• 1326
    2009-2010 sezonunu muhtemelen ilk dörtte bile bitiremeyecek takımdır. sezonun ortasında zaten mücadele ettiği tüm kulvarlarda hüsran yaşayacağı çok belli olan ve her kulvarda erkenden havlu atan, hala umudu olan ve bir ön liberomuz olsa bu takım uçar masalına kendini inandıran gariban taraftarı olan takımdır. bu taktikle 10 tane önlibero da olsan en kralından yine bir halt olmaz.
  • 1327
    bu kadroyla, bu hücum gücüyle muhtemelen 1. ve 2. bölgesindeki kazma bolluğu nedeniyle ilk 2'de yer alamayacak takımdır.
    ligdeki konumuyla şu an hiç ilgilenmiyorum ama galatasaray takımı 27 haftada 51 puan toplayacak kadar kötü olmayı nasıl başarır akıl alır gibi değil...

    gerçi 'çok ön liberomuz var. libero alıp onları üzmeyelim' düşünesindeki bir yöneticilik anlayışıyla bu bile fena değil.
  • 1330
    eski başkan'ı vefat etmiş, onun hatırasına bir ahde vefa borcu olan takımdı.
    kazandığı takdirde şampiyonluğun en büyük fovorisi haline gelecek olan takımdı.
    kendi sahasında, kendi seyircisi önünde oynayan avantajlı olan takımdır.
    fenerbahçe maçlarındaki kötü gidişini acilen kırması gereken takımdı.
    kewell hariç sakatı, cezalısı bulunmayan takımdı.
    rakibinin en önemli oyuncusunun eksik olduğu, güçsüz bir rakibe karşı oynayan takımdı.
    çok iyi, hatta en iyi kadroyla oynayan takımdı.
    bu gece yi de oynayan takımdı.

    şimdiyse yazık olan takım.

    nasıl oluyor, ne oluyor, çok garip, saçma karışık. adamlar bok gibi oynar kazanır, iyi oynar kazanır,
    müthiş vurur gol olur, kıçıyla dokunur gol olur. yani iyi veya kötü her zaman yeniyorlar bizi.

    saraçoğlunda 3-1 yenmişsin, sami yen'de 1-0. etti mi sana 6 puan?
    her sezon başında +6 puan cebinde başlıyor fenerbahçe.

    götlerini çok güzel kaldırıyoruz, bunu çok iyi başarıyoruz. helal olsun bize.

    saygıyla selamlıyorum herkesleri..
  • 1331
    önümüzdeki x maçı kazanırsak şampiyon oluruz denmemesi gerekmekte. hayır puan kaybının yanında çıkıp rijkaard'ın arda'nın adnan polatın bunu demesi ayrı bi koyuyo. 2-1 yenildiğimiz eskişehir maçının ardından geri sayıma başlandı tamam kaybettik ama önümüzde 10 hafta var diye. e şimdi ne oldu 7 hafta kaldı 3 haftada toplam kaç puan aldın sadece 3 yazıyla rakamla neyle bakarsan 3. o zaman liderdin şimdi 4.sıradasın. ha bi de sen oturup fire vermemeyi planlarken diğerleri kaybedecekleri puanları değil kazanacakları puanları hesaplıyolar.
  • 1335
    "galatasaray adının olduğu yerde umut vardır" sözünden nasibini almamış taraftarları olan takımdır.

    önümüzde 7 maç var, toplamda 21 puan. liderle aramızda 22 puan mı var? "güldürmeyin beni!"

    deseniz ki bok gibi oynadık, rezil olduk, artık umudumuz yok; anlarım. ulan gio müthiş bi pozisyon harcadı, leo cehennemin dibinden gelen topu içeri aldı. olmayınca olmuyor demek ki. ileriye umutsuzca bakmamızı gerektiren ne var, onu anlamadım. 1-0 kazanan biz olsaydık, yani bi üst satırdaki şeyler ters istikamette gerçekleşmiş olsaydı rijkaard en iyi, galatasaray en büyük olacaktı öyle mi? "güldürmeyin beni!"

    parantez

    her ne kadar bu satırları okumayacak olsan da ben yazıyım yine de. değişim yaşıyoruz değişim. aynı tas aynı hamam devam eden pek sevgili rakiplerimizin görüp görebileceği tek şey lig şampiyonluğudur. biz şimdi, tıpkı derwall döneminde yapılanı yapmaya çalışıyoruz: bir sistem oturtmak ve gelecekte ondan nasiplenmek.

