• 1026
    (bkz: fatih terim'in galatasaray'ın teklifini reddetmesi)
    (bkz: adnan polat'ın galatasaray taraftarına yalan söylemesi)
    (bkz: yonetim istifa)
    (bkz: rijkaard istifa diyen taraftar)
    (bkz: adnan sezgin)
    (bkz: galatasaray yönetiminin frank rijkaard'ı gönderme planı)
    (bkz: hikmet karaman)

    (bkz: #499366)
    (bkz: #502169)
    bu taraftar, yukarıda verdiğim başlık ve girdilerle daha önce karşılaşmadığı için ne yapacağını bilemiyor şuan*

    arkadaş biz bu maçlarla, bu gollerle büyüdük.

    (bkz: 17 mayıs 2000 galatasaray arsenal maçı)
    (bkz: 25 ağustos 2000 galatasaray real madrid maçı)

    (bkz: gheorge hagi nin monaco ya attigi gol)
    (bkz: gheorghe hagi nin rapid wien e attigi gol)
    (bkz: tugay kerimoglu nun hertha berlin e attigi gol)
    (bkz: gheorghe hagi'nin athletic bilbao'ya attığı gol)

    biz bu olaylarla büyüdük.
    (bkz: tanrım ne olur kesilmesin devam etsin)
    (bkz: tanrı bizim almamızı istiyor)
    (bkz: haydi popescu, haydi oğlum)
    (bkz: korkunç bir şey)
    (bkz: bazen)
    ne sikim iştir arkadaş, son 5 senenin fenerbahçesine döndük amına koyim.
  • 1030
    bakalım ali sami yen'deki ilk maçta, servet ve mustafa hainlerini de ıslıklayacaklar mı ısınırken top her ayaklarına geldiğinde?

    hatırlarsanız alemci diye jo alves'i ıslıklamışlardı.

    ben eski açıktaki yerimde mümkün olduğunda protesto edeceğim bu iki haini.

    muhtemelen reisler beni dövmeye gelecek ama olsun. bu hainler kadar can acıtacağını sanmıyorum...
  • 1032
    şimdi unutur herşeyi,

    hiç bir şey olmamış gibi, sevgi gösterilerinde bulunur. oturup düşünmez hiç biz nereye gidiyoruz böyle. bize neler oldu diye.

    sanki dün o kederlenen o değildi. o kaşlarını çatan küfür eden o değil di.

    peki ne olur ?

    galatasaray taraftarı,
    ne yazık ki duruşunu kaybetmeye başlamıştır.
    günlük mutlulukların peşinde koşan,
    tavır alamayan,
    tuttuğu takımın derinliğini fark edemeyen
    kişilerden ibaret olmaya yüz tutmuştur.
  • 1033
    yönetim-futbolcu-taraftar döngüsünün en kritik elemanıdır taraftar. onda oluşan herhangi bir hasar, sistemi tamamen çökertir.

    bu ülkede popülizm her daim alkış toplasa da, tom ve jerry izleyenler hep jerry'ci olsa da, dile getirilmeyen bir 'güce tapma' her zaman varolmuştur. böylesine futbol meraklısı bir ülkede büyüyen çoğu gençte takım tutma ihtiyacı hasıl olduğu vakit, bunların büyük bir kısmı ailedeki birilerinden etkilenerek seçmiştir takımını. ama özellikle hayat koşulları can sıkıcıysa birey için, özel hayatta duyulan başarı özlemi "bari tuttuğum takım başarılı olsun" düşüncesiyle giderilmeye çalışılır.
    işte bu nedenle kontrolsüz çoğaldı galatasaray taraftarı son yıllarda. yaşanan sıkıntıların temelinde de bu durum yatıyor. azınlıkta ama sağ duyulu taraftar profili, yerini fevri davranışlarla takımına zarar veren bir çoğunluğa bırakmış vaziyette.
    başta da bahsettiğim gibi takımı asıl yönetendir, kalıcı olandır taraftar. taraftar kimi istiyorsa o gelir takımın başına, kimi istemiyorsa o kovulur. bazı istisnalar hariç tabi! (bkz: adnan sezgin)
    azınlıkta kalmış, güce değil galatasaray'a tapan galatasaray taraftarı girmelidir artık devreye. takımı medyanın oyunlarına gelerek değil, kendi aklı mantığıyla yönetmelidir. yoksa efsaneler bir bir heba olup gider.
  • 1036
    --- alıntı ---

