1346
dünkü maçtan * sonra beni futboldan ve takimdan sogutan futbolcular grubudur.
maçın teknik-taktik durumunu yazacak değilim. zira durumun taktiklik bir hali kalmamıştır. 90 dakika boyunca sahada görmediğimiz ancak mutlak olması gereken şey şudur:
(bkz: ruh)
bazı futbol adamlarının, çok beğendiğim bir sözü vardır: kötü oynayabilirsiniz ancak kötü koşamazsınız. dün, sahada isyan eden kaç oyuncu görebildik acaba? biraz sabri, biraz lucas, biraz da keita. ya gerisi ? dakika 60'da çok pis bir gol yiyiyorsun, yarım saat boyunca buna reaksyon gösterip, isyan edecek oyuncu bulamıyorsun. maçın derbi özelliğini geçtim, ligde 1 puan önünde olduğun rakibinle oynuyorsun, bunun farkında olan bile oyuncumuz yok denecek kadar az. avrupa'da yoksun, kupa'da yoksun, lig, önünde tek hedef olarak kalmış, ama sahada maglubiyete baş kaldıran oyuncular göremiyoruz.
galatasaray futbol takiminin durumu üstte. hep söylenen bir şey vardır ya, bizimkisi karşılıksız aşk diye. bizim beklediğimiz karşılık, zaten maddi falan değil. benim taraftar olarak elimden gelenler nelerdir?
takımımın lisanslı ürünlerini alan ben, her maçı tribünde seyredip, boğazımı patlatan ben,mesaimden çalıp, bilet peşinde koşturan ben, yağmur çamur dinlemeden takım peşinde koşan ben, her ortamda futbolcularımı ve teknik ekibi küfürlerden ve ağır eleştirilerden korumaya çalışan ben, beklediğim tek şey, sahaya yüreğini koyan oyuncularım olduğunu görmek. e ben bunu göremiyorsam, benim de bu savaşı bırakmaktan başka çarem kalır mı ?
dün maçı beraber izlediğim kardeşlerimle aklımızdaki tek soru şuydu; sahadaki oyuncuların acaba kaçı bizim en azından yarımız kada galatasaraylı ?
captano agabeyim söylemişti bu yazacagımı, sonra vazgeçmiş sanırım. ben onun kadar iyimser olamayacağım ne yazık ki.
2009-2010 sezonu arifsadecekendiniatmazdi için bitmiştir. zira benim takımım, bu kadar ruhsuz olamaz..
maçın teknik-taktik durumunu yazacak değilim. zira durumun taktiklik bir hali kalmamıştır. 90 dakika boyunca sahada görmediğimiz ancak mutlak olması gereken şey şudur:
(bkz: ruh)
bazı futbol adamlarının, çok beğendiğim bir sözü vardır: kötü oynayabilirsiniz ancak kötü koşamazsınız. dün, sahada isyan eden kaç oyuncu görebildik acaba? biraz sabri, biraz lucas, biraz da keita. ya gerisi ? dakika 60'da çok pis bir gol yiyiyorsun, yarım saat boyunca buna reaksyon gösterip, isyan edecek oyuncu bulamıyorsun. maçın derbi özelliğini geçtim, ligde 1 puan önünde olduğun rakibinle oynuyorsun, bunun farkında olan bile oyuncumuz yok denecek kadar az. avrupa'da yoksun, kupa'da yoksun, lig, önünde tek hedef olarak kalmış, ama sahada maglubiyete baş kaldıran oyuncular göremiyoruz.
galatasaray futbol takiminin durumu üstte. hep söylenen bir şey vardır ya, bizimkisi karşılıksız aşk diye. bizim beklediğimiz karşılık, zaten maddi falan değil. benim taraftar olarak elimden gelenler nelerdir?
takımımın lisanslı ürünlerini alan ben, her maçı tribünde seyredip, boğazımı patlatan ben,mesaimden çalıp, bilet peşinde koşturan ben, yağmur çamur dinlemeden takım peşinde koşan ben, her ortamda futbolcularımı ve teknik ekibi küfürlerden ve ağır eleştirilerden korumaya çalışan ben, beklediğim tek şey, sahaya yüreğini koyan oyuncularım olduğunu görmek. e ben bunu göremiyorsam, benim de bu savaşı bırakmaktan başka çarem kalır mı ?
dün maçı beraber izlediğim kardeşlerimle aklımızdaki tek soru şuydu; sahadaki oyuncuların acaba kaçı bizim en azından yarımız kada galatasaraylı ?
captano agabeyim söylemişti bu yazacagımı, sonra vazgeçmiş sanırım. ben onun kadar iyimser olamayacağım ne yazık ki.
2009-2010 sezonu arifsadecekendiniatmazdi için bitmiştir. zira benim takımım, bu kadar ruhsuz olamaz..