    diyeceksin ki, "bu sistem denen şey bir sezondur niye oturmadı?"

    bizim makinenin dişlilerinde eksik var çünkü. defansın ortasında ve orta sahada eksikler vardı başta, sonra neill diye bi adam geldi, ilk devredeki defans hatalarını konuşmaz olduk. seneye bi transfer de orta sahaya yapılır, dişliler yerine oturur.

    hani geçen yıl sol kanatta arda'yla kewell varken sağ kanadımız çok kötüydü de, bu sene oraya keita'yı aldık ya, öyle düşün.

    parantez

    güldürmeyin beni'ymiş. seni güldürmeye çalışan falan yok ulan burda! işler kötü giderken, takım yenilmişken bile "umutlu" olan taraftar var karşında.
  • 1336
    fenerbahçe futbol takımına son 10 senedir ligde şöyle ballı kaymaklı mağlubiyet tattıramayan takım.* *

    arkadaş bu takım seni kendi evinde son 10 senede hep yenmiş sana 1 puan bile vermemiş ama sen son 5 senede ne yapmışsın gel beraber bakalım ;

    05 - 06 ali samiyen gs 0 - 1 fb
    06 - 07 ali samiyen gs 1 - 2 fb
    07 - 08 ali samiyen gs 1 - 0 fb
    08 - 09 ali samiyen gs 0 - 0 fb
    09 - 10 ali samiyen gs 0 - 1 fb

    bu takım senin ebedi rakibin derbi olması için kendi sahanda kazanman gerek.
    hem de o 3 puanı 3-1, 4-1 ile alırken sen de aynı şekilde 3-0, 4-0 ile alman gerek.
  • 1337
    afedersiniz ama mabadını tartsam 30 kilo gelecek olan sağdan sola dönüşlerde mevsimler değişen mustafa sarp gibi önliberosu olan,
    fazlasıyla kibar,kendini geliştirme konusunda en ufak bir gayreti olmayan,çelimsiz,isteksiz,ruhsuz,faul dahi yapmaktan aciz mehmet topal gibi bir başka ön liberosu olan,
    ciddi ciddi kambur olduğunu düşündüğüm 3 metre yanındaki arkadaşına pas atamayan servet çetin isimli bir stoperi olan,
    orta yapamayan,taç atamayan,kafa topuna çıkamayan,kademeye giremeyen,yahuuuu sen ne yapabiliyorsun diye bizi tv başında bağırtmaktan başka bir işe yaramayan caner erkin gibi bir sol beki olan,
    maalesef temsil ettiği camiaya layık olmak konusunda artık ciddi ciddi düşündüğüm birçok futbolcu bulunan,
    tüm bunların bilincinde olmasına rağmen şampiyon olabilirmiyiz diye hesaplar yapmaktan türkiyenin en büyük matematikçisi olan cahit arfı bile matematikte geride bırakan bir taraftar kitlesine sahip olan,futbol takımı.
  • 1341
    ah minel aşk - ince bir sitemdir

    28 mart 2010 galatasaray fenerbahçe maçı'nı kazanamayarak üzmüşlerdir bizi. sadece üzseler iyi, kırmışlardır hatta. son 2 sezonudur mütemadiyen üzmektedirler zira. eksik olan nedir, onu da anlayamadım ya bu son 2 sezondur, neyse. hep ne zaman "bu sefer tamam", "tamam bu sefer olacak" desek kursağımızda kaldı. hamburg maçı'nda düğümlenen boğazlarımıza inat 3-4 gün sonra oynanan eskişehir maçı'nda delicesine yağan yağmura inat patlattık boğazlarımızı, ıslandık, ağladık. üzdünüz. geçti dedik, gitti sezon, yeni sezon yeni umut. madrid maçı'nda üzdünüz, en derin acılarımızı baltaladık, düne ait ne varsa geride bıraktık, biz değişmeye çalıştık, siz aynı kaldınız. fenerbahçe yense bizi iyi, öyle de değil işin özü. maçta yenen fenerbahçe değildi, kaybeden galatasaray'dı. o 90 dakika içinde yenilgiye isyan etmeyen, yenilgiyi kabul eden takımımızdı. yani, fenerbahçe inandığı için bizi yenmedi, biz ne yazık ki inanamadığımız için kaybettik. işte insan da en çok buna üzülüyor, bu koyuyor insana en çok. artık sezonun geride kalan en önemli maçında takımda o inancı görememek üzdü taraftarı, üzse sadece keşke, kırdı...

