• 15526
    maç 0-0 iken ''top bizdeyken onlar gol atamaz'' mantığını benimseyen, golü bulduktan sonra rakip 8.lig takımı bile olsa topu rakibe bırakan takım. bu 1.sorunumuz.

    2.sorunumuz ise şu: herkes yapması gerekenlerden farklı şeyler peşinde.

    tolga: selçuk leşini gördükten sonra doğal olarak hem kendi görevini hem onun görevini yapmaya çalışıyor. allah'a şükür fena da yapmıyor.
    selçuk: hayalet görevini yerine layıkıyla getiriyor.
    sneijder: kariyerine sol açık olarak devam etmek istiyor gibi bir hali var.
    podolski: zaten kendi mevkisinde bile oynamıyor bu adam. nereden çıktı bu adamı forvet arkasında falan oynatmak anlamadım.
    yasin: acaba sahada beyinsiz bir futbolcu olsa nasıl olurdu sorusunun cevabını tüm gayretiyle vermeye çalışıyor.
    eren: adam sürekli top almak için, pres yapmak için orta sahada. ceza sahasına gidince de orta yapmıyoruz zaten.

    bana göre takımın ideal 11'i çok açık:
    dizilim: 4-2-3-1
    ilk 11: muslera-cavanda-serdar-balta-carole-tolga-de jong-sneijder-bruma-podolski-eren

    ama ben bu kadroyla da çıksak şu oyun felsefesini değiştirmeden çok şey beklemem. takım inanılmaz 'garantici' bir oyun oynuyor. sürekli top bizde kalsın, illa bir şekilde pozisyon buluruz, ama bekler fazla bindirmesin vs. zaten topu defansta çeviriyoruz, bir de yavaş çeviriyoruz. hadi belki hızlı çevirsek rakibin başı falan döner ama top 30 dakika bizdeyse max 7-8 dakikasında rakibi zorluyoruz resmen. türkiye liginde bu kadar garantici oynamak sağlıklı değil acilen fark etmemiz lazım.
  • 15527
    takımın en hızlı düşünen ve oynayan ismi kalecisi. kaleci arkadaşım ka le ci. tamam fernando muslera çok özel ve çok güzel bir kaleci ama bu bir takıma hakarettir. muslera top kucağına gelmeden boştaki arkadaşını görüyor ve daha yerden kalkmadan topu elinden çıkarıyor. ama bu takım ne yapıyor? orta saha çizgisine kadar gidip orda rakibin savunmaya geçmesini bekliyor. bu da muslera'ya hakarettir. adam da zaten 29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçında başlarım yapacağınız işe dedi ve o da yavaşladı. ilginç takım vesselam.
  • 15530
    (bkz: 29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçı) şu maç itibariyle, galatasaray futbol takımına "ne oynadığı bilmiyor" demek saçma. efektif değil, yaratıcı değil, sıkıcı bir oyun, denilebilir ama "ne oynadığını bilmiyor" denmez. ya da bence denmez, diyeyim. galatasaray sezon başından beri, hep bunu oynadı veya oynamaya çalıştı. ama başarılı oldu ama olamadı. pas yaparak topu ve oyunu tutmak istiyoruz. skoru yakaladığımızda saçmalıyoruz ya, o başka hikaye.

    oyundaki eksiklerimiz kendini belli ediyor zaten. topu yavaş çeviriyoruz. direkt pas atabileceğimiz yerde, istasyon oyuncu aracılığıyla pas yapıyoruz. bunun aksini yaptığımız bölüm için (bkz: 29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçı)nda nigel de jong'un oyuna girdiği andan itibarenki oyuna bakılabilir. dikine oyunda sıkıntımız var. beklerimiz topu alıp verdikten sonra son çizgiye doğru hamle yapmak yerine yerinde duruyor. açıklarımızın çizgi oyunu yerine içe kat oyunu oynamaya daha yatkın olduğunu bildiğimiz halde, bekler -istisnasız- dip çizgiye inmiyor. toplu veya topsuz... orta yapmıyoruz. bakın; canererkinvari her bulduğu yerden orta açmak değil kastım. biraz evvel bahsettiğim çizgiye inmemenin ortaya çıkardığı bir sorun bu.

