resim
Johannes Hendrikus Olde Riekerink
Görev:Teknik Direktör
Takım:Dewa United
Yaş:61
Uyruk:Hollanda
  • 1552
    yıllardır maç başına 105 km civarı koşan takımı bu sene 110+ km ortalamalara çıkarmış teknik direktör. diğer teknik direktörler yaz kampı geçirmediler mi? buralarda m efanesi kondisyonerler hakkında yazılıp çizilmedi mi? hangimiz uzun zamandır takımın son dakikalarda bu kadar diri kalabildiğini hatırlıyor?

    hadi kondisyon başlı başına farklı bir alan diyelim. fatih terim veya ondan sonrakiler dönemlerinde takımın tek pasla bu kadar hızlı hücuma çıkabildiğini hatırlıyor musunuz?

    hadi pas da bambaşka bir alan olsun. en son ne zaman takımın topun gerisinde durduğunda alan daraltarak takım savunması yaptığını hatırlıyorsunuz?

    birileri de çıkıp futbol romantizmi yapmaya devam edin diye yazıyor. bey dememize laf ediyor beyefendiler.

    biz burada bey demeye devam edeceğiz arkadaşım. çünkü biz takımın başarılı olmasını istiyoruz ve bariz şekilde bunun için uğraşan bir adam var gözümüzün önünde ve sonuna kadar destekleyeceğiz.
  • 2026
    geçen sene sonunda takım ligi 6. sırada bitirdi.geçen seneki eksiklerimiz nelerdi bizim?
    -defansın göbeğinde hava toplarına hakim lider özellikli stoper.gitti bizim süpersonik zeki yönetim 4.5m euro+3 futbolcu verip kronik sakat serdar aziz'i alıp son yılların en büyük kazığını yedi.geçen senede chedjou,semih,hakan oynuyodu bu senede aynı.ama suçlu riekerink

    -sağ bekte sabri kazması oynuyordu onun yerine 1 ay beklese trabzonspor'un bedava bırakacağı cavandayı 1.5m euro vererek aldı yine sabri oynuyor.ama suçlu riekerink

    -ortasahada melonun eksikliğini doldurmamız lazımdı tolga bir nebze olsun o açığı kapadı.

    -orta sahada çift yönlü oynayabilecek adam eksiğimiz vardı selçukla olmayacağı belliydi.diarra ile yattınız kalktınız alamayacağınız belliydi zaten çapınız vizyonunuz buna el vermezdi alamadınız onun yerine de jonk'u aldınız yine selçuk oynuyo yine yan pasa devam.ama suçlu riekerink

    -forvette sorunumuz vardı ve umuttan sonra kimi alsak van nistelrooy,roy makaay etkisi yapacaktı zaten.eren derdiyok'u aldınız lige iyi başladı ancak tutuk bir performans sergiliyor devamlılığı yok ama iyi transfer bana göre.

    -bruma eklendi takıma ve bana göre brumanın patlama yapmasında riekerink'in payı çok büyük.

    şimdi geçen sene 6. olan takıma tolga,bruma ve birazda eren eklendi.eldeki malzeme belli.bu kadroyu guardiolaya ver en fazla 3 puan daha alırdı değişen bişey olmazdı.
    bütün suç suç dursun özbek denilen başkanımsıda ve yönetimindedir.suç bunları seçen,yıllardır doğru düzgün bir başkan çıkartamayan(ünal aysal hariç) galatasaray genel kurulundadır.suç bu çapsız yönetime ağzını açamayan ultraslandadır.riekerink bey adam gibi adamdır.
  • 1375
    24 eylül 2016 beşiktaş maçı'nda gördük ki taş gibi takım yaratmakta.

    henüz galatasaray oynayabileceği futbolun %40'ını sahaya yansıtıyor. bir defa çok eksiğimiz var. başta podolski ve de jonk, sonra kolbeinn, serdar aziz ve şimdilerde sakatlığı atlatıp kadroya girebilen cavanda...

    hakkındaki en büyük eleştiri değişiklikler. açık söyliyim tamamıyla medya manipulasyonu. herkes maç 2-2 bitti diye hocaya yükleniyor. kimse farkında değil galiba 60. dakikaya kadar galatasaray inönü'de beşiktaş'a top göstermedi. onca eksiğe rağmen. aslında göstereceği de yoktu. maçın hakemi ali palabıyık o dakika itibarıyla her düdüğü beşiktaş lehine çalmasa. maç hakem kararıyla gitmiştir. bizi ince ince doğrayarak beşiktaş'ı yarı sahamıza yerleştirmiştir. oyunun gidişatı belliydi. rakip sahada baskıyı kurmuş adamları çıkarmıyorduk. 3. gol geliyordu. beşiktaş'ın da dili sarkmıştı. ancak hakem desteği de eklenince gücümüz yetmedi. bizi yapılan her faul es geçildi, ikili mücadelelerde beşiktaş'tan kaptığımız her top faul düdüğüyle geri verildi. bu kadar efor harcarken 60'larda, 70'lerde koca sahayı ard arda 3-4 defa koşmak kolay değildir.

    talisca'nın verilmeyen kırmızı kartını hiç konuşmadan değişikliklere dönersek...
    bana göre bu maçta yasin'i çıkarmak akıllıca olmazdı. çünkü ciddi efor sarfediyordu adam. tolga ile sahada en çok defansif katkıyı veren oyuncuydu. caner'i koca maç yaptığı baskıyla çıkarmadı. arkasındaki sabri'nin defansif eksiklerinin çoğunu tek başına kapadı.

    ilk golde üst üste 3 tane faul pozisyonunda beşiktaş lehine çalınan düdük bizi zorla geriye itti ve skoru buldu adamlar. o ana kadar yarı sahamızı geçemeyen bir beşiktaş vardı ortada. tüm dişliler tıkır tıkır işliyordu.
    tabi golle birlikte moral de buldu beşiktaş. 2. golden hemen önce hoca sağ kanadımıza tempo kazandırmak için josue ve cavanda'yı oyuna alıyordu ki chedjou skoru eşitledi.

    ama oyuncu değişikliklerinde bir hata göremiyorum.
    şenol güneş'in yapacağı hamleler devre arasında belliydi zaten. ikinci devre başında gördük ki önlemleri de alınmış.
    napıcak giren oyuncu hakemin düdüğünü elinden mi alacak? kaçan üç puanı özetlersek:
    biraz türkiye, biraz hakem, biraz chedjou, biraz sakatlıklar, biraz talihsizlik...
    ancak 5-6 hafta sonra taş gibi top oynuyor olucaz.

    aynen devam riekerink bey!
  • 2279
    daha önce işler iyi giderken yaptığı bir basın toplantısında kendisine takımı sneijder ile kurduğunuz konuşuluyor sorusu sorulmuştu.

    hoca ise bu soruya bugün sneijder diyorlar, yarın de jong diyecekler. kadroyu yardımcılarımla tartışıp son kararı ben veriyorum şeklinde cevap vermişti. 2 haneli iq için gizli bakınız bile yaptım. o kadar seviyorum sizi.

    dün de aynı şekilde iki tane çok güvendiğim yardımcımdan başka kimseyle kadro, taktik konuşmam dedi.

    çarpıtmayalım.
  • 628
    yarışmanın olduğu hiçbir yerde "iyi insan" olmak, "adam" olmak gibi muğlak kriterler tek başına başarı vaat etmez. hele ki futbol gibi sert, komplike ve vahşi bir alanda, ve bu kavramlar kötü niyetli manipülasyonlara çok açıkken. ama hakkında "iyi birine benziyor" yorumlarını o kadar çok duydum ve gördüm ki bu konuda kendisiyle olan anımı anlatmadan geçemeyeceğim.