    şimdi kimse kusura bakmasın, öyle ya da böyle, destek konusunda ülkede taraftarının inancını arkasına en çok bulan takım galatasaray futbol takımı. yenildiği bir maçtan hemen sonra çoğunluk olarak takımını ıslıklamıyor, destekliyor. takımında kötü performans gösteren oyuncularını yuhalayıp ağlatmıyor, destek gösteriyor. yıldız oyuncularına sahip çıkıp bağrına basıyor. 1-2 kötü sonuçtan sonra, avrupa'da önemli yıkımlardan sonra, ilk maçta her zaman desteğini gösteriyor ve artık önlerine bakmaları noktasında destek gösteriyor.

    bu taraftar yeri geldi, victoria'lara, fleurquin'lere inanmayı öğretti, yeri geldi orhan ak'lardan, cihan haspolatlılar'dan inanmayı öğrendi. şimdi sanki inanmalar gitmiş de, en iyi ihtimalle geçmişte inanmıştık, yine inanabiliriz'ler almış yerini. ne sanki tam taraftar inanabiliyor, ne de futbolcu. bir şeyler eksik. iki senedir eksik olan fakat bir türlü bulamadığımız, isimlendiremediğimiz 'bir şeyler'.

    hiçbir zaman -istisnai durumlar hariç- taraftarın bütününden aynı reaksiyonu göstermesini bekleyemezsiniz. haliyle hala rijkaard'a ve futbol takımına güvenenler de var, doğal olarak güvenmeyenler de. bir de her ne olursa olsun, armaya ve formaya güvenenler var her durumda. şimdi acaba ben kendimi hangi sınıfın içine koyuyorum?

    halihazırda fenerbahçe maçı da bir lig maçıdır ve kaybedilmiştir. futbolda kaybetmek de en az kazanmak kadar çok doğal bir sonuçtur. hoş, ali sami yen'de kaybetmek her zaman kazanmaktan daha zor olmuştur ama olmuştur işte bu maçta. şimdi önemli olan sezonun geri kalanı için bu futbol takımının neyi başarabileceğidir. belki bu noktada, kritik maçlarda alınan sonuçlar taraftarımızı ümitsizliğe sürüklese de, bu, "ümitli olsan da, ümitsiz olsan da" karşılaşacağın bir son olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. yeis insanın içini karartır, insanın içini yer, ışıkları söndürür ve görülecek-görülebilecek olanları görmeyi engeller. en azından ümitli olmak ise, bir şeyleri başarabilmekte en önemli etkendir. ümitli olmanın tek yan etkisi, karşılaştığın son eğer arzuladığın son değilse, yıkım yeisle beklenen bir sondan çok daha ağır olur. hoş, bunlara da alışmadık mı zaten? high hopes or great expectations, ne derseniz deyin, son iki sezondaki büyük umutların ve mükemmel beklentilerin sonu hep hüsran oldu. büyük beklentilerin üzerine gelen yıkımlar da çok ağır oldu. örneğin ben, sadece son iki sezonda, 6 yaşımdan beri gittiğim ali sami yen'den hiç olmadığım kadar boynum bükük ayrıldım. daha öncelerde, hep önemli maçlarda zaferleri görmüş biri olarak o statta, haliyle beklentilerle gittiğim önemli maçları kaybettiğimizde de daha da üzüldüm. yine de her şeyden bir şeyler öğrenilebilir düsturuyla acıları baltalamayı öğrendim. hatta çoğunluğun da öğrenmeye çalıştığına inanıyorum bunu. öğrenmişlerdir de.