    yani gören gözlerin, inkar edemeyeceği gerçekler.

    ve allah aşkına, şu gol attıktan sonra kısa kısa al ver yapmanın iticiliğini bünyelerinden atsınlar. kim varsa atsın. en sempatiğinden, en iticisine kim varsa yapan, yapmasın.

    skoru yakaladıktan sonraki topu ayağında tutmanın cazibesine varsınlar. skora kadar yaptığın şeyi, ondan sonra yapamamak nedir?
  • 15531
    29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçında 90 dk boyunca elimde not defteri ve kağıt unutmayayım diye sürekli not aldım. ilk başta şunu söylemek istiyorum. selçuk oynamaya devam ettikçe 29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçından sonra konuştuklarımızı sürekli konuşacağız. emin olun değişen bir şey olmayacak. şimdi kapanan takımlara karşı bariz bir şekilde bocalıyoruz. kapanan takımlara karşı nasıl hücum edilir? nasıl gol atmaya çalışılır?;

    1-hızlı uzun çapraz paslar atarak rakibin dengesini bozmaya çalışılır.
    2-dikine hızlı oynayarak ve dripling yaparak.
    3-bol bol şut çekerek.
    4-duran toplar.

    ilk 3 madde zaten bizde yok. ilk 2 maddeyi yapacak oyuncu de jong o da kenarda. duran toplar. selçuk 3 tane duran top kullandı ki akıllara zarar. hele bir tane var hala anlamadım onu. takımın bir b planı yok. kurgu hep aynı. bu şekilde bu takım şampiyon olamaz arkadaş. ne söylerseniz söyleyin. gerçek bu. ne zaman selçuk çıkar. ne zaman hücumları organize şekilde yaparız, ne zaman gerçek bir takım oluruz işte o zaman şampiyonluktan bahsederim. benim takımımda disiplin olacak. forma adaletli dağıtılacak. göz göre göre kötü oynayan, rakibi yanından geçerken seyreden, hangi takımda oynadığının farkında olmayan, hangi takıma kaptanlık yaptığının farkında olmayan adam ilk 11 de oynuyorsa, yanında oynayan adam 90 dk boyunca canını dişine takıyorsa ve yinede oyundan alınan o oluyorsa kimse masal anlatmasın. bütün sözlük ahalisine baba gündüz'ün şu konuşmasını hatırlatırım;

    "
    bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. biz sizlere burada galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. galatasaray bir his takımıdır. renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. kısacası galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
  • 15537
    şimdi herkes iyi güzel yanlışları söylüyor da, geçmişi çabuk unutuyoruz. öncelikle bu takımın savunma hattı çok yetersiz, hava topu, top kapma, ikili mücadele hepsi ciddi biçimde yetersiz. geçen senede bunu gördük. bu sene takıma takviyeler yapıldı, ortasahada mücadeleyi arttıran tolga geldi, ilerde top indirebilen eren geldi, rakibi yok edenbruma geldi falan filan. şimdi ortasaha-defans göbeğine bakalım. chedjou-hakan(semih)-selçuk-tolga, gördüğünüz gibi tolga dışında bize pek bir katkı sağlayan yok. beklerimizde savunma açısından istenen seviyede değil(carole'ü ayrı tutuyorum yükselen performansı devam ediyor nazar değmesin aslanıma) savunma anlamında. riekerink'te bunun farkında bence ve şunu düşündüğüne inanıyorum. "bizim takımın savunma zaafı var ve düzeltmesi pek mümkün değil, bende o zaman daha az açık vermek için topa sahip olayım, savunma açıklarımı aza düşüreyim, daha risksiz oynayıp gol bulmaya çalışayım." bence bu yüzden böyle bir oyun anlayışı benimsetmek istiyor takıma, top rakipte ne kadar olursa o kadar fazla pozisyon yiyoruz çünkü ve bunu engelleyemiyoruz.