    (italyan spor yazarı adorlee lauren, 2004-2005 senesinde kadıköy de oynanan fenerbahçe – galatasaray derbisin de yaşadıklarını ntv spor da anlattı) !!!‘o sözlerinin özeti’ :

    dünyanın önemli futbol derbilerinin hepsinde yer aldım…futbolu bir izleyici olarak çok severim…çeşitli ülkeleri gezmek ve oralardaki futbol müsabakalarını takip etmek kadar hayatta hiçbir şeyden inanın zevk almıyorum…arjantin, ispanya, ingiltere, fransa vb…dünyada gitmediğim sayılı dünya derbisi futbol maçı yok !yalnız ben açık sözlü olmayı seven bir insanım. bu yüzden böyle sayılı müsabakalarda takımların taraftarları her şeyden daha çok dikkatimi çeker.ateşli ve korkusuz taraftarlara bayılırım…özellikle en sevdiğim iş yanımda gelen birkaç arkadaşım ile bu maçlarda çıkan olayları gazetemde yazmaktır…arjantin ve brezilyada bu tip olaylar çok görülür…saklamama gerek yok zaten gazetemde çoğu kez bahsetmiştim. bu tip olaylar güzel değil fakat futbolun olmazsa olmazlarından bir tanesidir…bu düşüncemden dolayı italya da çok tepki alıyorum ama dediğim gibi ben açık sözlülüğü seven bir insanım…hangi ülke olursa olsun, takımını çok seven taraftarlar kesinlikle tuttukları takıma laf söyletmezler…abartılı olmadan karşılıklı atışmaların olması, yada birkaç olay yaşanması, mesleğimiz açısından bize de maddi gelir sağlıyor…insanlar bu tür büyük maçlarda yaşanan bu tatsız olayları oldukça yakından takip ediyor…bunları futbol ile yakından ilgilenen hemen hemen herkes biliyor…tabi şuan da bulunduğum ülkeniz türkiye’nin güzel şehri istanbul’a da, birkaç sene öncesinde dünyanın sayılı derbilerinden biri olan fenerbahçe-galatasaray mücadelesini izlemek için gelmiştim…benimle beraber toplam 4 kişiydik. ben ve 3 arkadaşım…arkadaşlarımın birisinin elinde kamera, diğer arkadaşımın elinde mikrofon vardı…yedek kamera ise diğer arkadaşımda duruyordu…sabahtan başlayıp gün boyu derbinin oynanacağı yer olan kadıköy’ü gezdik…saatler ilerledikçe fenerbahçeli taraftarların fazlalığı bizleri de ürkütmeye başlıyordu…mayıs ayıydı…hava çok sıcaktı.işin kötü yanı ise benim üzerimde kırmızı bir elbise vardı…fenerbahçeli taraftarların bana pek hoş bakmadığı çok net belli oluyordu…diğer arkadaşlarımla karar alıp fenerbahçe ürünlerinin satıldığı yere doğru ilerledik…oradan hepimiz birer fenerbahçe forması aldık…üstümüze giydik ve kadıköy de binlerce fenerbahçeli taraftarın arasına karıştık…fenerbahçeli taraftarlar ile yaptığımız röportajlar beni ve arkadaşlarımı ciddi anlamda ürpertiyordu…fenerbahçeli bir taraftara şu sözü sordum: ‘galatasaray taraftarları biraz sonra şuan bulunduğunuz yere gelecek ve polisin yeterli önlem almadığını görüyoruz. bu aranızda ki ebedi dostluğu ispatlamak için mi? eğer böyleyse gerçekten dünyaya çok anlamlı bir mesaj’…fenerbahçeli taraftardan aynen şu cevabı aldım: ‘ha ha ha, dostluk mu? üstelik galatasaray ile mi? siz ne söylediğinizin farkında değilsiniz… normal karşılıyorum çünkü bu ülkede oynanan bu derbinin önemini bilmiyorsunuz. son 2 senedir polis bu tür derbilere ciddi önlem almadı. fakat tatsız olaylar yaşanmadı… oysa bu maçın tansiyonu son derece yüksek. stada gelmelerine az bir zaman kaldı… onları öldüreceğiz’…