    bilen bilir, geçtiğimiz sezon yedi ay boyunca galatasaray dergisi'nde yazılar yazdım. ayrıca çeşitli röportajlara da gittim. bir galatasaray taraftarı olarak inanılmaz keyifliydi açıkçası. taffarel'e uefa kupası dönemini, kerem inan'a meşhur su şişesini, bilal kısa'ya otuz metreden astığı hagivari golleri, cursty jackson'a cev cup finaline giden yolu, stephane lasme'ye mvp seçildiği eurocup finalini sordum, onlar anlattı. ben gülümseye gülümseye dinledim. yaptığım en özel röportajlardan biri de jan olde riekerink ileydi.

    mart ayının sonları. orhan atik sonrasında yaşanan teknik direktör krizi. derginin çıkmasına birkaç gün kalmış. teknik direktör açıklanır açıklanmaz haberini yapmamız gerekiyor. nihayetinde, takımın başına riekerink'in geldiğini öğreniyoruz. çok acil bir şekilde özel röportaj yapma isteğimizi iletiyoruz kendisine. vaktinin çok dar olduğunu, yalnızca idman öncesinde birkaç dakika ayırabileceğini söylüyor. hocanın idmana, röportajın dergiye yetişmesi şart. sabahın kör saatinde florya'ya gidiyorum, çok hızlı bir şekilde ama oldukça geniş kapsamlı bir röportaj yapıyoruz. cruyff, galatasaray taraftarı, altyapıya geliş ve a takıma yükseliş süreçleri, gelecek hedefleri ve futbol felsefesi üzerine görüşlerini alıyorum hocanın. normalde en az kırk dakikalık işi on dakikaya sığdırıyoruz. idman saati yaklaşınca ise hocaya teşekkür edip mert çetin'in odasına geçiyorum. bir dakika sonra riekerink görünüyor kapıda. beni arıyormuş. gülümsüyor.

    "sana kahve ikram edemedim telaştan." diyor. "lütfen kusuruma bakma."

    yahu benim tek telaşım röportajı yetiştirmek olduğu halde ikram filan aklıma bile gelmedi. senin kaosun ortasında ilk günün, kahveyi nasıl akıl ettin, bir de üstüne hayıflandın ve gelip açıklama yaptın be hocam?

    iki ay geçiyor aradan. sinan gümüş röportajı için bir kez daha florya'dayım. mayıs ayının sonları, takım birkaç gün sonra oynanacak kupa finaline kilitlenmiş. koridorun köşesinde röportaj saatini bekliyorum. derken bir hareketlilik oluyor. riekerink ve mert çetin, ciddi ifadelerle ve aceleyle önümden geçip gidiyorlar. muhtemelen bir toplantıya yetişecekler. derken bir anda duruyor hoca. dönüyor, bana bakıyor, gülümseyerek yanıma kadar geliyor ve elini uzatıyor.

    "galatasaray dergisi! hoş geldin, nasılsın?"

    iki ay önce sabahın kör saatinde ve sadece on dakika gördüğü bir adamı hatırlıyor, işinin gücünün arasında dönüp elini sıkmayı, hal hatır sormayı, gülümsemeyi ihmal etmiyor. hem de hayati önemdeki kupa finaline kilitlenmişken, başında bir dünya sorun, bir dünya insan varken ve her gün onlarca medya çalışanıyla boğuşurken.

    iyi niyetli ve samimi bir insan deniyor ya hakkında, benim gördüğüm kadarıyla çok doğru. üstelik takımı çalıştırma konusunda da çok istekli ve hevesli. röportajında da bahsettiği gibi, sorunlara odaklanıp kapris yapmaktansa çözüm üretmeyi tercih ediyor. beni en çok umutlandıran kısmı ise, suistimale açık bir iyi niyet değil bu. zira karizması yerinde, disiplin duygusunu çok kolay aşılıyor karşısındakine. takımda ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecek, neticede pek çok faktöre bağlı bu. ama böyle iyi ve dengeli insanların varlığı, içinde yaşadığımız koca kabusta bir anlığına da olsa soluklanmamızı sağlıyor.