    hücum konusunda gelişebiliriz ama, mesela ileride duvar pasları yaparak daha fazla üretken oluruz, daha fazla orta açıp etkili olabiliriz vs. bunları geliştirebiliriz ama savunmanın düzelmesi transferler gelmeden pek mümkün değil. bu yüzdendir ki riekerink daha garantici bir oyun anlayışı izliyor olabilir, çünkü 4-3-3 oynatma düşüncesindeydi sezon başı ama bu kadro ile mümkün olmadığını anladı.
  • 15538
    bu kadro yapısıyla hücumdaki sorunlarını aşması çok zordur. top sürekli bizde, oyuna hâkimiz, ama topu yeterince hızlı dolaştıramadığımız için rakip savunmayı açamıyoruz; çünkü pas tempomuz düşük, çünkü pas oyunu o kadar da basit değil, alışkanlık gerektiriyor, zaman istiyor. diagonal paslarla rakip savunmanın dengesi bozulabilir, ama bunu da yapamıyoruz çünkü wesley sneijder maalesef bir form düşüklüğü yaşıyor, selçuk zaten pek o pasları atan bir oyuncu değil, bir felipe melo da yok elimizde - gerçi de jong zaman zaman atıyor bu pasları, ama yeterli değil. ayrıca böyle yapabilmek için beklerin daha çok bindirme yapması gerek, onu da sanırım savunma zaafiyetimizden dolayı pek tercih etmiyoruz. öyleyse hücumda elimizde tek seçenek kalıyor: eren derdiyok'a etkili ortalar. bunu da yapamıyoruz çünkü elimizde orta açabilen oyuncu yok: kanatların hiçbiri iyi orta açamıyor. ne bruma, ne yasin, ne sinan, ne de podolski ortalarıyla tehdit yaratan oyuncular. beklerimiz onlardan beter.

    uzun lafın kısası, bence daha etkili hücum edebilmek için iki şeye ihtiyacı var takımımızın: transfer ve zaman.
  • 15539
    son 2 maç gösterdi ki nigel de jong'un bu takıma yavaş yavaş adapte edilmesi gerek. selçuk'u kesebilecek mi bekleyip göreceğiz. bu arada 29 ekim 2016 adanaspor galatasaray maçı da gösterdi ki; tolga'nın olmadığı (dk.60-90) bir ortasaha defansif olarak sıkıntı çekiyor. bu yüzde ilk 11'e kafadan yazılması gereken ilk adam tolga'dır. golden sonra verdiğimiz pozisyonlar takımın kronik sorunu olabilir ama tolga'nın yokluğu bu sorunu daha da şiddetli yaşamamıza neden oluyor.
  • 15540
    devre arasında ya da sezon sonunda chedjou, semih, sabri, selçuk, hamit, salih ve eğer iyi paralar verilirse podolski satılıp ya da gönderilip yerlerine 2 adet stopere, 1 adet sağ beke, 1 adet sol beke, 2 adet orta sahaya, 2 adet kanatlara, 1 adet forvete carole gibi disiplinli, temiz yetenekli ve doğru maliyetli genç futbolcular alıp taş gibi takım olmalıyız!

    kale: muslera, cenk

    sağ bek: carole gibi sağ bek, linnes, adam olursa cavanda

    sol bek: carole, carole gibi sol bek

    stoper: carole gibi stoper ( denayer) , tecrübeli ama temiz stoper, serdar aziz, hakan balta

    orta saha: tolga, de jong, sneijder, carole gibi defansif orta saha, carole gibi iki yönlü orta saha, eğer bu sezon işe yararsa josue

    kanatlar: bruma, sinan gümüş, carole gibi sağ kanat, carole gibi sol kanat, en fazla yedek duracak yasin

