• 1528
    yıllardır en büyük sorunu yavaş futbol olan takımdır. quantum fiziğini bile anlayabilirim; ama nasıl olurda bir futbol takımı hızlı hücuma çıkamaz, ilerde çoğalamaz, varyasyonlar yapamaz... bunu gerçekten anlayamam. "suç şundadır, bundadır" demek en kolay yoldur elbette. ancak yıllardan beri değişen hocalara, futbolculara rağmen sorunun aynı kalması en ilginç noktadır.

    aslında sorunu çok net: orta saha. bilmiyorum sadece türkiye'de mi anlaşılamadı bu ama bir futbol takımının en kilit noktasının orta saha olduğu gerçeği pek idrak edilememiş gibi durmakta. adam sanıyor ki; ben ne kadar defans oynatırsam o kadar az yerim; ne kadar forvet oynatırsam o kadar çok atarım. tamam abi sen yine san bunları, ama hobi olarak yap bari, yapma demiyorum bak.

    takım olarak defans yapmasını bilmeyen takıma; orta sahasının set dizilişi yapamadığı bir takıma isterseniz puyol ve ferdinand'ı koyun stopere. yine salak saçma goller yersiniz. hızlı hücuma çıkamayan; ileride çoğalamayan bir takımın forvetine rooney'i koyun. yine "gol sıkıntısı çekiyoruz abi çift forvet mi oynasak" dersiniz. derler.

    galatasaray bu durumları kaderi yapmaktan vazgeçmeli artık. oyuncu tercihleri doğru kullanmalı; kadro uyumunu ilk sıraya koymalıdır. oyun zekası yüksek olmayan oyunculardan kurulu bir takım asla ileriye gidemez; asla gelişemez. bu yüzden futbolcu transferinde artık bir zahmet ilk bakılması gereken özellik olmalıdır mentalite.

    ben sahada heyecanlı* ve uyumlu bir takım görmek istiyorum. ben sahada 11 tane futbolcu değil, 1 tane takım görmek istiyorum. çok mu şey istiyorum be sözlük?
  • 1529
    2009-2010 sezonu boyunca ne mücadele eden, ne de savaşan bir takımdır. rijkaard'ın arkasındayım, o ayrı mesele. benim bahsettiğim olay ruhsuzluk! o forma o kadar kazanılmıyor arkadaşlar! bunlara birilerinin göstermesi gerekiyor. adam gibi terleteceksin o formayı, yoksa defolup git! sezon boyunca en çok çıldırtan da bu isteksizlik, ruhsuzluktu. rakiplerimize bakıyorum da, canını dişine katarak oynuyor. bir de bakın bizim takıma. umurlarında bile değil. yüzsüzsünüz siz! kaptana ne demeli. iyi ki bir protesto etmişler arkadaş, 5 maçtır küs küs duruyor. hagi'nin protesto edildiği ortamda, hagi bile bunu yapmıyor da, sen kimsin ki bunu yapıyorsun? içimizden biri dedik ama hiç birimiz senin yaptığını yapmazdık!

    mutludurlar inşallah şimdi. hatta gitsinler alem yapsınlar, sinemaya gitsinler, pembe arabalara binsinler, seyehat etsinler, idmanlara katılmasınlar. bursa'dan 1 puan aldılar ya! fener'i şampiyon yaptınız, hadi sevinin lan, haftaya şampiyon fener. görelim sizi de kutlamalarda, olur mu!?