    ek: mevzubahis röportajın geniş özeti için:

    http://www.galatasaray.org/...m-sonra-sistem/32158
  • 836
    şimdi sizlerle yüreğinizi ibret ateşiyle yakacak, çenenizi japon animesindeki gibi yere düşürecek, bir amerikan gibi "nooo veeeyy" dedirtecek bir tespitimi paylaşacağım.

    hocanın isminin kısaltması ne?
    jor.
    peki hoca geldiğinden beri yaptığı en belirgin şey ne?
    çöpleri temizlemek.
    ingilizce'de çöpleri temizleyen kişiye ne denir peki?
    janitor.

    tesadüf mü?
    hiç sanmıyorum.
  • 1074
    açık açık kendisine terbiyesizlik yapılmaktadır. kendisi su an galatasaray teknik direktörüdür. adeta bu adam yokmuş gibi davranılıyor. fatih terim kendisine sorulan "gs'ye dönecekmisiniz?" sorusuna bakarız diyor. soru rezalet, cevap daha rezalet. tüm bunlar olurken kimse jor'u dusunmuyor ulan acaba bu adama ayıp ediyor muyuz diye.

    sonuna kadar arkandayım hocam. senin koltuğuna goz dikenin alnını karışlarım.
  • 1127
    bu adamdan acaip bi elektrik alıyorum. bu yillardir istediğimiz sentezi bunyesinde barindirdigi icin sanirim. biz ne diyorduk, bir yabanci burda hayata 1-0 geriden baslar. cunku burda 80den sonra hucum futbolu niyetine cift forvete donen ersun yanal zihniyeti kazanir. mancini ise elazig zor deplasman, beraberlik iyi sonuç mantalitesiyle aynen mortingen şayze olur. ancak turklerin bugi da belirli bir felsefe olmadan +80de cift forvete donmek oldugu icin ancak lokal basarilara sahip olabiliyoruz.

    jor beyefendiyse oncesinde turkiyeyi tanidigi icin bir turk gibi hem her oyuncudan ne alacagini biliyor, hem tum takimlar hakkinda kafasinda bir resim var, hem de avripali oldugu icin bir sistem dahilinde plan olusturabiliyor. yani avrupa egitimi almis bir turk gibi, minik bi dogu bati sentezini bunyesinde birlestirmis bir abimiz.

    bu yuzden bu adamin basarili olma ihtimali cok yuksek. antreman metotlari olsun, hakedenin formayi almasi olsun, cercoplerin takimdan gonderilmesi olsun, genclerle tecrubelileri guzel harmanlayıp hem genc, hem de tecrubeli bir tak sahaya surmesi olsun bunlar cok guzel ve yillardir bekledigimiz seyler. bu basit gorunen seyler yapılmadığı icin hep ayristik icimizde, taraftarlar a'cı b'ci diye birbirini yedi. simdi ise tam herkesi etrafında birlestirebilecek bir adam var. sempatik de kerata. biz simdi bu adami sevmeyelim de tasa mi donelim?

    ayrica sneijdercigimizin bu birliktelikteki rolune de deginip bir kez daha sneijdere karsi sevgi dolmanızı istiyorum.

    buraya jor güzellemeleri yazın da okuyalım aq, sırf bunun icin sözlüğe giriyorum son zamanlarda. biraz hareket beyler.
  • 1643
    4 5 gün önce florya'da bi restaurant'ta tam yan masamda aramizda 5 metre ile yemek yiyordu.
    masadaki arkadaşlarım kız kesme derdindeyken ben resmen kendisine odaklanmış bakıyordum.