    forvet: eren, carole gibi bir forvet, eğer sakatlıktan kurtulup işe yararsa sigthorsson
  • 15541
    pası gereken hızda yapamadığı ve gereken ölü noktalara topu atacak adamları formsuz olduğu için top ayağında kaldıkça hiçbir şey yapamayan takım. rakip kapanıyor ve biz sağa sola pas yaparak açmaya çalışıyoruz yaslanmış defansı. bunun yerine zaman zaman topu rakibe verip açılmalarını sağlayıp boş alan yakalamak gibi bir taktik de izleyebiliriz. tabi topu verince geri alacak oyuncumuz da net olarak yok malesef bu da bir sebep olabilir.
  • 15542
    sorunu kanımca teknik direktör ile geçiştirilmesi zor olan takım. bu kadro ile bu hoca bence optimum başarıyı elde ediyor. çogu temposuz ve yaşça ileri kadrosu ile bundan tempolu bir oyun oynamasının zor olduğunu kabul etmemiz lazım. bu kadar ağır ve mücadele gücü düşük bir takım olunca top rakipte iken kapmamız oldukça zor. bu sebepten hoca topun bizde kalmasını istiyor. daha tempolu ve baskılı bir oyun için daha dinamik oyuncuların transferi şart. belki oyun tatmin etmiyor ama emin olun sisteminde mesela topu verdiğimiz gençler ve beşiktaş ikinci yarılarını düşünmenizi istiyorum. malzeme ve şartlar bu.
  • 15544
    yasin öztekin, sabri sarıoğlu, selçuk inan, semih kaya... bu futbolcuları aşağılamaya gerek yok. evet bunların hiç biri galatasaray futbol takımı'nın ilk 11 oyuncusu olamaz. fakat takımdan gönderilecek kadar kötü de değiller. yani yedek kulübesi için için gayet iyiler. derseniz ki bu maaşlarla yedek mi olunur? kesinlikle haklısınız. fakat bu seferde hedef başlık galatasaray futbol takımı başlığı değil galatasaray yönetimi'dir. bu verimlerine rağmen ısrarla 11'de oynatılıyorlarsa da bu sefer hedef başlık galatasaray futbol takımı teknik heyeti'dir.
  • 15545
    pas verdikten sonra boş alana kaçmayan, ara paslar ve oyunu ileriye taşıyacak doğru hamleleri aramak yerine ne şiş yansın ne kabap diyerek boş boş vakit çalan, cesaretsiz topçuların kadrosunda olmaması gereken takımım. bu takım orta sıralara oynayan basit bir anadolu takımı değil, çıtayı en yukarıya koymuş kendisiyle yarışması gerekn bir takım. vasatı normalmiş gibi kabul etmek takıma yapılacak en büyük kötülük.

    takımda şuanki görüntüsüyle muslera, tolga, carole, bruma ve eren dışında gönül rahatlığıyla izlenecek adam yok. sneijder'e bir parantez açmak gerek 2 yıl önceki heyecan yaratan adam artık yok. diğerleri ise ancak yedek kulübesinde oturabilecek performans gösteriyorlar. hiç kadroda olmaması gerelenleri listelesem, takım nerede diye sorarız.

    bu takımda popescu, bülent, urfa reis gibi defanslar vardı. melo, topal, suat, tugay gibi orta sahalar vardı. hücum da kewel, keita, drogba gibi adamlar vardı. adı dünyanın heryerinde bilinen hagi gibi bir adam vardı. takım şuan resmen çerçöp dolu. biz de bu takımla şampiyonluk hayalleri kuruyoruz. şöyle keyifle izleyebileceğimiz futbol oynayın da şampiyonluk eksik kaldın.
  • 15546
    geçen sene katıldığı şampiyonlar liginden toplam 32,489.00 milyon euro kazanmıştır. küsüratın bir kısmı hatırlayacağımız gibi umut bulut'un sözleşme feshine gitmişti.

    edit: beşiktaş ise daha napoli maçı (bkz: 1 kasım 2016 beşiktaş napoli maçı) başlamadan önce 32 milyon euro'yu garantiledi. bunun daha iki maçı daha var. artı olası tur atlaması veya uefa kupasından devam etme.
  • 15547
    en erken devre arası olmadı en geç sezon sonu podolski- selçuk- chedjou üçlüsünün gönderilmesi takımın selameti için iyi olacaktır.