    seneye umarım bu formayı hak etmeyenler defolup gider bu takımdan. en kötü ihtimal, neill, keita, baros, hakan balta gibi bir kaç oyuncunun yanına koysun rijkaard emre çolak'ı, serdar'ı, anıl'ı öyle oynayalım. emin olun kat kat fazla mücadele eden takım çıkacaktır ortaya. forma için savaşan takım çıkacaktır. beyler, galatasaray burası galatasaray! yan gelip yatma yeri değil. alooo!
  • 1533
    önümüzdeki sezon için beni tarifsiz kederlere sevk etmiş sevgilimdir. bu sezon işlerin beklediğimiz gibi gitmemesi bir yana önümüzdeki sezon için bir sorun yumağı önümüzde durmaktadır. takım içindeki gerilim ve mutsuzluğun ön plana çıkması aklıma gelen ilk problem. bununla birlikte hocamız eğer devam ederse istikrardan bahsedebiliriz ama en az 8 oyuncunun takımdan ayrılacak olması bu artı faktörü de sıfırlıyor çünkü yeni baştan bir takım kurulacak neredeyse. kaptanın gidip gitmeyeceği dahası kalsa da ne derece aklının burada olacağı başka bir soru işareti. sezon başında çok umut bağladığımız elano^nun kalıp kalmayacağı dahası bu performans ile kalsa neler yapacağı daha büyük soru işaretidir. yabancılar içinde uyum sorunu olmayan ve 6+2 kuralı dahilinde +2'ye takılsa da sorun yapmayacak olan kewell'ın takımdan ayrılması ise önümüzdeki sezon öncesi ilk yanlışımız. bu sırada önümüzdeki yılda şampiyonluk yolundaki en büyük rakibimiz olacak suyun öte tarafındaki takımın hamit'i almak için bastırması ve kuracakları çubuklu tosun-hamit orta sahası ile kalite olarak iyice güçleneceklerini hesaba katmalıyız. kısacası sözlük doluya koyuyorum almıyor boşa koyuyorum dolmuyor. onu oraya çekiyorum bunu buraya transfer ediyorum asık suratla dolaşıyorum tam bir çözüm bulmak üzereyken önümüzdeki sezonun ilk yarısını olimpiyatta oynayacağımız gerçeği beni iyice umutsuzluğa itiyor. galatasaray adının olduğu yerde umut vardır sözü beni bir nebze olsun rahatlatıyor ama.
  • 1535
    2010-2011 sezonunda tekme atmayi ogrenmesi gereken takimdir, takimimdir.

    rakip sert oynuyorsa sen de ayni sertlikle cevap vermelisin ki, diger rakibin gozu korksun. adin bir kere sert oynayan takimlara karsi etkisize cikarsa tabii ki de herkes evrildi demeden tekmeyi savurur. ilk bir kac mac kirmizi kart gorebilirsin, zorluk cekebilirsin ama ondan sonra zaten rakip takim oyuncusuna, ben buna bir vursam o bana geri vuracak anlayisi oturmus olacak.

    madem federasyon bir onlem almiyor, bu kadar sikayete ragmen, o zaman ipleri kendi elimize almamiz lazim.
  • 1538
    ne demistim: #389325 ve #380759

    --- alıntı ---

    2010-2011 sezonu

    galatasaray profesyonel futbol a takımı 2010-2011 futbol sezonu hazırlık çalışmalarına 5 temmuz 2010 pazartesi günü başlayacaktır. galatasaray’ın hazırlık kampı, hazırlık maçları programı ve diğer detaylar ilerleyen günlerde açıklanacaktır.

    kamuoyuna saygılarımızla duyurulur.

    galatasaray futbol a.ş.

    --- alıntı ---

    edit: kalbim temizmiz. sezonu erken acmak entrymde de tahminen 5 temmuzda acariz demistim.*
  • 1540
    2009-2010 sezonunu şampiyon bursaspor'un 11 puan gerisinde 3. tamamlamıştır.

    fenerbahçenin haline güldük eğlendik, bursasporu kazandığı büyük başarı sonrası tebrik ettik, alkışladık.

    ama artık bu gerçeğin farkına varılması lazım, şampiyon bursaspor'un 11 puan gerisinde kalmışızdır.

    yönetim ve teknik heyet silkelenip kendine bir gelsin, önümüzdeki sezonun planları bir an önce yapılmaya başlansın. son dakika transferlerine kalmasın bu takım.

    hadi bakayım dağılın şimdi.
  • 1543
    gelecek sezon lig şampiyonluğu için, avrupa'da bahar aylarına kalmak için düşünülenin belki iki belki de üç katı bir transfer bütçesine ihtiyacı olan takımım...

    savunmada neill haricinde tamamen güvenebileceğimiz bir oyuncumuz yok. sabri bu yıl yaptığı çıkışla neill'ın yanına eklenebilir. son 3-4 maç haricinde çok sönük bir sezon geçiren hakan balta, mutsuz servet çetin, sakat gökhan zan ve emre güngör, jübile yapan emre aşık, tecrübesiz serkan kurtuluş ve futbolu 2-3 yıl öncesine giden uğur uçar savunmanın geriye kalan elemanları. türkiye milli takımımızın savunma hattına sahibiz ama ligde ilk 4 sıraya sahip takımlar arasında en çok gol yiyen takım da biziz. kısacası büyük bir revizyon yapılması gerekli savunma hattında...