    yemek boyunca rahatsız etmedim, bitince yolda yetiştik arkadaşlarla fotoğtaf çekilirken ben kendisine galatasaray sözlük adına "we are counting" on you dedim, kendisi ise bana tamam dedi :( giderken thank you so much dedim bay bay demez mi...
    çok seviyoruz be.
    riekerink bey diyeceksiniz.
  • 3631
    basligi altinda terbiyesizlik edilmeyi hakedecek hicbir sey yapmamistir. kisitli kadroyla iki kupa getirmis ve elinden gelen cabayi da gostermistir. teknik acidan yeterliligi tartisilabilir ancak aradan 2 seneden fazla sure gecmisken "anca x'in yardimcisi olur" veya "y'nn kramponlarini tasir" seviyesinde gundeme getirilmesi riekerink'in futbola olan bilgi seviyesinden cok, basligi hortlatan kisinin yeterli ailevi terbiyeyi almadigina dair ipuclarini barindirmaktadir.
  • 850
    22 şubat doğumlu dolayısıyla da balık burcu erkeği olan teknik direktörümüz. naif ve sempatik görüntüsü bundan ileri gelmektedir. bu demek değildir ki içindeki volkan bir gün patlamayacak. patladığında etkileri kimsenin tahayyül edemeyeceği kadar büyük olabilir. doğası gereği sezgileriyle hareket eder, sezgilerine güvenir ve bu onu istisnalar dışında hayatı boyunca yanıltmaz. çünkü bu onun melekesidir, sezgileri kuvvetlidir. doğruyla yanlışı kolayca ayırt edecektir. takımda yaptığı doğru ayıklama bundan dolayıdır. çabuk analiz edip geçen sezon sonunda planını mutlaka yapmış ve çoktan kafasında oturtmuştur. bazı insanlara kanı kaynayabilir onlara nedensizce de şans verebilir bazen ama yeri geldiğinde en dominant karakterlere dahi meydan okuyup saf dışı edebilir. risk almak doğasında var. ayrıca ne kadar belli etmese de içinde büyük bir hırs ve tutku vardır. gönül insanıdır. samimiyete önem verir. herkesin iyi geçinmesini ister. takımda takımdaşlığı ve sevgi, saygı ortamını tesis etmeden rahat etmeyecektir. zaten entegrasyona dayalı otoritesinin enerjisi de bunu zaman içinde kendiliğinden sağlayacaktır. bu ortama uyum sağlayamayanları ise kapıdışarı edecektir. bulunduğu ortamda fitne, fesat, arkadan iş çevirme gibi durumlar olamaz çünkü bunu duymasa bile hisseder ve siz daha ne olduğunu anlayamadan onun hışmına uğrarsınız. enayi yerine konulmayı asla sindiremez. umursamaz gibi davranır ama umursar. kötülüklere karşı istemsizce kin tutar. öyle öngörüyorum ki bu sezonun bizim için kahramanı süleyman rodop'dur. muhtemelen sorduğu aşağılayıcı soruyla hocanın poker suratını gösterip içinden şampiyonluk yemini ettiği an aynı an olmuştur.
  • 1714
    yani böyle yorumlar yapmak istemiyorum burada ama her maç öncesi ve maç esnasında (maç sonunda yoklar zaten kazandığımız için) kendisini ağır bir şekilde eleştirenlere de koymaya devam ediyor beyefendimiz. bi mağlubiyet alsak da ağız dolusu sövsek diye bekliyorlardır kesin bir de. ulan adam ne güzel kazanıyor, 4 yıldır kazanamadığımız deplasmanda kazanıyor, 5 maçtır yenemediğimiz antalya'yı yeniyor ama yok. kötü taktisyen, gelsin bizim kanepeden izlesin, kulübe rahat mı, uyudun mu... bu yorumları hak etmiyor bu adam. bu yıl şampiyon olacaksak başımızda bu adam olacak. eleştirmeyin (kastettiğim masumane takımın iyiliği için yapılanlar değil) destek olun ki yarın şampiyon olduğumuzda sevinecek yüzünüz olsun.
  • 267
    ''kurt mustafa sevdiğimiz bi abimizdi, janti adamdı, kamera karşısında konuşmayı iyi bilirdi; mesela ben bilmem...
    o alt yapıdaki arkadaş, 'abi kadro' dediğinde sırtını dönerdi; ben dönmem..
    taraftar 'abi umutu, selçuğu oynatma' dediğinde dalga geçerdi; ben geçmem. volkan, forvet senin...
    kurt mustafa sevdiğimiz bir abimizdi ama formayı da bir acayip dağıtırdı. ne varsa elinde yine döner dolaşır yerlilerin elinde kalırdı; benim kalmaz,
    bizde forma masaya konur, herkes hak ettiği kadarını alır...
    abim kulübeye şöyle bi fiyakalı ama 90 dakika değişiklik yapmadan otururdu; ben sırtımı alt yapıya verince şöyle yaslanırım bi geriye...''

    jan olde riekerink*
  • 1237
    (bkz: 17 eylül 2016 galatasaray çaykur rizespor maçı) öncesinde kendisiyle ilgili bir şeyler karalamak istediğim futbol insanı.