    podolski- bazuka gibi şutları var ancak takım savunmasına katkısı 0. hatta top bizdeyken bile görünmez adam olabiliyor. yedek otursa otursun diyeceğim ama böyle bir yıldız oyuncuyu yedek kulübesinde oturtamayız. öyle bir lüksümüz de yok zaten. takımı eksik oynatan oyunculardan biri. gönderilmeli.

    selçuk inan- zamanı geldi de geçiyor. uzun uzun anlatmaya gerek yok. duran toplarda başarılı ama yana geriye oynaması beni kanser etti, gına geldi artık. ''top selçuk'ta mı? o zaman muslera'ya kadar gider o top'' diyorum. beni hiç yanıltmadı sağolsun. bazen acaba bu selçuk mu? yoksa birileri selçuk'u kaçırıp yerine onun bir benzerini mi koydu? uzun lafın kısası gönderilmeli.

    chedjou- gol yemediğimiz maç sayısı bir elin parmaklarını geçmez. muslera da bir yere kadar. defans her maç arkaya adam kaçırıyor. chedjou bunun en büyük sorumlusudur. zaten bu sezon suratında isteksizlik akıyor. madem marsilya da istiyormuş, gönderilsin.

    bu oyuncuları yedekte de oturtamazsın çünkü sorun çıkarırlar. iki taraf içinde en hayırlısı bu şekilde olması.
  • 15548
    selçuk, poldi, şeju üçlüsünün gitmesi gerekiyor. hem verdikleri katkı anlamında hem de finansal açıdan. yaşları 30'un üstünde toplamda prim vs. ile birlikte 10 milyon € maliyetleri olan (vergi hariç) oyuncular.
    sabri, yasin, hamit, salih, umut gündoğan, endoğan vsçç bunları saymıyorum bile. bunlar da kadroda gereksiz yer ve maliyet işgal eden adamlar. aslında bir 10 gereksiz oyuncula daha yolları ayırırsak bütçemiz 40 milyon €'lara indirme ve kalitemizi kaybetmeme imkanımız var.
    galatasaray'ın bundan sonra kuracağı takım, yapacağı transferler;
    genç, dinamik, iş ahlakına sahip, futbol bilgisi iyi olan oyuncular olmalı.