    orta sahamız hiç şüphesiz en sıkıntılı bölgemiz. sayıca hem az opsiyonumuz var, hem de bu oyuncular kalite anlamında çok yetersiz. elano blumer'i kenara koyarsak sadece enerjisiyle bu takımda var olmaya çalışan bir barış özbek, etliye sütlüye dokunmadan koca bir yarım sezonu geride bırakan mustafa sarp, yaşı artık 32-33 olan ve dikine oynama kabiliyeti körelen ayhan akman var. çok başarılı bir sezon geçirmeyen ama valencia'ya transfer olan mehmet topal'ın gidişiyle orta alanımız iyice "topal" kaldı. savunma kadar alarm veren, hatta ondan daha acil transfere ihtiyaç duyan bölge orta sahamız. ikisi direkt 11 başlayacak, en az 3-4 takviye gerekli orta alanımıza...

    forvetimiz en güvenlir bölgemiz. harry kewell ve jo haricinde çok önemli bir sıkıntı yaşamadık burada. gio'nun bonservisinin alınması ve stili baros'a benzeyen bir genç gölcü transferiyle burası için gereken sorunlar kolayca halledilebilir...

    dünya kupası ve sonrası çok önemli takımımız için. umarım yönetim bunun altından kalkmayı başarır. yoksa yine hüsran dolu bir yıl bizi bekler...
  • 1544
    gelecek yıl için baya bir yapılanma içerisine girmesi gerekir. transfer zamanı hareketli olmasını bekliyorum.
    aşağıdaki futbolcularımızın dışında hepsinin bence gitme ihtimali var.
    ---------------------------(1. )--------------------------------------
    ---------------neill-----------------(2. )------------------------
    (3. )----------------(4. )------------------------(5. )
    ----------(6. )--------------------(7. )-----------------------
    keita-----------------------------------------------------------(8. )
    ------------------------------baros-------------------------------------

    elano ve giovani kalmasında yarar vardır. üzülerek söylüyorumki kewell sakatlığından ötürü tekrar sözleşme yenilenmeyebilir. jo ile leo zaten gittiler. servet, arda, gökhan zan iyi bir fiyata verilebilir. barış ve mustafa sarp takasta kullanılabilir. caner geri gönderilmeli. gençlerden emre çolak, serdar eylik, cem sultan, cumhur, çetin ve anıl dilaver a takımda olmalı. hamit kesinlikle alınmalı. diarra familyasından mahammadou diarra önliberoda olmalı. mustafa pektemek transfer edilmeli. orta sahaya kim kallström ya da van bommel box to box tarzında oyuncu alınmalı. veli, musa ve ömer toprak gibi genç oyuncular takıma kazandırılmalı.

    yani boşlukları dolduracak olursak;
    -----------------------------------ufuk------------------------------------
    ---------------neill-------------------------------ali-----------------------
    sabri----------------------------diarra---------------------------hakan
    ----------------hamit-----------------------kallström-------------------
    keita-------------------------------------------------------------giovani
    ----------------------------------baros-----------------------------------
  • 1545
    2009-2010 sezonunda yaptıklarına kısaca bir bakacak olursak:

    felaket bir stoper ikilisi ile başladı. ta 2008-2009'un başında takıma kazandırmaya çalıştığımız ve olmayınca fernando meira'yı yerine tercih ettiğimiz lucas neill ile, devre arasında transferi bedelsiz olarak gerçekleştirmek üzere anlaşılmış belli ki. servet çetin - gökhan zan ikilisi, devre arasına kadar stoperi idare etmekle görevlendirildi. şimdi sorun şu ki; iki hantal stoper ile avrupa'da mücadele etmek imkansız, süper lig'de de zor. lucas neill'ın üstlendiği görevi(bkz: #343584) yerine getirebilecek ve neill'e alternatif olabilecek futbolculardan emre aşık artık yok, emre güngör ise 2009-2010 boyunca sakatlık korkusuyla topa girmekten imtina etti. emre güngör çok beğendiğim bir futbolcudur; türk futbolu'nun yetiştirdiği çabuk stoperleri say desen, 10 tane sayamam. iyi yer tutabilmek ve iyi markaj yapabilmek gibi özellikler için gereken çabukluk emre'de mevcut ama sakatlık korkusu, performansının yükselmesine engel oluyor maalesef. savunmanın yer tutma konusunda lideri olabilecek çabukluğa sahip bir diğer futbolcumuz da ali turan olacak ama, uzun süre futboldan uzak kaldıktan sonra çabuk toparlanabilecek mi, onu da bilmiyorum. şu an savunmamız ve takımımız için kilit rol oynayan lucas neill, 2011-2012 sezonunda büyük ihtimalle futbolu bırakmış olacak. onun özelliklerinde bir defans oyuncusu bulmanın ne kadar zor olduğu malum; ayrıca hadi bulduk diyelim, rigobert song gibi 5 sezon oynayacak mı bakalım...

    2010-2011 sezonu, defansımız açısından 2009-2010 sezonuna kıyasla daha iyi olacak. fakat çok daha acil olarak transfer gerektiren mevkimiz orta saha. 2009-2010 boyunca, ileride geniş alan bulabildiği maçlarda hücum hattımızın neler yapabildiğini gördük. ama ileride geniş alan bulmak her zaman o kadar kolay olmuyor; bazı takımlar o alanı kasımpaşa gibi bedava veriyor, bazıları eskişehirspor gibi savaşıyor. ihtiyacımız olan orta saha kurgusu belli; oyunu defansif ağırlıklı oynayan, enerjik, defansif zaafı olmayan bir ön libero ve oyunu iki yönlü oynayabilen, oyun kurmanın yanında pres de yapan, ön liberoya yardımcı olan iki orta saha oyuncusu. orta saha oyuncularımız hazır; elano ve arda ikilisi. yedek olarak musa çağıran ve emre çolak da var. ama 90 dakika boyunca enerjisi düşmeyen, pres yapan, ısıran ve atak kesen ön libero bizim takımda senelerdir yok; saidou'dan beri gelmedi anasını satayım... oyunu %100 defansif oynayan bir ön libero ile %50 defansif, %50 atak oynayan iki orta saha oyuncusunun uyguladığı toplam pres; rakibi üstümüze çekmeye yetiyor ve bu sayede hücum elemanlarımız ileride müsait durumda kalabiliyor. ama elimizde üstüne düşen miktarda presi tek başına uygulayabilen bir ön libero bulunmadığı için, ihtiyacımız olan toplam pres miktarına ulaşmak amacıyla çift ön libero + tek forvet arkası gibi bir sistemle oynamak zorunda kaldık. ki 4-3-3'ün alışıldık dizilişi budur zaten ama rijkaard'la özdeşleşen, rijkaard'ın mucidi olduğu 4-3-3 uygulamasında tek ön libero + çift orta saha bulunur. eskişehirspor, bursaspor, sivasspor gibi takımlarla oynadığımız maçlarda, orta alandaki mücadeleyi yetersiz presimiz yüzünden kaybettik ve bu yüzden de orta sahayı eline geçiren rakip; hücum hattımızı da sıkı marke edebilecek rahatlığa sahip oldu.

    bu yüzden orta sahadaki pres, hücum hattının performansı açısından da hayatidir.

    elimizdeki ön liberoların sorunu genellikle aynıydı; fiziksel yetersizlik. mehmet topal ve barış özbek'in 2008-2009 sezonundaki performansına, mustafa sarp'ın da anadolu kulüplerindeki oyununa genellikle hayrandık. ama unutulmaması gereken bir şey var; sezon öncesi kamp ve idman dönemleri.

    sezon öncesi kamplarda, teknik direktörün oyun anlayışına göre bir idman programı düzenlenir. bilindiği gibi, anadolu kulüpleri fiziğe dayalı, defansif ve garantici bir futbol oynatır; bunun için fizik ve kondisyon idmanları ağırlıktadır. kondisyon idmanlarıyla vasat fizikte olan futbolcular bile sezon boyunca yorulmayacak hale getirilir, fakat teknik idman yapacak vakit de kalmaz, enerji de... mustafa sarp'ın bu futbolu oynayarak anadolu'da başarılı olmasına şaşırmamak gerek, herkesin defansif oynadığı bir kurguda üstüne düşeni yapmakta zorlanmıyordu. ama takımın genelinin ofansif oynadığı ve pres yapma işinin tamamına yakınını tek başına yapması gereken bir kurguya monte edildiğinde; sezona iyi başlamış olmasına rağmen, 10. haftadan sonra kondisyonu tükendi mustafa'nın... çünkü mustafa fizik olarak üst düzey bir futbolcu değildi; senelerdir sezon öncesi kamp dönemlerinde yapılan kondisyon idmanları sayesinde güçlü kalabiliyordu.