    her neyse, sezon başında beri söylediğim gibi rijkaard ve ekibine koşulsuz bir güven içerisindeyim. her kötü sonuçtan sonra, şu gitsin bu gitsin, sistem değişsin, toplu temizlik olsun'culardan da değilim. ki zaten en az 2 senede bir tekrarlanan bir şey bu ve bunun sezonluk başarılar dışında bir başarı getirdiğini de görmedik. işte, uzun vadeli, istikrarlı bir başarı için rijkaard ve ekibine güvenmek durumundayız. ki bu çaresiz bir güveniş değil. zira rijkaard galatasaray'ın hayalini kuruduğu uzun vadeli başarılara ulaşabilecek altyapıya ve vizyona fazlasıyla sahip. zaten bunun aksini iddia edenlerin, rijkaard yerine alternatif olarak sunacakları hocalar, ya günümüz futbolunda modası artık yavaş yavaş geçmekte olan yaşlı hocalardır ya da sistem-taktik olaylarını ikinci plana atan gaz hocalardır. yaşlı kurtların günümüz futbolundan artık yavaş yavaş silindiğini söylemiştik, gazla takım yürüten hocalarında sezonluk başarılara imza attıklarını da tecrübeyle sabit ettik. yani kısacası, halihazırda frank rijkaard hala galatasaray için çok büyük bir nimet ve fırsat. şimdi bu fırsatı hemen ilk sezonda gelen bir başarısızlıktan sonra kenara atmak kusura bakılmasın galatasaray'a ihanet etmek gibi bir şey olur. zira öyle ya da böyle, sezon başı bir karar alındı ve derin ve yeni yapılanmaya gidildi. bugün rijkaard gitsin'cilerin istedikleri olursa eğer, gelecek sezon yine her şeye sıfırdan başlamak durumda kalacağız. yeni hoca, yeni sistem, yeni oyuncular, yine sabır, yine zaman olacak ihtiyaç olan. oysa şu an biz yeni ve derin bir yapılanmanın sabır ve zaman sürecini geçiriyoruz bu sene itibariyle. işbu sebeple koşulsuz desteği düstur belledik. bellediysek de sadece ve sadece galatasaray'ın menfaatleri için. rijkaard gitsin'ciler ise herhangi bir başarısızlıktan hemen sonra kelle isteyenlerdir. yoksa şimdiyi çok iyi analiz edip geleceği çok iyi görebildikleri için değil. ve rijkaard gitsin ve şu gitsin, bu gitsin, bu tarz oyuncu alınsın dışında çok fazla da derin malumatları yoktur.

    neyse, şimdiye dönersek eğer, yani fenerbahçe maçından sonraki o üzüntüye ve kırgınlığa, bunun da taraftarlar üzerinde olmasını çok ama çok doğal karşılıyorum. bu elbette olacak, "n'olcak yenildik sadece" demek garip olurdu zaten.

    ve yine şimdiden hareketle, dediğim gibi galatasaray futbolcusu -yine de- taraftarının kalbini kırmıştır. ve ben şimdi, gece yarısı bu kırıp kalple, yine de, -ki özünde karamsar bir kişiliğe sahip olmama rağmen- galatasaray adının olduğu yerde ümitsizliğe kapılmamak istiyorum.

    ve şimdi ben, galatasaray futbolcusuna "kalbimizi kırdınız, bare gönlümüzü alın!" diye seslenmek istiyorum. çünkü başta da söylediğim gibi, yeis içinde sonucu beklemektense, beklentiye girmeyi her zaman tercih ediyorum galatasaray adının olduğu her yerde. beklentilerden sonra gelen yıkım her zaman ağır olsa da, galatasaray'ın getireceği bir başarının o günü hayatımın en güzel gününe çevireceğini de biliyorum, bize her sevdadan kalanın galatasaray olduğunu da, n'olursa olsun galatasaray'ın benim canım, benim kanım olduğunu da ve de en önemlisi hiçbir şeyin, hiçbir başarısızlılığın bu sevdanın, bu aşkın üzerine çıkamayacağını da...

    yine de, sadece kalbimizi kırdınız be, bare gönlümüzü alınız. inanın, başarırız deyin, biz yalan da olsa inanırız, biliyorsunuz.

    düşerken son bir kez yalana benimsin benim! yalansan, yalanı severim, elimde değil...
  • 1342
    su son haftalarda yasattigi eskisehir, trabzon ve fenerbahce hayal kirikliklarindan sonra sampiyon olsa bile cok sevinemeyecegim, bu kadronun teknik kapasitesinin cok ustunde olan bir sistemi oynamaya calisan futbol takimi. sahip oldugu oyuncular hakkindaki nacizane goruslerim su sekildedir.

    aykut ercetin: bu sezon pek forma sansi bulamadi, ancak yine de leo franco'dan daha kotu oynayacagina inanmiyorum. bukres macinda yaptigi hatalar unutulmadi fakat leo franco kadrodayken kesinlikle ikinci bir sansi hakediyor.