    bu takımın sağ beke, daha iyi bir sol beke, bruma ayarında bir sağ kanada ve tempolu, direk oynayabilen genç bir orta sahaya ihtiyacı var. hatta şampiyonlar liginde olursa seneye çok daha golcü bir santrafora var. yani 5 oyuncu.
  • 15550
    takım temposuz ve bu durum ciddi şekilde sevenlerini rahatsız etmekte. bu takım genlerinde, geleneğinde hücum olan rakibi boğar derecede baskı kuran bir takım. elbette pas yüzdesi, topun bizde kalması önemli doneler ama kalitesiz yana geriye paslarla kaba tabirle "mıy mıy" top oynamamız bize yakışmıyor. karşı takımı maç esnasında yormadığımız gibi skoru aldıktan sonra sadece skoru korumaya çalışmamız, tempoyu düşürmeye çalışmamız gerçekten moral bozucu. bir büyük takım olarak geriye düştüğümüz maçı çevirememek, tüm çabaya rağmen; taraftara koymaz. fakat öne geçip, skoru arttırmaya çalışmamak resmen 1-0 a yatmaya çalışmak moral motivasyon bırakmıyor insanda. hele bir de kağıt üzerinde kolay görünen, sahada hiç bir şekilde tehditkar görünmeyen adanaspor gibi takımlara bile skoru artırmaya cüret edemeyişimiz felaket. karşı takımı yoramadığın için rakip tehditkar olmasa bile maçın son dakikasına kadar rakibi maçın içerisinde tutuyorsun. adeta son dakika kazalarına davetiye çıkarıyorsun. sen galatasaraysın, yakın tarihin boyunca haftada 2 maç yaparak sezonlar geçirdin. bu sezon o zamanlardan farklı, daha az temkine ihtiyacımızın olduğu haftada sadece 1 maç yaptığımız bir sezon. bu sebeple yorgunluk, temposuzluk, temkinli oyun gibi olumsuzlukların kesinlikle bir bahanesi yok. haftada bir maç yapan, onu da "anamızın ligi" diye tabir ettiğimiz avrupa turnuvalarına göre zorluk derecesi vasat olan bir ligte vurup vurup geçemeyen bir takıma evriliyor olma ihtimalimiz beni endişelendiriyor. takımın en büyük 2 problemi bana kalırsa dinamizm ve atak kalitesi. ataklarımız ve hücum varyasyonlarımız başlı başına sıkıntı. sadece wesley nin ve brumanın yaratıcılığına kalmış durumdayız ve bu tartışılamayacak kadar açık bir durum. kaldı ki bu iki oyuncunun al verler ile ceza sahasına yaklaşması veya çalımlarla hücuma kalkması bir atak şeklimiz olabilir ama asla tekdüze hücum tarzını kabul edemeyiz ve savunulması kolay bir takım olmaktan çıkmalıyız, bunun için yeterli silahlarımız da var. öncelikle bu takımın iki yıldızının wes ve bruma olduğunu söylememize gerek yok fakat bu eren'i ikinci plana atmamız gerektiğini de göstermez. eren bu ligte 18 takımın forveti içinde belki de bitiriciliği olarak en forvet adam ve havadan ligin tartışmasız en iyi ismi. ereni ataklarımızda ve gol yollarımızda göz ardı etmek hücumda çeşitliliğimizin önüne geçtiği gibi gol yollarında tıkanmamız ve kolay savunulabilir bir takım olarak ortaya çıkmamıza sebep oluyor. bence eren gibi bir forveti olan takım, asla kornerden kornere ereni havadan topla buluşturmaya çalışmayı düşünmemeli. ortalarla gol aramak kalitesizlik değil aksine bir atak yöntemidir. hatta ersun zamanında sırf bu taktikle fener, nisanda şampiyon oldu. bu yüzden kenar ortalarını repertuara mutlaka katmalıyız. bir problem de skoru aldıktan sonra canımız istediğinde kontraya çıkıyor oluşumuz. bu konuda aslında çok emin olmadan şikayetleniyorum çünkü gerçekten güzel kontra golleri atıyoruz. ama itiraf etmeliyim ki bu gol sayısı da kapasitemizin cidden altında. elinde bruma yasin sinan olan bir takımı orta sahada kaptığın topla atağa kalkarken tutabilmen için zincirlere halatlara ihtiyacın var. yani kontraya bu kadar müsait kanatlar, kanatların kontraya müsaitliğini kolaylaştıracak pasör ortasahalara sahipken maç başı ortalama 4-5 kontradan pozisyon bulabiliyor olmalıyız. kontradan skor önemli tabii, şart da değil ama her maç kontra pozisyonlara girebilmemiz, bir alışkanlık haline gelmeli. yani galatasaraya karşı atak futbol oynamak isteyen takım daha o dakika tedirgin edilmeli, kontralarla tehdit edilmeli. umarım bu konulardaki iyileşmeyi en kısa zamanda gösterebiliriz.
    son olarak oyuncu özeline girmem gerekirse, podolski fiziksel olarak kendine gelmediği sürece wes ile aynı anda 11 başlamak yerine hamle oyuncusu olarak sonradan oyuna girmesi takım için şimdilik daha hayırlı gibi. her türlü faydalanırız ligte kesinlikle fark yaratan bir oyuncu poldi fakat aynı anda wes ve poldiyi kaldırabilecek bir fizik kaliteye ve sistem kusursuzluğuna sahip değiliz. herşey gönlünce olsun sarı kırmızı!
App Store'dan indirin Google Play'den alın