    aynısının mehmet topal ve barış özbek için de geçerli olduğunu söylemeye lüzum yok herhalde; galatasaray'da geçirdikleri tek başarılı sezon 2007-2008 sezonuydu ve onda da, oyun anlayışı fizik, disiplin ve dayanıklılık olan, fazla teknik ve çabukluk gerektiren konularla ilgilenmeyen karl heinz feldkamp ile çalışmışlardı. feldkamp'ın gösterişsiz futbolunu hep beğenmişimdir fakat avrupa'da başarı için yetersiz olduğu da kesindi; süper lig'i silip süpüren demir gibi kadro, leverkusen'in hızlı pas yapan ilk 11'i karşısında da dağılmıştı. mehmet topal ve barış özbek, skibbe ya da rijkaard gibi antrenörlerin çabuk ve pasa dayalı sistemlerinin gerektirdiği idman programını uyguladıklarında; gördüğünüz gibi, 10. haftadan sonra fizik olarak dağıldılar...

    hasılı; sezon öncesinde kondisyon idmanına abanmaya gerek duymadan da dayanıklılığını koruyabilecek fiziğe sahip bir ön liberoya ihtiyacımız var. tabi ki her halükarda bir miktar fizik idman yaptırmak gerekecek fakat, dayanıklı hale getirmek için fazla uğraşmayacağımız bir fiziğe sahip olursa; kalan vakitte teknik ve taktiğe abanırız ki, topu oyuna çabuk soksun, oyun falan kursun... bulunması çok da zor olan bir adam aramıyoruz; ama dünya kupası'ndan sonra fiyatların uçmasından korkuyorum sadece.

    -----

    bu takımın(eldeki kadroyu koruyabilmesi halinde) sadece bir tane yabancı ön liberoya ve belki bir de yabancı stopere ihtiyacı var. leo franco, joao alves ve harry kewell'ın gideceği de kesin gibi; yani yabancı kontenjanı da müsait.

    ama eldeki kadroyu koruyamamak da var işin ucunda. mesela milan baros; sözleşmesi 2011 haziranında bitiyor ve dünya kupası için çek cumhuriyeti kadrosuna da girdi. piyasası fena halde yükselecek, yani en geç 2011 sonunda satılacak ve muhtemelen çok güzel bir paraya gidecek. benim kafamı kurcalayan; 2010 dünya kupası'ndan sonra talipleri artmaya başladığında "gitmek istiyorum" der mi? muhtemelen şampiyonlar ligi'nde oynayan talipleri olacak, "kal" demeye pek yüzümüz yok...

    edit: anaaaa?! downforce söyledi sağolsun, çekler dünya kupası'na gitmiyormuş lan?! ama olsun, demedi demeyin; baros'un yine de talibi çıkar...
  • 1546
    ilginç hamleler yapıyor.

    daha lig biteli iki gün oldu, dört transferimiz kesinleşti.
    ali turan, musa çağıran, serdar özkan, mehmet batdal transfer edildi.
    umarım bu transfer hamleleri "beleş sirke baldan tatlıdır" taktiğinden çok bilinçli ve çok önceden belirlenmiş bir harekettir. çünkü tüm bu transferler çok ince bir çizgide sallanıyorlar. ya bedava maliyetle inanılmaz bir yarar optimizasyonu sağlanacak ya da gereksiz oyuncu yığınına yeni halkalar eklenerek sırtta git gide büyüyen kambur daha da belirginleşecek.
  • 1547
    (bkz: #390818)

    kaldığımız yerden devam...

    2010-2011 sezonunda, şimdiye kadar gördüğü en iyi sabri sarıoğlu'nu kazanacaktır. sabri ile ilgili, en başa dönüp bir düşünecek olursak; ilk aklıma gelen ve dikkat çektiği 23 ağustos 2003 bursaspor galatasaray maçı'nda skoru 2-2'ye getiren beraberlik golünü attığı maç. zaten bir müddettir eski açık müdavimleri arasında "sabri diye çok acaip bir çocuk var altyapıda..." muhabbetleri dönüyordu. 2002-2003 sezonunda bir trabzonspor maçında oyuna girdiği son 10 dakikayı saymazsak, daha doğru dürüst forma şansı bulduğu ilk maçta böyle klas bir gol atmanın getirdiği cesaretle, kaleyi gördüğü yerden vurdu sabri; tribün de onu böyle sevdi, şutları hep etkili oluyordu. bu maçtan birkaç ay sonra milli takıma da seçildi zaten, biri direkten dönen, ikisi de kaleci tarafından çelinen sağlam şutlarıyla; bir hazırlık maçında ukrayna(tarihi hatırlayan varsa yazsın) karşısında yokları oynayan milli takımımızda göze batmıştı.

    genel kanı şuydu; iyi şut çekiyordu, bileği pek yoktu ama süratliydi ve çok cılızdı. daha 18 yaşında olduğu için, kendisinden çok ümitliydik. şimdi bunları anlatınca masal gibi geliyor değil mi? biliyorum, çoğu taraftar unuttu; internette şamar oğlanı yaratma akımına boyun eğmeyi seçti... o zamanlar şutları beğenilip fiziği eleştirilen sabri, şimdi takımın fizik olarak en üst düzey elemanı olarak görülüyor fakat "mümkünse topla oynamaması" isteniyor. "fizik" deyince boy,pos anlayan kullanıcı, lütfen tartışmaya dahi girmesin...

    daha sonra, kendisi de dünya futbolunun sayılı hücum beklerinden biri olan erik gerets, sabri'yi 2005-2006'nın ortasında yokluktan beke çekti. o durumda pek mantıksız değildi, adam yokluğunda sabri'nin süratinden ve enerjisinden faydalanmak iyi bir fikirdi ve işe yaradı sayılır. ama gördük ki 2006-2007'de de sabri'den bek yaratmakta kararlıydı gerets. yahu nasıl olacaktı? altyapıda bu çocukla ilgili uzun vadeli bir plan hazırlanmıştı belli ki, defansın d'sini duymamıştı ki daha hayatında? ayrıca sağ açıkta oynarken bile fiziğini yetersiz buluyorduk; o cılızlıkla nasıl defans oynayacaktı?

    taaa en yukarıda numarasını verdiğim entry'deki olay yaşandı ve 2006-2007 sezonu öncesi kamp döneminde bambaşka bir idman programı uyguladı sabri. bir kere 21 yaş, defansı sıfırdan öğrenmek için çok geçti. ayrıca fiziğini geliştirmek için de kondisyon ve ağırlık idmanlarına abanması gerekiyordu; işi başından aşkındı sabri'nin ve teknik idmana vakti yoktu. 2006-2007 sezonunda başlayan süreç içerisinde çok yavaş bir ivmeyle savunma yapmayı öğreniyordu sabri, ama tekniği onu ilk gördüğümüz zamanların çok altındaydı artık; şutlarının, ortalarının, paslarının isabet oranı çok düşmüştü. kimse nedenini sorgulama zahmetine girmedi; hem şamar oğlanına bir şamar daha vurmak çok daha eğlenceliydi...

    2008-2009'da, önceki iki sezona nispeten daha iyi bir sabri gördük; teknik yine aynı fakat ara ara kademeye giriyor ve ikili mücadelelerde artık mağlup olmuyordu. fizik-kondisyon idmanlarının meyvesini 2008-2009'da toplamaya başladığını söyleyebiliriz ama pozisyon bilgisi hala zayıftı. 2008-2009 sezonunda oynadığımız bütün rakiplerin, zayıf bölgemiz olarak sağ kanadı gördüğünü ve oradan hücum ettiğini hatırlıyorum. iki senedir bundan en çok şikayet eden benim; sabri'nin pozisyon hatası yapma ihtimali patlamaya hazır bomba gibiydi, bir de 2009-2010'da gökhan zan ve servet çetin ile birlikte oynayınca... üfff; merak eden maç analizlerine falan baksın, tekrar hatırlamak istemiyorum.

    ama ister rijkaard'ın gelişi deyin, ister yıllar süren çalışmanın meyvesi; 2009-2010'un ikinci yarısındasabri tam bir savunmacı oldu. 2010-2011 sezonu öncesinde artık bol bol teknik idman yapacak vakti var; kariyerinin çok değerli senelerini harceyarak geliştirdiği savunmasının yanına, o seneler içinde ihmal ettiği tekniğini de ekleyebilecek artık büyük ihtimalle. bunu çok çok geç kalmış bir yıldız sağ bek transferi olarak görebilirsiniz.