    öncelikle 'takımın kötü futbol oynadığını' ileri sürerek kendisini eleştirenlere bir soru sormak istiyorum: henüz çok genç bir oyuncudan beklentiniz nedir ? maçı komple domine etmesi mi yoksa ileride büyük işler yapabileceğinin parıltılarını vermesi, o potansiyele sahip olduğunu göstermesi midir ?

    işte ben de dahil kendisini sevenler o potansiyeli gördü bu adamda. istemediği oyuncular olsun, aksayan bölgeleri bulup hemen tedavi etme çabası olsun bu adam bize o ışığı gösterdi. bu işin yabancı hayranlığıyla falan alakası yok yani. bu adam futboldan ve futbolcudan anladığını çoktan kanıtladı zaten. ve bu adam çabalıyor. antremandan sonra altyapı oyuncularıyla zaman geçiriyor mesela. hep hayalini kurduğumuz 'altyapıdan beslenen galatasaray' konusunda uzun zamandır kimsenin yapmadığı şeyleri yapıyor.

    ama diğer kısımdan da bir ricam var: lütfen gereksiz yere övmeyin. çünkü sonra allah korusun kendisi ekstra başarısız olursa yanıldığımızı kabullenmek istemiyoruz ve bu galatasaray'a zarar veriyor. jor şu ana kadar yer yer iyi, yer yer kötü futbol oynattı. yani ''çok iyiyiz'' moduna da ''abi iyi adam ama yeri altyapı'' moduna da girmemek lazım. ben hep diyorum ki saha dışında kendisini fazlasıyla kanıtladı, umarım saha içinde de kendisini kanıtlar. çok istiyorum bunu. yukarıda 'ekstra başarısız' yazmamın nedeni buydu. bana göre geçen yıl gibi rezalet geçen bir sezon olmadığı sürece kendisi devam etmeli.

    ama belki de bunlardan daha önemlisi kendisi güzel bir insan. ve bizim sözde medyamız hem yabancı hem naif insan bulunca saldırmayı çok sever. resmen taraftarın sevgisini görmezden gelerek kendisine her basın toplantısında aptalca sorular soruluyor. en çok bu yüzden desteklemeliyiz. ki genel anlamda savunduğumuzu da görüyorum. bu yüzden de bugün ve bundan sonra ki maçlarda o stad dolmalı. öyle ite köpeğe yedirmeyeceğimizi göstermeliyiz yani.

    kendisi 'riekerink bey' olduğundan beri ilk kez bugün taraftarın önüne hem de yaklaşık 40 bin kişinin önüne çıkacak. umarım bu hem takıma hem de ite köpeğe iyi bir mesaj olur. bugün oynanacak maçla başlayan süreçte umarım hep o atmosferde oynarız.

    uzun lafın kısası, sabır lazım. şu ana kadar medyaya hep bir şekilde tepkimizi koyduk ama kendimiz de sabretmeliyiz. bu adam hak ediyor. sonuçta;

    non uno die roma aedificata est.
  • 3479
    galatasaray kariyeri çok güzel başlamış teknik direktördür. fakat dursun aydın özbek yönetimi güzel başlayan her şey gibi riekerink'in de galatasaray kariyerini piç etmiştir.

    birincisi emre çolak'ın gönderilmesi. zira o adam riekerink gibi futbolu bilen birisinin oyun planında selçuk'tan çok daha işe yarar bir adamdı. zaten öyle olduğunu geçen sezon sonunun kurtulmasında büyük pay sahibi olarak da gösterdi. bana göre adamın elinden orta sahadaki lider futbolcusunu aldılar.

