şampiyonluk maçlarının ne denli zor geçtiği, rakiplerin ne kadar zorladığı ortada. bu maçları oynamak ayrı bir beceri gerektirir. sakin kalabilmek, stratejine uygun hareket edebilmek ve maçı istediğin şekle sokabilmek bambaşka bir iştir. galatasaray işte bunu yaptı ve yapıyor.
elbette en büyük yardımı da müthiş oynayan muslera'dan alıyor.
sarı kırmızılı takım, ilk yarıda pozisyon verdi, rakibe izin verdi, az pozisyon buldu ama bir şeyi hiç kaybetmedi; sakinliğini.
özellikle skoru aldıktan sonra, oyun temposunun seviyesini, kendi kontrolünde olacak şekilde ayarladı ve maçı genelde istediği şekile dönüştürdü.
muslera gibi kalecin varsa maçta sakin de kalırsın rahat da götürürsün. galatasaraylı oyuncular, zor duruma düştüğünde yada artık bitti dediğinde hep muslera devreye girdi.
galatasaray şampiyon olacaksa, kupayı almaya muslera gitmeli. ilk yarıda 3 önemli sıkıntı vardı. ilki, golün ve muslera'nın verdiği rahatlığın olumsuz yansıması.
ikincisi, orta yada uzun atılan topların rakip tarafından vurulması ve pozisyona dönüşmesi.
üçüncüsü, kazanılan topların, rakip eksik yakalanmasına rağmen hızlı hücuma çevrilememesi.
galatasaray'da burak'ın durumu dikkat çekici. yaşadığı sakatlıktan sonra oyun temposunda ciddi düşüş yaşayan burak idare ediyor görüntüsü var. kadı ki, burak bu maçta yaptığı koşuların toplamını, iyi olduğu bir maçın ilk yarısında yapıyordu.
burak çok önemli bir oyuncu ve bu zor dönemi riske de girse fedakarlık yaparak tamamlayacak.
galatasaray ne oynadı derseniz.
hiçbir şey.
verdiği pozisyonlar, vasatın altı oyun kalitesi, düşük temposu, üretkenlikten uzak oyunu ile beklentinin çok altındaydı.
fakat tecrübe böyle birşey işte. galatasaray, ne oynaması ve nasıl oynaması gerektiğini iyi bilen bir takım.
dönem maçları tecrübesi ile kazanıyor olması en önemli farkı. tabi bu duruma önce muslera, sonra da tecrübesi ile sneijder ve selçuk'un katkısı yatsınamaz.
galatasaray, rakiplerinden önce oynayıp kazanma ve rakiplerini baskı altına alma şansını iyi değerlendiriyor.
hakan ünsal