• 1041
    gerçi şimdi de çok yaşlı değilim ama biz daha bu kadar yaş almamışken; lig maçlarını evimizde, para vermeden açık televizyondan izleyebiliyorduk. sevdamız galatasaray'ı her hafta rahatça izleyebiliyorduk. öyle internet filan da yoktu, yani okuması yazması yoktu işin. hafta sonu galatasaray'ı izledikten sonra; hafta içi mahalle arasında ya da boş derste okulda oynadığımız maçlarda yapabiliyorduk kritiği, uygulamalı olarak. bir de elbette babamızın; "şimdi bunlar da topçu mu? metin vardı metin! bu pozisyonda o olacaktı ki asmıştı çatala." minvalinden yaptığı yorumlarla bağlanıyorduk galatasaray'a, galatasaray tarihine...

    şimdi ki durumu düşününce, o zaman içinde bulunduğumuz durumu yer yer de olsa sorgulamış olmaktan utanıyorum. şimdi benim o zaman bulunduğum yaşta olanların halini düşünüyorum ve üzülüyorum. doğru dürüst maç izlemiyorlar, sürekli internetten abur cubur besleniyorlar, futbolun bütün polemikleri dillerinde... onların böyle olması normalde, ya benim kuşağımdan ya da benden de eski olanların; dilinin, futbol algısının bu kadar bozulmuş olmasına ne demeli.

    futbol izlemektense blog okumayı tercih etmek; futbol sevgisinden vazgeçmektir. galatasaray'a sataşan her hıyara, tuz alıp koşmak; galatasaraylılıktan vazgeçmektir. galatasaray'ı sonuna kadar desteklemek, gol atınca içinden bişeyler kopup coşmak dururken; hıncal uluçla kopup, bilgin gökberkle coşmayı seçmek; taraftarlık değil, paparaftırlıktır.

    elbette kimse bu dediklerimi üstüne almayacak ama ben vicdanlarına yazıyorum zaten. takımı seyretmeden yorum yapmak kadar büyük acımasızlık olur mu? ya da yorum yapmak demeyelim asıp kesmek olur mu? futbolu bilmek önemli değil bir kere, taraftar olmak için. bakınız fatma nineye futbolu bilmese de galatasaray sevgisini çok iyi bildiği kesin. ya da futbolu bilmek polemik yapabilmek de demek değildir. futbolu benden daha çok bilenler elbette vardır. zaten her zaman futbolu daha iyi bildiğimin kabul edilmesi yerine galatasaray'ın galibiyetini tercih ederim. peki hepimiz bunu yapabilir miyiz acaba?

    örneğin; acaba hagi galatasaray'da başarılı olamaz diyenler ya da rijkaard gönderildiği için taraftarlıklarını askıya alanlar (nasıl becerdilerse?) fenerbahçe maçında içten içe mağlubiyet beklediler mi? ya da rijkaard gitmeli magazin fantazilerine kapılmış içimizdeki uluçlar, ankaragücü maçında yediğimiz gollere sevindiler mi gerçekten merak ediyorum.

    meselenin fenalığı burda zaten galatasaraylılık denen mesele, bahisçiliğe indirgenmeye çalışılıyor maalesef. "hagi başarılı olamaz" , "rijkaard futbolu bilmiyor" , "futbolcular takımı sattı" , "devre arasında arda gider" , "ronaldinho'yu getirecekler biliyorum" gibi dilimize yerleşmiş öbekler, futbolun nesinden zevk almaya başladığımızı göstermeye yeterli bence ya da galatasaraylılıktan algıladığımızı. "peki sen kimseye sallamıyor musun arkadaş?" diyebilirsiniz. sallıyorum elbette ama yine galatasaraylılık sınırları içinde veya onun kriterlerinin zarar gördüğünü düşündüğüm için sallamaya çalışıyorum.

    biraz geçmişi hatırlatan adam oluyor benim gibiler ama elektron bile aslına dönme çabasından oluşturmuyor mu akım dediğimiz şeyi. ben ve benim gibi yaklaşan dostlar geçmişi değil, aslını hatırlatmaya çalışıyoruz. fazlaca örnek vermemin sebebi de budur ( mesela bugün hagi teknik direktör değil diyenler zamanında terim'e .ok atmak için; takımı hagi yapıyor, taktiği hagi veriyor, terim sadece motive ediyor diyorlardı)

    hasılı vel kelam; bırakalım futbol magazinleri okumayı, izlemeyi. bırakalım bahisçiliği. bırakalım futbol bilgiçliği taslamayı. galatasaray'ımıza sahip çıkalım, o hayatımızdan çıkarsa nasıl boşluğa düşeceğimizi düşünelim. takımımızı izleyelim; kızalım, çok sinirlenelim ama unutmayalım biz galatasaraylıyız... bunun bir ayrıcalık olduğunu fark edelim, saçmalıklardan arınmayı felsefe edinelim. galatasaraylılık ruhunu korumalıyız, tehlikenin farkında olmalıyız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın