• 3
    zannımca türk futbolunun neden bu halde olduğunu gösterenlerdir.

    http://www.tff.org/...ubat/Genclik-1-B.jpg

    2015/2016 sezonunun ilk yarısı boyunca, tüm süper lig takımlarında süre alabilen 21 yaş altı futbolcu sayısı sadece 16. 17 maçta, toplam 90 dakikanın üzerinde oynayanlar dediğiniz zaman bu sayı 10'a düşüyor. yani, altyapıdan yetişen genç futbolculardan sadece 10 tanesi süper ligde dakika alabilmişler, diğer binlercesi kadro yüzü bile görememiş.

    tek aklıma gelen şu, orta vadeli bile düşünemiyoruz, her şeyimiz günü kurtarma üzerine planlanmış. sonuç ise ortada. bu kafayla bir yere varılamayacağı çok net.
  • 4
    türkiye'de futbolcu olmak zor, genç futbolcu olmak daha da zor. çünkü teknik direktörler ve kulüp başkan ve yöneticileri ile taraftarlar hep günlük başarılarla avunan, hareket eden ve de karar veren insanlar. takım iki maç kötü sonuç aldı mı hemen taraftar baskısı başlar. yönetim kurulu, başkan derken teknik direktör protesto edilir. onlarda bu baskıya dayanamaz ve günü kurtarmak için gençleri hemen elerler.

    büyük takımlarda bu durum daha da vahimdir. zaten camia baskısı o genç üzerinde yeterince baskı ve stres yaratır. bunun üzerine bir de taraftar, yönetici ve teknik direktör baskısı biner. bu baskıları göğüsleyebilen çok az futbolcu vardır. onlar da işte yıldız oluyorlar.

    yapılması gereken çok basit. genç futbolcuyu oynatacaksın, baskıyı kaldırması için destekleyeceksin, elli bin kişinin önüne atacaksın, yani kısaca ateşe atacaksın ama yakmadan çekeceksin. yavaş yavaş pişirecek ve tecrübe kazandıracaksın.

    bizim ligimizde bunlar yapılmadığından gençler kısa sürede pişemiyor, uzun serüvenlerin ardından 26-27 yaşlarında kendilerini ancak ispat edebiliyorlar. bunun yüzlerce örneği vardır.

    defalarca söyledim yine söylüyorum. teknik direktörde cesaret olmalı. 21-22 yaşındaki futbolcuları , eğer kalitelerine inanıyorsa oynatmaktan asla çekinmemeli. işte size karl hainz feldkamp örneği. bir sezonda 7-8 genç futbolcuyu kadroya monte etmiş, türkiye ligi şampiyonu olmuş, ertesi sezon o takım manu'yu elemiş ve yine iskeletini o futbolcuların oluşturduğu galatasaray, usta teknik adam fatih terim'in elinde, uefa ve süper kupa şampiyonu olmuş ve hemen ardından kore-japonya ortaklığında düzenlenen dünya şampiyonası'nda dünya üçüncüsü olmuştu.

    şimdi takımıma bakıyorum, rodriguez, carole, volkan pala süre alamıyor. halbuki enerjik ve yetenekli gençler. bir sinan sıyrıldı aradan o da ne çilelerle. alt yapıdan ya da diğer takımlardan daha ne genç yetenekler vardır ama onları alıp kadroya koymak dediğim gibi yürek ister, ileri görüş ister, vizyon ister ve de sabır ister.
  • 9
    şu olayı o kadar yanlış anlıyoruz ki, inanılmaz.

    konumuz şu, 17-19 yaş arası yabancı futbolcu transferi. amacımız bu transferlerin 4-5 yıl içinde hem takıma hayvan gibi katkı vermesi, hem de harika bonservislerle satılması.

    şimdi gelelim neyi yanlış yapıyoruz kısmına.

    futbolcuları yetenek anlamında 5'e ayıralım; süperstar - kaliteli - ortalama - vasat - kalitesiz diye.

    süperstar adam bulabiliyorsak alalım. ama bu adamları bulmak için top class bir scouting sistemine yatırım yapmanız gerek.

    kaliteli adam kısmı en janjanlı bölge. aslında hepimiz kaliteli adam olsa yeter diyoruz muhtemelen. bu yüzden diğerlerine değinmeyeceğim bile.

    fakat, iş kaliteli adam bulmakla bitmiyor canım kardeşim. iş alt yapına, eğitime yatırım yapmak. dikkat edin, dünyanın en iyi futbolcularını yetiştiren ülkeler ara ara değişir. mesela, bi ara ispanya alıp götürmüştü, barcelona'nın tiki taka civarları. bi ara almanya, dortmund falan hayvan gibi yapıyordu bu işi. bu ara polonya ekolü var. böyle uzar gider. bunun sebebi muhtemelen bu ülkelerin bi dönem alt yapı eğitimlerine ciddi yatırım yapmış olması.

    şimdi kaliteli adam getireyim bitti dersen, o ırkçı bi bakış açısı zaten. türkiye'de yok mu kaliteli adam? hayvan gibi var hem de. hatta eminim süperstar bile var. adem büyük'ün şu anki haline bakın, işte adem büyük bunu 30'undan sonra yaparken, david villa 20'sinde yapıyor.

    sorun yetenek değil yani. sorun eğitim. haland, ronaldo, messi falan bulabiliyorsan getir. süperstar yetiştiremesen bile kaliteli bi şey ortaya çıkar en kötü. ama bunları her zaman bulamazsın. önce alt yapı eğitimini bi üst seviyeye çıkar, sonra ortalama getirip kaliteli bile çıkarırsın ortaya.

    o yüzden, biz niye genç oyuncu bulup getirmiyoruz değil, biz niye alt yapımıza iyi hocalar bulmuyoruz doğru soru.
  • 10
    türkiye'de yeterince şans bulamamalarının sebebi alt yapıların zayıflığı ve kültürel ortamın bozukluğudur. bizde ortalama üstü performans gösterirken galatasaray seviyesinde değil denilen ozan kabak'ın schalke 04'e transfer olduğu sezonda dünyanın en potansiyelli defans oyuncuları arasında gösterilmesi futbolda kültürel ortamın ne denli önemli olduğunun ispatıdır. 21. yüzyıl türkiye kültüründe insan öğütmek son derece sıradandır. bu ortamdan düzenli olarak futbolcu, sanatçı, fikir insanı çıkmasını beklemek hayalperestliktir. buraya klopp 5 yıllık projeyle gelse 1 yılı tamamlayamadan gönderilir. plan yoktur, düzen yoktur, istikrar yoktur. sadece "bu yıl şampiyon olmamız lazım abi..." geyiği eşliğinde hayaller âlemindeki uykusundan uyandırılmak istemeyen taraftarlar vardır ve genç futbolcu işler kötü gidince kapısı çalınması gereken kurtarıcılardır. ne karakterlerinin ne de futbolcu kimliklerinin olgunlaşması için zaman vardır. bu kültürel sorun aşılmadan teknik sıkıntılara getirilen çözümler beyhudedir.
  • 11
    2020-2021 sezonu kendileri için bir fırsat olan futbolculardır.

    takımlar en az 42 tane maç yapacaklar. dinlenme yok.
    türkiye kupası ve avrupa kupalarını da kattığımızda büyük takımlar 55-60 maç bandına çıkacaklar.

    dinlenme olmadığı için sakatlıkların ve düşen fiziki yeterliliğin sonuncda hocaların rotasyon amacıyla kullanacakları genç futbolcular, bu sezona damgalarını vurabilirler.

    sonbaharın sonuna kadar zaten avrupaya giden takımlar haftada 2 maç yapacaklar. bu durumda atalay, bartuğ, emin, yunus formayı alamayacaklarsa harbiden yazık olacak. 2020-2021 sezonundan çok ümitliyim. artan kurlar, kendi özkaynaklarına dönmeye çalışan kulüpler, artan maç sayıları, devre arası tatilinin olmaması, soğuk deplasmanlar, karlı sahalar, sakatlıklar, cezalar, sıkılınca kırmızı kart görüp ülkesine tatile giden yabancılar.

    haydi çocuklar, sıra sizin.
  • 12
    çok sayıda oynatıp da şampiyon olduğumuz sezon 2007 - 2008 feldkamp sezonuydu. ama genç dediklerim 20 - 21 yaş civarındaydı. 17 - 18'likler pek oynamadı.

    oynayanlar: arda, sabri, uğur uçar, barış özbek, mehmet topal biraz da serkan çalık. hakan balta da o sezon 24 yaşındaymış.