    tüylerim diken diken olmuştu… fenerbahçeli taraftarların insanı korkutan o bakışları ve iddialı sözlerinden sonra arkadaşlarımla beraber daha da çok onların arasına karıştım…bizi o semtte bir tek fenerbahçeli taraftarlar koruyabilirdi…onlardan da bunun sözünü aldık!zaman git gide daralıyordu…iskele yakınlarında çok az bir polis ve neredeyse 35 bin kişiden fazla fenerbahçe taraftarı vardı…tanrım! böyle bir şey görmemiştim…aldığım duyumlara göre her sene iskelede en fazla 9-10 bin kadar fenerbahçe taraftarı olurmuş…bu sefer ki insan sayısı bir vahşetin perde arkasıydı…çekim için arkadaşlarımız ile beraber hazırlıklarımız son bulmuştu…artık galatasaray taraftarının gelmesini bekliyorduk…3 vapurun arka arkaya kadıköy’e geleceği söylentilerini duyduk…yani galatasaray taraftarı kadıköy’e, bir başka değişle 35 bin kişiden fazla bir savaş alanına sadece 3 vapur ile gelecekti…toplasanız 2.500 kişi var yada yok !arkadaşlarımdan birisi bana dönerek şu sözü söyledi: ‘louren! galatasaray taraftarı çıldırmış olmalı… tanrım inanamıyorum! inanmak istemiyorum! hepsi ölecek’..!

    bu kadar tatsız olaylardan zevk alan benim, korkudan gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı…galatasaray taraftarına acıyordum…polislerden bir tanesine giderek, azıcıkta olsa bildiğim diliniz türkçe ile şöyle söyledim: ‘ ne yapıyorsunuz? vahşet bu! güvenliği sağlayacak polislerin sayısı 1000 kişi bile değil! galatasaray taraftarı buradan çıkamaz! gelecek olan vapurları geri dönderin’..!

    polis bana bakarak gülümsedi ve; ‘ olay çıkmayacak ’ dedi…

    inanılır gibi değildi…galatasaray taraftarı linç edilecek, fakat kimsenin umrunda bile değildi…

    o sıra fenerbahçeli taraftarların sayısı gittikçe artıyordu…bir çoğunun elinde kesici aletler, bir çocuğun elinde insanların yemek yediği çatal gibi tehlikeli demir parçaları bulunuyordu…

    artık benim için önemi kalmamıştı bile…galatasaray taraftarına kızıyordum içimden…nasıl olurda bile bile ölüme gelinir? bu soruyu kendi içimde galatasaray taraftarına soruyordum. isyan ediyordum. en önemlisi de içinden çıkamıyordum…

    o sıra denizin görülmeyen yerinden bir ses geldi…binlerce fenerbahçe taraftarı ile birlikte oraya doğru bakıyor fakat hiç bir şey göremiyorduk…

    sadece anlaşılmayan bir ses vardı ve denizin en son görebildiğimiz yerinden geliyordu…birden bir hareketlenme yaşanır gibi oldu…

