. mehmet yozgatlı'dan giriyorum önder turacı'dan çıkıyorum. aziz'den giriyorum serkan balcı'dan çıkıyorum falan ama böyle bir keyif yok. fenerlilerin arasında sahada fenerli kim varsa sövüyordum ve resmen alkış topluyordum. futbolcuya sövünce yandan öyle valla diye sesler geliyordu. babam çok terbiyeli bir insan olduğundan maç boyu tepkisiz oturdu ama onun yanında ben ortamdaki en hasta fenerli gibi sağa sola sövüp duruyordum. hayatımda en çok rahatladığım anlardan biriydi. maç sonunda da büyük takım böyle olmaz abi. büyük takımsan son hafta böyle şampiyonluk verilmez sonuncu takıma arkadaş bak adamlar üç atıyor orada diye sinirliymiş gibi alttan alttan laf sokmaya devam ettim.

    hatta hiç unutmuyorum maçın sonlarıydı durum 1-1'di. daum 2 oyuncu değiştirmişti nurullah sağlam da 1 oyuncu değiştirmişti. tuncay'ın golünden sonra içten içe acayip panik olmuştum. ulan çok güldüm içten içe ağlıycam mı birazdan diye saçma sapan hurafeler içine girmiştim. değişiklik yapsana lan değişiklik yapsana lan diye bağırıyordum. millet daum'a diyorum sanıyordu ama nurullah sağlam'a diyordum. hatta tam ben söyledikten sonra kısa zamanda nurullah 2 oyuncu değiştirdi değişiklik hakkı doldu sonra ben neyse ya naparsa yapsın diyip rahatlayıp sustum. ulan ne eğlenmiştim ya. (bkz: bu da böyle bir anımdır) :(
App Store'dan indirin Google Play'den alın