    emre gungor: servet cetin'in yerine elli kere tercih edecegim, trabzon macindaki gibi basit bireysel hatalar yapma ihtimali olsa da topu kullanma konusunda cok daha yetenekli, oyunu akliyla oynayan bir futbolcu. seneye mutlaka kadroda tutulmali.

    ugur ucar: bu sezonki performansi tam anlamiyla hayal kirikligi oldu. bunda konya'da gecirdigi agir sakatligin etkileri olabilir, ancak futbolda gecmisle yasanmiyor. sabri sarioglu'nun kotu performansinin bile oldukca altindaydi ugur ucar ve forma sansi bolmasi zor. sezon oncesi kampinda kendisini toparlamasi gerekiyor.

    gokhan zan: haldun ustunel'in de hatalar yapabileceginin gostergesi; yanlis transfer. hava toplarini iyi karsilasa da, yerden top kullanma konusunda takimin en yeteneksiz oyuncularindan birisi.

    baris ozbek: rezalet, uzaya gonderilmeli.

    elano blumer: hala bu adamin brezilya milli takiminda oynayan bir ikizi oldugunu dusunuyorum. galatasaray'da bazi maclarda kendini gosterdiyse de bir turlu istikrar yakalayamadi. yine de onumuzdeki sezon bir sansi daha hakedenlerden.

    arda turan: yeteneklerini tartisacak degiliz. ancak medyayla bu kadar hasir nesir olmasi, genc yasta ustune kaptanlik sorumlulugunun verilmesi biraz zorladi gibi kendisini. ayrica sakat sakat takimi kurtarmak zorunda olmadigini ogrenmesi lazim. 28 mart 2010 galatasaray fenerbahce maci'nda sakat sakat oynayarak, belki de tedavi surecini uzatmistir.

    abdulkader keita: olaganustu bir yetenek. ancak sinir katsayisi yuksek olan maclarda gereksiz bir gerginlik icine girip, hem rakip seyirciyi tahrik ediyor, hem de takimin konsantrasyonunu bozuyor. kadroda kesinlikle tutulmali ancak bu sorunu asmali.

    lucas neill: soyleyecek birsey yok, olaganustu, muhtesem.

    mehmet topal: bu sezonki performansi tam anlamiyla rezalet. galatasaray'in oynamaya calistigi sistemde kesinlikle yeri yok. everton kendisi yerine fellaini'yi alarak tam anlamiyla direkten donmus. sezon sonu acilen gonderilmesi gerekenlerden.

    milan baros: sezonun yarisini sakatlik nedeniyle kacirmasina ragmen, oynadigi her macta kosmasi , cabalamasi galatasaray taraftari icin yeterli. takimin ilerideki atesleyici gucu.

    mustafa sarp: bu adami galatasaray'a transfer edenlerin, neden transfer ettiklerini aciklamalarini bekliyorum.

    ayhan akman: sezon sonu tesekkur edilip gonderilmeli. fizik ve kafa olarak bitmis.

    harry kewell: fazla yoruma gerek yok, uzun seneler aramizda olmali.

    emre asik: muthis bir profesyonel, ancak yolun sonuna geldi. tesekkur edilip yollar ayrilmali.

    hakan balta: bu sezon performansi cok iyi olmasa da kesinlikle caner erkin'den daha iyi bir sol bek. takimda kalmali ancak cok calismasi gerekiyor.

    serkan kurtulus: bu arkadasi transfer edenlerin de bir aciklama getirmesi lazim. a2 takiminda jubile yapacak yakinda.

    leo franco: kesinlikle morgan de sanctis'ten ya da faryd ali mondragon'dan daha iyi bir kaleci degil, ancak oynayabilecegi maksimum da bu. bu adam atletico madrid'de de boyleydi. galatasaray'in yanlis yabanci transferlerinden.

    giovani dos santos: yetenegine laf yok, ancak pahali bonservisi nedeniyle sezon sonunda geri gidecegini dusunuyorum. tabi bonservisi alinabiliyorsa takimda kalmali.

    joao alves: yetenekli bir oyuncu fakat bonservisi cok pahali. sezon sonu buyuk ihtimalle manchester city'e geri gidecek. yerine daha ucuz ve verimli bir forvet alinabilir.

    sabri sarioglu: bir iyi bir kotu, istikrarsiz. ancak yine de turkiye'nin en iyi sag beklerinden. kadroda kalmali.