    3 cisim belirdi…evet evet ! dedi yanımda ki arkadaşlarımdan bir tanesi…geliyorlar ! dedi…kim kim? diyerek arkadaşlarıma soruyordum…onlar işte! galatasaray taraftarları! diyerek cevap verdiler…o an tanrıya son kez olarak yalvardım: ‘ tanrım sen buradaki herkesi lütfen koru ’…

    nerden bilebilirdim ki tanrının koruması gerekenlerin fenerbahçe taraftarı olduğunu?bilemezdim!nerden bilebilirdim ki yan yana gelen 3 tane vapurun adeta bir çıkarma gemisi olduğunu?bilemezdim!ve nerden bilebilirdim ki, sayıları en fazla 2.500 olan galatasaray taraftarının, 35 binin üstündeki fenerbahçeliyi biraz sonra burada yok edeceğini…bunuda bilemezdim!

    3 vapur yan yana geliyordu…sanki bir an sadece 3 tane vapurun, sabahtan beri yanlarında bulunduğum, sayıları 35 bin kişiden fazla olan fenerbahçe taraftarından daha fazla olduğunu gördüm…

    tanrım! inanılır gibi değildi…nasıl benzetme yapsam bilemiyorum…hani 50 tane insanın üstüne 1 tane aslan koşar ve tüm insanlar nefes nefese dağalır ya, işte aynen ona benziyordu…vapur yaklaşmıştı!vapur yaklaştığı için de fenerbahçeli taraftarların sayısı biraz olsa da azalmıştı…galatasaraylı taraftarların son kez haykırdığı sözler, şu an bile gözlerimin önünden geçiyor…koskoca bir semti tezahürat ile inletiyorlardı...ne söylediklerini daha sonra öğrendim ama şu an yanımda yazmış olduğum kağıttan okumak istiyorum...şöyle diyorlardı:

    ali şen’i başkan! aziz yıldırım’ı asker!kadıköy’ü, sami yen! yapmaya geldik..!analar babalar, bebekler çocuklar olsun şahit !hepinizin canını, almaya geldik..!

    ölümün ne demek olduğunu bilmiyorlardı…çünkü ölümden korkmadıkları ortadaydı…fenerbahçeli taraftarların ise değil ölüm, galatasaray’ın 2.500 taraftarından nasıl korktukları da ortadaydı…o sıra gemide ki pankartı okuyordum…‘u’ laaa’ uttaaaa’, hayır hayır! öyle değil! dedi birden yanımdaki arkadaşlarımdan bir tanesi…peki ya ney? diye sordum…ultraslan! dedi…

    galatasaray’ın dünyaca ünlü taraftar grubu olduğunu o gün öğrendim…

    vapurdan indiler…polislerin sert müdahaleleri onlara işlemedi…polislerin hepsini yerlere serdiler…bir tane polis kalmamıştı koskoca semtte..!

    arkadaşlarım ve ben üzerimdeki fenerbahçe formaları ile kaçabildiğim en uzak yere kaçmak için arkamıza baka baka durmadan koşuyorduk…yanımızda bulunan mikrofon, kamera, yedek kameramız, hepsi ama hepsini bıraktık, canımızı kurtarmak için kaçıyorduk…sadece biz değildik kaçanlar…her fenerbahçeli taraftar durmadan kaçıyordu…galatasaraylı taraftarlardan bir tanesi gözlerimin önünde elinde ki koskoca ‘döner bıçağı’ diye adlandırılan bıçak ile, 4 tane fenerbahçeli taraftarı herkesin gözünün önünde delik deşik etmişti…bazı fenerbahçeli taraftarlardan kaçamayanlar, gözükmemek için denize atlamıştı…hayatım da böyle bir olaya sadece türkiye de rastlamıştım…o günden sonra zaten türkiye de maça gitmedim…

    tanrıya şuan bile şükrediyorum ki, canımı bağışladı…bir daha böyle bir hataya düşmek asla istemem..!şu an güvenlik sorununun özellikle bu maçlarda türkiye de daha sağlama alındığını duydum fakat gene de bir kere böyle bir olay yaşamak beni çok korkuttu…

    fenerbahçe taraftarına kızgınlığım çok!nasıl kızmayayım ki? binlerce kişiden can güvenliğimiz için söz aldık…sonuç? canımızı zor kurtardık…

    galatasaray taraftarının böyle olduğunu bilmiyordum…her iki takımı da yaptıklarından dolayı kınamaktayım…

    fakat es geçmek istemediğim bir konu var:galatasaray taraftarının yüreğine hayran kaldım…

    birde en son söylemiş olduğum söz, orada o olaylar yaşanırken şuydu:keşke benim tuttuğum takımın taraftarı da böyle olsa!

    italya spor yazarı : adorlee lauren

    --- alıntı ---
  • 1039
    delikanlıdır. *

    dün fener maçını izlemek için nışanlımın evine gidiyordum. yol üzerinde beni alacak eve gidecektik. üzerimde formam boynumda atkım vardı. beklerken 4 kişilik bir grup geldi uzaktan ikisi bursaspor ikisi ankaragücü taraftarı. yanımdan geçerken dik dik baktılar, bende onlara baktım. arkamda ara yolda bir anda durdular, aralarında bir şey konuştular falan, 4 kişiler ya? delikanlılar ya. bir tanesi geldi, yalandan etrafımda bir tur attı, arkadakilerde duvara yaslanıp onun hamle yapmasını bekliyorlardı, direkt gelip bir şey yapacak yürek yok çünkü hepsinde, toplasan 4'ü bir adam etmiyor çünkü. mevzuyu anlayınca çocuğun yanına ben gittim, hayırdır dedim birader bir şey mi oldu? bakıyorsun dedim bana doğru? o muhteşem türkçesi, harika delikanlı jargonuyla bir iki kelime etti ama anlamadım, sallamadım da zaten çok fazla * sıkıntınız varsa gelin arkadaşlar öyle dedim kuytu köşede beklemeye gerek yok. yok bilaaader ne sıkıntı olacak falan arkadaşa bakıyorum ben falan dedi. sonra gitti arkadaşlarının yanlarına gidelim yaaa boşverin falan dedi, diğerleri pek istekli değildi gitmeye ama o kadar yürekte yoktu zaten gelip bir şey yapacak. paşa paşa gittiler. arkalarından bakıp tebessüm ettim uzunca bir süre. demirden korksak trene binmezdik. *

    hayat ne garip vapurlar falan. *
  • 1041
    gerçi şimdi de çok yaşlı değilim ama biz daha bu kadar yaş almamışken; lig maçlarını evimizde, para vermeden açık televizyondan izleyebiliyorduk. sevdamız galatasaray'ı her hafta rahatça izleyebiliyorduk. öyle internet filan da yoktu, yani okuması yazması yoktu işin. hafta sonu galatasaray'ı izledikten sonra; hafta içi mahalle arasında ya da boş derste okulda oynadığımız maçlarda yapabiliyorduk kritiği, uygulamalı olarak. bir de elbette babamızın; "şimdi bunlar da topçu mu? metin vardı metin! bu pozisyonda o olacaktı ki asmıştı çatala." minvalinden yaptığı yorumlarla bağlanıyorduk galatasaray'a, galatasaray tarihine...