    -----

    o teee en yukarıda verdiğim bkz'lı entry'de, bir de pres nanesinden bahsetmişim. stoper ikilisi ne kadar iyi olursa olsun, önlerinde sağlam pres yapan ve top çalan bir ön libero olmayınca bir şekilde golü yiyor. o açıdan zaten çok hayati olduğu belli; önlerinde işlerini kolaylaştıran, geçilmez, ısıran bir ön liberonun verdiği rahatlıkla stoperler daha iyi hazırlık pası yapsın, topu oyuna iyi sokacak, oyun kurup atak başlatacak vakitleri kalsın falan filan... bu zaten ön liberonun birincil vazifesi.

    onun yanındaki ikincil vazife de topu oyuna sokmak, ki o ekstradır; bir ön liberonun topla oynayabiliyor olması, bence defansif zaafını affettirmez. hele bizim gibi tek ön libero oynaya(mak isteye)n bir takımda hiç. ama oyunun defansif yönünü kusursuz oynayan bir orta saha, hücuma hiç katılmasa bile, hücuma dolaylı yoldan katkıda bulunur. şöyle ki; orta sahada top kayıpları artan rakip, orta alanda mücadeleyi dengeleyebilmek için savunma hattını ileriye çekme riskini almaya mecburdur. bu da süratli ve teknik hücum elemanlarınmızın boş alanlar bulması demektir. bu müsait hücum elemanlarına uzun ara pasları atan da, topla oynamayı bilemeyen yeni ön libero transferimiz olmayıversin; hemen önünde oynayan elano - arda atsın, hemen gerisinde oynayan lucas neill uzun oynasın... yeterli presi yaparak o geniş alanları sağlasın da, yaratıcı pasları, tekniği eksik kalsın.

    şimdi hücum hattımıza baktığımız zaman; ileride geniş alan bulduğunda yapabildikleri ortada. ama 2009-2010 boyunca da o alanları savaşarak, bileğimizin hakkıyla kazandığımız maç hatırlamıyorum. belki ilk 10 hafta içindeki maçlar sayılabilir; mustafa sarp, mehmet topal ve barış özbek henüz kondisyon olarak bitmemişlerdi. sami yen'de 3-0 kazandığımız beşiktaş maçı'nda rakibimizin ernst ve fink'ten oluşan ön libero ikilisini mağlup edebildik; ama yine sami yen de kasımpaşa'yı 4-1 mağlup ettiğimiz maçta, orta sahamızın pres ve mücadele açısından çok da mühim bir iş başardığı söylenemez çünkü rakip zaten orta sahayı bize gümüş tepside sunmuştu.

    üst düzey bir ön liberonun transfer edildiğini ve elano-arda ikilisinin hücum presinin de eklenmesiyle kolay geçilemeyen bir orta saha kurmayı başardığımız farz edersek; bunun defansımıza sağlayacağı katkı aşikardır fakat ileri 3'lünün de işi büyük ölçüde kolaylaşacaktır. elimizde keita ve (bonservisi alınabilirse) giovani gibi iki yaratıcı oyuncu ve pozisyon bilgisi, bitiricilik ve fizik olarak ligin en iyi santraforu milan baros var. rakip ayırt etmeksizin gol olup yağmak için tek istedikleri boş alan! orta sahada musa çağıran ya da emre çolak'ın performansı yükselirse arda sol kanatta giovani ile değişmeli oynatılarak elano'nun yanında performansı yükselen futbolcuya yer açılabilir. yahu varyasyondan bol ne var işte; hepsini yazmaya lüzum yok...

    yalnız; arda turan, yeni transfer serdar özkan(o da aslında sağ açık ama sol ayağına da hakim) ve gidici olduğunu düşündüğüm harry kewell dışında, takımda gerçek sol kanat oyuncusu yok. giovani çok iyi bir sağ forvet, keita ise sol kanadı gio'ya kıyasla daha iyi kullanabiliyorsa da sağ kanattaki kadar etkili olamıyor. musa çağıran ve emre çolak'tan en az biri üst düzey performans gösterip formayı kapamazsa, arda'nın satılması ya da orta sahanın göbeğinden başka bir mevkiye çekilmesi; rijkaard'ın sistemi açısından söz konusu olamaz. rijkaard'ın 4-3-3'ünde, defansif açıdan mükemmel oynayan ön liberonun yanı sıra; ön liberonun önündeki orta saha ikilisinin* eforunun bir kısmını defansa ayırarak o ön liberoya yardımcı olması ve oyunu iki yönlü oynaması da son derece önemli. aksi takdirde üst düzey pres yapan ön liberonun çabaları bile boşa gidebilir. elano ve arda'nın dışında bunu hakkıyla yapan orta saha oyuncumuz yok; emre çolak'ın bu güne kadar defans yaptığını görmedim, musa çağıran'ın da bu genç yaşında süper lig'e ne kadar sürede adapte olabileceği henüz belli değil.

    demem o ki; ön libero transferi ince elenip sık dokunarak yapılırsa, takımdaki pek çok yaraya dolaylı olarak merhem olacaktır.

    -----

    bitirirken...

    galatasaray futbol takımı, 2009-2010 sezonunda kötü bir futbol oynamamıştır. yukarıda kabaca(oha?! kabacasına bak?!) tarifini yapmaya çalıştığımız futbolu, birtakım hayati parçalarından*** mahrum olarak oynamaya çalışmış ve bu ligde bu seferlik başarısız olmuştur. ben daha sezonun başında, birçok taraftar gibi, bu sezonu gözden çıkarmıştım; fakat sabır yemini eden taraftarın çoğu, daha devre arası olmadan yemini bozdu...

    "başarı; bu futbolcularla, bu ligde, bu ligin gerektirdiği futbolu oynatarak şampiyon olabilmektir kardeşim! bana ne adamın barcelona'da ne yaptığından; biz burada cihan'larla, orhan ak'larla, barış özbek'lerle şampiyon olduk! başarı odur!"

    hayır güzel kardeşim; o ego mastürbasyonudur.

    ligi cihan haspolatlı, orhan ak, volkan arslan'lı kadro ile silip süpüren takım trömsö'ye elendiğinde; sen aval aval bakar, şaşırırsın. ben, "ya ne olacağıdı..." der; efkar sigaramı yakarım...

    barış özbek, mehmet topal, ayhan akman ile ligde şampiyon olup leverkusen'den 5 yediğinde; feldkamp'ın ligi düşünerek oluşturduğu kadronun ligdeki başarısını cevat güler'e maletmeni anlayamadığım gibi, avrupa maçlarındaki hezimetleri aklıma getirmemeye çalışırım...

    hele şu transferler bi yapılsın da...
  • 1550
    şayet veli kavlak ve yasin pehlivan ile anlaşılırsa, musa çağıran'ın da takıma katılacağı düşünüldüğünde orta saha olayını hemen hemen halletmiş olacak takımdır. 1 tane kaliteli çok yönlü yabancı orta saha transferi ile iskelet tamamen oluşturulabilir. 1 tane yabancı sol bek ile neill'in yanına rijkaard'ın istediği oyun kurabilen bir stoper daha alınırsa -ki bu marquez olabilir- çok büyük bir iyileştirme operasyonu geçirmiş olur bence galatasaray.

    olur da mustafa pektemek ile de anlaşılır ise yabancı bir forvete de ihtiyaç kalmaz sanki? baros-mehmet batdal-mustafa pektemek gayet yeterli olacak gibi duruyor.

    ------------------------------------------- ufuk ------------------------------------------------

    sabri ---------------------- neill ---------------- (yeni yabancı stoper) --- hakan balta ( ya da yeni yabancı sol bek)

    ------------------ yasin pehlivan --- veli kavlak (musa çağıran) --------------------------

    ----------------------------------------elano -----------------------------------------------------

    ----- keita ----- ---- --- --- -- arda turan -------------------------- -- -- dos santos

    ------------------------------------- baros ------------------------------------------------

    serdar özkan, mehmet batdal, mustafa pektemek, emre çolak, gibi yedeklerinde takımda olacağını düşündüğümüzde sanki iyi gibi geldi bana bu takım?

    edit: 12 kişi ile futbol oynanmaz. ibreti alem için değiştirmiyorum 12 kişi oynayalım nolacak? *
App Store'dan indirin Google Play'den alın