    sonra kaçan dembele transferi. basında ne söylenirse söylensin, kimse bana riekerink'in dembele'yi boşverin eren derdiyok'u alalım dediğine inandıramaz. işi zaten gençleri geliştirmek olan bir adam futbolcuyu sahada koşuşundan tanır. fakat komisyon nedir, nasıl alınır dersini avrupa'da alamadığı için iş işten geçene kadar ne olduğunu anlamamıştır bile.

    tolga ciğerci hakkında olumlu düşüncelerim var. fakat tabi ki sezon başındaki alternatifleri arasında en kötüsüydü... velhasıl adama zaten içi boş orta sahamızı iyice kalitesizleştirerek yeni sezona başla dediler. üzerine de tolga'nın şaibeli sakatlığı eklenince galatasaray takımı tüm direnç gücünü yitirdi.

    sonra sıra sezon başında alınan 2-3 galibiyetle yükselen istifa sesleri bastırılınca, riekerink'i yok etmeye geldi. bu arada söylemek isterim ki, iki üç galibiyetle istifa seslerinin bastırılması türk insanının ilkesizliğinden başka bir şey değildir. bunu malesef bu sözlükte de yaşadık. zira yönetim istifa laflarının temel dayanağı başarısızlık değil, o başarısızlığın temelinde yatan beceriksizliğin ve ahlaksızlığın kulübü felakete sürüklemesiydi. nitekim iyi giden takımı kötü etkilemeyelim diye ilkeler yürekteki yağlar gibi eriyiverirken, yönetim benzerlerini günümüz politikasında çok yaşadığımız üzere, arazilerin satışı genel kurulda onaylanmazsa takımın iyi gidişi bozulur diyiverdi... sabitlenmiş istifa başlığı sözlüğün genelinin talebi üzerine en tepeden inerken galatasaray'ın da düşüşü başladı...

    riekerink eline ilk kez tama yakın kadro geçtiğinde orta sahada selçuksuz oynamayı denedi. şans ya tam da o maçta tolga iyileşmeyecek şekilde sakatlandı. basın hocanın üzerine fantastik şekilde yüklendi...

    tabi bir de 2 kere kadro dışı bırakılmasına rağmen yönetimin zorlmasıyla yasin'in affı var. yasin meselesi daha bitmedi, gerçi kalanını sezon sonu zamnlı sözleşme aldığında izliyecez ama tüm bu hareketlerle riekerink'in takım üzerindeki otoritesini ve teknik direktörlük kimyasını bozdular...

    sonra da suçlu riekerinkmiş gibi adamı gönderdiler.

    bunları sadece şimdi yazmıyorum. daha emanetçiyken de bu adamda iş var demiştim. sezon ortasında da dedim, gönderildiğinde de gönderilmesi hata dedim. adam hata yapmaya başladığında da sorunun ne olduğunu yazdım.

    galatasaray taraftarı çok ağlıyor. ağlamasın. çünkü türkiye'den bir farkı yok. başına geleni hakediyor.

    ünal aysal siyasi baskıyla koltuktan indirilirken arkasında durabildi mi? - hayır.
    dursun özbek'i ilkeli şekilde protesto edebildi mi? - hayır.
    basının manipulasyon çabalarına karşı koyabildi mi? hayır, hem de her seferinde...
    riekerink'in arkasında durabildi mi? hayır. riekerink bey bi anda riekerink zamanında değişiklik yapamıyor oldu. 3-5 satılık kalemin yazısıyla üstelik. ben size söyliyim lucescu'nun da arkasında durmamıştık.

    anlık kazançlar için galatasaray'ın geleceğini zerre umursamıyoruz.

    bu gün evet lise suçlu, kongre suçlu, yönetim suçlu.
    ama taraftar da suçlu. taraftar ilkeli ve kararlı olsa herşey değişir.
App Store'dan indirin Google Play'den alın