    şimdi ki durumu düşününce, o zaman içinde bulunduğumuz durumu yer yer de olsa sorgulamış olmaktan utanıyorum. şimdi benim o zaman bulunduğum yaşta olanların halini düşünüyorum ve üzülüyorum. doğru dürüst maç izlemiyorlar, sürekli internetten abur cubur besleniyorlar, futbolun bütün polemikleri dillerinde... onların böyle olması normalde, ya benim kuşağımdan ya da benden de eski olanların; dilinin, futbol algısının bu kadar bozulmuş olmasına ne demeli.

    futbol izlemektense blog okumayı tercih etmek; futbol sevgisinden vazgeçmektir. galatasaray'a sataşan her hıyara, tuz alıp koşmak; galatasaraylılıktan vazgeçmektir. galatasaray'ı sonuna kadar desteklemek, gol atınca içinden bişeyler kopup coşmak dururken; hıncal uluçla kopup, bilgin gökberkle coşmayı seçmek; taraftarlık değil, paparaftırlıktır.

    elbette kimse bu dediklerimi üstüne almayacak ama ben vicdanlarına yazıyorum zaten. takımı seyretmeden yorum yapmak kadar büyük acımasızlık olur mu? ya da yorum yapmak demeyelim asıp kesmek olur mu? futbolu bilmek önemli değil bir kere, taraftar olmak için. bakınız fatma nineye futbolu bilmese de galatasaray sevgisini çok iyi bildiği kesin. ya da futbolu bilmek polemik yapabilmek de demek değildir. futbolu benden daha çok bilenler elbette vardır. zaten her zaman futbolu daha iyi bildiğimin kabul edilmesi yerine galatasaray'ın galibiyetini tercih ederim. peki hepimiz bunu yapabilir miyiz acaba?

    örneğin; acaba hagi galatasaray'da başarılı olamaz diyenler ya da rijkaard gönderildiği için taraftarlıklarını askıya alanlar (nasıl becerdilerse?) fenerbahçe maçında içten içe mağlubiyet beklediler mi? ya da rijkaard gitmeli magazin fantazilerine kapılmış içimizdeki uluçlar, ankaragücü maçında yediğimiz gollere sevindiler mi gerçekten merak ediyorum.

    meselenin fenalığı burda zaten galatasaraylılık denen mesele, bahisçiliğe indirgenmeye çalışılıyor maalesef. "hagi başarılı olamaz" , "rijkaard futbolu bilmiyor" , "futbolcular takımı sattı" , "devre arasında arda gider" , "ronaldinho'yu getirecekler biliyorum" gibi dilimize yerleşmiş öbekler, futbolun nesinden zevk almaya başladığımızı göstermeye yeterli bence ya da galatasaraylılıktan algıladığımızı. "peki sen kimseye sallamıyor musun arkadaş?" diyebilirsiniz. sallıyorum elbette ama yine galatasaraylılık sınırları içinde veya onun kriterlerinin zarar gördüğünü düşündüğüm için sallamaya çalışıyorum.

    biraz geçmişi hatırlatan adam oluyor benim gibiler ama elektron bile aslına dönme çabasından oluşturmuyor mu akım dediğimiz şeyi. ben ve benim gibi yaklaşan dostlar geçmişi değil, aslını hatırlatmaya çalışıyoruz. fazlaca örnek vermemin sebebi de budur ( mesela bugün hagi teknik direktör değil diyenler zamanında terim'e .ok atmak için; takımı hagi yapıyor, taktiği hagi veriyor, terim sadece motive ediyor diyorlardı)

    hasılı vel kelam; bırakalım futbol magazinleri okumayı, izlemeyi. bırakalım bahisçiliği. bırakalım futbol bilgiçliği taslamayı. galatasaray'ımıza sahip çıkalım, o hayatımızdan çıkarsa nasıl boşluğa düşeceğimizi düşünelim. takımımızı izleyelim; kızalım, çok sinirlenelim ama unutmayalım biz galatasaraylıyız... bunun bir ayrıcalık olduğunu fark edelim, saçmalıklardan arınmayı felsefe edinelim. galatasaraylılık ruhunu korumalıyız, tehlikenin farkında olmalıyız.
  • 1043
    çok büyük bölümü kaypağın allahıdır kimse kusura bakmasın. yeri gelir sabriyi itin götüne sokarız anasına avradına söveriz gün olur devran döner sabri aşığı oluruz bir anda. durumun tam tersi de var mesela servet. 2 sene önce türkiye'nin en iyi defansı olarak ilan ettik sanki yıllardır top oynamıyordu bu adam. o gün karakterli yürekten savaşan sakat sakat oynayan yürekli adam bugün şerefsiz haysiyetsiz karaktersiz ibne oldu bir anda. galatasaraylı olmaktan utanabileceğim tek şey varsa o da galatasaray taraftarının bu kısmıdır sanırım.
  • 1044
    bu yazı sadece ve sadece her maça giden, gitmeyenlerin televizyonlarından duydukları tezahüratların sahipleri, galatasaray'ı yaşam biçimi yapmış, yendiğinde gururlanan, yenildiğinde karalar bağlayan, haksızlığa uğradığında isyan çıkaran, olmazsa olmazlar içindir.

    1971 yılından beri taraftarım. ben o tribünlerde sabolardan yılmaz'lardan önce ve sonrasında onlarla beraber vardım. peygamber'ler, varol'lar, ikizler, mehmet'ler, çarli'ler.... niceleriyle birlikte bağıra bağırta bu günlere getirdik o tam bağımsız, tamamı galatasaray'lı olan tribünleri.

    bu takımı eleştirmiyor, yüceltiyorum. ben ne maçlar gördüm. bazen takım ruh gibi oynarken bir hakem hatası olsa da takımı canlandırsa dediğim olmuştur. arsenal maçında hakem hagi'yi atmasa ne olurdu ki?.

    galatasaray büyük takımdır, diğer büyük takımlardan farklılığı sadece formasındaki 2 avrupa kupası apoleti için değildir. gerekirse hakemi, federasyonu, her kim varsa yoluna taş koyanları da yenecektir. farkında değilmisiniz, takım yavaş yavaş bizden uzaklaşıyor. oyundan çıkan doğru soyunma odasına gidiyor, maç bitiminde çağırıyorsun, 4 kişi geliyor. unuttun mu? daha dün fener stadında yenilen takımı gece yarısı soyunma odasından önümüze çağırmıştık.

    takımın kolay teslim olmasına yanıyorum. geriye düştüğünde forseleyemeyecek endişesi taşıyorlar, bir de üstüne kazanamadıkları maçın sorumluluğunu doğru bile olsa hakeme yüklersek, gelecek maçları tehlikeye atarız.

    ben takımda giderek yaygınlaşan profosyonel yapıdan tedirgin olduğumu, galatasaray'lılık ruhunun kaybolmaya yüz tuttuğunu, gelse bile zaferlerin bu şekilde kalıcı olamayacağı düşüncesiyle yazıyorum. kapalıda her maç bağıran taraftarların her biri benim için kahramandır. aynı ilke ve ülkü için oradayız. ve ömrümüz ne kadar vefa ederse orada olmaya devam edeceğiz. gün birlik ve beraberlik günüdür, hasan şaş ruhunu sahaya yansıtma günüdür.

    galatasaray yenilmez değil, yenilir. ama yenildiği maçta yenene kan kusturmalıdır. real madrid'e elenirken, barcelano'ya ofsayt golle takılırken, roma son dakikada beraberliği kurtarırken ki gibi. fener'in jhonson'la balık gol atıp son 25 dakikayı, 4 kişinin atıldığı maçtaki son 20 dakikayı sıçan gibi oynarken seyretmiştim ben. biz yenilirsek öyle yenilmeliyiz. bizi yenen o maçı unutmamalı.

    biz galatasaray'ız, galatasaray'lıyız, biz ölürsek kartal gibi ölürüz.

    beni okuyan, okumayan tüm galatasaray kapalı tribün taraftarına saygılarımla,
App Store'dan indirin Google Play'den alın