    sonraki sezonlara ise sihirbaz haldun üstünel ve transferleri damga vurdu. ama o "muhteşem" transferlerle hiç şampiyon olamadık.

    feldkamp genç oyuncu oynatmayı bir tercih olarak değil mecburiyet olarak görürdü. formayı garanti gören kaşar futbolculara ise ayar olurdu.
  • 14
    öncelikle psikolog falan değilim ama birkaç bi şey yazmak istedim.
    öncelikle genç futbolcu fetişişti değilim, acun gibi takım yaşlı olucak abi diyen biri de değilim ama mevcut durumda genç futbolcunun ekonomik getirisi daha yüksek diye gençlere yönelmeliyiz fikrine sahibim.
    çocukları eleştirirsek kaybolurlar, ilk hatalarında yerden yere vururlar o yüzden bekleyelim falan gibi bi görüş var, çözüm olarak da yavaş yavaş ısıtıp oyuna sürme önerisi getiriliyor, katılmadığım nokta şu iki bunun için futbolcu bekletilmemeli.
    bu adamlar futbolcu, en azından 12 yaşından beri bu mesleğe karar verip bu doğrultuda çabalamış, muhtemelen 15 yaşından beri de mesleklerinin futbolculuk olduğu daha da bir ciddiyet kazanmıştır. bu adamların her türlü eleştiriye göre kendini hazırlaması lazım. bunu yapamayacaklarsa da futbolcu olmamaları lazım. acımasız bi düsünce mi bilmiyorum ama hayattan daha az acımasız olduguna eminim. bu çocukları fatih hoca psikolojik olarak hazır görmüyor ise bu da kendilerine yazar. galatasarayda futbolcu olmuşum, bilinirlik ve imkanlar güzel, bu rüya hiç bitmesin, süre gelirse kaçak dövişiyim, olumlu bi şey yapacak risk almayayım ama olumsuz da bi şey yapmayayım böylelikle kovulmam, gönderilmem, hayatıma devam ederim etliye sütlüye karışmıyım, sessiz sakince antrenmandan antrenmana gidip geliyim, sonra arkadasımla sahibinden-instagram-ps üçgeninde vakit geçiriyim hiç bitmesin bu masal mentalitesindeysen kusura bakma senden bi yol olmaz kardeşim. demagoji yapmak istemiyorum ama 15 yaşındaki berber çırağı insan içinde ustasından dayak yer, 22 yaşındaki yeni mezun patron hışmına uğrar, birinin de ay psikolojim bozuldu işimi yapamıyorum dediğini görmedim. senin arkanda dağ gibi fatih terim göriyim benim takımımı diye seni sahaya sürüyorsa üç beş akılsız ne yazar diye düşünmeyeceksin. düşünürsen de bizle olan ilişkin biter. bizim ülkenin geneli arabesk, haliyle futbolcuların da birçoğu arabesk oluyor. arabesk adamdan da futbolcu falan olmaz. örnek cafercan aksu. acı gördük, bize fırsat vermediler, okumadık yönlendiren olmadı falan dersen hatayı hep başkasında ararsan sen bilirsin kardeşim. bak bizim berber kadir abi var, kardeşim ben çok iyi oynuyodum ama sonra düşündüm, anama bacıma sövecekler bende o yüzden futbolcu olmadım der mesela. adam karakterine göre mesleğini seçmiş ne güzel. herkes nasıl zorluklara gögüs geriyorsa bu arkadaşlarda gerecek, olmuyorsa da kimse kimseyi oyalamasın.
    18 yaşında baba olmaya, otomobil sürmeye, ülkenin yöneticisini seçme hususunda oy kullanma hakkına sahip oluyosun bu ülkede, 21 yaşında silah ruhsatı alabiliyorsun silah. hocaya da ufak bi eleştirim, 25 yaşındaki taylanı ateşe atıcaksın hocam. 22 yaşındaki keremi de atıcaksın. baba yüreğin el vermiyor belli ki ama artık zorundayız. atacağız ki göreceğiz.
    şimdi gelelim bizim takıma. ali yavuz mesela. çok çok az oynadı ama süre almayı bence hak ediyor. çünkü aman konforum bozulmasın tarzında davranmadı bu cocuk. risk alarak futbolcu için doğru karakter yapısında olduğunu gösterdi. biraz daha süre veririz, yeteneği vs bizim takıma uygun mu değil diye karar veririz. ona göre de ya devam ya tamam. ama ali yavuz çok büyük bir tramva yaşamadıysa 1.ligin altına düşmez bu kafa yapısıyla. oynat hocam. aynısı kerem aktürkoğlu için de geçerli. dikine dikine gitti sorumluluk aldı. aynı şekilde biraz daha izlememiz lazım. oynat hocam. gelelim jesse. ne zaman oynatsak eli ayağına dolaşıyor. gönder hocam. tabi şunu da eklemek isterim, hoca babacanlığının yanı sıra bu çocukları da direkt ateşe atarsam ve yanarlarsa sirkülasyonu sağlayacak yeni gençler alacak imkan yok o yüzden daha temkinli olmak zorundayim diye düşünüyor da olabilir, ona da sözüm yok.
    velhasıl iş gençlerin kendisinde. imkanlar sonuna kadar açık. canla başla oynatacak kadar sevilmeye layık bir takımın parçası olmuşlar. hocaları fatih terim olmuş, takımda arda-riera-falcao gibi uluslararası isimler var, istese bi telefonla yusuf yazıcıyla çağlarla ozanla vs görüşebilirler. gençlere süre almaları için destek vermeliyiz, kimseyi linç etmemeliyiz ama unutmayalım ki ip kendi ellerinde. çalışıp eşikleri atlamak kendi ellerinde.
  • 15
    25 yaşındaki futbolcu genç, 30 yaşındaki futbolcu yaşlı. futbolcunun ömrü beş sene mi? bir de bunun yeni versiyonu çıktı, genç teknik adam. geçen sene 56 yaşındaki jose mourinho'ya artık yaşlandı bunadı diyenler bu sene 49 yaşındaki sergen yalçın'a genç teknik adam diyor. ha bir de 58 yaşındaki benjamin button abdullah avcı var.

    bu işin yaşı yok, icraatı var. ancak ve ancak kulüp ekonomisi düşünülüyorsa o zaman yatırımın son sahibi olmamak için genç kişiye bel bağlarsın. yani kulübe kene gibi yapışan, atsan atılmaz, satsan satılmaz, ölü yatırımlardan uzak durmak için genç futbolcular ilk tercihin olur. taraftar ''biz hep böyle düşünüyorduk zaten'' diye dursun, taraftarın bir hükmü yok. kendi kendine gelin güvey olmaya gerek yok. yetki kulüp yönetimlerinde ve son 30 yıldır kulübün geleceğini düşünen kulüp başkanlarının sayısı, tüm başkanların %5 'i etmez. sattığın kadar al ve harcama limitleri bu kulüpleri zengin oyuncağı haline getirenler için çok iyi oldu aslında. ama işte o zengin bebeler yine kulüpleri batırmanın bir illegal yolunu buluyorlar.
  • 16
    türkiye'de zorunda kalınmadıkça oynatılmayan futbolcu türü.

    galatasaray denayer yerine stoper alamaz ozan kabak çıkar. trabzon'da onur kıvrak kadro dışı kalır uğurcan çıkar, mehmet ekici kadro dışı kalır yusuf yazıcı çıkar, transfer yasağı gelir abdulkadir parmak çıkar. beşiktaş'ta para olmaz ersin, rıdvan çıkar. bursaspor batma seviyesine gelir birden alt yapıdan futbolcu fışkırır. emin bayram bolu'ya kiralanır haftalarca forma giyemez stoper sakatlanınca forma bulur ve sakatlanan oyuncu dönmesine rağmen oynamaya devam eder çünkü daha iyi olduğu ancak o zaman fark edilir. ülkede alt yapıdan oyuncu çıkarma konusunda en yetersiz takım fenerbahçedir çünkü her zaman zenginler tarafından desteklenir ve transfer yapacak imkanı vardır.

    ozan kabak, mustafa kapı, ömer faruk beyaz ve ali akman ilk fırsatta yurt dışına kaçtı çünkü ülkedeki olayın farkındalar artık. devir değişti artık futbolcular istanbul büyüklerinde heba olacağıma bundesliga düşmemeye oynayan takımda 1-2 sene kendimi geliştirip devam ederim diyor çünkü orada futbolcunun yaşına değil yeterliliğine bakılıyor.
  • 19
    pek çok oyuncu röportajı okumuş, izlemiş biri olarak diyorum ki bir genç oyuncu için en önemli şey öz güvendir. istediğin kadar yetenekli ol, öz güvenin yoksa o yetenekleri sergileyemezsin. bu anlamda kerem aktürkoğlu beni çok umutlandırırken 5 ağustos 2021 galatasaray st johnstone maçında kelci berk ise aynı şekilde soru işareti yaratmıştır.

    bana göre dünyanın en iyi kalecilerinden olan ter stegen barcelona ile berbat goller yedi. ama bırakın bir maç sonrasını, bir pozisyon sonrasında bile bildiği şekilde oynamaya devam etti. bu şımarıklık değil bakın. ter stegen hangi sebeplerle o kalede olduğunu biliyor. hata yapmaktan korksaydı onu barcelona kalesine getiren özelliklerini bir kenara bırakmak zorunda kalır sadece bir çizgi kalecisi olurdu.

    altyapımızdan çıkan pek çok oyuncunun temel sorunlarından birinin öz güven olduğunu düşünüyorum. taraftar baskısı, takım arkadaş baskısı çok çabuk sindiriyor onları. 5 ağustos 2021 galatasaray st johnstone maçının ardından mesela kerem için ''ben oldum havasına girmiş'' yazıldı burada. ne yaptı kerem maçta? koşmadı mı, sağa sola trip mi attı? sorumluluk aldı, topu istedi, sadece bir ya da iki pozisyonda bencilce davrandı.

    yakın zaman önce serdar eylik bir röportajında aydın yılmaz'ın aslıdna arda'dan daha yetenekli olduğunu ama arda'yı benzerlerinden ayıran şeyin öz güven olduğunu söylemişti. enes ünal, socrates için yazdığı bir yazıda city antremanında bir paf takım oyuncusunun topun kimden çıktığına dair kaptan kompany ile rahatlıkla tartışabildiğini, kompany'nin de bunu bir saygısızlık olarak görmediğini, bir pozisyon sonra o tartışmanın çoktan unutulduğunu ama türkiye'de böyle bir şeyin asla olmadığını, bir gencin takımın abilerinden biriyle asla tartışamayacağını anlatmıştı. ya da antrenmanda bir tecrübeli oyuncuya biraz sert girerseniz sonra tüm antrenman boyunca kendinizi kollamak zorunda kalırsınız yazmıştı. yine aynı yazıda bize sürekli genç oyuncunun top kaybetme lüksü yok deniyor altyapılarda ama city antrenmanında benden istenen sürekli risk almamdı. olumsuz bir şey yaptığımda devam et diyorlar, olumlu bir şey yaptığımda da alkışlıyor yazmıştı.

    yeni sağ bekimiz sacha boey çok acemi bir arkadaş. başlığına da yazdım; ben sabrederim bu adama. çünkü bir yeteneği var, fiziği, atletizmi var ama acemi. fakat müthiş öz güvenli. dilerim burada ama teknik ekip ama takım arkadaşları ama taraftar etkisiyle yok olmaz o öz güven. bizim 20 yaşındaki oyuncularımız ise ne yazık ki sahaya çıkınca ayakları titriyor. işte mesele bu benim nazarımda.
  • 20
    galatasaray taraftarı olarak artık kendilerine sabretmeyi öğrenmemiz, hatalarında arkalarında durup gelişimlerine destek olmamız gereken futbolcu tipi.

    aslında tüm sporlarda bu şekilde de, bizim lokomotif takım futbol olduğu için futbolcular çok daha önemli.

    kadroya baktığımızda şu anda eldeki kullanılabilir olan 23 yaş altı futbolcularımız:

    berk balaban (21)
    ışık kaan arslan (20)
    valentine ozornwafor (22)
    sacha boey (20)
    atalay babacan (21)
    erkan süer (20)
    kerem aktürkoğlu (22)
    barış alper yılmaz (21)
    yunus akgün (21)
    ali yavuz kol (20)

    tam 23 yaşında olan da mostafa mohamed ahmed - berkan kutlu.

    12 kişimiz var bu kategoriye girebilecek. aslında avrupa'da bu yaş 17-21 arasıdır, bizde 23 hatta 25'e kadar bile oyuncu genç sayılıyor. hatta semih şentürk'e kariyeri boyunca "genç semih" demiş bir ülkeyiz düşünün artık. *

    şimdi ben nereye geleceğim de bu konuyu açtım?

    çünkü bu oyuncular hata yapacaklar. hata yapa yapa öğrenecekler. biz de bunlara sabredeceğiz.

    mesela 28 temmuz 2021 galatasaray psv eindhoven maçını düşünün. 2. yarının başı gibi kerem'in 3 kişinin arasından çıktığı bir top var, harika çıkardı. sonra topu sola doğru açıp ryan babel'e döndü, babel sağına çekip 30 metreden belki daha uzaktan kaleye vurdu ve top dağa taşa gitti.

    şimdi ryan babel bu durum sonrasında "ben buralardan şut çalışıp ya da başka oyun setleri çalışıp oyunumu geliştirmeye çalışayım" der mi? 34 yaşındaki ryan babel'den bahsediyoruz, aralık ayında 35 yaşında olacak ve bizden sonra büyük olasılıkla futbolu da bırakacak ya da saçma sapan bir takımda 1 yıl daha oynayıp bırakacak. umrunda olur mu?

    aynı pozisyonda topun barış alper yılmaz'a geldiğini düşünün. ve barış alper yılmaz'ın aynı şutu çektiğini düşünün. 21 yaşına yeni girmiş barış o top öyle gittikten sonra bu dediğim çalışmaları yapar. yapmalıdır. ve yapacaktır da. hocası buna yönlendirdiğinde oyuncunun odağı bu olacaktır. ya da kerem'in, yunus'un, ali yavuz'un. hepsinin.

    ya da 21 temmuz 2021 psv eindhoven galatasaray maçını düşünelim. luyindama'nın belinin dönmediği pozisyonları. ışık kaan'ın aynı şekilde beli dönmediğini düşünün. bunun üzerine sürekli çalışır. luyindama çalışır mı çalışıyor mu çalışmaz mı bunu söylemiyorum ancak söylemeye çalıştığım genç oyuncu yaptığı hatayı yapmamak için daha fazla çalışacaktır çünkü formayı kapmak için azimli olacaktır.

    formayı bu oyunculara vermezsek hata yapıp yapmadıklarını göremeyeceğiz. hangi hataları var bilemeyeceğiz ve bunları düzeltmek üzerine çalışmayacaklar. böylece gelişmeyecekler.

    yani babel - arda kanatları ile forvette falcao savunmada halen formunu bulamamış luyindama ile oynamaya çalışmak yerine bu genç oyuncular ile oynayalım. maç kaybedeceksek bu gençlerin hatasından kaybedelim, babel'in durarak oynaması yerine barış'ın yaptığı hata yüzünden kaybedelim kaybedeceksek. ve bu çocuklara karşı da anlayışlı olalım. anlayış göstereceksek bu çocuklara gösterelim.

    misal "taraftar ömer bayram'ı ıslıklamasın" deniliyor. doğru. ömer de ıslıklanmasın. ama ömer yerine koyacak bir genç oyuncumuz yok mu? onu koyalım ömer yerine, o çocuk da ıslıklanmasın.

    sabır, sabır, sabır.

    eğer bir şeyler "değişe değişe değişecek" ise, böyle değişsin. "kontenjanı ayarlayabilirsek donk'u geri alalım" demeyelim, donk yerine ışık kaan var işte, oynasın ve donk'un yapacağı hataları o yapsın. yapsın ki yapmamayı öğrensin.

    ozan kabak kaç kere penaltı yaptırdı? yaptıra yaptıra öğrendi ve geçtiğimiz sezon van dijk sakatlanınca gidip sezonun 2. yarısını liverpool'da tamamladı. öğrene öğrene gelişti ve oynayarak öğrendi. zorunlu kalmasaydık ve ozan oynamasaydı bugün belki halen ozan'ı sağa sola kiralıyor olacaktık ve gittiği saçma sapan 1. lig 2. lig takımlarında da oynamaycak ve o ozan kabak bugün sağdan sola savrulan bir isim olacaktı.

    velhasılı elimizdeki değer bizim için gerçekten değer mi yoksa yetersiz mi, bunu bile bilmiyoruz ki biz. görmüyoruz ki. antrenman fotoğrafı görüyoruz ozornwafor'un fiziği çok kuvvetli, boyu var. tamam da oynamadı ki bu adam, tanımıyoruz ki biz bu adamı? bir 5 maç 10 maç görsek bu adamı belki büyük bir cevher olduğunu keşfedeceğiz. belki de çemişgezekspor'da bile oynayamayacak bir adam, bilmiyoruz, görmedik, tanımıyoruz adamı.

    tüm taraftarlarımıza buradan yıllardır yaptığım bu çağrıyı tekrar yapıyorum:
    lütfen genç oyunculara karşı sabırlı olun. yaptıkları hatalara daha anlayışla yaklaşın ki onlar da çalışıp gelişip bu hatalardan öğrensinler. genç oyunculara karşı sağduyu bu kulübün geleceğinin en önemli yapı taşı.
  • 21
    kendilerinden kurulu bir futbol takımının başarıyı getireceği düşünülen oyuncu tipi. uzun uzun anlatmayı da hiç istemiyorum, bunun yanında bu oyuncu profilinin getiri ve avantajlarını da inkar edemem ama o iş öyle olmuyor arkadaşlar. imrenilen afc ajax bile gençlerin arasına dusan tadic, daley blind falan yerleştiriyor fakat yine de siz bilirsiniz tabi.
  • 22
    kazımcan karataş başlığına yazılanlar (kendi yazdıklarım da dahil), bu konuda beni yine düşündürdü ve üzdü. hepimiz o kadar bıkmışız, o kadar korkuyoruz ki genç bi futbolcunun, oynadığı ilk maçın 15. dakikasında paramparça edilmesinden, istemsizce savunmaya geçiyoruz, “daha yolu var, van aarnholt ile kıyaslamayın, pişmesi lazım” diyerek. ben de yapıyorum aynısını. halbuki bir genç futbolcuya verilebilecek en büyük ödül onu oynatmak, hepimizin de tek bir ağızla bunu isteyebilmemiz gerekli. ama yapamıyoruz, tribünlerdeki homurtular aklımıza geliyor, ürperiyoruz. ne kadar acı.
  • 23
    herkesin karıştırdığı bir konu var genç futbolcu konusunda. bi oyuncu genç futbolcu diye oynatılmamalı, iyi bir futbolcuysa ve gençse şans tanınmalı. bu zamana kadar sözlükte bir çok genç yetenek hakkında yazmış, galatasaray’a gelmelerini istemiş biri olarak söylüyorum. emin bayram genç olmasına rağmen iyi bir futbolcuya dönüşmediği sürece oynatılmamalı.
  • 24
    çocukluğunda küçük sahadan büyük sahaya geçince, normalde çok kısa bir mesafe sayılabilecek 100 metre size 500 metre gibi görünür. o sahanın içinde şu an neredeyim, nerede durmalıyım diye düşünürken biter zaten ilk maçınız. geriye sadece bacaklarınızda büyük bir ağrı ve yükselen kalp atışınızın sesleri kalır. şu an 15-16 yaşında olan ve yalnızca 3 4 sene önce bunları yaşadığına emin olduğum oyuncu grubu bu genç futbolcular.

    belli bir yaştan sonra alışırsınız büyük sahada oynamaya, ama sizi izleyen kişi sayısı 1000'in üzerine çıktığında; o saha size yine yabancılaşır. heyecanınızı kontrol etmeye çalışırken top ağırlaşır, forma size yük olmaya başlar. bunu da aşarsın ilk 5 10 dakika içinde; ama kendinden yaşça büyük rakipler acımasızca tekme ve omuz atmaya başlar bu sefer de size. ilk maçınızın ardından, gidilecek daha çok yol var diye düşünerek dönersiniz soyunma odasına.

    galatasaray'ın alt yapısı elbette bu tip ilklere daha hazır halde tutmalı her genci, ancak biz izleyenlerin de bu işin oyundaki simülasyon karakterlerle değil, gerçek insanlarla ilgili olduğunu ve her bir gencimizin en az 1 sene profesyonel takım kadrosunda yer aldıktan sonra ancak kendi performanslarını her şeyden bağımsız olarak ortaya koyabileceklerini unutmamamız lazım. ne göklere çıkartalım ne de haksızlık yapalım.

    umarım, kendi alt yapı ürünlerimiz başta olmak üzere yetenekli her gencin güzel bir kariyeri olur. hepsinin yolu açık olsun.
App Store'dan indirin Google Play'den alın