    servet cetin: kendisini puyol zannediyor galiba. asiri ve gereksiz ozguveni yuzunden takimi yakabiliyor. ikide bir dilinden dusurmedigi avrupa'ya acilmali sezon sonunda.

    ufuk ceylan: kesinlikle sezonun geri kalaninda kaleyi korumasi gereken genc aslan.

    caner erkin: sol bek kesinlikle degil, sol acikta da ancak bencil oynamadigi surece yararli olabilecek futbolcu. sezon sonu bonservisi alinmadan, geri gonderilmeli.
  • 1343
    allah allah diyorum allah allah.. trabzon maçına çıkarken kalan maçlarımızı kazanırsak kesin şampiyonduk, fenerbahçe maçına çıkarken kalan maçlarımızı kazanırsak kesin şampiyonduk. ikisine de yenildik, hala kalan maçlarımızın hepsini kazanıp şampiyon olacağımızı sananlar var. hala bu takımın neyine güveniyorsunuz siz? futbolcularda konsantrasyon'un k'si kalmamış. yenilen gollere bakın iki haftadır. gol atmak için çaba yok. takım iki grup olmuş. bir defans yapanlar, bir de hücum yapanlar. sanki amerikan futbolu oynuyorlar. arada bağlantıyı kurması gerekenler mehmet topal ile mustafa sarp!!!
    neyine güveniyorsunuz bunların, ne bekliyorsunuz hala anlamıyorum! tek bildiğim bu adamların, taraftarın güvenini zerre hak etmediği...
  • 1344
    bu sezon şampiyonluğu haketmeyen takım. tabi bu arada fenerbahçe, beşitaş, bursaspor hakediyormu sabaha kadar tartışılır. gol atması, maç koparması tamamiyle abdülkader keita ve giovanni dos santos'un üzerinde olan futbol takımıdır. onların dışında o taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği, en klinik fenerbahçelinin bile inkar edemediği ruhu ebediyete iştigal etmiştir. takımı ruhunu yerli futbolcuların geri getirmesi gerekir. bu her takımda böyledir. ama saç traşından tutun otuyla bokuyla herşeyiyle dalga geçtiğimiz sabri sarıoğlu dışında bunu yansıtan sen sahadaki biz diyebileceğimiz bir futbolcu gösteremezsiniz. kimse arda turan demesin. arda türkiye şartlarında bir kaç tane yetenekli sol açıktan biridir nokta. fazlası yoktur. sen sırf fenerbahçe'ye kaptırmıyım düşüncesiyle çocuğun 22 yaşında bülent korkmaz olmasını istersen olacağı budur. hepimiz arda'yı 66 numarasıyla bilmeye devam etseydik keşke. ama arda asla bir keita veya dos santos değildir. sezonun genelinde veya herangi bir maçın tamamında oyunun içinde olamayan bir futbolcudur. iyi bir sol açıktır hatta türkiye'nin en iyilerinden biridir.

    herşeyi geçtim hala nasıl son 7 maçımızı kazanırsak şampiyonuz diyebiliyoruz, ne görüyoruz, ne hissediyoruz da böyle bir düşünce oluyor anlayabilmiş değilim. evet son hafta lider girmemesine rağmen şampiyon olabilen dünyada ki ender takımlardan birinden bahsediyoruz da keita ve dos santos'da insan en nihayetinde. son 7 maçı bu iki adam kazandırırsa kazandırır. bu maçların hepsinde günlerinde olmayacaklarına göre ve daha önemlisi bu adamların dışında yaratıcılık olarak takıma katkı sağlayan başka futbolcuda olmadığına göre (lucas neill ve herry sizi tenzih ederim) hayal kurmayalım da trabzonspor bari bize yetişmesin diye dua edelim.
  • 1346
    dünkü maçtan * sonra beni futboldan ve takimdan sogutan futbolcular grubudur.

    maçın teknik-taktik durumunu yazacak değilim. zira durumun taktiklik bir hali kalmamıştır. 90 dakika boyunca sahada görmediğimiz ancak mutlak olması gereken şey şudur:

    (bkz: ruh)

    bazı futbol adamlarının, çok beğendiğim bir sözü vardır: kötü oynayabilirsiniz ancak kötü koşamazsınız. dün, sahada isyan eden kaç oyuncu görebildik acaba? biraz sabri, biraz lucas, biraz da keita. ya gerisi ? dakika 60'da çok pis bir gol yiyiyorsun, yarım saat boyunca buna reaksyon gösterip, isyan edecek oyuncu bulamıyorsun. maçın derbi özelliğini geçtim, ligde 1 puan önünde olduğun rakibinle oynuyorsun, bunun farkında olan bile oyuncumuz yok denecek kadar az. avrupa'da yoksun, kupa'da yoksun, lig, önünde tek hedef olarak kalmış, ama sahada maglubiyete baş kaldıran oyuncular göremiyoruz.

    galatasaray futbol takiminin durumu üstte. hep söylenen bir şey vardır ya, bizimkisi karşılıksız aşk diye. bizim beklediğimiz karşılık, zaten maddi falan değil. benim taraftar olarak elimden gelenler nelerdir?

    takımımın lisanslı ürünlerini alan ben, her maçı tribünde seyredip, boğazımı patlatan ben,mesaimden çalıp, bilet peşinde koşturan ben, yağmur çamur dinlemeden takım peşinde koşan ben, her ortamda futbolcularımı ve teknik ekibi küfürlerden ve ağır eleştirilerden korumaya çalışan ben, beklediğim tek şey, sahaya yüreğini koyan oyuncularım olduğunu görmek. e ben bunu göremiyorsam, benim de bu savaşı bırakmaktan başka çarem kalır mı ?

    dün maçı beraber izlediğim kardeşlerimle aklımızdaki tek soru şuydu; sahadaki oyuncuların acaba kaçı bizim en azından yarımız kada galatasaraylı ?

    captano agabeyim söylemişti bu yazacagımı, sonra vazgeçmiş sanırım. ben onun kadar iyimser olamayacağım ne yazık ki.

    2009-2010 sezonu arifsadecekendiniatmazdi için bitmiştir. zira benim takımım, bu kadar ruhsuz olamaz..
  • 1347
    galatasarayın şu durumunu bize birisi açıklasın.bize bir masal anlatılıyor biz de bu masala inanıyoruz.elimizde bir tane bile kupa kalmadı.bunun sorumlusu sadece hoca değildir.yine her sene olduğu gibi bir kurban verilecek o da rijkaard olması isteniyor.artık uyanmalıyız her sene hoca ya da hocaların kurban verilmesine bir dur denmelidir.geçen sene skibbeyi bırakın bülent korkmazı yolladık.bu sene rijkaard tartışılıyor inanılmaz.ama doğru geminin yürümesi için kelle şart.
  • 1348
    galatasaray'da oynadıklarının farkında olmayan oyunculardan oluşan futbol takımı. herhangi bir galatasaraylı ** bu takımda oynuyor olsaydı, hatta yeteneğini kabul ettirip şu maçta ilk 11 oynasaydı, elinden gelenin de fazlasını göstermeye çalışıp fenerbahçelilerin laflarını ağızlarına tıkamaz mıydı? bunun için sahada ne gerekirse yapmaz mıydı? bir oyuncu mu şu takımı kendine getirmeye çalışmaz yahu? selçuk'un golünü geçtim maç 0-0 devam ediyorken, çok daha iyi olmamız gerekiyorken bir kişi şu durumu iyileştirmek için yüreğini koymaz mı? bir şeyler yapmaya çalışmaz mı? çok dertliyim, çok hırslıyım, hayal kırıklıklarıyla doluyum sözlük. galatasaray futbol takımı böyle olmamalı.

    ayrıca aklıma gelmişken, teknik bakımdan değerlendirdiğimde galatasaray'ın 4-4-2'ye geri dönmesini tüm kalbimle istiyorum.
  • 1350
    --- kaptanın seyir defteri ---

    yarın seçim var. ertesi gün ise fener maçı... *

    şimdi 14 sene geriye gidelim.

    1996 yılı. fatih terim'in ilk yılı galatasaray'ın başında. maç ali sami yen'de. rakip fenerbahçe. maçın sonucu 0-4. sezonun başındaydı bu maç. galatasaray daha yeni teknik direktör değişikliği yapmıştı. belki de bu yüzden yeniden bir teknik adam değişikliğine gitmek istemedi yönetim ama taraftar maç sonu bağırıyordu, kızgındı, mutsuzdu...

    fatih terim o maç takımdan kovulmadı. dört yıl sonra ise ilk defa avrupa'dan kupa geliyordu müzeye...

    --- kaptanın seyir defteri ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın